
کارگر
ABD'nin Teröre Desteği Ciddi Bir Suçtur;Afganistan'daki Terör Saldırısının Müsebbibi ABD'dir
Mevlüt Çavuşoğlu, Tayland Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Don Pramudwinai ile Türkiye-Tayland İkinci Ortak Eylem Planı’nın imza töreninde, eski ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun kitabı hakkında şunları söyledi:
'Pompeo'nun bahsettiği bu iddialarla ilgili bir kere gerçek dışı bilgiler var. Diplomatik bir dille söylüyorum, siz buna yalan da diyebilirsiniz. Abartı var ve çifte standart var. Ayrıca bugüne kadar terörizme verdikleri destek ABD'de ciddi bir suçtur. Sanırım yargı sürecine tabii olmamak için de ciddi dezenformasyon var.
Biz Suriye'de IŞİD teröristleri elimine ederken ya da Suriye'nin kuzeyini IŞİD'li teröristlerden temizlerken ABD, Pompeo'nun olduğu dönemde YPG/PKK ile beraber IŞİD'lileri önce otobüse, sonra da uçaklara bindirerek Afganistan'a gönderdiler. Bugün Afganistan'daki terör saldırılarının müsebbibi de bunlar.
Bu İstanbul'daki 2019'daki görüşmeyle ilgili ben Mike Pompeo'nun yanındaydım baştan sona. Öncelikle Türkiye'ye niye geldiler? Biz teröristleri buradan temizleyeceğiz, siz de operasyona bir ara verin demek için geldiler. Biz onların belgesini müzakere edilemez bulduk, karşılarına 11 maddelik bir belge sunduk. 9'unu kabul ettiler, 2'sini de Cumhurbaşkanımızın huzurunda müzakere ettik ve o 2 madde konusunda da mutabakata vardık, sonra çıktık. Onlar kendi büyükelçiliğinde, sonra Cumhurbaşkanımızın talimatıyla ben de Cumhurbaşkanlığı'nda ortak açıklamayı basınla paylaşmıştım.
Ortak açıklamanın yükümlülüklerini de yerine getirmediler, dürüst olmadıklarını da gösterdiler.
Şimdi rahatsızlığını anlıyoruz. O iğrenç dediği videodaki görüntüleri biz yaşadık. Bu terör örgütü o gece 251 vatandaşımızı öldürdü ve kendisinin de zaten o gece daha sonra sildiği bir tweet var. Cumhurbaşkanımızın aleyhine yazdıklarını da anlıyoruz ki darbe girişimini desteklemiştir. Videodan rahatsız olmasının sebebi de budur. Çünkü o görüntüler darbenin nasıl başladığını ve Türk milletinin darbeyi nasıl yendiğini gösteriyor. Sanırım Türk milletinin o darbecileri yenmesinden rahatsız olmuş ki bu ifadeleri kendisi sergilemiş. Dolayısıyla belki video uzun olabilir ama tüm gerçekleri yansıtan bir videoydu.
Sonuçta bu açıklamaların, kitapta yazan unsurların çoğuna baktığımız zaman gerçek dışı bilgiler var, abartı var ve ne kadar dürüst ve samimi olmadıklarını da ne kadar ilişkilerde ikiyüzlü olduklarını da görmüş oluyoruz kendilerinin yazdıklarında.
İmam Hamanei'den Avrupa’da Kur’an'a Yapılan Saygısızlığa Tepki
İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei'nin twitter sayfasında İmam Hamanei'nin İsveç'te Kur'an'a yapılan saygısızlık hakkındaki tutumu yayınlandı.
İmam Hamanei, Avrupa’nın birçok ülkesinde Kur’an-ı Kerim’e hakaret edilmesine tepki göstererek şunları söyledi: “İfade özgürlüğü sloganıyla Kuran’a yapılan aptalca hakaretler, müstekbirlerin saldırılarının hedefinin İslam ve Kuran olduğunu gösteriyor.
Müstekbirlerin komplolarına rağmen Kuran her geçen gün daha da parlamaktadır ve gelecek İslam’ındır. Mukaddesata hakaret ve nefret yaymak gibi kirli siyasete karşı dünyanın tüm özgürlük yanlıları Müslümanların yanında yer almalıdır."
İslam İnkılabı rehberi Seyyid İmam Ali Hamaney Avrupa’nın birçok ülkesinde Kuran-ı Kerim’e yapılan hakaretlere gösterdiği tepkide “İfade özgürlüğü sloganıyla Kur’an’a yapılan küstahça hakaretler, istikbar saldırıların hedefinde Kur’an-ı Kerim ve İslam’ın özü olduğunu gösteriyor.” vurgusunda bulundu.
Seyyid İmam Ali Hamaney mesajının devamında şu cümleleri paylaştı: “İstikbar komplolarına rağmen Kur’an her geçen gün daha popüler hale geliyor ve istikbal İslam’a aittir. Kutsal değerleri aşağılama ve nefret yayma gibi kirli politikaya karşı dünyanın tüm özgürlükçüleri Müslümanların yanında yer almalıdır. “
Hz. İsa'nın (a.s) Doğumu
Hz. İsa (a.s)"ın annesi Meryem'in, babasının ismi İmran annesinin ismi ise Hanne'dir. Hanne uzun müddet çocuk sahibi olamıyordu. Allah'a çocuğu olması için dua etti. Allah onun duasını kabul edip hamile kalınca, bu büyük nimetin şükrü için çocuğunu Allah'ın evine (Bey-tül Mukaddes"e) hizmetçi olarak adadı.Bu hususu Kur'an-ı Kerim şöyle beyan ediyor: İmran"ın zevcesi şöyle demişti: Ey Rabbim! Karnımdaki bu bebeği hür olarak sana adadım. Sen onu benden kabul buyur. Muhakkak ki, sen her şeyi işiten ve bilensin. (İmran'ın zevcesi) çocuğu doğurunca Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bildiği halde: Ey Rabbim! Onu kız doğurdum. (Mabede hizmet için) erkek kız gibi değildir. Ben onun adını Meryem (Allah kulu) koydum. Ben onu ve zürriyetini kovulmuş şeytanın şerrinden sana sığındırıyorum dedi.
>>Hz .İsa'nın Doğum Günü<<
Bunu üzerine; Rabbi onu güzel bir kabul ile kabul buyurdu ve onu iyi bir şekilde yetiştirdi ve (eniştesi) Zekeriya peygamberi de ona kefil (himayesine memur)kıldı.
Zekeriya ne zaman onun bulunduğu mihraba girdiyse, yanında yiyecek buldu: Ey Meryem! Bu sana nereden geliyor? dedi. O da: Bu Allah tarafındandır. Şüphe yok ki Allah dilediğini hesapsız olarak rızıklandırır dedi.
Hatırla ki, bir vakit melekler şöyle demişti: Ey Meryem! Allah hakikaten seni seçti, seni pak ve tertemiz kıldı. Ve seni alemlerin (o zamanın) kadınlarına üstün kıldı. [1]
Hz. İsa'nın (a.s) Veladeti
Artık bu mukaddes hanımefendi erginlik çağına ulaşmış ve Allah yolunda gösterdiği halis sadakatten dolayı zamanının en seçkin ilahi kadını olmuştu. Ama bir gün hiç beklemediği bir anda Allah Teala"nın en kutsal meleklerinden olan Hz. Cebrail, güzel yüzlü bir delikanlı suretinde karşısına dikilecek ve kendisine, Allah Teala"nın Hz. İsa (a.s)"ı ondan dünyaya getirmeyi irade ettiğini müjdeleyecekti.
Allah Teala şöyle buyuruyor:
Ey Resulüm! Kitapta Meryem"i de an. Hani o (ibadet için) ailesinden ayrılıp doğuda bir yere çekilmiş, sonra onlara karşı kendine bir perde edinmişti. Nihayet biz ona Cebrail"i gönderdik de kendisine bir düzgün insan şeklinde göründü.
Meryem ona: Doğrusu ben senden Rahman"a sığınırım. Eğer sakınan bir kimse isen dedi.
Cebrail: Ben sana temiz bir oğlan hibe etmek için, Rabbinin gönderdiği bir elçiyim dedi.
Meryem: Benim nasıl oğlum olur? Bana bir insan dokunmamıştır, ben iffetsiz de değilim dedi.
Cebrail: Evet işte dediğin gibidir. Ancak Rabbin buyurdu ki; Bu (baba olmaksızın çocuk vermek), bana çok kolaydır. Hem bunu insanlara kudretimize delalet eden bir âlâmet ve tarafımızdan bir rahmet yapacağız. Zaten (ezeldeki takdirimiz de) bu iş olup bitmiştir.
Nihayet (Cebrail"in üfürmesiyle) Meryem ona (İsa"ya) hamile kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi.
