
کارگر
Gazze
1947’de ABD BM’yi kullanarak Filistin’in yarısını aldı ve dünyanın dört bir yanından taşınan Yahudilere verdikten bir yıl sonra çıkan ilk Arap-İsrail savaşında Gazze Mısır’a ve Batı Şeria Ürdün’e bağlandı. Haziran 1967’de çıkan ikinci savaşta İsrail; Batı Şeria ve Gazze’nin yanısıra Suriye’nin Golan, Lübnan’ın Şebaa bölgeleriyle Mısır Sina Yarımadasını işgal etti. 1978’de Sedat’ın imzaladığı Camp David Anlaşmasıyla Mısır İsrail’in tüm şartlarını kabul ederek Sina’yı geri aldı.Kuzeyden gündeye 40 kilometre sahili ile toplamda 340 kilometrekare yüzölçümü olan Gazze 2005’in sonuna kadar İsrail işgali altındaydı. Gazze’den çekilen İsrail çevresinde Yahudi yerleşim bölgelerini inşa ederek Gazze’yi karadan, denizden ve havadan kuşatma altına aldı.
Yerleşimciler ise Siyonist ideolojiye inanarak ‘Nil’den Fırat’a Büyük İsrail Devletini kurmak amacıyla dünyanın dört bir yanından taşınan ve gelir gelmez silah altına alınan Yahudiler’dir.
Her canı sıkıldığında Gazze’yi bombalayan, karadan dalan ve çoğunluğu çocuk, kadın ve sivil olan binlerce Filistinliyi öldüren İsrail geçen süre içinde kurucusu Şeyh Ahmed Yasin başta olmak üzere Hamas’ın lider, komutan ve yöneticilerinin büyük bölümünü suikast ya da havadan atılan füzelerle öldürdü.
Örneğin felçli olan ve tekerlekli sandalye ile camiye giden Ahmed Yasin 22 Mart 2004’de sabah namazı sonrasında F-16’dan atılan bir füze ile öldürüldü.
Oysa bazı bildik projelerin aparatları tipler Hamas’ın İsrail tarafından kurulduğunu söyleyecek kadar kendilerine verilen görevleri çok iyi yerine getiriyorlar.
Dönelim Gazze’ye..
Ağustos 2005’de İsrail’in Gazze’den çekilmesinden sonra Gazze ve Batı Şeria’da yapılan seçimleri Hamas kazandı. ABD ve AB’nin teşviki ile seçime katılan Hamas’ın beklenmeyen bu zaferi herkesi şoke etmişti. Bu zaferin nedeni ise 1993’de imzalanan Oslo Anlaşması ile Filistin halkının hiç bir hakkını elde edemeyen Yaser Arafat’ın başarsızlığı ve Hamas’ın silahlı mücadeleyi savunmasıdır. BM ve batılı gözlemcilerin gözetiminde yapılan seçimlerde Hamas’ın kazanmasını içine sindiremeyen ‘demokrasi savunucusu’ batılı ülkeler bildik iki yüzlülükleriyle her türlü kirli oyunun içinde oldular. Bundan cesaret alan İsrail o tarihten sonra onlarca kez Gazze’yi bombaladı ve dört kez karadan ve havadan saldırdı ama hiç biri işe yaramadı çünkü Hamas her seferinde daha da güçlendi. Üstelik Gazze’de yaşayan 2,3 milyon Filistinlinin suyu, yakıtı, yiyeceklerinin büyük bölümü ve yaşamsal tüm ihtiyaçları İsrail üzerinden taşınmaktadır.
Yalnızca bu gerçek Gazze’deki Filistinlilerin işgal ve kuşatmaya karşı ayaklanıp İsrail’e saldırması için yeterli bir nedendir.
Daha somut olarak İsrail suyu kesince Gazzeliler susuzluktan ölecek.
İsrail yakıtı kesince Gazze’de yaşam duracak ve insanlar elektrik olmayınca hastanelerde bile ölecek.
Batı Şeria’da durum bundan farklı değil.
Üç milyon Filistinlinin yaşadığı altı bin kilometrekarelik Batı Şeria 1967’den bu yana işgal altında ve dünyanın dört bir yanından taşınan Yahudiler silahlandırılarak buralarda yerleştirilmektedir.
İsrail işgalinin ne anlama geldiğini bir Allah bilir bir Filistinliler.
Hamas’ın radikal İslamını bahane eden İsrail ve yandaşları her nedense Batı Şeria’nın 75 yıllık işgalinden söz etmezler.
Üstelik 21.Yüz yıldayız.
Uzatmaya gerek yok.
Filistin’le ilgili binlerce kitap yazılmıştır ama ortada tek bir gerçek var :
FİLİSTİN dünyanın onlarca farklı ülkesinden taşınan Yahudilerin değil FİLİSTİN halkınındır.
Bu gerçeğin tüm detay ve boyutlarını yarın akşam Tele1 Gündem Özel’de saat 21.00’de Murat Taylan’la konuşacağız.
Merak edenler, gerçekleri öğrenmek isteyenler ve elbette sürekli yalan söyleyenler oturup izlesin.
tele1- Hüsnü Mahalli
Filistin Direnişi Hiç Bu Kadar Güçlü Olmamıştı
Filistin direnişi birçok hakikatleri de beraberinde ortaya çıkardı. Basiret ehli gayet sakin ve huzurlu bir şekilde, hiç bir tedirgilik ve endişeye düşmeden Filistin direnişinin, özgürlüklerine doğru ilerlediğini görüyor, Filistin kurtuluş hareketinin hiç bir zaman bu kadar güçlü olmadığını beyan ediyor.
Çünkü;
1-Siyonistleri aciz bırakması: Siyonist rejimin en güçlü olduğu bir dönemde yine Filistin direnişinden korkup saklanması, yalan haberlere sığınması; ABD, AB ülkeleri ve BM’i tüm kuruluşlarıyla arkasına alma ihtiyacı duyması Filistin direnişinin Siyonistleri ne kadar aciz duruma düşürdüğünü gösteriyor.
