کارگر

کارگر


Ehli Beyt İmamlarından ikincisi Hz. İmam Hasan Mücteba (as)ın kutlu doğul yıl dönümü akşamı, kültür ehli, Farsça edebiyat ve şiir hocaları, genç ve yaşlı şairler ve Pakistan, Hindistan ve Afganistan’dan bazı şairler İslam İnkılâbı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamanei tarafından kabul edildi.
 
 
İmam Hamenei, bu kabulde yaptığı konuşmada şairleri ülkenin çok değerli sermaye ve zenginliği niteleyerek, şiirin dinamik, zamanında ve ülkenin temel ihtiyaçlarını göz önünde bulundurması gerektiğine temasla, “Bugün yumuşak savaş türünden başka bir savaş, siyasi ve kültürel bir mücadele söz konusudur, bu karşılaşmada Şiir, etkili bir araç olarak kendi sorumluluğunu yerine getirmelidir” dedi.

Geçen hafta gözlerini hayata yuman meşhur çağdaş şair merhum Hamid Sebzivari’nin anısını saygı ve rahmetle anan İmam Hamenei, medihe ve marş şiirinin genel kapsama alanı ve hızının tüm şiir türlerine kıyasla çok daha fazla olduğunu, marşın yeni bir bahar havası gibi hızla topluma nüfuz ettiğini bunun için güzel marş ve medihelerin üretimine özen gösterilerek bu husustaki ihtiyacın ve boşluğun giderilmesi gerektiğini söyledi.

Şiir konumunu da hatırlatan ve şairlerin ülkenin en aziz ve seçkin sermayelerinden olduğunu belirten İmam Hamenei, bu sermayenin ülkenin en kritik durumunda ve ülkenin siyasi, kültürel, halk ilişkileri, sosyal bağlar ve dış düşmanla karşı karşıya bulunduğu dönemlerde sahneye gelmesi ve ülkenin ihtiyaçlarını karşılaması gerektiğini söyledi.

“Şiir canlı olmalı ve ülkenin cari meseleleri ve ihtiyaçları karşısında tavır ortaya koymalıdır” ifadesini kullanan İmam Hamenei, çok geniş alanda canlı ve hedefli şiir ve marşların, medihelerin yayılması zaruretine ilişkin olarak Radyo-Televizyon ve öteki sorumlu kuruluşların bu konudaki sorumluluklarına değinerek “Bugün geçmişe oranla, Filistin, Yemen, Bahreyn, mukaddes müdafaa, dalgıç şehitleri, harem savunucuları şehitleri veya Nijerya’nın mazlum, yiğit ve kararlı şeyhi Şeyh Zakzaki gibi mücahitlerin mazlumiyeti hakkında yazılan şiirler gibi canlı ve güzide şiirler yazılmaktadır. Ama ne yazık ki bu güzel ve moral verici şiirler layıkıyla yayınlanmamakta ve yansıtılmamaktadır. Bu hususta tembellik ve noksanlık mevcuttur” dedi.

Kapsamlı Ortak Eylem Planı KOEP’le ilgili Amerikalıların sergiledikleri hıyanetlerin açıklanmasının canlı şiir alanındaki faaliyet konularından bir başkası olması gerektiğini belirten Ayetullah Hamanei, siyaset adamlarının yanı sıra sanatçılar ve özellikle de şairlerin bu gerçekleri kamuoyuna aktarmaları gerektiğini söyledi.

İmam Hamenei, ayrıca inançsız, başıboş sanatçıların takdir ve tebliğ edilmesi hususundaki bazı yanlış girişimleri de eleştirerek, “Maalesef bazen İslam ve İslam İnkılâbı kavramlarına en ufak bir eğilim göstermeyen bir fert anılmaktadır. Ama tüm ömrünü ve sanat hünerini İslam ve İnkılâp uğruna harcayan sanatçı ilgi görmemekte ve takdir edilmemektedir” dedi.

İslam İnkılâbı Rehberinin bir sonraki tavsiyesi ise nohe ve mersiye, ağıt içerikli şiirlerin halk ve özellikle de gençler içerisinde büyük ilgi uyandırması ve yansıması fırsatından yararlanılması meselesiydi.

Şah rejimine karşı mücadele yılları veya mukaddes müdafaa savaşı dönemlerindeki hamasi ve anlam dolu şiir ve marşlardan, mersiyelerden örneklere değinen İslam İnkılâbı Rehberi, elbette bugünkü mücadele alanı ve savaş çeşidi inkılâbın ilk yıllarına ve mücadele dönemine göre farklı olduğunu, bugün yumuşak savaş, siyasi, kültürel ve güvenlik savaşlar tecrübesinin yaşandığını ve bu alanda artık düşünceler ve iradelerin mücadele halinde olduğunu ve bu mücadele alanında en etkili araçlardan birinin ise şiir olduğunu söyledi.

Filistin, mukaddes müdafaa, bölge, Yemen gibi mevzulardaki şiirlerin tercüme ve yayınlanması ve dualar ve dini metinlerin şiire dönüştürülmesi ve masum imamların tanıtılmasıyla ilgili anlamlı ve güçlü metinlerin şiirleştirilmesi Ayetullah Hamanei’nin bir sonraki tavsiyelerindendi.