Doğum zamanı gelince, doğum sancısı onu bir hurma dalının yanına götürdü. (Halkın dedikodularını nazara alarak) Keşke, bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım dedi.
Bu esnada Çocuk Meryem"in altından ona şöyle seslendi: Sakın üzülme Rabbin senin alt yanında bir su arkı yarattı. Hurmanın da dalını kendine doğru silkele. Devrilmiş taze hurmalar üzerine dökülsün. Artık ye, iç gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen: Ben Rahman Allah"a oruç (susmak) adadım. Artık hiçbir insanla konuşmayacağım de.
Sonra İsa"yı taşıyarak kavmine getirdi. Onlar: Ey Meryem! Doğrusu sen acayip bir şey (babasız çocuk) getirdin. Ey Harun"un kız kardeşi! Ne baban kötü bir insandı, ne de annen iffetsizdi dediler.
Bunun üzerine, Meryem (kendilerine cevap vermek için) çocuğa işaret etti.
Onlar: Biz beşikteki çocukla nasıl konuşuruz? dediler.
Allah'ın bir mucizesi olarak o çocuk: Ben gerçekten Allah'ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı. Nerede olursam beni mübarek kıldı. Sağ olduğum müddetçe bana namaz ve zekatı emretti. Bana, anama iyilik yapmamı da emretti. Beni zorba ve bedbaht etmedi. Doğduğum gün, öleceğim gün ve sağ olarak dirileceğim gün bana selam olsun! [2] dedi.
Hz. İsa"nın sözleri onları şaşkına çevirdi. Bu büyük ayet (ilahi nişane) onların Hz. Meryem"e karşı iftira ve kötü zanlarını giderdi ve Hz. İsa"nın Allah"ın kudretiyle babasız dünyaya geldiğini ve gelecekte yüce bir makam sahibi olacağını anladılar.
Hz. Cebrail Hz. Meryem ile konuşurken bir de ona şu müjdeyi vermişti: Bir de ona kitap ve hikmeti, Tevrat ve İncil"i öğretecektir. O İsrailoğulları"na resul olarak şöyle diyecektir: Ben Rabbinizden bir mucize ile size geldim. Çamurdan kuş heykelini yaparım. Ona üflediğimde Allah"ın izniyle kuş olur. Allah"ın izniyle âmâ ve abrası iyileştiririm. Ölüleri diriltirim. Evlerinizde yediklerinizi ve stok ettiklerinizi size haber veririm. Eğer inanıyorsanız, sizin için bunda bir ayet vardır. Elimdeki Tevrat"ı doğrulayıcı olarak ve size daha önce haram kılınmış bazı şeyleri helal kılmak için, Rabbinizden bir mucize ile size geldim. Artık Allah"tan sakının ve bana itaat edin. [3]
Hz. İsa"nın Peygamberliği
Böylece Allah Teala, peygamberliğini ispatlayarak insanları dalaletten kurtarması için, Hz. İsa"ya kitabı (İncil"i), ölüyü diriltme ve çaresiz hastalara şifa verme gibi mucizeler verdi.
İsa (a.s), Yahudiler"in dünya düşkünleri tarafından Hz. Musa"nın şeriatına sokulan hurafelere karşı mücadele etmeye başladı. Bunun üzerine, Yahudiler Hz. İsa"ya karşı komplo kurup, fitne çıkarmaya başladılar.
Yahudiler"in önderleri makamlarını korumak amacıyla, Hz. İsa"yı öldürme kararı aldılar. Allah peygamberini onların gözünden sakladı, O"nu öldürmeye gittiklerinde, Allah"ın onları yanıltması sonucu Hz. İsa"ya benzeyen birini çarmıha gerdiler ve böylece Hz. İsa"yı öldürdüklerini sandılar.
Bu hakikat Kur"an-ı Kerim"de şöyle gelmiştir: Oysa, onu öldürmediler ve çarmıha germediler. Yalnızca kendilerine bir benzetme yapıldı (Onlardan biri İsa şeklinde göründü ve öldürüldü). Onda ihtilaf edenler bu hususta şüphe içindedirler. Onların bu olaya ait bir bilgileri yoktur, ancak kuru bir zan peşindedirler. Onu gerçekten öldürmemişlerdir. Aksine Allah, onu kendi katına yükseltti. Allah azizdir ve hakimdir. [4]
Demek ki, Haç mevzusu, bu ulu peygambere isnat edilen mantık dışı iftiralar ve günümüzdeki Hıristiyanlar"ın, Hz. İsa (a.s)"ın, insanları cehennemin azabından kurtarmak için onların yerine asıldığı inançları, temelsiz bir iddiadan öte değildir.
Hz. İsa Allah"ın Peygamberi ve kuludur. Bu gün Hıristiyanlar"ın elinde bulunan bazı İnciller"den İsa"nın (a.s) daima kendini Allah"ın kulu olarak tanıttığı ve halkı tevhide davet ettiği anlaşılmaktadır. [5]
Hz. İsa (a.s), asla ilahlık iddiasında bulunmamıştır. Hıristiyanlar"ın onun Allah olduğuna inanmaları kendi uydurdukları hurafelerdendir.
Hz. İsa şöyle buyuruyordu: Benim ve sizin Rabbiniz tek Allah"tır. O"na tapın, doğru yol budur. [6] Meryem oğlu Mesih sadece elçi idi. Ondan önce onun gibi nice elçiler gelip geçtiler. Annesi çok doğru bir kadın idi. İkisi de (diğer insanlar gibi) yemek yerlerdi. [7]
Hz. İsa"dan sonra onun dini asaletini kaybetti, semavi olan İncil, tahrif edildi. Günümüzdeki Markos, Yuhanna, Luka ve Matta İncili gibi İnciller semavi kitaplar değillerdir.
Günümüz Hıristiyanlar"ı arasında yaygın olan İsa (a.s) hakkındaki inançlar, şirkten öte bir şey değildir. Bu inançlardan önemlileri şunlardır:
1- İsa (a.s), Allah"ın zatından ayrılmıştır. O mahluk değildir. Allah"ın oğlu diye adlandırılır. [8]
2- Hz. İsa, insan idi, ama Allah ona hulul etmiş yerleşmişti. [9]
3-Hz. İsa insan şekline girmiş Allah"ın kendisidir.
Bu görüşler (inançlar) akıl ve mantıkla bağdaşmayan şeylerdir.
Kur"an-ı Kerim şöyle buyuruyor:
Allah, Meryem"in oğlu Mesih"tir diyenler muhakkak kafir olmuşlardır. De ki: Allah Meryem"in oğlu İsa"yı anasını ve yeryüzünde olan her şeyi yok etmeyi dilerse, kim ona karşı koyabilir? Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkiyet ve hükümranlığı Allah"ındır; dilediğini yaratır. Allah her şeye kadirdir. [10]
Hz. İsa (a.s)"a ait mucizelerden biri de ona ve havarilerine (ashabına) Allah katından maidenin (rızk sofrasının) inmesidir.
Kur"an-ı Kerim bu hususu şöyle beyan ediyor: Bir vakit havariler: Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi? demişlerdi.
İsa da: Eğer mü"minseniz (Allah"a ve benim peygamberliğime inanmışsanız), Allah"tan korkun demişti.
Havariler: Biz istiyoruz ki, hem ondan yiyelim, hem kalplerimiz yatışsın, hem senin bize doğru söylediğini bilelim, hem de ona (mucizeye) şahitlik edenlerden olalım demişlerdi.
Meryem oğlu İsa: Ey Rabbimiz olan Allah"ım! Bize gökten bir sofra indir ki, bizim hem evvelimiz, hem de ahirimiz için bir bayram ve kudretinden bir mucize olsun. Bizi rızklandır sen rızk verenlerin en hayırlısısın diye dua etti.
Allah buyurdu ki: Ben o sofrayı size elbette indiririm. Fakat ondan sonra içinizden kim nankörlük ederse, artık onu alemlerden hiçbir kimseye yapmayacağım bir azap ile azaplandırırım. [11]
Allah"ın salat ve selamı o ulu peygambere olsun.
[1]- Al-i İmran: 35, 36, 37, 42
[2]- Meryem: 16. ayetten 33. ayete kadar
[3]- Al-i İmran: 48, 49, 50
[4]- Nisa: 157, 158
[5]- Markos İncili bab 2 bölüm 29
[6]- Ali İmran: 51
[7]- Maide: 75
[8]- Eski Kilise Tarihi c. 1 s. 224
[9]- Talim Nizamı Beyrut baskısı c. 2 s. 204
[10]- Maide: 17
[11]- Maide: 112, 110, 115
Filistin Halkının Çektiği Bütün Acıların Sorumlusu İngiltere'dir
Filistin Âlimler Birliği Sözcüsü şunu vurguladı: ‘Filistin halkının çektiği acılar, İngiliz hükümetinin yüz yıl önce Siyonist rejimi desteklemek için yayınladığı Balfour Deklarasyonu'ndan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle İngiltere, son yüz yılda Filistin milletine karşı işlenen tüm suçlardan sorumludur.