Batı‘nın fiilen/eylem planında sahaya inerek Siyonist rejimi kurtarma girişimi, her türlü desteği vereceğini ilan etmesi hatta kendi ülkelerinde Filistin için yapılan eylemleri yasaklaması; Filistin direnişinin küresel boyutta başarısının göstergesidir.
Siyonist rejim hiçbir zaman kendisini bu kadar tehlikede hissetmemişti ve bu kadar ciddi bir beka sorunu yaşamamıştı.
Filistin direnişinin, Siyonist rejimi ve yandaşlarını bu kadar korkuya, tedirginliğe sevk etmesi, onları saldırganlıklarını artırarak direnişi yok etmek için çabalamaya sürüklemesi direnişin ne kadar güçlendiğini gözler önüne seriyor.
2- Diğer bir başarı Dünyayı ikiye bölmesidir; Filistin direnişi safların netleşmesini sağladı. Siyonistlerin safında yer alanlar ve Filistin’in yanında yer alanlar diye ikiye ayırdı. Bu iki grup safını belirlerken tarafsız kalan; iki arada bir derede kalan kimsenin kaale almadığı münafıklar var.
Filistin geçmişte olduğu gibi şimdi de münafıkların/iki yüzlülerin maskesini düşürdü; kimin gerçek yardımcı olduğunu, kimin yalancı olduğunu ortaya çıkardı. Filistin gerçek dostlarını tanımış oldu, kim yanında, kimin karşısında olduğunu öğrenmiş oldu.
3- Bir diğer başarı, daha düne kadar bir ülkeden başka kimse yanında yokken şimdi Filistin direnişine katılmak isteyen, Filistin’in özgürlüğü için savaşmak isteyen ülke ve grupların ortaya çıkması Filistin direnişinin ne kadar güçlendiğini, itibar kazandığını gösteriyor.
4- Filistin direnişi son hamlesiyle siyasal analistleri, askeri stratejistleri hayretler içerisinde bırakmıştır. Her gün yeni bir analist yapmak zorunda kalıyorlar. Birtakım siyasal fantezilerle, uyduruk askeri ve hayali analizlerle insanları yönlendirmeye çalışıyorlar.
Asıl dikkat edilmesi gereken şudur;
Sünnetullah’ta ve beşeri siyasal ve askeri doktrinlerde zafer ve yenilgi farklı değerlendirilir. Güç ve zaaf farklı yorumlanır.
Batı dünyasında güç ve zaaf silah, para ve medyadır.
Sünnetullah’ta güç iman, irade, cesaret, istikamet ve direniştir. Zaaf ise korku, endişe ve teslimiyettir.
Başarı ve güç toprak kazanmak veya kaybetmek değildir. Yaşadığımız zaman diliminde toprak kazanıp kaybedenler de olmuştur. Toprak kazanıp izzetini, şerefini kaybedenler, toprak kazanıp Siyonizm’in kucağına oturanlar, toprak kazanıp özgürlüğünü kaybedenler oldukça fazladır.
Filistin direnişi toprak kaybederken de kazanmanın ne olduğunu ortaya koyuyor.
Hz. İbrahim'in (as) en güçlü olduğu zaman, her şeyini kaybedip ateşten kurtulduktan sonra Nemrut‘un karşısına korkmadan, teslim olmadan savaş meydanına çıktığı andı. Allah, sinek ordusunu tam da bu anda gönderip Nemrud‘u ve ordusunu helak ediyordu.
Hz. Musa'nın (as) en güçlü olduğu zaman Mısır topraklarını kaybedip denizin kenarında Firavun‘un ordusu tarafından muhasere edildiği anda Allah'a sığındığı andı, ilahi nusret geldi, denizi yararak kurtuldu, halbuki aynı denizde Firavun ve ordusu helak oldu.
Allah’ın gaybi yardımlarını beklemek, sinek ordusunu beklemek, denizin yarılmasını beklemek, Ebabil kuşlarını beklemek acizlikten değil, görevini yapmasına rağmen her şeyini kaybettikten sonra Allah’a sığınmasını bilmektir.
İşte bu sebep ve faktörlerden dolayı Filistin direnişi hiç bu kadar güçlü olmamıştı.
Sabahattin Türkyılmaz
Siyonist Rejim Eski Başbakanı: İsrail Tarihinin En Büyük Yenilgisini Hamas'tan Aldık
Siyonist rejim eski Başbakanı Ehud Barak, Hamas'ı bitirmenin mümkün olmadığını, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun da "normal bir ülkede" yaşananlar karşısında istifa etmesi gerektiğini söyledi.
Barak, Yedioth Ahronoth gazetesi bünyesindeki haber portalına yaptığı açıklamada, konuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Siyonist rejimin abluka altındaki Gazze Şeridi'ne yönelik ilan ettiği savaşın hedeflerine ilişkin Barak, "Hamas'ı tümüyle bitirmek mümkün değildir. Hamas bir ideolojidir, o insanların hayallerinde, gönüllerinde ve zihinlerinde var olan bir şeydir." dedi.
Gazze'ye yönelik savaşta Hamas'ın operasyonel gücünün bitirilmesi gerektiğini savunan Barak, bunun zor bir görev olduğu ve buna odaklanması gerektiğini ifade etti.
Siyonist rejim Başbakanı Netanyahu'nun "normal durumdaki bir ülkede olsaydı" istifa edeceğini dile getiren Barak, kuzeyde Hizbullah'la yeni bir cephenin açılmasına ise "İsrail'in yeni bir cephe açılmasında bir çıkar elde etmeyecek. Hizbullah'a da böyle bir adım atmasını tavsiye etmiyorum." dedi.