İslam İnkılâbı Rehberi ayrıca şiir seviyesinin yükseltilmesi ve şairlerin ilerleme yolunda kesinlikle kendi hareketlerini durdurmamaları zaruretini hatırlatarak, Şiir seviyesinin yükseltilmesi ve şairlerin eğitimi amacıyla sosyal toplulukların takviye edilmesi ve desteklenmesi gerektiğini söyledi.

İslam İnkılâbı Rehberi’nin konuşmasından önce toplantıda bulunan şairlerden 23 kişi kendi şiirlerinden örnekler okudular.

Şairler ayrıca akşam ve yatsı namazını İslam İnkılâbı Rehberi’nin imamlığında kılarak, Ayetullah Hamane’nin iftar ziyafetine katıldılar.

Şii taklit mercii açıkladı: insanın kendisine, Allah’tan başkasına ve değişken olan her şeye gönül bağlaması yazıktır; çünkü Allah’tan başka her şey değişim ve yok olmanın eşiğindedir ve insanın mükâfatı olamaz; oruçlunun mükâfatı ancak Allah’ın likasıdır.

Ayetullah Cevadi Amuli “İbadetlerin Hikmeti” isimli kitabında orucun takvanın derecelerini kazanmadaki rolü konusunu işledi ve Hakkın likasının oruç tutanın mükâfatı olduğunu açıkladı.

Bu büyük arif ve filozof, orucun insanın takvaya ulaşması için olduğunu vurgulayarak şunları yazdı: Oruç takvaya ulaşmak içindir: “Takvaya ulaşasınız diye…” Takvalı insanın iki derecesi vardır: Birincisi nimetlerin bol olduğu cennettir: “Hiç şüphesiz takva sahipleri cennetler içinde ve ırmakların başlarındadırlar.” ve tüm bunlar zahiri lezzetlerdir. Diğeri ise Allah katındaki makama ulaşmaktır: “Muktedir hükümdarın nezdinde doğruluk meclisindedirler”. Artık bu merhalede elma armut yoktur; çünkü cennet ve nehirler cisim ve bedene has yiyecek ve içeceklerdirler, ama Hakkın likası ve Hakla buluşma ruh içindir. İşte bu, orucun sırrı ve batınıdır.

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurdular: “Oruçlu için iki mutluluk vardır: Birisi iftar ederken ve diğeri Allah ile buluştuğunda”. Diğer bir yerde yine tekit ediyor ve buyuruyor ki: “ Oruçlu için iki mutluluk vardır. İftar ettiği zaman ve yüce Rabbini mülakat ettiği zaman”.

Ayetullah Cevadi Amuli açıklamalarına şöyle devam ediyorlar: Oruçlu bazı dualarda Allah’tan tam cemali istiyor: “Allah’ım! Senden senin en güzel cemalini istiyorum ve senin cemalinin tümü güzeldir.”

Hakla Buluşma Oruçlunun Mükâfatıdır

Bu taklit mercii kitabında şöyle yazıyor: Tanınmış şair Nizami Gencevi mecazi ve hakiki aşkın beyanında şunları söylüyor: Leyla sonunda hastalanınca annesine şöyle vasiyet etti: “Anneciğim! Benim mesajımı Mecnun’a ulaştır ve ona de ki: Eğer birine âşık olmak istersen bir defa ateşi yükselince yok olup giden birine gönül bağlama!”

İnsanın kendisine, Allah’tan başkasına ve değişken olan her şeye gönül bağlaması yazıktır; çünkü Allah’tan başka her şey değişim ve yok olmanın eşiğindedir ve insanın mükâfatı olamaz; oruçlunun mükâfatı ancak Allah’ın likasıdır.

Ayetullah Cevadi Amuli konunun devamında şunları yazıyor: Bize denildi ki, Ramazan ayının seher vakitlerinde mutlak cemali isteyin ve dinlemekle yetinmeyin; zira ki dinlemek istemekten farklı bir şeydir. İnsan nasıl yüce makamlara yükselebilir ki bize denildi ki şöyle söyleyin: “Allah’ım! Senden senin en nurlu nurunu istiyoruz ve senin tüm nurun nurludur, ışıldamaktadır.” Mübarek Ramazan aylarında bizlere bu duaları öğrettiler; çünkü oruçlu insanın böyle sözleri söylemeye liyakati vardır ve bu ağızdan şu sözler çıkabilir: : “Allah’ım! Senden senin en güzel cemalini istiyorum ve senin cemalinin tümü güzeldir.”

Burada söz konusu huri, gılman, elma, armut, cennet ve nehir değildir; söz konusu olan manevi kemaller ve erdemlerdir ve insan bu makamlara ulaşabilir. Eğer insan bu makamlara sahip olmasaydı, bizlere bu duaları okuyun emri verilmezdi. Öyleyse bu makamlara ulaşılabilir; çünkü müstehap oruç tutulabilir ve iftarlığını esir olan bir gayri Müslime verilebilirsin.

Eğer insan el değirmeni ile un öğütür ve ondan ekmek yapar ve onu esire verir de “Sizlere Allah’ın rızasını kazanmak için yiyecek veriyorum…” derse bu mümkündür; zira “Nereye dönerseniz dönün orası Allah’ın veçhidir”. Eğer “ismet hanedanı”nın hizmetçisi Fizze, yiyecek verme olayında hazır olabiliyorsa, bizlerin de bu makama ulaşabileceği ortaya çıkar. Kendimizi ucuza satarsak zarar ederiz.