- El-Kudüs el-Arabi Gazetesi, İngiltere Başbakanı Rishi Sunak'ın, Filistinlileri Lahey Mahkemesi'nden Filistin topraklarının işgaline ilişkin yasal karar verme taleplerini engellemekle tehdit etmesinin ardından şunları yazdı: ‘İngiltere hala uluslararası kuruluşlarda ve topluluklarda Siyonist rejime siyasi ve siyasi olmayan mutlak desteğin kaynağıdır.
Sunak'ın tehdidi, onun 2023'ün başlarında Siyonist rejimi ziyaret edeceğinin açıklanmasıyla eş zamanlı olarak dile getirildi.’
Filistin Âlimler Birliği Sözcüsü Dr. Hafız el-Keremi, “Zayf ve Hivar” programında İngiltere’nin Filistinlilerin çabalarına karşı oy kullanması ve uluslararası çevrelerde Siyonist rejimi desteklemekle tehdit etmesi hakkında konuştu.
Hafız el-Keremi şunları söyledi: ‘Birkaç gün önce, Birleşmiş Milletler'de, Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi'nden Filistin topraklarının Siyonist rejim tarafından işgali ve bu bağlamda uluslararası yasaların ihlali hakkında görüş talebi de dâhil olmak üzere, birkaç karar taslağı oylandı.’
El-Keremi, sözde uluslararası toplum, Batı ve ABD’nin Siyonist rejimin destekçisi olması nedeniyle Filistin halkıyla ilgili birçok kararın uygulanmamasından duyduğu üzüntüyü dile getirdi.
Filistin tarafının talebi karşısında İngiltere'nin bahaneleri
Filistin Âlimler Birliği Sözcüsü şu ifadelerde bulundu: ‘Filistin halkının çektiği acılar, İngiliz hükümetinin yüz yıl önce yayınladığı Balfour Deklarasyonu'ndan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle İngiltere, Filistin şehirlerinin ve köylerinin yıkılması ve bölge halkının yerlerinden edilmesi gibi son yüz yılda bu insanlara karşı işlenen suçlardan sorumludur.
İngiliz hükümetleri her zaman Siyonist rejimi desteklemiştir. 1948'de Filistin'in üzerinde vesayeti olan muhafazakâr İngiliz hükümeti, Siyonist rejimin kurulmasına zemin hazırlamış ve bu rejime sınırsız destek sağlamıştır. Hal böyle iken, İngiliz hükümeti uluslararası hukuku desteklediğini ve tarafsız olduğunu iddia etmektedir.
Son dönemde yaşananlarla İngiltere siyasetinde büyük bir değişiklik oldu. Bunu, İngiltere hükümetinin başında Theresa May ile başlayan, ardından Boris Johnson ve Liz Truss'un yer aldığı bir grup muhafazakâr izledi. Sonuncusu ise Siyonist rejime desteğini gizlemeyen Rishi Sunak’tı ve bence İngiliz hükümetinin şu anki başkanları Siyonistlerin en büyük destekçilerinden biridir.’
İngiltere'nin iddialarının ifade özgürlüğü ile çelişkisi
Filistin Âlimler Birliği Sözcüsü sözlerine şöyle devam etti: ‘İfade özgürlüğü iddiasında bulunan İngiltere, iş Siyonist rejime gelince insanları baskı altına alıyor, onların görüşlerini bastırıyor. Örneğin, İngiliz üniversitelerinde okuyan genç Filistinlilerin, Siyonist rejimin ihlallerine ve suçlarına karşı konuşma, seminer ve grup faaliyetleri yapmalarına, bu faaliyetlerin antisemitizm olduğu ileri sürülerek izin verilmiyor.
İngiliz hükümeti, Siyonist rejimi boykot eden hareketleri, kurumları ve sendikaları suçlu ilan etmek için birçok yasa çıkarmaya çalışıyor ve bu, İngiliz politika sisteminde bir değişikliğe işaret ediyor. Çünkü İngiltere, bundan önce kendini uluslararası hukuktan yana, insan hakları ve ifade özgürlüğünü savunan bir ülke olarak sunarken, şimdi açıkça baskıcı bir ülke haline geldi.’
Sunak'ın işgal altındaki topraklara gerçekleştireceği ziyaret
El-Kerimi, İngiltere Başbakanı Rishi Sunak'ın 2023'ün başlarında işgal altındaki topraklara yapacağı ziyareti, özellikle mevcut hassas durumda ve Siyonist rejimde aşırılık yanlısı bir kabinenin kurulmasının gölgesinde, bu hükümetin sürekli eylemlerinin bir devamı olarak nitelendirdi.
El-Kerimi, işgalci rejimin kabinesini, hatta bazılarının Batı ülkelerine seyahat yasağı listesinde bulunan bir grup cani yerleşimcinin kabinesi olarak tanımladı ve Rishi Sunak’ın, işgalcilere desteğini göstermek ve Siyonist rejime sadakatini kanıtlamak için İngiltere'nin bütün kurumlarını kontrolünde tutan bir rejim olan bu gaspçı rejimi ziyaret edeceğini belirtti.
Türkiye'nin İran'dan Yaptığı Gaz İthalatı Yüzde 69,9 Arttı
Türkiye'nin doğalgaz ithalatı, ekimde geçen yılın aynı ayına göre yüzde 30,4 azalarak yaklaşık 3 milyar 238 milyon metreküp oldu. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun ekim ayına ilişkin "Doğalgaz Piyasası Sektör Raporu"na göre, ithalatın yaklaşık 2 milyar 381 milyon metreküpü boru hatlarıyla, 857 milyon metreküpü de sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) tesisleri aracılığıyla gerçekleştirildi. Bu dönemde, boru hatlarıyla yapılan doğal az ithalatı yaklaşık yüzde 21,2, LNG ithalatı yüzde 47,5 düşüş gösterdi. Toplam doğal gaz ithalatı da ekimde geçen yılın aynı ayına göre yüzde 30,4 azalarak yaklaşık 3 milyar 238 milyon metreküp oldu.
Ekimde en fazla doğalgaz ithalatı 948 milyon metreküple Rusya'dan yapılırken, bu ülkeyi 760 milyon metreküple Azerbaycan ve 671 milyon metreküple İran takip etti. Rusya'dan yapılan doğal gaz ithalatı yüzde 49,1, Azerbaycan'dan yapılan ithalat yüzde 0,1 azaldı, İran'dan ithalat ise yüzde 69,9 arttı./mehr
2022'de Amerika'da 6 bin Çocuk Silahlı Saldırı Kurbanı Oldu
Silahlı Şiddet Arşivi isimli sosyal araştırma kurumu yayınladığı bir raporda, 2022'de Amerika Birleşik Devletleri’nde 6 binden fazla çocuğun silahlı şiddet nedeniyle öldüğünü veya yaralandığını duyurdu.
Bu rapora göre, bu yıl 17 yaşın altındaki 6.023 Amerikalı çocuk silahlı çatışmalarda öldü veya yaralandı. Bu istatistik geçen yıl 5708 ölü ve yaralıydı.
Silahlı Şiddet Arşivi, bunun 2014'ten bu yana en yüksek rakam olduğunu açıkladı Bu sivil toplum merkezi, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki silah özgürlüğü nedeni ile silahlı şiddet hakkında veri toplamaya başladı.
Merkezin web sitesinin istatistiklerine göre, 2022'de 11 yaş ve altı en az 306 çocuk silahlı çatışmalarda hayatını kaybetti.
Ayrıca yaşları 12 ila 17 arasında olan 1323 çocuk çatışmalarda kurşunlanarak öldürüldü.
İstatistikler 2022'de vurularak öldürülen çocuk sayısını, 24 Mayıs'ta Teksas'taki Robb İlköğretim Okulu’nda öldürülen, tümü 11 yaşında veya daha küçük olan 19 öğrenciyi de içeriyordu.
Silahlı şiddetin en genç kurbanlarından biri, 24 Haziran'da Chicago'da kafasından aldığı kurşun yarası sonucunda hayatını kaybeden beş aylık Cecilia Thomas'dı.
Türkiye-Rusya-Suriye Görüşmesi: Şam İle 11 Yıl Sonra İlk Resmi Temas
Milli Savunma Bakanı Akar ve MİT Başkanı Fidan, Rusya Savunma Bakanı Şoygu, Suriye Savunma Bakanı Abbas ve iki ülkenin istihbarat başkanlarıyla Moskova'da bir araya geldi.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar beraberinde MİT Başkanı Hakan Fidan ile Moskova’ya gitti.
Bakan Akar beraberindeki Fidan ile sabah saatlerinde Esenboğa Havalimanı’ndan Rusya’ya hareket etti.