"Kuzeyde yeni bir cephe açmak yerine Gazze'ye odaklanma politikasının sürdürülmesi gerektiğini" savunan Barak, "Hamas'ı bitirmek istiyorsunuz. Hamas da kuzeyde değil, Gazze'dedir." diye konuştu.
Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugaylarının 7 Ekim'deki operasyonunu "İsrail tarihindeki en büyük yenilgi olarak nitelendiren Barak, Siyonist rejimin hem saldırıyı engelleyemediğini hem de Siyonistleri korumak için güneye kuvvet göndermede geciktiğini ifade etti.
İran: Siyonist Rejimin Cinayetleri Devam Ederse Her Türlü Eylem Öngörülebilir
İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, İsrail rejiminin sivillere yönelik savaş cinayetlerinin devam etmesi halinde her türlü eylemin öngörülebileceğini belirtti.
İran Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan, katıldığı bir TV programında bölge ziyartini değerlendirdi. Tesnim’in haberine göre, Abdullahiyan şu ifadelerde bulundu: "Bölgeye yaptığım ziyaret ve direniş liderleriyle görüşmem sırasında akıllarında tek bir şey vardı, eğer siyasi çözümler hayata geçerse bir fırsat doğacak. Bunu değerlendirecekler ama İsrail rejiminin sivillere yönelik savaş suçlarının devam etmesi durumunda her türlü eylem öngörülebilir.
Bazı İslam ülkelerinin dışişleri bakanlarıyla yaptığımız görüşmelerde, Birleşmiş Milletler'in elindeki kısıtlı ve sınırlı imkânlar değerlendirilmezse Siyonist rejime karşı yeni cephelerin açılması ihtimalinin kaçınılmaz olduğu kanaatine vardık."
Bugün direnişten bahsederken, savaşlardan geçmiş bir direnişten bahsediyoruz ama önemli olan, bununla baş etmenin en kötü yolunun Siyonistler tarafından seçilmiş olmasıdır. Bu seçim çocuk ve kadın soykırımıdır. İstatistiklere göre şu ana kadar 740'ın üzerinde çocuk şehit olurken, Ukrayna'da 593 çocuk hayatını kaybetti. Biz Amerikalı taraflara açıkça söyledik, ben de onların herkesi itidalli davranmaya davet ederken, İsrailli cinayetlerin yanında yer alamayacaklarını açıkça ifade ediyorum. Bu riyakarca Amerikan mesajları için zaman azalıyor. İkiyüzlü mesajlar göndermek yerine çok geç olmadan çocukları ve kadınları öldürmeyi bırakmanız konusunda sizi uyarıyorum."
Biz bölgedeki direniş güçlerine emir vermiyoruz, onlar kendi kararlarını veriyorlar. Savaş suçlarının devamı durdurulmazsa ve dünya bu cinayetlerin derhal durdurulduğuna tanık olmazsa başka cepheler açılacaktır."
İran'ın savaşa girip girmeyeceği sorusuna ise Emir Abdullahiyan, "Her ihtimal akla yatkın. Bu durumun devamına hiçbir tarafın kayıtsız kalamayacağını vurgulamak istiyorum. Suudi Arabistan aylardır Siyonist rejimle normalleşme arayışındaydı ama artık net bir tavır alındı. Bugün direnişten bahsettiğimizde konu sadece Hizbullah değil. Savaşın direniş bölgesine yayılması işgalci Siyonist rejiminin coğrafi haritasını değiştirecek bir tablo yaratacaktır." dedi.
İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, İsrail rejiminin sivillere yönelik savaş suçlarının devam etmesi halinde her türlü eylemin öngörüldüğünü açıkladı.
Devrim Muhafızları Komutanı: Aksa Tufanı'nın Etki Alanı Evrenseldir
İran İslam Cumhuriyeti Devrim Muhafızları Ordusu Genel Komutanı Selami şunları söyledi: Devrim Muhafızları her alanda çeşitli araçlarla büyük ve çok sayıda düşmanlarına karşı geniş çaplı bir eylem, güç ve etki alanı yaratmalı zira bugün Batı'nın küreselleşmesinin önündeki tek engel İslam Devrimi'dir.
İslam Devrim Muhafızları Ordusu Genel Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami, pazartesi günü, Devrim Muhafızları'nın planlama ve stratejik konumuna ilişkin ülke çapında düzenlenen ilk konferansında rahmetli İmamı, Kutsal Savunma Savaşında şehit olan, ülkenin ve İslam aleminin güvenliğini sağlarken şehit olan İslam Devrimi'nin yüksek rütbeli askerlerini selamlayarak, şunları söyledi: Bugünkü güvenliğimiz, şanımız ve otoritemiz, büyük bir milletin hayallerini gerçekleştirmek için bu nurani yolda canlarını feda eden şehitlerimizin ve mücahitlerimizin temiz kanından kaynaklanmaktadır.
İslam Devriminin günümüz dünyasında hakim bir olgu olduğuna değinerek şunları söyledi: Dünyadaki gelişmelerin eğrisi, dünyada Devrimin parlak ışığının yayıldığını ve İslam Devrimi düşmanlarının çöküş haberlerinin başladığını göstermiştir.
Zaman geçtikçe Devrimin etki alanı genişliyor ve düşmanların nefes alma alanı azalıyor, bölgenin coğrafyasına baktığımızda düşmanın hem siyasi hem coğrafi hem de yüzölçümü hem varlık hem de kontrol kalitesi açısından gerilediğini ve küçüldüğünü görüyoruz.
İslam Devriminin, büyük düşmanlarını stratejik barınaklarını terk etmek zorunda bıraktığına değinen Tümgeneral Selami, şunları kaydetti: Bugün düşmanlarımız çökmeye, aşınmaya ve yeni gerçeklerin kabulüne maruz kalıyor ve bu açık ve net bir durum.