Bahreyn Krallığı, mezhepçiliği teşvik ettiği gerekçesiyle ana muhalifetin dini lideri Qassim'i vatandaşlıktan çıkarttı.

Bahreyn hükümeti, krallıkta mezhepçiliği ve şiddeti teşvik etmekten dolayı Şii din adamı İsa Ahmed Qassım'ı gözaltına aldı.

Bahreyn hükümetinden bugün yapılan açıklamada ülkenin önde gelen Şii din adamı İsa Ahmed Qassim'ı vatandaşlıktan çıkarttı.

Bahreyn İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada Qassim için, "Görevini kötüye kullandı. Mezhepçiliği ve şiddeti teşvik ederek yabancı çıkarlarına hizmet etti" denildi.

Qassim Bahreyn'de ana muhalefeti grubunun manevi lideri olarak tanınıyor. Qassim'in tutuklanmasının ardından protestocular Qassim'in evinin dışında toplanarak dayanışma gösterisi düzenledi.

 
İran'ın gölge komutanı Kasım Süleymani'den Bahreyn'e tehdit: Bedelini ağır ödersiniz
 
İran'ın Suriye ve Irak'taki iç savaşlarda Şii güçlere komutanlık yapan Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani, Şii lider Ayetullah Şehy İsa Kasım'ı vatandaşlıktan çıkardığı için Bahreyn'i tehdit etti. 

Yarı resmi Fars haber ajansının haberine göre Süleymani, "Manana rejimi Ayetullah Şeyh İsa Kasım'dan uzak dursun yoksa El Halife hanedanlığını devirecek silahlı bir direniş de dahil bunun bedelini ağır öder" dedi.  

Nadiren basına açıklama yapan Süleymani, yazılı açıklamasında Bahreyn yönetimini uyarıp, "Rejimin devrilmesi ödeyeceğiniz bedelin sadece hafif bir kısmı olur" ifadelerini kullandı. 

HİZBULLAH'TAN AÇIKLAMA
Şii liderin vatandaşlıktan çıkarılması adımının ‘çok tehlikeli’ olarak  algılandığı ifade edilen açıklamada, “Hizbullah, ilahiyatçı ve cesur lider Şeyh İsa Kasım’ın vatandaşlıktan çıkarılması yönünde Bahreyn rejiminin attığı bu benzeri görülmemiş adımı kınıyor” dendi. 

Bu adımın, ülke yönetiminin müzakere ve değişim için fırsat bırakmadığının kanıtı olduğunu kaydeden Hizbullah, “Ülke yönetimi, aptallığı yüzünden halkı, bu diktatör rejimi için cezaya dönüşecek zor kararlara itiyor” diye açıkladı.

Çarşamba, 22 Haziran 2016 04:45

Felluce


 Adam “Ben Abbasi ve Emevîler’in temsilcisiyim” dedi ve Irak Şam İslam Devleti’ni ilan etti. Önce Rakka sonra da Musul’u işgal etti. ‘Sünniler’ onu çok sevmişti.

 Nisan 2003’te Amerikan askeri Bağdat’a girdikten sonra Felluce kolay kola teslim olmadı. Yaklaşık yedi ay süren çarpışmalardan sonra Amerikan askerleri kasabayı kontrol altına alabildi.

Amerikalılar 120 cami dâhil her tarafı bombaladı.

Mart 2005’te Felluce’ye gittiğimde her yer yıkıntı halindeydi.

Köyleriyle birlikte 450 bin kadar nüfusu olan Felluce Sünni ve dinci aşiretleriyle tanınır.

Aşiretler 2007'ye kadar ABD işgaline karşı savaşan Kaide’ye destek verdiler.

2007 Yazı’nda Başkan Bush o bölgede bulunan aşiret liderleriyle buluştu ve “Bizimle birlikte Kaide’ye karşı savaşın size 700 milyon dolar dağıtırım” dedi.

Onlar da öyle yaptı. Bir tür korucu sistemi.

2011 sonunda Amerikalılar Irak’tan ayrıldı.

Öncesinde Suriye’de ‘Sünniler Alevi Esad’a karşı’ ayaklandırılmıştı.

Sünni Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve diğerleri ayaklananlara destek veriyordu.

Nisan 2012’de 100 ülkenin dışişleri bakanları ve temsilcileri Esad’ı devirmek için İstanbul’da toplanmıştı.

Suriye’dekilere verilen destek Irak’takilerin iştahını kabarttı.

Suriye’dekilere destek verenler Irak’takilere de destek verdi.

Böylece Halife Bağdadi ortaya çıktı. Adam “Ben Abbasi ve Emevîler’in temsilcisiyim” dedi ve Irak Şam İslam Devleti’ni ilan etti. Önce Rakka sonra da Musul’u işgal etti.

‘Sünniler’ onu çok sevmişti.

‘Alevi Esad ve İran, Irak ve Lübnan’ın Şiileri’ne karşı savaşıyordu’.

İsrail sevinçten uçuyordu. Korkulu rüyası Irak, Suriye, Mısır ve Hizbullah iç savaşlarla perişan oluyordu.

İsrail'le birlikte mezhepçi tipler cennet rüyası görüyordu.

