کارگر

کارگر

İran İçişleri Bakan Ahmet Vahidi, Türk mevkidaşı Süleyman Soylu ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
 

Görüşmede Vahidi, İstiklal Caddesi'nde gerçekleştirilen ve 6 kişinin yaşamını yitirmesine neden olan terör saldırını kınayarak, "İran ve Türkiye'nin ortak düşmanları var, iki ülkenin güvenlik ve terörizm ile mücadele alanlarında daha fazla iş birliği yapması lazım." dedi.

Bakan Vahidi; ABD, İngiltere, Siyonist Rejim ve Suudi Arabistan'ın İran'da son dönemde yaşanan olaylara verdiği destek ve kışkırtıcı eylemlerine dikkat çekerek, "Onların geçmişte kurduğu komplo ve planları başarısız oldu ve yine de başarısızlığın tadını çıkaracaklar." değerlendirmesinde bulundu.

İran İslam Cumhuriyeti'nin her zaman güçlü ve istikrarlı bir Türkiye'yi desteklediğini belirten Vahidi, "İran ile Türkiye'nin güvenliğinin her iki tarafa ve bölgeye fayda sağlayacağına inanıyoruz." açıklamasını yaptı.

Ahmed Vahidi, Türk mevkidaşı Soylu'ya kendisini Ankara'ya davet ettiği için teşekkür etti ve bu ziyaretin yakın gelecekte gerçekleşmesini umduğunu dile getirdi.

Süleyman Soylu da bu telefon görüşmesinde İran İslam Cumhuriyeti ile Türkiye arasındaki ilişkileri "stratejik ve tarihi" olarak değerlendirdi ve "Ankara ile Tahran arasındaki ilişkileri güçlendirmekten yanayız ve bunun iki ülke halkları ile bölge ülkelerinin lehine olduğuna inanıyoruz." dedi.

Soylu, "İki ülke ilişkilerini zedelemek isteyenler var. Dolayısıyla Türk ve İran yetkilileri ilişkileri her yönüyle güçlendirerek iki ülkenin düşmanlarına fırsat vermemeli." diye konuştu.

İran'daki son olaylara değinen Bakan Soylu, "İran yetkililerinin, bazı devletler tarafından yönlendirilen son olayları tedbir ile yöneteceğinden eminiz." açıklamasını yaptı.

Öte yandan Türkiye İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, "Bakanımız Sayın Süleyman Soylu ile İran İslam Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Sayın Ahmed Vahidi arasında telefon görüşmesi gerçekleşmiştir. Görüşmede; iki ülke arasındaki sınır güvenliği, kaçak göçle mücadele, terör ve uyuşturucuyla mücadelede iş birliği konuları değerlendirildi" denildi.

Rey el Yevm Gazetesi, İran'daki mevcut karışıklıkların perde arkasını ortaya koyan bir yazı yayınladı ve ABD ve İngiliz istihbarat servislerinin, İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı ortaklaşa "Ajax" operasyonunun 2022 versiyonunu başlattığını yazdı.

 Lübnanlı yazar Kemal Halef, Rey el-Yevm gazetesi tarafından yayınlanan yazısında; İran'daki son kargaşaların perde arkasını değerlendirdi ve bunu 1952'de Musaddık hükümetine karşı ortaklaşa gerçekleştirilen Ajax operasyonunun 2022 versiyonu olarak nitelendirdi.
 

Kemal Halef şunları yazdı: ‘İran'da neler oluyor? Bu, beraberinde ayaklanmalar, silahlı eylemler, cinayetler ve terör operasyonları getiren protestoları takip edenlerin sorusudur. Batı ve bazen Arap medyasındaki bariz ve yaygın teşhis, Mehsa Emini’nin bir ahlak polis gözaltı merkezinde kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmesinin ardından  bir protesto hareketinin başlatıldığı, zorunlu başörtüsünün bu toplumda tartışma konusu olduğu ve insanların bunu değiştirmeye karar verdiğidir.

Bu, İran'da yaşanan bir gerçeklik olarak dünya kamuoyuna tanıtılan bir görüntüdür. Ancak gerçek bu anlatılandan tamamen farklıdır. İran'da bugün yaşanan sahne “ABD-İngiltere ortak istihbarat operasyonu" olarak tek bir cümleyle özetlenebilir. Elbette İsrail istihbarat teşkilatı da Arap ülkelerinden gelen mali yardımlarla bu operasyona katılmıştır. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Biden'ın Florida'da sarf ettiği "İran'ı özgürleştireceğiz" sözleri her ne kadar John Kirby, bu sözlerin halkın dertlerini paylaşmak için söylendiği bahanesini getirse de yine de dikkatlerden kaçmamıştır. İran'ın liderleri, ülkeleri için hangi planın tasarlandığını çok iyi biliyorlar ve kendilerine karşı yürütülen karmaşık operasyonların doğasının ve sırlarının farkındalar.

Amerika Birleşik Devletleri'nin "kan ve ateş" adı verilen bu tür savaşlar için yetenek ve istihbarat programlarına sahip olduğu ve araçlarının "yalan, silah ve para" olduğu bir sır değildir. Latin Amerika, Afrika, Doğu Avrupa ülkeleri ve Ortadoğu'da tarih boyunca birçok ülkede bunu defalarca yaşadım. On yıl önce bu savaş türü Libya ve Suriye'de o zamana göre daha modern, çağdaş ve daha az müdahil yöntemlerle ortaya çıktı. İstihbarat teşkilatları bu operasyonları arkadan yönetirken, bölge ülkelerinin buna öncülük etmesine izin vermek için bir boşluk yarattılar.

Şu anda İran'da yaşananlar, Amerika’nın istihbarat teşkilatının İngiliz mevkidaşı ile işbirliği içinde İran halkı tarafından seçilen bu ülkenin ilk başbakan olan Muhammed Musaddık hükümetini devirmek için 1952'de İran'da gerçekleştirildiği "Ajax" operasyonunun yeni versiyonudur.

