کارگر

کارگر

Cumartesi, 02 Aralık 2023 06:37

Günah İşlemek İstiyorsan...

  Bir şahıs Hz. Zeynelabidin’e (a.s) ben günah işlemek istiyorum, dedi. Hz. Zeynelabidin (a.s) cevabında şöyle buyurdu: 

1- Allah’ın seni görmediği bir yer bulabilirsen günah işleyebilirsin. Acaba Allah’ın göremediği bir yer var mıdır?

 

2- Allah’ın mülkünden dışarı çıkabilirsen günah işleyebilirsin. Acaba Allah’ın mülkü olmayan bir yer var mıdır?

 

3- Allah’ın rızıklarından istifade etmeden yaşayabilirsen günah işleyebilirsin. Acaba Allah’ın olmayan bir rızık var mıdır?

 

4- Allah’ın ölüm meleği geldiğinde kendinden uzaklaştırabilirsen günah işleyebilirsin. Acaba Allah’ın gönderdiği ölüm meleğini kendisinden uzaklaştırabilecek bir kişi var mıdır?

 

5- Allah’ın cehennemine seni götürdüklerinde direnebilirsen günah işleyebilirsin. Acaba Allah’ın meleklerine karşı direnip duracak bir güç var mıdır?

 

“Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir. İşte senin öteden beri korkup uzaklaştığın şeydir.”1

 

Şimdi iyi düşünün, gençliğinizden itibaren attığınız her adım sizi mezara götürmektedir. Öyle ki orada her şey hakkında sizden soracaklar. Bütün yaptıklarınızdan mesulsünüz, bu konu ölüme yaklaşma konusudur. Öyle ki hiçbirinizin yarın yaşayacağına dair senedi yoktur. Öyleyse kendinizi düzene sokup ahlâkınızı düzeltin, amellerinizi İslâm’a göre tatbik edin, inşallah muvaffak olursunuz, inşallah kerem sahibi Ehlibeyt’in (a.s) hidayet ve ilim nuru sizinle olur.2

--------------------------------------------

1- Kâf, 20.

2- İmam Humeynî.

İmam Hamanei, Besiclerle (Gönüllü Halk Güçleri) yaptığı görüşmede şunları vurguladı: Tarihi Aksa Tufanı, bu bölgedeki Amerikan politikalarının planlarını tam anlamıyla alt üst etti ve Allah'ın izniyle bu fırtına devam ederse bu planları tamamen yok edecek.

 

İslam İnkılabı Lideri İmam Seyyid Ali Hamenei  ülkenin her tarafından gelen, "Besic güçleri" (Besici) diye anılan gönüllü askerlerden binlercesi ile ziyaretinde yaptığı konuşmasında, İslam Cumhuriyeti kurucusu İmam Humeyni'nin (r.a.) Besic güçlerini oluşturmaktaki mantığından söz ederken "İran'ın çoğunu tehditler ve tehlikeler karşısında dirençli kılmak" diye tanımladı.

İslam İnkılabı Lideri İmam Hamenei daha sonra, Besici kültür ve düşünce tarzının belli özelliklerini beyan ederek, önemli tavsiyelerde bulunmanın yanı sıra "Rahmetli İmam Humeyni'nin dünya direniş çekirdeğinin oluşturulmasına ilişkin öngörü ve müjdesi bugün gerçekleşti. Sönmeyen Aksa Tufanı, Batı Asya bölgesinde yeni bir siyasi coğrafyanın biçimlendirilmesini kolaylaştırmıştır. Bölgenin Amerika'dan temizlenmesi ve sahte ve dayatmalı ikilemler yerine yeni "direniş ve teslimiyet" ikilemini hakim kılmak ve Filistin meselesinin hız kazanması bu yeni siyasi coğrafyanın en önemli özelliklerini oluşturuyor" dedi.

İmam Hamenei, Besic güçlerini İmam Humeyni'nin (r.a.) çok değerli yadigarı diye tanımlayarak, rahmetli İmam'ın kendini Besici olarak görüp bundan gurur duymasını Besic güçlerin azametinin bir ifadesi diye niteledi.

İslam İnkılabı Lideri ayrıca, İmam Humeyni'nin (r.a.) Besiciler için kullandığı "Allah'ın muhlis Ordusu" tabirini beyan ederken "İmam'ın bu tabiri, Besic'in halis ve muhlis bir şekilde sadece Allah için savaştığı demektir" diye vurguladı.

İslam İnkılabı Lideri İmam Hamenei konuşmasının devamında besic'in geniş anlamı olduğunun altını çizerek "Besic bir teşkilat olmaktan daha ziyade, bir kültür, bir düşünce tarzıdır. Böyle bir kültür ve düşünce tarzına sahip olan herkes, Besic teşkilatı üyesi olmasa bile, yine de Besicidir. Buna göre milletimizin çoğu, Besic teşkilatı üyesi olmadan da Besici'dir" diye vurguladı.

İmam Hamenei daha sonra, Besic güçlerinin bir başka önemli özelliği olarak bu güçlerin "ulusallığı aşan sınırötesi yönü"nden söz ederek "Rahmetli İmam'ın "dünya direniş çekirdekleri oluşturulması"na ilişkin öngürü ve müjdesi bugün bölgede gerçekleşti. Direniş çekirdekleri bugün bölgenin kaderini değiştirmekteler. Bunun bir örneği bu Aksa Tufanı'dır" diye konuştu.

İslam İnkılabı Lideri İmam Hamenei ayrıca, Amerikalıların Batı Asya bölgesinin siyasi coğrafyasnı değiştirmeyi amaçlayan başarısız planlarına değinerek "Onlar birkaç yıl önce Lübnan meselesi konusunda "yeni bir Ortadoğu" kurmak istediklerini belirtmişlerdi. Yani kendi gayri meşru istek ve ihtyaçları doğrultusunda bir Ortadoğu istiyorlardı, ki tabi başarısız kaldılar" diye ilave etti.

İmam Hamenei konuşmasının devamında Amerika'nın bölgeye ilişkin başarısız kalan başka projelerinden söz ederken "ABD, Hizbullah Hareketini ortadan kaldırmak istiyordu. Ama Hizbullah 33 Gün Savaşından sonra eskisinden 10 kat daha güçlendi" diye vurguladı.

İslam İnkılabı Lideri, Amerika'nın Irak'ı işgal ettikten sonra orada Amerikalı bir General veya bir sivili ve hatta Iraklı birini iktidara getirerek Irak'ı yutmaya ilişkin planını da başarısız kalan yeni Ortadoğu projesinin bir parçası diye ifade ederek "Onların bu şekilde yutmaya çalıştıkları o Irak'ta bugün Direniş çekirdekleri Filistin davasına adım atıyor" dedi.

