Displaying items by tag: Amerika

İran Devrim Muhafızları Ordusu komutanı, Amerika'nın artık tüm askeri ve politik çalışmaları ve müzakerelerde İran karşısında teslim olduğunu söyledi.


MHA'nın haberine göre bir törende konuşan İran Devrim Muhafızları Ordusu komutanı, Tümgeneral Aziz Caferi, İran ve İslami Devrim'in bölgedeki gücü hakkında yaptığı konuşmada "Günümüzde, bölgedeki tüm dost ve düşman ülkelerin, İran İslam Cumhuriyeti'nin gücüne itiraf ettiklerini ve bu gücün, gün geçtikçe artmakta olduğunu görüyoruz. İran'ın sahip olduğu bu gücün asıl özellikleri ise dünya güçlerinin karşısında durabilmek ve bu güçler karşısında direnmektir. Günümüzde dünya güçleri ve güç kutuplarının değişmesi, İran İslami Devrimi kaynağı ile gelişmektedir ve bunu iyi bir şekilde algılamalıyız" dedi.

İran'ın bölgedeki etkisinin artmakta olduğunu belirten Caferi, "Yetkililer, gücün gerçek özelliklerine dikkat ettikleri zaman, durumlar değişecek ve ülkemizdeki birçok sorun çözülecektir. Nükleer müzakereler konusu gibi, ülke için belirleyici konularda doğru bir karar alamadığımız zaman, yanlış yapmaya mahkum olacağız. Tüm dünya ve bölgedeki değişiklikler, İran'ın İslami Devrimi odaklıdır. Bu konuda daha fazla görev üstlenmemiz gerekiyor" dedi.

Caferi sözlerinin devamında ise "Günümüzde bölgedeki tüm dost ve düşman ülkler, İran'ın gücüne itiraf ediyorlar ve bu da, Amerika politikalarının tüm politik ve askeri konularda, İran karşısında teslim olduğunu gösteritor. Tabi bu ülkeler bazen kendi aç gözlü politikalarına devam ediyor ki bu, onların sömrgeci fıtratından kaynaklanmaktadır" dedi.

 

Published in Rapor

İran İslam İnkılabı Muhafızlar Ordusu Genel Komutanı Tümgeneral Muhammed Ali Caferi, ABD’nin terör örgütü IŞİD’e karşı girişimlerini göstermelik olarak niteledi.

Rahmetli İmam Humeyni’nin İslam İnkılabı Muhafızlar Ordusunun kara, deniz ve hava ve uzay kuvvetlerinin kurulmasına ilişkin talimatının yıldönümü 17 Eylül münasebetiyle düzenlendiği basın toplantısında konuşan Tümgeneral Caferi, IŞİD’in İslam dünyasını, Siyonistler ve dünya müstekbirleri karşısında zayıflatmak amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu ifade etti.

Herkesin IŞİD örgütünün ABD’nin desteğiyle kurulduğunu bildiğini söyleyen Caferi, Irak’ta IŞİD’le mücadele konulu Batı ve Arap ülkeleri toplantısına davet edilseydi bile İran asla bu toplantıya katılmayacaktı, zira Amerikalıların kendi hedefleri için bu girişimde bulunduğunu belirtti.

İran İslam İnkılabı Muhafızlar Ordusu Genel Komutanı, IŞİD üzerinden bölgedeki hedeflerine ulaşamadıklarını görünce, teröristlerin bir gün onlara gideceği korkusuna kapıldıkları için Batılıların IŞİD’e karşı koalisyon oluşturma kararı aldıklarını ancak bu koalisyonuna dair pek bir ümit olmadığını belirtti.

İranlı güçlerin IŞİD’e karşı Amerli operasyonuna katıldığını ifade eden Tümgeneral Caferi, İran’ın bu başarılı operasyondaki rolünün istişari ve fikri destek şeklinde olduğunu kaydetti.

Suriye gelişmelerine de temas eden İslam İnkılabı Muhafızlar Ordusu Genel Komutan, düşmanın Suriye’ye yönelik komplosundan amacının Şam yönetimini devirmek olduğunu belirtti.

