Displaying items by tag: Amerika

Çarşamba, 24 Haziran 2015 20:37

İmam Hamanei’den 3 kırmızı çizgi

İslam İnkılabı Rehberi İmam Seyyid Ali Hamanei, Amerikalıların İran’ın elde ettiği nükleer başarı ve kazanımlarını yok etme niyetinde ve buna karşı İran tarafındaki tüm yetkililerin ise kırmızı çizgileri göz önünde bulundurarak, iyi bir anlaşma peşinde; yani adil, şerefli ve İran’ın menfaatleri ile örtüşen bir anlaşma peşinde olduğunu belirtti.


İran İslam İnkılabı Rehberi İmam Seyyid Ali Hamanei, İran ve 5+1 grubu arasında süren nükleer müzakerelerle ilgili yaptığı açıklamada, ‘nihai anlaşmanın imzalanmasıyla aynı zamanda İran aleyhindeki iktisadi, mali ve finans yaptırımların kaldırılması gerektiğini’ ve yaptırımların lağvedilmesinin İran’ın taahhütlerinin yürürlüğe girmesi şartına bağlı olmaması gerektiğinin altını çizdi.

İslam İnkılabı Rehberi İmam Seyyid Ali Hamanei, Ramazan ayı münasebeti ile dün üst düzey devlet yetkililerini kabul ettiği görüşmede, Amerika’nın İran’ın elde ettiği nükleer  başarı ve kazanımlarını yok etme niyetinde olduğunu belirterek, “Amerikalılar İran’ın elde ettiği nükleer başarı ve kazanımlarını yok etme niyetinde ve buna karşı İran tarafındaki tüm yetkililer ise kırmızı çizgileri göz önünde bulundurarak, iyi bir anlaşma peşindeler; yani adil, şerefli ve İran’ın menfaatleri ile örtüşen bir anlaşma peşinde” diye konuştu.

İslam inkılabı rehberi, konuşmasının devamında İran’ın Kırmızı Çizgilerinin neler olduğu konusuna da temasla; “İran’ın ilk kırmızı çizgisi, Amerikalıların İran’a yönelik 10-12 yıllık uzun vadeli bir sınırlama getirmesini kabul etmediğimizdir ve bunu onlara söyledik” dedi.

İslam İnkılabı Rehberi nükleer anlaşma konusunda ikinci kırmızı çizgi olarak da nükleer teknoloji alanındaki araştırma çalışmaları, kalkınma ve yapım olduğunu ve hatta kısıtlama döneminde bile bunların devam ettiğine dikkat çekerek, bu noktayı ikinci kırmızı çizgi olarak niteledi ve “Onlar İran için 12 yılda hiçbir şey yapmaması gerektiğini söylüyor ama bu zorbaca ve boş bir sözdür” diye konuştu.

İran’ın üçüncü kırmızı çizgisinin İran’a yönelik iktisadi, mali ve bankacılık alanında Güvenlik Konseyi’nin yaptırımları olduğunu belirten İslam inkılâbı rehberi, ister Amerikan Kongresi isterse Amerikan hükümeti olsun, nükleer konuda nihai anlaşmanın imzalanmasıyla eş zamanda yaptırımları kaldırmaları ve diğer yaptırımların da mantıklı bir surede ve şekilde kaldırılması gerektiğini söyledi.

İslam inkılâbı rehberi, Amerikalıların yaptırımlar konusunda karmaşık, birkaç aşamalı çok acayip şeyleri gündeme getirdiklerini belirterek, bunun da gerçekte neler olduğunun bilinmediğini ama İran’ın kendi taleplerini çok açık bir şekilde dile getirdiğini söyledi.

İslam inkılabı rehberi nükleer müzakerelerde İran’ın Kırmızı Çizgileri’ne temasla, yaptırımların kaldırılmasının İran’ın taahhütlerinin yürürlüğe girmesi şartına bağlanmaması gerektiğini hatırlatarak,“Siz önce taahhütlerinizi yerine getirin sonra ajans teyit etsin ve daha sonra yaptırımlar kaldırılsın şeklindeki bir anlayışı biz asla kabul etmiyoruz” dedi.

Yaptırımların kaldırılmasının ajans raporuna bağlı olmasına karşıyız

İmam Hamanei, açıklamasında ayrıca karşı tarafın taahhütlerinin ajansın raporuna dayandırılmasına karşı olduklarını belirterek, “çünkü ajans defalarca bağımsız ve adil olmadığını ispatlamıştır ve biz ona karşı kötümseriz” dedi.

İslam İnkılabı Rehberi, Ajansın “güven oluşturulmalı” şeklindeki mantık dışı sözleri sert dille eleştirerek, “nasıl güven oluşturulacak, İran toprakları karış karış incelenerek mi?” dedi.

İmam Hamanei, normal olmayan incelemelere, İranlı yetkililerin sorgulanmasına ve askeri merkezlerin incelenmesine karşı olduklarını bir kez daha hatırlatarak, bunları da İran’ın kırmızı çizgileri olarak niteledi.

Güçlü devletleri masaya getiren “direnmek ve yaptırımların yenilgiye uğratılması kararlılığıdır”

İslam İnkılabı Rehberinden önce İslami İran cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, İran’ın dünya ülkeleriyle itidale dayalı yapıcı ilişkileri geliştirmeye önem verdiğini belirtirken, kırmızı çizgi’nin, bağımsızlığın korunması, ulusal izzet ve gurur’ olduğunun altını çizdi ve hükümet açısından nükleer müzakerelerde hal yolunun, toplumun ve ülkenin ihtiyaçlarının temini ve nükleer hakların korunması çerçevesinde olduğunu belirterek, güçlü devletleri İran karşısında müzakere masasına getiren unsurun, İran milletinin kötülük yanlılarının baskıları karşısında direnmek ve yaptırımların yenilgiye uğratılması yönündeki kararlı iradeleri olduğunu söyledi.

İRİB, MHA

Published in Rapor

İran-Irak-Suriye mutabakatında oluşan teröre karşı işbirliğine Lübnan Hizbullah'ından destek geldi. Amerika'nın bölgede yenildiğini vurgulayan Hizbullah lideri Hasan Nasrallah "Amerika'ya karşı mücadeleye tüm Hizbullah feda olsun" dedi.