İşte bu nedenle Katar’ın El-Cezire, Suudiler’in El-Arabiye ve benzeri televizyonlar, on binlerce sosyal medya hesabı ve yüzlerce fetvacı din adamı Felluce’nin kurtarılmasına çok sinirlendiler.

Bir aydır ‘Irak Ordusu ve Şii milisler Felluce’de Sünni halka karşı katliam yapacak’ modundaydılar.

Felluce IŞİD'ten kurtarıldı ve hiç kimse halka dokunmadı.

Oysa Ocak 2014’te IŞİD Felluce’yi işgal ettiğinde onlarca aşiret lideri örgüte bağlılık yemini etmiş ve kasabada görev yapan devlet memurlarının kafalarının uçurtulmasına destek vermişti.

Irak Ordusu bu aşiret liderlerine ne yapar bilemem ama Felluce’den sonra yeni hedef Musul. Orada da birçok Sünni aşiret lideri IŞİD ile işbirliği yaptı ve yapıyor.

Başta Türkiye olmak üzere Ürdün, Suudi Arabistan, Katar ve başkaları bu aşiretlere destek veriyor.

Mezhepçi ve sapık bir mantıkla. ‘Irak İran destekli Şiiler’e bırakılmamalı’.

Şiiler dedikleri Irak nüfusunun yüzde 60’ı. Suriye’de durum tersi.

Yüzde 60 Sünniler’e karşı yüzde 12 Alevi, bir o kadar Hıristiyan ve başkaları. İşe yaramadı.

Yüzde 90’ı Sünni olan Suriye Ordusu Alevi Esad’a karşı ayaklanmadı.

Yüzde 90’ı Sünni Halep halkı Alevi Esad’ı sahiplendi.

Yüzde 100’ü Sünni olan Kürtler Irak, Türkiye ve İran’da olduğu gibi hiç bir zaman devlete karşı silahlı kalkışmaya yeltenmedi.

Mezhepçi ülkeler ve bu coğrafyayı perişan etme planları yapan emperyalist ülkeler ve İsrail bu işe çok bozulmuştu. Hep birlikte Suriye’de savaşan ‘Sünniler’e destek vermeye başladılar.

Bu da yetmeyince dünyanın dört bir yanından 50 bin kadar ‘en hakiki Sünniler’i’ Türkiye’ye ve buradan da Suriye’ye taşıdılar.

Dünya tarihinde böyle bir olay yaşanmadı.

Suriye gibi küçük ve olanakları zayıf bir ülke 100 bin teröriste karşı savaşıyor.

Adamların tank, top, füze, roket ve aklınıza gelen her türlü ağır silahı var. Bu da yetmiyor onlarca ülke onlara her alanda destek veriyor.

Şimdi sizden ricam 5 dakikalığına düşünün: Suriye’deki 100 bin terörist Türkiye’de olsaydı ne olurdu? 100 ülke Suriye’de savaşan bu 100 bin ruh hastasına yardım edip Türkiye’nin her tarafına gönderseydi AKP ne yapardı?

Benzetme ilgisiz ama Güneydoğu’dan gelen görüntüler bir fikir verebilir.

Suriye’de şimdiye kadar 300 bin insan öldü, 500 bini sakat kaldı, 600 bin ev yıkıldı ve 200 milyar dolar zarar var.

Acı, üzüntü ve gözyaşının rakamsal bir karşılığı yok.

Suriye halkı her şeye rağmen direndi. IŞİD sevdalısı ülke ve güçler istediği kadar çırpınsın ya da havlasın Felluce gibi Rakka da kurtulacak.

Aptalca ama çok tehlikeli mezhepçi tutum ve davranışların işe yaramayacağını herkes yakında görecek. İsrail’e hizmet etmekten vazgeçin.

Amerikan işgaline karşı onurlu bir şekilde direnen Felluce’deki Sünni aşiretleri kandırıp ‘Şii’ olduğunu söyleyerek kendi ülkelerinin ordusuna karşı ayaklandıranlar İslam dinine en büyük kötülüğü yaptılar.

Aynı kötülüğü Suriye'de de yaptılar ve yapıyorlar. Yetmedi onlara.

Gidip tümü Sünni olan Libya halkını da birbirine kırdırdılar. İsrail öyle istiyor.

Kızılay’ın tüm kanı onlara yetmez. 

Hüsnü Mahalli

 İranlı Ortadoğu uzmanı gazeteci analist Sadullah Zarei, Tesnim Habere verdiği röportajda; Filistin’in içinde bulunduğu mevcut durum hakkında şu açıklamalarda bulundu:

“Maalesef Filistin, insani, toplumsal, siyasi, güvenlik ve birçok alanda vahim bir durumdadır ve eğer İslam dünyası uykudan uyanmaz ve durumu düzeltmek için harekete geçmezse, Filistin çok kısa bir sürede kendiliğinde tarih sayfalarından tamamen silinecektir. Bir bölge meseleleri uzmanı olarak, kendi adıma Filistin’in kaderi, geleceği ve durumunun tehlikeli olduğu uyarısında bulunuyorum.”