Devrim Muhafızları Ordusu Genel Komutanı şunu ekledi: Düşman, Irak ve Afganistan'da devlet inşası ve stratejik güzergahlardaki tahakkümü de dahil olmak üzere stratejik planlarını durdurmak zorunda kaldı ve İslam ümmeti için düşündüğü kafasındaki uğursuz strateji ve planlardan da el çekiyor.
İran İslam Cumhuriyeti'nin uğradığı ekonomik yaptırımlarının diğer ülkelerle ilişki sürecine hiçbir etkisi olmadığını ifade eden Tümgeneral Selami, şöyle konuştu: Bölgesel düşmanlarımızın etki alanı olan her toprak bugün dönüşüme uğradı ve düşmanın siyasi yapısı da değişti ve iradesi geriledi. Ayrıca psikolojik savaş ve medya operasyonlarının gücüne, zenginliğine, kullandığı araçlara ve mevcut tüm kapasitelere sahip olmasına rağmen, İslam Devrimi karşısında başarısızlık ve gerilemeden başka bir şey elde edemedi.
Tümgeneral Selami şunları vurguladı: Bugün İslam Devrimi diyaloglarını geliştirerek ilerletiyor ve gelişmelerde siyasi iradesini dayatıyor ve bu yol durmadan devam ediyor.
Düşmanın stratejik sistemini siyasi ve güvenlik açısından sarsan yeni bir gelişme olan Aksa Tufanı operasyonundan bahseden Selami şunları dedi: Bu operasyonun coğrafyası bölgesel olsa da etkisi evrenseldir.
Devrim Muhafızları Genel Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami ayrıca şunları kaydetti: Bugün İslam Devrimi küresel bir olgu haline gelmiştir, bu apaçık bir gerçektir ve herkes zorba cephenin alçalan çizgisine karşı Devrimin yükselen çizgisine tanık oluyor.
Tümgeneral Selami: 'İslam Devrimine güvenen hiçbir güç başarısız olmadı ve ayakta kaldı ama Amerika'ya bağımlı hale gelen her güç geriledi, yok oldu ve bu inkar edilemez bir gerçektir.' ifadelerini kullandı.
Tümgeneral Selami şunu vurguladı: Bugün İslam İnkılabı'nın etki alanı, gücü ve iradesi o kadar büyümüştür ki, düşmanın bununla başa çıkma yeteneği yoktur ve düşmanları onu yenmekten umut kesmişlerdir. Artık bu noktadaki ellerinden gelen tek stratejileri de sadece daha fazla başarısızlığın oluşmasını engellemeye çalışmak ve mevcut durumu sürdürmek.
Bugün İslam ümmeti gençlerinin coşkusu söndürülemez bir durumdadır. Düşmanlar bize karşı savaş alanlarını açmaya çalıştıkça, İslam ümmetindeki cihat ruhu daha da alevleniyor ve İslam ümmeti düşmanın hesaplarını bozuyor.
Bu süreçte İslam Devrimi Muhafızları Ordusu, başında Başkomutan'ın bulunduğu zirvenin eteğinde İslam Devrimi'nin sömürgeci güçlerle karşılaşmasında belirleyici bir rol oynuyor.
Güç dengesini bozmadan küresel düşmanlarla karşı karşıya gelmenin mümkün olmadığına dikkat çeken Selami: 'Bugün Amerika ve müttefikleri, İslam Devrimi'ni, onunla meşgul oldukça güçlenen tek olgu olarak görmekte ve bu gerçek, müstekbir cephesini ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır.' dedi
Tümgeneral Selami, diyaloğ yolunun geliştirilmesi ve yerel yazılımın geliştirilmesini İslam Devrimi'nin belirgin yönlerinden biri olarak sıraladı ve şöyle devam etti: Büyük ve yüce hedeflerin peşinde koşabilecek bir ordu kurmak, planlama ve stratejik gelişme alanında çaba gösterenlerin sorumluluğundadır.
Selami sözlerine şunları ekledi: Devrim Muhafızları, büyük ve çok sayıda düşmana karşı her alanda çeşitli araçlarla geniş bir eylem, güç ve nüfuz alanı ile mücadele etmelidir. Bugün Batı'nın küreselleşmesinin önündeki tek engel İslam Devrimi'dir ve Devrim Muhafızları devrimi yenilmez kılmak noktasında önemli bir role sahiptir.
Selami, Aksa Tufanı Operasyonunun gurur verici eylemlerine değinerek şöyle devam etti: Bugün herkesin kabul ettiği gibi Siyonist rejim sadece yenilgiye uğramamış, aynı zamanda aşağılanmıştır ve Hamas tek başına ve hiçbir güce dayanmadan onları büyük bir yenilgiye uğratmıştır.
Tümgeneral Selami şunu ekledi: Siyonistler gelecekte ne yaparsa yapsın bu rejimin yaşadığı çöküş ve aşağılanma onarılmayacaktır; İsrail'in sahte heybeti Hamas'ın operasyonuyla çöktü ve onun aciz olduğu gerçeği herkesin gözü önünde ortaya çıktı.
Tümgeneral Selami binaları bombalamanın hiçbir mantıkta iktidar göstergesi olamayacağını söyleyerek şunları ifade etti: Bugün Siyonist rejimin sahte kimliği çökmüş, içi boş bir kabuktan başka bir şey kalmamıştır.
Devrim Muhafızları Ordusu Genel Komutanı, Gazze savaşını sahtekarlık Siyonist rejimin erken çöküşünün ilk aşaması olarak nitelendirdi ve şunları söyledi: Geçen yıl tüm müstekbir cephe İslam Devrimini yenilgiye uğratmak için sahaya çıktı ve Allah'ın izniyle başarılı olamadılar ama bu yıl Siyonistlerin büyük ve aşağılayıcı yenilgisini örtbas edemiyorlar.
