کارگر

کارگر

İran İstihbarat Bakanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, ülkeye sızan Siyonist İsrail'in casusluk teşkilatı Mossad'a bağlı 4 çetenin üyelerinin yakalandığı bildirildi.
 

İstihbarat Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"Sahte ve cani Siyonist Rejim, geçen haftalarda ülkenin çeşitli yerlerinde çıkan kargaşaları kötüye kullanarak, operasyon ekiplerini terör saldırıları düzenlemeye yönlendirmeye çalıştı; ancak tüm teröristler herhangi bir eylemde bulunmadan önce yakalandı."/mehr

Pazar, 18 Aralık 2022 12:22

ABD’nin kaldırdığı taşlar!

 

GİRİŞ: 12.12.2022 09:19      GÜNCELLEME: 12.12.2022 09:19
    
Kısa Link: https://rasthaber.com/A217497
Rasthaber -  ABD yenilgisi…Artık tüm dünya bunu konuşuyor.

 

Ama o bu gerçeği görmek istemiyor.

Yenilgiyi kabul edecek gibi de görünmüyor.

Bu nedenle adeta dünyayı ateşe veriyor.

 

Şu anda yaşanan savaşlar…

Ülkelerdeki iç sorunlar…

Hepsinin arkasında ABD var.

KALDIRILAN TAŞLAR
Yakın zamana bakalım. 

Irak’ın işgali.

Libya’da Kaddafi’nin devrilmesi.

Suriye’ye operasyon ve bölme girişimi.

Fırat’ın doğusunda terör devletçiği çabası.

Doğu Akdeniz’de gerilim.

Ukrayna’da yaşananlar.

Tayvan’da kışkırtma.

Ege ve Kıbrıs’ta savaş senaryoları.

İran’da iç kargaşa faaliyetleri.

Hepsi ABD’nin kaldırdığı taşlar…

AYAĞINA DÜŞÜYOR
Peki kaldırılan taşlar ne oluyor?

Bölge halklarına acı veriyor.

Kan ve ölüm getiriyor.

Geçmişte hep ABD kârlı çıkardı.

Şimdi her kaldırdığı taş ayağına düşüyor.

İşgal sonrası hesapları tutmadı.

Irak ABD’nin emrine girmedi.

Libya’da işler istediği gibi gitmiyor.

Suriye’de Esad’ı devirmeyi başaramadı.

Fırat’ın doğusunda PKK/PYD devletçiği girişimi.

Bölge ülkelerini birleştiriyor.

Ukrayna’yı NATO’ya alamadı.

Üstelik topraklarının önemli bir bölümünü kaybetti.

Şimdi anlaşma arayışında.

Tayvan’da hezimete uğradı.

Amerikancılar seçimi kaybetti.

Ege, Kıbrıs, Doğu Akdeniz…

Orada da sonuç farklı olmayacak.

Koşullar bölge ülkelerini ittifaka zorluyor.

15 TEMMUZ
ABD/FETÖ ülkemizde de hamle yaptı.

15 Temmuz 2016’da darbe girişiminde bulundu.

Bu kez başaramadı.

“Onların çocukları” yenildi.

Onlarca yıllık çabaları boşa gitti.

Devletten önemli ölçüde temizlendiler.

Diğer bir deyişle;

Türkiye’de kaldırdıkları taşı da ayaklarına düşürdüler.

TAŞIN BÜYÜĞÜ
Çok önemli bir gelişme daha oldu.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping.

Suudi Arabistan’daydı.

“Çin-Körfez İşbirliği Zirvesi”.

“Çin-Arap Ülkeleri Zirvesi”.

Sonuçları tüm dünyayı etkileyecek.

ABD’de panik var.

Biden’ın ziyareti ile karşılaştırıyorlar.

Aradaki fark çok büyük.

Genel değerlendirme şöyle:

“Körfez ve Arap ülkeleri yönünü Asya’ya dönüyor.”

ABD’nin ayağına düşen bu taş…

Tahminlerden çok büyük.

BİR, İKİ DAHA FAZLA AFGANİSTAN
ABD’nin Afganistan’dan kaçışı.

Bütün dünya canlı izledi.

mazlum dünyanın morali yükseldi.

Gençlik yıllarımda,

“Bir, iki daha fazla Vietnam” sloganı atılırdı.

Şimdi, “Bir, iki daha fazla Afganistan” deniyor.

DÜŞMAN HEP AYNI
Bazıları sürekli kafa karıştırıyor.

Her fırsatta ABD’yi gizlemeye,

Rusya, Çin, İran, Esad düşmanlığı yapmaya çalışıyor.

Ancak halk her şeyin farkında.

Düşmanını ve dostlarını tanıyor.

İsterseniz bir kez daha tekrarlayalım:

Türkiye’nin sorunları…

Ege’de ve Kıbrıs’ta,

Doğu Akdeniz’de kimle karşı karşıyayız?

En yetkili isimler söylüyor: ABD ile.

Terörle mücadele ediyoruz.

Karşımızda kim var? ABD, İsrail.

Ekonomide krizi kim tetikliyor?