Sadullah Zarei İslam İnkılabının Filistin konusundaki etkisi hakkında şunları söyledi:

“ Şu an Filistin ve Filistinlilerin karşı karşıya olduğu durum, farklı dönemler içerisinde ve siyasi bir plandan sonra oluşmuştur. Bu plan, İnkılabın ilk yıllarından itibaren Filistin’i yok ederek İsrail’e bağımsızlık kazandırmayı amaçlayan plandır ve Filistinlilerin direnişi ve İran İslam Cumhuriyeti ve Direnişin Filistin’e etkili ve etken desteği ile uygulanamamış ve ertelenmiştir. Ama bugün maalesef öyle bir durum meydana gelmiştir ki, bu çok tehlikeli dönemi atlatabilmek için, Filistin’in yeni bir ruha ve yeni bir çabaya ihtiyacı olduğunu söylenebilir.”

Sadullah Zarei, Filistin’in karşı karşıya olduğu tehlikeleri şu şekilde sıraladı:

Arap-İslam cephesinin çökmesi

Birinci tehlike, Arap- İslam cephesinin İsrail karşısında çökmesidir. Her ne kadar daha önce de birçok İslam ülkesi Filistin için pratikte bir şey yapmasalar da, siyasi olarak İsrail’e olumsuz cevap vermeleri, İslam coğrafyasında bir rejimin izolasyonu için yeterliydi ve aslında İsraillilere bir belirsizlik dayatıyordu. Ama bu gün Araplar tarafından yürütülen eylemlerle, Siyonist Rejimle resmi ve gayri resmi ilişkiler kurulmuştur. Pratikte Filistin koruması kalkmıştır ve duvarları alınmış bir ev gibi ciddi zararlara maruz kalmıştır.

İslam dünyasındaki konularda Filistin öncelik değil

Burada değinilmesi gereken ikinci bir husus ta, İslam dünyasının artık Filistin meselesini öncelik olarak görmemesidir. İslam dünyasının önceliği, İslam dünyasında çatışan kişiler olmuştur ve aslında bu konu esas meselenin yani Filistin meselesinin yerini almamalıdır. İslam ve Arap dünyasında sapkın bir akım var ve bu akım, İran’ı düşman olarak saymakta ve bütün enerjisini İran’la düşmanlığa harcamaktadır. Oysaki bu enerji daha önce Filistin’e destek için ve Siyonist Rejime karşı kullanılırdı.

Bölgedeki terörizm konusu

Bir diğer konu da terörizm meselesi. Bugün batılılar ciddi bir şekilde bütün teröristleri desteklemekte ve sadece ordunun elinde bulunabilecek gelişmiş silahları teröristlere vererek, onları ayakta tutmaktadır. İslam ve Arap dünyası böylesi bir durumda, batının kendisi olan terörizm merkeziyle ciddi bir mücadele yerine, tekfirci akımla, bilinçsiz, sürekliliği olmayan, verimsiz ve yüzeysel bir mücadele gerçekleşmektedir.

Siyonistler Filistin’i ortadan kaldırmaya hazırlanıyor

Araplar ve Müslümanlar arasındaki ölümcül atmosferde, Siyonistler birçok imkân sağlayıp ve en radikal kişilere tevessül edip, kendi içlerinde düzenli bir saf oluşturarak Filistin’i ortadan kaldırmak için büyük hareketin ön hazırlığını yaptılar. Siyonist Rejimde Moşe Ya’alon istifa ettiğinde onun yerine en radikal isim yani Lieberman Savunma Bakanı olarak geldi. Bu şu anlama geliyor; Müslümanlar ve Araplar her ne kadar kendi haklarında şaşkınlık ve şüphe içindeyseler de, Siyonistler hedeflerine ulaşmak için saflarını düzenlemektedir. Bunlar, bizim karşı karşıya olduğumuz tehlikeler ve Filistinlilerin hayatını da ciddi bir şekilde tehdit ediyor.

Filistinlileri tehdit eden en tehlikeli konu

Filistin tarafından ulaşan en son haber, Suriye ya da Lübnan gibi komşu mülteci kamplarında yaşayan Filistinlilerin, Avrupa’ya gitmeleri ve dağılarak, oraların vatandaşlığını almaları için teşvik edilmeleri. Yani “beş milyon Filistinli mülteci var ve bunlar kendi topraklarına geri dönmeli” dedikleri Filistinlilerin sahip oldukları bu büyük imtiyaz, bu gelişmelerle ve Arap yetkililerin ihanetiyle ortadan kalkacak ve Filistinlilerin haklarına ebedi olarak çizgi çekilecek. Bu Filistinlilerin hakkına yapılan büyük bir cinayettir.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Irak'ın Felluce şehrinin terör örgütü IŞİD'den kurtarılmasını Irak halkı ve devletine tebrik etti.

Cabiri Ensari yayınladığı basın bildirisinde, Irak ordusu, Halk Güçleriyle Aşiret güçlerinin tekfirci teröristler aleyhindeki zaferini çok önemli nitelerken, Irak devletinin Irak'in milli birliği, grupların ve siyasi ve sivil toplum kuruluşlarının dayanışmasıyla, terörizm ve aşırıcılıkla mücadelede her açıdan daha fazla zaferler elde edeceği temennisini dile getirdi.

Irak başbakanı dün resmen stratejik Felluce kentini kurtardığını bildirirken Irak halkına hitaben de, Irak ordusunun verdiği sözünü yerine getirerek Felluce'yi kurtardığını ve yakın bir zamanda da teröristlerin işgalindeki Musul'da benzeri zaferi göreceklerini söyledi.