İmam Hamenei daha sonra Amerikalıların Suriye'de IŞİD ve En-Nasra gibi örgütler kurarak bu ülkeye de istila kurmaya ilişkin planlarını da başarısız projelerinin bir başka örneği diye tanımlayarak "Onların yeni Ortadoğu projeleriyle ilgili bir planları da, Filistin meselesini işgalci İsrail lehine tamamlamaktı. Yani, Filistin diye bir yer kalmayacaktı. Ancak önceden onayladıklar o "2 Devlet" projesini de gerçekleştiremediler. Zira Filistin, HAMAS, İslami Cihad ve diğer Direniş gruplarının kaydettikleri ilerlemeler bugün 20 yıl öncesiyle kıyaslanamayacak derecede önde" diye vurguladı. 

İslam İnkılabı Lideri İmam Hamenei ayrıca "Bölgenin siyasi coğrafyası bugün değişmekte elbette; Ama bu değişim ABD lehine değil de, Direniş cephesi lehine değişiyor" diye konuştu.

İmam Hamenei konuşmasının devamında, Batı Asya'da biçimlenmekte olan yeni haritadan söz ederken "Yeni Batı Asya'nın birinci özelliği, Amerika'dan temizlenmesi, yani Amerika'nın bölgeye olan istilasının silinmesi. Tabi bunun anlamı ABD ve benzeri ülkelerle siyasi ilişkileri kesmek değil. Sadece Amerikanın siyasi istilasını ortadan kaldırmaktır. Nitekim bugün görüyoruz, aynı fikirde olan bazı ülkeler Amerika'dan uzak durmaya başladılar" diye ilave etti.

İmam Hamenei konuşmasının başka bir bölümünde ABD'nin uzak ve yakın geçmişte bölgeye istila kurabilmek için Siyonist İsrail'i güçlendirdiği ve başka ülkeleri bu rejimle ilişki kurmaya teşvik ettiğini hatırlatarak "Bölgeyi Amerika'dan temizlemenin açık bir ifadesi, derinden tarih yaratıcı bir hadise olan Aksa Tufanı operasyonuydu. Bu operasyon işgalci İsrail'e karşı olsa da aslında bölgeyi Amerika'dan temizleme yönündeydi. Çünkü ABD'nin bölgeye ilişkin projelerini altüst etti. Devam ettikçe de ABD'nin siyasi plan listesi silinmiş olacak" diye vurguladı.

İslam İnkılabı Lideri ayrıca "Dayatmalı ikilemler karşısında yeni "direniş ve teslimiyet" ikilemi bölgeye hakim oldu. Bugün Direniş cereyanı, Amerika'nın zorbalığı, aşırıcılığı ve müdahalelerina teslim olmamak demektir. Bu bölgede açık bir cereyan" ifadesini kullandı.

İmam Hamenei, "Filistin meselesinin çözümünü" biçimlenmekte olan yeni Batı Asya'nın bir başka özelliği diye tanımlayarak "İlahi yardımla Filistin meselesi çözüme, yani Filistin topraklarının tamamında Filistinlilerin hakimiyeti olmaya doğru ilerlemekte" dedi.

İslam İnkılabı Lideri İmam Hamenei daha sonra, dünyada kimilerinin İran İslam Cumhuriyetinin Yahudiler ve Siyonistleri denize atma niyetinde olduğuna dair uydurma bir iddiayı ortaya attıklarına değinerek "İran İslam Cumhuriyeti kimseyi denize atma niyetinde değil. İran, Filistin halkının oyu ile bir devlet kurulması görüşünü savunuyor. O insanlarla ne yapılacağını o devlet ve o devletin insanları karar verecek" diye vurguladı.

İslam İnkılabı Lideri konuşmasının son bölümünde batılı liderlerden birinin, işgalci İsrail'in Gazze Şeridi'nde işlediği cinayetleri "kendini savunmak" olarak savunmasını eleştirerek "Batının kültür ve medeniyeti bu işte: Filistinli 5 bin çocuğun şehid düşürülmesi, Filistinlilere karşı fosfor bombaları kullanılmasına kendini savunmak diyor. Böylece bu hadisede batı kültürü de rezil oldu" dedi.

 

İsrail'in önde gelen gazetelerinden birisi olan Jerusalem Post gazetesinin bir İsrailli emniyet yetkilisine dayandırdığı haberde, Hamas'ın İsrail'i mükemmel bir şekilde oyuna getirdiği belirtildi.

İsrail'in önde gelen gazetelerinden Jerusalem Post'ta ilginç bir haber yayınlandı. Gazetenin İsrailli bir emniyet yetkilisine dayandırdığı habere göre, Kassam Tugayları Komutanı Muhammed ed-Dayf ile Hamas'ın Gazze sorumlusu Yahya Sinvar'ın, İsrail istihbaratının kendilerini takip ettiğini bildiği ve kendi aralarında mesaj aktarımı için gizli yöntemler kullandığı belirtildi.

 

HAMAS İSRAİL'İ BÖYLE OYUNA GETİRDİ
Jerusalem'in yayınladığı haberde İsrail ordusuna bağlı ekiplerin 2018'de Hamas'ın kalesi olarak nitelendirilen mekânlara dinleme cihazlarının yerleştirildiği ancak Hamas'ın bunların ortaya çıkarıp söktüğü belirtildi. 
 

Haberde, Askeri İstihbarat Dairesi (AMAN), iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet (Şabak) ve dış istihbarat teşkilatı Mossad'ın bunun farkına varmadığı aksi takdirde (7 Ekim'de) sınırı korumasız bırakmalarının mümkün olmadığı dile getirildi.

Hamas'ın, 7 Ekim'de Gazze sınırı yakınlarındaki yerleşim birimlerinden içeri girmek için hassas bir hazırlık yaparak, "İsrail'i mükemmel bir şekilde" oyuna getirdiği ifade edildi.

Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı, İsrail'in "Filistinlilere ve başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal değerlerine yönelik sürekli ihlallerine karşılık verme" gerekçesiyle kapsamlı harekat başlatmıştı 
 

Gazze'den İsrail yönüne binlerce roket atılırken, Filistinli silahlı gruplar Gazze-İsrail sınırındaki Beyt Hanun-Erez Sınır Kapısı'na baskın düzenleyerek burayı ele geçirmişti. Silahlı gruplar daha sonra buradan İsrail içindeki yerleşim yerlerine girmişti.