Akar ve beraberindeki Fidan’ın başkent Moskova’daki temaslarının sürdüğü belirtildi.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan, Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ve Suriye Savunma Bakanı Ali Mahmud Abbas ile iki ülkenin istihbarat başkanlarıyla Moskova'da bir araya geldi.
Milli Savunma Bakanlığı’ndan görüşmeye ilişkin yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan; Rusya Federasyonu Savunma Bakanı Sergey Şoygu ve Suriye Savunma Bakanı Ali Mahmud Abbas ile Rusya Federasyonu ve Suriye istihbarat başkanlarıyla Moskova’da bir araya gelmiştir.
Toplantıda Suriye krizi, mülteci sorunu ve Suriye topraklarında bulunan tüm terör örgütleri ile ortak mücadele çabaları ele alınmıştır.
Yapıcı havada geçen toplantının sonucunda Suriye’de ve bir bütün olarak bölgede, istikrarın temin edilmesi ve sürdürülmesi için üçlü formattaki toplantıların devamı konusunda mutabık kalınmıştır.
Rusya Savunma Bakanlığı: Rusya, Suriye ve Türkiye savunma bakanları Moskova'da görüştü
Rusya Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ise Rusya, Suriye ve Türkiye savunma bakanlarının Moskova'da bir araya gelerek Suriye krizinin çözüm yollarını tartıştıkları belirtildi.
“28 Aralık'ta Moskova'da Rusya Federasyonu, Suriye Arap Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti savunma bakanları arasında üçlü görüşme yapıldı. Suriye krizinin çözüm yolları ve sığınmacı sorunu, Suriye'deki aşırılık yanlısı gruplarla ortak mücadele çabaları ele alındı” denilen açıklamada ayrıca ‘toplantının ardından tarafların bu formatta yürütülen diyaloğun yapıcı nitelikte olduğunu ve Arap Cumhuriyeti ile bölgenin tamamındaki durumun istikrara kavuşturulmasının devamı için devam etmesi gerektiğini kaydettiği’ ifade edildi.
Reisi: Düşmanların İran'a Yönelik Azami Baskı Politikası Yenilgiye Uğradı
İslami İran Cumhurbaşkanı bu ülkede ortaya çıkan son kargaşa olaylarını "Ahzap savaşı" diye tanımlarken "Aldanmış olanlara kucağımız açık, ama muanidlere acımayız" dedi.
Cumhurbaşkanı Ayetullah Seyyid İbrahim Reisi bugün Tahran'da "Adsız şehidler"in cenaze töreninde yaptığı konuşmasında Hz Fatıma'nın (s.a.) şahadet yıl dönümü münasebetiyle başsağlığı dileğinde bulunarak "Düşüncesinde ve iradesinde ve de hedefi uğrunda yaptıklarında sadakatı olan kimse "sıddik" ve dürüsttür. Ona göre Fatıma-i Ethar, Sıddika-i Kübra tarihin etki bırakan değişimci büyük bir şahsiyettir" dedi.
Cumhurbaşkanı Reisi daha sonra, modern cahilliğin de eski cahilliğin geniş medya güçlerine sahip yeni bir şekli olduğunu ifade ederek "Hz Fatıma'nın(s.a.) mücadelesi insanları cahillikten kurtarma uğrundaydı" diye ilave etti.
Reisi daha sonra "Süper güçler ve sömürücüler özgürlük gibi aldatıcı sloganlarla inanları kandırarak halkları zelalet ve mutsuzluğa yöneltiyorlar" diye vurguladı.
Cumhurbaşkanı Reisi konuşmasının devamında, ülkede meydana gelen son fitne ve kargaşa olaylarına değinerek, bugelişmeleri islam tarihindeki Ahzap savaşına benzetti ve "Bu olaylar Ahzap savaşıydı. Bütün istikbar cereyanları var güçleriyle akın ettiler. Meydanda olmayanlar da psikolojik savaş yapıyorlardı. Onlar halkın umudunu elinden almaya ve İslami toplumu yolundan saptırmaya çalışıyorlardı. Ama hayal kırıklığına uğrayan yine kendileri oldular" diye ilave etti.
Ayetullah Reisi daha sonra "Aldanmış olanlara bugün kucağımız açık, ama muanid ve düşman olanlara acımayız" diye vurguladı.
Hz. Fatıma (sa) Hakkında Soru ve Cevaplar-1
Hz. Fatıma (sa) Hakkında Soru ve Cevaplar
S. 1- Hz. Fatıma (a.s)'ın kaç ismi vardı?
C. 1- Hz. Fatıma (a.s)'ın dokuz ismi vardı; o isimler şunlardır:
a) Fatıma.
b) Zehra.
c) Sıddıka. Mübareke.
d) Tahire.
e) Raziye.
f) Merziyye.
g) Zekiyye.
h) Muhaddise.
S. 2- Hz. Fatıma’nın ziyaret namesindeki zikrolan künyeleri nedir?
C. 2- Ümm'ül- Hasaneyn, Ümm-ü Ebiha, Ümm'ül- Eimme, Ümm'ül- Muminin, Ümm'ül- Muhsin.
S. 3- Hz. Fatıma'nın anne ve babasının isimleri nedir?
C. 3- Babasının ismi “Muhammed” (s.a.a), annesinin ismi ise “Hadice”dir.
S. 4- Hz. Fatıma (a.s) ne zaman ve nerede dünyaya geldi?
C. 4- Bi'set'in beşinci yılında Cemadissani'nin yirmisinde Cuma günü şafak sökmek üzereyken Mekke-i Muazzama'da dünyaya geldi.
S. 5- Hz. Fatıma dünyaya geldiğinde, kaç kişi Hz. Hadice'nin yardımına koştu ve onların isimleri ne idi?
C. 5- Hz. Fatıma doğduğunda, Beni Haşim kadınlarına benzer dört uzun boylu kadın Hz. Hadice'nin yanına gelerek onlardan biri şöyle dedi: “Ey Hadice! Biz Allah'tan taraf sana doğru gelmişiz, bir senin bacılarınız; ben Hz İbrahim'in eşi Sara’yım, bu da cennette seninle beraber olacak olan Asiye’dir, öbürü de Hz. Musa'nın bacısı Gülsüm’dür. Allah Teala, doğum yaptığında sana yardım etmek için bizi senin yanına göndermiştir.”[1]
S. 6- Hz. Fatıma'ya neden “Fatıma” diyorlar?
C. 6- Hz. Fatıma (a.s), her kötülükten beri, o ve Şiileri cehennem ateşinden uzak, yüce ilim ve kemalı diğer kimselerden ayrı olduğundan dolayı ona Fatıma denilmiştir. Fatıma “feteme” kökünden türeyip kesti ve ayırdı anlamına gelmektedir; “Fatım” kesen ve ayıran demektir.[2]
7- Hz. Fatıma'ya neden “Zehra” diyorlar?
C. 7- İmam Hasan Askerî (a.s. ) şöyle buyurmuştur: “Hz. Fatıma'ya “Zehra” denilmesinin sebebi şudur ki, her gün üç defa cemalinin nuru Hz. Ali'ye tecelli ediyordu.” [3]
S. 8- Hz. Fatıma'ya neden “Tahire” diyorlar?
C. 8- Hz. Fatıma'ya “Tahire” denilmesinin sebebi, her çeşit pislikten tertemiz olması ve nifas kanı görmemesinden dolayıdır.
S. 9- Hz. Fatıma'ya neden “Betul” diyorlar?
C. 9- Bir rivayette şöyle geçiyor: “Hz. Fatıma'ya “Betul” denilmesinin sebebi, adet (hayız) görmediği içindir. Nitekim Hz. Meryem'e de bundan dolayı “Betul” denilmiştir.”
S. 10- Hz. Fatıma'ya neden “Hura-yi İnsiyye” diyorlar?
C. 10- Hz. Resullullah (s.a.a) miraçlarının birinde göğe üruç ettiğinde (gittiğinde) cennet meyvelerinden yedi, Allah Tela o cennet yemeklerini Hz. Peygamber (s.a.a)’in sulbünde suya dönüştürdü, Hazret miraçtan yeryüzüne döndüğünde Hatice'yle yattı, böylece Hz. Fatıma'nın nuru Hz. Hatice'nin rahminde yer aldı. Bundan dolayı Hz. Fatıma'ya “Hura-yi İnsiyye” (yani insan cinsinden olan huri) denildi.
