کارگر

کارگر

Salı, 07 Ocak 2020 05:49

ABD’yi korku sardı

 Kasım Süleymani için cenaze törenleri yapılıyor.Dün Bağdat’ta gerçekleştirildi.

Dün Tahran’da vardi.

İran dini lideri Hamaney de katıldi.

Süleymani doğum yeri Kirman’da defnedilecek.

Öyle görünüyor ki;

Törenler ABD’ye karşı gövde gösterisi olacak.

SEVİNÇTEN SONRA PANİK

ABD Süleymani’yi öldürdü.

İlk başta sevinç çığlıkları atıyordu.

Ama şimdi panikte.

Hem içerde, hem dışarıda gerilim yükseliyor.

ABD’deki tepkiler tahminlerin üstünde oldu.

Rakipleri giderek sertleşiyor.

Sonrasının düşünülmediği konuşuluyor.

“Trump tuzağa düşürüldü” diyenler bile var.

ABD’DE YAYIN ORGANLARI

Panik, ABD’deki yayın organlarında da hakim.

Hepsinin derdi bundan sonra ne olacağı.

Yapılan değerlendirmelerin bazıları şöyle:

Wall Street Journal:

“ABD ile İran arasındaki çekişmede tehlikeli bir yeni aşamanın başlangıcı. Büyük bir askeri çatışma çıkabilir.”

Washington Post:

“Saldırı sürpriz oldu. İran’dan önemli bir misilleme gelebilir”

CNN:

“Bu işin sonu iyi bitmeyebilir.”

DEĞERLENDİRMELER

Dünyada çok farklı değerlendirmeler yapılıyor.

ABD yönetimine güvensizlik var.

Elijah J. Magnier

AL Rai Uluslararası Bölüm Şefi.

Ortadoğu Uzmanı.

Özellikle de İran, Irak, Suriye, Lübnan, ...

Batıda çok okunan biri.

Süleymani’nin öldürülmesinden bir gün önce bir makale yazdı.

Başlığı şu:

“ABD Irak’ta kendi silahlarıyla vuruldu.”

Görüşleri özetle şöyle:

BATILI ANALİSTLER

“Küçük bir grup harekete geçti.

Necef, Kerbela, Bağdat’ta İran konsolosluklarını yaktı.

Irak’taki dinamikleri bilmeyen Batılı analistler;

Binlerce kilometre uzaktan ahkam kesti.

Irak halkı İran’a karşı gibi gösterdi.

Kendilerine servis edilen video ve resimleri paylaştı.

2003’TEKİ HATAYA DÜŞTÜLER

Reklamdan sonra devam ediyor 
 

2003’teki hataya yine düştüler.

Irak’ın işgali;

Hiç olmayan kitle imha silahlarına dayandırılmıştı.

Bir benzeri Suriye’de yapıldı.

Dezenformasyonla Esad devrilmeye çalışıldı.

IŞİD ve El Kaide desteklendi.

Gazeteciler utanç verici sorumsuzluklara imza attılar.

‘Kimin ekmeğini yiyorsak onun borusunu çalarız’ dediler

Ana akım medya güvenilirliğini yerle bir etti.

Zaman içinde gerçekler ortaya çıktı.

Bu arada;

Bazı düşünce kuruluşları İran ile savaşı teşvik etti.

ABD, kendi dezenformasyon tuzağına düştü.”

SUÇLANAN DÜŞÜNCE KURULUŞLARI

Suçlanan düşünce kuruluşlarından bazıları şunlar:

Brookings, Carnegie, Hudson,

Washingtoner Institut, Middle East Institute, ...

ABD YÖNETİMİNİN TAVRI

İran yönetimi çok dikkatli davranıyor.

Öfkeli açıklamalar yapmıyor.

Bu da ABD’yi ürkütüyor.

ABD Süleymani’nin öldürülmesini “zafer” ilan etmişti.

Şimdi çok temkinli.

Olayı yumuşatmaya çalışıyor.

TRUMP’IN AÇIKLAMASI

ABD Başkanı Trump açıklama yaptı.

“İran halkına derin saygım var.

Savaş için değil,

Savaşı önlemek için harekete geçtik.

İran’da rejim değişikliği peşinde değiliz” dedi.

ABD Genelkurmay Başkanı Milley’in tavrı da benzer.

“Süleymani ABD’ye saldıracaktı.

Harekete geçmemenin riski fazlaydı.

Bunun stratejik sonuçlarını biliyoruz” ifadelerini kullandı.

Bu arada İran’a aracılarla haber gönderildi.

“Savaş istemedikleri” vurgulandı.

Dünya ve iç kamuoyunu yatıştırma çabası.

KORKU SARDI

ABD İran’ın sert karşılık vereceğinin farkında.

İsrail de benzer kaygılar içinde.

Ama saldırının nerede geleceğini bilemiyorlar.

Bu nedenle tüm dünyada teyakkuzdalar.

Önlemler artırıldı.

ABD vatandaşlarına uyarı üstüne uyarı yapılıyor.

Görünen o ki ABD Süleymani’yi değil;

Kendini vurdu.

Bu önümüzdeki günlerde çok daha iyi anlaşılacak..

aydınlık

  ABD’nin, İran’ın en önemli isimlerinden Kasım Süleymani’yi bir terör saldırısıyla öldürmesi, fay hatlarını yerinden oynatma özelliğine ve bölgesel bir savaş çıkarma niteliğine sahip bir “siyasi suikast”tır!Peki, ABD bu suikastla neyi amaçladı?

1. ABD Başkanı Donald Trump’ın iki taktik hedefi var: Birincisi, azil baskısı altındayken, içerideki muhaliflere güç gösterisi yapmak; ikincisi de ikinci kez seçimlere girebilecek “şeytanla savaşan lider” profili çizebilmek.

2. Ancak ABD’nin stratejik hedefi ise şu: Suriye ve Irak’ta etkinlik gösteren Kudüs Gücü komutanını ve Irak’ta etkinlik gösteren Haşdi Şabi komutanlarını vurarak, İran’ın Irak ve Suriye’deki “kollarını” kesmek.

