
کارگر
İşgal Altındaki Topraklarda Peş Peşe Patlamalar
Filistinli kaynaklar işgal altındaki Kudüs şehrinin girişinde otobüs garı yakınlarındaki durakta büyük bir patlama yaşandığını duyurdu.
Siyonist Rejim ordusu radyosu bu patlama sonucu 10 kişinin yaralandığını onayladı. Kimi kaynaklar da birkaç kişinin bu patlamada öldüğünü öne sürdü.
Siyonist medya patlama sebebinin bir arabada yangının çıkması ve infilakı olduğunu belirttiler.
Siyonist Rejim polisinin şehrin giriş çıkışlarını kapattığı da gelen haberler arasında.
Hiçbir grup hala bu patlamayı üstlenmese de Filistinli "Aslanlar Yuvası" grubunun bu saldırıyı yaptığı belirtilmektedir.
Bu sırada ise Kudüs'ün batısında ikinci bir patlamanın da yaşandığı belirtildi.
Bu patlamanın Ramut mahallesinde yaşandığı en az 2 kişinin ağır yaralandığı belirtildi.
Bölgede ayrıca üçüncü bir patlamanın yaşandığı da gelen son haberler arasında./tesnim
Peygamber Efendimiz’in (saa) Hz. Ebuzer’e Nasihatleri
Ebu’l Esved Dueli şöyle diyor: Ebuzer Cundeb İbni Cunede’nin (r.a) sürüldüğü yer olan Rebeze’ye vardım. O bana şöyle bir rivayet nakletti: Günlerden bir gün sabahleyin mescitte Allah Resulü’nün (s.a.a) yanına vardım. Mescitte Allah Resulü (s.a.a) ve onun yanında oturan Ali (a.s) dışında kimseyi görmedim. Vakti ganimet saydım ve Allah Resulü’ne şöyle arz ettim: Ey Allah Resulü! Babam ve anam sana feda olsun. Bana bir tavsiyede bulun ki Allah onun vesilesi ile bana fayda versin.
Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu: “Evet, sen ne kadar yüce bir insansın ey Ebuzer! Şüphesiz sen biz Ehli Beyt’ten sayılırsın. Sana bir vasiyette bulunuyorum. Öyleyse onu hıfzet (ve amel et). Zira bu vasiyet, hayrın yollarını ve yordamlarını kapsamaktadır. Neticede eğer sen bu vasiyeti hıfzeder ve amel edersen, dünya ve ahiretin hayrı senin için olur.
Ey Ebuzer! Allah’a O’nu görüyormuşsun gibi ibadet et. Eğer sen O’nu görmesen de O seni görüyor. Bil ki Allah’a ibadetin başlangıcı (ilk merhalesi) O’nu Tanımaktır. O, evveldir ve O’ndan önce hiçbir şey yoktur. O, tektir ve O’nun ikincisi ve eşi yoktur. O, bakidir son olmadan (ebedidir). Gökleri, yeri ve o ikisinde ve o ikisinin arasında olan her şeyi O yarattı. O, çok lütfeden ve haberdar olandır. Ve O her şeye kadirdir…
Daha sonra bana iman etmek ve yüce Allah’ın beni müjdeleyici, uyarıcı, O’nun izniyle Allah’a davet eden ve aydınlatıcı bir meşale olarak tüm insanlara gönderdiğine itiraf etmek.
Daha sonra Allah’ın onlardan her türlü kiri giderdiği ve onları tertemiz kıldığı benim Ehli Beyt’ime muhabbeti tavsiye ediyorum.
Bil ki ey Ebuzer! Şüphesiz aziz ve celil olan Allah, Ehli Beytimi benim ümmetimin içinde “Nuh’un Gemisi” gibi karar vermiştir. Her kim ona binerse kurtulur ve her kim de ondan yüz çevirirse boğulur. Ve yine Ehli Beytim, İsrail oğullarının içindeki “Hitte Kapısı” gibidir. Her kim o kapıdan girerse âmândadır.
Ey Ebuzer! Sana ettiğim tavsiyeyi koru, dünya ve ahirette mutlu olursun.
Ey Ebuzer! İki tane nimet vardır ki insanların çoğu onlar hakkında ziyandadırlar: Sağlık ve feragat.
Ey Ebuzer! Beş şeyden önce beş şeyin ganimetini bil. İhtiyarlığından önce gençliğini, hastalığından önce sağlığını, fakirliğinden önce zenginliğini, meşgul olmadan önce feragatini ve ölümünden önce hayatını ganimet bil.
Ey Ebuzer! Sakın uzun arzularınla işlerini geciktirme. Çünkü bugün senindir ve yarın senin değildir. Eğer yarının olursa, bugünde olduğun gibi ol. Eğer yarının olmazsa, bugünün ihmalkârlığı için pişman olmazsın.
Ey Ebuzer! Nice güne başlayan vardır ki günü tamamlamazlar ve nice yarını bekleyenler vardır ki yarına varmalar.
Ey Ebuzer! Eğer ecele ve sana doğru nasıl gelişine baksan, arzuya ve onun aldatışına düşman kesilirdin.
Ey Ebuzer! Dünyada garipmişsin gibi ya da yoldan geçen birisi gibi ol ve kendini kabirlerin ashabından say.
Ey Ebuzer! Sabahladığında, kendine akşama varacağın ümidini verme ve akşamladığında ise kendine sabaha varacağın ümidini verme. Hastalanmadan önce sağlığından ve ölmeden önce hayatından faydalan. Çünkü yarın isminin ne olacağını bilmiyorsun.
Ey Ebuzer! Günah halinde ölümün sana gelip çatmasından kork. Öyle bir halde ne geçmişi telafi etmek için fırsat vardır, ne tövbe için ve dünyaya yeniden dönmek için imkan vardır, ne senden sonrakiler (varislerin) bıraktıklarından dolayı seni överler ve ne de öndeki (yüce Allah) meşgul olduklarından (günahlarından) dolayı seni mazur görür.
Ey Ebuzer! Ondan kaçanın uyuduğu cehennemin ateşi gibi ve onu isteyenin uyuduğu cennet gibi bir şey görmedim.
Ey Ebuzer! Ömrün hakkında, dirheminden ve dinarından daha fazla cimri ol.
Ey Ebuzer! Sizden her biriniz, tuğyan ettiren zenginlik ya da (Allah’ı) unutturan fakirlik ya da bedeni bozan hastalık veyahut ta işten düşüren ihtiyarlık veya aniden ulaşan ölüm ya da fitneci deccal ya da korkunç ve acı olan kıyamet dışında bir şeyi mi bekliyor?
Ey Ebuzer! Kıyamet günü Allah’ın yanında yeri en kötü olan ilminden faydalanmayan âlimdir. Her kimi ilmi, insanların yüzüne vurmak için talep ederse, cennetin kokusunu alamaz.
Ey Ebuzer! Her kim ilmi, insanları atlatmak için talep ederse, cennetin kokusunu alamaz.
Ey Ebuzer! Bilmediğin bir şey hakkında soru sorulduğunda, “Bilmiyorum” de, (olumsuz) etkilerinden kurtul. Bilmediğin bir şey hakkında insanlara fetva verme, kıyamet gününde Allah’ın azabından kurtul.
Ey Ebuzer! Kıyamet günü cennet ehlinden bir grup, cehennem ehlinden bir gruba bakar ve şöyle derler: Sizi cehenneme götüren şey ne idi? Hâlbuki bizler, sizin terbiyeniz ve öğretmeniz neticesinde cennete gittik. Onlar şöyle derler: Biz hayra emrederdik ama ona amel etmezdik.
Ey Ebuzer! Şüphesiz övgüsü celil olan Allah’ın hakları, kulların onları yerine getirebileceklerinden daha büyüktür. Allah’ın nimetleri de kulların onları sayabileceklerinden daha çoktur. Lakin sizler sabah akşam tövbe ederek O’na dönün.
Ey Ebuzer! Sizler gece gündüz geçtikçe azalan ömürler ve korunan amellere sahipsiniz. Ve ölüm, aniden gelir. Herkim hayır ekerse, ümit edilir ki hayır biçsin ve her kim de şer ekerse ümit edilir ki pişmanlık biçsin. Her çiftçi, ektiğini biçer.
Ey Ebuzer! Yavaş hareket edenin nasibini başkası alamaz ve hırslı olan da ona takdir edilenden daha fazlasına ulaşamaz. Her kime bir hayır verilmişse şüphesiz onu Allah vermiştir ve her kim de bir şerden korumuşsa şüphesiz Allah onu korumuştur.
Ey Ebuzer! Takvalılar efendiler, fakihler önderlerdir ve onlarla oturmak ilmin ve faziletin artmasına sebep olur. Mümin günahını başının üstünde duran ve üzerine düşmesinden korktuğu bir kaya gibi görür. Kâfir ise günahını burnunun önünden uçup geçen bir sinek gibi görür.
Ey Ebuzer! Şüphesiz mübarek ve yüce olan Allah bir kula hayrı dilediğinde, onun günahlarını gözlerinin önünde canlanmış bir şekilde ve günahı da ona ağır bir vebal olarak karar kılar. Bir kula da şerri dilerse ona günahlarını unutturur.
Ey Ebuzer! Günahın küçüklüğüne bakma. Lakin kime karşı isyan edildiğine bak.
Ey Ebuzer! Müminin nefsinin günahtan duyduğu rahatsızlık bir serçenin tuzağa düştüğünde duyduğu rahatsızlıktan daha şiddetlidir.
Ey Ebuzer! Her kimin sözü fiiliyle uyum içinde olursa, (saadetten) payına ulaşmıştır. Ve her kimin sözü fiiliyle muhalif olursa (mükâfatların alınacağı zaman) kendisini kınayacaktır.