İran, Suriye ve Irak arasında Batı destekli teröre karşı işbirliği anlaşması yaptı. İlk destek Hizbullah'tan geldi.
Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, “Amerika’ya karşı mücadeleye bütün Hizbullah feda olsun” dedi. Nasrallah, Amerika’ya karşı ittifaklarda yer alacaklarının mesajını verdi.  

Hizbullah lideri, Amerika ve uzantılarının bölgede rezil olduğunu ve hepsini tamamen yok edene kadar mücadeleye devam edeceklerini söyledi.

Al-Manar Televizyonu’nda yayınlanan haberde Nasrallah, Amerika için "Bütün insanlığın ortak düşmanı" ifadesini kullandı. Demokrasi adına Ortadoğu'da yapılan caniliğin son bulacağını vurguladı.

Published in Rapor

Irak başbakanı Haydar el-İbadi ve beraberindeki heyeti kabul eden İmam Hamanei, Irak’ın siyasi ve milli vahdet ve birliği hususunda çok dikkatli olunması gerektiğini hatırlatarak, Iraklı gençlerin teröristler karşısındaki irade, himmet ve yiğitliğine temasla, gönüllü halk güçlerinin büyük kapasite ve potansiyelinin muhtelif alanlarda Irak’ın geleceği ve kalkınması yönünde etkili olacağını bildirdi.

Irak halkı ve devletinin teröristler karşısındaki direniş ve mücadelesinin aynı zamanda bölge ülkelerinin de güvenliğini garanti altına aldığını belirten İmam Hamanei, “Teröristlerle mücadele alanında kendini daha da gösteren Irak halkının önemli özelliklerinden biri, düşmana karşı mücadele alanında gönüllü halk güçleri ve yiğit aşiretlerin kahramanlık, irade ve kudreti olmuştur” ifadesini kullandı.

Irak’ta teröristlerin varlığını geçici bir olay niteleyen ve gönüllü halk güçlerinin büyük sermayesinin savaş meydanından öteye muhtelif alanlarda güvenilecek bir kaynak olduğunu belirten İmam Hamanei, “Irak halkının geçmişti İngiliz sömürgesinden ve şimdi ise Amerikalıların yayılmacı politikalarından edindiği tecrübe şunu göstermektedir ki Irak halkının düşmanları kesinlikle çok büyük bir halk gücünün sahnede ortaya çıkmasını istememektedir. Bunun için bu halk sermayesinin korunması icap ediyor” dedi.

İmam Hamanei, Irak’ın milli ve siyasi birlik erkânlarının yok edilmesinin, Batılı ülkelerin güvenlik ve istihbarat organlarının Irak’la ilgili izledikleri temel amaçlarından biri olduğunu belirterek, bu komplo ve tefrikacılık fitnesi karşısında çok dikkatli ve zekice durmak ve Irak’ta Şia-Sünni, Kürt ve Arap dini ve etnik grupları arasındaki birlik ve vahdetin bir zarar görmemesine özen gösterilmesi gerektiğini söyledi.

“İran İslam Cumhuriyeti, Irak’ta mücahit ve inkılâpçı grupların vahdetine destek vermektedir ve Irak halkı ve devletinin yabancıların tefrikacı fitneleri karşısında çok dikkatli ve uyanık olmaları gerekmektedir” diyen İmam Hamanei, konuşmasının devamında, İran İslam cumhuriyetinin, Irak’ın güvenlik ve kalkınmasını kendi güvenlik ve kalkınması olarak kabul ettiğini hatırlatarak, “Amerikalılar, bir yandan bazı Arap ülkelerinde yaptıkları gibi Irak’ın servetini talan etmeye çalışırken, diğer yandan geçmişte olduğu gibi kendi taleplerini Irak devletine zorla kabullendirmeye çalışmaktadır. Ama böyle bir amacının gerçekleşmesine müsaade etmemek gerekir” dedi.

Hz. İmam Hüseyin (as)ın Erbain törenlerinde ziyaretçilere karşı çok sıcak ve sevgi dolu misafirperverliğin Irak halkının seçkin özelliklerinden bir başkası olduğunu hatırlatan İslam inkılâbı Rehberi, manevi boyutla bu davranış ve sıfatın, günümüzdeki maddi dünyada çok önemli olduğunu ve Irak halkının bu fazilet ve özelliğinin derin boyutlarının şu ana kadar tam olarak belirlenemediğini söyledi.

İslami İran Cumhurbaşkanı birinci yardımcısı İshak Cihangiri’nin de hazır bulunduğu bu ziyaret sırasında bir konuşma yapan Irak başbakanı Haydar el-İbadi, bu ziyaretten dolayı duyduğu mutluluğu dile getirerek, İran’ın Irak’a çok geniş ve yönlü yardımları ve İran İslam cumhuriyetinin samimi işbirliğinin iki ülke ilişkilerindeki derinliğin bir belirtisi olduğunu hatırlatarak, Irak düşmanlarının Irak’ta mezhebi ve etnik ihtilaflar için tüm gücünü ortaya koyduğunu, fakat Irak halkı ve hükümetinin, bu komploya karşı mücadeleyi sürdürme ve milli vahdetini koruma konusunda tam kararlı olduğunu bildirdi.

Irak ve Suriye’de tekfiri teröristlerin Şii ve Sünni Müslümanlar arasında hiçbir fark gözetmediklerini hatırlatan el-İbadi, “Irak halkı ve hükümetinin direnişi şu anda IŞİD terörizminin bölge ülkelerine yayılması önünde güçlü bir engele dönüşmüştür. Ama yine de bu teröristlere karşı ciddi bir mücadele bölge ülkelerinin birliğini gerektiriyor” dedi.

