Displaying items by tag: İmam Hamanei

Arap Yazar: İmam Hamanei’nin  mücadele, marifet, tevazu ve dindarlığı tanıdıkça onun  ‘İmam’ unvanına layık olduğunu anladım.
 
 
 “Ayetullah Hameneî’yi diğer milletlerin liderlerinden ve çağının diğer düşünürlerinden ayıran özellik ise, hayat, ahiret, insan, varlık sembolleri ve benzeri konulardaki görüşleridir.”

“İnsanlık semasında İmam Humeynî’nin parlamasından önce, Resûl-u Ekrem’in (saa) Pak ve Mutahhar Ehl-i Beyt’ini seven ve onların gerçek izleyicileri olanların hakikat ehli olduğunu, kurtulmuş ve felaha ulaşmış olanların sadece bunlar olduğunu anlamıştım. Gönülden Ehl-i Beyt’e (as) bağlı olmama rağmen kendimi başka bir konumda görüyordum.”

Bunlar Ürdünlü düşünür Ahmet Hüseyin Yakub’un sözleridir. Kendisi tevafuken “Resûlullah’ın Evlatları Kerbela’da” adlı kitapla tanışmanın ardından, ilahî yardımlar onun hayat akışını tamamen değiştirerek geliştirdi. Kerbela olayını okurken Ahmet Hüseyin’in gözleri dolu dolu oluyor ve içinde duygu devrimi yaşanıyor. İmam Hüseyin’in (as) adı ve o hazretin muazzam kıyamı, Ahmet Hüseyin’i kurtaracak bir yol açtı ve hidayet ışığı sayesinde huzura kavuştu. Bu olay, onun Ehl-i Beyt mektebi hakkında derin düşünmeye ve araştırmaya başlamasına sebep oldu. Gerçi “Resûlullah’ın Evlatları Kerbela’da” adlı kitabın yazarı Halid Muhammed Halid, Kerbela katillerini beraat ettirmeye çalışmıştı, fakat Ahmet Hüseyin Yakub’un İmam Hüseyin’e hayran olmasına sebep olmuştu. Ürdünlü düşünür bu konuda şöyle diyor:

“Her zaman İmam Hüseyin ve Ehl-i Beyt’in karargâhına taşınmak, beni ürkütmüştü… Fakat İran’da İslam İnkılabı şekillenip İmam Humeynî (ra) adı dünyada bir yıldız gibi parlayınca, kaybettiklerimi buldum ve İmam Humeynî’nin (ra) İmam Hüseyin’in (as) torunlarından ve karargâhının da Hüseynî karargâh olduğunu anladım. Bu yüzden inkılap haberlerini her gün takip ettim ve giderek Ehl-i Beyt (as) mektebinin izleyicisi oldum; korku perdelerini aştım ve Ehl-i Beyt mektebine kavuştuğumu açıkça ilan ettim. İmam Hüseyin (as) izleyicilerinin safına katılmak, hayatımın en iyi olayı idi.”

Üstat Ahmet Hüseyin Yakub hk 1358 (miladi 1939) yılında Ürdün’ün Cereş kentinde dünyaya geldi. İlköğretimini kendi kentinde bitirdikten sonra Mısır, Suriye ve Lübnan’da eğitimini yükseköğrenime kadar sürdürdü. Belediye başkanlığı ile avukatlık gibi mesleklerde çalıştı. Söz konusu Ürdünlü düşünürün Ehl-i Beyt’e olan yönelişi, İmam Humeynî (ra) liderliğindeki İran’da siyasî ve sosyal gelişmeler ile eşzamanlı olması Ahmet Hüseyin Yakub’u derinden etkiledi. İmam Humeynî’nin (ra) adının dünya çapında duyulması ve o büyük, ahlaklı ve dürüst insanın ülkü ve dinî sloganları tıpkı bir ok gibi dünya çapında birçok insanın kalbini hedef alarak onları İslam İnkılabı’na hayran bıraktı. Ahmet Hüseyin de işte bu kimselerdendi. O, İmam Hüseyin’in sözlerini asırlar sonra İmam Humeynî’nin ağzından duydu ve Ehl-i Beyt’e doğru çağırılmasına lebbeyk dedi. Kendisi, İmam Humeynî’nin (ra) davranışlarında ve sözlerinde Hüseyin bin Ali’nin (as) zulüm ve zorbalığa karşı mücadele çağrısını duydu ve bu yolun hayranı oldu. Üstat Ahmet Hüseyin Yakub, İmam Humeynî’nin (ra) kişiliği hakkında şöyle diyor:

“Bu arada beni en çok şaşırtansa, bu muazzam hareketin liderliğidir. Öyle bir lider ki, çağımızda eşi benzeri bulunmaz. Gerçi fazla da şaşırmamak lazım, zira bu inkılabın liderliğini İmam Hüseyin’in (as) torunlarından biri üstlenmişti.”

Ürdünlü düşünür İmam Humeynî’nin liderliği hakkında da şöyle diyor:

“İmam Humeynî’nin liderlik yöntemi beni tamamen kendine hayran bıraktı. Zira İmam’ın liderliği tamamen dinî öğretiler ve emirlere dayalıdır, katliam ve yağma, terör ve dehşetin bu yöntemde yeri yoktu. Sadece İmam değil, inkılabın liderlik kadrosundan hiç kimse, kendini savunmak için silah taşımıyordu. İman silahı ve Tayyibe isimler, onların hiçbir şeye ihtiyacı olmamasına sebep oldu. Ve işte bu iki silah, Doğu ve Batı hükümetlerinden aldığı tüm desteklere rağmen tağut hükümetinin devrilmesine sebep oldu.”

İmam Humeynî’nin (ra) liderliği, Ahmet Hüseyin Yakub gibi bir üstadı öyle etkiledi ki, 15. kitabını İmam Humeynî ve İslam İnkılabı’na adayarak, “el-İmam el-Humeynî ve es-Sevre el-İslamiye fi İran” (İmam Humeynî ve İran’da İslam İnkılabı) adı altında kaleme aldı. Bu kitap 1 aylık bir sürede 3 kez tekrar basılacak kadar halktan olumlu ilgi gördü. Ahmet Hüseyin Yakub şöyle diyor:

“Söz konusu kitabı telifin ardından İmam Hameneî’nin siyasî ve sosyal görüşlerini içeren bir kitap yazma fikri aklıma geldi. Zira eşsiz bir şahsiyete sahip İmam Humeynî gibi, Ayetullahu’l-Uzma Hameneî de İmam Hüseyin’in torunlarındandır. İmam Humeynî’nin (ra) İslam İnkılabı’nın başında olduğu dönemde de İmam Hameneî en başından itibaren tüm işlerde İmam Humeynî’nin tüm çalışmalarına katılmıştır.”

Ürdünlü düşünür ve yazar sözlerinin devamında İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hameneî ile ilgili kendi hakkında ilginç bir konuya değinerek şöyle diyor:

“Kitabın telif edilmesi için her şey hazır olduğunda, İmam Hameneî hakkında, rehber, veli-i emr veya inkılap lideri gibi tabirler kullandım ve ‘İmam’ unvanını Ayetullah Hameneî hakkında kullanmak bana biraz zor geliyordu. Fakat düşünceleri ile tanıştığımda, onun mücadele, marifet, tevazu ve dindarlığı hakkında daha fazla bilgiye sahip olduğumda, bu büyük şahsiyetin eşsiz bir lider olduğunu ve ‘İmam’ unvanına şayeste olduğunu anladım. Ondan sonra İmam Hameneî’ye olan sevgi ve saygım bir kat daha arttı ve tüm benliğimle onun velayetini kabul ettim.”