Ey Ebuzer! Şüphesiz insan, işlemiş olduğu günahtan dolayı (takdir edilmiş rızkından) mahrum kalır.
Ey Ebuzer! Senin için onda bir fayda olamayan her şeyi terk et; sana faydası olmayan şey hakkında konuşma ve dilini paranı koruduğun gibi koru.
Ey Ebuzer! Şüphesiz senası celil olan Allah, bir grubu cennete götürür ve onlara o kadar nimet verir ki onlar artık yorulurlar. Onlar kendi üzerilerinden yüksek derece olan bir gruba bakarlar, onları tanırlar ve şöyle derler:
Ey Rabbimiz! Onlar bizim kardeşlerimiz ve biz dünyada onlara birlikte idik. Neden dolayı onları bize üstün kıldın? Onlara şöyle denir:
Heyhat, heyhat! Sizler tok olduğunuzda, onlar açtı; Sizler susuzluğunuzu gidermiş olduğunuz halde, onlar susuz idi; sizler uyuduğunuz halde, onlar ibadet için kalkıyorlardı ve sizler evlerinizde otururken, onlar Allah için dışarı koşuyorlardı.
Ey Ebuzer! Senası celil olan Allah, gözümün aydınlığını namazda karar vermiştir. Namazı bana, aça yemeği ve susuza suyu sevdiği gibi sevdirmiştir. Aç, yemek yediğinde doyar ve susuz su içtiğinde susuzluğu gider. Ama ben namazdan asla doymuyorum.
Ey Ebuzer! Her ki gece gündüz vacip namazların dışında on iki rekât sünnet namaz kılarsa, Allah’ın boynunda onun için cennette bir evin olması vacip haktır.
Ey Ebuzer! Namazda olduğun müddetçe, cebbar olan padişahın kapısını çalıyorsun. Her kim padişahın kapısını çok çalarsa, ona açılır.
Ey Ebuzer! Bir mümin namaza durduğunda, Arş’la onun arasını kapsayan iyilik onun üzerine yağar ve Allah ona şöyle nida eden bir meleği görevlendirir: “Ey Âdemoğlu! Eğer namazda senin için ne olduğunu ve kiminle münacat ettiğini bilseydin, asla ondan vazgeçmezdin.”
Ey Ebuzer! Kıyamet günün de bayrakdar olanların hoş haine! Onlar bayrağı alırlar ve insanlardan önce cennete giderler. Bil ki onlar seher vakitlerinde ve diğer vakitlerde herkesten önce mescitlere gidenlerdir.
Ey Ebuzer! Namaz, dinin direğidir ve (Allah’ı anan) dil daha büyüktür. Sadaka, günahları yok eder ve (insanlara faydalı olan) dil daha büyüktür. Oruç, ateşe karşı bir siperdir ve (günahlardan korunan) dil daha büyüktür. Cihad, şeref ve izzettir ve dil (ile yapılan cihad) daha büyüktür.
Ey Ebuzer! Cennete derecelerin arası, yerle gök arası gibidir. Kul yukarı bakar ve neredeyse gözlerini kör edece bir nur parlar ve şöyle der: “Bu nedir?” Ona şöyle söylenir: “O, senin falan kardeşinin nurudur.” O, şöyle der: “Falan kardeşim? Biz onunla dünyada birlikte amel ederdik. Ne oldu da benden üstün kılındı?” Ona şöyle denir: “O, amel olarak senden daha üstündü.” Daha sonra onun kalbine rıza karar koyulur ve o da (kendi makamına) razı olur.”
Ey Ebuzer! Dünya, müminin zindanı ve kâfirin cennetidir. Mümin onda geceyi ancak hüzün içinde sabahlar. Nasıl hüzünlenmesin ki? Şüphesiz senası celil olan Allah onu cehenneme sokacağına dair vaade bulunmuştur ama onu cehennemden çıkaracağına dair vaade bunmamıştır. Mümin, hastalıklar, musibetler ve acı olaylarla karşı karşıya gelir. Zulüm görür ama kimse ona yardım etmez. Bundan dolayı da Allah’tan sevap diler. Mümin, dünyadan ayrılıncaya kadar hüzünlüdür. Dünyadan ayrıldığında ise, rahtlığa ve keramete çıkar.
Ey Ebuzer! Allah, uzun hüzün gibi bir şeyle hiçbir zaman ibadet olunmadı.
Ey Ebuzer! Her kime onu ağlatmayacak bir ilim verilmişse, şüphesiz ona faydası olmayan bir ilim verilmiştir. Zira aziz ve celil olan Allah Kuran’da âlimleri şöyle vasıflandırmıştır: “şu bir gerçek ki, bundan önce kendilerine ilim verilen kimselere o (Kuran) okununca, derhal yüz üstü secdeye kapanırlar. Ve derlerdi ki: Rabbimizi tesbih ederiz. Rabbimizin vadi mutlaka yerine getirilir. Ağlayarak yüz üstü yere kapanırlar. (Kuran okumak) onların huşusunu artırır.”[1]
Ey Ebuzer! Her kim ağlayabilirse, ağlasın ve ağlayamayan ise (en azından) kalbine hüznü aşina kılsın ve onu zorla da olsa ağlatsın. Zira katı kalp, Allah’tan uzaktır. Ama onlar bunu şuurunda değildirler.
Ey Ebuzer! Mübarek ve yüce Allah şöyle buyuruyor: Bir kul için iki korkuyu ve iki güveni bir araya getirmeyeceğim. Eğer dünyada benden güvende olursa kıyamet günü onu korkutacağım ve eğer dünyada benden korkarsa, kıyamet gününde ona güven v8ereceğim.
Ey Ebuzer! Kıyamet gününde kula günahları sunulur ve o şöyle der: Bilin ki ben (amelimin akıbetinden) korkardım. Neticede bağışlanır.
Ey Ebuzer! İnsan iyi bir amel eder ve ona itimat ederek küçük sayılan günahları işler ve sonunda Allah’ın huzuruna ondan gazaplı olduğu bir halde gelir. Bir insan da kütü amel eder ama onun akıbetinden de korkar. Böyle birsi de kıyamet günü güvende olduğu halde Allah’ın huzuruna gelir.
Ey Ebuzer! Bir kul günah eder ve o günahın sebebine cennete gider. Şöyle dedim: Nasıl olur bu babam anam sana feda olsun ey Allah’ın Resulü! Şöyle buyurdular: O kimse, o günahı, sürekli gözlerinin önünde karar kılar ve o günahtan kaçarak aziz ve celil olan Allah’a tövbe eder. Ve sonunda da cennete gider.
Ey Ebuzer! Zeki olan, kendi nefsini edep eden ve ölümden sonrası için amel edendir. Aciz kimse ise nefsine ve nefsinin isteklerine uyduğu halde aziz ve celil olan Allah’tan ümitleri olan kimsedir.
Ey Ebuzer! Bu ümmetten ilk olarak kaldırılacak olan sıfat, emanetdarlık ve huşudur. Öyle ki artık bir tek huşu eden dahi görülemez.
Ey Ebuzer! Muhammed’in canı elinde olan Allah’a yemin olsun ki eğer dünyanın allah katında bir sivrisineğin ya da br sineğin kanadı kadar değeri olsaydı, kafire bir içimlik bile su içirmezdi.
Ey Ebuzer! Dünya melundur ve onda olan her şey de melundur, ancak onunla Allah’ın rızasının talep edildiği müstesna. Allah’a dünyadan daha çok nefret edilecek bir şey yoktur. Allah onu yaratı ve daha sonra da ondan yüz çevirdi. Kıyamet kopuncaya kadar da ona bakmayacaktır. Aziz ve celil olan Allah’a O’na imandan ve O’nun terk etmeyi emrettiği şeyi terk etmekten daha sevimli bir şey yoktur.
Ey Ebuzer! Şüphesiz mübarek ve yüce olan Allah kardeşim İsa’ya şöyle vahiy etti: Ey İsa! Dünyayı sevme. Zira ben onu sevmiyorum. Ahireti sev. Zira o, dönüş yurdudur.
Ey Ebuzer! Şüphesiz Cebrail dünyanın hazineleri ile renkli bir katırın üzerinde bana geldi ve ban şöyle dedi: Ey Muhammed! Bu dünyanın hazineleridir. Ondan istifade etmen, senin rabbinin katındaki nasibinden bir şeyi eksiltmeyecektir. Ben şöyle dedim: Ey habibim Cebrail! Benim ona ihtiyacım yoktur. Doyduğun zaman rabbime şükrediyorum ve acıktığımda ise O’ndan istiyorum.
Ey Ebuzer! Aziz ve celil olan Allah bir kula hayrı dilediğinde, onun dinde fakih (derin anlayışlı ve düşünceli) ve dünyada da zahit kılar ve ona nefsinin ayıplarını gösterir.
Ey Ebuzer! Dünyada zühd içinde yaşayan her bir kul için Allah hikmeti onun kalbinde sabit kılar; dilini o hikmetle konuşturur; ona dünyanın ayıplarını, derdini ve devasını gösterir ve onu dünyadan salim olarak esenlik yurdu alan ahirete çıkarır.
Ey Ebuzer! Kardeşini dünyada zahitçe yaşadığını görürsen ona kulak ver. Zira o, hikmeti ilga ediyor. Ben şöyle dedim: Ey Allah’ın Resulü! İnsanların en zahidi kimdir? O, şöyle buyurdu: “Kabirleri ve kabirde çürümeyi unutmayan; dünyanın fazla ziynetini terk eden; baki kalanı fani olana tercih eden; yarını kendi günlerinden (ömründen) saymayan ve kendisini ölülerden sayandır.”