Musaddık'ın o zamanki suçu, İngiltere tarafından çalınan ve kârının bir kısmı İran halkına verilen İran petrolünü millileştirmeye karar vermesiydi. İran halkı bunu çok istemiş ve milli kahraman haline gelen Musaddık'ı desteklemiş ve Batı'nın açgözlülüğüne ve hırsızlığına karşı onun arkasında durmuştu.

Tarihçesine ve detaylarına girmek istemiyorum. Ama Amerikan istihbarat servisinin 1952 yılında Musaddık'ı devirmek için gerçekleştirdiği Ajax Harekatı ile bu harekatın şu anda İran’da hala devam eden 2022 yılındaki yeni versiyonu arasında hızlı bir karşılaştırma yapılabilir:

"Amerikalı yazar " Stephen Kinzer, " tarafından yazılan "Şahın Bütün Adamları" kitabında, Ajax'ın Musaddık'ı devirme operasyonunun süreci hakkında bilgi edinilebilir. Bu kitapta şu ifadeler yer almaktadır: ‘CIA, haber analistleri, gazeteciler, din adamları, politikacılar ve askeri adamlardan sadakat kazanmak ve onları satın almak için rüşvet kullandı. CIA onlara ayda on binlerce dolar ödedi. Öyle ki, bazı tahminler, Musaddık'ın düşüşünün tüm maliyetinin 19 milyon dolar olduğunu göstermektedir.

Bu operasyonu yöneten ABD istihbarat subayı Kermit Roosevelt'e göre, Ajax Operasyonu öncelikle Musaddık’a yönelik sevgiyi azaltmak için organize bir medya kampanyasına ve camilerde, basında ve sokaklarda Musaddık'a karşı sürekli propaganda yapılmasına dayanıyordu. İkinci olarak da sokaklardaki çeteleri ayaklanmaları ve kargaşayı kışkırtmaları için güçlendirmeye dayanıyordu."

Bugün İran'da yaşananlar, 1952 yılında Amerika’nın planının uygulanmasıyla aynı, ancak bu defa bunu çağdaş araçlarla yapıyor. İran İslam Cumhuriyeti sistemine karşı sürekli ve yoğun medya propagandası yapılması, bu sistemin imajını yok etmek için tüm geleneksel ve modern medyayı harekete geçirmek, bu ülkenin yüzünü büyük bir hapishane ve özgürlük özlemi çeken insanların olduğu bir ülke olarak resmetmek ve grupların İran sokaklarında isyan çıkarmak için gerçekleştirdiği hareketlerin gölgesinde, terör örgütlerinin gurur kaynağı olan silahların ve şiddetin ortaya çıkması… tüm bunlar istihbarat eylemlerinin açık işaretleridir.

Amerikan hükümeti artık Musaddık hükümetine karşı Ajax operasyonundaki gibi İran'da bir darbe ya da rejimin devrilmesinin peşinde değil. Çünkü İran'daki bugünkü İslami sistemin dünün Musaddık hükümetine benzemediğini anladı. Koşullar değişti ve İran onlarca yıldır Batı'nın hegemonyasının dışında kaldı ve şimdi tamamen bağımsız kararlar alıyor. Dolayısıyla Amerikan ve İngiliz istihbarat teşkilatlarının bu operasyonunun nihai amacı, İran'ın çevre bölgelere nüfuzunu engellemek ve bölgesel denklemlerde onun üzerini çizmek ve sonuç olarak dünya güçleri arasındaki uluslararası rekabette etkili olmak için İran’ı istikrarsızlaştırıp zayıflatmak ve İran'ı kendi sınırları içinde yaşadığı krizlerle başa çıkmakla sınırlandırmaktır.

Musaddık'ın suçu İran petrolünü İran ulusunun yararına millileştirme kararı almaksa, bugünkü İran İslam rejiminin suçu nükleer ve askeri kapasiteye sahip olmak ve endüstriyel ve tarımsal açıdan kendi kendine yeterli olmak değildir. ABD istihbarat servisi tarafından Ajax’ın 2022 versiyonunun uygulanmasını hızlandıran tehlike, İran ile Çin arasındaki stratejik anlaşmanın yanı sıra İran'ın Rusya ile kapsamlı bir stratejik işbirliği anlaşması imzalama konusundaki kararlılığıdır. Bizim açımızdan, bu hikâyenin arkasında Amerika'nın hissettiği temel bir tehlike yatmaktadır ve ve sonuç olarak İran içinde kan ve ateş oyununda sonuçlarından emin olmadan bir maceraya atılmıştır.

İran'da yaşananların gerçeği budur. Bu propagandanın arkasında tuhaf bir şekilde sürekli safça duran bir grup Arap elitimiz adına üzülüyoruz. Hepimiz bu alanda Batılı ülkelerin yıllar sonra ortaya koyduğu belgelerde gelecek nesillerin okuyacağı acı tecrübeleri olan bir Arap bölgesinin insanlarıyız.

Belki Amerika hükümeti İran'ı istikrarsızlaştırma ve İran İslam Cumhuriyeti'nin sınırlarını manipüle etme konusunda başarılı olacağına güvenmiş olabilir. Ancak İran'daki gelişmelerin süreci göz önüne alındığında acaba daha olası görünen başarısızlığın sonuçlarını da düşündü mü? Kuşkusuz, bu başarısızlığın ABD'nin Ortadoğu'daki politikası üzerinde önemli etkileri olacaktır ve bu deneyimden sonra İran, bölgesel denklemlerdeki stratejik ağırlığını ve konumunu istikrara kavuşturma konusunda daha güçlü ve daha sarsıcı davranacaktır.’