Suikastın ilk sonuçları

1. ABD’nin Kasım Süleymani suikastı ters tepti ve İran’ı bileştirdi. Muhafazakârı da, reformcusu da, rejime muhalif diğer kesimler de ABD’nin bu terör saldırısına karşı aynı düzlemde buluştu. Oysa ABD, ekonomik ambargo uygulayarak ve İran’ı kuşatarak, halk ile yönetimi, reformcularla muhafazakârları karşı karşıya getirmeyi hedeflemişti.

2. ABD’nin Kasım Süleymani suikastı ters tepti ve Irak’ta Amerikan karşıtlığını güçlendirdi. Zira Süleymani ile birlikte öldürülen Haşdi Şabi komutanı ile öncesinde ABD’nin yine hava saldırısıyla öldürdüğü Haşdi Şabi komutanları, resmi görev yapan Iraklılardır!

Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi, bu nedenle suikastları “Resmi görev yapan Iraklı askeri liderin suikastı Irak halkı, devleti ve hükümetine karşı düşmanlıktır” diye niteledi. Ayrıca Irak Ulusal Güvenlik Konseyi toplandı ve “ABD’nin Irak’taki askeri varlığına son vermeyi” gündemine aldı. Ve öncelikle de Irak’taki ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin Irak Başbakanı ve Silahlı Kuvvetler Komutanı Abdülmehdi’nin onayı olmadan, eylem yapamayacağı ilan edildi.

3. Öte yandan yine ABD’nin askeri güç bulundurduğu Afganistan da ABD’ye karşı tutum aldı. Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani, kendisini telefonla arayan ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’ya “Afganistan topraklarını üçüncü bir ülkeye saldırı için kullandırtmayacaklarını” belirtti!

Bundan sonra ne olabilir?

1. İran’ın ABD’ye bir yanıtı olacaktır. Fakat bu konvansiyonel nitelikte bir yanıt değil, büyük ihtimalle İran’ın vekillerinin ABD’nin vekilleriyle yaptığı vekâlet savaşı düzleminde olacaktır. Yani vekiller savaşının asiller savaşına dönüşme olasılığı çok düşüktür. Ancak vekâlet savaşının seviyesinin yükselmesi hatta yeni cepheler açılması da ciddi olasılıktır. Nitekim Süleymani’ye suikastın ardından Irak’ta önce ABD’nin Bağdat Büyükelçiliği yakınına, ardından da ABD’nin Irak’taki en büyük askeri üssü olan Selahaddin’deki Beled üssüne füze saldırısı düzenlendi.

2. Bir diğer olasılık ise her ne kadar suikastın ardından ABD, bölgeye ek 3 bin 500 asker gönderdiyse de, Trump ve ekibinin, bu olayı “Ortadoğu’dan çekilerek Pasifik’e yığınak yapmak” şeklindeki ana stratejilerini uygulamaya vesile edebileceğidir.

Nitekim Trump ve ekibi uzunca bir süredir “Suriye’den çekilmek istediğini” söylüyor, ancak iç tepki nedeniyle bunu tam olarak gerçekleştiremiyordu. ABD Savunma Bakanı Mark Esper, temel hedeflerini şu sözlerle açıklamıştı: “Bizim başlıca rakiplerimiz Çin ve daha sonra ise Rusya. Dolayısıyla benim amacım Suriye olsun veya Afganistan olsun, asker sayımızı buralardan düşürüp ülkeye getirip daha büyük görevler için tekrar eğitmek veya onları Hint-Pasifik bölgesine konuşlandırmaktır.” (20.12.2019)

3. ABD eğer Ortadoğu’dan asker çekmek zorunda kalırsa, bunu ancak İsrail’in güvenliğini garantiye alarak yapabilecektir. Bu da haliyle Washington ile Tahran arasında, Obama dönemindeki gibi bir anlaşma yapılmasını gerektirir.

Nitekim tarihte buna benzer olaylar, beklenildiğinin tersine, savaşı değil, barışı getirmiştir. Trump’ın suikastın ardından verdiği şu mesajlar da bu olasılığa bir ölçüde işaret etmektedir: “Dün savaş başlatma değil, savaşı durdurma yönünde karar aldık. İran halkına son derece saygı duyuyoruz ve İran’da rejim değişikliği peşinde değiliz. İran, bölgeyi istikrarsızlaştırmak için vekillerini kullanmaya derhal son vermeli.” (3.1.2020)

Türkiye ne yapmalı?

Türkiye, ABD’nin İran’a karşı bölgesel savaşı tetikleyebilecek bu hamlesinin olası sonuçlarından etkilenecek ülkelerden biridir. Zira doğrudan İran’ı hedef alan Kürecik Radarı Malatya’dadır. Yine başta İncirlik olmak üzere ülkemizde pek çok Amerikan üssü ve tesisi vardır.

Ankara bu nedenle, olayı fırsata çevirmeli ve ABD ile İran arasında arabuluculuk yapma potansiyeline en sahip ülke olarak, -bölgedeki “yalnızlığını” da giderecek- bir diplomasi atağı başlatmalıdır!

cumhuriyet

Salı, 07 Ocak 2020 05:36

Yastan sonra tufan mı?

 Suikast İran karşıtlığını bir süre daha baskılayabilir. Fakat nüfuz savaşının yol açtığı alerji geçmeyecektir. Yine de İran yeni psikolojik atmosferi avantaja çevirip ABD’nin bölgeden çekilmesi yönünde bir kurguyu öne çıkabilir. Irak meclisinden geçen tasarı İran’ın istediği bir sonuç. Tabii karar bağlayıcı değil. Olası bir çekilmede Amerikan güçlerinin gideceği olası yer ise Kürdistan. Savaştan önce semboller gelir. ABD, Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’ye düzenlediği suikastla en büyük düşmanına ‘ebediyet’ kazandırdı. Süleymani, Orta Doğu’nun bir köşesinde IŞİD’in bombalı saldırısından ziyade ‘müstekbir’in elinden ölmeyi tercih ederdi. Öyle oldu.