 Siyonist İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ne yönelik havadan, denizden ve karadan düzenlediği saldırıları devam ediyor.
 

Wall Street Journal gazetesi, ABD’nin 7 Ekim’den bu yana Siyonist İsrail’e yüz adet anti-sığınak bombanın yanı sıra, diğer türlerden on binlerce bomba ve top mermisi sağladığını belirtti.

ABD’li yetkililere dayandırılan haberde, “ABD, Hamas’ın Gazze’den çıkarılmasına yardımcı olmak için İsrail’e sığınak patlatıcı bombalar ve on binlerce başka silah ve top mermisi sağladı” ifadesine yer verildi.

Gazeteye konuşan kaynaklar, yaklaşık 15 bin adet bomba ve 57 bin adet top mermisini içeren silah sevkiyatının 7 Ekim’den hemen sonra başladığını kaydetti. ABD’nin ayrıca 100 adet BLU-109 anti-sığınak bomba verdiği bildirildi.

İran İslam Cumhuriyeti heyeti, COP 28 olarak bilinen iklim değişikliğiyle ilgili uluslararası konferansta katil Siyonist rejim yetkililerinin bulunmasını protesto etmek için bu konferanstan ayrıldı. 

İran Enerji Bakanı Ali Ekber Mehrabiyan, beraberindeki heyet ile birlikte İklim Değişikliği Konferansı'na (COP 28) katılmak üzere dün BAE’ye gitmişti ve haberler ve siyasi analizler, Gazze'deki suç ve cinayetlerinin ardından Siyonist rejimin bu törene katılma riskini kabul etmeyeceğini gösteriyordu.

Ancak Siyonist rejim cumhurbaşkanı bu zirveye katıldı ve bunun üzerine İran heyeti konferansı terk etti.

İran Enerji Bakanı bu konferanstan ayrılırken şunları söyledi: ‘COP 28 Zirvesine 150'ye yakın ülkenin lideri davet edilirken, yapılan değerlendirmelerde Siyonist rejim yetkililerinin bu konferansta yer almayacağı öngörülüyordu.

İran İslam Cumhuriyeti heyeti, bu konferansın önemini göz önünde bulundurarak Uluslararası İklim Değişikliği Konferansına katılmayı ve farklı ülkelerin yetkili ve delegasyonlarıyla müzakere etmeyi ve mazlum Filistinlileri savunmayı amaçladı.

Ancak ülkelerin liderlerinin ve yetkililerinin konuşma yapacağı gün, yayınlanan haberlerde Siyonist rejimin liderinin iklim değişikliği konferansına (COP 28) katılacağı belirtildi.

Buradan hareketle İran İslam Cumhuriyeti heyeti, uluslararası toplumun iklim değişikliği karşısında tutumunu değerlendirmek üzere düzenlenen bu konferansta sahte Siyonist rejimin varlığını reddetmekte ve bu rejimin varlığının bu konferansın amaç ve stratejilerine aykırı olduğunu bildirmektedir ve bu rejim varlığını protesto olarak konferans alanını terk etmiştir.’

Hatırlatmak gerekir ki, Siyonist rejimin liderinin iklim değişikliği zirvesine katılmak üzere BAE'de bulunmasıyla eş zamanlı olarak Siyonist rejim Gazze Şeridi'nde Filistin halkına yönelik yeni bir saldırı dalgası başlattı ve yüzlerce sivili şehit etti

 

 Filistin İslami Direniş Hareketi (Hamas), Siyonist Başkanın BAE'de düzenlenen Uluslararası İklim Değişikliği Konferansı’na katılmasını kınadı.

IRNA’nın Sema Haber Ajansı’ndan aktardığı habere göre, Filistin İslami Direniş Hareketi (Hamas) yayınladığı bir bildiride, Siyonist Başkan Isaac Herzog’a BAE’de düzenlenen Uluslararası İklim Değişikliği Konferansı’na katılma fırsatı verildiğini kınadı.
Hamas’ın yayınladığı bildiride, Siyonist rejimin, ordusunun özellikle Gazze Şeridi'nde Filistin halkına karşı vahşi cinayetler ve soykırım yaptığı bir dönemde bu konferansa katıldığı belirtiliyor.
İran Enerji Bakanı’nın başkanlığında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28'inci Taraflar Konferansı’na (COP28) katılan İran heyeti cani Siyonist rejimin cani yetkililerinin bulunmasını protesto etmek amacıyla bu konferansı terketti.

 

Gazze Ölüyor Ama İklim İçin Ayağa Kalktılar; Soykırımcıyla Aynı Karedeler
 
 İnsanlık ölürken sessiz kalan 180’den fazla devlet ve hükûmet başkanı, Birleşmiş Milletler (BM) Dünya İklim Eylemi Zirvesi’nde bir araya geldi.
 

İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırım için tek adım atmayan dünya liderleri, soykırım rejimi Cumhurbaşkanı Herzog’u da aralarına alarak aynı karede poz verdi.

180 devlet ve hükûmet başkanı ile katil Herzog, iklim için buluştu

İki aya yakındır Gazze’de çocuk kadın demeden soykırım yapan İsrail’e yönelik en ufak bir yaptırım yapamayan dünya liderleri, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Dubai kentinde iklim için bir araya geldi.

Expo City Dubai’de, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28’inci Taraflar Konferansı (COP28) kapsamında düzenlenen zirveye, 180’den fazla devlet ve hükûmet başkanının yanı sıra Gazze’de soykırım yapan İsrail rejimi Cumhurbaşkanı Herzog da katıldı./milligazete

.

 İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Yemen Ulusal Kurtuluş Hükümeti'nin Tahran'daki büyükelçisi İbrahim el-Deylemi ile Tahran'daki Yemen Büyükelçiliğinde bir araya geldi.
 

Abdullahiyan bu görüşmede Yemen liderlerinin ve halkının Filistin ve Gazze halkını destekleme konusundaki güçlü tutumunu överek, “Yemen'in Gazze ve Batı Şeria halkına desteği övgüye değer” dedi.

Emir Abdullahiyan bu görüşmede sıcak selamlarını Abdülmelik el-Husi’ye ileterek, Sana ile Suudi Arabistan arasında yapılan görüşmeleri destekledi ve iki taraf arasında nihai bir anlaşmaya varılacağı yönündeki umudunu dile getirdi.