Irak başbakanı ayrıca, teröristlere karşı mücadelede İran İslam cumhuriyetinin destek ve yardımlarından dolayı teşekkürlerini bildirdi.

leader.ir

Published in Rapor

Amerika’nın varsa bir gücü bunu döktüğü kanlardan, kazdığı kabirlerden ve yaptığı hıyanetlerden dolayı kazandığını belirten Ayetullah Cevad Amuli, bu ülkeye karşı durmak için istikamet ve direniş göstererek elindeki silahın alınması gerektiğini dile getirdi.

Resa Haber Ajansı'nın bildirdiğine göre, Kum Eyaleti Tıp Camiası Merkez Konseyi üyeleriyle görüşen  Ayetullah Cevad Amuli, uyuyan ve ölü insanları diriltmek için İslam dünyasında yaşanan olaylara işaretle şöyle dedi: Gafil insanlar iki kısımdır; bir kısmı gaflet nedeniyle uyuyan insanlar gibidirler ama diğer bir kısımda vardır ki gafletleri yüzünden ölü gibi olmuşlardır. Bazı olaylar uyuyanları uyandırır. İslam’ın ilk yıllarında insanlar ölüydü ama İslam dini halkın arasına hayatı getirdi.

İnsan hayatını birkaç kısma ayıran Ayatullah Cevad Amuli, şunları belirtti: Hayat birkaç kısımdır; birincisi, bitkisel hayattır ki insan beslenir, büyür ve çoğalır; ikincisi, hayvani hayat şeklidir ki insanı sorumluluk almaya ve duyarlılığa zorlar; ve üçüncüsü de İslam ve Kur'an’ın bahşettiği hayattır ki bunların ötesindedir; oda insani hayattır.

Seçkin Kur'an-ı Kerim müfessiri devamla şöyle dedi: İnsan hayatı belli birkaç evreye ayrılır; insan hayatının ilk evresi, ergenlik ve gençlik evresidir, insan bu evrede bilfiil bitkisel/nebati hayata sahip olurken bilkuvve/potansiyel olarak ta hayvani hayata sahiptir. ikinci evre, insanın bilfiil yada aktüel olarak hayvani hayata sahip olduğu evredir, insan bu dönemde ailesinin ve etrafındakilerin sorumluluğunu üstlenir ancak onun insani hayatı henüz bilkuvve halindedir.

Ayetullah Cevad Amuli, kendi sorumluluk alanını korumayan insanı hayvandan daha aşağı olarak niteleyen Kur'an-ı Kerim’in buyruğuna işaret ederek, “İnsanın kendi hayatının hayvani evresinde bir takım ödevleri ve sorumlulukları vardır; söz konusu ödevler insan ve hayvanlar arasında müşterektir. Bir hayvanın gayet güzel yerine getirdiği ödevleri yerine getirmeyen bir insan, Kur'an’ın deyişiyle hayvandan da daha zelildir” dedi.

Hıyanet ve ihmalkarlık en kötü sıfatlardandır

Görev başında yapılan hıyaneti bazı insanların en çirkin özelliklerinden sayan Ayetullah Cevad Amuli, şunları hatırlattı: Bir hayvanı eğittiğimizde, görev alanıyla ilgili her hangi bir hıyanet yapmaz ancak bazen öyle insanlar var ki sahip oldukları sorumluluğa karşı görevlerini gerektiği gibi yerine getirmiyorlar. Bu insanlar, hayvandan da daha kötüdür.

Bazen insanların sadece insani bir kılıkta göründüklerini belirten ahlak üstadı, şöyle dedi: İnsanları üç yolla tanıyabiliriz; birincisi şu ki kendimiz mana ehli olalım ve batini bir göze sahip olalım; ikincisi şu ki Enbiyalar'dan ve Ehl-i Beyt’ten (a) olalım; ve bizim için anlaşılır olan üçüncü yol da şu ki insanların hakiki özünü açıklayan Kur'an-ı Kerim’in ayetlerine dikkat edelim.

İslami yönetimde yapılan hıyaneti insani hayatın ve insani özün dışında tanımlayan Ayetullah Cevad Amuli, “İslam düzeninde hıyanet eden ve sahip olduğu sorumluluğa karşı ihmalkarlık yapan bir kimse değil sadece insani hayatından uzaklaşmış olur belki hayvanlardan da daha aşağı olmuş olur” ifadesinde bulundu.

Amerika karşı direniş, bu ülkenin kof gücünü yok edecektir.

Sözlerinin devamında Amerika gibi bazı dünya güçlerinin kötü bir sicile sahip olduğunu belirten Ayetullah Cevadi Amuli, “Eğer Amerika’nın bir gücü varsa, parlak geçmişinden dolayı değildir belki döktüğü kanların, kazdığı kabirlerin ve yaptığı hıyanetlerin bir sonucudur. Parlak bir geçmişi olmayan bu ülkeye karşı istikamet ve direniş gösterilerek elindeki güç silahı alınmalıdır” diye açıkladı.

İran’ın Amerika’ya karşı kararlı bir şekilde direnen ülkelere yaptığı yardımları bu ülkenin kof gücünü zayıflatmanın yolu olarak değerlendiren seçkin Kur'an müfessiri, “Amerika gibi bir ülkeye karşı durmak gerekir. İran, nakit yardımlar yoluyla ve kısmen de insani yardımlar yaparak Amerika’nın cani gücünün yok edilmesinde büyük bir adım atabilir” dedi.

İnsani ruhun yokluğunu dünyadaki cinayetlerin nedeni olarak açıklayan ahlak üstadı, şöyle söyledi: Eğer insani hayat olmazsa ve insanlık ölürse ülkeler birbirine girer yada bir araya gelip İran gibi bilinçli ve teyakkuz halinde olan bir ülkeye saldırırlar.

Ülkenin onurunu korumayı toplumun canlı oluşunun belirtilerinden biri olarak değerlendiren Ayetullah Cevadi Amuli, şunları hatırlattı: Onurlu olmak, kendi sözlerine bağlı kalmak demektir, İran’ın İslam İnkılabı'ndan sonraki geçmişine ve İran ile Irak arasında yapılan anlaşmaya baktığımızda İran gibi bir toplumun şerefli ve onurlu davranışını görmekteyiz ki verdiği taahhütlere karşı asla hata yapmamıştır.