ABD’nin kontrol ettiği uluslararası sermaye.

Fazla söze gerek var mı?

DOSTLARIMIZIN DÜŞMANLARI
Dostlarımızın düşmanları da aynı.

Rusya esas olarak ABD ile savaşıyor.

Çin’in karşısında ABD var.

Irak, Suriye…

Başlarına gelenlerin faili ABD.

İran’da yaşanan olaylar…

Arkasında ABD, İsrail bulunuyor.

Diğerleri de farklı değil.

Manzara bu, yapılması gereken de belli.

Avrupa’ya gelince…

ABD’nin kuyruğuna takılmışlardı.

Akılları başlarına geliyor.

İçine düştükleri tuzağı anlamaya başladılar.

Orada da ABD karşıtlığı artıyor.

Kaldırılan taşın Avrupa’da da ayağa düşmesi kaçınılmaz.

aydınlık- İsmet Özçelik

“Rejim gerçekçi davranırsa terörle mücadele, siyasi süreç ve Suriyelilerin geri dönüşleri konusunda birlikte çalışmaya hazırız."
 

Böyle buyurmuş Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu. Meclis’te, bütçe görüşmelerinde. Yani biz her şeyi dayatırız, hakkımızdır; sense makul olmak zorundasın, mahkumsun!

Komşuya makuliyet biçiyor, komşunun belli nüfus unsurlarını ‘terör’ parantezine alıp düşmanlık ilan ediyor, komşunun kaderini tayin hakkını kendinde görüyor. Yoksa sahada ve diplomaside oluşturduğum gerçeklikle seni cenderede kıvrandırırım!

Gerçekçi olması istenene gerçek de söylenir değil mi?

- ABD’nin bölgeyi dizayn operasyonuna taşeronluk yapmak.

- Kirli vekalet savaşına öncülük etmek.

- Rejim değiştirme aparatları için sınırların güvenliğini yok etmek.

- Terör örgütleriyle iştigal etmek. Savaşçı transfer edip binlerce ton silah dağıtmak.

- Halep’in organize sanayi tesislerini yağmalatmak.

- Kimyasal silah tezgahlarına ortaklık etmek.

- Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatlarıyla Suriye’nin topraklarını kontrol etmek.

- Suriye’ye yönelik bütün kirli savaştan sonuç alınamadığı halde bıkmadan usanmadan eski IŞİD, eski El Kaide ve selefi-Cihatçı unsurları da barındıran milis gruplarıyla Suriye Ulusal Ordusu diye alternatif ordu kurmak. Bunları eğitip donatıp maaşa bağlayıp kendi çıkarları için kullanmak.

- Terör örgütleri listesinde olmasına rağmen IŞİD artığı Heyet Tahrir el Şam ve müttefiklerine İdlib’de kalkan olmak.

- Soçi ve Moskova mutabakatlarıyla terör örgütlerini ortadan kaldırma sözüne rağmen bunların hiçbirine dokunmamak.

- Kürtlerin bütün kazanımlarını hedef alarak barış potansiyelini yok etmek.

- Afrin’e taşınan İslamcı milisler eliyle bölgenin bütün varlıklarının yağmalanmasına göz yummak. Zeytin ağaçlarının kesilmesine, tarladaki hasata ve fabrikadaki ürüne el konulmasına, tarihin yağmalanmasına, ev ve arazilerin gasp edilmesine...

- Demografik yapıya müdahale etmek. Askeri operasyonlarla fiilen “sakıncalı nüfus’ muamelesi yapılan Kürtleri yurtsuzlaştırmak.

Bu liste daha da uzar.

Bu gerçekliği tartışmaya açtırmadan Şam’a zeytin dalı uzatıyorlar. Rusya lideri Vladimir Putin ha bire sufle veriyor; “Esad’la barış” diye, Rusya’yı da kırmak olmaz bu karanlık tünelde. Esad’la barış kendini dayatıyor lakin Şam’ın koşullarının da masadan kalkması lazım. Paşa gönlü böyle istiyor. İki koşul var: Biri “Türk askeri çekilsin”, öteki “Teröristlere destek sonlandırılsın!”

Yok hayır, ne çekmesi; beşinci harekât yolda; 32’ye 444 km’lik kemer tamamlanacak. Kürtlere karşı! Çavuşoğlu cümlesinin devamında “Bunun aksi zaten düşünülemez. Aynı politikayı Irak'ta da uyguluyoruz” diyor. Askeri üslerin genişlemesi, daha fazla askeri konuşlanma, daha çok operasyon. Erbil ve Bağdat’la da ilişkiler ite kaka sürüyor. Şam’la barışın kodları da bunlar.

Kim makul kim değil?

TEKLİFLER SAVAŞI

Şimdi ben biraz da güncel gerçeklikten bahsedeyim.

Görünen o ki Kobani, Tel Rıfat ve Menbic’i hedefe koyan yeni kara harekâtı için ABD ve Rusya’dan yeşil ışık alınamadı. İstanbul’daki terör saldırısıyla yakalanan dalganın etkisi de geçti. Şimdi sarı ışığa umut bağlayan farklı bir müdahale stratejisi şekilleniyor.