Ey Ebuzer! Mübarek ve yüce olan Allah bana mal toplamam için vahiy etmedi. Lakin bana şöyle vahiy etti: “Rabbini hamd et ve secde edenlerden ol. Yakin gelinceye kadar rabbine ibadet et.”
Ey Ebuzer! Şüphesiz ben kaba elbiseler giyiyorum; yerde oturuyorum; parmaklarımı yalıyorum ve eyersiz merkebe biniyor ve arkama da birsini bindiriyorum. Her kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.
Ey Ebuzer! Mal ve şeref sevgisi, insanını dini için, bir sürüye saldıran ve sabaha kadar zarar veren iki tane yırtıcı kurttan daha çok zarar vermesinden daha çok dinini ortadan kaldırır. O iki kurt, o sürüden bir şey geriye bırakmazlar ki. Ebuzer diyor ki şöyle dedim: Ey Allah’ın Resulü! Acaba Allah’tan korkanlar, huzu edenler, mütevazı olanlar ve Allah’ı çokça zikredenler mi insanlardan en önde cennete girecekler?
Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu: “Hayır, lakin Müslümanların fakirleri, insanların boyunlarına basarak cennete girerler. Cennetin hazinedarları onlara şöyle derler: Yerinizde kalın, hesap vermeden geçemezsiniz. Onlar şöyle derler: Neden dolayı hesap verelim. Allah’a yemin olsun ki biz bir şeye malik olmadık ki bağışta bulunduk mu ve adaletle davrandık mı diye hesap verelim. Bize fazladan bir şey verilmedi ki cimrilik mi ettik yoksa elimiz açık mıydı diye hesap verelim. Lakin bizler rabbimize ibadet ettik ve sonunda rabbimiz bizi davet etti ve biz de ona icabet etik.”
Ey Ebuzer! Şüphesiz dünya, kalpleri ve bedenleri meşgul eder. Şüphesiz mübarek ve yüce olan Allah, bizlere nimet olarak verdiği helal şeyden sorguya çekecektir. Haram olarak elde ettiklerimizin hesabı nasıl olacak?
Ey Ebuzer! Övgüsü yüce olan şüphesiz ben beni sevenlerin rızkını yetecek kadar olması ve bana buğzedenlerin mal ve evladının çok olması için Allah’a dua ettim.
Ey Ebuzer! Dünyada zühd içinde yaşayıp ahirete yönelenlerin hoş haline! Onlar, yeryüzünü kendilerine mekân olarak, toprağı sergi olarak ve suyu da kendilerine güzel koku olarak seçmişlerdir. Allah’ın kitabını kedilerine şiar (iç elbise) olarak ve duayı da disar (üst elbise) olarak seçmişler. Ve dünyayı da borç olarak vermişlerdir.
Ey Ebuzer! Ahiretin ekini, salih ameldir ve dünyanın ekini ise mal ve evlatlardır.
Ey Ebuzer! Şüphesiz Rabbim bana haber verdi ve şöyle buyurdu: “İzzetime ve celalime yemin olsun ki ibadet edenler, ağlamanın benim katımdaki değerini idrak etmediler. Şüphesiz ben cennetin üst derecesinde onlar için hiç kimsenin onda ortak olmayacağı bir saray yapıyorum.” Ebuzer diyor ki ben şöyle arz ettim: Ey Allah’ın Resulü! Müminlerin hangisi daha zekidir? Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu: “Ölümü en çok zikreden ve onun için en güzel hazırlanan.”
Ey Ebuzer! Nur kalbe girdiğinde açılır ve genişler. Ben şöyle arz ettim: Bunun alameti nedir, babam anam sana feda olsun ey Allah’ın Resulü! Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu: “Ebedi yurda (ahirete) yönelme, aldatıcı yurttan (dünyadan) kenara çekilme ve ölüm gelip çatmadan onun için hazırlanma.”
Ey Ebuzer! Allah’tan sakın ve Allah’tan korkuyormuş gibi görünerek insanlara karşı riya etme. Neticede kalbin günahkâr olduğu halde, insanlar sana saygı göstersinler.
Ey Ebuzer! Senin için her şeyde hatta uyku ve yemekte de niyet olması gerekir.
Ey Ebuzer! Allah’ın celali senin sinende yüce olmalıdır. O’nu cahil insanların zikrettiği gibi basit zikretme. Onlar köpekle karşılaştıklarında derler ki Allah’ım, onu benden uzaklaştır ve domuzla karşılaştıklarında derler ki Allah’ın onu benden uzaklaştır.
Ey Ebuzer! Allah’ın, korkudan sürekli kıyamda duran melekleri vardır. Başlarını (aşağı indirmişler ve) Sur’a üfleninceye (kıyamete) kadar kaldırmazlar. Hep birlikte şöyle derler: Münezzehsin ve sana hamd olsun. Bizler sana layık olduğun şekilde ibadet etmedik.
Ey Ebuzer! Eğer bir insanın yetmiş peygamberin ameli kadar amel de olsa kıyamet gününde gördüğü şeyin şiddetinden amelini az sayacaktır. Eğer cehennemin irininden bir kova güneşin doğduğu yere dökülse, güneşin battığı yerdeki insanların kafaları kaynar. Eğer cehennem bir defa coşsa, bütün yakınlaştırılmış melekler ve gönderilmiş peygamberler dizüstü çökerek şöyle derler: Rabbim, beni kurtar, beni kurtar. Hatta öyle ki İbrahim İshak’ı unutur ve şöyle söyler: Ey Rabbim! Ben senin Halil’in İbrahim’im, beni unutma.
Ey Ebuzer! Eğer cennet ehli kadınlardan birisi, zifiri karanlık bir gecede dünyanın gökyüzüne doğarsa, bedir (ayın on üçüncü) gecesindeki ayın dünyayı aydınlatmasından daha üstün bir şeklide dünyayı aydınlatır. Onun yaydığı güzel kokuyu, bütün yeryüzü ehli alır. Eğer cennet ehlinin elbiselerinden bir elbise bugün dünyada sergiye koyulsa, ona bakan herkes bayılır ve gözler onun güzelliğini görmeye dayanamaz.
Ey Ebuzer! Cenaze teşyiinde, savaş anında ve Kuran okunduğunda sesini alçalt.
Ey Ebuzer! Bir cenazeyi teşyi ettiğinde, tefekkür ve huşu ile aklın onunla meşgul olsun. Bil ki sen de ona katılacaksın.
Ey Ebuzer! Bil ki her şey bozulduğunda, tuz onun ilacıdır. Ama tuz bozulduğunda, onun ilacı yoktur. Bil ki sizlerde iki tane (kötü) ahlak vardır: Gülünecek bir şey olmadan gülmek ve yanlışlık olmadan tembellik etmek.
Ey Ebuzer! Tefekkürle kılınan sıradan iki rekât namaz, kalbi teveccühün olmadan bir gece ibadetinden daha hayırlıdır.
Ey Ebuzer! Hak, ağır ve acıdır ama batıl hafif ve tatlıdır. Nice bir anlık şehvet, uzun hüzünler doğurur.
Ey Ebuzer! İnsan fıkha ve kâmil anlayışa, insanları mübarek ve yüce olan azametinin yanında (idraki olmayan) develer olarak görmedikçe, ulaşmaz. Daha sonra kendi nefsine döner (bakar) ve kendisini onlardan daha hakir bulur.
Ey Ebuzer! İnsanların tamamını, dinlerinde ahmaklar ve dünyalarında akıllılar olarak görmedikçe imanın hakikatine ulaşamazsın.
Ey Ebuzer! Hesaba çekilmeden önce nefsini hesaba çek. O, senin yarın kıyamette hesabını daha kolay eder. Ölçülmeden (tartılmadan) önce nefsini ölç (tart). Kıyamet gününde Allah’ın huzuruna çıkmak için hazırlıklı ol. Öyle ki hiçbir şey Allah’a gizli değildir.
Ey Ebuzer! Allah’tan hayâ et. Kuşkusuz ben, canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki tuvalete her gittiğimde başımı örtüyorum ve benimle birlikte olan iki melekten utanıyorum.
Ey Ebuzer! Cennete girmeyi istiyor musun? Arz ettim: Evet, babam sana feda olsun. Şöyle buyurdu: Arzunu kısalt, ölümü iki gözünün önüne dik ve Allah’tan hakkıyla hayâ et. Ebuzer diyor ki şöyle arz ettim: Ey Allah’ın Resulü! Hepimiz Allah’tan hayâ ediyoruz. Şöyle buyurdu: O, hayâ değildir. Lakin Allah’tan hayâ etmek, kabirleri ve harabeleri (ya da onda çürümeyi), karını ve onu doldurulanı ve başı ve onun ihtiva ettiği şeyi unutmamaktır. Her kim ahiret yüceliğini isterse, dünya ziynetini terk etmelidir. Eğer böyle olursan, Allah’ın vilayetine ulaşmışsın.
Ey Ebuzer! Yemek için yeterli olan tuz kadar iyilikle birlikte olan dua da yererlidir.
Ey Ebuzer! Amel etmeden dua eden kimsenin misali, yaysız ok atan kimsenin misali gibidir.
Ey Ebuzer! Kuşkusuz Allah, kulun salih olmasıyla evlatlarını ve evlatlarının evlatlarını salih kılar ve onu evinde ve evinin etrafında olanları da o, onların içinde olduğu müddetçe korur.