İslam İnkılabı vesilesiyle İran milletinin dirildiğini açıklayan Ayetullah Cevad Amuli, “Eğer İran halkı zulme karşı duruyorsa ve taahhütlerine bağlı kalıyorsa bu, İran’ı dirilten İslam İnkılabı'nın bereketi sayesinde olmuştur ve inkılabın sancağını korumak için Kur'an’a ve Eimme-i Ethar’a (a) dayanmamız gerektiğini bilmemiz gerekir” ifadesinde bulundu.

İslam İnkılabı'nın ve İran milletinin taahhütlerine olan bağlılığına değinen Ayetullah Cevad Amuli, şöyle dedi: İran müzakerelerde güvence sağlamıştır ve bunun kanıtlanması için İslam İnkılabı'nın kendi taahhütlerine karşı geçmişteki sicili gösterilebilir. İran’ın taahhütlerine bağlılığı dünya için kanıtlanmıştır. Buda, Müslümanlar'ın onuru ve uyanışı nedeniyle İslam ve Kur'an’ın İran milletine verdiği hediyedir.

Tagged under

Devrim Muhafızları Komutan Yardımcısı General Selami, “Amerikalılar dünyanın güvenliği ve kalkınmasıyla ilgili süslü sözler söylüyorlar ama bizim en azılı düşmanlarımızdır” dedi.  


İran Devrim Muhafızları Komutan Yardımcısı General Hüseyin Selami, İmam Hüseyin (a.s) Üniversitesinde düzenlenen Kalıcı Güvenlik Konferansında yaptığı konuşmada, kalkınmış ve muktedir küresel rejimlerin müptezel konuları, filmleri ve ideleri yayma teknolojisine sahip olduklarına temas ederek, “Bu rejimler dünyanın ahlaki sistemini çökertme niyetindeler ve böylece dünyayı güvensizliğe doğru sürüklemek istiyorlar” dedi.

Devamın, “Büyük güçlerin askeri gücü haddinden fazla dünyada yayıldığında siyasi barbarlığa ve ilahi değerleri ayaklar altına almaya yönelerek kendi sonlarını hazırladıklarını ve bu mantığın da Amerikan mantığı olduğunu” belirten General Selami,  Amerika’nın İran düşmanlığına işaret ederek, “Dünyada güvenliğin ve kalkınmanın iddiasında olanlar Amerikalılardır, onlar dünya güvenliği ve kalkınması konusunda süslü sözler söylüyorlar fakat bizim en azılı düşmanlarımızdır” açıklamasında bulundu.

Hava kuvvetleri komutanlığı döneminde İslam İnkılabı Rehberiyle yaptığı bir görüşmeye değinen General Selami, şöyle konuştu: Rehberliğin füzelerin dikkati konusunda altını çizdiği noktalar, tekniksel olmak ziyade siyasi ve itikadi noktalardı. Oysa düşmanlarımız için insanlar bir önem ifade etmiyor ve onların dikkate ihtiyacı yoktur. Rehberlik o sırada, ‘bizim sistemimizde nükleer silaha yer yoktur’ vurgusunu yapmıştı.

İslam’ın misliyle mukabele etmek için belirlediği çerçeveye değinen General Selami, “Günümüzde en büyük güvenlik tehlikesinin, düşmana ait düşüncelerin, inançların, olgu ve modellerin zihnimize, kalbimize ve inançlarımıza nüfuz etme olasılığı olduğunu” söyledi.

Konuşmasının devamında, İran’ın 5+1 ile yaptığı müzakerelere değinen General Selami, “Bu gün müzakerelerin sahnesi, onlara karşı zihinlerimizi teslim etme sahnesidir ve onlar bu şekilde hedeflerine varmayı istiyorlar” vurgusunda bulundu. Düşmanın bizi ulusal kimliğimizden uzaklaştırarak kimliksizleştirmek istediğini dile getiren General Selami, ‘zihinlerin ve gönüllerin iç yapısını sağlamlaştırmayı hedeflemeliyiz’ dedi.

Devrim Muhafızları Komutan Yardımcısı, son olarak “Dışarıda kabiliyetleri geliştirerek ve örgütsel birimleri genişletmek suretiyle güvenliğimizin düşman tarafından hedef alınmasını önlemeliyiz” açıklamasında bulundu. 

Published in Rapor
Tagged under

İslam İnkılabı Muhafızları Ordusuna bağlı Kudüs Ordusu Komutanı General Süleymani, memleketi Kerman’da yaptığı konuşmada, Amerikan’ın IŞİD ile mücadelede ciddi olmadığını söyledi.

Mehr Haber Ajansı’nın haberine göre, İslam İnkılabı Muhafızları Ordusuna bağlı Kudüs Ordusu Komutanı General Kasım Süleymani, Kerman eyaleti gazi ve Mukaddes Savunma dönemi mücahitleri ile yaptığı görüşmede, “Amerika, Irak halkını korumak bahanesi ile Ramadi’nin kaç kilometreliğinde varken, IŞİD nasıl bu kadar cinayet yapabiliyor ve Amerikalılar tarafından ise bunlara karşı hiç bir şey yapılmıyor? Bunun kurulan koploda suç ortağı olmaktan başka bir anlamı var mı?”Diye konuştu.

General Süleymani, Obama’nın buraya kadar IŞİD ile mücadele konusunda hiç bir halt etmediğini belirterek, “Bu davranışlar IŞİD ile mücadele konusunda ciddi olmadıklarını göstermiyor mu?” dedi ve “İran IŞİD ile mücadele konusunda ciddi olan ve gerçek anlamda mücadeleye girişen yegane ülkedir” diye ekledi.

Kudüs Ordusu Komutanı aynı zamanda memleketi de olan Kerman eyaleti gazilerine karşı yaptığı konuşmada İran’ın, Irak topraklarında veya petrolünde gözü olduğu konusunda bazı komik söylentiler olduğunu hatırlattı ve “İran’ın, Irak’ın petrolü veya toprağına hiç bir ihtiyacı yok ama eğer IŞİD ile savaşıyor ise de bu ulusal çıkarları çerçevesindedir” dedi.