Yemen Ulusal Kurtuluş Hükümeti'nin Tahran'daki büyükelçisi İbrahim el-Deylemi de Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan’ı takdir ederek, Abdülmelik el-Husi’nin sıcak selamlarını İslam İnkılabı Rehberi’ne ve İran Cumhurbaşkanı’na iletti.

İbrahim el- Deylemi, “Filistin ve Gazze halkını savunmayı görevimiz olarak görüyoruz ve ihtiyaç duyulduğu sürece Filistin'e destek olmaya devam edeceğiz” dedi.

İbrahim el- Deylemi, “Sana liderlerinin sahaya çıkıp Siyonist rejimin işgal altındaki toprak ve denizdeki çıkarlarını hedef alma kararı, Gazze halkının savunulması yönündeki güçlü inancımız doğrultusundadır” ifadelerinde bulundu.

 Yemenli büyükelçi, Yemen halkının son derece barışçıl olduğunu ve bölgede barış ve istikrar sağlanmasından yana olduğunu söyledi.

 İbrahim el-Deylemi, “Sana ve Riyad arasındaki görüşmeler doğru yolda ilerliyor ve nihai anlaşmayla Yemen'e yönelik ablukanın tamamen kaldırılmasını ve Yemen halkının haklarının güvence altına alınmasını temenni ederiz” ifadelerinde bulundu./mehr

Çarşamba, 29 Kasım 2023 09:00

Nübüvvetin Felsefesi

 İlâhî dinlerin iddiası nedir, neye çağırır ve bu semavî programların mesaj getiriciliğinden ibaret olan nübüvvetin felsefesi nedir? Nübüvvet ne anlama gelir ve "biset" ile ne tür bir ilişkisi vardır?
Nübüvvet ve bisetin amaçları nelerdir? Peygamberlerin göreve başlama noktası ve çalışmalarının sonucu nedir?... Bu ve benzeri nice sorular, "nübüvvet ilkesinin" temel ve belirleyici konularından ibarettir. Bunların bilincinde olmak, sağlam ve sorumluluk doğuran bir imanı beraberinde getirir. Kur'ân-ı Kerim, kısa ve açık bir ayetinde bütün bu sorulara derin ve doyurucu cevap vermiştir.

Nübüvvet felsefesi

Zahirî hisler, gizli güdüler ve hatta bilgi ve marifet, insanı mutluluk amacına ulaştırmada yeterli değildir. İnsan, akıl hidayeti ötesinde -ki akla kılavuz olacak, yardım edecek ve güç verecek- bir hidayete muhtaçtır ve bu da "vahiy hidayeti"dir. İnsanı yaratan, onun eksikliklerini ve ihtiyaçlarını gören, dert ve dermanını bilen Allah'ın indireceği vahye muhtaçtır, insan. Bütün dinlerin ve nübüvvet felsefesinin mantığı budur.

Elçi, bu ihtiyacın gereği olarak gönderilir ve bu ihtiyacı karşılayacak programı uygular. Dikkat çekilen bu noktalar, Kur'ân'ın bazı ayetlerinde açıkça gözlemlenebilmektedir:

İnsanlar tek bir ümmetti (aynı mayaya ve benzer ihtiyaçlara sahipti). Allah müjdeci ve korkutucu olarak peygamberler gönderdi. İnsanların ayrılığa düştükleri şeylerde, aralarında dosdoğru hükmetmek üzere onlara kitap (öğreti ve yasalar mecmuası) da indirdi. Onlara bunca açık deliller geldikten sonra da yine ancak ihtirasları yüzünden tuttular da (o kitap veya cevap verilen konular hakkında) ihtilafa düştüler. Halbuki Allah inananları, onların ihtilâfa düştükleri doğru şeye, kendi izniyle muvaffak etti, gerçeğe ulaştırdı. Allah, dilediğini doğru ve düz yola çıkarır.1

Tenzih eder ne varsa göklerde ve ne varsa yeryüzünde; her şeye sahip ve mutasarrıf olan, ayıplardan ve noksanlardan arı bulunan üstün ve hikmet sahibi Allah'ı. O, bir mabuttur ki Mekkeliler içinden, kendi cinslerinden bir peygamber göndermiştir; onlara ayetlerini okumaktadır ve onları tertemiz bir hâle getirmektedir ve onlara kitabı ve şeriatlerin hikmetlerini öğretmektedir ve bundan önce onlar, elbette apaçık bir sapıklık içindeydiler. Ve onlardan başkalarına ki henüz onlara katılmamışlardır ve O'dur üstün olan ve hikmet sahibi. Bu, Allah'ın lütfüdür, ihsanıdır, dilediğine verir onu ve Allah, pek büyük bir lütuf ve ihsan sahibidir.2

Nübüvvette Biset

Nübüvvet, sessizlik ve dinginlik sonrasındaki uyanış, ayağa kalkış ve canlanıştır. Bu uyanış ve canlanış, önce nebinin kendi ruh ve batınında gerçekleşir, sonra da çevresinde ve dünyada. Nebi, normalüstü sermaye ve yetenekleriyle o denli büyük ve ağır sorumluluğu yüklenmeye hazırdır. Ancak bu sermayeler bisetten önce ortaya çıkmaz ve nebi de aynen diğer bireyler gibi toplumun normal seyrinde çalışmakla ve çaba sarf etmekle meşguldür.

İlâhî vahyin inişi, nebide bir değişim, bir uyanış ve bir devrim oluşturur; ruhunda bir canlanış sağlar. Böylece nebinin biseti gerçekleşir...

Duhâ Suresi'nin ümit verici ayetleri, yüce Peygamber'in (s.a.a) ruh ve canında oluşan bu canlanışını şöyle betimlemektedir: Andolsun kuşluğa. Ve geceye, karanlığı basınca. Rabbin, seni ne terketti, ne de darıldı sana. Ve elbette ahiret, önceki dünyadan da hayırlıdır sana. Ve elbette yakında Rabbin, öyle şeyler verecek ki sana, sonucu razı olacaksın. Seni bir yetim olarak bulup da yer-yurt vermedi mi sana? Ve seni, yol yitirmiş bulup da yol göstermedi mi sana? Ve seni yoksul bulup da zenginlik vermedi mi sana?3

Yüce İslâm Peygamberi'nin (s.a.a) cisim ve sinirlerinde bile hissedilir etkileri olan- bu batınî canlanış, Alak Suresi kapsamında inen vahyin ilk nağmeleriyle başlamıştır: Oku Rabbinin adıyla ki bütün mahlukatı yarattı. İnsanı da bir parça kan pıhtısından var etti. Oku ve Rabbin, pek büyük bir kerem sahibidir. Öyle bir Rab ki kalemle öğretmiştir. İnsana bilmediğini belletmiştir. İş öyle değil, şüphe yok ki insan, azar elbette. Kendini ihtiyacı yok görürse. Şüphe yok ki dönüş, Rabbinin tapısına.4