Pazartesi, 14 Kasım 2022 17:31

Yeni Bir Dünya Düzeni Kuruluyor

El-Meyadin haber sitesi, İmam Hamanei’nin son sözlerine ilişkin yaptığı analizde, Amerika'nın ve Batı'nın zayıflamasına yol açan gelişmeler sürecine değinerek, yeni bir dünya düzeninin oluşmakta olduğunu belirtti ve şunları yazdı: ‘Yeni dünya düzeni, siyasi, ekonomik, kültürel ve bilimsel gücün Batı'dan Doğu'ya aktarılmasına ve direniş ideolojisinin ve cephelerinin genişletilmesine dayalı olarak şekillenmektedir
 

Amerika Birleşik Devletleri'nin izolasyonu, gücün Asya'ya devredilmesi, direniş ideolojisinin genişlemesi ve alanlarının gelişmesi, mevcut durumdan geçişin üç ana bileşeni ve göstergesidir.

Küresel ve bölgesel gelişmelerin seyri, İran ve direniş eksenindeki müttefiklerinin yeni dünya düzeninin temellerini atacağının kanıtıdır.

İslam İnkılabı Lideri, son konuşmasında, verilere ve gerçeklere dayanarak, yeni dünya düzeninin değişiminin üç özelliğini gündeme getirdi ve bu üç özellik: Amerika Birleşik Devletleri'nin izolasyonu, gücün Asya'ya devredilmesi, direniş ideolojisinin genişlemesi ve alanlarının geliştirilmesidir.

Uluslararası ilişkilerde klasik teori, uluslararası güç transferi dönemlerinde uluslararası sistemde krizlere ve ciddi çatışmalara yol açan birçok riskin olduğuna işaret etmektedir. Belki de şu anda Rusya'nın Ukrayna'daki askeri operasyonları aracılığıyla bunun sonuçlarını yaşıyoruz. Bu nedenle İmam Hamanei, yeni dünya düzeninin oluşumu hakkında konuşabileceğimiz kriterleri belirledi. Bu bağlamda uluslararası ve bölgesel arenada yaşanan bazı göstergeleri inceleyerek İran liderinin bahsettiği geniş hatların arka planını analiz etmek mümkündür.

Amerika'nın İzolasyonu

Amerika'nın uluslararası arenadaki ana oyuncu rolünün azalması ve modern uluslararası düzenin en önemli genel süreçlerinden ayrılması, değişimin ilk işaretidir. İmam Hamanei, Amerika'nın izolasyonunun çeşitli belirtilerini tanımlamıştır ve bunlar şöyledir: Amerika'nın ekonomik sorunları, Amerika'nın Afganistan ve Irak gibi küresel konularda yanlış hesap yapması ve Doğu Asya'da tekrarlanan başarısızlıkları.

Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ekonomik sorunlar ve bu ülkedeki yüksek miktardaki ulusal borç dikkate alındığında, son birkaç yılda borç miktarında önemli bir artış gözlemlendiği söylenebilir. Öyle ki bu borç 31 trilyon doları aştı ve bunun büyümesi Washington hükümeti için gerçek bir sorun haline geldi.

Tahminler, ABD'nin küresel borç miktarının 2021'in sonunda yaklaşık 300 trilyon dolara ulaştığını gösteriyor. Bu, tek başına ABD’nin borcunun küresel borcun %10'undan fazlasını oluşturduğu anlamına geliyor ve burada, konunun büyüklüğü ve etkisi ortaya çıkmaktadır.

Ama şu anda Amerika'nın borç sorunu sadece Amerika'daki her vatandaş için 93 bin dolar olduğu tahmin edilen devasa miktardan kaynaklanmıyor, sorun şu anda yılda yaklaşık 450 milyar dolara ulaşan bu borçların net faizidir. Amerika'nın bir diğer sorunu da enflasyondur. Yani geçen Eylül ayında Amerika Birleşik Devletleri'nde beklentileri aşan ve son 40 yılın en yüksek seviyesine ulaşan ana tüketici fiyat endeksindeki artıştır.

Amerika'nın yanlış hesaplamaları ve Doğu Asya'dan çekilmesi

Amerika Birleşik Devletleri'nin küresel izolasyonunun ikinci faktörü, Amerika'nın yanlış hesaplamaları ve Doğu Asya'dan çekilmesidir. Stratejik boyutta, 20 yıllık işgalin ardından 15 Ağustos 2021'de ABD'nin Afganistan'dan çekilmesi ani bir karar olarak nitelendirildi ve bu, Beyaz Saray'ın en uzun savaşında politikalarının başarısızlığını gösterdi. Bu karar bir yandan Cumhuriyetçi ve Demokrat parti mensupları arasında sorumluluklardan kaçma ve karşılıklı olarak suçlamalarda bulunma yoluyla derin iç farklılıkları ortaya çıkarırken, diğer yandan da ABD Başkanı Joe Biden yönetimindeki asker ve politikacılar arasındaki sorunları gözler önüne serdi. 

Amerika'nın çekilmesinden önceki dönemde NATO üyeleri arasında ortaya çıkan diğer çelişkilere ek olarak, onlar Afganistan'dan hızlı bir şekilde çekilmeleri ve bunun doğuracağı sonuçlar hakkındaki korkularını dile getirdiler. Öte yandan, korkunç insani facialar karşısında Afganistan ve İran arasındaki işbirliği ortaya çıktı ve Taliban hareketinin iktidara gelmesinden sonra uluslararası finans kuruluşları bu ülkeye yardımlarını durdurdu ve Washington, Afganistan Merkez Bankası'nın yaklaşık 9,5 milyar dolarlık varlığını dondurdu.

İki; Gücün Asya’ya transfer olması

İmam Hamanei’nin görüşüne göre yeni dünya düzeninin değişimindeki ikinci süreç ve işaret, gücün Asya'ya devredilmesidir. 