Published in Rapor
Cuma, 22 May 2015 18:34

İsrail gibi tehdit etmeyiz, vururuz

Eğer İsrail yanlış bir adım atarsa Hayfa ve Tel Aviv’i yerle bir ederiz…


Katıldığı bir televizyon programında gündemi değerlendiren İmam Hamanei’nin Askeri Danışmanı ve Özel Yardımcısı Tümgeneral Seyit Yahya Safevi, ‘İsrail’in İran’a karşı askeri bir hamle düşünecek kadar ahmak olduğunu sanmıyorum’ dedi. Tümgeneral Safevi sözlerine şöyle devam etti;

“İsrail, İran ve Hizbullah’ın sahip olduğu gücü çok iyi biliyor. 33 gün savaşında Hizbullah’a karşı ve 50 günlük saldırılar sonrasında Gazze halkına karşı yenilgiden başka hiçbir şey elde etmeyen İsrail, askeri alanda teknolojik gelişmelere imza atan İslam Cumhuriyeti’ne karşı savaş başlatacak kadar ebleh değildir.

Bundan iki yıl önce Hz. İmam Rıza’nın (a.s) türbesinde İslam İnkılabı Rehberi şöyle demişti; ‘Eğer İsrail yanlış bir adım atarsa Hayfa ve Tel Aviv’i yerle bir ederiz.’

Biz, İsrail gibi sloganik sözlerle tehdit etmeyiz. İran ve Hizbullah bu güce sahiptir. İsrail tarafından gerçekleştirilecek her hangi bir saldırı da Tel Aviv ve Hayfa’yı yerle bir edeceğimizi yineliyorum. Kendi içinde büyük sorunlar yaşayan İsrail, kendisinden kat kat güçlü olan İran’la güreşmeyi göze alamaz.

Bugün Hizbullah’ın elinde bulunan 80 binden fazla füze en ufak bir yanlışta Tel Aviv ve Hayfa’ya fırlatılmak üzere İsrail yanı başında hazır bekliyor. Bu nedenle İsrail’in bize karşı askeri bir operasyon girişiminde bulunma ihtimalini zayıf görüyorum. Çünkü vereceğimiz yıkıcı cevabı çok iyi biliyorlar.

2001 yılında Afganistan’a ve 2003 yılında Irak’a yapılan askeri müdahaleler bölgenin istikrarını kaybetmesine sebep oldu. IŞİD ve El Nusra gibi terör grupları kendilerine yaratılan meydan da boy göstermeye başladı. CIA ve Mossad gibi istihbarat örgüleri ve bazı ahmak ülkeler petrol ve doğalgazdan elde ettikleri milyon dolarları Suriye, Irak, Afganistan vb. ülkelerde bu örgütleri beslemek için harcadılar.  Bölgedeki terörizmin kaynağı Amerika, müttefikleri ve onlarla istihbarat paylaşımında bulunarak teröristleri silahlandıran ülkelerdir. Bugün bile bu ülkeler terörizmi destekleyerek bölgedeki istikrarsızlığı İran sınırlarına taşımak istiyor.

İslam İnkılâbı Rehberi, terörün İran sınırlarına taşınması durumunda Amerika ve müttefiklerine vereceğimiz cevabın çok ağır olacağı konusunda ABD ve İsrail’i açık bir dille uyardı. Pentagon’a ait internet sitesi aleni bir şekilde 25 bin muhalifin Türkiye ve Ürdün’de eğitilerek Suriye’ye savaş gönderileceğini yazmış. Ve şu ana kadar 500 silahlı muhalif sınırlardan geçerek Suriye’ye giriş yapmış.

 

Amerika’nın Irak’taki IŞİD üyelerine havadan silah yardımı yapıtığına kaç kez şahit olduk. IŞİD aleyhine kurulan koalisyon sadece silah yardımı yapmakla kalmıyor hatta IŞİD’in üst düzey yetkililerini ve komutanlarını savaş meydanından çekip kurtarıyor.

Amerika ‘Yeni Ortadoğu’  ya da ‘Büyük Ortadoğu’ projesinin hayata geçirilmesi için bölgeyi kaosa sürüklemeye devam ediyor. Bu projenin hayata geçirilmesi için de bölgedeki ülkelerin parçalara bölünmesi gerekir. Amerika, bazı Arap ülkeleri eliyle bölgede vekâlet savaşları yürütüyor. Bölgenin kaosa sürüklenmesinin bir diğer nedeni silah pazarını yeniden canlandırmaktır.

Bölgedeki İslami Uyanışı önlemek isteyen, Ortadoğu’nun petrol başta olmak üzere doğal zenginliklerini egemenliği altına almak isteyen, silah pazarında kendine daha büyük stant kurmak isteyen batı ülkeleri için milyonlarca masum insanın öldürülmesinin hiçbir önemi yok. Olayı özetleyecek en güzel cümle; Batı, Müslümanların kendi paralarıyla Müslümanları katletmesine istiyor. Böylece hem İsrail’in güvenliği garanti altına almış olunacak hem de Amerika’nın bölgedeki planları aksamadan işleyecek.

IŞİD’in bölgede Müslümanlar aleyhine işlediği cinayet insanın sabır ve tahammülünü zorlayacak türden. Ancak Yemen, Suriye, Irak, Bahreyn ve daha birçok ülkedeki kahraman insanlar terörizmin karşısında eğilmeden durmaya devam ediyor. Terörizmle mücadele etmenin yolarından biri bölgedeki ülkelerin işbirliği yapmasıdır. Eğer ülke yöneticileri terörizme karşı ortak hareket etme kararı alırsa Fars Körfezi’nde bulunan ülkelerin ve halkların güvenliği sağlanmış olur.

ABD’nin Irak’ı bölümlere ayırma hamlesi kabul edilemez. Iraklı yetkililer, parlamento üyeleri ve Irak’taki dini merciler bu karar karşısında tepkilerini ortaya koymuş ve böyle bir şeyi kabul etmeyeceklerinin altını çizmiştir. İslam Cumhuriyeti, bu konuda Irak’ın yanında olmaya ve Irak’ın bütünlüğünün korunması için gerekli her türlü desteği vermeye devam edecektir.”