Necm Suresi'nin ritmik, zarif ve gönül okşayan ayetleri de, yüce İslâm Peygamberi'nin (s.a.a) iç dünyasında oluşan bu değişim ve uyanışa değinmektedir: Andolsun yıldıza, inerken. Arkadaşınız, gerçekten ne saptı, ne ayrıldı. Ve kendi dileğiyle söz de söylemedi. Sözü, ancak vahyedilen şeyden ibaret. Ona öğretti kuvvetleri çok çetin. Kuvvetli biri; sonra doğruldu. Ve o, en yüce tanyerindeydi. Sonra yaklaştı, yakınlaştı (veya yaklaştı ve bağlandı, tutundu). İki yay kadar kaldı araları, yahut daha da yakın. Derken kuluna vahyetti, ne vahyettiyse. Gönlü, gördüğünü yalanlamadı. Hâlâ münakaşa mı edersiniz gördüğü şeyleri?5

İşte bu batınî uyanış ve canlanıştan sonra nebinin yolu değişir; çalışması başka bir renge bürünür; insanların yaşam merkezi olan toplumda kökten bir değişim ve uyanış gerçekleştirme yönünde sürekli olarak çalışır ve didinir. "Risalet sorumluluğu" da işte bundan ibarettir.

Nübüvvetten Kaynaklanan Sosyal Uyanış

Nebi, sosyal düzensizlik ve yozlaşma ortamında beşerî topluma insanî ve aynı zamanda da fıtrata uygun ve yetkinlik sağlayan düzen ve disiplin kazandırmak, yani "batılı" "hakka" döndürmek için ortaya çıkar.

Dünyanın doğa ve yapısıyla uyumlu bir yapıda olan beşerin, yetkinlik yolundan ibaret olan doğal ve yaratılışsal yoluna girebilmesi, yaratılışsal düzeninin dünya ve insanın yapısından esinlenen yatakta yer almasına ve de ruh ve beden yapısına uygun olan yasalar (hak) ile yönetilmesine bağlıdır. İnsan, işte ancak bu durumda doğal seyriyle kendisi için takdir edilen yücelme ve yetkinlik kazanma yönünde ilerleyecektir.

Bilgisizlik ve garez, tarih boyunca insanlık yolunu saptırarak ve insanı, insanî olmayan düzenlere zorlayarak bu yaratılışsal yoldan çıkarmıştır (batıla yönlendirmiştir). Nebiler, insanı fıtrî yoluna döndürmek için gelmişlerdir.

Bu açıklamalardan elde edilen şudur: Nebi, kendi döneminin cahilî ve sapkın toplumunda köklü ve her yönlü bir değişim gerçekleştirmeli ve yanlış sosyal düzeni, doğru ve hak düzenle değiştirmelidir. Nebinin görevlendirilişinden sonra toplumda gerçekleşen uyanış da işte budur.

İşte bu büyük uyanış sonucunda cahilî ayin, gelenek, program ve yasalar çöker ve onun yerine doğru ayin, program ve düzen -yüce Allah'ın dini- kurulur.

Kasas Suresi'nin ilk ayetleri üzerinde düşünecek olsak, Firavun'un insanlığa aykırı düzeninin ve buna karşılık olarak da onun yerine geçmesi gereken Musa'nın ilâhî ve fıtrî düzeninin ana hatlarını ve konuyla ilgili Allah'ın yasasını açıkça göreceğiz: Bunlardır gerçekle batılı açıklayan kitabın ayetleri. Musa'ya ve Firavun'a ait haberlerden bir kısmını, gerçek olarak, inanan topluluğa bildirmen için okumaktayız sana. Şüphe yok ki Firavun, yeryüzünde yücelmişti ve halkını bölük-bölük etmişti ve onlardan bir topluluğu zayıf bir hâle getirmede, oğullarını kesmede, kadınlarını bırakmadaydı; hiç şüphe yok ki o, bozgunculardandı (fıtratı, yaşamı ve dünyayı karartanlardandı). Ve bizse yeryüzünde zayıf bir hâle getirilmesi istenenlere lutfetmeyi ve onları, halka rehber (yönetici) kılmayı ve onları (yönetim ve güce) mirasçı kılmayı dilemedeydik. İstiyorduk ki onları yeryüzünde yerleştirip kuvvetlendirelim ve Firavun'la Haman'a ve askerlerine de, onlardan çekindikleri şeyleri gösterelim.6

Kur'ân-ı Kerim'in (Tevbe, Fetih ve Saff Surelerindeki) ayetlerinde de Allah'ın dininin diğer bütün din ve ayinlere galip gelmesi, cahilî düzenin ortadan kalkıp yerine ilâhî düzenin oturması gerektiği tekrar edilmiştir: Ve Müslümanlığa çağrıldığı hâlde yalan yere Allah'a iftira edenden daha zalim kimdir ki? Ve Allah, zalim topluluğu doğru yola sevketmez. Allah nurunu, ağızlarıyla üfleyip söndürmek isterler ve Allah'sa (insanların yaşam çevresinde) nurunu tamamlayacaktır ve isterse kâfirler istemesinler. O, bir mabuttur ki Peygamberini, (tevhide dayalı düzenin egemenliğinden zarar gören) müşrikler istemese de dini, bütün dinlere (tevhidî düzeni cahilî düzene galip gelsin) üst olsun diye doğru yolla ve gerçek dinle göndermiştir.7

Nübüvvetin Hedefleri

Nebinin toplum gerçeğinde bir uyanış gerçekleştirdiğini ve toplumda var olan cahilî temellerin tümünü ortadan kaldırdığını öğrenmiş olduk. Şimdi şu soruyu yöneltiyoruz: Nebi, hangi hedef uğrunda bunu yapar?

Nebilerin en yüce ve en üstün hedefi, insanları alçaklıklardan ve çirkefliklerden kurtarıp yeteneklerini ortaya çıkarmakla onları insanî yüceliş ve olgunluğun zirvesine taşımaktır. İnsan iyilik ve faziletten oluşan zengin sermayelerle yaratılmıştır, ancak insan doğru bir eğitim mecrasında bulunmakla bu sermayeleri ortaya çıkarabilir ve kendini de daha yetkin kılabilir. Sonuç itibariyle peygamberlerin gönderiliş amacı, bu eğitimi gerçekleştirmektir. Kur'ân-ı Kerim bu eğitim tarzını "tezkiye" ve "talim" tabirleriyle ifade etmiştir. İnsan, peygamberlerin doğru eğitimi sayesinde nefsini tezkiye edip arınarak yaratılışın nihaî gayesine ulaşır. İnsan, varlığına işlenen doğal nimetlerden yararlanabilmek ve yücelebilmek için hangi yolu izlemelidir?