Pek çok ülkede taziye çadırları kuruldu. İran’da Ahvaz, Meşhed, Tahran, Kum ve Kirman’dan geçen cenaze yakın tarihin en büyük karşılamalarından birine tanıklık etti.

Cemkeran Camii’nin kubbesine kırmızı bayrak çekildi. Geleneğe göre intikam alınıncaya kadar o bayrak o direkten inmeyecek. Şii türbelerinde gördüğümüz o kırmızı bayrak “Kerbela’nın intikamı henüz alınmadı” mesajını taşır. Gelenekte siyah bayrak yası, yeşil bayrak barışı simgeler. İran’ın ABD’ye misilleme yapıp yapmayacağına bakılmaksızın Süleymani, Şii dünyasında intikamı alınması gereken bir şahsiyete dönüştü. Bu dünya simgelerle yaşar. Beyaz Saray’da oturan kibir abidesi bunu anlayamaz!

Elbette Süleymani’nin portresine bakanlar kendi zaviyelerinden bir etiket çıkarmakta zorlanmaz.

‘Direniş Ekseni’nde duranlar için Gazze direnişinin tedarikçisidir; İsrail’e karşı Hizbullah’ın hamisidir; haliyle şehittir, kahramandır.
Kimileri için azılı Amerikan düşmanıdır, yani anti-emperyalisttir.
Iraklıların önemli bir kısmı için 2014’te IŞİD, Bağdat’ın kapılarına dayandığında Irak’a omuz verendir; IŞİD, Erbil’e yürürken Türkiye’nin yüzüstü bıraktığı Kürdistan’a saatler içinde iki uçak dolusu silahla gelendir; Ninova’nın (Neyneva) Hıristiyanlarına umut olandır, haliyle bölgenin minnettar olduğu kişidir.
Bazı Kürtlere göre ise 2017’de Kerkük’ü merkezin kontrolüne geçiren operasyonun perde arkasındaki aktördür; haliyle Kürt ulusal davasının düşmanıdır.
Bir kesim için özgürlük taleplerini acımasızca bastıran rejimin kalkanıdır; ülke dışında muhalif avından sorumlu kişidir; haliyle katildir!
Suriye’ye taşıdığı Şii milis güçleriyle cihatçı tayfaların yenilgisinde katkısı büyüktür; haliyle düşmandır!

Bütün bu etiketlerin ötesinde Kudüs Gücü ve onun komutanı Süleymani, CIA’in Afgan cihadından beri Selefilerden yıkıcı kollar devşirdiği, darbe komploları kurduğu, vekil güçlerle rejim değiştirmeye kalkıştığı, insansız uçaklarla sayısız suikast düzenlediği, Mossad suikastçılarının bolca tetik çekip bomba patlattığı, İsrail Savunma Güçleri’nin dokunulmazca füze yağdırdığı Büyük Orta Doğu düzeninde İran’ın karşılığıdır. Süleymani, nam-ı diğer Hacı Kasım, Orta Doğu’yu resmeden işte bu sert gerçekliğin bir parçasıdır.

Hacı Kasım, Afganistan, Irak, Suriye, Yemen, Lübnan ve Filistin’i kapsayan gerilim bölgelerinde asimetrik savaş stratejisinin sorumlusuydu. Aynı zamanda İran’ın bu alanlardaki dış politikasının yürütücüsüydü. Dışişleri Bakanı Cevat Zarif’in, “Haftada bir kahvaltıda buluşur, karşılıklı durum değerlendirmesi yapardık” demesi boşuna değil. İddiaya göre Hacı Kasım, 2008’de Irak’taki işgal güçlerinin komutanı General David Petraeus’a Iraklılar aracılığıyla şu mesajı iletmişti:
“General Petraeus, şunu bilmelisin ki, ben, Kasım Süleymani, İran’ın Irak, Lübnan, Gazze ve Afganistan’la ilgili politikasını kontrol ediyorum. Ve gerçek şu ki Bağdat’taki büyükelçi de Kudüs Gücü’nün bir mensubudur. Onun yerine gelecek olan da bir Kudüs Gücü üyesi olacaktır.”

Adının bu kadar öne çıkması arkasındaki kurumsallığı gölgelese de aslında İran içinde karmaşık süreçlerle şekillenen politikanın taşıyıcısıydı. Doğrudan hesap verdiği kişi Rehber Ayetullah Ali Hameney’di.

***

ABD’nin izahta zorlanacağı bir suikast. Savunma Bakanı Mark Esper, Süleymani’nin ABD’ye karşı planladığı saldırıları önlemek için öldürüldüğünü savunuyor. Bazı kaynaklara göre Süleymani, Bağdat’a gelmeden önce Suriye üzerinden Beyrut’a geçip Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’la görüştükten sonra karayoluyla tekrar Şam’a, oradan Cham Wings ile Irak’a uçtu. Plan havaalanından Haşd el Şaabi’nin komutanlarından Ebu Mehdi el Mühendis’in Yeşil Bölge’deki evine gidip görüşmelerini sürdürmekti. Amerikalılar bu trafiği saldırı planlarına yoruyor. Dün Irak Parlamentosu’nda Amerikan güçlerinin çekilmesini öngören çağrı metni oylanırken Başbakan Adil Abdülmehdi farklı bir tablo çizdi. Buna göre Süleymani, gerilimin düşürülmesi girişimleri çerçevesinde Irak Başbakanı’nın davetiyle Bağdat’a gelmişti. Yanında Suudi Kralı Selman’a iletilmek üzere bir mektup taşıyordu. Süleymani ile birlikte öldürülen Haşd el Şaabi Heyeti Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el Mühendis de, Haşd’a bağlı grupların kontrol altına alınması için çalışıyordu. Amerikan elçiliğini hedef alan göstericiler onun sayesinde çekilmişti. Yani bu bilgilere bakılırsa ABD önce Abdülmehdi’den arabuluculuk isteyip ardından davete icap eden bir elçiyi öldürmüş oldu.