Yeni bir işgal olmadan müdahale olmuşçasına sahada değişiklik hedefleniyor. Bu minvalde öneriler savaşı yaşanıyor. Rus Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Verşinin ve Kremlin’in Suriye Özel Temsilcisi Aleksander Lavrantiyev geçen hafta Türkiye’deydi. Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal başkanlığındaki Türk heyetiyle kara harekatını bertaraf edecek teklifler üzerinde konuştular.

Rus Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov, “Diyalog devam ediyor. Henüz bir kara operasyonu başlatılmadı, bu da şimdiden olumlu bir sonuç alındığı anlamına geliyor. Devam edeceğiz” dedi.

Öncesinde tarafların ne istediği ya da ne önerdiğine dair bazı bilgiler sızdı. El Cezire’nin konuştuğu bir Türk kaynağa göre Rusya ve ABD'ye bir askeri harekatı önlemek istiyorlarsa Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) Menbic, Tel Rıfat ve Kobani'den çekilmeleri için baskı yapmaları gerektiği söylendi. Hatta Ankara bunun için iki hafta süre tanıyıp aksi halde operasyonun yapılacağı mesajını verdi. ABD ise SDG’nin içindeki Arap unsurları hedefteki bölgelere yerleştirmeyi önerdi. Yani kabaca Kürtler çekilsin, yerine Amerikan destekli Araplar girsin denildi. Yeter ki Suriye ordusu gelmesin! Ankara ise bunu değerlendirmek için evvela petrol sahalarının SDG’nin elinden alınması gerektiğini vurguladı.

Bu arada kıymeti kendinden menkul ABD’nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey manidar bir zamanlamayla MSB Hulusi Akar’a misafir oldu. Ardından Foreign Policy dergisinde Amerikan yönetimine akıl verdi. Formülü mealen şu:

- Yeni operasyon ABD’ye ters. Bunu önlemek için 2019’daki mutabakatlara uygun olarak SDG-YPG, Kobani ve Menbic’ten çıkmalı. SDG de sadece cephe hattı değil Suriye’nin bütün bölgelerinden Türkiye’ye saldırmam güvencesi vermeli. Tel Rıfat’ta ABD’nin birlikte çalıştığı Kürt güçler olmadığı için Türkiye oraya operasyon yapabilir. Fakat beri tarafta Rusya da ABD’nin Türkiye ve Kürtlerle ilişkilerini bozmak için Kobani’de Türk operasyonuna yeşil ışık yakabilir.

Jeffrey’i takip edenler bütün stratejik bağlamı, Türkiye’nin Avrasya’da kilit müttefik olduğu tespitine göre oturttuğunu bilir. Ona göre Türkiye; Suriye, Libya, Kafkasya ve Ukrayna’da Rusya’yı önleme stratejisine hizmet ediyor. Yine Türkiye, İdlib’de Esad yönetiminin zafere ulaşmasını önlüyor. Haliyle Türkiye’nin sahadaki pozisyonu değerli.

Jeffrey, Wilson Center’a şapkasını atmış, resmi olarak sıfatsız ama tespit ve önerilerinin Washington’da karşılığı olmalı.

Pratikte Amerikan yaklaşımı, Türkiye’yi gözetirken Kürtlerin sahada parça parça kaybetmesine de yol veriyor.

Peki Ruslarla ne konuşuluyor?

Onlar da Amerikalılar gibi 2019 mutabakatlarına tutunuyorlar. Rus önerisine göre SDG, Kobani ve Menbic’ten çekilir; onların yerini Suriye hükümet güçlerinin yanı sıra Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi'nin polis birimi Asayiş alır. Bunun alt koşulunda Asayiş’in hükümet güçlerine entegre edilmesi var. Asayiş’in kalması Kürt tarafının da vazgeçilmezi.

Ancak hem YPG ve SDG’yi 30 kilometrenin altına itme konusunda direten hem de bu yapıların Suriye’nin resmi güvenlik şemsiyesi altına alınmasını istemeyen Türkiye, Asayiş’in de çekilmesini bekliyor. Fakat Asayiş’in hükümet güçlerine entegre edilmesine YPG ve SDG’nin resmi statü kazanması seçeneğinden farklı yaklaşılıp yaklaşılmadığı henüz net değil. Bu konuyu pazarlığa açma ihtimali olabilir.

SARI IŞIĞIN YAPTIRIM GÜCÜ

Kürtler güvenlik denkleminin tersine dönmemesi için hem Asayiş hem de askeri meclislerin kalmasını önemsiyor.

SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi de 2019 mutabakatlarının Asayiş’i kapsamadığını hatırlatıp iç güvenlik güçlerini çekmeyeceklerini söylüyor. ABD ve Rusya ile mutabakatlar da sadece YPG’nin çekilmesinden söz ediyor. Mutabakatlarda SDG, Asayiş, Kobani Askeri Meclisi, Menbic Askeri Meclisi ve Afrin Kurtuluş Güçleri gibi yapılar yok. Ankara bunlar arasında fark görmüyor. Fakat Kürt tarafı “Bizim ABD ve Rusya’ya taahhüdümüz Asayiş ve askeri meclisleri içermiyor” diyor.