Tümgeneral Selami sözlerinin sonunda şunları açıkladı: Devrim Muhafızları Ordusu, İslam İnkılabı'nın muhafızı ve koruyucusu olarak müstekbir cepheye karşı mücadelenin kalbinde yer almış, düşmanların komplolarıyla yüzleşmek, onları etkisiz hale getirmek ve hemşerilerine hizmet etmek için tüm sahaları fırsat haline getirmiştir. Güçlü bir ordu kurmak ise stratejik planlama alanında çaba gösterenlerin sorumluluğundadır/tesnim
Baş Katilden Yavru Katile Sınırsız Destek
7 Ekim’de Hamas’ın silahlı gücü Kassam Tugaylarının Çocuk Katili, İşgalci Siyonist Rejimin saldırılarına cevaben başlattığı saldırı sonrası işgalci Siyonist rejim ordusunun savaş suçları işleyerek Gazzeli sivil halka yönelik başlattığı ağır bombardıman devam ederken ABD, Siyonist rejimin katliamlarına sınırsız destek sunuyor.
ABD’li yetkililer savaşın ilk günlerinden itibaren çocuk katili Siyonist rejime destek vermek amacıyla Tel Aviv’e giderek soykırıma açık desteklerini sunuyor.
Son olarak Tel Aviv'de bulunan ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Genel Komutanı General Michael Kurilla, ABD'nin İsrail'e kendisini savunması için ihtiyaç duyduğu her şeyi sağlayacağını söyledi.
Ayrıca New York Times (NYT) gazetesi, İsrail'in ABD'den acil askeri yardım olarak 10 milyar dolar talep ettiğini yazdı. NYT'ye göre, yardım paketi şu anda Beyaz Saray ile koordineli olarak Kongre tarafından hazırlanıyor. Senatör Chuck Schumer, Tel Aviv'e yaptığı ziyaret sırasında, ABD'nin İsrail'e Demir Kubbe füze savunma sistemi için yedek mühimmat, hassas güdümlü bombalar, standart bombaları hassas mühimmatlara dönüştürecek JDAM kitleri ve 155 milimetrelik bombalar sağlamayı tartıştığını söylemişti.
Batı'nın ‘terörle mücadele’ ikiyüzlülüğü
HAMAS’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugaylarının 7 Ekim sabahı başlattığı ve “Aksa Tufanı” adını verdikleri harekât, İsrail’i olduğu gibi Batı ülkelerini de derinden sarstı. Batı basınında, HAMAS’ın gerçekleştirdiği harekâtın “İsrail tarihinde eşi benzerinin olmadığı, 1973 yılında Mısır ve Suriye liderliğindeki Arap devletlerinin İsrail'e karşı başlattığı Yom Kippur Savaşı olarak da bilinen 1973 Arap–İsrail Savaşından daha büyük bir sarsıntı yarattığı, Netanyahu'nun uzun saltanatının, ülke tarihinin en yıkıcı yenilgilerinden ve istihbarat başarısızlıklarından biriyle anılacağı” yönünde değerlendirmeler yapıldı. Filistin halkının İsrail Siyonizm’ine karşı başlattığı direniş mazlumlar dünyasında büyük bir sempati yaratırken, Atlantik dünyasını şaşkınlık içinde bıraktı. Batı’ya göre “İsrail demokrasisi (!) teröristlerin saldırısına uğramıştı”.
İSRAİL DESTEKÇİSİ FRANSA
Fransa Senatosu Başkanı Gérard Larcher, İsrail'in Fransa Büyükelçisi'nin de katıldığı 11 Ekim 2023 tarihli Senato oturumunda : “İsrail ve demokrasiler için 7 Ekim 2023'ün şüphesiz bir öncesi ve sonrası olacaktır, tıpkı 11 Eylül 2001'in bir öncesi ve sonrası olduğu gibi ve ülkemiz Fransa'da bu korkunç 2015 yılının bir öncesi ve sonrası olduğu gibi”. Bu tarihlerde İsrail’in, ABD’nin ve Fransa’nın “terör saldırısı” yaşadığı mesajı verilmekte ve “terörizme karşı mücadelede kaderimiz ortak” denmektedir.
Gérard Larcher, “İsrail'de, güçlü, organize ve yabancı ülkeler tarafından desteklenen koca bir terör ordusu saldırıya geçmiş ve bu saldırıya eşi benzeri görülmemiş bir boyut kazandırmıştır.” diyerek “Fransa bugün İsraillilerin en hararetli destekçisi olsun” çağırısında bulundu.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron iki gün sessiz kaldıktan sonra tüm siyasi parti liderleriyle görüştükten sonra “İsrail ve halkına terörist bir saldırı yapıldığını, İsrail’in sivil halkını korumak için, Hamas da dâhil olmak üzere terörist grupları hedef gözeterek ortadan kaldırmak suretiyle kendini savunma hakkına sahip olduğunu” açıkladı.
KİM TERÖRİST?
Bugün Gazze İsrail’in vahşi saldırısı altındadır. İki yüzlü Batılı emperyalistler için Filistinlilerin topraklarından koparılıp sürgün ve mülteci haline getirilmelerinin pek bir önemi yok. İsrail'in hukukun üstünde bir devlet olması, o dillerinden düşürmediği uluslararası sözleşmeleri ve tüm BM kararlarını her gün ihlal etmesi önemli değil. ABD ve İsrail saldırganlığına karşı mücadele edenleri “İslamcı terörist” olarak niteleyip, İsrail'in aşırılık yanlısı Siyonistler ve dini fanatikler tarafından yönetiliyor olması önemli değildir. 75 yıldır adım adım işgal ettikleri Filistin topraklarında 20. ve 21. yüzyılın en acımasız suçlarını ve katliamlarını işlemiş olmaları önemli değildir.