Ey Ebuzer! Kuşkusuz aziz ve celil olan senin rabbin üç kişi ile meleklere karşı övünür: (Birincisi), bir çölde ezan okuyan ve daha sonrada kamet getirip namaz kılan kimse ile meleklere karşı övünür. Rabbin melekler şöyle buyurur: (Ey melekler!) Benim kuluma bakınız, namaz kılıyor ve benden başkası onu görmüyor. Sonra yetmiş bin melek iner ve onun arkasında namaz kılarlar ve onun için ertesi güne kadar onun için istiğfar ederler.
(İkincisi), gece kalkıp tek başına namaz kılan, secde eden ve sonra da secdede uyuyan kimse ile Allah meleklere karşı övünür. Yüce Allah şöyle buyurur: (Ey melekler!) Benim kuluma bakınız, onun ruhu benim yanımdadır ve cesedi ise secde halindedir.
(Üçüncüsü ise), cihat meydanında, yaranları kaçmış ve o ayakları sabit olarak cihada devam eden ve sonunda da şehit edilen kimse ile Allah melekler karşı övünür.
Ey Ebuzer! Her bir insan eğer yeryüzünden bir noktaya anlını koyup secde ederse, o nokta mutlaka kıyamet gününde onun için şahadet verir. Ve yine eğer bir topluluk bir yerde konaklarsa, o yer ya onlara salâvat gönderir ya da lanet eder.
Ey Ebuzer! Hiçbir sabah akşam yoktur ki yerin bazı noktaları diğerlerini şöyle nida eder: Ey benim komşum! Bugün senin üzerinde yüce Allah zikredildi mi ya da bir kul sana alnını koyup Allah için secde etti mi? Bazıları evet der ve bazıları da hayır. Evet diyen kendisiyle övünür ve sevinir ve kendisini komşusuna karşı daha üstün görür.
Ey Ebuzer! Eğer bir genç, dünyayı ve dünyanın boş şeylerini terk eder ve gençliğini Allah’a itaatte geçirir de ihtiyarlarsa, Allah ona yetmiş iki sıddıkın mükâfatını verir.
Ey Ebuzer! Gafiller içerisinde Allah’ı zikreden cihattan kaçanlar içerisinde cihat eden kimse gibidir.
Ey Ebuzer! Salih bir kimseyle oturmak, yalnızlıktan daha hayırlıdır; yalnızlık, kötü bir kimseyle oturmaktan daha hayırlıdır. Hayırlı bir şeyi beyan etmek, suskunluktan daha hayırlıdır; suskunluk kötü bir şeyi beyan etmekten daha hayırlıdır.
Ey Ebuzer! Mümin dışında bir kimseyle birlikte olma. Yemeğini takvalı kimse dışında bir kimseye yedirme; sen de fasık kimselerin yemeğini yeme.
Ey Ebuzer! Allah yolunda sevdiğin kimseye yemeğini yedir ve seni aziz ve celil olan Allah yolunda seven kimsenin de yemeğini ye.
Ey Ebuzer! Kuşkusuz aziz ve celil olan Allah her konuşanın dilinin yanındadır. O halde insan Allah’tan sakınmalıdır ve ne dediğini de bilmelidir.
Ey Ebuzer! Fazla sözleri terk et. Sözden onunla senin hacetini ulaştıracak miktarı yeter.
Ey Ebuzer! Bir insana yalan olarak, duyduğu her şeyi söylemesi yeter.
Ey Ebuzer! Hiçbir şey, uzun süreli olarak zindana atılmaya dilden daha çok müstahak değildir.
Ey Ebuzer! Yaşlı bir Müslüman’a, Kuran’ı bilen ve ona amel edene ve adil hâkime saygı göstermek yüce Allah’ı yüceltmedendir.
Ey Ebuzer! Her bir kulun ahlakı kötü olduğu müddetçe, sürekli Allah’tan uzaklığı artar.
Ey Ebuzer! Dilini korumayan kimse herhangi bir ameli yerine getirmemiştir (salih amelleri boşa gitmiştir).
Ey Ebuzer! Süreklin (insanların) ayıpları arayan, onları öven, kınayan ve cedel eden olma.
Ey Ebuzer! Kulun ahlakı kötü olduğu müddetçe, sürekli Allah’tan uzaklaşır.
Ey Ebuzer! Güzel ve temiz söz sadakadır. Ve yine namaz için attığın her adım sadakadır.
Ey Ebuzer! Her kim Allah’a davet edene icabet ederse ve güzel bir şekilde Allah’ın mescitlerini imar ederse, Allah tarafından onun sevabı cennettir.
Ebuzer şöyle diyor: Şöyle arz ettim: Babam anam sana feda olsun ey Allah’ın Resulü! Allah’ın mescitleri nasıl imar edilir?
Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdular: Onlarda ses yükseltilmez; batıl işlere dalınmaz; alış veriş yapılmaz. Mescitte olduğun müddetçe boş şeyleri terk et. Eğer böyle yapmazsan, kıyamet gününde sakın ola mutlaka ve mutlaka kendinden başkasını kınamayasın.
Ey Ebuzer! Kuşkusuz yüce Allah, mescitte oturduğun müddetçe sana, aldığın her nefes karşılığında, cennette bir derce verir; melekler sana salâvat gönderirler; senin için her nefesin karşılığında, on iyilik yazılır ve senden on kötülük silinir.
Ey Ebuzer! Şu ayetin hangi şey hakkında indiğini biliyor musun? “Ey iman edenler! Sabredin; (düşman karşısında) sebat gösterin; (cihad için) hazırlıklı ve uyanık bulunun ve Allah’tan sakının ki kurtuluşa erişebilesiniz.” Arz ettim: Hayır, babam anam sana feda olsun. Şöyle buyurdular: “Namazdan sonra (diğer) namazı beklemek hakkında inmiştir.”
Ey Ebuzer! Zorluklarda (soğuk havada olduğu gibi) abdesti kâmil ve güzel almak, (günahların) keffarelerinden biridir. Mescide çok gidip gelmek de sizin (ayette geçen) “ribat”tır (cihad için) hazırlıklı ve uyanık bulunun).
Ey Ebuzer! Mübarek ve yüce olan Allah şöyle buyuruyor: “Kuşkusuz kullarım içerisinde bana en sevgili olan, benim için birbirlerini seven kimselerdir. Onların kalpleri mescitlere bağlıdır ve seher vakitlerinde istiğfar edenlerdir. Onlar öyle kimselerdirler ki yeryüzü ehli için cezalandırmayı irade ettiğimde, onları hatırlarım ve o cezayı onlardan kaldırırım.”
Ey Ebuzer! Üç şey dışından mescitte oturmak boştur: Namaz kılanın Kuran okuması, Allah’ı zikretmek ve bir ilim hakkında soru sormak.
Ey Ebuzer! Takvaya amelden çok önem ver. Çünkü takvayla olan bir amel az değildir. Kabul olan bir amel nasıl az olabilir ki? Aziz ve celil olan şöyle buyuruyor: “Allah (ameli) ancak ve ancak takva sahiplerinden kabul eder.”[2]
Ey Ebuzer! Bir insan, kendi nefsini, ortağın kendi ortağını hesaba çekmesinden daha sıkı hesaba çekmedikçe takvalılardan olmaz. Neticede yemeğinin, içeceğinin ve elbisesinin nereden geldiğini bilmelidir. Helalden midir yoksa haramdan mı?
Ey Ebuzer! Her kimin malı nereden kazandığı umurunda olmazsa, aziz ve celil olan Allah’ın da onu nereden cehenneme sokacağı umurunda olmaz.
Ey Ebuzer! Her kimi insanların en değerlisi olması mutlu ediyorsa (en değerlisi olmak istiyorsa), öyleyse aziz ve celil olan Allah’tan sakınsın.
Ey Ebuzer! Sizlerden, senası yüce olan Allah’a en sevgili olan, O’nu en çok zikredendir; Allah’ın katında sizlerin en değerlisi, O’ndan en çok sakınanadır; Allah’ın azabından en çabuk kurtulanınız da O’ndan en şiddetli korkanınızdır.
Ey Ebuzer! Kuşkusuz takvalılar, (genelde) kaçınılmayan bir şeyden şüpheye düşmemek için ondan sakınan kimselerdir.
Ey Ebuzer! Her kim Allah’a itaat ederse, kuşkusuz Allah’ı zikretmiştir. Gerçi namazı, orucu ve Kuran tilaveti az olsa da.
Ey Ebuzer! Dinin aslı (kökü) veradır (günahlardan ve şüphelerden kaçınmadır) ve başı da itaattir.
Ey Ebuzer! Günahlardan kaçınan ol ki insanların en çok ibadet edeni olasın. Sizin dininizin en hayırlı kısmı günahlardan kaçınmaktır.
Ey Ebuzer! İlmin fazileti ibadetin faziletinden daha hayırlıdır. Bil ki sizler eğer o kadar namaz kılsanız ki beliniz bükülse ve o kadar oruç tutsanız ki çöp gibi olsanız, ancak günahlardan kaçınarak size faydası olur.
Ey Ebuzer! Dünyada vera (günahlardan ve şüphelerden kaçınma) ve zühd ehli, gerçekten de onlar Allah’ın evliya kullarıdırlar.
Ey Ebuzer! Her kim kıyamet günü üç şeyi kendisiyle birlikte getirmezse, kuşkusuz hüsran etmiştir. Ebuzer diyor: O üç şey nedir? Babam anam sana feda olsun. Peygamber Efendimiz (s.a.a) cevabında şöyle buyurdular: “Onu aziz ve celil olan Allah’ın haram kıldığı şeylerden engelleyen vera; cahilin sefihliğini onunla reddettiği hilim ve onun vesilesi ile insanlarla iyi geçindiği güzel ahlak.”