S. 11- Hz. Fatıma'nın ismi Allah Teala'nın hangi isminden iktibas edilmiştir?
C. 11- “Fatır” isminden iktibas edilmiştir.
S. 12- Hz. Fatıma’ya göklerde ne diyorlar?
C. 12- “Nuriye”, “Semaviye” ve “Haniye” diyorlar.
S. 13- Hz. Fatıma’ya neden “Haniye” diyorlar?
C. 13- Ona “Haniye” denilmesinin sebebi, kocası ve çocuklarına şefkatli ve merhametli olduğundan dolayıdır.
S. 14- Hz. Fatıma (a.s) hangi açıdan Resulullah (s.a.a) 'e en çok benziyordu?
C. 14- Hz. Fatıma (a.s), konuşma ve yürüme açısından Hz. Peygamber (s.a.a)'e herkesten daha çok benziyordu.
S. 15- “Ümmü Ebiha”nın manası nedir ve bu lakabı kim Hz. Fatıma'ya vermiştir?
C. 15- “Ümmü” kelimesi, anne manasına gelmesinden ilave esas ve kök anlamına da gelmiştir. Nitekim Mekke'ye “Ümm'ül- Kura” ve şaraba “Ümm'ül- habais” diyorlar. Binaenaleyh “Ümm-i Ebiha”; nübüvvet ve velayetin esası, kökü ve mazharı manasınadır.[4] Şüphesiz Hz. Fatıma imamet ve velayet meyvelerini yetiştiren gölgeli bir ağaçtı. Bu lakabı Hz. Resulullah (s.a.a) değerli kızına vermiştir, gerçekten onun şanına layık bir lakaptır.[5]
S. 16- Hz. Fatıma (a.s) kaç yaşında ve kiminle birlikte Medine'ye hicret etti?
C. 16- Sekiz yaşında Hz. Ali'yle birlikte Mekke'den Medine'ye hicret etti.
S. 17- Hz. Ali ile Hz. Fatıma hangi tarihte evlendiler?
C. 17- Hicretin 2. Yılı Zihicce'de (bazı rivayetlere göre Zihicce'nin 6. günü) evlendiler.
S. 18- Hz. Fatıma'nın mihriyesi ne kadardı?
C. 18- Hz. Resulullah (s.a.a) Hz. Fatıma'ya şöyle buyurdu: “Senin nikahını Ali'ye kıydım, mihriyen 480 dirhem (400 miskal gümüş) kararlaştırıldı.”
Hz. Ali (a.s) bu miktar parayı zırhını (savaş elbisesini) satarak hazırlamıştı.
S. 19- Hz. Fatıma'nın çeyizi ne idi?
C. 19- Hz. Fatıma'nın cehiziyesi şunlardı:
1- Bir beyaz gömlek.
2- Büyük bir başörtüsü.
3- Hayber malı siyah bir kadife (siyah aba).
4- Hurma lifinden olan yaslanmak için bir yastık.
5- İki adet Mısır malı yorgan.
6- Kuru otla doldurulmuş dört adet yastık.
7- Yünden olan ince bir perde.
8- Bahreyn köylerinin dokumalarından olan hasır.
9- İki adet saksı testi.
10- Bir adet saksı ibrik.
11- Bir adet el değirmeni.
12- Bir adet bakır leğen.
13- Su getirmek için deriden yapılan bir kırba.
14- Suyu serinletmeye mahsus olan bir tulum.
15- Saksıdan olan bir adet kase.[6]
S. 20- Hz. Fatıma'nın kaç çocuğu vardı?
C. 20- Beş çocuğu vardı: Hasan, Hüseyin, Zeyneb, Ümmü Gülsüm, Muhsin.
S. 21- “Fedek” nedir ve onunla ilgili ayet hangi surede geçmiştir?
C. 21- Fedek, Medine'nin 140 km. uzaklığında vaki olan, Hayber'in çok verimli, sulu, hurmalıklı ve bayındırlı bir köyü idi. Fedek Yahudilerin elinde idi, hicretin yedinci yılında Müslümanlar Peygamber'in önderliğiyle Hayber'i fethettiklerinde Yahudiler savaşmaksızın orayı Hz. Peygamber'in ihtiyarına bıraktılar. Artık o zamandan sonra Fedek Peygamber'in şahsı mülkü oldu. “Ve ati ze'l kurba hakkahu” [7] (Akrabaya hakkını ver) ayeti nazil olduğunda Hz. Peygamber (s.a.a) Fedek'i Hz. Fatıma'ya bağışladı.
S. 22- Hz. Resullulah'ın vefatından sonra kim Fedek'i tasarruf etti?
C. 22- Ebu Bekir Fedek'i tasarruf etti ve Hz. Fatıma'nın işçilerini aradan çıkardı.
S. 23- Hz. Fatıma, Fedek'in kendi mülkü olduğunu ispatlamak için kimi şahit gösterdi?
C. 23- İlk önce Hz. Peygamber'in, cennetle kendisini müjdelediği muhterem bir kadın olan “Ümm-i Eymen”i, daha sonra Hz. Ali'yi şahit gösterdi.
S. 24- Kim, Hz. Fatıma'nın Fedek'e malikiyet senedini yırttı?
C. 24- İkinci Halife (Ömer) yırttı.
S. 25- Hz. Fatıma (a.s), hangi savaşta cephede hazır olup Hz. Peygamber (s.a.a) için biraz ekmek götürdü?
C. 25- Handek savaşında.
S. 26- Hz. Fatıma (a.s. ) açısından kadın için en iyi sıfat nedir?
C. 26- Hz. Fatıma (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kadınlar için en iyi sıfat, onların namahrem erkekleri görememeleri, namahrem erkeklerin de onları görmemesidir.”
S. 27- “Mushaf-ı Fatime” nedir ve kimin eliyle yazılmıştır?
C. 27- İmam Sadık (a.s. ) şöyle buyurmuştur: “Fatıma (aleyha selam) bir mushaf hatıra bıraktı, o mushaf Kur’ân değildir; ama Allah Teala'nın Hz. Fatıma'ya ilham ettiği ve Hz. Ali (a.s) vasıtasıyla da yazılan sözlerdir.” [8]
S. 28- Hz. Fatıma(a.s)ın, yirmi yıl Kur’ân'dan başka bir söz söylemeyen hizmetçisinin ismi nedir?
C. 28- Fizze (r.a) idi.
S. 29- Hz. Fatıma'nın cennette Allah Teala'dan istediği şey nedir?
C. 29- Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Fatıma cennete girdiğinde Allah Teala ona şöyle buyuracaktır: Ey Fatıma! Sana bağışta bulunmam ve seni hoşnut etmem için dilediğin şeyi benden iste.
Fatıma (a.s) şöyle arz edecektir: Allah'ım! Sen benim ümidimsin, ümidimden daha yücesin! Senden isteğim benim ve ailemin dostlarını cehennem ateşinde cezalandırmamandır.
Allah Teala bu söz üzerine ona şöyle buyuracaktır; Ey Fatıma! İzzet ve celalime ant olsun ki, yer ve gökler yaratılmadan iki bin yıl önce, senin ve ailenin dostlarını cehennem ateşiyle cezalandırmayacağıma dair kendime yemin etmişim.” [9]
S. 30- Hz. Fatıma (a.s. ), namaz ve zekatın felsefesi hakkında ne buyurmuştur?
C. 30- Hz. Fatıma (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ey Müslümanlar bilin ki; bu semavi kanunlar sizlerin saadet ve tekamülünüz için inmiştir. Namaz, Allah huzurunda secdeye kapanmanız ve azamet dergahında huzu göstermeniz içindir. Zekat da kalplere muhabbet, insan severlik, merhamet ve iyilik severliğin yerleşmesi ve servetinizin artması içindir.”
S. 31- Hz. Fatıma, ahkamın (oruç, adalet, hac, cihad, iyiliğe emretmek ve kötülükten sakındırmak) felsefesi hakkında ne buyurmuştur?
C. 31- Hz. Fatıma (a.s) ahkamın felsefesi hakkında şöyle buyurmuştur:
“Oruç ihlasın sağlamlaşması, hac dinin ayakta durması, adalet kalplerin kaynaşması (toplumda eşitlik ve düzenin korunması), cihad İslam'ın izzeti, küfür ve nifak ehlinin zillete düşmesi, iyiliğe emir ve kötülükten nehiy etmek ise insanların ıslahı için farz kılınmıştır.” [10]
S. 32- Umeys kızı Esma kimdir?
C. 32- Umeys kızı Esma, Cafer-i Tayyar'ın hanımı idi, takriben on beş yıl Habeşistan'da onunla yaşamış ve o şehit olduktan sonra Ebu Bekir'le evlenmiştir. Muhammed bin Ebu Bekir bu evliliğin neticesidir.
S. 33- Beyt'ül- Ahzan nedir ve kimin eliyle yapılmıştır?
C. 33- Hz. Ali (a.s), Medine'nin ileri gelenlerinin; “Ya Ali! Fatıma'dan iste ki Hz. Peygamber'in musibetinde gece veya gündüz ağlasın.” demeleri üzerine Medine'de halkın evlerinden uzak olan Baki mezarlığında bir (gölgelik) yaptı ve onu “Beyt'ul- Ahzan” yani (Gamlar Evi) adlandırdı.