***

Amerikalılar bu suikastla tehditlerin bertaraf edildiğini zannediyor. Ya da böyle bir hikayeye muhtaçlar. Herhangi bir şeyin değiştiği ya da bertaraf edildiği yok. Hizbullah ve Hamas’a yönelik saldırılar sonuç vermedi ki bir devlet aygıtı olan Kudüs Gücü’ne suikastlar versin. İsrail, 1992’de Abbas Musavi’yi ailesiyle birlikte öldürdüğünde Hizbullah yok olmadı. Aksine Hasan Nasrallah’la yoluna devam edip İsrail işgalinin sonunu getirdi. Hizbullah’ın iki numaralı ismi İmad Mugniye 2008’de Şam’da CIA-Mossad ortak operasyonuyla öldürüldüğünde de durum değişmedi. Şeyh Ahmed Yasin’in ölümü de Hamas’ın sonunu getirmedi. Devrim Muhafızları’nın karmaşık yapısı, işleyiş biçimi, arkasındaki siyasi akıl ve ideolojik karakteri düşünüldüğünde Süleymani’nin yokluğu geri adımı getirmeyecektir. Süleymani’nin yerine geçen İsmail Kaani’nin saha tecrübesi eski patronundan geri değil. Kaani, Kudüs Gücü’nde Afganistan, Pakistan ve Orta Asya’dan sorumlu komutan yardımcısıydı. Suriye’ye taşınan Fatimiyyun ve Zeynebiyyun gibi grupları organize eden kişiydi. Bu profili dikkate alındığında İran’ın asimetrik savaşının kapsama alanı Af-Pak eksenini de içine alacak şekilde genişleyebilir. Süleymani’nin ayak izlerini belirleyen devlet politikasıydı. Hamaney, “Kudüs Gücü’nün programı yeni döneminde de Şehid Süleymani’nin komutanlığı dönemindeki gibi devam edecek” dedi.
Haklı olarak, “Rejim yıkılmadan bir şey değişmez” de denebilir. Ancak İran’ın bölgeye ilgisi 1979’da Mollalar ile birlikte başlamadı. Şah döneminde de nüfuz kavgası vardı. Sadece ittifak düzeni farklıydı ve mücadele milliyetçi-seküler kadrolarla veriliyordu. Aktörler, araçlar ve dünya görüşü değişebilir ama ‘emperyal’ kodlarla alakalı olan bu yönelim kolayca değişmez.
İran toplumunun siyasal kimliğinin oluşmasında 1979 öncesi Başbakan Muhammed Musaddık’a CIA destekliği darbe, sonrasında ABD’nin Saddam’a her türlü desteği sunduğu 8 yıllık İran-Irak savaşı belirleyici oldu. Kerbela şehitlerinden bu yana ‘mazlumiyet’ ise Şii kimliğinin inşasındaki en temel bağlam. Süleymani’nin yası, tarihsel ağıdın yarattığı duygusallıkla etkileşim sağlıyor. Suikast yabancı düşman olarak “Büyük Şeytan” imgesinin kitleleri birleştirecek şekilde güncellenmesi açısından işlevsel. Ve son birkaç yıldır yükselen itirazlarla meşruiyeti sorgulanan rejime kitleleri kendi etrafında konsolide etme fırsatı verdi.

***

Şimdi asıl mesele; İran nasıl bir karşılık verecek? Taraflar misilleme sarmalından çıkabilecek mi? Tehditler daha büyük tehditlerle karşılık buluyor. Retorik savaşının kendisi bile korkutucu. Hamaney, Ulusal Güvenlik Konseyi’nde, “Güçlü, sert ve açık bir yanıtın verilmesi önemli” diyor. Trump ise İran kültürü açısından çok önemli yerlerin de bulunduğu 52 sahayı vuracaklarını söylüyor. Hamaney’in danışmanı Hüseyin Dehkan, CNN aracılığıyla, “Savaşı başlatan Amerika’ydı. Buna son verebilecek tek şey, Amerikalıların vurduğu darbeye eşdeğer bir darbedir” karşılığını veriyor.

İran, Körfez’de bir Amerikan gemisini mi hedef alacak? Yoksa Irak ve Suriye’de bir üssü mü vuracak? Ya da yas dönemini atlattıktan sonra İran pragmatizmi devreye mi girecek? Hiçbir ipucu yok.

Geri adım atmasa da İran’ın daha ileri bir adım atmadan önce iki kez düşünmesini gerektiren yeni gerçeklikler var. Daha büyük bir yangın Orta Doğu’yu ABD’ye dar edebilir ama İran’ı da hem içeride hem nüfuz alanlarında yakabilir. Vekil güçler, Amerikan-İsrail-Körfez ortaklığının hesaplarını bozacak bir noktaya ulaştı. Fakat bunlarla savaşı kızıştırmak nüfuz hatlarının çökmesine yol açabilir. Yani İsrail işgaline karşı direnişle büyümüş bir Hizbullah, İran için Lübnan’ı ateşe atarsa durum değişir. Irak’ta IŞİD’e karşı İran’a müteşekkir olanlar, Irak’ın bir ön cepheye dönüşmesini istemez. Necef ve Kerbela gibi Şii havzalarında bile İran’ı hedef alan gösteriler bu rahatsızlığın yansımasıydı. Suikast İran karşıtlığını bir süre daha baskılayabilir. Fakat nüfuz savaşının yol açtığı alerji geçmeyecektir.
Yine de İran yeni psikolojik atmosferi avantaja çevirip ABD’nin bölgeden çekilmesi yönünde bir kurguyu öne çıkabilir. Irak meclisinden geçen tasarı İran’ın istediği bir sonuç. Tabii karar bağlayıcı değil. Güçlerin Statüsü Anlaşması’nın (SOFA) iptal edilmesi gerekiyor. Haşd el Şaabi’ye mahkum olmaktan korkan Sünniler ve Kürtlerin oturumu boykot etmesinden de anlaşılacağı üzere Irak bölünmüş durumda. Ayrıca olası bir çekilmede Amerikan güçlerinin gideceği olası yer Kürdistan. Bu, Tahran’ın istemediği bir senaryoyu tetikleyebilir; yani Bağdat’ta olmayan ABD, Kürdistan’ın bağımsızlığına oynayabilir.