Ey Ebuzer! Eğer insanların en güçlüsü olmak seni sevindiriyorsa (en güçlüsü olmak istiyorsan), öyleyse Allah’a tevekkül et. Eğer insanların en değerlisi olmak seni sevindiriyorsa (en değerlisi olmak istiyorsan), o halde Allah’tan sakın. Eğer insanların en zengini olmak seni sevindiriyorsa (insanların en zengini olmak istiyorsan), öyleyse aziz ve celil olan Allah’ın elinde olana kendi elinde olandan daha fazla güven.
Ey Ebuzer! Eğer insanların hepsi şu ayeti alsalardı, kuşkusuz onlara yeterdi: “Kim Allah’tan sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder. Ve ona hesap etmediği yerden rızık verir. Kim Allah’a tevekkül ederse O, ona yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Şüphesiz Allah, her şey için bir ölçü koymuştur.[3]
[1] İsra suresi, 107-109. ayetler.
[2] Maide suresi, 30. ayet.
[3] Talak suresi, 2-3.
Ulu’l Emre İtaat
يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اَطٖيعُوا اللّٰهَ وَاَطٖيعُوا الرَّسُولَ وَاُولِى الْاَمْرِ مِنْكُمْ فَاِنْ تَنَازَعْتُمْ فٖى شَیْءٍ فَرُدُّوهُ اِلَى اللّٰهِ وَالرَّسُولِ اِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ ذٰلِكَ خَيْرٌ وَاَحْسَنُ تَاْوٖيلًا
“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e ve sizden olan ulu’lemre de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah’a ve Resul’e götürün; bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.” Nisa/59
Bu ayet, insanların Allah’a ve Peygambere olan vazifesine işaret eder. Üç mercinin, yani; Allah, Peygamber ve Ulu’l Emrin kabul edilmesi neticesinde asla çıkmaz yola düşülmez. Bu üç merciye itaate davet etmek, Kur’an’ın tevhid çizgisiyle de çelişmez. Çünkü Peygambere ve Ulu’l Emre itaat etmek, Allah’a itaat etmenin bir parçasıdır ve bunun paralelindedir. Farklı boylamda olan bir itaat değildir. Allah’ın emrine göre hem Peygamber’e hem de Ulu’l Emir’e itaat zorunludur.
Tefsir-i Numune, İbn Abbas’tan şöyle bir rivayet nakletmiştir:
“İslam Peygamberi (s.a.a), Tebük’e sefer için hareket ettiğinde Medine’de kendi yerine Hz. Ali’yi (a.s) bıraktı ve şöyle buyurdu: ‘Kuşkusuz senin bana olan konumun ey Ali; Harun’un Musa’ya olan konumu (menzilesi) gibidir…’ Daha sonra Nisa suresinin 59. ayeti nazil oldu.”
Bu ayetin öncesinde emanetin ehline geri döndürülmesi hakkında tavsiyede bulunulmuştur. Hemen peşinden gelen bu ayette âdeta şu ifade edilir:
“Emaneti ehline teslim etmek, Allah’ın, Peygamberin ve Ulu’l Emr’e itaatin gölgesinde gerçekleşmelidir.”
‘İtaat edin’ emrinin tekrarlanması, emirlerin çeşitlendirmesinin işaretidir. Hz. Peygamber (s.a.a) kimi zaman ilahi hükümleri beyan eder, kimi zaman da hükümet emirlerini açıklardı. Beyanatları ya ‘Risalet’ ya da ‘hüküm’ makamında olurdu. Kur’an kimi zaman Hz. Peygamber’e (s.a.a.) hitaben şöyle buyurur:
“... İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için ve düşünüp anlasınlar diye sana da bu Kur’an’ı indirdik.” [1]Kimi zaman da şöyle buyurur:
“Allah’ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye sana Kitabı hak ile indirdik…” [2]
Kur’an ‘müfsitler’, ‘müsrifler’, ‘yoldan çıkmışlar’, ‘cahiller’ ve ‘zorbalar’ hakkında ‘itaat etme’ ve ‘tabi olma’ emri vermiştir. Öyleyse ‘itaat edin’ hususu öyle kimseleri işaret etmelidir ki; itaatleri yasaklanmamış olsun ve itaatleri Allah’ın ve Peygamberlerin emri ile çelişmesin.
Ayette Ulu’l Emre itaat konu edilmiştir. Ancak anlaşmazlık ve niza halinde onlara müracaat edilmesi açıklanmamıştır. Anlaşmazlıkların giderilme adresi olarak sadece Allah ve Resul’ü gösterilmiştir. Bu durum bize şunu anlatıyor; eğer Ulu’l Emri tanıma ve mısdağını (kim olduklarını) anlama konusunda anlaşmazlığa düşülürse Allah’a ve Resulüne müracaat edilmelidir. Zaten nebevi rivayetlerde Ulu’l Emr, Peygamberin Ehl-i Beyti olarak tanıtılmıştır. [3]
Hüseyn ibn Ebi’l A’la şöyle der:
“Peygamberin vasileri hakkındaki inancımı ve kendilerine itaatin vacip olduğunu tasdikimi İmam Cafer Sadık’a (a.s) arz ettiğimde şöyle buyurdular: ‘Evet! Söylediğin gibidir. Onlar Allah’ın haklarında ‘Allah’a itaat edin. Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin…’ buyurdukları kimselerdir. Evet, Allah onların hakkında şunu der: ‘Sizin veliniz ancak Allah, Resulü ve rükû halinde zekât veren müminlerdir…” [4]
Hz. Ali (a.s), Nehcu’l Belağa’nın 125. hutbesinde ve Malik Eşter’e yazdığı Ahidname’de şöyle buyurur:
“Allah’a ve Peygamberine müracaattan kastedilen, üzerinde herkesin ittifak ettiği sünnet ve muhkem ayetlerdir…” Bir başka sözü de şöyledir:
“Peygamber Ehl-i Beytinin görüşünün dışında hüküm veren her hâkim, tağuttur.” [5]
[1] Nahl,44
[2] Nisa,105
[3] Kemalu’d Din Saduk, s.222
[4] Kâfi, c.1, s.185
[5] Deaimu’l İslam, .c.2, s.530
İran’dan UAEA'nın Kararına Karşı İlk Adım
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Guvernörler Kurulu'nun İran'a karşı son dönemde aldığı kararın ardından bu siyasi ve yapıcı olmayan hamleye karşılık İran Atom Enerjisi Kurumu da bu hasmane girişime yönelik bir dizi önlem aldığını açıkladı.
Pazar günü Natanz ve Fordo zenginleştirme komplekslerinde Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu müfettişlerinin huzurunda yeni faaliyetlerin başlatıldığı belirtildi.
Alınan önlemler arasında Fordo zenginleştirme tesislerinde %60 oranında zenginleştirme faaliyetlerinin başladığı da yer almaktadır. Buna paralel olarak Natanz'da %60'lık zenginleştirme devam ediyor.
Bu konuda Atom Enerjisi Kurumu, Fordo ve Natanz'da alınan önlemlerin detaylarını da açıkladı.
Clear Sky: İran, Siyonist ve ABD İHA'larını Kontrol Etme Yeteneğine Sahip
Siber güvenlik şirketi Clear Sky'nin CEO'su yaptığı açıklamada, İranlı hackerlerin Siyonist ve Amerikan dronlarına sızma ve kontrol etme yeteneğine her zamankinden daha yakın olduklarını ifade etti.
Jerusalem Post gazetesinin haberine göre, "Clear Sky" siber güvenlik şirketinin CEO'su Dolf, Siyonist bir düşünce kuruluşunun toplantısında İran hakkında konuşarak şöyle dedi: "İran, insansız hava araçlarını hackleme ve "Sıfır Gün"e yaklaşma çabaları da dahil olmak üzere tüm alanlarda siber yeteneklerini genişletiyor. Sıfır Gün yeteneği, siber yetenekleri kullanarak altyapı başta olmak üzere tüm sektörleri devre dışı bırakabilen ABD, Rusya ve Çin'den bilgisayar korsanlarının imkanlarını ifade ediyor."
Clear Sky şirketi CEO'su, İran'ın yeteneklerini geliştirmenin yanı sıra ilk kez siber saldırı araçlarını Hizbullah ile paylaşmak için eskisinden daha fazlasını yaptığını söyledi.
Siyonist CEO, geçenlerde Arnavutluk'un altyapısına düzenlenen siber saldırının arkasında İran'ın olduğunu iddia ederek şöyle dedi: "İranlıların siber saldırısı başarılı oldu, çünkü Arnavutluk'ta münafıklar grubunun toplantısının yapılacağı sırada ülkenin internet ağları çökmüştü."
Clear Sky şirketi yetkilisi, İran'ın daha önce Siyonist rejimin ağlarını ve savunma sektörlerini hacklediğini ancak bu konunun kamuoyuna açıklanmadığını da belirtti.
Clear Sky şirketi yetkilisi, bu konuda şöyle dedi: "İran, yeteneklerini korumak için bu başarıları açıklamadı ve Siyonist yetkililer ise mahcubiyet yaşamamak veya sistemlerindeki hasarın boyutunu ortaya çıkarmamak için bu hacker saldırılarını açıklamadı."
İran Kuzey Irak’taki Terörist Mevzilerini Vurdu
Devrim Muhafızları Ordusu Siyasi Yardımcısı General Resul Sanairad, Mehr'e verdiği demeçte, Devrim Muhafızları'nın Kuzey Irak'taki bölücü örgütlerin mevzilerine düzenlediği operasyonları değerlendirdi.