Published in Rapor

Elbette Amerikalılar ve bir takım bölge ülkeleri Afganistan’ın kapasitesinden haberleri yoktur ve iki ülke arasında işbirliği ve gönül birliğinin sağlanmasına da taraftar değiller. Fakat İran kendi komşusu Afganistan’ın güvenlik ve kalkınmasını kendi güvenlik ve kalkınması olarak kabul ediyor”


İslam İnkılabı Rehberi İmam Seyyid Ali Hamaney Afganistan Cumhurbaşkanı Muhammed eşref Gani’yi kabulünde, iki ülke arasındaki sayısız kültürel ve tarihi bağlar ve ortaklıklara temasla, İslami Maarif ve Farsça dilinin yayılması ve gelişmesinde Afganistan âlimleri ve edebiyatçılarının rolünün çok önemli olduğunu bildirerek, Afganistan’ın zengin insani ve kültürel kaynaklara sahip olmanın yanı sıra zengin doğal kaynaklara da sahip olduğunu ve tüm bu kapasite ve ortak yönlerin iki ülke işbirliği seviyesinin yükseltilmesi amacıyla kullanılması gerektiğini söyledi.

İran ile Afganistan arasında işbirliği ve gönül birliğinin güçlendirilmesi yönünde irade ve kararlılığın şart olduğunu hatırlatan İslam İnkılabı Rehberi, “Elbette Amerikalılar ve bir takım bölge ülkeleri Afganistan’ın kapasitesinden haberleri yoktur ve iki ülke arasında işbirliği ve gönül birliğinin sağlanmasına da taraftar değiller. Fakat İran kendi komşusu Afganistan’ın güvenlik ve kalkınmasını kendi güvenlik ve kalkınması olarak kabul ediyor” ifadesini kullandı.

İmam Hamaney ayrıca iki ülke arasında işbirliği alanı olarak muhtelif bilimsel, teknoloji, kültürel ve diplomasi alanlarında İran’ın elde ettiği sayısız kazanım ve gelişmelere de değinerek, göçmenler, su, transit ve güvenlik gibi iki ülke arasında var olan mevzuların tümünün ise çözümlenebilir mevzulardan olduklarını ve tüm bu meselelerin tam bir ciddiyet ve bir zamanlama süreci içinde incelenerek çözümlenmesi gerektiğini söyledi.

Afganlı göçmenler meselesinin çözümlenmesinin zaruretini de hatırlatan İslam İnkılâbı Rehberi İmam Hamaney, yüz binlerce Afganlı göçmenin muhtelif kademelerde İran’da eğitim almalarına temasla, Afganistan halkının oldukça yetenekli ve zeki insanlar olduklarını ve bu yeteneğin bilim elde edilmesi hususunda doğru bir şekilde kullanılması gerektiğini, zira Afganistan’ın onarımı için bizzat Afganlı tahsilli insanların ihtiyaç olduğunu söyledi.

Tahran’ın Afganlı kardeşlerin evi olduğunu da belirten İmam Hamaney, komşu devletle kalıcı ve eskiye dayanan ilişki ve dostluğu hatırlatarak, Afganistan halkı ve devletinin iç başarı ve kudretinin her geçen gün daha da artması temennisinde bulundu.

İslami İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin de katıldığı bu görüşmede Afganistan cumhurbaşkanı Muhammed Eşref Gani, Tahran’ı ziyaret etmekten duyduğu mutluluğu belirterek, İran ve Afganistan ülkeleri arasında derin ve eskiye dayanan tarihi ve kültürel bağlara temasla, kendi amaçlarının Afganistan’ı bölgenin bir bağlantı merkezi haline getirmek ve bölgesel ilişkilerdeki dört yol kavşağı olmak gibi geçmiş kimliğini yeniden kazandırmak olduğunu söyledi.

Şu anda İran ve Afganistan’ın ortak fırsat ve tehlikeler ile karşı karşıya olduğunu belirten Gani, kendi siyasi iradelerinin, iki ülke ilişkilerini geliştirmek ve iki ülke arasındaki ortak yönlerin ve müspet hususların güçlendirilmesi için daha fazla çaba harcanması gerektiğini bildirdi.

Afganistan’ın halı hazırda terörizm, uyuşturucu, göçmenler ve sınır bölgesi ortak sular gibi sorunlarla yüz yüze olduğunu belirten Afganistan cumhurbaşkanı Gani, iki ülke arasındaki meselelerin, her iki devletin siyasi iradeleri ve bu ziyareti sırasında hazırlanmış ortak bir zamanlama cetveli uyarınca çözümlenmesini istedi. Uyuşturucu kaçakçılığı ile mücadelede İran’ın en büyük zararı gördüğünü, çünkü komşu devletlerden hiç birinin uyuşturucu kaçakçılığı meselesini İran gibi ciddiye almadığını ve ona karşı mücadele vermediğini, ancak kendilerinin bu alanda İran’ın yanında yer alarak uyuşturucuyla mücadelede ciddi katkıda bulunmak istediklerini söyledi.

Taşımacılık, yatırım ve kültürel ve ekonomik alanlarda işbirliğinde bulunmak konularında ikili ilişkilerin geliştirilmesi meselesini de hatırlatan Gani, İslam İnkılâbı Rehberine hitaben, “İran, zatı âlinizin akıllıca liderliği sayesinde kendi tarihi kimliğini sağlama almıştır ve bu akıllıca liderlik sayesinde iki ülke arasındaki işbirliğinin gelişmesine de tanık olmayı temenni ederim” ifadesini kullandı.

Published in Rapor
Tagged under

İslam İnkılabı Rehberi, İran İslam Cumhuriyeti Ordusu mensuplarına hitaben yaptıkları konuşmada, “Tüm Silahlı Kuvvetler askeri ve savunma alanındakı gücünü ve hazırlığını artırsın” diye konuştular.