Bunlar İran’ın pragmatik tarafına seslenen noktalar.
İran yeni bir caydırıcılık konsepti ya da angajman stratejisi geliştirebilir. Tahran’ın dün nükleer programı sınırlandıran taahhüdüne son vermesi caydırıcılığın inşasında belki ilk adım.
Beri tarafta retorikteki sertliğe karşın diplomasi alanındaki karıncalanmalar ABD’nin meseleyi kapatma arayışına işaret ediyor. Tahran’da Amerikan çıkarlarını temsil eden İsviçre’nin posta kutusu pek hareketli. Katar Dışişleri Bakanı soluğu Tahran’da aldı. Umman yine devrede. AB’den Zarif’e Brüksel daveti çıktı. Tahran’a pek çok taraftan yatıştırıcı mesajlar yağıyor. Uzlaşma iki tarafın da nüfuz kabiliyetlerini karşılıklı kabul etmesini gerektiriyor. Bu olacak mı? İyimserlik için de kötümserlik için de yeterince neden var.

gazeteduvar

İran Devrim Muhafızları Ordusu Genel Komutanı Hüseyin Selami, "Kasım Süleymani'ye suikast, ABD'nin bölgedeki varlığının sona ermesinin başlangıç noktasıdır." dedi.
 

İran devlet televizyonuna konuşan Selami, İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin Bağdat'ta ABD saldırısında öldürülmesine ilişkin açıklamalarda bulundu.

ABD'nin saldırıyla büyük bir stratejik hata yaptığını ifade eden Selami, "Kasım Süleymani'ye suikast, ABD'nin bölgedeki varlığının sona ermesinin başlangıç noktasıdır. Bu sözler kaydedilmelidir çünkü ileride bunun gerçekleştiğini görecekler. İntikamımız geniş bir coğrafyada, zaman içinde ve belirleyici etkilerle olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.

İran Meclis Başkanı Ali Laricani, ABD'nin İranlı General Kasım Süleymani'yi Irak topraklarında öldürmesinin hiçbir uluslararası kurala uymadığını söyledi.

İran'ın resmi haber ajansı IRNA'ya göre, İran Meclisinde milletvekillerine hitap eden Laricani, "Bir ülkenin uluslararası havalimanında ABD güçleri, helikopter ve uçakla İran ve Irak'ın üst düzey yöneticilerini öldürdü. Bu olay, hiçbir uluslararası kurala uymamaktadır." dedi.

ABD Başkanı Donald Trump'ın, Süleymani'yi hedef almasının savaş terörü olduğuna işaret eden Laricani, Süleymani'nin öldürülmesinin bölge ve dünya koşullarını değiştirdiğini vurguladı. 

Amerikalı yetkililerin, Süleymani'nin Suriye, Lübnan ve Irak'ta ABD güçlerine yönelik saldırılarda bulunacağı yönündeki iddialarının gerçeği yansıtmadığının altını çizen Laricani, "Bu iddia yalandan başka bir şey değil. ABD halkı ve meclisi, bunun, bir terör cinayetinin üzerini örtme çabasından başka bir şey olmadığını bilmelidir." ifadelerini kullandı.

İran Meclis Başkanı Laricani, Trump'a "ABD askerlerini bölgeden çekme" çağrısında bulundu.

Öte yandan milletvekilleri, Laricani'nin konuşması öncesinde meclis kürsüsü önünde toplanarak "Kahrolsun Amerika" sloganları attı.

Süleymani'nin öldürülmesi
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Süleymani ve Haşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis'in, Bağdat Havalimanı yakınına düzenlenen saldırıda öldürüldüğünü açıklamıştı.

Saldırıda, Süleymani ve İranlı subayların yanı sıra Mühendis'in de aralarında bulunduğu 5 Iraklıyla 10 kişi hayatını kaybetmişti.

İran lideri Ayetullah Ali Hamaney, olayın ardından yaptığı açıklamada, "Onun gidişiyle, onun yaptığı iş durdurulmayacak ve yolu kapanmayacak. Suçluları acı bir intikam bekliyor." ifadelerini kullanmıştı.

Ülkede 3 günlük yas ilan eden Hamaney, Süleymani'nin yerine yardımcısı Tuğgeneral İsmail Kaani'yi getirmişti.

 Hamas İslami Direniş Hareketinin üst düzey üyesi Mahmud el-Zahar, Şehit General Süleymani hakkında bir konuşma yaptı.


Mahmud el-Zahar bu konuşmada şu açıklamalarda bulundu: ‘Şehit Süleymani’nin Filistin’e hizmeti, insanların tahminlerinin de ötesindedir.

General Süleymani’nin Kudüs, Mescid-i Aksa, Filistin ve direnişe yoğun bir ilgisi vardı ve Devrim Muhafızlarının “Kudüs Gücü” komutanı olarak görev yapması onu tanımlamaya yeter.’

Amerika İHA’ları Cuma günü sabah saatlerinde Bağdat Havaalanı yakınlarında Haşdi Şabi kuvvetlerine bir saldırı düzenleyerek hedef aldı ve bu saldırıda General Hacı Kasım Süleymani ve beraberindeki Haşdi Şabi komutanları şehit oldu.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
 

Türkiye Cumhurbaşkanlığı kaynaklarından alınan bilgiye göre, Erdoğan'ın Hasan Ruhani ile görüşmesinde, bölgedeki son gelişmeler ve ikili ilişkiler ele alındı.