General Sanairad, "Devrim Muhafızlarının bu eylemi, ülkenin siyasi ve askeri yetkililerinin çeşitli uyarılarının ardından gerçekleşti. Bunun nedeni, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) yetkililerinin burada devrim karşıtı güçlerin varlığına ilişkin İran'la mutabık kalınan hükümlere uymamasıdır" dedi.
İran'ın IKBY yetkililerine yaptığı uyarılara atıfta buluann General Sanairad, "Ne yazık ki bu uyarılara rağmen güvensizlik yaratan süreçler devam etti ve bu mevzileri hedef alma kararı aldık" ifadesini kullandı.
Devrim Muhafızları'nın füzeli operasyonda tam isabetle hedefleri vurduğunu belirten General Sanairad, "Bu operasyonlarda isabetli ateş ve hassas silahlar kullanılırken Devrim Muhafızları Kürt vatandaşların zarar görmesinin önüne geçti" ifadelerinde bulundu.
Söz konusu örgütlerin yabancı güçler tarafından desteklendiğini dile getiren General Sanairad, "Medya kuruluşlarında bize karşı yürütülen psikolojik savaş, bu örgütler arasındaki ilişkilere dayanmaktadır. Genellikle yabancı ülkelerin güvenlik politikalarını ilerletme aracı olarak görülen ve paralı asker rolü oynayan bu örgütler aslında, bölgedeki yabancı güçlerin ajanıdır" diye kaydetti.
Güvenliği İran'ın kırzmızı çizgisi olarak nitelendiren General Sanairad, "Güvenliğimizin kırmızı çizgimiz olduğunu ve güvenliği bozan unsurlara karşı hem önleyici harekat hem de karşı çıkma harekat yapma hakkımız olduğunu defalarca ilan ettik. Yeni durumda bu tehdide karşı çıkma harekatıdır. Çünkü ülkeye silah girişi ve sınır bölgelerinin güvensizliği aynı örgütler tarafından yapılmakatdır" dedi.
İslam İnkılabı Lideri: Bu şerlik tezgahı kuşkusuz kaldırılacak
İslam İnkılabı Lideri, İsfahan halkından bir grubu ziyarete kabulünde yaptığı konuşmasında, son şerlik olaylarını yönetenlerin İslami düzene zarar veremeyecek kadar aciz durumda olduklarını vurguladı.
İslam İnkılabı Lideri Imam Seyyid Ali Hamenei İsfahan halkından yüzlerce kişilik bir toplulukla ziyaretinde yaptığı konuşmasında,İsfahan kentini muhteşem bir ilim, inanç, sanat ve cihad kenti olarak
tanımladı.
İslam İnkılabı Lideri Imam Hamenei daha sonra günümüz problemin, durgunluk ve irticaya karşı ilerleme sorunu olduğuna değinerek "İstikbar, İran halkı karşısına dizdiği temel saflaşmasında, İran düşmanlığını arttırarak, gençler başta olmak üzere insanların kafasına umutsuzluğu aşılamak üzere bütün imkanlarını kullanmakta. Ve bugün herkesin İran severliğini ispatlayabilecek en önemli özelliği, umutsuzluk yaratmaktan kaçınıyor olması ve tam aksine umuda, gayrete ve çabaya teşvik ediyor olmasıdır" diye vurguladı.
İslam İnkılabı Lideri daha sonra yetkililerin ekonomik sorunları çözme yolunda gösterdikleri büyük gayretlerine değinerek "Son kargaşa olaylarının perde arkasındaki asıl yöneticileri halkı sahneye getiremedikleri için, şerliklerini sürdürerek yetkililere bıkkınlık vermek istiyorlar. Kuşkusuz bu kargaşa olaylarına son verileck ve halk da her gün onlardan daha fazla nefret ederek daha dinamik ve daha iyi bir moralle çabaları, gayretleri ve ilerleme girişimlerini sürdürecektir" dedi.
Imam Hamenei konuşmasının devamında, İstikbar dünyasının İslami İran'la olan ana sorunun yorumunu yaparken "İstikbarın İslam Cumhuriyetiyle olan sorunu şu: Onlar, eğer bu nizam ilerlerse ve dünyada boy göstermeye başlarsa, onların liberal demokrasi mantıklarını çürütmüş olacak, diye düşünüyorlar" ifadesini kullandı.
İslam İnkılabı Lideri Imam Hamenei daha sonra, batı dünyasının liberal demokrasi mantığıyla muhtelif ülkelar üzerine istila kurduğu konusuna değinerek "Son üçyüz yılda onlar hürriyet veya emokrasinin olmadığı bahanesiyle çeşitli ülkelerin kaynaklarını yağmaladılar ve fakir Avrupa, birçok zengin ülkenin fakirleşmeleri pahasına zengin oluverdi" diye ilave etti.
İslam İnkılabı Lideri konuşmasının devamında batılıların özgürlük ve demokrasi gibi kavramları kullanıp, ülkelerde onun tam aksini yaptıklarına değinerek "Afganistan yakın ve bariz bir örnek. Amerikalılar oradaki hakimiyetin halkçı olmadığını bahane ederek bu ülkeye askeri olarak saldırdılar. Ama 20 yıl süren bir cinayet ve yağma döneminin ardından karşı oldukları bir hakimiyet ülkede iktidarı ele geçirdi ve Amerikalılar rezil bir halde bu ülkeden kaçmak zorunda kaldılar" dedi.
Imam Hamenei ayrıca "Bugün İran'da dine ve gerçek demokrasiye dayanan bir nizam kendi halkına hüviyet kazandırmış, insanları canlandırmış ve gerçekte batılı liberal demokrasi mantığını çürütmüş durumda" diye vurguladı.
İslam İnkılabı Lideri Imam Hamenei daha sonra konuşmasını şöyle sürdürdü: "Yurt içinde kimileri batılı propagandaların etkisiyle, İslam'da özgürlük ve demokrasinin olmadığını iddia ediyorlar. Halbuki bunu söyleyebilmeleri özgürlüğün var olduğunun bir ifadesidir. Siyasi bakışları birbirinden farklı olan hükümetlerin iktidar olmaları da aynı şekilde halkın seçim hakkı olduğu ve İslami nizamın demokratik olduğunu gösteriyor."
Imam Hamenei daha sonra "İslam Cumhuriyeti eğer ABD ve istikbar karşısında başını eğip durmuş ve onların zorbalıklarına katlanmış olsaydı şüphesiz bu ülkeye yönelik baskılar azalırdı ve tabi onlar üllkeye hakim olurlardı" ifadesini kullanarak "Ama bu yıllarda ne zaman İslam Cumhuriyetinin sesi yükseldiyse, düşmanın İslami nizamı susturmak isteyen çabaları da arttı" diye ilave etti.
İslam İnkılabı Lideri Imam Hamenei konuşmasının devamında "Bugün ülkemizin esas sorunu, ilerleme ile durgunluk ve irtica arasındaki çatışma sorunudur. Çünkü biz ilerleme halindeyiz. Ama İstikbar bizim bu ilerlememizden rahatsız, sinirli ve endişeli. İşte bu siniri ve rahatsızlığı yüzünden bugün Amerikalılar ve Avrupalılar bütün imkanlarıyla meydana geliyorlar. Fakat onlar hiçbir halt edemezler. Nitekim geçmişte de yapamadılar, gelecekte de yapamayacaklardır" diye vurguladı.
Imam Hamenei daha sonra, İran'la İstikbar arasındaki ana savaşta ABD'nin birinci hatta durduğu ve onun hemen ardında Avrupa'nın yer aldığına değinerek "İslam İnkılabının zaferinden sonraki yıllarda ABD'de iktidar olan bütün o Başkanlar, Carter'den, Clinton'dan, Demokrat Obama'dan, Reagan'dan, Buş'tan Cumhuriyetçi o boş beyinli Başkanına kadar, oradan da İran halkını kurtarmak istediğini iddia eden bugünkü dalgın Başkanına kadar hepsi İran İslam Cumhuriyetinin karşısına dikildiler. Ve bu uğurda azgın köpekleri olarak işgalci İsrail dahil bölgenin bazı ülkelerinden de yardım aldılar" diye konuştu.
İslam İnkılabı Lideri Imam Hamenei ayrıca "Ama bütün bu çabalara rağmen, İslami İran halkı düşmanları genelde hep hayal kırıklığına uğradılar ve bekledikleri hedeflerine ulaşamadılar" diye vurguladı.
Gazze'de yangın faciası: 21 kişi hayatını kaybetti
Gazze'de Cebaliya Mülteci Kampı'nda bir binada çıkan yangında aralarında kadın ve çocukların da olduğu 21 kişi yaşamını yitirdi. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, yangında ölenler için ulusal yas ilan etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan da hayatını kaybedenler için bir taziye mesajı yayımladı.
Gazze'nin kuzeyindeki Cebaliya Mülteci Kampı'nda bir binada çıkan yangında 21 kişinin hayatını kaybettiği belirtildi.
Sivil Savunma İdaresi'nden yapılan açıklamada ise yangın çıkan binada aralarında kadın ve çocukların da olduğu 21 kişinin cesedine ulaşıldığı aktarıldı. Yangında yaralananların sayısına ilişkin bilgi verilmedi.
Sivil savunma ekiplerinin, yangını kontrol altına aldığı ve diğer binalara sıçramasını önlediği kaydedildi.
İlk belirlemelere göre, yangına, bina içinde depolanan benzinin neden olduğu, olayla ilgili soruşturmanın ise devam ettiği aktarıldı.
Öte yandan, Filistin Sağlık Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Bakan Mey Keyle'nin yangında yaralananların gerekirse Batı Şeria'daki hastanelere nakledilmesi için talimat verdiği bilgisi geçildi.