İran’ın Amerika’nın Suriye’ye yönelik her hangi bir askeri girişimiyle ilgili tutumuna da değinen Tümgeneral Caferi, İran İslam Cumhuriyeti’nin siyasetinin Suriye’de iktidarı desteklemek olduğunu ifade ederek, Tahran’ın Suriye’ye yönelik her türlü askeri girişime karşı olduğunu belirtti.

İslami direnişin sahte ve gasıp Siyonist rejimine karşı zaferine de temas eden İslam İnkılabı Muhafızlar Ordusu Genel Komutanı Tümgeneral Caferi, Gazze halkının 51 günlük direnişinin aslında, onların sulta düzeni ve Siyonist rejime karşı direnmelerinin devamı olduğunu kaydetti.

irib

Published in Rapor
Tagged under
Pazartesi, 01 Eylül 2014 00:00

Amerika'nın yeni yaptırımları zalimce

İran İslam Cumhuriyeti dışişleri bakanının Amerika ve Avrupa işleri yardımcısı, Amerika'nın İran aleyhindeki yeni yaptırımlarının adil olmayan zalimce bir girişim olduğunu söyledi.
Amerikan yönetiminin İran aleyhinde yeni yaptırımlarıyla ilgili girişimini 'kesinlikle kabul edilemez iki yüzlü bir siyaset' olarak niteleyen Macid Tahtrevançi, Amerika'nın bu girişiminin, İran ile nükleer konulardaki müzakerelere  iyi niyetle girmek istediğini ve ilerletmeye çalıştıkları yönündeki iddiasıyla çeliştiğini kaydetti ve ''Amerika'nın bu girişimi asla kabul edilemez bir tutumdur'' dedi.

İran İslam Cumhuriyeti dışişleri bakanının Amerika ve Avrupa işleri yardımcısı, Amerika'nın İran aleyhindeki yeni yaptırımlarının adil olmayan zalimce bir girişim olduğunu söyledi.

Amerika'dan İran şirketleri ve bankalarına yeni yaptırımlar
Amerikan yönetiminin İslami İran'a yönelik düşmanca siyasetleri devam ederken Amerika, İran'ın nükleer programının kalkındırılmasında işbirliği yaptıkları bahanesiyle İranlı 25 şirket, banka ve şahsa yönelik bir dizi yaptırımları içeren karar aldı.
Amerika'nın bu girişimi 6 İran bankası, hava yolu şirketleri ve nakliye şirketlerinin de bulunduğu 25'i aşkın şirket ve bireye yeni yaptırımlar getirdi.

Reuters'in bildirdiğine göre, Amerika'nın sözkonusu yaptırım listesine aldığı şirketleri,  İran'a yönelik yaptırımları çiğnemekle  suçladığı bildiriliyor.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Caitlin Hayden, yeni yaptırımlarla ilgili yazılı açıklamasında, bugün ve İran'la müzakerelerin başlamasından bu yana attıkları adımların, İran'ın nükleer programını durduran ve kilit noktalarda geriye götüren adımları karşılığında belirli yaptırımlara sınırlı rahatlama getirilmesini sağlayan Ortak Eylem Planı altındaki yükümlülükleriyle uyumlu olduğunu iddia etti.

Amerikan Hazine Bakanlığının açıkladığı yaptırımlara ilaveten ABD Dışişleri Bakanlığı da aralarında İran'ın nakliye sektörüne destek sağladığı bahanesiyle merkezi Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki (BAE) "Goldentex FZE" ve İran'ın petrokimya endüstrisine destek sağladığı gerekçesiyle merkezi İtalya'da olan "Dettin SpA"nın da olduğu 4 şirkete yaptırımlar uygulamaya başlandığını bildirdi.

Amerika'nın bu son yaptırım kararı, İran ile 5+1 grubu arasında nükleer konuda müzakerelerin 24 kasım tarihinde son bulması gerektiği yönündeki süreçte alınırken bu durum çok açık bir şekilde Amerika'nın İran'a karşı düşmanca siyasetlerini sürdürme kararında olduğunu göstermektedir.

Published in Rapor
Tagged under


Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, 2006’daki Temmuz Savaşı zaferinin yıldönümü münasebetiyle bir konuşma yaptı.
 
 
 Hizbullah Genel Sekreteri el-Menar ve el-Meyadin televizyonları tarafından canlı olarak yayımlanan dün geceki konuşmasında bölgede yaşanan son gelişmelere de değindi.