Konuştuğum kaynaklar, Asayiş’in Suriye güvenlik güçleri çatısı altında kalması meselesinin Şam tarafıyla da konuşulduğunu ve yaklaşımın esnek olduğunu belirtiyor. Oluşan izlenime göre, SDG’ye Suriye ordusu içinde özerk bir statü verilmesine kategorik olarak karşı çıkan Esad yönetimi, Ankara’nın normalleşme teklifini seçime kadar rafta tutarken Kürtlerle cephe açmama adına ara bir formüle rıza gösterebilir.

Beri taraftan Rusya, Tel Rıfat başta olmak üzere hedefteki bölgelere bariz bir şekilde Suriye güçlerinin intikalini sağlıyor. Bu Kürt güçlerin bulunduğu alanlarda devletin kontrolünü genişleten Rus planının fiilen ilerlediğini gösteriyor. Kürtlerin özerk kurumlara statü beklentilerinin bu gidişatın neresinde olduğu meçhul.

Türkiye, asayiş ve askeri meclislerin çekilmesinde ısrar ederse ne olur? Kürtler bir kere Erdoğan’ın seçim sürecinde yine bir bahane bulup orduyu sahaya sürebileceğine inanıyor.

Amerikan ve Rus taraflarının kırmızı şık yerine sarı ışıkta kalmaları bu ihtimali dışlamamayı gerektiriyor. Bu durum Kürtler için Şam’la bir an önce anlaşmayı zorunlu kılıyor. Bir kanat başından beri çözümün Şam’da olduğu tezinde ısrar ederken ABD ile ortaklığa önem verenler farklı değerlendirmeler yapıyor. Şimdiye kadar Şam’la görüşmelerden özerkliğe statü verilmesi anlamına gelebilecek bir açılım umudu çıkmadı. Beri tarafta Türkiye’nin daha fazla alanı kontrol etme baskısına karşı Kürtlerin ulaştığı askeri kapasiteyi hesaba katma, hatta kendi lehine çevirme ihtiyacı da Şam tarafında hissediliyor. O yüzden Şam’ın yeni bir değerlendirmeye gidebileceği konuşuluyor. Mazlum Abdi’nin koşullar oluşursa Şam’a gitmek istediğini söylemesi de bu değişim potansiyelini hedef alıyor.

Siyasi ve bölgesel konular uzmanı olan Sadullah Zarei, Fransız Büyükelçiliğinin o ülkedeki bazı galeri, kahvehane ve spor salonu işletmecileri ile bazı mezunları bir araya getirerek son isyanlarda rol oynadığını söyledi.

  Siyasi ve bölgesel konular uzmanı olan Sadullah Zarei, son isyanları Şehit Süleymani'nin fikri ve ilmi perspektifiyle analiz ettiği bir basın toplantısında şunları söyledi: ‘Şehit Süleymani’nin mektebi, performans ve yaklaşım açısından İslam İnkılabının mektebidir.
 

İnkılâp ekolünden bahsettiğimizde aslında inkılabın ve İslam Cumhuriyeti'nin fikrî temellerini oluşturan bir felsefeden, teoriden, temellerden ve politikalardan bahsediyoruz. Şehit Süleymani’nin ekolünden bahsettiğimizde, sahadaki bir teoriden ve bir perspektif haline gelen büyük başarıya sahip bir çözümden bahsediyoruz.

Şehit Süleymani'nin mektebi, devrimin imamının ve liderinin düşüncesinin eylem alanında mükemmel sonuçlar elde ettiğini göstermiştir.

General Süleymani'nin şehit edilmesinden sonra son dönemde Eylül ayından itibaren yetmiş gün süren isyan olgusuyla karşılaştık. Şehit Süleymani'nin mektebinden bahsettiğimizde yaşayan bir mektepten bahsediyoruz ve bugün yaşananları bu şehidin gözünden incelemek gerekiyor.

Son 70 gün içinde meydana gelen olaylar, bazı kişiler tarafından insanların malına zarar verme ve insan kanı dökme şeklinde bir sokak eylemiydi. Hem içeride hem de dışarıda İran İslam Cumhuriyeti'nin muhalifleri, bu olayları tırmandırmak için olaylara katıldılar.

İran milleti aleyhine sabıka kaydı bulunan münafıkların yanı sıra monarşistler ve ayrılıkçı gruplar bu isyanlarda öne çıktı. Ayrıca bazı büyükelçiliklerin kahvehanelerde, galerilerde ve bazı spor salonlarında oluşturduğu hareketler bir ağ haline getirildi ve isyanlarla karıştı. Tahran'daki Fransız Büyükelçiliği, galerilerin çoğundan bir ağ oluşturdu ve eğitti. Ayrıca Fransa'da öğrenim görmüş olanları Tahran'daki büyükelçiliklerinde toplayıp para vererek bir ağ oluşturdular. Almanya ve İngiltere büyükelçilikleri de benzer eylemlerde bulundu.