Ruhani yapılan görüşmede Erdoğan'a; 'ABD'nin küstah eylemlerine birlikte karşı koyma' çağrısında bulundu. Ruhani Erdoğan'a hitaben, "Saldırgan bir eyleme karşı sessizliğimiz, daha saldırgan eylemlere girişmek için daha fazla gözdağı verilmesine neden olabilir" dedi.

Çavuşoğlu, İranlı mevkidaşı Zarif ile görüştü!

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ile telefonda görüştü. Çavuşoğlu, İranlı mevkidaşı Zarif ile ABD'nin Kasım Süleymani'yi öldürmesini konuştu. 

Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif telefonda görüştü.

Görüşmede, İran Devrim Muhafızları Ordusuna bağlı Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani'nin öldürülmesi ele alındı. 

SÜLEYMANİ'NİN ÖLDÜRÜLMESİ 

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Süleymani ve Haşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis'in, Bağdat Havalimanı yakınına düzenlenen saldırıda öldürüldüğünü açıklamıştı.

Saldırıda, Süleymani ve İranlı subayların yanı sıra Mühendis'in de aralarında bulunduğu 5 Iraklıyla 10 kişi hayatını kaybetmişti. 

Ülkede 3 günlük yas ilan eden Imam Hamaney, Süleymani'nin yerine yardımcısı Tuğgeneral İsmail Kaani'yi getirmişti.

 

TBMM Başkanı’ndan 'Kasım Süleymani' Açıklaması
 
  TBMM Başkanı Mustafa Şentop Tekirdağ ziyareti kapsamında iskele bölgesini ve Büyükşehir Belediyesini ziyaret etti.
 

Ziyaret sonrası basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan TBMM Başkanı Şentop, ABD'nin Irak'ta düzenlediği saldırıda yaşamını yitiren İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani hakkında değerlendirmelerde bulundu.

TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop açıklamasında; ‘’Bizim doğduğumuz günden itibaren aslında Ortadoğuda her gün sular ısınıyor, sıcak. Birbirini takip eden çok önemli ciddi gündem maddeleri var. Bir huzur bir barış, yarım asırdır bizim tanık olduğumuz yaşadığımız süre içerisinde ortadoğuya gelmedi. Bizzat Ortadoğu da yaşayan halklar, devletler, ülkeler bu konuda öncülük etmeli bir, ikincisi tabi dünyanın başka yerlerinden buraya gelip petrol için, bilhassa yer altı zenginlikleri için faaliyet gösterenlerinde bölgeye ülke halkına, burada yaşayan devletlerin egemenlik haklarına da saygı göstermesi lazım. Dün yaşanan olayla ilgili İran’ın bir resmi görevlisi Kasım Süleymani ABD tarafından ki bu üstlenildi de, bir suikast ile öldürülmüştür” dedi.

Şentop, Süleymani’nin İran dışında özellikle Sünnilere ve farklı mezheplere yönelik mücadelesi olduğunu iddia ettikten sonra; ABD’nin operasyonu için de “endişe verici” olarak yorumladı.

Pazar, 05 Ocak 2020 11:01

Kasım Süleymani ve Mehdevi Uyanış

 General Kasım Süleymani’nin şehadeti her ne kadar olumsuz gibi görünse de tüm şehadetler gibi çok büyük faydaları ve hikmetleri vardır. Elbette katilleri suçludur ve cezalarını çekeceklerdir. Ancak onlar bu ahmakça saldırılarının nelere mal olacağını bilselerdi asla bu girişimde bulunmazlardı.


Süleymani’nin yükselmesi bize öğretmiştir ki, biz takva ve liyakate önem veren bir milletiz. Ehlibeyt mektebi Mehdevi kadronun oluşumunda hiçbir yer yüzü makamları geçerli değildir. Diplomalar akademik etiketler makamlar vs.. borçlu bir inşaat işçisi bile takvalı ve akıllı olursa Mehdevi yiğitler ordusuna katılır. Orada fedakar ve kahramanlıklar gösterirse hareketin başına kadar geçer. Hatta dünya bağları ve kalıpları onu tutamayacak hale geldiğinde büyük şehadet makamına bile ulaşabilir.
Mehdevi mektebin bir başka öğretisi şehidin görgü tanıklığıdır. Şehit şahittir. Gördüklerini yaşamıyla anlatmaya başlar ve şahdetiyle zirveye taşır. Bir kayıp değildir şehadet. Hemen hemen her şehit yaşamıyla yapamadığı kadar tebliği şehadetinin kanıyla yapmıştır.
Şehit Süleymani kendini yırtsa dünya insanının kaçta kaçına sesini duyurabiliyordu? Ya şimdi şehadetini duymayan kaldı mı? İşte şehadetin bereketi dünya açısından bakıldığında en azıyla budur.
Ortadoğu’da günümüz siyasi gelişmeleri, zuhuru haber veren hadislerle incelendiğinde kesin olarak görürüz ki zuhur çok yakındır. Kasım Süleymaninin şehadeti bu anlamda okunmalıdır. Mehdi (a.s) kıyamı evrensel bir hareket olacaktır. Süleymaninin şehadeti dünya tarihinde en kısa zamanda en geniş kitlelere ulaşıp aksiyon oluşturan belki de ilk olaydır. Zuhurda küresellik vardır, haberin hızla yayılması vardır. İşte internet ve sosyal medyanın dünyanın yaşamına yerleşmesiyle evrensel Mehdevi ilan tüm dünyaya anında ulaşacaktır. Şehit Süleymani’nin şehadeti bu konunun belki de ilk provasıdır. Yani en kısa zamanda dünya insanının en çoğuna belki de tamamına ulaşma başarısı! Bu iletişim tecrübesi ve tatbikatıyla İmam Mehdi (a.s) a.s Kabe’nin örtüsüne tutunup da; “Ben Bakiyyetullah’ım dediğinde anında tüm dünyada bu ses yankı bulacaktır.
Safların belirlenmesi de bu şehadet bize çok şey öğretmektedir. Tarih boyunca hep gizli gizli münafıkça hareket eden ve piyonları kullanan emperyalist zalimler ve Siyonist güçler artık direniş cephesi karşısında çaresiz kaldıklarından direk kendiler girdiler savaş meydanına. Artık onları ilah kabul edenlerin dışında tüm özgür ve temiz fıtratlı insanlar Mehdevi hareketin direniş cephesinden yana tavır alıyorlar. Zalimlerle beraber olanlar isterse adı Müslüman hacı hoca olsun direk kafirlerle beraber olduklarını söyleyemeseler de direniş cephesinden olmadıklarını gizleme ihtiyacı hissetmiyorlar. Onlara kinlerini kusup kafirlerin zalimlerin yaptığı zulüm mü yoksa haklı yasal müdafaa mı hiç bakmadan sevinç çığlıkları atıyorlar.
Kasımininin şehadetinin Mehdevi okunuşu bakımından bir diğer yanı da, direniş cephesinin başının kim olduğudur. Bu cephe Velayeti Fakih Rehber Seyyid Ali Hamenei’dir. Dost düşman tüm dünya gördü ki ABD tekfirci teröristleri Müslümanları içten içe bir kanser gibi eritiyor yok ediyorken, Rehber Ali Hamenei’ye bağlı Kasım komutan Süleymani mucize gibi başarı elde etti. Herkesin titrediği büyük şeytan ABD’nin imajını da ümidini de paramparça edip bir paçavra gibi tarihin çöplüğüne fırlattı. Siyonizmin büyük ümit bağladığı milyar dolarlık bütçelerle kurulan İşid gibi tekfirci projenin onların gözünde basit bir inşaat işçisinin darmadağın edivermesi onları dengesizliğe çaresizliğe ve kontrollü saldırganlıklarının sona ermesine neden oldu. Bu aptalca cinayeti işlemeye itti.
Mehdi (a.s)’ın ferecinde kimlerin onun yanında olacağının neredeyse listesi oluşmuş durumda. Bu gün İmam Hamenei’nin yanında olanlar çok geçmez kısa bir süre sonra Mehdi (a.s)’ın yanında olacaklardır… Onun karşısında ve kincisi kıskananı olanlarsa dünyayı zulümle dolduran deccalin yanında olacaklar!
Rabbim zuhuru tez bizi de İmam Zaman Mehdinin askerlerinden kılsın. Yolun yolumuzdur Ey Mehdi (a.s) askeri General Kasım Süleymani. Senin şehid olmakla öldüğüne değil Mehdi (a.s) ile beraber olup kafirlerden büyük şeytandan intikam planları yaptığın inanıyoruz. Bunun çok sürmeyeceğinden de eminiz, elhamdulillah.