Buna dayanarak Ahmet Hüseyin Yakub, “İmam Hameneî’nin Sosyal ve Siyasî Düşünceleri” adlı kitabı kaleme aldı. Bu kitapta İslam İnkılabı rehberinin, çeşitli siyasî, sosyal, kültürel, inanç ve fikrî açılarda düşünce ve görüşlerini açıkladı. Bu kitap 6 bölümden oluşarak her bölümün çeşitli fasılları vardır. Basiretli Arap bir düşünürün bakışıyla İslam İnkılabı rehberinin görüşlerinin açıklanması, İslam İnkılabı’nın İslam dünyasındaki kapsamlı etkisini göstermesi açısından dikkat edilmesi gereken bir konudur. Üstat Ahmet Hüseyin’in bu kitabı kaleme almadaki temel kaynağı, Ayetullah Hameneî’nin İslam İnkılabı’nın başlangıcından bugüne kadar çeşitli konularda yaptığı konuşmalar ve kaleme aldığı yazılarıdır. Üstat Ahmet Hüseyin Yakub “Ayetullah Hameneî’nin Siyasî ve Sosyal” adlı kitabında şöyle yazıyor:

“Ayetullah Hameneî’yi diğer milletlerin liderlerinden ve çağının diğer düşünürlerinden ayıran özellik ise, hayat, ahiret, insan, varlık sembolleri ve benzeri konulardaki görüşleridir. Ayetullah Hameneî varlık âlemini ve içindeki her şeyi, uyumlu ve mükemmel bir vahdet içinde görüyor; tek başına ve entegre bir biçimde kendi yoluna devam ediyor ve her aşamada ve her halinde, detaylı bir düzende ilerliyor. Entegre bir şekilde ve tek başına, belirli bir hedefin gerçekleşmesine çalışıyor. Öyle ise kâinat düzeni tıpkı uyumlu bir grup gibi çalışıyor.”

Ahmet Hüseyin sözlerinin devamında şöyle diyor:

“İmam Hameneî’nin dünya görüşü, onun İslam dini ve ilahî tevhide olan mutlak güveni ve imanından kaynaklanıyor.”

 turkish.irib.ir

 
 

 

Published in İÇten Gelen Yazilar

Filistin İslamî Cihat Hareketi Temsilcisi Nasır Ebu Şerif, Gazze’nin İran’dan başka yardımcısı olmadığını vurguladı
 
 
Filistin İslami Cihat Hareketi Tahran Temsilcisi Nasır Ebu Şerif, Batı Şeria’da güçlü bir intifadanın başlamasının yolunun Fetih Hareketi’nin arenaya inmesinden geçtiğini aksi takdirde  Batı Şeria’da güçlü bir intifadanın başlayamayacağını belirtti.

Ebu Şerif, İmam Hamanei’nin Batı Şeria’nın silahlandırılmasıyla ilgili çağrısına ‘Lebbeyk’ dediklerini, İmam Hamanei’nin sözlerine inançlarının ve teslimiyetlerinin tam olduğunu ve Batı Şeria ile ilgili beyanatının pratikte gerçekleşmesini umduklarını ifade etti.

Gazze Şeridi yalnız olduğunu belirten Ebu Şerif, Gazze’ye İran’dan başka hiç bir ülke yardım etmediğini, Mısır, Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi İslam ülkelerinin Gazze’ye yardımcı olmadıkları gibi, bazen Gazze kuşatmasında siyonistlere destek olduklarını söyledi.

Published in Rapor

İmam Hamanei 30 Kasım Pazar günü sabahı İran Ordusu Deniz Kuvvetleri komutanlarını kabul ettiler.
 
İran Deniz Kuvvetleri günü münasebeti ile gerçekleşen bu ziyarette İnkılâp Rehberi İran Silahlı Kuvvetleri’nin halk arasında ve diğer ülkeler tarafından itibarlı görünmesi ve saygı duyulmasının en büyük nedenini İran Ordusu’na hâkim olan direniş ve mücadeleci anlayış olduğunu belirttiler.