Ayrıca bu isyanlar için herkesin altında toplanabileceği bir slogan seçilmiştir. Bu olaylarda birleşik savaş denilen karmaşık bir plan vardı. Bileşik savaş, renkli devrimden daha geniş bir kapsama sahiptir ve içinde, karar alma merkezlerini ihlal ederek, ekonomik, askeri, bilgi ve gelişmelerin yönetiminde aksamalar yaratılmaktadır.

Düşmanın saldırılarının odak noktası inkılabın lideriydi, çünkü düşman anlamıştır ki, tüm araç ve yöntemler bozulduğunda inkılabın lideri sahaya çıkar ve durumu yönetir. Bu nedenle, ayaklanmalardan iki hafta önce, inkılabın liderinin öldüğü söylentisi düşmanın resmi medyası tarafından gündeme getirildi.’

Şehit Süleymani Suriye krizini öngördü

Sadullah Zarei, Şehit Süleymani’nin hayatı ile ilgili olarak şunları söyledi: ‘Şehit Süleymani, sahneyi tanımakta çok hızlıydı. Eğer kişi bir olayın boyutlarını hafife alırsa olay yerine geç gelir. Bu nedenle, o olayı toplamak zorlaşır. General Süleymani’nin ilk özelliği kriz uzmanı olmasıydı. Dera'da Suriye sorunlarla karşılaştığında General Süleymani Beşşar Esad'ı görmeye gitti ve ona yakında hükümeti devirmek ve Suriye'yi bölmek için tasarlanmış uzun ve derin bir krize gireceklerini söyledi.

General Süleymani, IŞİD'in Irak'a yönelik hareketinin kokusu alındığında, Irak hükümetini yakında Irak'ın IŞİD krizine dâhil olacağı ve ordunun bu krizle başa çıkmak için yeterli olmadığı konusunda uyardı.

Şehit Süleymani’nin bakış açısına göre, düşmanın bir toplumun liderini hedef alması kriz yaratmaya çalışmanın bir işaretidir. Öte yandan, Şehit Süleymani’nin bakış açısına göre, insanları ikiye ayırma çabaları da bir kriz işaretiydi.

General Süleymani’nin bakış açısına göre, ne zaman İslam'a saldırılsa ve bu saldırı geliştirilse, öte yandan İran'ın varlığına saldırılsa, bu bir kriz yaratma girişiminin işaretidir. Ayrıca bu şehidin bakış açısına göre, ne zaman bir milletin öncelikli değerlerine saldırılsa, o toplum temel sorunların eşiğindedir.

General Süleymani, böyle bir durumda ajansların ve cihazların acilen işlerini yapması gerektiğine inanıyordu. Son zamanlarda yaşanan bu olaylarda cihazların özel hareketlerinde gecikmeler olduğunu gördük ki bu da onların olay anında özel görevlerini bilmediklerini gösteriyor.

Şehit Süleymani'ye göre böyle durumlarda öncelikle liderliğin düşman saldırılarının hedef noktasından uzaklaştırılması gerekiyor. Yani, önemli şahsiyetler liderliği savunursa, liderliğe saldırmak zorlaşır. Öte yandan Şehit Süleymani, halkın birliği için çaba gösterilmesi ve insanlar arasında bölünmelerin ortaya çıkmasının önlenmesi gerektiğine inanıyordu.

Şehit Süleymani'nin bir başka stratejisi de konunun merkezinde yetkililerin doğrudan bulunmasıydı. Şehit Hemedani Suriye'nin çok zor günlerinde Suriyelilerin çoğu bölgeyi terk etmiş olmasına rağmen eşini ve çocuğunu Şam'a götürmüştü. Şehit Hemedani'nin bu varlığı tüm gücümüzle meydana geldiğimizin bir göstergesiydi. Veya Huzistan selinde Şehit Süleymani'nin sahip olduğu kapasiteleri harekete geçirmesinin yanı sıra kendisi de sahaya indi.

Şehit Süleymani'nin düşmanın yenileceğinden şüphesi yoktur ve ona göre İslam İnkılabı'nın üstesinden gelemeyeceği hiçbir olay yoktur. Son olay 2009 yılındaki fitneden çok daha büyüktü ama sonunda Şehit Süleymani'nin aynı düşüncesi ve ekolü bu korkunç olayı en az zayiatla bitirerek düşmanın geri adım atmasına ve yenilgiyi kabul etmesine neden oldu.’

 İşgalci Siyonist İsrail güçleri, işgal altındaki Batı Şeria'da 21 Filistinliyi gözaltına aldı.
 

Filistin resmi ajansı WAFA'nın haberine göre İşgalci Siyonist İsrail güçleri, Beytullahim, El-Halil, Eriha, Ramallah, Tubas, Cenin ve Kalkiliya kentlerine baskınlar düzenledi.

Söz konusu baskınlarda 21 Filistinli İşgalci Siyonist İsrail askerlerince gözaltına alındı.