S. 34- “Bekkaun” (çok ağlayanlar) kimlerdir?
C. 34- İbn-i Babeveyh, sahih bir senetle şöyle rivayet etmiştir: Bekkaun (çok ağlayanlar) beş kişi idi:
1) Hz. Adem (a.s).
2) Hz. Yakup (a.s).
3) Hz. Yusuf (a.s).
4) Hz. Fatıma (a.s).
5) İmam Seccad (a.s).
S. 35- Hz. Fatıma'nın faziletlerinden bazılarını açıklayın?
C. 35- Hz. Fatıma (a.s), haklarında tathir ayeti (Ahzab/33 ) nazil olan Al-i Aba'dan ve mübahale olayına katılanlardan biridir. O, on bir İmam'ın annesi ve Resulullah'ın neslinin kıyamete kadar onun ve evlatlarının nesliyle devam edecek olan yadigarıdır. Hz. Fatıma iki cihanın kadınlarının serveri ve Hz. Resulullah'a herkesten daha çok benzeyendi. Onun ahlak ve yaşam tarzı Resulullah'ın ahlak ve yaşam tarzını anımsatıyordu. Resulullah (s.a.a) Hz. Fatıma'yı çok öpüyordu, cennet kokusunu almak istediğinde onu kokluyor ve şöyle buyuruyordu: “Fatıma, bedenimin bir parçasıdır, herkesten bana daha azizdir, onu hoşnut eden beni hoşnut etmiştir, ona zulüm yapan bana zulüm yapmıştır.” [11]
S. 36- Hz. Fatıma'nın hayatı haç döneme ayrılır?
C. 36- İki döneme ayrılır:
1- Babası ve eşiyle birlikte olduğu dönem.
2- Babasının vefatından sonraki bir kaç aylık dönem.
S. 37- Hz. Fatıma (a.s) ne zaman ve nerede şahadete erişti?
C. 37- Hz. Fatıma (a.s), hicretin 11. Yılı Cemade'l ula'nın on üçüncü veya on beşinci (bir kavle göre Cemadissani'nin üçüncü) günü, akşamla yatsı namazı arası Medine-i Münevvere'de şahadete erişti.
S. 38- Hz. Fatıma (a.s) kaç yaşında şahadete erişti?
C. 38- On sekiz yaşında; 28, 30 ve 35 yaşlarında diyenler de olmuştur.
S. 39- Hz. Fatıma'nın şehit olmasının sebebi ne idi?
C. 39- İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “Hz. Fatıma (a.s) şahadete erişmesinin sebebi şudur: İkinci halifenin kölesi olan Konfuz, onun emriyle elindeki kılıcın kınıyla Hz. Fatıma'ya ağır bir darbe vurdu, bu darbenin sonucu oğlu Muhsin sıkt oldu (düşük yaptı) ve ağır bir şekilde hastalandı, hasta yatağına düştüğünde, ona zulüm yapan kimselerin onu ziyaretine gelmesine izin vermedi. [12]
S. 40- Hz. Fatıma'nın kefeninin kenarlarına ne yazılmıştı?
C. 40- Nakl olan rivayete göre, Kesir bin Abbas, Hz. Fatıma'nın kefeninin kenarlarına şu cümleyi yazdı: “Teşhedu en lailahe illellah ve enne Muhammed'en resulullah” (Fatıma -a.s- Allah'tan başka bir İlahın olmadığına ve Muhammed'in O'nun elçisi olduğuna şahadete ediyor.)[13]
S. 41- Hz. Fatıma'nın cenazesine kaç kişi namaz kılıp onu teşyi etti?
C. 41- Gecenin bir zamanında Hz. Ali (a.s), İmam Hasan, İmam Hüseyn, Ammar, Mikdad, Akil, Zübeyr, Ebuzer, Selman, Bureyde ve Beni Haşim'den olan bir kaç özel kişi Hz. Fatıma'nın cenazesini evden dışarı çıkarıp namazını kıldılar, daha sonra gece yarılarında onu toprağa verdiler.
S. 42- Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma'nın kabirinin tanınmaması için ne yaptı?
C. 42- Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma'nın kabrinin etrafında, kabrin tanınmaması için yedi, bir rivayete göre ise kırk sembolik kabir yaptı.
S. 43- Hz. Fatıma'nın vasiyetnamesinin içeriği ne idi.?
C. 43- Hz. Ali (a.s), örtüyü Hz. Fatıma'nın yüzünden kaldırdığında, onun başucunda bir mektup olduğunu gördü, içerisinde şöyle yazılmıştı:
“Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla. Bu, Resulullah'ın kızı Fatıma'nın vasiyetidir. Fatıma, Allah'tan başka bir İlahın olmadığına, Muhammed (s.a.a) 'in O'nun kulu ve elçisi, cennet ve cehennemin hak ve kıyametin kopmasında şüphe olmadığına ve Allah'ın ölüleri dirilteceğine şahadet ediyor. Ey Ali! Ben Peygamber'in kızı Fatıma'yım, Allah Teala, dünya ve ahrette seninle beraber olmam için beni seninle evlendirdi; sen diğerlerinden bana daha layıksın; geceleyin bana gusül ver, beni kefenle, bana namaz kıl, hiç kimseye haber vermeden beni toprağa ver; seni Allah'a ısmarlıyor ve çocuklarıma kıyamete dek selam gönderiyorum.”[14]
S. 44- Hz. Fatıma'nın kabri nerededir?
C. 44- Hz. Fatıma'nın kabrinin nerede olduğu tam kesin değildir. Bununla birlikte büyük bir ihtimalle şu üç yerden birindedir:
a) Hz. Peygamberi (s.a.a) 'in kabrinin kenarında.
b) Baki mezarlığında.
c) Mescid'un- Nebi'de; Hz. Peygamber'in kabri ile minberi arasında.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] - Beyt'ül- Ahzan; Şeyh Abbas-i Kummi.
[2] - Bir rivayette; "Fatıma'ya Fatıma denilmesinin sebebi, kıyamet günü Şiilerini ateşten alıkoyacağından dolayıdır." diye geçmektedir.
[3] - Beyt'ül- Ahzan; şeyh Abbas-i Kummi.
[4] - Büyük bir ihtimalle, Ümmü Ebiha; "Babasının anası" anlamınadır. Çünkü babasına, hizmet açısından analık yapmıştır.
[5] - Çehardeh Ahter-i Tabnak, s. 75; A. Bircendi.
[6] - Beyt-ül Ahzan.
[7] - İsra/ 26.
[8] - Beyt'ül- Ahzan; şeyh Abbasi Kummi.
[9] - Beyt'ül- Ahzan" Şeyh Abbasi Kummi.
[10] - A' yan'uş- Şia, c. 1, s. 316.
[11] - Beyt’ul- Ahzan; şeyh Abbas-i Kummi.
[12] - Beyt'ül- Ahzan; Ş. Abbasi Kummi. (Gece defnedilmesini ve onların kendisine namaz kılmamalarını da vasiyet etmiştir.)
[13] - Beyt’ul- Ahzan; Ş. Abbasi Kummi.
[14] - Beyt'ül- Ahzan; Şeyh Abbas-i Kummi.
Kur'an Ayetlerinde Hz. Fatıma
Bütün dünya, Hz. Peygamber'in (s.a.a) neslinin kızı Fatıma aracılığıyla devam ettiğini biliyor...
Kur'ân-ı Kerim, bazı insanları övmüş, konumlarına ve hak uğruna yaptıkları fedakârlığa yönelik bir onurlandırma olarak gece gündüz okunan ayetlerinde onlardan söz ederek hatıralarını ölümsüzleştirmiştir.
Yüce Allah'ın, ulu kitabında özel olarak andığı, üstün konumlarına ve faziletlerine değindiği kimseler arasında Hz. Peygamber'in (s.a.a) Ehlibeyt'i de vardır. Tarihçiler ve tefsir bilginleri, birçok ayetlerin onları övmek üzere indiklerini söylemişlerdir. Ayrıca birçok surede, hayat çizgilerinin doğruluğunun, karakterlerinin güzelliğinin bir göstergesi olarak onlardan övgüyle söz edilmiş ve insanlara, onları örnek almalarına ilişkin bir çağrı yöneltilmiştir.
Risalet Kevseri Hz. Zehra (a.s)
Kevser; bol hayır demektir. Dolayısıyla bu kavram, yüce Allah'ın peygamberi Hz. Muhammed'e (s.a.a) bahşettiği bütün nimetleri kapsamaktadır. Fakat Kevser Suresi'nin son ayetiyle birlikte surenin iniş sebebine ilişkin açıklamalar içeren rivayetleri ele aldığımız zaman, bu bol hayrın, neslin çokluğu ve devamıyla ilgili olduğunu açık bir şekilde görürüz.