 

İmam Hamanei İran İslam cumhuriyeti Ordusu komutanları, çalışanları ve ordu şehitleri ailelerinden bir grubu kabulünde yaptığı konuşmada, silahlı kuvvetlerden kendi basiretlerini, dini ve inkılapçı eğilim ve davranışlarını korumalarını ve güçlendirmelerini, müdafaa ve silahlanma gücünü ve yüksek moralini korumalarını isteyerek, İran İslam Cumhuriyetinin asla bölge için ve komşu ülkeler için tehdit olmadığını ve olmayacağını, ama her türlü saldırı karşısında büyük bir kudretle hareket edeceğini söyledi.

“Ordu ve Kara Kuvvetlerinin hamaseti” günün kutlanması münasebetiyle gerçekleşen bu görüşmede, İslam İnkılabı Rehberi ve baş kumandan bugün dolayısıyla tebriklerini bildirerek, İran takvimiyle 29 Ferverdin (18 Nisan) gününün “İran İslam cumhuriyeti Ordu Günü” olarak isimlendirilmesinin, İslam inkılabının ilk günlerinde bir takım akımların orduyu dağıtmaya yönelik girişimleri karşısında rahmetli İmam Humeyni’nin büyük girişimlerinden biri olduğunu hatırlattı ve “Rahmetli İmam Humeyni’nin üstün zekası sayesinde ordu tam iktidar ve gücüyle baki kaldı, inkılapçı bir kuruluş olarak, sekiz yıllık kutsal müdafaa savaşı gibi muhtelif alanlarda üzerine düşeni yaptı ve ülke için iftihar ve hamaset yarattı” dedi.

18 Nisan gününün, ordunun İnkılâp yolundan ayrılmadığını ve halkın amaçları doğrultusunda hareket ettiğinin belirtisi olduğunu belirten Ayetullah Hamanei, İslam cumhuriyeti ordusunun özelliklerinden birinin dini sorumluluk ve kanunlara bağlı kalması olduğunu söyledi.

Zafer veya yenilgi anında dünya ordularının bir çoğunun uluslar arası kanunlara ve insani ilkelere bağlı kalmadığını hatırlatan İslam İnkılâbı Rehberi, bu mevzuunun en belirgin örneğinin, uluslar arası kanunlar ve insani ilkeleri kesinlikle riayet etmeyen ve her türlü cinayete baş vuran başta Amerika olmak üzere dünya güçlerinin davranışları olduğunu belirtti.

Yemen olayları, Gazze savaşı ve Lübnan savaşının uluslar arası kanunlara uyulmadığına dair örnekler olduğunu belirten İmam Hamanei, “İran İslam Cumhuriyeti Silahlı Güçleri her zaman kendi İslami sorumluluk ve kanunlarına bağlıdırlar ve hiçbir zaman zafer anında zulüm ve isyanda bulunmadıkları gibi yenilgi anında da yasak silah ve metotlardan yararlanmamaktadırlar” ifadesini kullandı.

İran İslam cumhuriyetinin nükleer silahlar peşinden gitmeyeceğini açıklamasının işte bu dini bağlılık çerçevesinde olduğunu belirten İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei, konuşmasının devamında İran’ın muhtelif ülkelerin içişlerine müdahale ettiği yolundaki propaganda ve suçlamalara temasla, bu suçlamaların tamamen gerçek dışı olduğunu, çünkü İran’ın ülkelerin meselelerine karışmadığı gibi bundan böyle de karışmayacağını söyledi.

“Biz, sivillere, kadınlara ve çocuklara saldıranlardan nefret ediyoruz ve onların İslam ve insani vicdandan habersiz olduklarına inanıyoruz ama başka ülkelerin meselelerine de müdahalede bulunmuyoruz” diyen Ayetullah Hamanei, İran silahlı kuvvetlerinin, İslami ilkelere ve ilahi kanunlara bağlı kalmasının en açık özelliğinin onların halk içerisindeki popülerliğinden kaynaklandığını hatırlatarak, İran İslam Cumhuriyeti silahlı kuvvetlerinin bir diğer özelliğinin de “و اَعِدّوا لَهُم مَا استَطَعتُم مِن قُوَّه” (Yani: Düşmanlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvetler, güçlü ordular ve atlı birlikler, hareket kabiliyeti yüksek birimler hazırlayın.) ayeti kerimesi uyarınca savunma, teçhizat ve silahlanma alanındaki hazırlık konumunu her geçen gün daha da artırması meselesidir.

Silahlı kuvvetlerin askeri ve müdafaa alanındaki ilerleme ve kazanımlarının ülkenin üstün bilimsel ve teknolojik gelişmesi ve başarısı içerisinde örnek olduğunu ve en üstünleri arasında bulunduğunu belirterek, “Bu ilerlemeler ve kazanımlar, eşsiz baskı ve yaptırımların var olduğu ve şiddetli kaynak kıtlığının bulunduğu bir ortamda elde edilmiştir. Bu ise büyük fevkalade bir çalışmadır ve aynen tüm hızıyla sürdürülmesi gerekir” dedi.

İran düşmanlarının, silahlı kuvvetlerin savunma alanındaki bu ilerlemesinden rahatsız olduklarını ve bu süreci engellemeye çalıştıklarını hatırlatan Ayetullah Hamanei, “İşte bunun içindir ki onlar kendi propaganda baskılarının büyük bölümünü bu konuya özellikle de füze ve İHA alanındaki kazanımlara odaklamış bulunmaktadırlar. Fakat rasyonel sahih mantık Kur’an-ı Kerim’in bu ayeti kerimesi uyarınca bizden, bu yolun var güçle sürdürülmesi gerektiğini belirtiyor.

İslam İnkılabı Rehberi konuşmasının devamında Amerikalıların çirkef tehditlerine değinerek, karşı tarafın bir süreliğine sessiz kalması ardından onların yetkililerinden birinin son dönemde yeniden masa üstü seçeneklerinden söz ettiğini, onlar bir yandan bu gibi tehditlerde bulunduklarını ve diğer yandan İran İslam cumhuriyetinin kendi savunma alanındaki gelişmelerini durdurmaları gerektiği gibisinden aptalca laflar ettiklerini söyledi.