Batı’nın yönlendirdiği terörizm tartışmasının ne kadar iki yüzlü bir tutum olduğu onlarca örnekle açıklanabilir. Ukrayna ile savaşında Rusya terörist olarak tanımlanırken Nazi artıklarıyla hareket ediyorlar. ABD işgaline karşı ülkesini savunan Afganlar, Iraklılar, Libyalılar, Suriyeliler onlara göre teröristti. Kendi çıkarlarına hizmet eden eli kanlı terör örgütleri ise “özgürlük savaşçılarıydı”. Elinde on binlerce insanımızın kanı bulunan PKK’nın arkasında kim var? Başta ABD olmak üzere Batılı emperyalistler. Terörizme karşı mücadelenin şampiyonluğunu yaptığını iddia eden Fransa PKK/YPG terör örgütü yöneticilerini Elyse Sarayı’nda ağırlamadı mı?
MACRON İLE SİYONİZME PRİM
Fransa’nın de Gaulle’den Chirac’a kadar savunduğu iki devletli çözüm, Fransa’nın Sarkozy ile birlikte Atlantik kampına yanaşmasıyla resmi olarak değişmedi ama adım adım terk edildi.
2019 yılında Fransa’daki Yahudi Kurumları Konseyi’nin (CRIF) yıllık yemeğine katılan Macron, “Antisiyonizm’i Antisemitizm’in modern zamanlardaki şekli olarak tanımlamak” için ilave adımlar atacağını söylemişti. Macron “Antisiyonizme hiçbir şekilde izin vermeyeceğiz, zira bu antisemitizmin yeniden icat edilmiş bir formatıdır” diyerek Siyonizm’e karşı çıkanlar Yahudi düşmanı olarak değerlendirilecekti. Macron’un açıklamasına göre Antisiyonizm eşittir Antisemitizmdi. İsrail ve ABD’den sonra en çok Yahudi nüfusuna sahip olan ülke Fransa. Yahudiler konusunda Fransa çok hassas bir politika izlemiştir. Ama hiçbir Fransa Cumhurbaşkanı Siyonizm’e açık çek veren böyle bir açıklama yapmamıştır. Siyonizm’e karşı olma siyasi bir düşüncedir. Fikir özgürlüğü temelinde değerlendirilir. Yahudi düşmanlığı (Antisemitizm) ise Fransa ve Avrupa’da suçtur ve cezalandırılır.
Ali Rıza Taşdelen
Siyonistlerin Gazze Katliamında 10. Gün; 2 Bin 750 Filistinli Şehit Oldu
Gazze Sağlık Bakanlığı, Siyonist rejimin 7 Ekim'den bu yana Gazze'ye yönelik saldırılarında 2 bin 750 Filistinlinin şehit olduğunu 9 bin 700 Filistinlinin de yaralandığını açıkladı.
İşgalci rejim, gece boyunca Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerini hava saldırılarıyla bombalamaya devam etti ve Gazze'deki görgü tanıklarının ifadelerine göre, bombardımana maruz kalan bölgelere giden acil yardım ve kurtarma ekipleri, Cela Caddesi'nde Siyonist İsrail uçaklarının hedefi oldu ve saldırıya uğrayan sivil savunma ve acil servis ekiplerinden ölenler ve yaralananlar oldu.
Öte yandan işgalci İsrail ordusunun işgal altındaki Batı Şeria'nın Tulkerem kentinde birkaç gün önce düzenlediği baskında gerçek mermiyle ağır yaralanan Filistinli 33 yaşında bir genç şehit oldu.
Filistin Sağlık Bakanlığı, işgalci rejim ile Filistin direnişi arasında çatışmasının başladığı 7 Ekim'den bu yana Batı Şeria'da şehit edilen Filistinlilerin sayısının 58'e yükseldiğini bildirdi.
İsrail'e böyle tepki gösterdi: 'Eylemleri Nazileri hatırlatıyor'
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile yaptığı görüşmede, 'İsrail’in Gazze’ye saldırılarının bölgedeki gerilimi artırdığını belirterek, "İsrail’in eylemleri Nazileri hatırlatıyor' dedi.
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron telefonda görüştü. İran Cumhurbaşkanlığı Ofisi tarafından yapılan açıklamada, görüşmede Filistin’deki insani durumun ele alındığı ve Cumhurbaşkanı Reisi’nin İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının ve savaş suçlarının engellenmesi gerektiğini söylediği aktarıldı.
İSRAİL'İN EYLEMLERİ NAZİLERİ HATIRLATIYOR
Görüşmede Reisi'nin, Macron'a "İsrail’in Gazze’ye saldırılarının bölgedeki gerilimi artırdığını belirterek, "İsrail’in eylemleri Nazileri hatırlatıyor" dediği öğrenildi.
SİVİLLERİ FOSFOR BOMBALARIYLA HEDEF ALDILAR
Reisi, İsrail’in Gazze’de kadın ve çocukları hedef alarak savaş suçu işlediğini belirterek, "70 yıldır Filistinlileri hedef alan siyonist rejim bir kez daha tüm uluslararası anlaşmaları ihlal ederek kuşatma altında olan Gazze halkının suyunu, elektriğini ve yakıtını keserek en temel insani ihtiyaçların ulaşımını engelliyor. Sivilleri fosfor bombaları ile hedef alarak savaş suçu işliyor" ifadelerini kullandı.
TÜM DÜNYA BU CİNAYETLERİN KARŞISINDA
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının bölgedeki gerilimi artırdığını belirten Reisi, "İsrail’in eylemleri Nazileri hatırlatıyor. Siyonist İsrail rejimi aldığı yenilgiyi telafi etmek adına savaş suçu işlemeye devam ediyor ve bu durum bölgedeki olayları büyütecektir. Acil bir şekilde İsrail, Gazze’de sivil yerleşim alanlarına yönelik saldırıları durdurmalıdır. Gazze halkının yerinden edilerek göçe zorlanmasının ne gerçeklik yanı var ne de uluslararası hukuka uygunluğu. Filistinli direniş grupları ve tüm dünya bu cinayetler karşısında duracaktır" dedi.