Nasrallah, 2006 ve 2008’de Lübnan ve Filistin direnişlerini yok etmeye yönelik hedefin direnişin zaferi sonucu başarısız olduğunu belirtti, ABD’den yeni Muhafazakarların seçim yenilgisine ve Obama yönetiminin Irak’tan çekilme kararı almasına rağmen Washington’un bölge hedeflerinden vazgeçmediğini söyledi.

Amerika’nın hedefine ulaşmak için birçok farklı yolu gündemine aldığını belirten Nasrallah ABD-İsrail planı var oldukça imkanlar doğrultusunda yeni yolların deneneceğini vurguladı ve şunları söyledi:

“İsrail’in Gazze’ye saldırısı, eski yolun başarısız olmasından sonra aynı hedefe giden yeni yolun bir parçasıdır. Bu hedef, petrol ve gaz kaynaklarına hakim olmak ve İsrail’in bölgedeki sultasını gerçekleştirmektir. Bu yol da Gazze savaşından önce başladı.

Bu yeni yol eskisinden daha tehlikeli ve daha zorludur. Çünkü şimdiki yol rejimleri devirip yerine yeni rejimler kurmak değildir. Ülkelerin, değerlerin, toplumların tahrip edilmesi, yok edilmesidir. Şu an yaşanmakta olanlar bunun bir delilidir. Bunun hedefi de parça parça edilmiş bir ceset üzerine yeni bir harita çizmektir.

Cesetten, insan cesedini değil, ülkelerin halkların cesedini kastediyorum. Yaşanan olaylardan dolayı küle dönen ülkeler ve şaşkına dönmüş akıllar üzerine çizilmeye çalışılan haritadan söz ediyorum. Bu sahneyi gözlemlemek mümkün. Sincar dağlarında kadın ve çocukların bir Amerikan helikopterine binmesini göz önünde bulundurun ve kadınları ve çocukları düşünün.

Hepimizin bölgede facia yaşamasını ve bu faciadan kurtulmak için her şeyi kabul edecek hale gelmemizi istiyorlar. En kötü şey, asli düşmanın bir kurtarıcıya dönüştüğü zamandır.

Bu yeni yolun temel unsurları da direnişe darbe vurmak için İsrail ve şu an IŞİD olarak görünen tekfirci akımdır.

Bu yeni yolla mücadele etme imkanları bulunmaktadır; ama bu çalışma ve çaba gerektirmektedir. Öncelikle tehlikenin hacmini anlayalım ve bu tehdide karşı koymak ve onu yenmek için gerekli olan araçları bulalım.

Kuruntular ve başarısız olmuş eski seçeneklere yönelmemeli tecrübelerimize dayalı başarılı seçeneklere başvurmalıyız bu şekilde bu yeni yolu yenebilmemiz mümkündür. Tehlikenin olmadığını söyleyenler gerçeklikten uzak yaşıyor. 20. Yüzyılın başlarında Filistin’e gelen siyonistlerin sayısı çok fazla değildi. Bunların orada devlet kuracaklarını söyleyenlere kimse inanmıyordu. O dönemde bu tehlikenin gerçekliği öngörülemedi.

Bu aileler gelip yerleşim yerlerini, güvenliği ve siyasi yapıyı taksim etmeye başlayınca bazıları neler olduğunu anlamaya başladı. Elbette bazıları neler olduğunu biliyordu; ama halkın çoğu durumu kavramıyordu.

1948’e geldik, tehlikeyi anlamadılar, 1967’de de bazı Araplar İsrail’in adımlarına karşı bahaneler ürettiler, İsrail’in bu adımları Arapların kader belirleyici nihai savaş hazırlığını önlemeye yönelik bir savaş olduğunu söylediler.

Tehdidi ve hacmini kavrayamadığımız için bu noktaya geldik. Bazıları, uluslar arası topluma ve uluslar arası müdahaleye, bazıları Arap Birliği’ne ve Arap Bütünlüğü stratejisine, bazıları İslam Konferansı Örgütüne umut bağladı. Ama geçen 70 yıla rağmen hala beklemedeyiz. Uluslar arası insan hakları örgütlerine bel bağlayanlar da oldu. Ama doğru olan tek seçenek silahlı mücadeleydi. Çünkü Filistin’i işgal edip Filistin halkını mülteci durumuna düşürenler silahlı gruplardı. Buna karşı doğru reaksiyon, ümmetin ayağa kalkıp işgalcileri buradan sürmesi doğru olan yoldu.”