“İran İslam cumhuriyeti asla bu aptalca lafı kabul etmeyecek ve İran halkı, bir saldırıya uğraması durumunda büyük bir güçle kendini savunabileceğini, saldırgan karşısında yek vücut ve güçlü bir yumruk gibi duracağını ispatlamıştır” ifadesini kullanan Ayetullah Hamanei sözlerini şöyle sürdürdü: “Savunma bakanlığından ordu ve Sipah’a (İslam İnkılabı Muhafızlar ordusu) kadar tüm kurumlar, kendi askeri, müdafaa hazırlığını, kendi savaş kabiliyet ve moralini her geçen gün daha da artırmalıdır ve bu resmi bir genelge mesabesindedir.”

Ülkenin silahlı kuvvetleri ve bu cümleden ordunun moralinin çok yüksek olduğunu hatırlatan İslam İnkılabı Rehberi, İran İslam cumhuriyeti’nin kendi savunma ve askeri gücünü yükseltmesine rağmen hiçbir zaman kesinlikle bölge ülkeleri ve komşular için bir tehdit olmayacağını söyledi.

Amerikalılar, Avrupalılar ve onların çizgisindeki bazı ülkelerin İran’ın nükleer silah elde etmek istediği yolunda uyduruk öyküler oluşturmalarına ve İslam Cumhuriyetini tehdit göstermek istemelerine temasla, “Bugün dünya ve bölge için en büyük tehdit Amerika ve Siyonist İsrail rejimidir ve hiçbir sınır tanımaksızın, vicdani ve dini kanun ve ilkelere bağlı olmaksızın dilediği her yere müdahalede bulunuyor ve katliam gerçekleştiriyorlar” dedi.

Yemen olaylarını, Amerika ve Batının saldırganları desteklemesinin dünyanın güvensizleştirilmesiyle ilgili bir örnek olduğunu hatırlatan İmam Hamanei, İran İslam cumhuriyetinin, kontrolsüz güçlerin aksine güvenliği en büyük ilahi nimet olarak kabul ettiğini, kendi ve başkalarının güvenliğinin korunması için direndiğini ve müdafaa verdiğini, ülkenin, sınırların ve halkın genel yaşamının güvenliğinin korunmasının askeri ve güvenlik yetkililerinin başlıca görevlerinden olduğunu söyledi.

İslam İnkılabı Rehberinin konuşmasından önce Ordu genel komutanı Tümgeneral Salihi yaptığı konuşmada 18 Nisan ordu günü dolayısıyla tebriklerini bildirerek, İran İslam cumhuriyetinin inkılapçı ve Hizbullahi ordusunun İran’ın mukaddes sınırlarını ve ülkenin stratejik çıkarlarını koruma hususunda tam bir hazırlık içinde olduğunu bildirdi.

Tümgeneral Salihi, silahlı kuvvetlerin uluslar arası denklemlerde anlaşmanın olup olmayacağı konusunda en ufak bir beklenti içinde olmaksızın izzet ve onur seçeneğinden başka bir seçenek tanımadıklarını ve her şartta yeniden ebedi bir hamaset yaratmaya hazır olduğunu söyledi.

 

Published in Rapor

İran ve Rusya savunma bakanları Moskova'da yaptıkları görüşmede, iki ülke arasında bölgesel ve uluslar arası meseleler konusunda görüş alış verişlerinde bulundu.

Mehr Haber Ajansı'nın İRNA'dan aktardığı habere göre, İran İslam Cumhuriyeti Savunma Bakanı Tuğgeneral Hüseyin Dehgan, Rusya Ferderasyonu Savunma Bakanı Sergey Şaygo ile görüşmesinde, dünyada kalıcı bir barışın sağlanması için Amerika ve müttefiklerinin yayılmacılığa dayalı siyasetleri karşısında bir direniş cephesinin olması gerektiğini söyledi.

Dehgan, Rusya'nın bölgesel ve uluslararası meselelerle ilgili görüşünün İran'a yakın olduğunu belirterek, Tahran'ın Amerika'nın güvenilir bir dost ve müttefik olamayacağına dair Rusya'nın görüşüne destek verdiğini söyledi.
Sözkonusu görüşmede Rusya Savunma Bakanı Şaygo da, İran ve Rusya arasında ilişkilerin gelişmesini olumlu olarak nitelerken, ikili ilişkilerin bölgesel ve dünya istikrarında önemli olduğunu söyledi ve yakın bir zamanda, ortak tehditlere karşı mücadele amacıyla, İran, Rusya ve Çin arasında üçlü bir oturumun gerçekleşeceğini söyledi.
İran ve Rusya savunma bakanları ayrıca Rusya'nın İran'a bu yılın sonuna kadar teslimatını yapacağı S-300 hava savunma füze sistemleriyle ilgili olarak teknik konularda da görüştü.

Savunma Bakanı:“Suudi Arabistan, Yemen’e saldırmakla kendi çöküşünü hazırlamıştır”
Şangay İşbirliği Örgütü Güvenlik Konferansı’nda konuşan İran Savunma Bakanı, Suudi Arabistan’ın Yemen’e karşı başlattığı hava saldırıları vesilesiyle kendi çöküşünü kendi elleriyle hazırladığını söyledi.

Mehr Haber Ajansı’nın haberine göre, Moskova’da düzenlenen Şangay İşbirliği Örgütü Güvenlik Konferansı’nda konuşan İran İslam Cumhuriyeti Savunma Bakanı Hüseyn Dehgan, Suudi Arabistan’ın Yemen’e karşı başlattığı hava saldırıları vesilesiyle kendi çöküşünü kendi elleriyle hazırladığını söyledi.

Dehgan ayrıca Suudi Arabistan’ın Yemen’e karşı düzenlediği hava saldırılarında ağır ve gelişmiş bombalar kullanarak, Yemen alt yapısını imha ederken bu ülkenin mazlum  halkının ölümü ve yaralanmasına da yol açtığını ve bu olayların Siyonist İsrail Rejimi’nin mazlum Filistin halkına yönelik gerçekleştirdiği saldırı ve cinayetleri aratmadığını da ekledi.

 

Published in Rapor