“Aksa Operasyonu İsrail’in Yıllardır Devam Eden İşgal ve Cinayetlerine Doğal Bir Tepkiydi"
Hamas'ın siyasi liderlerinden Halid Meşal, Habertürk'ten Mehmet AKif Ersoy'ın sorularını yanıtladı.
İşte çok kritik röportajdan öne çıkanlar;
7 Ekim'de Kassam Tugayları tarafından İsrail tarafına harekat gerçekleşti. Bu operasyon gerçekleştiğinde öncelikle bilginiz var mıydı?
Öncelikle size ve Türkiye'dekilere hoş geldiniz diyorum. Saha ile ilgili bilgiler ihtisasa göre dağılır. Askeri direniş tugayları vardır. Saha ile ilgili planları onlar alırlar. Siyasi kararları ise bizim yönetimimize bağlıdır. 7 Ekim'de olanlar sahada olanlar ile ilgiliydi. Hamas hareketinin genel stratejiisi dahilindeydi. İşgalden kurtarmaya yönelik bir adımdı.
Operasyon haberi size geldiğinizde ne yapıyordunuz?
Tek başımaydım sabah namazından çıkmıştım. Haber geldi ve televizyonlar paylaştı, biz de bu şekilde haberdar olduk. İlk başta kimin gerçekleştirdiğini bilmiyorduk sonrasında detayları biz de öğrendik. Sonrasında da Hamas üyeleri toplantıya çağrıldı.
Bu operasyonu televizyondan öğrendiniz öyle mi?
Evet öyle öğrendik. Tabii bu büyük bir olay. Takip etmekteyiz, gurur da duyuyoruz, iftihar da ediyoruz.
Olay yeni başlamadı, olay 1948'den beri başladı. İşgaldi tüm olanlar.
Haberi aldığınızda toplantı olunca neler konuşuldu?
İftihar ettim, evet iftihar ettim. Askeri kollarla gurur duyduk.
İstişare yapıldı mı?
Kesinlike herkesin mutabık olduğu bir adımdı.
Bu adım İsrail'in cinayetlerine doğal gelen bir tepkiydi. Olan olay doğal bir refleksti, Gazza hakı tarafından İsrail'in birikmiş tepkilerine karşı birikmiş bir tepkiydi. İsrail Mescid-i Aksa'nın içindeydi.
Sivilleri öldürdünüz ve bütün dünya terör eylemi gerçekleştirdiğinizi söylüyor. Neden festivallere gelen farklı uyruklardaki 30'dan fazla ülkeden insanları öldürdünüz?
Kassam Tugayları askeri inanışı şudur: İşgali bu topraklardan defedene kadar savaşmak. Bununla alakalı bir hazırlık vardı. Gazze bölümüne saldırı ile başladı bu harekat. Gördük ki İsrail yenilmez en güçlü ordu diyordu. Birkaç saat içinde yenilince biz de şaşırdık. Kassam harekate içeri girdiler birkaç saat içerisinde alana girdiler. Yaşlılar kadınları çocukları öldürmeyin bunlar dini öğretilerdir.
Ama öldürdüler...
Hayır öldürmediler. Savaş sırasnda bu tür durumlar olur. İsrail de demiyor muydu? Yanlışlıkla askerimizi öldürdük.
Kassam Tugayları'nın altında bir şey vardı Mescid-i Aksa'yı korumak, hapishanedekileri özgürleştirmek, topraklarımıza kavuşmak.
Bizim tarafımızdan kasıtlı sivil öldürdüğümüz olmamıştır. Ancak İsrail her yerde katliamlar yapıyor. İsrail sivilleri öldürmeye meyilli bir oluşumdur.
Karşıda her teknolojiye sahip ABD var. Çok fazla sivil öldürdü, Batı bunu unutuyor ve karşıdakinin kasıtsız yanlışlıklarına odaklanıyor. Fakat İsraillilerin öldürdükleri de var. Bir esiri düşmana kaptırırsanız o kişiyi de öldürün inanışı İsraillilerde var.
İnsanlar diyor ki Hamas bugüne kadar İsrail'e benzemiyordu ama artık öldürdü diyor. Siz öldürünce İsrail'e benzediniz mi?
Hayır, büyük fark var. Bizler bu vatanın sahipleriyiz. Yabancı işgalci ile halkı bir tutamazsınız. Dışardan düşman gelince asker de öldürse sivil de öldürse düşman. Ülkeme gelen herkes düşmandır, suçludur. Ben bu toprakların sahibiyim.
Hamas'ı şeytanlaştırmak istiyorlar, Filistin'i şeytanlaştırmak istiyorlar. Batı ABD çifte standart yaptıkları için, iki yüzlülük yaptıkları için İsrail'e istediklerini sunmaya çalışıyorlar. İsrail'e neden füzeler veriyorlar? Camileri, hastaneleri yıkmak için, Filistinli insanların üstüne atmak için.
Rehineler ile ilgili teslim etme imkanı var mı?
İşgalci askerlerden bahsediyoruz. Başka ülkelerin vatandaşlığına sahip insanlar var diyorlar. Bu ülkenin vatandaşlıkları var, başka ülkenin ordusunda hizmet eden, başka ülkenin vatandaşını öldüren birine neden vatandaşlık veriyorsunuz? Beni alakadar etmez vatandaşlığı.
Farklı uyruğa sahip askerlerden bahsediyoruz değil mi?
ABD vatandaşı olanlar var diyorlar ben bunların kimliğini bilmiyorum, bunu incelemek gerekir.
Hamas ile Mossad arasında işbirliği iddiaları var. Kendi güvenliklerini koruyorlar, diyorlar ki Hamas nasıl girebildi?
Hamas 1987'de çıktı. Büyüyünce, cesareti ortaya çıkınca tarihe geçince onlar idrak ettiler.