Allah’ın Adıyla

2020 Miladi yılına büyük bir olayla başladık. 3 Ocak Cuma gününün ilk saatlerinde velayet ve şehadet mektebinin başta Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi El-Muhendis olmak üzere on muhlis, iddiasız ve yılmaz komutan ve mücahidi kafirler, münafıklar ve teröristlerle yıllarca süren mücadele ve cihaddan sonra arzuladıkları yüce makama ulaştılar.


İran’dan:
General Kasım Süleymani,General Hüseyin Caferiniya, Albay Şehrud Muzafferiniya,Yarbay Hadi Tarimi,Yüzbaşı Vahid Zamaniyan ve
Irak’tan:
Ebu Mehdi El-Mühendis, Muhammed Rıza El-Cabiri, Hasan Abdulhadi, Muhammed Eş-Şeybani ve Haydar Ali çağın müstekbir gücü ABD’nin terörist çetelerince yapılan kalleşce bir hava saldırısı sonucu şehid oldular.

Bu terör girişimi müminleri mateme boğdu ve dünyanın özgür insanları arasında derin üzüntü uyandırırken kafir ve münafıklarca sevinçle karşılandı. Müminlerin matem ve hüzne garkolmaları ne kadar doğalsa kafir ve münafıkların sevinmeleri de doğal karşılanmalıdır. Çünkü müminler bu olayı ilk defa yaşamıyorlar. Bedir ve Uhud’da onlarca müşriki cehenneme gönderen İmam Ali(as) de şehid edildiğinde cehenneme vasıl ettiklerinin izleyicileri sevinç çığlıkları atmış, onlarca yıl bu eşsiz insana lanet okumuşlardı. İşte aynı zihniyetin izleyicileri de bugün Halep ve Musul’da çok sevdikleri terör çetelerini etkisiz hale getiren Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi El-Mühendis’in şehadetlerine doğaları gereği sevinmekte ve lanetler okumaktalar. Çünkü ” akrebin sokması kininden değil doğasındandır”.

Ama müstekbirler, müttefikleri ve içimizdeki IŞİD sevicilerin sevinci kursaklarında kalacaktır. Çünkü Hacı Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi Mühendis gibi iki eşsiz komutanı ve arkadaşlarını şehid eden ABD bu cinayetlerinden dolayı mutlaka cezalandırılacak ve şehidlerin intikamı alınacaktır, bundan kimsenin şüphesi yoktur.

Ama bu intikam Amerikalılar, bölgesel müttefikleri ve münafıkların bekledikleri cinsten bir intikam olmayacaktır.
Kimse Direniş Cephesi mücahitlerinin intikam adına aynı kalleş yöntemle adam öldüreceklerini beklemesin. Yolu, yöntemi, hedefi belli olan Direniş Cephesi infiali davranıp düşmanın oyununa gelmeyecektir.

Çünkü; müstekbir düşman bölgede bir biri ardından aldığı yenilgilerinin acısıyla kıvranıp dururken başta İslami İran olmak üzere Direniş Cephesini acele davranmaya zorlamak ve savaş ateşini alevlendirmek suretiyle bir an önce sonuca varmak istemektedir.

Çünkü; Direniş Cephesi’nin kendi yöntemiyle başını ABD’nin çektiği müstekbir güçleri ve bölgesel müttefiklerini tedrici bir şekilde yenilgiye uğrattığını, bir daha dönmemek üzere bölgeden çıkarmaya kararlı olduğunu görmekteler.