Irak başbakanı, televizyona verdiği demeçte, Irak halkına hitaben de, Felluce'nin vatan topraklarına döndüğünü ve bu ilin yalnızca bazı yerlerinin kaldığını ve onun da bir kaç saat içinde teröristlerin sultasından kurtarılacağını vurguladı.

 Devrim Muhafızları gerçekleştirdikleri son iki operasyonla iki farklı noktadan ülke içine sızmaya çalışan üç terör grubunu tespit edip etkisiz hale getirdi.

 Devrim Muhafızları Seyyidi’ş Şüheda Karargâhı tarafından , “İnkılap karşıtı terör örgütüne bağlı iki grup, terör eylemleri gerçekleştirmek üzere Oşneviye sınır bölgesinden ülke içerisine sızmak isterken, Seyyidi’ş Şüheda karargâhının istihbarat ve operasyon güçlerinin ağına takılmışlardır” açıklaması yapıldı.

 Bununla birlikte teröristler bir hafta içerisinde ikinci kez İran içerisine sızma girişiminde bulunuyorlar. Ancak bu sınırlarda Devrim Muhafızları güçlerinin yerinde müdahalesiyle karşı karşıya geliyorlar. Pazartesi günü Batı Azerbaycan’ın Serdeşt bölgesinde bir terör grubu tespit edilmiş ve yaşanan çatışmayla grup etkisiz hale getirilmiş ve 5 terörist de öldürülmüştür.

 Ancak bu kez teröristler Serdeşt bölgesinden daha uzak bir bölgede ülkenin kuzeybatı sınırın sıfır noktasının yüz kilometre yukarısındaki Oşneviye sınır bölgesinden ülkeye sızmak istiyorlardı. Buna karşın teröristler Devrim Muhafızları Seyyidi’ş Şüheda karargâhı tarafından tespit edildiler.

 İran Devrim Muhafızları Kara Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Muhammed Pakpur’un geçen akşam yaptığı açıklamalar göre, Eşneviye’de Devrim Muhafızları Güvenlik Güçleri’yle teröristler arasında dün yaşanan çatışmadan birkaç saat sonra teröristler etkisiz hale getirilmiştir.

 Terörist grubunun dağıtılmasının ardından da dün geceden beri teröristlerin bölgedeki kalıntılarının temizlenmesi amacıyla takip operasyonları sürmektedir. Şu ana kadar 9 terörist öldürülmüştür. Teröristlerin bedenleri de güvenlik güçlerinin elindedir. Aynı şekilde operasyonda bu terörist grubuna ait çok miktarda mühimmat da ortaya çıkarılıp ele geçirilmiştir.

 Devrim Muhafızları, “Amerika ve Arabistan’ın Yasadışı Demokrat Partisi gibi teröristlere maddi yönden ve reklam açısından kapsamlı bir şekilde destek verdiğini ve bu örgütleri halk arasında istikrarsızlık ortamı oluşturmaları ve terör eylemleri yapmaları için İran’a girmeye zorladıklarını gösteren bilgiler olduğu” açıkladı.

 Devrim Muhafızları Kara Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Muhammed Pakpur, konuya ilişkin olarak şunları söyledi:

 “Düşmanlar bilsinler ki, İran halkının Devrim Muhafızları’ndaki evlatları tam bir uyanıklık ve hazırlıkla sınır eyaletlerinin güvenliğini sağlayacak ve dünya müstekbirleri ile uluslararası Siyonizm’in paralı teröristlerine kendilerini gösterme izni vermeyecektir.

 Devrim Muhafızları’nın bir hafta içerisinde gerçekleştirdikleri 2 operasyonda dikkate değer nükte şudur ki; birbirinden uzak iki farklı bölgeden terör eylemeleri gerçekleştirmek üzere ülkeye sızmaya çalışan 3 terör grubu sınır noktasında tespit edilmiş ve dakik araştırmadan sonra etkisiz hale getirilmişlerdir. Bu da Devrim Muhafızları’nın sınır bölgelerindeki istihbaratının ne denli kapsamlı ve dakik olduğunu ve sınırları kontrol altından tutmak için uygun elektronik ve optik teçhizatlardan faydalandıklarını gösteriyor.

 Devrim Muhafızlarının gerçekleştirdiği operasyona, Müslüman Kürt Peşmergeler ve halk desteğiyle gönüllü askerler de katıldılar. Dün yaşanan çatışmalarda bölge savaşçılarından iki kişi de şehit oldu. Ancak bütün bunlara rağmen teröristler eylemelerini gerçekleştirmek için ülkeye sızmayı başaramamış ve teçhizatlarıyla silahları Devrim Muhafızları’nın eline geçmiştir.”


Batılı ülkelerin Demokratik güçlerin IŞİD ile mücadelesine yardım etmek bahanesiyle Suriye’nin kuzeyine askeri uzmanlar ve askerler göndermesinin ve bu bağlamda siyasi rant elde etmek istemesinin ardından Rusya, İran ve Suriye de Halep’te büyük bir savaş için hazırlanıyorlar.

 
Batılı ülkelerin gizli servislerinin Suriye topraklarında yürüttükleri geniş faaliyetlerin gölgesi altında, son zamanlarda İngiltere, Fransa ve Almanya’nın askeri birliklerinin Amerikan askeri birliklerine katılmasıyla Demokratik güçlerin IŞİD aleyhine sürdürdükleri operasyonlar şiddet bulmuş durumda.