Yenilgiye alışanlar zaferin hayalini bile kuramaz. İsrail gerçekte yenilmedi anlaştı diyorlar, Bunlar İsrail'in yenilgisine bahane bulmak için. İsrailliler öyle efsaneler kurdu ki, girdiği her savaşta kazanır sanılıyor. İsrail kendini yenilmez bir güç olarak göstermek istiyor. Ancak tarih bize gösteriyor ki tarih işgalcilerin yenilgisini gösterir.
Neden bu zaman?
Bunun kıvılcımı İsrail'in son politikalarıydı. 7 Ekim ateşinin sebebi şuydu: İsrail ateşle oynadı. Birisi ateşle oynuyor.
İsrail ordusu hükümet radikal gruplar ve yerleşimciler bir grup olup İsrail'in ajandasını gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Gazze'deki kardeşlerimiz Mescid-i Aksa'nın tehlikede olduğunu gördüler. Dolayısıyla Kassam Tugayları da bu adımı gerçekleştirdi. Özetle size söylüyorum: Filistin halkının yaptığı bütün şeyler işgal nedeniyledir. Başka nedenler de var haksızlıklar, tutuklamalar, saldırılar. Filistin halkımız inannçlı, mümin bir halk.
Siz bilginiz olmadığını söylediniz. Peki İran veya Hizbullah veya başka bir ülkenin haberi var mı?
Kesinlikle net şekilde cevaplayayım. Alınan kararlar tamamen Filistin'de alınmış kararlardır, Hamas'ın kararıdır. Bölgedeki ülkelerin saldırıdan haberi yoktu.
Hizbullah'tan destek bekliyor musunuz?
Filistin sadece Filistinlilerin vatanı değildir. Burası mukaddes bir topraktır. Üç dini başkentten birisidir Mescid-i Aksa. Müsümanların ilk kıblesidir.
Bu harekattan sonra sizce dünyanın Hamas'a bakışı değişti mi? Hamas'ın imajı zarar gördü mü?
Nasıl bir zarar? 7 Ekim'den önce ABD terör listesine eklemişti, Avrupa da öncesinde eklemişti. Daha önce ne yaptı Hamas? Kimlerle savaşıyor? İşgalcilerle. Uluslarası hukuka göre Hamas hak sahibi, Filistin halkı hak sahibi. Fakat tüm bunlara rağmen dünya bize karşı durup, İsrail'in yanında duruyor.
93'ten önce Yaser Arafat terörist biriydi onlar için. Sonra ne oldu? Barış elçisi ilan ettiler. Biz ne kazandı? Peki sonra Arafat'a naptılar? Öldürdüler. Dünya ne yapacak diye sormayın. Dünya sadece güce saygı duyuyor.
Kara harekatı başlarsa Hamas neler yapar?
İsrail şu an Gazze'deki sivil halkımızdan yenildiği için intikam alıyor. Korkak düşman ancak sivillerden intikam alır. Gazze'yi halkından tahliye etmeye çalışıyorlar ki bu bir soykırımdır. Sanıyorlar ki bu Hamas'ı zayıflatacak, halkımızı zayıflatacak.
Vietnam'da 3.5 milyon kişi öldü. Cezayir'de soykırım yaptılar. Ne oldu? Cezayir kazandı, Vietnam kazandı.
1500 şehidimiz var, 500'ü çocuk. Sivillere karşı işlenen cinayetlere karşı dünya durmalıdır. Türkiye'ye saygım büyük. Türkiye İsrail'in cinayetlerine dur demeli. Elektrik ve suyun kesilmesine dur demeli. Gazze halkı oradan göçmeyecek. Ne olursa olsun. Türkiye'den ve İslam ülkelerinden bir İslam Zirvesi gerçekleştirmelerini bekliyoruz.
Fetih hareketi ile ilişkiniz ne yönde? Çözüm nedir? Siz iki ülkeli çözümü ve 1967 sınırın kbul ediyor musunuz?
Onlar kardeşlerimiz. Anlaşmadığımız konular var ancak işgalcilere karşı bir duruyoruz.
Bizim savaşımız yönetime değil işgalciyle. Bizler Filistinlilerin saflarını birleştirmekle yükümlüyüz. Filistin halkı çok fazla barış girişimine fırsat tanıdı. 1967 sınırlarını ve anlaşmasını asıl çiğneyen İsrail'dir. 1967 sınırı Arap ülkeleri arasında mutabakat sağlamak içindir. Filistin'in tamamı bizim hakkımız. Mülteciler dönerse 1967 kabul edilir. 2017'deki duruşumuz asıl duruşumuzla çelişmiyor.
Sizden önce İsrail Büyükelçisi Lillian ile röportaj gerçekleştirdim. İsrail Büyükelçisi Filistin'e çok yardım geldiğini ancak Hamas'ın değerlendirmediğini söyledi. Hamas neden elektrik ve suyu sağlamıyor çünkü bu yardımlar buna harcanmıyor dedi.
Üç şey söyleyeceğim. İlki, İsrail uluslararası camianın da rızasıyla temel ihtiyaçları Filistinlilere sadece ölmeyecekleri kadar veriyor. Onların sağlıklı hayat yaşamasına izin vermiyor. Tıpkı tutsak gibi. İsrail'in yaptığı Filistinlilerin ölmemesini sağlamaktır. Gelen yardımların tamamı o ülkelerin organizasyonunda gerçekleşiyor. Hamas bunu kontrol etmiyor. Hamas'a nakit olarak kimse parayı teslim etmiyor. Dünya da biliyor ki gelen yardımlar kendi organizasyonlarında gerçekleşiyor. İddia edilenin aksine ise Hamas, halkının yaşamını, şartlarını iyileştirdi. Üçüncü sözüm de şudur: Filistin halkının meselesi yeme içme değildir. Hürriyettir. Vatana dönmektir. Yerleşimcilere karşı koymak istiyorlar ve hedefimiz başkenti Kudüs olan ülkemizi kurmaktır.