Öte yandan İşgalci Siyonist İsrail güçleri, Kudüs'ün kuzeybatısında, Filistinli bir aileye ait tarım amaçlı kullanılan derme çatma bir barakayı yıktı.

İşgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te sık sık evlere baskınlar düzenleyen İşgalci Siyonist İsrail güçleri, çeşitli iddialarla Filistinlileri gözaltına alıyor.

  Yemen Ulusal Kurtuluş Hükümeti Dışişleri Bakanı Hişam Şeref şunları söyledi: ‘İran İslam Cumhuriyeti, acımasız kuşatmaya karşı Yemen halkının yanında duran tek ülkedir.’
 

Hişam Şeref, Avrupa Birliği Konseyi'nin Yemen ile ilgili açıklamasına tepki göstererek şu ifadelerde bulundu: ‘Avrupa'nın konumu bağımsız değil, sadece Amerika'nın bu alandaki konumunun bir yansımasıdır.

Avrupa tarafının istediği barış, sadece işgalin ve acımasız kuşatmanın durdurulması ve Yemen milletinin temel haklarına kavuşması ile mümkün olacaktır.’

Yemen Ulusal Kurtuluş Hükümeti Dışişleri Bakanı daha önce de şunları söylemişti: ‘Yemen halkının insani boyutuna ve ihtiyaçlarına saygı gösterilmeden ateşkesin uzatılması, karşı tarafın savaş ile barışsızlık arasında bir durum yaratma çabalarının bir sonucu olarak ülkeyi ölüme sürüklemek demektir ve bu, resmi olarak ve halk tarafından asla kabul edilemez bir durumdur.

Yemen vatandaşlarının semavî dinlerin ve Birleşmiş Milletler ve insan hakları sözleşmelerinin vurguladığı haklar arasında yer alan en bariz hakları, çalışanlarının aylık ve sürekli maaş alması, herhangi bir engel olmadan, San'a Uluslararası Havaalanı ve bu ülkedeki diğer havaalanlarından seyahat etme haklarıdır.’

 İki ülkenin ilişkilerinin geliştirilmesi amacı ile ticari ve ekonomik bir heyetin başında İran'da bulunan Çin Başbakan Yardımcısı görüşmelerinin devamında İran Cumhurbaşkanı ile de görüştü. 
 

Bu görüşmede İran İslam Cumhuriyeti ile Çin arasındaki ilişkilerin İslam İnkılabı zaferinin başlangıcından bu yana geliştiğini ifade eden Reisi, "Çin Devlet Başkanı'nın son dönemde bölgeye yaptığı ziyarette gündeme gelen bazı tutumları, İran halkının ve hükümetinin memnuniyetsizliğine yol açtı. İran belirtilen tutumlarının telafi edilmesini ciddi bir şekilde istiyor." dedi. 

Çin heyetinin İran'da bulunmasının iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari iş birliğinin gelişmesi açısından önemli olduğunu değerlendiren Reisi, iki ülke cumhurbaşkanlarının önceki görüşmelerinde varılan önemli anlaşmalara atıfta bulunarak bu anlaşmaları uygulamak için her iki tarafın yetkililerinin çabaların devam etmesi gerektiğini de belirtti. 

Çin Başbakan Yardımcısı Hu Çun Hua ise, bu görüşmede Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in İran İslam Cumhuriyeti'ne sıcak selamlarını iletirken, Çin'in güçlü İran ile ilişkilerini geliştirmek istediğin vurguladı. 

Çin Başbakan Yardımcısı şunları da vurguladı: "Çin, İran İslam Cumhuriyeti'nin ulusal egemenliğine ve toprak bütünlüğüne her zaman saygı duymuş ve İran'ın temel çıkarlarını güvence altına alma çabalarını desteklemiştir." 

Çin Başbakan Yardımcısı ayrıca İranlı yetkililerle yaptığı görüşmelerin sonuçlarını İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına bildirdi. Buna esasen on milyarlarca dolarlık ortak yatırım anlaşmasının başladığı ve ekonomik, endüstriyel, enerji, transit, finans ve bankacılık iş birliği ile iki ülke arasındaki ilişkilerde stratejik ve kalkınma işbirliğinin uygulanması yönünde büyük bir adım atıldığı belirtildi.

Perşembe, 15 Aralık 2022 04:37

MİT'ten MOSSAD Casuslarına Operasyon

 
  Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ve İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdürlüğü ile Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü polisleri, İstanbul'da MOSSAD ajanlarına karşı operasyon gerçekleştirdi.
 

MİT ve İstanbul Emniyeti'nin "Askeri Casusluk Operasyonu"nda gözaltına alınan 44 şüphelinin, Filistinlerin bilgilerini para karşılığı MOSSAD'a aktardığı belirlendi.

Söz konusu özel dedektiflerin, MOSSAD'ın yönlendirmesiyle Türkiye'de takibe aldıkları Filistinli kişi, kurum ve STK'larla ilgili bilgileri para karşılığında İsrail'e sızdırdıkları tespit edildi. Bu tespitler üzerine MİT ve İstanbul Emniyeti önceki gün "Askeri ve Siyasi Casusluk Operasyonu" adıyla bir operasyon düzenledi.