 

Direniş tek gerçekçi seçenek

Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, İsrail rejiminin kurulmasını sağlayan eski acı tecrübelere ve uluslar arası toplumla Arap Birliği’nin kararlarına umut bağlayan yanlış seçeneklere işaret ederek Filistin’in işgalden kurtarılmasının tek gerçekçi seçeneğinin direniş olduğunu söyledi ve şunları ifade etti.

Bu, İsrail dosyasında yaşanan tecrübedir. Bugün eğer Gazze, halk ve direniş grupları buna dayanıyorsa bu, İsrail’e teslim olmak istenmemesinden dolayıdır. Bugün herkes, silahlı direniş seçeneğinin tek doğru seçenek olduğunu bilmektedir.

 

IŞİD bir devlete dönüştü

IŞİD bugün bir devlete dönüştü ve Irak ve Suriye’de işgal ettiği topraklarla bölgedeki bazı ülkelerden bile güçlü hale geldi. Enerji kaynaklarını ve sınırları ele geçirdi. Şu an çok sayıda silahı var, petrol satıyor, bazıları da uluslar arası toplumun gözünün önünde ondan petrol satın alıyor, bunun satışını kolaylaştırıyor.

Bu grup dışarıdan adam getirilmesinin kolaylaştırılması sayesinde çok sayıda savaşçıya sahip. Bu grup cinayetler işliyor, eski müttefikleri de dahil olmak üzere kendine muhalif gördüğü herkesi öldürüyor. Kameraların önünde kafa kesiyor. Bu, bu grubun psikolojik savaş yöntemidir ve bu grup birinci derecede Sünnilere yönelik cinayetler işliyor.

IŞİD, kendi öngördüğü yaşam tarzını silah zoruyla halka dayatıyor. Bunun İslam’la, Peygamberle ve Kur’an’la hiçbir ilgisi yok.

Sahne son derece açık ve ciddi. Hepsinden daha tehlikelisi de tüm Arap ülkelerinde IŞİD için uygun bir zeminin bulunmasıdır. Bunlar, İslam’la hiçbir ilgisi olmayan tekfirci düşünceyi destekliyorlar.

 

IŞİD herkes için bir tehlike

Bu, sadece Hizbullah’a yönelik bir tehlike midir, herkese yönelik bir tehlike midir? Bu tehlike sadece Şiileri, Alevileri, Hıristiyanları ve Dürzileri mi tehdit ediyor? Kesinlikle herkesi, birinci derecede de Sünnileri tehdit ediyor.

Bu savaş bir taifeci veya mezhebi savaş değildir. IŞİD’in ve tekfircilerin kendilerine karşı gördüğü herkese yönelik savaşıdır. Bunlar bölgenin tüm tarihini yok etmeye çalışıyor bu yüzden de herkesi için bir tehlikedir.

Öncelikle hepimizi tehdit eden bu tehlikenin hacmini anlayıp onunla mücadele yollarını araştırmamız gerekiyor. Acaba, siyonist tehlike tecrübesinden yararlanabilir miyiz? Acaba uluslar arası topluma mı sığınmalıyız?

Uluslar arası toplum neden müdahale etsin? Hıristiyanlara yönelik cinayetler işlendiğinde neden müdahale etmedi?

Herhangi bir saldırıya uğramaları durumunda Lübnanlı Hıristiyanların ABD ve Batılılar için zerre kadar bir önem taşıdığını düşünenler büyük bir kuruntu içerisindedir. Iraklı Hıristiyanlara yaptıkları çağrının aynısını sizin için de yapacaklar. (Avrupa ülkelerine sığınma)

 

Hizbullah Suriye’den çekilirse Lübnan’a yönelik tehlike ortadan kalkmış mı olacak?

Lübnan için bir tehlikenin var olduğu ve bunun açık ve yakın bir tehlike olduğu konusunda görüş birliğine varırsak her an her şey bir gecede olabilir. Bu tehlike, Irak ve Suriye’ye yönelik gözüküyor; ama asında tüm bölge ülkelerini tehdit ediyor.