Çünkü; Askeri, iktisadi, mali ve medya gücünü elinde bulunduran müstekbir güç ve yandaşları buna rağmen Direniş Cephesini meydandan çıkaramamakta, aksine her geçen gün kendi aralarında ihtilafa düşmekteler. Daha birkaç yıl öncesinde Suriye’de birlikte hareket edenlerin çıkarları çelişmekte, birbirlerine karşı cepheleşmekteler. Halbuki Direniş güçleri ise her geçen gün saflarını daha bir sıklaştırmaktadır.

Çünkü; Filistin davasını kökten kurutmayı planlayanlar, Bazı Filistinli grupları çeşitli vaat ve hilelerle Direniş Cephesinden geçici olarak koparanlar bugün bu komplolarının da sonuç vermediğini görmekteler. Daha birkaç yıl önce mezhebi dolduruş ve vaatlerle Direniş Cephesinden uzaklaştırılan HAMAS bugün hilekarların yalanlarını görmüş ve yeniden Direniş Cephesinin kucağına dönmüştür. Bu ise müstekbirler ve bölgesel dostlarınca tahammülü zor bir durumdur.

Çünkü; Siyonist Rejim tedrici olarak ömrünün sonuna yaklaştığını görmekte ve bu gidişatı önlemek için Direniş Cephesi ve özellikle de İran’ı başta ABD olmak üzere Batı ile geniş çaplı bir savaşın içine çekmeye çalışmaktadır.

Çünkü; Direniş Cephesinin sabrı ve tahammülü sayesinde bölge halkları düşmanların karmaşık planlarının farkına varmakta, dostunu düşmanını tanımakta, kimin hangi hedef peşinde koştuğunu görebilmektedir. Bu süreç Direniş Cephesinin fedakarlıkları sayesinde her geçen gün daha bir olgunlaşmakta, halklar daha bir şuurlanmakta ve müstekbir düşmana karşı daha bir bilenmekteler.

Şehidlerin intikamı ABD’nin bölgeden bir daha dönmemek üzere sürülmesi, İşgalci Siyonist rejimin Filistinden sökülüp atılması ve bunların bölgesel dostlarının, müttefiklerinin uğursuz tahakküm ve varlıklarına son verileceği gün alınacaktır inşallah. Düşmanların acelesi de bundan dolayıdır.

Hacı Kasım Süleymani, Abu Mehdi El- Mühendis ve diğer Direniş komutanlarının şehadeti ve dökülen masum kanları hiç kuşkusuz başta İran ve Irak halkları olmak üzere bölgenin müslüman halkları arasındaki vahdet ve işbirliğini artıracak, dünyanın her yanındaki mümin ve özgür insanları dayanışmaya sevkedecektir.

Allah’tan bu özgürlük şehidlerine rahmet ve mağfiretini artırmasını, beka aleminde Resulullah(sa) ve Ehlibeyt’e (as) komşu etmesini acizane niyaz ederken müminlere ve özgür insanlara taziyelerimi arzederim.

Ziya Türkyılmaz

İran İslam İnkılabı Rehberi Imam Hamanei, 3 gün yas ilan ederek İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Şehit Kasım Süleymani ve  Haşdi Şabi Genel Komutan Yardımcısı Ebu Mehdi El Mühendis için taziye mesajı yayınladı.  

"İslam'ın iftiharlı ve büyük komutanı gökyüzüne ulaştı.  Katiller çok sert bir karşılık beklesinler.“ ifadesini kullanan Imam Hamanei şöyle devam etti:" 

Sevgili İran milleti İslam'ın büyük komutanı Rahman Allah'ın huzuruna kavuştu. Dün gece şehitlerin temiz ruhları kardeşimiz Kasım Süleymani’nin tertemiz ruhunu kucaklayıp, O’na kavuşturdular. Şehit Süleymani yıllarca Allah yolunda şeytanlar ve onun uşakları ile  mücadele etmiş korkusuz, pervasız, mert bir Allah eri ve İslam savaşçısıydı. Süleymani kardeşimizin kanı, yeryüzünün en kötüsünün eliyle dökülmüş oldu. Bu büyük şehadeti Hz Bakiyetullah Hz Mehdiye taziye dileklerimizle arz ediyor ve ümmetin başı sağ olsun diyoruz. Şehit Kasım Süleymani İslam okulunun ve İmam Humeyni ekolünün yetiştirdiği büyük insanlardan biriydi. O bütün hayatını Allah yolunda cihad için harcadı. Şehadet, yıllarca mücadele verdiği davanın ona en büyük hediyesi olmuş oldu.  Ömrü boyunca hiç yılmadan Rabb'inin rızasına koşan biriydi ve hiçbir zorluk onu engelleyemedi.  Onun yolu devam edecek ve kimse o yolu engelleyemeyecektir. Dünya şunu bilmelidir ki kirli ellerini Şehit Süleyman'ın tertemiz kanına bulaştıranlar mutlaka bunun hesabını verecek ve dün gece bu şehidin kanını dökenlerden bunun hesabı sorulacaktır. Şehit Süleymani'nin kanının intikamı alınacaktır. Şehit Süleymani dünya emperyalizmi karşısındaki direnişin en şanlı ismi ve lideriydi. O halde bilinmelidir ki emperyalizme ve istikbara karşı direnen bütün yürekler bu davanın idame edicileri olacaktır. İslam davasının düşmanları bu yolun devam edeceğini, bu mübarek davanın süreceğini ve zaferin kesinlikle Allah'ın olacağını bilmelidirler. İran milleti Kasım Süleymani ve beraberindeki şehitlerin özellikle Ebu Mehdi Mühendis’in anısını unutmayacak ve bu şehitlerin yolunu sürdürecektir. Bendeniz bütün ülkemizde 3 gün genel yas ilan ediyor ve aziz şehitlerimizin ailelerine ve tüm yakınlarına başsağlığı dileğinde bulunuyorum.”

Seyd Ali Hamanei