ULUSAL YAS İLAN EDİLDİ
Filistin Devlet Başkanlığı Sözcüsü Nebil Ebu Rudeyne'nin yaptığı yazılı açıklamaya göre, Devlet Başkanı Mahmud Abbas, yangın faciasının ardından cuma günü ülkede ulusal yas ilan etti.
Açıklamada, Abbas'ın olayı "ulusal bir facia" olarak nitelendirdiği ve hayatını kaybedenlerin ailelerine her türlü imkanın sunulması için ilgili makamlara talimat verdiği aktarıldı.
Makbul Yalanlar
Yıllar önce okuduğum bir kitapta yazar, Suudi Arabistan’da, Şiilerin “kuyruklarının olduğuna” dair bir söylentiye inanıldığını aktarıyordu.Bazıları şaşırabilir, insanlar nasıl böyle bir şeye inanabilirler diye. Propaganda ve manipülasyonun modern büyü olduğunu bilenler kuşkusuz şaşırmayacaktır. Propaganda bazen öyle bir noktaya gelebilir ki, mağdur ettiği kitlenin aklını başından alabilir; onları fiziksel ve zihinsel açıdan “imkansız” olan şeylere inandırabilir. Gerçeklikle bağını tamamen koparıp onları bir serabın içine kapatabilir. Gözlerini görmez, kulaklarını işitmez, aklını işlemez kılıp yaşayan bir ölü haline getirebilir.
Hele bir de “günah keçisi” olmaya görün… Artık hakkınızda ne söylense alıcısı çıkacaktır.
*
9 Kasım 2022 Çarşamba günü, Twitter’daki paylaşımlara bakarken NTV’nin yayınladığı bir haberi gördüm. Haber’in başlığı aynen şöyleydi: “Mahsa Amini Protestoları: İran Parlamentosu Yaklaşık 15 Bin Protestocuya Ölüm Cezası Verilmesini Onayladı.”[1]
BirGün Gazetesi, Yurt Gazetesi, TGRT Haber gibi pek çok ulusal haber sitesi haberi benzer başlıklarla vermişti. TGRT’nin başlığı şöyleydi: “İran'da katliam cezası! Yaklaşık 15 bin kişiye ölüm cezası verilmesi onaylandı”[2] Yurt Gazetesi ise “İran'da toplu vahşet! 15 bin kişiyi idam edecekler”[3] diyordu. Tabii, Twitter adeta yıkıldı. Ayşenur Aslan[4], İbrahim Haskoloğlu[5], Prof. Dr. Bengi Başer[6], Solcu Gazete[7], Tr724[8], KararHaber[9] (liste uzayıp gidiyor) gibi 100 binlerce takipçisi olan hesaplar “15 bin idam” haberini paylaşanlar arasındaydı. Binlerce kişinin beğenip, retweet ettiği paylaşımında Ayşenur Aslan (Halk TV programcısı) şöyle diyordu: “İran’da protestoculara idam cezası verilmesi parlamentoda onaylanmış. 15 bin kişi idam edilebilir. Buna sessiz kalan her yetkiliyi, her lideri kınamak falan değil lanetliyorum. Bağırın, kurtarın o gençleri”
Bu arada Newsweek’in de benzer bir haber yaptığını belirtelim.[10] Nitekim İbrahim Haskoluğlu paylaşımında Newsweek’i kaynak gösteriyor. Newsweek de haberini CNN’e dayandırıyor. Ancak haber metninde verilen linkte CNN’in haberine ulaşılamıyor.
Aklı başında olan herkesin anlayabileceği gibi, haber tabii ki yalandı. Nitekim akşam saatlerinde çıkan bir başka haberde iddiaların asılsız olduğu söylenerek, şöyle deniyordu: “İran'da 227 milletvekili, Mahsa Amini protestolarına ilişkin, ortak bir açıklama yaptı. İran Yüksek Yargı Erki Başkanına seslenen vekiller, 'eylemci liderlerinden' güvenlik güçleriyle çarpışan, silah kullanan ve ölüme sebep olanlar için, kısas (idam) uygulanmasını talep etti.”[11]
Ancak bu satırları yazdığım saat itibariyle gazeteler haberlerini, twitter hesapları da paylaşımlarını henüz kaldırmış değiller.
Birkaç kişi haberin doğru olmadığını anlatmaya çalışıyordu ama nafile. Yapılan yorumlarda herkes çıldırmış gibiydi: Kimi BM müdahalesi istiyordu, kimi ABD müdahalesi; küfrün, hakaretin, istihzanın bini bir paraydı. Haberi paylaşanların pek çoğu ise, “molla rejimi budur” deyip ilericilikten, aydınlıktan, medeniyetten, akıldan söz ediyordu!
Bazı kişiler ise, haklı olarak “Nasıl oluyor da böylesine büyük bir yalan söyleyebiliyorlar, eninde sonunda olsa açığa çıkmayacak mı?” ya da “Hadi onlar söylüyor koca koca adamlar nasıl inanıyor?” türünden sorular soruyordu.
Ülkemizde kol gezen bir İran cehaleti var. Üretilen, pekiştirilen ve sürekli güncellenen bir cehalet. İran hakkında bütün bildikleri iki kelime: “Molla rejimi!” Değil 15 bin, “150 bin” denilseydi aynı hevesle haberi paylaşacak kişi sayısı emin olun hiç de az olmazdı. Dediğim gibi, bir de bunlar kendilerini akıl ve bilim ehli sanır; herkesi küçük görür, horlar, herkese ders vermeye kalkarlar.
Yine de böylesi yalanların bir mantığı, bu yalanları üretenlerin ise bir amacı var.
Bir kaçına kısaca değinebiliriz.
*
Birincisi bazı yalanlara kısa süreliğine ihtiyaç vardır. Sonrasında açığa çıkmasının bir önemi yoktur; zaten atı alan Üsküdar’ı geçmiş olacaktır. Örneğin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell BM’de bütün dünyanın gözünün içine bakarak “kimyasal silah” yalanını söylediğinde açığa çıkacağını bilmiyor muydu? Tabii ki, biliyordu. Ama o yalana kısa bir süreliğine, Irak’ı işgal edinceye kadar ihtiyaçları vardı. Sonrasında “yalan” olduğunun ortaya çıkmasının bir önemi yoktu. Ne de olsa bu dünyada güçlülerin “hesap vermeme, hesap sorma” gibi bir ayrıcalığı var!
İkincisi; bazı büyük yalanlara giden yolun taşları çok öncesinden döşenir. Diğer bir ifadeyle, küçük yalanlar ya da çarpıtmalar zihinleri büyük yalanlara inanmaya hazır hale getirir. Hedef ülke hakkındaki küçük ama sık sık verilen (bazısı doğru bazısı yalan) “negatif” haberler izleyicilerin/dinleyicilerin/takipçilerin kafasında büyük yalanların girmesi için yarıklar oluşturmaya başlar. Bu tür negatif haberler zihinlerde hedef ülkeye ilişkin “ön kabul” oluşturur. İran hakkında 43 yıldan beri devam eden ABD ve Batı anlatısının pek çok kişide “ön kabul dağları” oluşturduğunu söylemeye gerek yok. Üstelik, manipülasyon merkezlerinin her ülkenin/grubun/kişinin karakterine uygun geniş bir yalan repertuarlarının olduğunu da unutmamak gerek.
Üçüncüsü, “Gerçek ayakkabılarını giyinceye kadar, yalan dünyayı 3 defa turlarmış” sözünde olduğu gibi, bu tür büyük yalanların “etkileşim gücü” yüksektir. Hele ki sosyal medyanın “yankı odalarında” yaşayanlar, kendi kabilelerinden çıkmayanlar için.
Dördüncüsü, yalan haberin tekzip edilemeyeceği, edilse de kimsenin duymayacağı bir psikolojik iklim oluşturulmaktadır. Eğer yalanı ortaya çıkarmak isterseniz çeşitli suçlama ve şayialara maruz kalabilirsiniz. Diğer bir ifadeyle “makbul yalanın” dışına çıkmak sizin de hedef haline gelmenize sebep olabilir. İngiltere devletinin geçtiğimiz yıllarda yaptığı bir kampanya bunun çarpıcı bir örneğidir. İngiltere “terörle ve aşırılıkçılarla mücadele” kapsamında bir broşür hazırlamış ve ailelere dağıtmıştı.[12] Broşürde, hükümeti veya medyayı sorgulayan gençlerin “aşırılıkçı olabileceği” vurgulanıyor, aileler uyarılıyordu.
Söze geldiğinde “eleştirel düşünme” ve “sorgulama”yı teşvik eden Batılı devletler, açıkça kendi halkına “Bizim yaptığımız haberlere sorgusuz, sualsiz inanacaksınız. Aksi takdirde sizi de ‘aşırılıkçı’ olarak damgalarız” demeye getiriyordu. Bir diğer örnek ise Pink Floyd’un solisti Roger Waters’ın Ukrayna hakkında eleştirel bir demecinden dolayı Polonya konserinin iptal edilmesidir.[13] Waters’ın “persona non grata” ilan edilmesi için Krakow Belediyesi Mesclisi’ne teklif verilmişti. Ne kadar ünlü olsanız da kritik durumlarda ana akım yalana ortak olmuyorsanız “istenmeyen adam” ilan edilmeniz kaçınılmazdır.
*
Özetle bu yalan ve manipülasyonların hedefi olup olmayacağınız ABD ve Batı’nın yanında durup durmayacağınıza göre değişir. Duruşunuzu değiştirirseniz sizi Ortadoğu’nun “İsveç”i olarak da pazarlayabilirler.
İran bu konuda mükemmel bir örmektir.