Dolayısıyla ne yapabileceğimizi araştırmamız gerekiyor. Biz artık ulusal diyalog çağrısı yapmıyoruz; çünkü bir sonuca ulaşamıyoruz. Bu yüzden gruplar arası ikili görüşme çağrısı yapıyoruz.

Bazıları bizim Suriye’den çekilmemizi istiyorlar. Peki Hizbullah Suriye’den çekildiğinde Lübnan’a yönelik tehlike ortadan kalkmış mı olacak? Bazı Lübnanlı liderler, Ebu Bekir Bağdadi’nin yanına gidip haritadan 10452 kilometre çekilmesini mi söyleyecek?

Bu tür tartışmaların hiçbir faydası yok şu an büyük ve açık bir tehlikeyle karşı karşıya bulunuyoruz ve ulusal sorumluluğumuz da bize halkımızı savunmamız gerektiğini söylüyor.

 

Suriye’den çekilirsek mi yoksa orada kalarak mı Lübnan’ı savunmuş oluruz?

ABD çıkarlarına dokununca müdahale etti

IŞİD, Erbil’e ulaşıp ABD ve Batı çıkarlarını tehdit ettiği zaman ABD müdahale etti. ABD açısından Şiilerin, Sünnilerin kafaları kesilerek toplu katliamlara uğratılmasında bir sorun yok. Ama Erbil’in onlar açısından özel bir önemi var. Böyle bir uluslar arası topluma umut bağlayıp dayanabilir miyiz? Ya da Arap Birliği ve Arapların bütünlüğü projesine?

Herkes vazgeçse de biz savaşacağız

Biz, halkımızı ve mukaddesatımızı savunmak için hiçbir fedakarlıktan geri durmayacağız. Bu, bir onur ve varlık savaşıdır. Sorumluluğumuzu asla bırakmayacak ve bu toprakları terk etmeyeceğiz. Herkes vazgeçse de biz zafere ulaşıncaya veya şehit oluncaya kadar savaşacağız.

Biz bölgedeki bu yolu tıpkı Temmuz Savaşı’nda olduğu gibi değiştireceğiz. Sorumlu davranmamız durumunda IŞİD’e galip gelmek mümkün.

Published in Rapor
Cumartesi, 16 Ağustos 2014 00:00

ABD ile görüşmelerin hiç bir faydası olmadı

Amerika İran’a düşmanlığına son vermediği sürece onlarla yapılan bütün görüşmelerin hiç bir faydası olmayacaktır.
 
 

Dışişleri Bakanlığını, “diplomasinin düzenli ordusu” olarak nitelendiren ve diplomasi meydanını “savaş meydanına” benzeten İmam Hamanei, bir ülkenin dış siyaseti için gerekli bazı önemli şartlara değindi.

İmam Hamanei başarılı bir diplomasinin şu şartlara sahip olmasını gerektiğini vurguladı;

1-Hedeflerin dikkatli ve açık bir şekilde belirlenmesi,

2-İyi yapılanmak

3-Diplomasi salahiyetine sahip olmak.

 

İmam Hamanei “diplomasi salahiyetine sahip olmayı” ise şu ana başlıklara sahip olmak olarak değerlendirdi;

1-Diplomatik zeka ve yeteneğe sahip olmak,

2-Gerektiği yerde yumuşamak.

3-Zaruri yerlerde etki kabul etmemek, ve ödün vermemek.

4-Hedeflere derinden ve sadık bir şekilde bağlı kalmak.

5-Fırsatları iyi kollayıp, doğru değerlendirmek.

 

Dünya düzeninin değişerek yeni bir düzene girmeye başladığına dikkat çeken İmam Hamanei, “Eski aktörlerin yanısıra, Asya, Afrika ve Latin Amerika’dan yeni aktörler sahneye adım attılar. Ve hepsi yeni düzende kendi konumlarını sağlamlaştırmaya çalışıyorlar. Eğer diplomasi kolumuz, akıllı, güçlü ve çalışkan bir şekilde sahnede yer alırsa, İran İslam Cumhuriyeti’nin yüksek konumu yıllar boyunca korunacaktır. Aksi halde gerektiği konumda yer alamayacağız” diyerek yetkilileri uyardı.