İstihdam edilenlerin insani kabiliyetleri ve büyüklüklerinin yanı sıra ekonomik büyüme gösteren ülkelerin ekonomi politiğinin incelenmesindeki en önemli unsurlar dikkate alındığında dünya, ekonomik gücün hegemonyaya dayalı kapitalist Batı'dan Doğu'ya doğru geçtiğine şahit olmaktadır.

Doğu, artık Çin, Rusya ve İran'ın öncülüğünde yeni ekonomik modellere bağlıdır. Temelde bu yeni modeller, bu ülkelerin uluslararası arenadaki konumlarını, insanların ihtiyaçlarını ve yaşamsal çıkarlarını dikkate almaktadır. Hem de Batı gibi yayılmacı bir sömürge politikası olmadan. Bu, Batı'da son iki yüzyılda artan bir şeydir.

Üç; Direniş ideolojisini yaymak ve cephelerini genişletmek

İmam Hamanei'nin bakış açısına göre yeni dünya düzeninin değişimindeki üçüncü süreç ve önemli işaret, direniş ideolojisinin yayılması ve sahada gelişmesidir. Washington ve Tel Aviv'in doğrudan askeri güçle yaratmaya çalıştıkları “yaratıcı kaos" fikrini bölgede uygulamak zorlaştıktan sonra, Batı, Yemen, Irak ve tabii ki Filistin direnişiyle birlikte İran, Suriye ve Lübnan Hizbullah'ının çevresini daraltma politikasına başvurdu.’

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Paris'te rejim karşıtı kişilerle görüşmesini kınadı.
 

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, "Özgürlük iddiasındaki bir ülkenin cumhurbaşkanı seviyesini düşürerek, son aylarda İran coğrafyasında açıkça kin, şiddet ve terör eylemleri yaymaya çalışan ve İran dışında diplomatik unsurların aleyhine girişimlerde bulunan nefret edilen kukla bir kişiyle görüşüyor." ifadelerini kullandı.

Söz konusu görüşmede Macron'un İran'daki son olayları "devrim" olarak nitelendirmesini "üzücü ve utanç verici" bulduklarını kaydeden Kenani, "Bu görüşme Fransız yetkililerin uluslararası sözleşmelerde yer alan terörizm ve şiddetle mücadele sorumluluklarını ihlal etmesi anlamına gelmektedir." değerlendirmesinde bulundu.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, cuma günü, başkent Paris'teki Elysee Sarayı'nda İran rejim muhalifi aktivistlerden Mesih Alinejad, Şeyma Babayi, Ruya Pirayi ve Laden Berumend'le bir araya gelmişti.

 İslami İran Hava va Uzay Kuvvetleri Komutanı General Hacızade,Hipersonik balistik füzenin gelecek günlerde tanıtılacağını açıkladı.


İslam İnkılabı Muhafızları (Sipahiler) Ordusu Hava ve Uzay Kuvvetleri Komutanı General Emir Ali Hacızade, üretimi dün açıklanan hipersonik balistik füzenin tanıtımının gelecek günlerde yapılacağını bildirdi.
General Hacızade bu konuda "Gerken testler yapıldı. Gelcekte ve uygun bir fırsatta bu hipersonik füzeyi tanıtıma açacağız" şeklinde konuştu.
Sipailer Ordusu Hava ve Uzay Kuvvetleri Komutanı General Hacızade  Şehid General Hasan Tehrani Mukaddem'in 11. şahadet yıl dönümü münasebetiyle düzenlenen anma törenin kulisinde muhabirlere hipersonik balistik füze üretildiğini açıklayarak "Bu füze bütün savunma sistemlerini aşabilecek kabiliyette" dedi.

İran dışişleri bakanı Hüseyin Emirabdullahiyan Çarşamba günü Belarus dışişleri bakanı Vladimir Maki ile görüşmesinin ardından Tahran'ın Ukrayna'nın İranlı İHA'lar ile ilgili iddialarının incelenmesi için hazır olduğunu belirtti.

Emirabdullahiyan Belaruslu mevkidaşı ile ortak basın toplantısında Tahran'ın böyle bir iddiayı ciddi bir şekilde reddettiğini de belirtti.  

İran Dışişleri Bakanı, Pazartesi günü Asya ve Pasifik Haber Ajansları Teşkilatı(OANA) üyeleriyle yaptığı görüşmede, Ukrayna ile ortak bir toplantıda insansız hava aracı satışı iddiasını araştırmaya hazır olduğunu belirtti ve şunları söyledi: "Ukrayna ile savaşta kullanılacak silah veya insansız hava aracı diye bir mesele söz konusu değil. Rusya'ya böyle bir silah vermedik, vermeyeceğiz de. " Dışişleri Bakanı, "Geçmişte Rusya'dan silah aldık ve alıyoruz. Rusya'ya belli imkanlar da sağladık.Ukrayna'daki savaşa karşı ilkeli bir bakış açısıyla hareket ediyoruz, hem Rusya'daki savaşa hem de Ukrayna'daki savaşa karşıyız. Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşması için herhangi bir silah vermedik." 

İran'ın Ukrayna savaşında İHA'lar da dahil olmak üzere Rusya'ya silah vermemekte ısrar etmesine rağmen bu yöndeki iddialar tekrarlanıyor ve doğal olarak Tahran'a yönelik baskıların arttırılması doğrultusunda değerlendirilebiliyor. Özellikle bu alanda İranlı ve Ukraynalı uzmanlardan oluşan ortak bir toplantı yapmaya hazır olduğunu duyurmasına rağmen bu propagandif çalışmalar devam etmektedir İran dışişleri bakanı, İran ve Ukrayna ordusu ve uzmanlarından oluşan bir ekibin ortak bir toplantı yapmasına hazır olduğunu ve ayrıca Ukrayna'nın elindeki tüm kanıtları sunmasını gerektiğini net bir şekilde belirtti. Hüseyin Emirabdullahiyan ayrıca , "Rus yetkililer, Ukrayna'ya yönelik kullanılan silahların Rus olduğunu vurgulamışlar ve İran'dan Ukrayna'ya karşı kullanılmak üzere herhangi bir silah almadıklarını belirtmişlerdir. " dedi.  