Bu soruya verilen farklı cevaplar arasında bulunan peygamberlerin cevabı, insanın sağlıklı, elverişli ve doğal yapısına uygun bir çevrenin hazırlanmasıdır. Sözü edilen bu çevre, "adil, ilâhî, tevhidî toplum"dan ibarettir. Böyle bir toplumda ve bu topluma uygun atmosferde bulunan insanın fıtrî gaye ve maksadı yönündeki hareketi hız ve kolaylık kazanacak ve insan, doğal hızıyla doğru ve yüceliş sağlayan yolda ilerleyecektir.

Buna göre peygamberler ve vahiyle seçilenler, nihaî amaca ulaşmak için öncelikli ve kısa vadeli bir hedefi takip ederler ve bu da "tevhidî ve İslâmî toplum ve düzen oluşturmaktır". Bu toplum adalete, tevhide, insanın değerine... kurulu; zulüm, şirk, hurafe, bilgisizlik ve de insanı alçaltıcı her şeyden arınmış bir toplumdur. Kur'ân'ın bazı ayetleri üzerinde dikkatlice durmak ve düşünmekle bu gerçeklere ulaşabiliriz: Andolsun ki biz, peygamberlerimizi, apaçık delillerle gönderdik ve onlarla beraber de kitap ve terazi indirdik, insanlar adaletli yaşamı (adalet ve eşitlik çevresini) dikeltsinler diye ve demiri (yönetim gücü ve de asil ve muteber değerleri savunma vesilesini) de indirdik ki onda çetin bir azap var ve insanlara faydalar; ve bu da, Allah'ın kendisine ve peygamberlerine, henüz tapısına varmadan yardım edenleri bildirmesi için; şüphe yok ki Allah, üstündür ve pek kuvvetlidir.8

 (Rabbimiz!) Şu dünyada da iyilikler ver bize, ahirette de ve şüphesiz ki sana yöneldik biz. Tanrı, dilediğimi azabıma uğratırım dedi, fakat rahmetim, her şeyi kaplamıştır da çekinenleri, zekât verenleri ve ayetlerime inananları rahmetime mazhar ederim. Onlar, öyle kişilerdir ki ellerindeki Tevrat'ta ve İncil'de de yazılmış olarak bulacakları şeriat sahibi ümmî peygambere uyarlar ve o, onlara iyiliği emreder, kötülükten nehy eder onları ve temiz (insanî fıtrata uygun) şeyleri onlara helâl etmededir, pis ve kötü şeyleri haram etmede. Sırtlarındaki ağır yükleri indirmededir, bağlandıkları (kol, ayak ve boyunlarına vurulan) zincirleri kırmada. Artık ona inananlar, onu ululayanlar, ona yardım edenler ve ona indirilen ışığa uyanlardır kurtulanlar, muratlarına erenler.9


-----------------------------------------
     1-    Bakara, 213
     2-    Cum'a, 1-4
     3-    Duhâ, 1-8
     4- Alak, 1-8
     5- Necm, 1-12
     6- Kasas, 2-6
     7- Saff, 7-9
     8- Hadid, 25
     9- Araf, 156-157

İsrailli bir kadın rehine, serbest kaldıktan sonra Hamas'a mektup gönderdi. Kızıyla birlikte 49 gün boyunca Gazze'de tutulan kadın, mektubunda Hamas'a teşekkür etti.


Danielle Aloni ve 5 yaşındaki kızı Emilia, kuşatma altındaki Gazze Şeridi'nde 49 gün boyunca Hamas tarafından rehin tutuldu. Katar'ın arabuluculuğunda İsrail ve Hamas arasında varılan ateşkes anlaşması uyarınca Danielle ve Emilia geçtiğimiz Cuma günü serbest bırakıldı.  

  

MEKTUBU AL KASSAM TUGAYLARI YAYINLADI
Danielle, Gazze'den ayrılmadan önce Hamas'a bir mektup yazdı: "Kızım Emilia'ya gösterdiğiniz olağanüstü insaniyet için size tüm kalbimle teşekkür ederim."

Hamas'ın silahlı kanadı El Kassam Tugayları mektubu dün Telegram kanalında yayınladı. Aslen İbranice yazılmış olan mektuba Arapça bir çeviri ve anne ile kızını gösteren bir fotoğraf eşlik ediyor.

 

REHİNENİN SÖZLERİ
İbranice el yazısıyla yazılan mektupta şu ifadeler yer alıyor: “O (Emilia), hepinizin onun arkadaşı olduğunuzu, sadece arkadaşı değil, iyiliğinizi ve nezaketinizi gerçekten hissettiğini söylüyor.”

 Danielle sadece kızına değil kendisine gösterilen ilgi ve yardım için de teşekkür etti: “Bakıcı olarak harcadığınız saatler için teşekkür ederim.”

 

'KIZIMA HERKES NAZİK DAVRANDI'
Danielle ayrıca kızının Hamas savaşçılarıyla sadece bağ kurmakla kalmadığını, aynı zamanda “kendisini bir kraliçe gibi hissettiğini” de yazdı: "Çocuklar hapiste olmamalı ama siz ve yol boyunca tanıştığımız diğer nazik insanlar sayesinde kızım Gazze'de kendini bir kraliçe gibi hissetti."

Herkesten iyi muamele gördüklerini şu sözlerle ifade etti: "Yaptığımız uzun yolculukta ona nazik davranmayan kimseyle karşılaşmadık, ona nezaket ve şefkatle davrandınız."

 

'SİZE VE AİLELERİNİZE SAĞLIK VE SEVGİ DİLİYORUM'
Aloni, Hamas'a sempatisini de dile getirdi: “Gazze'de karşılaştığınız zor duruma ve verdiğiniz ağır kayıplara rağmen gösterdiğiniz nazik davranışı unutmayacağım.”

 Aloni mektubunu barış dileğiyle bitirdi: “Dilerim bu dünyada gerçekten iyi dostlar olabiliriz” ve Filistinlilere şu dileklerde bulundu: 'Hepinize sağlık ve esenlik diliyorum... Size, ailelerinize ve çocuklarınıza sağlık ve sevgi diliyorum.”