Operasyon kapsamında MOSSAD ile bağlantılı oldukları değerlendirilen 44 şüpheli yakalanarak gözaltında alındı. Gizli şekilde özel dedektif faaliyeti içerisinde olan bazı danışmanlık firmalarının çalışanlarının da aralarında olduğu şüpheliler, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde sorguya alındı.

Şüphelilerin ifadelerine göre, takip edilerek bilgileri MOSSAD'a aktarılan Filistinliler hakkında tehdit ve sosyal medya üzerinden itibarsızlaştırma faaliyetleri yürütüldüğü saptandı.

Salı, 06 Aralık 2022 03:09

Hayalin Kontrol Altına Alınması

 Bil ki, bu makamda ve diğer makamlarda mücahid için şeytana ve şeytan ordusuna galibiyetin kaynağı olabilecek ilk şart hayal kuşunun kontrol altına alınmasıdır. Zira bu hayal her an yeni bir dala konan ve uçmakta mahir olan bir kuşa benzemektedir.

Bu ise birçok bahtsızlıkların kaynağı ve sebebi olmaktadır. Hayal, şeytanın bir bahanesidir ki, insanı onunla zavallılaştırmakta ve şekavete davet etmektedir.

Kendisini ıslah etmek isteyen, batınını sefalı kılıp, İblis ordusundan temizlemek isteyen mücahid, hayalin dizginlerini ellerine almalı, onu istediği yere uçmaktan alıkoymalı ve (kendisini) günah ve şeytanlık gibi fasid ve batıl hayallere kapılmaktan korumalıdır.

Hayalini daima şeref ve izzet dolu işlere yöneltmelidir. Bu iş ilk başlarda biraz zor gözükse veya şeytan ve orduları onu (gözlerde) büyük gösterse de az bir murakebet ve kollama sayesinde oldukça kolay bir iş haline gelecektir.

Tecrübe olarak sen de bir müddet hayalini disipline edebilir ve sıkı bir denetim altına alabilirsin:Alçak ve aşağılık bir emre yöneldiğini görünce onu bu işten alıkoymaya çalış ve onu mübah veya tercih edilir işlere yönelt.

Eğer bir netice aldığını görecek olursan bu tevfîk sebebiyle Allah-u Teala’ya şükret ve bu işi sürdürmeye çalış. Belki Allah kendi rahmetiyle sana melekut aleminden bir yol açar da insanlığın doğru yoluna hidayet edilirsin ve Allah’a doğru sülûk işi senin için daha da bir kolaylaştırılır.

Dikkatli ol ve bil ki, kabih ve fasid hayaller ve batıl düşünceler şeytanın ilka ve telkinleridir ve senin batın memleketine kendi ordularını yerleştirmek istemektedir. Şeytan ordularıyla savaşan bir mücahid olduğun ve nefs sayfasını ilahî-rahmani bir memleket kılmayı istediğin için de o lanetlinin (şeytan) hile ve tuzaklarına dikkat etmeli ve Hak Teala’nm rızasına aykırı evhamları kendinden uzaklaştırmalısın.

Ta ki, Allah’ın izniyle bu iç savaşta oldukça önemli olan bu mevziyi şeytan ve ordularının elinden alabilesin.Zira bu mevzi sınır konumundadır. Eğer burada galip gelecek olursan ümitli ol.

Ey aziz! Her zaman Allah Tebarek ve Teala’dan yardım dile, mabud dergahında yalvarıp yakar ve tam bir acziyet ve ısrarla (şöyle) arz et: İlahi, şeytan öyle büyük bir düşmandır ki (hatta) senin büyük enbiya ve evliyana bile göz dikmiştir ve hala da dikmektedir.

Bizzat sen; kuruntu, batıl vehimler, hayaller ve batıl hurafelere kapılan bu zayıf kuluna yardımcı ol ki, bu güçlü düşmanın hakkından gelebilsin.

Bu savaş meydanında mutluluk ve insanlığı tehdid eden bu güçlü düşman karşısında benimle ol ki, onun ordularını senin özel ve has memleketinden dışarı sürüp, bu gasıbın sana mahsus evine uzanan ellerini keseyim.

İmam Humeyni

Salı, 06 Aralık 2022 03:04

İnsanın Yaratılış Amacı

 Allah’ın zatına ait ve O’nun sadece vücudunun gerekliliği olan ilim, kudret, malikiyet, kayyumiyyet ve hâkimiyet gibi sıfatları ve isimleri olsun veya O’nun fiiline bağlı olan ve fiili sıfatları olarak meşhur olan rububiyyet, razikiyyet, halikiyyet, irade ve rahmeti gibi sıfat ve isimleri, bunların hepsi subiti sıfatlardır ve yüce Allah onlar yoluyla her durmadan sürekli feyiz vermektedir. Onun yaratıcılığı da hiç kesilmeden sürekli yaratmasını gerektirmektedir. “O, her gün bir iştedir.”‌[1]

Dikkat edilmesi gereken bir başka konuda şudur; Allah’ın hekim olması ve hekim olan bir kimsenin da boş ve abes bir iş yapmayacağından dolayı, bu yaratılış âlemi, hedeflidir ve onda hiçbir bozukluk ve eğrilik yoktur. Bu âlemin bütün zerreleri şöyle söylemektedir:

Yoktur hiçbir noktada eksiklik ve fazlalıktan oluşan bir karışıklık

Ki ben bunu kuşkusuz olarak görmekteyim.