İmam Hamanei bu görüşmede “Kuran’ın bizler için verdiği en büyük ders bizlerin güçlü iman ve direniş anlayışına inanır ve ona göre davranırsak hatta çok az malzeme ve imkânlarla çok büyük ve güçlü gözüken düşmanı yenmemizin mümkün olduğu hususudur” diye konuştular.

İslam İnkılâbı Rehberi silahlı kuvvetlerin tüm siyasi akım ve gruplardan uzak ve bağımsız durarak her zaman kendi yeteneklerini geliştirmeleri gerektiğini ve kendi eksik ve zayıf noktaları varsa onları takviye etmeleri ve düşmanın ise başarısız ve güçsüz olduğu hususlarını ortaya çıkararak uzun vadeli düşünmeleri gerektiğini vurguladılar.

İmam Hamanei sözlerinin sonunda ise Deniz Kuvvetleri’nin Mukaddes Savunma dönemindeki başarılarını ve gösterdiği olağanüstü şehadet anlayışını hatırlatarak bu kuvvetin her zaman İran için gurur kaynağı olduğunu belirttiler.

 

 mha

Published in Rapor
Çarşamba, 26 Kasım 2014 00:00

“Amerika İran’a diz çöktüremedi”

İmam Hamanei “İslam Ulemaları Açısından Tekfirci ve Radikal Akımlar Kongresi” katılımcılarını kabul ettiği görüşmede “Nükleer konuda Amerika ve sömürgeci Avrupa ülkeleri İran’a diz çöktürmek için var olan güçleri ile çalıştılar ama başaramadılar ve başaramayacaklar” diye konuştular.

 İmam Hamanei Tekfiri akım ve grupların tamamen Emperyalist güçlerin çıkarları doğrultusunda olduğunu belirterek bu akım “İslami Uyanış Hareketi’ni yolundan saptırmayı başardı ve Amerika ve Emperyelizm’e karşı başlatılan hareketin sonucu Müslümanlar arasında kardeş savaşına dönüştü” diye eklediler.

İmam Hamanei İran halkının Siyonistler’le mücadele etmeyi aşıkla yaptıklarını belirterek “İran halkı ve hükümeti bu konuda tek yürek hareket etmekteler ama biz mezhepsel ihtilafların esiri değiliz ve bunun en belirgin göstergesi ise Lübnan Hizbullahı’na ettiğimiz tüm yardımların aynısını Filistin’deki Hamas ve İslami Cihat’a etmemizdir ve yine de aynen devam edeceğiz” diye konuştular.

 İmam Hamanei sözlerinin devamında İran’ın Filistinli kardeşlerinden himaye ettiğini ve her zaman bunu yapacağını ve ayrıca artık Gazze’de olduğu gibi Batı Şeria’nın da silahlandırılması gerektiğini söyledi.

İnkılap Rehberi şimdi Müslümanların İsrail üzerine odaklanmaları yerine Tekfiri grupların yarattığı terör üzerine odaklanmalarını planlanmış bir şey olduğunu ve Müslümanların asıl meselesi olan Filistin meselesinde uzaklaştırmak için yapıldığını belirttiler.

Published in Rapor

Medyada yayılan haberlere göre; ABD başkanı  Obama IŞİD ile mücadele konusunda, İmam Hamanei’ye gizli bir mektup yazdı..
 
Wall Street Journal gazetesinde de yer alan bu habere göre ABD başkanı, Barack Obama, geçen ayın ortalarında, İmam Seyyid Ali Hamanei’ye gizli bir mektup yazmış İran ve Amerika’nın IŞİD ile mücadele konusundaki ortak çıkarlarını kaydetmiştir.

İran halkı 4 Kasım Emperyalizmle Mücadele Günü ve Aşura Günü merasimleri çerçevesinde düzenledikleri gösteri ve mitinglerde attıkları sloganlar ve yayınladıkları bildirilerde Amerika ve İsrail’i insanlığın ve özellikle de Müslümanların baş düşmanı ilan etmiş ve ABD ile her türlü uzlaşma ve işbirliğini reddetmişti.