  Siyonist İsrail rejimi havadan ağır bombardıman ile soykırım yaptığı Gazze’ye geçtiğimiz haftalarda kara harekâtı başlatmıştı. Terörist İsrail, Gazze'ye yönelik başlattığı kara saldırılarında ilerleme şöyle dursun, ağır kayıplar verip bazı bölgelerden geri çekilmek zorunda kaldı.
 

Filistin direniş kaynaklarından elde ettiğimiz bilgilere göre İsrail rejimi gizlemeye çalışsa da Gazze'de ağır darbe aldı ve binlerce askeri öldürüldü.

İsrail rejimi, Filistin direnişinin 7 Ekim tarihinde başlattığı Aksa Tufanı operasyonundan ağır yara aldı. İçerisine düştüğü zelil durumu sivilleri hedef alarak unutturmaya çalışan İsrail, geçtiğimiz haftalarda Gazze'ye yönelik kara harekâtı başlattı. İsrail'in Gazze'ye yönelik başlattığı kara saldırılarında ilerleme şöyle dursun, ağır kayıplar verip bazı bölgelerden geri çekilmek zorunda kaldı. İsrail rejimi, gizlemeye çalışsa da Gazze'de ağır darbe aldığı belirtiliyor.

FİLİSTİN DİRENİŞİNİN MORALİ YÜKSEK

Katil İsrail rejimi, Gazze'de şu ana dek 15 binin üzerinde kişiyi şehit etse de Filistin direnişinin moralinin son derece yüksek olduğu ve zerre kadar konsantrasyon kaybı olmadığı dile getiriliyor. Gazze'de İsrail rejimine ağır bir darbe vuran İzzeddin El Kassam Tugaylarının binlerce Siyonist askeri öldürdüğü aktarılıyor. Millî Gazete'nin direniş kaynaklarından elde ettiği bilgilere göre İsrail rejimi sadece Gazze'de binlerce İsrail rejimi askeri öldürdü. Sahada Filistin direniş güçlerine karşı zor anlar yaşan İsrail'e ait yüzlerce askeri araç da yok edildi.

İLERLEYEN GÜNLER SÜRPRİZLERE GEBE

Gazetemizin Filistin direniş kaynaklarından elde ettiği bilgilere göre İzzeddin El Kassam Tugayları, Gazze'deki ateşkesin bitmesinin ardından yeniden terörist İsrail'e ağır darbeler vuracak. Direnişin elinde çok sayıda sürprizin olduğunu belirten kaynaklar, işgalci İsrail rejiminin Gazze'den kaçacağı günün yakın olduğunu söylüyor./milligazete

Çarşamba, 29 Kasım 2023 08:47

Hz. Fatıma’nın (a.s.) Faziletleri

 Hz. Fatıma’nın (a.s.) ebedileşmesindeki sır, sadece peygamber efendimizin kızı olması değildir. Çünkü Hz. Fatıma yüce Ahlaki ve manevi değerlerle bütünleştiği için ebedi örneği dönüştü.

Hz. Fatıma (a.s.) vefat anlarında önce su istedi ve abdest aldı. Temiz bir elbiseye bürünerek kıbleye yüz tutup, şöyle bir dua ve niyazda bulundu:

"Allah’ım ölümü bana getirdiğinde özlediğim ve seferden dönmüş sevgilimi karşılar gibi bir konumda beni bırak.

Allah’ım rahmet ve inayetini bana indir. Benim ruhumu pak ruhlar ve canımı Salih canlar ve cenazemi mutahhar cenazelerle yan yana bırak. Amellerimi makul amellerden kıl.”

Böylece hz. Fatıma (a.s.) hicri kameri 11. yılın 3 cemadiüssani gününde vefat edip, Rabb'ine kavuştu. Fakat en değerli ve ebedi mirasları insanlık âlemine bıraktı.

Hz. Fatıma'nın (a.s.) üstün faziletlerinden dolayı peygamber efendimiz sevgili kızını terkim ve yüksek saygıyla anardı. Hz. Muhammed (s.a.a.) Fatıma (a.s.) hakkında şöyle buyurdu:

“Allah Fatıma’nın kalbini ve vücudunu iman ve yakinle doldurmuştur. Zehra ibadet mihrabında durduğunda melekler arasında parlayan bir yıldız gibi olur.”

Peygamber efendimiz ayrıca şöyle buyuruyor:

Canım Zehra! Allah seni seçkinlerden kılıp, seni marifet ve ilahi ilimlerle donattı. Seni âlemlerdeki kadınlara üstün bir örnek kıldı.

Bir gün birisi peygamber efendimize sordu:Ya Resulullah! Niçin Fatıma’ya davrandığın gibi başka evlat ve kızlarına davranmıyorsun? Peygamber efendimiz (sav.) bunun üzerine şöyle buyurdu: Sen Fatıma’yı tanımıyorsun. Ben ondan cennet kokusunu alıyorum. Fatıma’nın rızası, Allah’ın rızası, gazap ve öfkesi de rabbulaleminin gazap ve öfkesidir.

Hz. Fatıma (a.s.) annesi Hz. Hatice'nin (a.s.) vefatından sonra, annesinin boşluğunu doldurmak için sevgili babasına büyük sevgi ve saygıda bulunup, hayatını o büyük zata ve İslam’ın yükselişine vakfetti.

Hz. Fatıma, Resulü Ekrem’in dilinden akan Kur’an-ı Kerim’in ayetlerini can-ı gönülden dinliyor ve babasının öğretilerini özümsüyordu.

Yüce ilahi kadın olan hz. Fatıma (a.s.) çok boyutlu bir şahsiyete sahip biriydi. Bu olay, kemal zirvesine erişmekte kadın ve erkek arasında hiçbir fark ve ayırım olmadığı hakikatini gözler önüne serdi. Allah-u Teala bu yüceliş ve yükselişi fıtri olarak kadın olsun, erkek olsun bütün insanlara hibe etmiştir.

Hz. Fatıma’nın parlak rollerinden biri toplumsal kültürü ıslah edip, yükseltmekti. Hz. Fatıma sade meselelerden karmaşık meselelere kadar çözüm yolları bulur ve sorulara cevap verirdi. Çarpıklıklar ve sapık düşünce ve eylemlerle mücadele edip, topluma hak yolunu gösterirdi. Bir gün bir kadın, Hz. Fatıma'dan (a.s.) on soru sordu ve cevabını aldı. Fakat utanıp, artık sizi rahatsız etmeyeceğim, dedi. Ancak Hz. Fatıma şöyle buyurdu. Utanıp çekinme, istediğin soruyu sor. Çünkü Allah her bir soruya verdiğim cevap konusunda sayısız sevap yazdırıyor.