Bütün dünya, Hz. Peygamber'in (s.a.a) neslinin kızı Fatıma aracılığıyla devam ettiğini biliyor. Hz. Resulullah'ın (s.a.a) birçok hadisinde de buna açıkça işaret edilmiştir.
Müfessirler bu bağlamda şöyle bir olayı rivayet ederler:
"As b. Vail, Kureyş kabilesinin ileri gelenlerine şunları söylüyordu: Muhammed'in soyu kesiktir; kendisinden sonra yerine geçecek oğlu yoktur; o öldüğü zaman kimse ondan söz etmeyecek ve siz de ondan kurtulmuş olacaksınız."(1)
İbn. Abbas'ın ve müfessirlerin genelinin görüşü budur.(2) Fahreddin er-Razî, müfessirlerin "Kevser" kelimesinin anlamı hakkında ihtilâf ettiklerini söylemesine rağmen, şunu da ifade etmektedir:
Üçüncü görüş: Kevser; evlâtların çok olması demektir... Çünkü bu sure, Peygamberimizin (s.a.a) erkek çocuklarının olmamasını bir kusur olarak görenlere cevap mahiyetinde nazil olmuştur. Dolayısıyla kastedilen anlam şudur: Allah ona bir nesil verecek ve bu nesil zaman durdukça devam edecektir.
Sonra şunları söyler:
Şöyle bir bakın! Ehlibeyt'ten nicesi öldürüldü?! Bununla beraber dünya Hz. Resul'ün (s.a.a) soyuyla doludur. Peki Ümeyyeoğulları'ndan geriye fark edilen kimse kaldı mı?! Bakın bakalım! Oysa Ehlibeyt arasında Bâkır, Sadık, Kâzım, Rıza ve Nefs-i Zekiye gibi nice büyük âlimler var!(3) Mübahele (Lânetleşme) Ayeti,(4) Hasan ve Hüseyin'in Hz. Peygamber'in (s.a.a) oğulları olduklarını göstermektedir. Öte yandan Peygamberimizden (s.a.a) aktarılan çok sayıdaki rivayette, yüce Allah'ın bütün peygamberlerin zürriyetlerini, onların kendi sulbünden var ettiği, son Peygamber'in (s.a.a) zürriyetini ise Ali b. Ebu Talib'in (a.s) sulbünden var ettiği vurgulanmaktadır.(5) Sahih hadis kaynaklarında Peygamberimizin (s.a.a) Hasan b. Ali (a.s) hakkında şöyle dediği rivayet edilmektedir:
"Şu benim oğlum seyyittir. Belki de Allah onun aracılığıyla iki büyük grubu barıştıracaktır."(6)
İnsan Suresi'nde Hz. Zehra (a.s)
Hasan ve Hüseyin hastalanmışlardı. Resulullah (s.a.a), birtakım insanlarla beraber onlara hasta ziyaretinde bulundu. Dediler ki:
"Ey Ebu'l Hasan! İki oğlunun iyileşmesi için bir adak adasan olmaz mı?"
Bunun üzerine Ali, Fatıma ve Fizze (cariyeleri), Hasan ve Hüseyin iyileşecek olurlarsa üç gün oruç tutacaklarını adadılar. Derken Hasan ve Hüseyin iyileştiler. Ancak evde yiyecek bir şeyleri yoktu. Ali (a.s) Hayber Yahudilerinden Şem'un'dan üç sa' arpa borç aldı. Fatıma (a.s) bir sa'ını öğüttü. Sonra bundan aile fertlerinin sayısı kadar beş ekmek yaptı. İftarlarını açmak üzere ekmekleri önlerine koydular. Tam o sırada bir dilenci kapıya geldi ve şöyle dedi:
"Ey Muhammed'in Ehlibeyt'i! Selâm üzerinize olsun. Ben bir Müslüman yoksulum. Bana bir şeyler yedirin ki, Allah da size cennet sofralarından yedirsin."
Bunun üzerine yiyeceklerini ona verdiler ve içtikleri sudan başka hiçbir şey yemeden sabahladılar ve ertesi günü de oruçlu geçirdiler. Akşam olup yemeği önlerine koydukları zaman, kapılarına bir yetim geldi. Bu sefer yiyeceklerini ona verdiler. Üçüncü günde de kapılarına bir esir geldi. Ona da diğerlerine yaptıkları gibi muamele gösterdiler. Sabah olunca, Hz. Ali (a.s) Hasan ve Hüseyin'in elinden tutarak Resulullah'ın yanına götürdü. Resulullah (s.a.a) onların açlıktan kuş yavrusu gibi titrediklerini görünce, şöyle dedi:
Sizin bu hâlinizin beni ne kadar da etkiledi, rahatsız etti!
Hemen kalktı ve onlarla birlikte Fatıma'nın yanına gitti. Fatıma mihrabında karnı sırtına yapışmış hâldeydi. Gözleri kaymıştı. Bu durum Hz. Peygamber'i (s.a.a) çok etkiledi. Bu sırada Cebrail geldi ve şöyle dedi:
"Al bu sureyi, ey Muhammed! Rabbin Ehlibeyt'inden dolayı seni kutluyor."
Ardından sureyi okudu.(7)
Şu hâlde Fatıma (a.s), yüce Allah'ın, kâfur kokulu kâselerden içen iyilerden olduğuna, verdikleri sözü tutan, kötülüğü kapsayıcı olan bir günden korkan, isteği olmasına rağmen yiyeceğini başkalarına veren, kendi ihtiyaçları olmasına rağmen başkalarını kendilerine tercih eden, sırf Allah rızası için yoksulları yediren, onlardan bir karşılık veya teşekkür beklemeyen, Allah için her türlü zorluğa sabreden...
Allah'ın, kendilerini bu haşin ve şiddetli günün şerrinden koruduğu, kendilerini sevinç ve neşeyle karşıladığı, sabretmelerinden dolayı kendilerine cennet ve ipekler bahşettiği kimselerden olduğuna tanıklık ettiği biridir.(8)
Tathir Ayeti'nde Hz. Zehra (a.s)
Hz. Peygamber (s.a.a) Ümmü Seleme'nin (r.a) evinde bulunduğu bir sırada, Tathir Ayeti nazil oldu. Torunları Hasan ve Hüseyin'i bağrına basmış, babalarını ve annelerini yanına almış ve bir örtünün altına girmişlerdi. Böyle yapmakla Hz. Peygamber (s.a.a) onları diğerlerinden ve eşlerinden ayırmış oluyordu. Onlar bu hâlde iken Tathir Ayeti nazil oldu:
"Allah ancak siz Ehlibeyt'ten her türlü kötülüğü uzak tutmak ve sizi tertemiz kılmak ister."(9)
Hz. Peygamber (s.a.a) ayetin sırf onlara özgü olduğunu belirtmek hususunda bununla da yetinmedi, ellerini örtünün altından çıkarıp göğe doğru açtı ve şöyle dedi:
"Allah'ım! İşte bunlar benim Ehlibeyt'imdir. Kötülüğü ve günahı onlardan uzak tut ve onları tertemiz kıl."
Peygamberimiz (s.a.a) bu sözleri tekrarlarken Ümmü Seleme de bakıyordu. Ümmü Seleme de örtünün altına girmek istedi ve "Ben de sizinle beraber miyim ya Resulallah?" dedi. Peygamberimiz (s.a.a) elinden tutup engelledi ve şöyle dedi: "Hayır, ancak sen hayır üzeresin."(10)
Bu ayetin inişinden sonra Hz. Peygamber (s.a.a) sabah namazı için mescide gittiği zaman Fatıma'nın (a.s) evinin ö-nünden geçer ve şöyle seslenirdi:
Namaz! Ey Ehlibeyt! Allah ancak siz Ehlibeytten her türlü günahı uzak tutmak ve sizi tertemiz kılmak ister.
Peygamberimiz (s.a.a) altı veya sekiz ay boyunca bunu tekrarladı.(11)
Bu mübarek ayet, Ehlibeyt'in günahlardan masum olduğuna delâlet etmektedir. Çünkü ayetin orijinalinde geçen "er-rics" kelimesi, günah demektir. Ayrıca ayet, sınırlandırma, hasretme anlamını ifade eden "innema" edatıyla başlıyor. Bu da gösteriyor ki, yüce Allah'ın onlarla ilgili iradesi, sırf onlardan günahın uzak tutulmasına ve onların günahlardan tertemiz kılınmasına özgüdür. Bu da, masumiyetin özü ve hakikatidir. Nebhanî bu yorumu, gayet açık bir ifadeyle Taberî'nin tefsirinden derlemiştir.(12)
Zehra (a.s) Sevgisi Peygamberliğin Ücretidir
Cabir rivayet eder:
Bir bedevî Hz. Peygamber'in (s.a.a) yanına geldi ve dedi ki:
"Ey Muhammed! Bana İslâm'ı anlat."