İmam Hamanei, bir süre önce yaptığı açıklamada, Amerikalı yetkililerin IŞİD ile mücadele konusundaki iddialarının tamamen boş ve içeriksiz olduğunu belirtmiş ve ABD Dışişleri Bakanı ve Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü’nün, İran’ın IŞİD karşıtı kurulan koalisyona davet edilmeyeceği açıklamalarına yanıt olarak, “Amerika’nın toplu bir yasadışı ve yanlış bir çalışma için İran’a davette bulunmaması, bizim için gurur ve onur kaynağıdır” demişlerdi.

İmam Hamanei ayrıca “IŞİD’in Irak’ta düzenlediği saldırılar sırasında, ABD’nin Irak’taki büyükelçisi İran’ın Irak’taki büyükelçisinden, iki ülkenin IŞİD ile mücadele konusunda görüşmeleri talebinde bulunmuştu. Irak’taki büyükelçimiz, bu konuyu açıkladılar. Bazı ülke sorumluları bu görüşmeye karşı değillerdi. Ama ben bu görüşmenin yapılmaması gerektiğini söyledim. Amerika, kötü niyet ve kirli amaçlar için bölgeye geliyor ve biz bu koşullarda Amerika ile ortak çalışma yapmayız. Amerika, İran’ın IŞİD karşıtı birliğe davet edilmediği yalanını söylüyor, halbuki İran ilk baştan beri böylesi bir birliğin kurulmasına karşı olduğunu belirtmişti” açıklamasında bulunmuştu.

Published in Rapor
Tagged under

Batı medyasının İslam ve “Orta Doğu” tasviri, batı tarzı liberal demokratik çerçeve dışında var olabilecek herhangi bir anlamlı politik katılımı düzenli bir şekilde reddediyor.

 
Batı medyasının İslam ve “Orta Doğu” tasviri, batı tarzı liberal demokratik çerçeve dışında var olabilecek herhangi bir anlamlı politik katılımı düzenli bir şekilde reddediyor. Batılı elitlerin çoğu, IŞİD veya ondan önce El-Kaide gibi bir meydan okuma ile karşılaştığında tek uzun vadeli çözümün (içerden de yardım alarak) Müslüman dünyasındaki laik politikaları güçlendirmek olduğu düşüncesine kapılıyor.

Fakat, liberal demokrasinin gerçekten var olduğunu varsaysak bile, bu, tarihsel olarak Müslüman toplumlarında rağbet bulmamış benzersiz bir batı olgusudur. Diğer insanlar gibi, Müslümanlar da kendi toplumlarının siyasi hayatını şekillendirmede söz almak istiyorlar. Fakat onlar katılımcı siyaset çerçevelerinin özgün olmasını istiyorlar; yani, birçok Müslüman için İslam’a dayalı olacak ve “din ve devlet işlerini ayırma” konusundaki yabancı görüşlere yer bırakmayacak şekilde. Şu ana kadar, Orta Doğu’da yalnızca bir siyasi düzen halkına katılımcı bir İslami idare sağlamak konusunda takdir edilebilir bir başarıya sahip – İran İslam Cumhuriyeti.

Batı kendini bunu kabul etmeye ikna edemiyor: İmam Hamanei’nin başarılı geçen prostat ameliyatının batı medyasındaki gösterimine bakarken kendisine ve yönettiği siyasi düzene yöneltilmiş ve çoğunlukla çarpıtılmış kine insan gülümsemeden edemiyor. BBC, ki garezini gizleme girişiminde diğer batı medyalarından biraz daha tecrübelidir, ameliyat üzerine haber yaparken dini liderin özel hayatının “İran’da çok gizli tutulduğunu” belirtti; ancak “İran’ın ve bölgenin kritik durumu” onu daha açık olmaya zorlamış ve ameliyatını ilan etmek mecburiyetinde bırakmıştı. Bir başka haberde, BBC Ayetullah Ali Hamaney’in pek sevilmediğini ve İranlıların dini lidere hastanede büyük boyutta özen gösterilmesine eleştirel yaklaştığını ima etti.