Gelen bazı haberlere göre Türk subaylar da Lazikiye’nin kuzey kırsalına yerleşmiş durumda ve Alman askeri birlikleri ise Amerikalı ve Fransız askeri birlikleri kalıbında Demokratik güçlerin Suriye’nin kuzeyinde bulunan Halep’te yaptığı operasyonlara destek veriyorlar.

Buna mukabil olarak geçen hafta Tahran İran, Rusya ve Suriye savunma bakanlarının üçlü oturumuna şahit olmuştu. Uzmanlar, bu oturumun Suriye’deki saha durumunu değerlendirmek ve Suriye krizinin şiddetlenmesi ihtimaline karşılık alternatif planların uygulamaya geçirilmesini görüşmek üzere yapıldığını söylüyorlar.

Bu oturumdan dışarı sızan haberlere göre, İran, Rusya ve Suriye savunma bakanları Rakka’ya saldırı konusunu değerlendirdiler.

Hiç şüphesiz Batılılar, direniş cephesinin son zamanlardaki ilerleyişine karşılık olarak, sahada, özellikle Halep kırsalı, Rakka ve Deyrozzor’da başarı elde edip siyasi görüşmelerde dışarıda bulunan muhaliflerin elini güçlendirmek peşindeler.

Nitekim bugün Suriye’nin kuzey cephesi, direniş cephesi ile Amerikan cephesinin IŞİD ile mücadelede rekabetine şahit olmaktadır. Suriye ordusu stratejik et-Tabaka şehrine doğru ilerlemektedir ve Rakka ile Deyrozzor şehrini kurtarmaya çalışmaktadır.

Diğer taraftan Suriye ve müttefiklerinin Halep’teki savaşı devam etmektedir. Haber kaynaklarının verdiği bilgiye göre Rusya, İran’ın Halep operasyonlarının savaşın kaderini belirleyeceği konusundaki görüşüne izan etmiş durumda. Halep savaşı çok büyük kazanımları beraberinde getirecek ve Suriye’de manzara tamamen değişecektir. İran, Rusya ve Suriye savunma bakanlarının oturumunun ana konusunun Halep savaşı olduğu sanılmaktadır.

Bu yüzden Halep ve etrafı konusunda ileriki günlerde gerçekleşecek değişimler hakkındaki sorular Suriye ordusunun stratejik öneme sahip et-Tabaka havaalanına doğru ilerlemesiyle birlikte ciddiyet kazanmıştır; zira bu havaalanından kara hareketinden önce Deyrozzor’un kurtarılması ve Rakka saldırılarının şiddetlendirilmesinde kullanılabilir.

Amerikalılar çok iyi biliyorlar ki başına buyruk davranıp Demokratik güçleri ve diğer terörist grupları bundan daha fazla destekleyip İşid ile savaşa çekemezler; çünkü onlar bu grupların kısa dönemde yıpranmasını istemiyorlar.

Bu yüzden Amerika, İngiltere, Fransa ve Almanya asker ve subaylarını bugünkü şartlarda önem taşıyan Suriye’nin kuzey bölgelerine gönderdiler. Bunun manası şudur ki Amerikalılar, son günlerde IŞİD aleyhine sürdürülen operasyonları Suriye’nin kuzeyinde geniş bir alana yayarak silahlı terör gruplarının lehine bitirmek için karar almışlardır; böylece sonraki merhalelerde bu bölgeleri Amerika, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın koruması altında bulunan güvenli bölgeler haline getirmeyi planlamaktadırlar.

Çarşamba, 15 Haziran 2016 21:31

İran'dan PJAK terör örgütüne ağır darbe

Devrim Muhafızları, İran'ın kuzeybatı bölgesinde PJAK terör örgütüne ait beş kişilik bir ekibin etkisiz hale getirtildiğini bildirdi.

İran devlet televizyonunun bildirdiğine göre, Devrim Muhafızları Ordusu Kara Kuvvetleri’ne bağlı Seyyid'uş Şüheda Hamza Karargahı’nın konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, ülkenin kuzeybatısında bulunan Serdeşt bölgesinde PJAK terör örgütüne ait beş kişilik bir terör ekibinin belirlenerek titiz bir operasyonla her beş üyesinin de etkisiz hale getirtildiği belirtildi.

Teröristlerden çok miktarda silah ve mühimmat ve belgenin de ele geçirildiği belirtilen açıklamada, söz konusu teröristlerin daha önce Serdeşt bölgesinde halk güçlerinden 3 kişin{jcomments off}in şehit düşmesine neden oldukları hatırlatıldı.

İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamenei, dün öğleden sonra üç erk başkanlarını, yetkilileri, devlerin icrai sorumlularını, muhtelif kurumların üst düzey müdürlerini ve siyasi, sosyal ve kültürel aktivistleri kabul etti.
 
 İmam Hamenei bu görüşmede yaptığı konuşmada temel yeteneklerin artırılmasının, ülke ve halkın iktidar ve korunmasını sağlayacağını belirterek; “Ekonomik durgunluk ve işsizlik gibi iki temel sorunun çözümü için gerekli planlama ve önceliğin belirlenmesi direniş ekonomisinin tahakkuku için hareketin hızlandırılmasını daha da artıracaktır.” dedi.