İran'ın olumlu ve yapıcı duruşuna rağmen Ukrayna tarafı, İran tarafının iyi niyetine bakmaksızın herhangi bir olumlu adım atmayı reddetmiş ve sadece iddiasında ısrar etmiştir. Ukrayna'nın bu iddiası, Batılıların İran'a yeni yaptırımlar getirmesi için bir bahane haline geldiği de unutulmamalıdır. Başta ABD olmak üzere Ukrayna ve Batılı ülkelerin yetkilileri son günlerde Rusya'nın Ukrayna'nın altyapısına saldırmak için kullandığı insansız hava araçlarının İran tarafından yapıldığını iddia etti. Bu bağlamda, 20 Ekim Perşembe günü Avrupa Birliği, İran insansız hava araçlarının Ukrayna'da bulunduğuna dair kanıtlanmamış iddialara dayanarak İran'a karşı yeni yaptırımlar açıkladı. 

İngiltere, Fransa ve Almanya'dan oluşan Avrupa troykası, Rusya'nın Ukrayna savaşında İran yapımı İHA kullandığına ilişkin kanıtlanmamış iddiaları tekrarlarken Birleşmiş Milletler'e yazdığı mektupta, Birleşmiş Milletler'e bunun Güvenlik Konseyi Kararı'nın bir ihlal olup olmadığını araştırmasını istedi. Bu propagandif çalışmalara Amerika'nın İran'a yönelik içi boş açıklamaları eşlik etti. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, birkaç gün önce İran ve Rusya hakkında yeni bir iddiada bulunmuştu. Price " Kırım'da bulunan Rus askeri personelinin İran İHA'larını uçurttuklarını ve bu İHA'ları aktif olarak Ukrayna'ya saldırmak için kullandıkları söylenebilir. " dedi.  

İran İslam Cumhuriyeti bu iddiaları defalarca reddetti ve bunları Batı'nın İranofobi doğrultusunda yürüttüğü psikolojik ve propaganda savaşının bir parçası olarak değerlendirdi. Aslında Batı'nın bu iddiaların hiçbir dayanağı yoktur ve batılılar bu konuda bilinçli olarak algı operasyonu yapmaktadırlar.

Yüzlerce öğrenciyi kabulünde beyanatta bulunan İslam İnkılabı Rehberi, son haftalarda hibrit savaşta, Amerika, siyonist rejim, bazı Avrupalı güçler ve yapılanmaların tüm imkanlarını İran milletine darbe vurmak için devreye soktuğunu, ancak miletin onları başarısız kıldığını belirtti.

İslam İnkılabı Rehberi beyanatında, 13 Aban Günü'nü Amerika'nın kötülüklerinin tecelli ettiği ve yenilebileceğini ortaya koyduğu gün olduğuna işaretle, Amerikalılar ve Amerikancı eğilimin bu önemli gün ve dayanışma eylemlerinden öfke duyduklarını söyledi.

İslam İnkılabı Rehberi sözlerinin devamında, şu günlerde Amerikan siyasetçilerinin İran milletini desteklediklerine dair açıklamalarının ikiyüzlülük ve küstahlığın doruk noktası olduğunu ifade ederek, nükleer bilimcilerini katleden Siyonistler'i destekleyip, İran milletinin Amerika ve diğer ülkelerdeki milyarlarca dolar malvarlığını bloke ederek, İran milletini, kendi malvarlığını sorunlarını hafifletmek için kullanmaktan alıkoyduklarını söyledi.

Imam Hamanei, İran karşıtı bir çok olayda Amerikalılar'ın izinin ortada olduğuna işaretle, İran milletinin birçok düşmanlığı başarıyla etkisizleştirdiğini vurguladı.

İslam İnkılabı Rehberi, dünkü ve bugünkü Amerika arasındaki farklardan birinin dünyada birçok analistin söylediği gibi, Amerika'nın çöküş sürecinin başladığı ile ilgili olduğunu, bu çöküşün Amerika'da ekonomik, toplumsal ve ahlaki sorunlar ve kanlı anlaşmazlıklar ve bölünmüşlüklerde görüldüğünü kaydetti.

Amerika'nın hesap hatalarından birinin 20 sene önce Taliban'ı yok etmek için Afganistan'a saldırması olduğuna işaret eden Imam Hamanei, bu saldırının birçok cinayet ve katliama yol açtığını, 20 sene sonra da, bu ülkeyi Taliban'a teslim ettiklerini vurguladı.

İslam İnkılabı Rehberi, Irak'a saldırı ve buradaki hedeflerine ulaşmaktaki başarısızlıklarının Amerikalılar'ın diğer bir hesap hatası örneği olduğunu hatırlatarak, Amerikalılar'ın Irak'ta da yenildiklerini söyledi.

Amerika'nın son haftalarda ülkede yaşanan kargaşa eylemlerindeki açık rolüne dikkat çeken İslam İnkılabı Rehberi, İstihbarat Bakanlığı ve Devrim Muhafızları İstihbarat Teşkilatı'nın kargaşalarla ilgili ortak bildirisinin önemli bilgiler ve keşifleri içerdiğini, düşmanın Tahran, büyük ve küçük şehirler için planlama yaptığını ortaya koyduğunu vurguladı.

Şiraz'da Şahçırağ Türbesi'ndeki saldırıyı büyük bir cinayet niteleyen İslam İnkılabı Rehberi, bu cinayetlerin sorumlularının tespit edilmesi ve cezalandırılmaları gerektiğini belirtti.

Imam Hamanei, insan haklarını sözde savunanların bu cinayetlere karşı sessizliğine de işaretle, "İnsan haklarının sözde savunucuları Şiraz olayını niçin kınamadılar ve niçin yalan bir olayı binlerce kez internette tekrarlayıp duyuruyorlar?" diye konuştu.