 

Tutarsız açıklama

İmam Hamanei’nin bir devlet hastanesinde ameliyat edildiği ve bundan daha önce, 1991’de safra kesesinden ameliyat olmasının halka duyurulmuş olması BBC’nin açıklaması ile çelişiyor. Keza, çeyrek yüzyıllık yönetimi boyunca dini liderin halkın önüne her çıkışında muazzam kalabalıklarca karşılanması (ve bunun devam etmesi) onun ve İslam Cumhuriyeti’nin BBC’nin iddia ettiği gibi rağbet görmediği hususunda şüphe uyandırıyor. İmam Hamanei’nin eşi, dört oğlu ve iki kızının ünlü, yüksek rütbeli birer siyasetçi veya iş adamı olmaması dini liderin hayatını biraz “olaysız” gösteriyor fakat bu durum onu “çok gizli” yapmıyor, batı standartlarından farklı kılıyor sadece.

Batı mitolojisinin sunduğunun aksine gerçek şudur ki on yıllardır süren irrasyonel batı saldırganlığı ve şiddetine rağmen İslam Cumhuriyeti bölgenin “istikrar adası”na dönüşmeyi başardı. İronik olarak, bu tabir ilk kez eski BM başkanı Jimmy Carter tarafından, çok farklı bir İran’ı betimlemek için Tahran’da bir kutlamada kullanılmıştı. Carter 1978’de “Şah’ın büyük liderliği sayesinde İran, dünyanın problemli bir bölgesinde bir istikrar adasıdır” demişti.

 

Bir yıl sonra ise, sloganı “Bağımsızlık, Özgürlük, İslam Cumhuriyeti” olan popüler bir devrim esnasında şah ülkeden uçarak firar etti.

Son yıllarda, batının gözünde “büyük liderler” payesi kazanan Batı Asya ve Kuzey Afrika’daki diğer siyasetçiler benzer kaderlerle karşılaştılar. BM genel sekreteri Ban Ki-Mun bir keresinde “Tunus gençliği için imkânları çoğaltmak” konusundaki gelişmeleri yüzünden Tunuslu Diktatör Zeynel Abidin Bin Ali’yi övmüştü. Ocak 2011’de Kahire’de gerçekleşen eylemlerin doruğunda, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair Mısırlı Hüsnü Mübarek’i “son derece cesur ve bir iyilik gücü olmasından” dolayı kutladı.

Halka dayalı değişim talepleri çoktan Orta Asya’nın eski düzenini düşürmeye başladı, ama bunun tutarsız, sallantılı bir istikrardan daha fazlası olmadığına dair birkaç işaret var. Meseleleri daha da kötü bir hale geldi: Batı yönlendirmesi ve desteğiyle petrol zengini yönetimler, müşteri sistemleri başarısız olmaya başlayınca veya ciddi boyutta istikrarsızlık gösterince, uluslararası kanunu ihlal ederek ve Orta Doğu’yu daha da büyük çöküş ve yıkıma sürükleyerek Libya ve Suriye’deki isyancı gruplara maddi destek sağladı.

Elbette, devlet tarafından finanse edilmiş milisler yeni bir olgu değil. Seksenlerde, ABD Afganistan’daki Sovyet işgali ile savaşmaları için “özgürlük savaşçıları” mücahitleri geliştirmek, eğitmek ve silahlandırmak amacıyla Suudi ve Pakistan devletleri ile işbirliği yaptı. Bu mücadele sırasında ve sonrasında, birçok ülke aşırıcı bir ideolojiyi yaymak adına milyarlarca dolar harcayarak Müslüman Dünyası’nın bir ucundan bir ucuna pek çok medrese için hayli yatırım yaptılar.