Kur’an’ın açık ayetlerine göre, Allah, varlıkları boş ve oyun olsun diye değil, onların yaratılış temellerini hak üzere kurmuştur. Bu en güzel düzenin en küçük parçası dahi yüce hedef ve amaçları takip etmektedir ve onların bir tanesi dahi faydasız değildir:

Bu perdede bir doku dahi boş değil

Onun ucu bize belli olmasa dahi

Tabiî ki Kâinatın ve varlıkların yaratılışının asıl hedefi insandır. Daha açık bir ifadeyle, Allah, âlemi insanı yaratmak için yarattı; çünkü o mahlûkatın en üstünüdür ve yaratma tezgâhından onun gibi bir varlık çıkmamıştır. Hadis-i Kutside şöyle gelmiştir: “ Ey Âdemoğlu! Her şeyi senin için ve seni de kendim için yarattım”‌[2]

Bu konuları sunduktan sonra asıl konuya girerek şöyle diyoruz: İnsanın yaratılış hedefi ne olursa olsun, sonucu, hiçbir şeye muhtaç olmayan her şeyi kendisine muhtaç olduğu Allah’a değil de insanın kendi faydasınadır.

“Ey insanlar! Siz Allah’a muhtaçsınız. Allah ise her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye hakkıyla lâyık olandır.”‌[3]

Musa, şöyle dedi: “Siz ve yeryüzünde bulunanların hepsi nankörlük etseniz de (şunu bilin ki) gerçek şu ki, Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övgüye lâyık olandır.”‌[4]

Hz. Ali (a.s) meşhur Hamam hutbesinde şöyle buyuruyor: “Allah-u Teala mahlûkatı yaratırken onların itaat ve kulluklarına ihtiyacı yok ve onların günah ve itaatsizliklerinden de güvendeydi. Çünkü günahkârların günahı ona zarar vermez itaatkârlarında itaati ona fayda sağlamaz. (itaate emretmek ve günahtan sakındırmak kulun faydasınadır.)”‌[5]

İnsanın yaratılış hedefi üzerine Kur’an-ı Kerim’de çeşitli açıklamalar gelmiştir ve bunların her birisi bu hedefin bir boyutuna işaret etmektedir, örneğin: “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”‌[6] Başka bir yerde ise şöyle buyuruyor: “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.”‌[7] Başka bir hususta ise şöyle gelmiştir: “Rabbin dileseydi, insanları (aynı inanca bağlı) tek bir ümmet yapardı. Fakat Rabbinin merhamet ettikleri müstesna, onlar ihtilafa devam edeceklerdir. Zaten onları bunun için (merhamet için) yarattı. Rabbinin, “Andolsun ki cehennemi hem cinlerden, hem insanlardan (suçlularla) dolduracağım”‌ sözü kesinleşti.”‌[8]

Dikkat edildiği gibi, bütün bu çizgiler tek bir noktada sonlanmaktadır ve o da insanların yetişmesi, hidayeti ve tekâmülüdür. Anlatılanların sonucunda şu anlaşılmaktadır: Her şeyin amacı ve insanın yaratılış hedefi, kemale, gerçek saadete, yüce insanlık makamına ve melekût âlemine ulaşmaktır ve bu da sadece ilahi marifete ulaşmak ve Hak Teala’nın huzurunda yapılan bilinçli bir kullukla mümkündür. “Allah’a kulluk etmek, çok değerli bir mücevherdir ve onunda batını rabliktir.”‌[9] Yani kim ona ulaşırsa Allah’tan başka her şeye sultanlık eder.

İmam Sadık (a.s.)’dan gelen bir hadiste şöyle geçer: İmam Hüseyin (a.s.) ashabının karşısında durarak şöyle buyurmuştur: “Allah-u Teala insanı sadece kendisini tanımaları için yaratmıştır. O’nu tanıdıkları zaman O’na ibadet ederler ve O’na kulluk ettikleri zaman da başkalarına kulluk etme ihtiyacında olmazlar.”‌[10]

[1] Errahman/ 29

[2] El Menhec-ul Gavi, c: 5, s: 516; İlm-ul Yakin, c: 1, s: 381.

[3] FATIR suresi 15. ayet

[4] İBRAHİM suresi 8. ayet

[5] NEHC’ÜL BELAĞA, Hemam hutbesi

[6] ZÂRİYÂT suresi 56. ayet

[7] MÜLK suresi 2. ayet

[8] HÛD suresi 118 ve 119. ayet

[9] Misbah-uş Şeri’e fi Hakikat-ul Ubudiyye

[10] İlel-uş Şerai’, Saduk, El-Mizan’ın nakline göre, c: 18, s: 423