 4 Kasım İran İslam Cumhuriyeti'nde "Küresel Emperyalizmle Ulusal Mücadele" günüdür.

43 yıl önce bugün (4 Kasım 1979), İranlı öğrenciler ABD'nin İran İslam Devrimi'ne karşı sayısız komplolarını kınamak ve  protesto etmek için Tahran'da casus yuvası olarak kullanılan ABD büyükelçiliğini basarak buranın kontrolünü ele geçirdiler. 


Her yıl, bu münasebetle İslami İran halkı ulusal birlik ve İslami dayanışmasını ülke çapında, başta yürüyüşler olmak üzere çeşitli etkinliklerle anmaktadır. Zira bu yürüyüşler, İslam Devrimi'nin "Bağımsızlık, Özgürlük, İslam Cumhuriyeti" ve 'Emperyalizmle mücadele'' mesajının haykırışıdır.  

13 Aban, İran İslam Devrimi tarihindeki üç kritik anda üç önemli olayı hatırlatmaktadır. Bu üç önemli olay, "İmam Humeyni'nin -ra- Türkiye'ye sürgününün yıl dönümü (4 Kasım 1964 ", devrik Pehlevi rejimi tarafından öğrencilerin öldürülmesi (4 Kasım 1978), ve "İran İslam Cumhuriyeti'nin büyük kurucusu İmam Humeyni'nin -ra- çizgisini takip eden öğrencilerin Tahran'daki Amerikan casus yuvasını ele geçirmeye yönelik devrimci hareketidir. İranlı öğrencilerin bu girişimi bir dönüm noktasıdır./

13 Aban (4 Kasım) yürüyüşü bildirisinde güvenliğe vurgu yapıldı
 

13 Aban (4 Kasım) Youmullah yürüyüşüne katılanlar fitneler ve sabotajlarla sürekli mücadeleye vurgu yaptılar.

13 Aban küresel emperyalizmle milli mücadele günü yürüyüşüne katılanlar, yürüyüşün sonunda yayınladıkları bildiride meclis, hükümet ve yargı erkinin inkılapçı hareketine destek vererek, fitnecilik ve ihlallere karşı sürekli mücadeleye vurgu yaparak, yetkililerden halkın haklı itirazlar ve itirazcıların safını garezkarlardan ayrı bilmeleri ve eleştirilerin ifade edilmesi için yasal çözümler oluşturmalarını istediler.


Bildirinin bir bölümünde şöyle yazıldı: 13 Aban Yom Allah yürüyüşünün katılımcıları, küresel istikbar fitnesinin farkında olarak, Amerika, İngiltere ve bebek katili Siyonist rejiminin casus servislerinin planlarını, bedevi Al-Suud aristokrasisinin ve hurafeci İngiliz aristokrasisinin yardımıyla, eşi görülmemiş siber savaş ve korkunç bilişsel ataklarıyla, sanal dünyanın gözleri ve kulakları tıkalı olan esirleri ve son isyanlarda başarısız olan bazı kimliksiz ünlülerin, ajanların ve paralı askerlerin yardımıyla, bu ülkenin gençliğini rahat bırakmayacaklarını çok iyi biliyorlar. Bu yüzden ailelerden, eğitmenlerden, öğretmenlerden ve seçkin hocalar ve ülkenin kültürel yetkililerinden bilinçli davranarak, genç nesille iletişim kurarak ve konuşarak gerçekleri açıklamaya ve düşmanların planını etkisiz hale getirmeye özen göstermeleri rica olunur.

İran'da, 4 Kasım Küresel Emperyalizme Karşı Ulusal Mücadele günü kutlandı. Güne dair konuşma yapan Cumhurbaşkanı Reisi, ‘ABD’nin sağmal ineği olmayacağız’ diyerek meydan okudu

Başta başkent Tahran olmak üzere İran'ın her yerinde 4 Kasım için etkinlik ve kutlamalar yapıldı. Kutlamalarda ABD, İsrail ve İngiltere karşıtı sloganlar atıldı. Son dönemdeki şiddet eylemlerinin de kınandığı gösterilerde, birlik ve beraberlik mesajları verildi. ABD Başkanı Joe Biden’ın açıklamalarına ise sert tepki gösterildi. 
 

BİDEN’DAN ‘MÜDAHALE’ MESAJI
ABD Başkanı Biden, 8 Kasım'daki Kongre ara seçimleri öncesi Kaliforniya'da düzenlenen Demokrat Parti etkinliğinde yaptığı konuşmada, İran'daki gösterilerine değindi. Biden, İran'da 50 gündür devam eden protestolara ilişkin de "İran'ı özgürleştireceğiz" ifadesini kullandı. 

Konuşması sırasında destekçilerinin cep telefonlarını kaldırarak "Özgür İran" mesajı göstermesi üzerine Biden, "Endişelenmeyin, İran'ı özgürleştireceğiz. Onlar çok yakında kendilerini özgürleştirecek." dedi.

 

REİSİ’DEN EMPERYALİZM VURGUSU
Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, ABD'nin kan akıtmada ve savaşlarda başrol oynadığını ve kendi çıkarları için halkların çıkarlarını yok ettiğini belirtti. ABD Başkanı Joe Biden'ın İran'daki kargaşalara verdiği destekle ilgili açıklamalara tepki olarak Reisi, ''İran 43 yıl önce özgürleştirildi ve biz asla sağmal inek olmayacağız'' ifadelerini kullandı. 

Reisi, ''Bugün Öğrenci ve Emperyalizmle Mücadele günüdür. Emperyalizm büsbütün kibir ve bencillik demektir. ABD'nin egemen olduğu sistemdir. Bu devlet, rahmetli İmam'ın (Ayetullah Humeyni) dediği gibi büyük şeytandır ve kendi çıkarlarına varmak için dünya çapındaki birçok halkın çıkarını ayaklar altına almaya hazırdır'' diye belirtti.