Malum, 1979’a kadar İran’la aynı bloktaydık. 1955 yılında Sovyetlere karşı kurulmuş olan ve Ortadoğu NATO’su olarak bilinen Bağdat Paktı’nda ortaktık. O zamanlar her iki ülke de Batıcı ve Amerikancıydı. 19 Eylül 1955 tarihli Vatan Gazetesi’nde Ahmet Emin Yalman (ki dönemin en meşhur gazetecilerindendi) bu ortaklık hakkında bakın ne yazmıştı: “İki millet arasındaki kader birliği tamdır. İkimiz de… bir an evvel medenî dünyanın İleri seviyesine ulaşmak ihtiyacındayız.”
Tam bir kader birliği yaptığımız İran’la ilgili o dönemde “insanın içini ısıtan” pek çok haber yayınlanmıştır. Örneğin 13 Mayıs 1950 tarihli Zafer Gazetesi İran Şahı’nın kız kardeşi Fatma Pehlevi’nin Amerikalı muharrir Vincent Lee Hillier ile evlendiğini duyuruyor, Prenses Fatma’nın fiziksel özelliklerine kadar bütün detayları okuyucusuyla paylaşıyordu: “Fatma Pehlevi… mat bir teni, düzgün bir burnu, bukleli uzun saçları vardır. Onun için İran’ın en güzel kadını derler.” Aynı haberi Milliyet Gazetesi ise “Gönül Ferman Dinlemez!” başlığıyla veriyordu.
17 Mayıs 1956’da Hürriyet ilk sayfadan Şah ve İmparatoriçe’nin Türkiye’ye geldiğini duyuruyordu okuyucularına. Haberde “Dost İran Şahına Ankara şehri fahri hemşehriliği törenle tevcih edildi” deniyordu. Şah’ın ülkemize geldiği gün ise Türk-İran Dostluk Cemiyeti tarafından “Türk-İran Dostluğu” isminde kitap bile yayınlanmış,[14] Şah ve karısı için pul bastırılmıştı. 16 Haziran 1967 tarihli Milliyet gazetesinde, Türkiye’yi ziyaret edecek Şah için, “Şah ve Eşi İçin Ankara Donatıldı” deniyordu. Sadece İran Şahı’yla ilgili değil, Pehlevi Hanedanı’nın hemen her üyesi basınımızın ilgi alanındaydı. Şah’ın kızının doğum için hastaneye yattığından bile gazetelerimiz bizi haberdar ediyordu (Milliyet, 2 Aralık 1958).
Halbuki bu haberlerin yayınlanmasından daha birkaç yıl önce ABD, seçimle gelen Musaddık’ı devirmiş, yurt dışına kaçan Şah’ı tekrar geri getirerek tahtına oturtmuştu. CIA istasyon şefi Kermit Roosevelt’e “Tahtımı Allah'a, halkıma, orduma ve size borçluyum." diyen Şah gazetelerimizde “kahraman” gibi yansıtılıyordu. 23 Ağustos 1953 tarihli Milliyet Gazetesi şu manşetle çıkmıştı: “İran Şahı Dün Uçakla Memleketine Döndü”. Manşetin altında ise şu ifadeler vardı: “Şah Tahran’da tezahüratla karşılandı.” Aynı gazetenin 3 Eylül 1953 tarihli nüshası “Eisenhower İran’a yardım yapılacağını bildirdi” haberini veriyordu. Nitekim Cumhurbaşkanı Celal Bayar da “menfi kuvvetleri yıkmak suretiyle kazandığı başarı”dan dolayı Şah’ın geri dönüşünü tebrik etmişti.[15]
Geri döndükten sonra ise neler olup bittiğini yazmadılar tabii. Birinci Körfez Savaşı zamanından hatırlayacağınız Norman Schwarzkopf'un babası General Schwarzkopf SAVAK’ın kurulması ve eğitilmesinde görev aldı. Modern zamanların en kanlı işkencecileri CIA’nın ellerinde yetişecekti. 5 Haziran 1963 tarihinde ise “tezahüratla karşılanan” Şah Tahran, Kum, Şiraz gibi şehirlerde kendisine karşı yapılan protestoları eşi görülmemiş bir şiddet kullanarak bastırmış yaklaşık 15 bin kişiyi katletmişti.[16],[17] Basınımız o dönemde “kader ortağımız”ın yaptıklarını görmezden geliyordu. 7 Haziran 1963 tarihli Milliyet Gazetesi “İran’da Hükümet Dün Duruma Hakim Oldu” manşetini atıyor, olaylarda yalnızca “yüze yakın” kişinin öldüğünü söylüyordu. Bir sonraki gün yine aynı gazete “Tahran’da durum sakin” diyordu.
*
Aradan 60 yıl geçmiş. Artık 50’li yılların İran’ından eser kalmadı ama Batı’nın gözünden İran’a bakanlar dün göremediklerini bugün de göremiyor. Daha doğrusu Batı neyi görüyor ve gösteriyorsa onu görmeye devam ediyor.
Dipnotlar
[1] https://www.ntv.com.tr/galeri/dunya/mahsa-amini-protestolari-iran-parlamentosu-yaklasik-15-bin-protestocuya-olum-cezasi-verilmesini-onayladi,q6jTSGkxB06DzXI4qDCHKg
[2] https://www.tgrthaber.com.tr/dunya/iranda-katliam-cezasi-yaklasik-15-bin-kisiye-olum-cezasi-verilmesi-onaylandi-2854400
[3] https://www.yurtgazetesi.com.tr/dunya/iranda-toplu-vahset-15-bin-kisiyi-idam-edecekler-h212564.html
[4] https://twitter.com/AysenurArslantv/status/1590306665257373697
[5] https://twitter.com/haskologlu/status/1590303873599619072
[6] https://twitter.com/bengibaser/status/1590297506872627201
[7] https://twitter.com/solcugazete/status/1590304026326749184
[8] https://twitter.com/Tr724/status/1590314746590334976
[9] https://twitter.com/KararHaber/status/1590315058265001986
[10] https://www.newsweek.com/iran-votes-execute-protesters-says-rebels-need-hard-lesson-1757931
[11] https://www.haber7.com/dunya/haber/3276119-iranda-15-bin-kisiye-idam-iddiasi-gercek-ortaya-cikti
[12] https://www.independent.co.uk/news/uk/politics/young-people-who-question-government-policy-or-the-media-may-be-extremists-officials-tell-parents-a6756086.html
[13] https://www.cumhuriyet.com.tr/dunya/polonyadan-pink-floyd-karari-konser-iptal-edildi-1985269
[14] Kara, P. (2010) Türkiye-İran İlişkileri, Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Ana Bilim Dalı
[15] Kara, P. (2010) Türkiye-İran İlişkileri, Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Ana Bilim Dalı
[16] Rigiderakhshan, M. (2022). İran’da Öğrenci Hareketleri: Pehlevi Döneminden Devrim (1979) Sürecine, Akademik Tarih ve Araştırmalar Dergisi, Sayı: 6 ss. 22- 41., Ayrıca Bkz. Byrd, D. J. (2006). Ayatollah Khomeini and the Islamic Revolution in Iran, Master Thesis, Western Michigan University
[17] Bazı kaynaklarda ise ölü sayısının 4 bin ila 15 bin arasında olduğu belirtilmektedir. Bkz. İran İslam İnkılabı, Kevser Yayınları, s. 110.
İSLAMİ ANALİZ
ABD Sonunda Bunu da Yaptı: Bölücüler Bir Arada!
ABD, kendisine direnen ülkelerde iç yıkıcılık yapan aparatlarını birleştiren bir yapı kurdu. “Dünya Özgürlük Kongresi” adı verilen yapıda İranlı, Rus ve Venezuelalı muhalifler ile FETÖ’cüler kol kola girdi. Türkiye, Rusya ve İran liderlerini “devirme planları” konuşuldu.
ABD istihbaratı CIA, mensubu oldukları ülkelerin siyasi yönetimine karşı faaliyet yürüten muhalifleri Dünya Özgürlük Kongresi altında topladı.
Dünyada turuncu devrim finansörü olarak bilinen Ulusal Demokrasi Vakfı’nın desteğiyle kurulan örgütte İranlı, Rus ve Venezuelalı muhaliflerle birlikte FETÖ de yer aldı. Kongrenin kuruluşu için 10 Kasım’da Litvanya’da yapılan toplantıya CIA’nın maaşlı elemanı İranlı muhalif Mesih Alinejad öncülük etti. Alinejad’ın yanı sıra eski Rus satranç şampiyonu Garry Kasparov ve Venezuelalı “aktivist” Lopoldo Lopez de öncüler arasında yer aldı.
CIA’nın bir diğer yan kuruluşu olan Özgürlük Evi’nin de destek verdiği toplantıya FETÖ adına, Gülen’in “manevi oğlum” dediği Enes Kanter katıldı.
40 ülkeden 130 kişinin katıldığı toplantıda; Türkiye, Çin, Rusya, İran, Venezuela, Küba, Suriye ve Irak gibi ülkelerdeki iktidarları devirme planları yapıldı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin ve İslam Devrimi Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei başta olmak üzere adı geçen ülkelerin liderleri “diktatör” ilan edildi.
Kongrenin amacının bu liderlere karşı baskıyı artırmak ve sokak hareketlerini destelemek olduğu belirtildi. Aynı zamanda farklı ülkelerdeki ABD destekli eylemlere öncülük eden kişilerin bir araya gelmesi sağlanarak ortak hareket edileceği kaydedildi. Dünya Özgürlük Kongresi’nin eylemciler için siyasi, stratejik, finansal ve yasal düzeyde desteğe odaklanacağı ifade edildi./islamianaliz