Konuşmasının devamında İran ve 5+1 ülkeleri ile yapılan müzakere görüşmelerine değinen İmam Hamanei şöyle dedi:

“Bazıları, eğer Amerika ile müzakere masasına oturursak bir çok sorunun hallolacağına inanıyordu. Elbette biz öyle olmadığını biliyorduk. Geçtimiz bir yıl içinde yaşananlar bu gerçeği defalarca ispatlamıştır.

Amerika ile yapılan görüşmelerin hiç bir faydası olmadığı gibi, aksine Amerika’nın konuşma tarzı daha sert, küstahça, saygısız olurken, beklentileri de arttı.

Amerikalıların (bize olan) düşmanlığı azalmadığı gibi yaptırımları da çoğalttılar.”

İmam Hamanei, Amerika ile yapılan müzakere görüşmelerinin zararlarından biri olarak “İran’ı ikilem içine düşmüş olarak göstermek” olduğunu belirtirken bu düşünceyi yaymak için büyük bir çaba içine girdiklerini ifade etti.

Konuşmasının sonunda, Amerika ve İsyonist rejim dışında bütün dünya ülkeleri ile siyasal ilişki içinde olabileceklerinin de altını çizen İmam Hamanei, Amerika’nın düşmanlığını bitirmediği sürece onlarla yapılan bütün görüşmelerin hiç bir faydasının olmayacağını vurguladı.

Published in Rapor
Tagged under


İslami Şura Meclisi Başkanı, Amerika dünya kamuoyunun dikkatini Gazze’den saptırmak amacıyla IŞİD terör örgütüne yönelik saldırı başlattığını bildirdi.
 
 

Bugünkü meclisin açık oturumunda konuşan İslami Şura Meclisi Başkanı Ali Laricani, cahil ve aşırı grupların yanında yer alan Amerika’nın bu davranışı dünyayı krize sürüklediğini, bugün Libya’dan Yemen’e kadar karmaşalar ve kan dökülmelerine  şahit olduğumuzu ifade etti.

Laricani, İslam adına Müslümanları öldüren bir grup cahilin yanında yer alan Amerika’nın şeytani politikaları bir makas gibi Müslümanların siyasi, kültür ve sosyal hayatlarını parçaladığını konuşmasına ekledi.

Amerika’nın Orta doğu politikalarında  çifte standartına işaret eden İslami Şura Meclisi Başkanı, IŞİD gibi teröristlerin eliyle 40 aydan fazla Sünni, Alevi, Hıristiyan ve Şii halkın katedilmesine karşı sessiz kalan ve teröristlere destek veren Amerikan devletine işaret ederek, Hıristiyanların evsiz kalmaları ve dini mekanları tahrip edilmesi bile Obama’nın duygularını incitmediğini söyledi.

Ali Laricani, Amerikalıların yıllardır, Filistin toprakları üzerinde siyonist İsrail rejiminin Filistin halkına yönelik cinayet ve zulmüne gözlerini kapadıklarını ve bugün de dünya kamu oyunun dikkatini Gazze’den saptırmak amacıyla IŞİD terör örgütüne yönelik saldırı başlattığını bildirdi.

Amerikalıların bölgede işledikleri insanlık dışı girişim ve uygulamalarından bölge ve dünya halklarının zihninin temizlenmesinin tabiri olmayan bir rüya olduğunu belirtti. İslami Şura Meclisi Başkanı Ali Laricani, teröristlerin Suriye’de Müslümanlara ve Hristiyanlara yönelik saldırıda bulunduklarında Amerikalıların da teröristlere karşı ya tepki göstermediğini veya bir yolunu bulup onlara yardımda bulunduğunu, ama bugün nifak içerikli bir tutum içinde Irak’ta azınlık Ezidi grubuna destek amacıyla IŞİD teröristlerinin mevziilerini hava saldırıları düzenlendiğini söyledi.

Amerikalıların Suriye’de kendi çıkarları doğrultusunda olduğu için sürekli olarak teröristleri desteklediğini belirten Laricani, İran İslam Cumhuriyetinin geçmiş yıllardan beri terörizm ve insanlık dışı cinayetler karşısında aynı tavrı takındığını ve siyasetini kesinlikle değiştirmediğini söyledi.

Published in Rapor
Tagged under