 

‘ÖĞRENCİLER OLMASAYDI EMPERYALİZMLE MÜCADELE EKSİK KALACAKTI
Reisi, ABD’nin son 43 yılda onlarca fitne ve komploya sebep olduğunu belirtti. Bu fitnelerin tüm boyutlarıyla açığa çıkartılmasını vurgulayan Reisi, “Zira her halükarda fitnecilikle egemenlikerini sürdürmek istiyorlar.” ifadelerini kullandı. İranlı lider, öğrencilerin 4 Kasım 1979'da büyük mücadeleleri olmasaydı, emperyalizme karşı akımın eksik kalacağını belirtti..

 

‘ABD YENİLMİŞTİR’
ABD tehditlerine karşı yılmadıklarını belirten Reisi, “Biz sizin tehdit ve ambargolarınızla durur muyuz? Siz İran'da kalkınma hızını yavaşlatmaya çalışıyorsunuz. ABD, İran'ın ilerlemekte olduğunu biliyor ve bu yüzden İran'ı izole etmeye çalışıyor ancak ABD, ülkemize karşı tüm planlarında yenilmişlerdir.” ifadelerini kullandı.

 

‘İSYAN EDENLER DÜŞMANIN STRATEJİSİNDE YER ALDI’
İranlı gençlerin ülkede ABD’nin kötü arzularının gerçekleşmesine asla izin vermeyeceğini belirten Reisi, “Bugün isyanda olan herkes düşmanın stratejisi doğrultusunda hareket etmiştir.” ifadelerini kullandı.

Tüm yaptırımlara rağmen İran İslam Cumhuriyeti’nin geliştiğini de vurgulayan Reisi, “Askerlerine dikenli tel bile vermediğiniz ülke, nükleer ve savunma sanayiinde üreticilerden biridir.” dedi. İran milletinin treninin durmadan hareketine devam ettiğini söyleyen Reisi, “Bu trenin hızlanma hareketini yavaşlatmak istiyorsunuz ama yanlış hayal kuruyorsunuz.” ifadelerini kullandı.

İslam İnkılabı Rehberi, İslami Vahdet Konferansı'na katılan konuklarla bir araya geldiği toplantıda, “Resul-i Ekrem’in doğum günü sıradan bir gün değil, çok önemli ve büyük bir gündür. Bayramı kutlamak sadece bir kutlama, devamlılık, anma ve buna benzerler şeyler değildir; bu günü kutlamak, ders çıkarmak ve Resul-i Ekrem’i örnek olmaktır” dedi.

 İslam İnkılabı Lideri İmam Hamanei, Rebiülevvel ayının 17’si ve İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.a) ve İmam Sadık’ın (a.s) doğum yıl dönümü ile eş zamanlı olarak İslami Vahdet Konferansına katılan yabancı konuklar ve bir gurup devlet yetkilisi ile bir araya geldiği toplantında, İslam ümmetinin yeni güç sisteminde rol oynaması ve yüksek bir konuma gelmesi için en önemli ihtiyacının birlik ve beraberlik olduğunu söyledi. İmam Hamanei, bu görevi gerçekleştirmek için İslam dünyasının bilgeleri, elitleri ve aydın görüşlü gençliğinin çok önemli konumuna atıfta bulunarak, “İslami birlik ve yeni dünyada etkili bir varlık göstermek, gerçek bir çaba ile, zorluklara ve baskılara karşı direnme şartı ile mümkündür ve olabilir. Bunun açık bir örneği, müstekbir güçlerin karşısında teslim olmayan ve direnen İslam Cumhuriyeti’dir ve bu örnek şimdi kesilmesi hayal bile edilemeyen köklü bir ağacı haline gelmiştir” dedi.

Buluşmada, İmam Sadık’ın (s.a) ve Resul-i Azam’ın (s.a.a) mükerrem viladetini tebrik ederek İslam Peygamberi’nin bisetinde doruk noktasına varan eşsiz şahsiyetine vurgu yapan İslam İnkılabı Lideri, “İslam Peygamberi’nin (s.a.a) doğum gününü kutlamak, İslam ümmetinin ders çıkarması ve onu ‘üsve-i hasene’ olarak örnek alması için bir fırsat olmalıdır” şeklinde konuştu.

İmam Hamanei, İslam ümmetinin çektiği acı ve zorlukları Peygamber için acı verici ve Müslümanların düşmanları için de sevindirici olarak nitelendiren ayetlere işaret ederek, günümüz dünyasında İslam ümmetinin çektiği acıların nedenlerini ele aldı ve şöyle dedi: İslam dünyasının karşılaştığı sorunların ve zorlukların pek çok nedeni vardır ancak en önemli nedeni, Müslümanların arasındaki tefrika ve ayrışmadır.

İnkılap Lideri, tefrika ve ayrışmanın kaçınılmaz sonucu ise “zillet” ve “izzetten uzaklaşma” olduğunu belirterek şunları vurguladı: İslam dünyasının elitlerinin ve etkili insanlarının görevi, Müslümanlar arasında birlik için pratik yollar ve zeminler oluşturmaya odaklanmaktır. Zira bunun karşısında düşman, bölgede ve Filistin topraklarında siyonist rejim adında kanserli bir hücre icat ederek ve acımasız, katil, fasid ve habis siyonistleri orada yerleştirmek suretiyle Müslümanlar ve İslam ülkeleri arasında azami ihtilaf çıkarma peşindedir. 