 

Güçlü kuvvet

Sonuç olarak – ve Batı’nın sessiz onayıyla – bu aşırıcılık, dünyanın pek çok bölgesinde etkisini gösteren güçlü bir kuvvet halini aldı. Amerika’nın Irak’ı 2003’te işgal etmesinden sonra, ki bu İran hariç bölgedeki neredeyse tüm devletler tarafından desteklendi, yine bu ülkelerin birkaçı El-Kaide’ye bağlı aşırıcı grupları buraya akıttı – bu sefer Irak’taki yeni siyasi düzeni baltalamak için.

Yemen, Bahreyn ve Mısır’da gerçekleşen olaylar, eski düzenin kalıntılarının çok fazla dayanamayacağının altını çiziyor. Bununla birlikte, Arap dünyasında şu anda ortada olan ne çok büyük bir iyimserlik getirdi ne de toplumsal uyum. Mısır’da, Temmuz 2013 darbesinin meşru veya gayrimeşruluğundan bağımsız olarak, Müslüman Kardeşler’in yerli değerlerle halkın ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir katılımcı siyaset modeli geliştirmekte başarısız oldukları gerçeği değişmiyor.

Müslüman Kardeşler’in tarihi başarısızlığı, tekfirci devlet modelinin yükselişine yardımcı oldu. Bu model el-Kaide’den El-Nusra Cephesi, Suriye İslam Cephesi ve IŞİD gibi gruplara evrildi. Bu değişim ideolojinin batı ve bölge ülkeleri tarafından stratejik amaçlarla Afganistan, Libya, Yemen ve Suriye gibi ülkelerde kullanımını yansıtıyor. Bugün, IŞİD küresel bir terör tehdidine dönüşmekle kalmıyor, geleneksel anlamda onun derinde yatan ideolojisini savunan ve şu anda BM yönetimindeki koalisyonun da bir parçası olan ülkeler için varoluşsal bir tehdit halini alıyor.

Şam’dan Bağdat’a (hatta Beyrut’tan Riyad’a) egemenliğini ortaya koyan bu yükselen tehdidi engelleyen tek güç İran İslam Cumhuriyeti. İran siyaset modelinin istikrarını bozmaya yönelik bitmek bilmeyen batılı girişimleri başarısızlıkla sonuçlandı – ve bugün, Suriye’deki aşırı gruplara sağladığı yasadışı desteğin ve onların hâkimiyetinin suiistimal etmesinin sonucunda, İslam Cumhuriyeti şimdi bölgenin aşırıcılıkla olan mücadelesini yönetiyor ve dünyada yükselen küresel güçler giderek bunu daha fazla tanıyorlar.

Ayetullah Ali Hamaney’in ameliyatı duyurulduktan sonra, İran’da hayat normal olarak devam etti. Bunun sebebi yalnızca halkın dini liderin sağlığının son derece iyi olduğu konusunda ikna edilmesi değil, aynı zamanda ülkenin en yüksek yetkilisini seçmekle görevlendirilmiş Bilirkişi Heyeti’nin İmam Hamanei’nin  Ruhullah Humeyni’nin ardından hızlı ve başarılı bir şekilde seçerek etkisini yıllar öncesinden göstermiş olmasıydı da.

Batı medya toplulukları ve insan hakları organizasyonları İran’ı acımasızca karikatürize etme alışkanlıklarını azaltıp Suriye’yi nasıl yansıttıkları konusunda bir öz-değerlendirme yapsalar kendilerine bir iyilik yapmış olurlar. Eğer böyle yapmış olsaydılar, Batı daha iyi bir politik tutum sergileyebilirdi.

Seyyid Mohammed Marandi, Tahran Üniversitesi’nde Dünya Araştırmaları Fakültesi Dekanı ve Kuzey Amerika Araştırmaları bölümü profesörüdür.

Seyyid Muhammed Marandi

 

El Cezire medyasafak

İslam İnkılabı Rehberi  İmam Seyyid Ali Hamanei bu sabah Tahran’da başarılı bir ameliyat geçirdi.
Mehr haber ajansının İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei’nin bürosuna dayandırdığı habere göre, hastaneye geçmek üzere İran devlet televizyonun haber merkezine demeç veren İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei, bir amliyat dolaysıyla hastaneye gitmekte olduğunu söyledi. 