İmam Hamenei; Belirsizliklerle dolu Nükleer Anlaşma metninin, karşı tarafın istismarına neden olduğunu vurgulayarak: “İslam Cumhuriyeti, Nükleer Anlaşmayı ihlal etmeyecektir çünkü; ahde vefa Kur’an’ın emridir ama Amerika Devleti Başkan adaylarının Nükleer Anlaşmayı yırtma tehditleri gerçekleşirse, İslam Cumhuriyeti de Nükleer Anlaşmayı ateşe verecektir ki buda anlaşmayı ihlal edenlere karşı yine Kur’an’ın emridir.” açıklamasında bulundu.

İmam Hamenei konuşmasının devamında, Amerika’nın verdiği sözlerde durmamasına örnekler vererek şunları hatırlattı: “Karşı tarafın vazifesi, yaptırımları kaldırmaktı ama bu vazifesini yerine getirmedi yani yaptırımların bir kısmını kaldırmış gibi yaptı ama yaptırımlar kalkmadı. Amerikalılar ilk yaptırımları tamamiyle korudular ve bu konu kaldırılması planlanan ikincil yaptırımları da etkiledi. Uzmanlar bu gerçeğe dikkat etsinler ve yaptırımlar kaldırıldı sözünü tekrarlayıp durmasınlar.” dedi.

İmam Hamenei, yabancı bankalarla muamele sorunun hallolmadığına da değinerek şunları söyledi: “Amerikalı yetkililer dillerinde ve direktiflerinde, İranlı bankalarla muamelede bir sorun yok diyorlar ama pratikte bankaların, İran’la muameleye cüret edememesi için çalışıyorlar.” söyledi.

İmam Hamenei, Amerikalı bir yetkilinin; “Biz İran’ın rahat olmasına izin vermiyoruz” şeklindeki son açıklamalarını, Amerika’nın çelişkili hareketlerin bir örneği olduğunu belirterek şu ifadelerde bulundu: “Amerika tarafı, yabancı bankaların İran ile muamelede bulunmasını engelleme günahında ve hatasında bulundu. Hiç kimse Amerika’nın bu eylemine gerekçeler göstermemelidir.” dedi.

İnkılap Rehberinin Amerika’nın sözünde durmadığını belirttiği ve Amerika’nın istismarlarının ayrıntılarına değindiği diğer önemli bir konu da tanker sigortasıydı ve İnkılap Rehberi, konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Tabi onlar, sınırlı bir çatı altında bu sigortayı kabul ettiler ama sigortanın büyük yapısı bu konuya dâhil olmuyor çünkü Amerikalılar o yapıların üyesi ve bahaneler üretiyorlar.” dedi.

İmam Hamenei, İran İslam Cumhuriyeti’nin sözlerini tam olarak yerine getirdiğini belirterek; “Biz mevduat ve yükümlülüklerimizi art arda yerine getirdik. Yüzde 20 zenginleştirmeyi, Fordow ve Arak’ı kapattık ama karşı taraf hala aynı şekilde durmaktadır” dedi.

 İnkılap Rehberi İmam Hamenei, İran Atom Enerji Kurumu Başkanı’na hitap ederek, karşı tarafın “santrifuj üretiminde kullanılan karbon fiber” hakkında ve “300 kilogram nükleer malzeme ölçümü” hakkında beklentilerini asla kabul etmemelerini ve onlara teslim olmamalarını söyledi.

İmam Hamenei, İran’ın dış ülkelerde bloke edilen paralarına da değinerek şunları söyledi: “Bu gün ülkenin petrol gelirlerine ulaşmak zor ve masraflı bir iştir ve başka ülkelerin bankalarındaki paralarımız, henüz İran İslam Cumhuriyeti’ne gelmedi çünkü bu paralar dolar ve onların intikali Amerika’nın sözünde durmaması ve düşmanlığı sebebiyle kilitlendi. Neyse ki eski duruma dönebilme kabiliyeti korundu ve biz gerekli gördüğümüz durumlarda yeni nesil santrifujleri bir buçuk yıldan daha kısa bir sürede, 100 bine kadar elde edebiliriz. Bu yüzden karşı taraf elimizin bağlı olduğu hayaline kapılmasın.” açıklamasında bulundu.

İmam Hamenei, Amerika’nın her hangi bir sabotajına ciddi bir şekilde tepki verilmesini vurgulayarak yetkililere hitaben şunları söyledi: “Hak alınmalıdır ve bu hak Amerika gibi bir kurttaysa, ağzından çekerek alınmalıdır.”

İnkılap Rehberi, İran’ın yüzde 20 zenginleştirme elde etmesini ve gelişmiş santrifujler üretmesini, Amerika’nın bazı taahhütleri kabul etmesinin ana faktörü olarak değerlendirerek şunları vurguladı: “Eğer İran’ın bilimsel ve teknolojik gücü olmasaydı, Amerikalılar kesinlikle mevcut durumu kabul etmezlerdi, bu yüzden bu güç daha da artmalıdır.”İmam Hamenei konuşmasının sonunda, Nükleer Anlaşma Denetleme Kuruluna hitaben; “Karşı tarafın kötü davrandığını ya da aldattığını düşündüğünüz yerlerde, daha fazla dikkatli olmalı ve halkın menfaatlerini savunmalısınız” dedi.