Bazı İslam ülkelerinin Siyonist rejim ile ilişkilerinin normalleşmesini ihanetlerin en büyüğü olarak nitelendiren İslam İnkılabı Lideri, “Bazıları, İslam ülkelerinin şu anki kimi başkanlarının varlığına rağmen şu anki şartlarda vahdetin sağlanmasının mümkün olmadığını söyleyebilir, ancak İslam dünyasının aydınları, alimleri, bilgeleri ve seçkinleri, atmosferi düşmanın istediğinden farklı hale getirebilirler. Bu durumda birlik sağlama olasılığı daha kolay olacaktır” dedi.

İnkılap Lideri, “Birlikten kastedilen nedir?” sorusunu gündeme getirerek, “İslam dünyasında birlikten kastedilenin, ırksal ve coğrafi bir birlik değil, İslam ümmetinin çıkarlarını korumaya ayarlı bir birlik olduğunu” anımsattı.

İmam Hamanei, “İslam ümmetinin menfaatlerini ve Müslümanların kimlerle ve nasıl dost veya düşman olmaları gerektiğini doğru anlamak ve istikbarın planlarına karşı ortak eylemde buluşmak, birliğin gerçekleşmesi için çok önemli olduğunu” sözlerine ekledi.

İslam İnkılabı Lideri, dünyada siyasi sistemin değişmesi konusunda ortak bir anlayışa varılmasının ortak eylem için önemli ve temel bir nokta teşkil ettiğini vurgulayarak şöyle dedi: “Dünyanın siyasi haritası değişiyor, tek kutuplu sistem reddedilmeye doğru ilerliyor ve küresel istikbarın hakimiyeti de her geçen gün eskisinden daha fazla meşruiyetini kaybediyor. Dolayısıyla yeni bir dünya kuruluyor. Ve çok önemli olan soru şu: İslam dünyası ve İslam ümmetinin yeri bu yeni dünyanın neresinde?”. Ayetullah Hamanei, devamla şunları vurguladı: Bu şartlarda İslam ümmeti, vahdet-i kelimeye varıp Amerika'nın, Siyonistlerin ve büyük şirketlerin bölme ve ayartmalarından kendini kurtarması halinde yeni dünyada yüksek bir konuma sahip olabilir, olgu ve öncü olabilir.

İnkılap Lideri, “Müslümanların vahdet-i kelimeye varması ve değişen dünyada yüksek bir konuma gelmesi mümkün müdür?” sorusunu da sorarak şöyle dedi: Evet, Müslüman milletler arasında birlik mümkündür, ancak bunun olması için çaba, eylem gerekir, baskılar ve zorluklar karşısında direnmek gerekir.

İslam İnkılabı Rehberi, bu bağlamda en fazla umudun İslam dünyasının elitleri ile aydın görüşlü gençlerinde ve kamuoyunu yönlendirmedeki rollerinde yattığını vurgulayarak, şunları kaydetti: Etkili bir varlık olmanın mümkün olduğunu gösteren bir örnek, İran İslam Cumhuriyeti’dir. İmam Humeyni'nin (r.a) rehberliğindeki bu küçük fidan, o zamanın iki süper gücünün karşısında durmuştu ve o fidan artık köklü bir ağaca dönüşmüştür ki, onu yerinden sökmeyi düşünmek bile kimsenin haddine değildir.

İnkılap Lideri şunları anımsattı: Biz direndik ve ilerledik. Elbette direnmenin de her iş gibi kendi zorlukları vardır. Tabi, teslim onlanlar da zorluklarla karşılaşır şu farkla ki, direnmek ilermenin ve teslim olmak ise gerilemenin nedenidir.

İmam Hamanei, mezhebi ihtilafların çatışmaya dönüşmesini engellemenin İslami vahdetin gerçekleşmesinin bir gereği olduğunun altını çizerek, “İslam’ın kendisine karşı olan Amerikan ve İngiliz politikacılar kendi mahfillerinde Şii-Sünni bahsine girdiklerini ve bunun oldukça tehlikeli olduğunu” hatırlattı.

Daha önce yaptığı “İngiliz Şiisi” ve “Amerikan Sünnisi” tanımlamalarını ve bazı kimselerin bu ifadeleri tahrif etmeye dönük çabasını anımsatan İnkılap Lideri, “İngiliz Şiisi veya Amerikan Sünnisi demek, hangi komunda, mevkide ve ülkede olursa olsun, DAİŞ gibi kavga, tefrika çıkararak ve tekfir ederek düşmana hizmet eden kimse demek olduğunu” belirtti.

İslam İnkılabı Lideri, DAİŞ'in Irak ve Suriye'de işlediği cinayetler ve özellikle Afganistan'da öğrencilerin katliamından duyduğu üzüntüyü dile getirerek, şunları kaydetti: Hem Şia’da hem Ehli Sünnet’te her iki tarafta da Şiilik ile, Sünnilik ile bir alakası olmayan aşırılık yanlısı kimseler bulunuyor ve bu aşırılar mezheplerin aslını itham etmeye zemin oluşturmamalıdır ve bir mezhep adına diğer tarafın duygularını galayane getiren kimselere karşı ciddi bir önlem alınmalıdır. 

Filistin'de ve İslam dünyasının diğer bölgelerinde artan sıkıntıları, baskıları ve cinayetleri İslam ümmetindeki teşettütün ve dağınıklığın bir sonucu olduğunu diyen İnkılap Lideri, Müslümanların birçok ortak yönüne işaretle, “İran İslam Cumhuriyeti bugüne kadar İslam birliğinin pratikte gerçekleşmesi için elinden gelen herşeyi yaptı. Filistin'deki Sünni kardeşlere çok yönlü desteği bunun açık bir örneğidir ve bu destek bundan sonra da tüm gücüyle devam edecektir” dedi.

İslam İnkılabı Lideri, İslam dünyasında oluşan direniş cephesinin İslam Cumhuriyeti tarafından desteklendiğini vurgulayarak, “Allah'ın lütfuna ve inayetine inanıyoruz ve büyük İslam birliği hayalinin pratikte gerçekleşmesini umuyoruz” diye kaydetti.