 İmam Hamanei, ameliyatın önemiz olduğunu dile getirerek, bunun halkın dua etmemesi anlamına gelmediğini ve yüce Allah’ın lütfü ile ameliyat iyi geçeceğini hatırlattı. 

İslam İnkılabı Rehberi  İmam Seyyid Ali Hamanei bu sabah Tahran devlet hastanelerinden prostat ameliyatı geçirdi. Hamd olsun ameliyat başarılı bir şekilde tamamlandı. 

Published in Rapor
Cumartesi, 16 Ağustos 2014 00:00

ABD ile görüşmelerin hiç bir faydası olmadı

Amerika İran’a düşmanlığına son vermediği sürece onlarla yapılan bütün görüşmelerin hiç bir faydası olmayacaktır.
 
 

Dışişleri Bakanlığını, “diplomasinin düzenli ordusu” olarak nitelendiren ve diplomasi meydanını “savaş meydanına” benzeten İmam Hamanei, bir ülkenin dış siyaseti için gerekli bazı önemli şartlara değindi.

İmam Hamanei başarılı bir diplomasinin şu şartlara sahip olmasını gerektiğini vurguladı;

1-Hedeflerin dikkatli ve açık bir şekilde belirlenmesi,

2-İyi yapılanmak

3-Diplomasi salahiyetine sahip olmak.

 

İmam Hamanei “diplomasi salahiyetine sahip olmayı” ise şu ana başlıklara sahip olmak olarak değerlendirdi;

1-Diplomatik zeka ve yeteneğe sahip olmak,

2-Gerektiği yerde yumuşamak.

3-Zaruri yerlerde etki kabul etmemek, ve ödün vermemek.

4-Hedeflere derinden ve sadık bir şekilde bağlı kalmak.

5-Fırsatları iyi kollayıp, doğru değerlendirmek.

 

Dünya düzeninin değişerek yeni bir düzene girmeye başladığına dikkat çeken İmam Hamanei, “Eski aktörlerin yanısıra, Asya, Afrika ve Latin Amerika’dan yeni aktörler sahneye adım attılar. Ve hepsi yeni düzende kendi konumlarını sağlamlaştırmaya çalışıyorlar. Eğer diplomasi kolumuz, akıllı, güçlü ve çalışkan bir şekilde sahnede yer alırsa, İran İslam Cumhuriyeti’nin yüksek konumu yıllar boyunca korunacaktır. Aksi halde gerektiği konumda yer alamayacağız” diyerek yetkilileri uyardı.

Konuşmasının devamında İran ve 5+1 ülkeleri ile yapılan müzakere görüşmelerine değinen İmam Hamanei şöyle dedi:

“Bazıları, eğer Amerika ile müzakere masasına oturursak bir çok sorunun hallolacağına inanıyordu. Elbette biz öyle olmadığını biliyorduk. Geçtimiz bir yıl içinde yaşananlar bu gerçeği defalarca ispatlamıştır.

Amerika ile yapılan görüşmelerin hiç bir faydası olmadığı gibi, aksine Amerika’nın konuşma tarzı daha sert, küstahça, saygısız olurken, beklentileri de arttı.

Amerikalıların (bize olan) düşmanlığı azalmadığı gibi yaptırımları da çoğalttılar.”

İmam Hamanei, Amerika ile yapılan müzakere görüşmelerinin zararlarından biri olarak “İran’ı ikilem içine düşmüş olarak göstermek” olduğunu belirtirken bu düşünceyi yaymak için büyük bir çaba içine girdiklerini ifade etti.

Konuşmasının sonunda, Amerika ve İsyonist rejim dışında bütün dünya ülkeleri ile siyasal ilişki içinde olabileceklerinin de altını çizen İmam Hamanei, Amerika’nın düşmanlığını bitirmediği sürece onlarla yapılan bütün görüşmelerin hiç bir faydasının olmayacağını vurguladı.

Published in Rapor
Tagged under