Allah aşkı ve sevgisi cennet kadınlarının efendisi Hz. Fatıma’nın kalp ve ruhuna öylesine işlemiştir ki, Allah’a hizmet etmekten büyük bir mutluluk ve zevk duyduğunu, her şeyden arınıp, Allah’ın cemalini temaşa etmeye çalıştığını söylüyordu. Hz. Fatıma (a.s.) ibadetin Rabb'ul aleminin marifetini kavramadaki özel anlam ve değerinin bilincinde olup, şöyle buyuruyordu:

"Kim ki Allah’a ihlâslı bir şekilde ibadet ederse, Allah katında en üstün maslahatla donanacaktır."
Hz. Fatıma’yı Zehra’nın üstün özelliklerinden biri, başka insanların istek ve ihtiyaçlarını önemseyip, karşılamaya çalışmaktı. İslam'ın bu gözde kadınının hayatında güzel bir kıssa ve öyküyle karşılaşıyoruz. Gece vakti, İmam Ali'nin (a.s.) evinde güzel bir dua ve yalvarış sesi duyuluyordu. Çocuk yaşta olan İmam Hasan annesinin sözlerini duyuyordu. Sabaha kadar uyanık kalıp, sevgili annesinin dualarını dinlemeye çalışıyordu.

Hz. Fatıma Allah’a yalvarıp dua ediyordu. O, halkın mutluluğu, yoksullarla komşuların dilek ve ihtiyaçlarının karşılanması için dua ve niyazda bulunuyordu. Fakat kendisi ve hane halkı için dua etmiyordu. İmam Hasan (a.s.) bu dua biçiminden hayrete düştü. Annesi Fatıma’nın namaz ve duasının bitmesini bekledi, daha sonra annesine sordu: Anneciğim niçin herkes için dua edip, niyazda bulundun da, kendin ve ailen için dua etmedin? Hz. Fatıma, güzel yüzlü evladına bakınıp, gülümseyerek buyurdu ki; Evladım, ilkin komşu, sonra kendimiz için dua ve istekte bulunmalıyız.

Hz. Fatıma’nın değerli miraslarından biri Resulullahın (s.a.a.) vefatından sonra okuduğu hutbeydi. Hz. Fatıma, peygamber (s.a.a.) sonrası İslam toplumundaki çarpıklık ve geriye dönüşle uçurumun tehlikelerini görünce, okuduğu hutbede İslam’ın gerçek yüzünü gözler önüne serip, herkesi aydınlatıp, hak yolunda ilerlemesini sağlamaya çalıştı. Hz. Fatıma bu siyasi-ilahi hutbesinde, beşeriyetin kurtuluşunun sadece hak dini İslam'a ve Allah’ın emirlerine uyumlu olabileceğini söyledi. Hz. Fatıma, geçmiş milletler ve kavimlerin ibret verici sonuna değinerek, hutbesinin bir kısmında şöyle buyuruyor:

"Ey halk, siz ateşin uçurumunda bulunuyor, aşağılık ve zebun bir hayat yaşıyordunuz. Düşmanların saldırısına uğrayıp esir alınmaktan korkuyordunuz. Fakat Allah (c.c.) Muhammed'in (s.a.a.) eliyle sizi kurtardı. Küfr ve şirkin karanlığından sizi aydınlığa kavuşturdu. Karanlıkları bertaraf edip, gözlerinizi nurla aydınlattı."

Hz. Fatıma’nın parlak hayatının bir özelliği de, siyasi, toplumsal ve kültürel faaliyetler ve kendi kendini kemallere donatma çalışmalarının yanı sıra tarih yapan beşeri toplumun tarih çığırını değiştiren evlatlar yetiştirmesiydi.

Hz. Fatıma öylesine mutlu, ihlaslı, muttaki ve pak aile hayatı kurmuştur ki, İmam Ali (a.s.) sevgili eşi Hz. Fatıma hakkında şöyle buyurmuştu: “Fatıma, hiçbir zaman beni asla rencide etmedi ve benden azar işitmedi. Ben hiçbir zaman onu herhangi bir işe zorlamadım, o da bana hiçbir saygısızlık yapmadı. Allah’a and olsun Fatıma’yı asla öfkelendirmedim. Onun yüzüne baktığımda bütün hüzün ve gamım kayboluyordu ve acılarla dertlerimi de unutuyordum."

İmam Ali (a.s.) daima eşi Hz. Fatıma’yla yaşadığı anların anısını canlı tutuyordu. Bir gün evlatları imam Hasan (a.s.) ve İmam Hüseyin (a.s.) hastalanmışlardı. İmam Ali’yle eşi Hz. Fatıma, oğullarının sağlığının geri gelmesi için 3 gün oruç tutma niyetinde bulundular.

İlk gün iftar vakti, bir dilenci Hz. Fatıma’nın kapısını çalıp yardım istedi. Hz. Fatıma hazırladığı iftarlığı ona verdi. İkinci gün iftar vakti yine kapı çalındı ve bir yetim çocuk yardım diledi, Hz. Fatıma hazırladığı az miktarda iftarlığı o yetime verdi. Üçüncü gün de yine tam iftar vakti bir esir gelip Hz. Fatıma’nın kapısını çalıp, yardım istedi. Ve böylece o gün de iftarlıklarını o esire verip, üç gün boyunca sadece su ile iftar yaptılar.

Bu olayın haberi Resulü Erkeme ulaşınca peygamber efendimiz kızı Fatıma’nın evine geldi. Onun aç karnına ibadetle meşgul olduğunu gördü. Peygamber efendimiz büyük bir endişeye kapıldı. Fakat Cebrail (a.s.) inip, peygamber efendimizi müjdeleyip, "bu hayırlı iş ehlibeytine mübarek olsun" dedi ve daha sonra insan suresini kıraat etti.

Hz. Fatıma (a.s.) şöyle buyuruyor: "Kur’an-ı Kerim karanlıkları aydınlatan parlak bir nurdur. Kur’an, inananlarını cenneti rıdvana hidayet eden bir önderdir. Sizin dünyanızda üç sevgilim vardır. Bunlardan biri Kur’an'ın tilaveti, ikincisi Resulullah’ın yüzüne bakmak, üçüncüsü ise Allah yolunda infak yapmaktır."