Buyurdu ki: "Tek ve ortaksız Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın kulu ve resulü olduğuna şahadet etmektir İslâm."
Dedi ki: "Bunu bana göstermenin karşılığında benden bir ücret istiyor musun?"
Buyurdu ki: "Hayır, sadece akrabaları sevmeni istiyorum."
Dedi ki: "Benim akrabalarımı, yoksa senin akrabalarını mı?"
Buyurdu ki: "Benim akrabalarımı."
Dedi ki: "O zaman gel, sana bu hususta biat edeyim. Seni ve senin akrabalarını sevmeyene Allah lânet etsin."
Peygamberimiz (s.a.a) de: "Âmin!" dedi.(13)
Mücahid, bu sevgiyi, Resulullah'a (s.a.a) tâbi olmak, onu tasdik etmek ve onun akrabalarıyla ilişkiyi sürdürmek şeklinde tefsir etmiştir. İbn Abbas ise, Hz. Peygamber'in (s.a.a) hürmet ve saygınlığını, akrabalarına iyilikte bulunmak yoluyla korumaya çalışmak olarak açıklamıştır.14
Zemahşerî der ki:
Bu ayet nazil olduğu zaman, insanlar dediler ki: "Ya Resulallah! Sevmekle yükümlü olduğumuz akrabaların kimlerdir?" Buyurdu ki: "Ali, Fatıma ve onların iki oğlu."(15)
Mübahele (Lânetleşme) Ayeti'nde Hz. Zehra
İslâm kıblesine mensup (ehl-i kıble) bütün gruplar, hatta Haricîler; Hz. Peygamber'in (s.a.a) lânetleşmeye giderken kadınlardan sadece kendisinden bir parça olan Fatıma'yı (a.s), oğullardan sadece iki torunu ve iki gülü Hasan ve Hüseyin'i, kendi olarak da kendisinin yanında Harun'un Musa yanındaki konumuna eş bir konumda olan kardeşi Ali'yi (a.s) çağırdığı hususunda görüş birliği içindedirler. Dolayısıyla zorunlu olarak bu ayette kastedilen kimseler, isimleri sayılan bu kimselerden başkası olamaz. Bunu inkâr etmek de mümkün değildir ve dünyada hiç kimse onların bu onuruna ortak değildir. Müslümanların tarihini inceleyen herkes bu apaçık gerçeği görür, ayetin özel olarak bunlar hakkında indiğini anlar.(16)
Hz. Peygamber (s.a.a) Necran Hıristiyanlarıyla lânetleşmeye bu isimleri sayılanları beraberinde götürmüş ve Necran Hıristiyanlarını yenilgiye uğratmıştı. Peygamber'in (s.a.a) eşleri olan müminlerin anneleri o zaman Hz. Peygamber'in (s.a.a) evindeydiler. Peygamberimiz (s.a.a) hiçbir tanesini çağırmamıştı.
Ayrıca babasının kız kardeşi olan Safiyye'yi de çağırmamıştı. Amcasının kızı olan Ümmü Hani'yi de çağırmamıştı. Ayrıca üç halifenin eşlerinden veya muhacir ve Ensar’dan, hiçbir kimseyi davet etmemişti.
Peygamberimiz (s.a.a) cennet gençlerinin bu iki efendisinden başka Haşimoğulları'ndan ve sahabe çocuklarından hiç kimseyi götürmemişti lânetleşmeye. Aynı zamanda Ali ile beraber yakın aşiretinden hiç kimseyi davet etmemişti. İlk Müslümanlardan kimseyi götürmemişti.
Razi'nin tefsirinde söylediği gibi, üzerinde siyah kıldan bir örtü olduğu hâlde Necran Hıristiyanlarıyla buluşmaya gitmişti. Hüseyin'i kucağına almış, Hasan'ın da elinden tutmuştu. Fatıma arkasında, Ali de Fatıma'nın arkasında yürüyordu. Peygamberimiz (s.a.a) şöyle diyordu:
"Ben dua ettiğim zaman, siz âmin deyin."
Bu manzarayı gören Necran papazı şöyle dedi:
"Ey Hıristiyanlar topluluğu! Burada öyle yüzler görüyorum ki, eğer Allah'tan dağları yok etmesini isteseler, Allah dağları yerinden söküp atar. Bunlarla lânetleşmeyin, yoksa helâk olursunuz ve kıyamet gününe kadar yeryüzünde bir tek Hıristiyan kalmaz."(17)
Razi, bu hadiseyi aktardıktan sonra şöyle der:
"Bu ayet, Hasan ve Hüseyin'in, Peygamber'in (s.a.a) oğulları olduklarına delâlet eder. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.a) oğullarını çağıracağını söylemiş ve ardından Hasan ve Hüseyin'i çağırmış. Bu da onların Hz. Peygamber'in (s.a.a) oğulları olmalarını gerektirir."(18)
________
1- Bu olay, Peygamberimizin (s.a.a) Hatice'den olma oğlu Abdullah öldükten sonra gerçekleşmişti. Abdullah'tan sonra Peygamberimizin (s.a.a) erkek çocuğu kalmamıştı.
2- et-Tefsiru'l-Kebir, 32/132
3- et-Tefsiru'l-Kebir, 32/124
4- Âl-i İmrân, 61
5- Tarih-u Bağdad, 1/316; er-Riyadu'n-Nadire, 2/168; Kenzü'l-Um-mal, c.11, hadis no: 32892
6- Sahih-i Buharî, Kitabu's-Sulh; Sahih-i Tirmizî, c.5, Hadis: 3773, Dar-u İhyai't-Türas basımı; Müsned-i Ahmed, 5/44; Tarih-u Bağdad, 3/ 215; Kenzü'l-Ummal, c.12 ve 13, hadis no: 34304, 34301, 37654
7- Dehr veya İnsân ya da Hel Etâ Suresi.
8- bk. el-Keşşaf, Zemahşerî; Sa'lebî'nin tefsiri; Usdu'l-Gabe, 5/ 530; et-Tefsiru'l-Kebir, Fahreddin er-Razî.
9- Ahzâb, 33
10- bk. Sahih-i Müslim, Kitab-u Fedaili's-Sahabe; Müstedrekü's-Sa-hiheyn, 3/147; ed-Dürrü'l-Mensûr, Tefsir-u Ayeti't- Tathir; Tefsiru't-Ta-berî, 22/5; Sahih-i Tirmizî, c.5, hadis no: 3787; Müsned-i Ahmed, 6/ 292, 304; Usdu'l-Gabe, 4/29; Tehzibu't-Tehzib, 2/258.
11- el-Kelimetu'l-Ğarra Fî Tafdili'z-Zehra, s.192. Seyyid Abdulhü-seyin Şerefüddin şöyle der: Bu hadisi İmam Ahmed, eserinin 3. cildinin 259. sayfasında tahriç etmiştir. el-Hâkim de bu hadisi rivayet etmiş, Tirmizî sahih olduğunu belirtmiştir. İbn Ebu Şeybe, İbn Cerir, İbn Münzir, İbn Mürdeveyh ve Taberanî gibi isimler de ha-sen olduğunu belirterek bu hadisi rivayet etmişlerdir.
12- bk. el-Kelimetu'l-Ğarra, s.200.
13- Hilyetu'l-Evliya, 3/201; Tefsiru't-Taberî, 25/16 ve 17; ed-Dür-rü'l-Mensûr, Şûrâ Suresi, 3. ayetin tefsiri; es-
Savaiku'l-Muhrika, s.261; Usdu'l-Gabe, 5/367.
14- bk. Fedailu'l-Hamse Mine's-Sihahi's-Sitte, 1/307
15- bk. Zemahşerî, el-Keşşaf; et-Tefsiru'l-Kebir, Fahreddin er-Razi; ed-Dürrü'l-Mensûr, Suyuti; Zehairu'l-Ukba, s.35. Allâme Eminî, bu ayetin Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin hakkında indiğini belirten kırk beş tane kaynağı sayar. bk. el- Gadir, c.3
16- bk. el-Kelimetu'l-Ğarra, s.181
17- Seyyid Abdulhüseyin Şerefuddin şöyle der:
“Müfessirler, muhaddisler ve hicretin onuncu senesini inceleyen bütün tarihçiler bu hadiseyi zikretmişlerdir. Bu seneye lânetleşme senesi denilmiştir.”
bk. Sahih-i Müslim, Kitab-u Fedaili's-Sahabe; el-Keşşaf, Zemahşe-rî, Âl-i İmrân, 61. ayetin tefsiri
18- bk. et-Tefsiru'l-Kebir, ilgili ayetin tefsiri. es-Savaiku'l-Muhrika, s.238; Esbabu'n-Nüzul, Vahidî, s.75