
کارگر
Haşd Şabi Askeri Geçit Töreni
Haşd Şabi’nin yedinci yıl dönümü münasebetiyle düzenlediği askeri geçit töreninden görüntüler paylaşıldı.
Bilindiği gibi Haşd Şabi'nin kuruluşunun yedinci yıldönümü münasebetiyle dün Irak'ın Diyala ilinde askeri geçit töreni düzenlendi.
Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi de törene katıldı ve bir konuşma yaptı. Haşd Şabi güçlerine seslenen el-Kazimi, "Tekfirci terörizmi siz yenilgiye uğrattınız." Dedi
Ayrıca Irak Sünni Ulema Cemiyeti Başkanı Halid el-Molla, direniş grubunun kuruluşunun yedinci yıldönümü münasebetiyle askeri geçit töreni hakkında bir açıklamada bulundu, "Haşd Şabi, Irak'taki en önemli güç kaynaklarından biridir ve onu görmezden gelmek Irak'ı da görmezden gelmek demektir. Haşd Şabi'yi, her konuda desteklemek gerekir." dedi.
Haşd Şabi’nin yedinci yıldönümünü kutlama merasimindeki askeri geçit töreninde, Sünni ve Şii ulema ile Hristiyan ‘Babilon Tugayları’ ve ‘Ezidi Tugayları’ da yer aldı.
İran'ın dini lideri İmam Hamaney koronavirüs aşısı oldu
İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, sabah saatlerinde 'COVIRAN Bereket' adlı yerli koronavirüs aşısının ilk dozunu oldu.
Yaş sırasını bekleyerek yerli aşı 'COVIRAN Bereket'in ilk dozunu yaptıran İran'ın dini lideri Hamaney, özellikle kendileri için milli bir gurur olan bu yerli aşıyı olmak istediğini ama ihtiyaç halinde yabancı aşılara da başvurulabileceğini söyledi.
Hamaney, aşıyı geliştiren bilim insanlarına teşekkür ederek aşı olmak için sıranın kendisine gelmesini ve yerli aşıyı beklediğini söyledi: "Aylardır aşı olmam için bana baskı yapıyorlardı. Öncelikle ben yerli olmayan bir aşıyı olmayacağımı söylemiştim. Bu nedenle yerli aşıyı bekledim. Çünkü bu bizim için milli bir gururdur. Kendi ihtiyacımızı içeride karşılayabiliyorken neden ondan yararlanmayalım?"
İhtiyaç duyulması halinde yabancı koronavirüs aşılarından da istifade edebileceklerini belirten Hamaney, "Ancak kendi yerli koronavirüs aşımıza da hak ettiği değeri vermeliyiz" ifadesini kullandı.
83 yaşında olan Hamaney, koronavirüs aşısı olmak için sıranın kendisine gelmesini beklediğini belirterek, "Bugünden itibaren 80 yaş üstü aşılanacak. Ben de sıramın gelmesini bekledim ve bugün koronavirüs aşısının ilk dozunu oldum" dedi.
İmam Hamanei Filistin Direnişinin Zaferini Kutladı
İslam İnkılâbı Rehberi İmam Hamanei, direnişin Siyonist Rejime karşı kazandığı zaferin ardından Filistin halkına hitaben bir mesaj yayınladı.
İmam Hamanei bu mesajda, Siyonist rejimle 12 günlük savaşta kazandığı zaferden dolayı Filistin direnişini kutladı.
İmam Hamanei’nin mesajının tam metni şöyledir:
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Mazlum ve muktedir Filistin’e selam olsun, Filistin’in cesur ve gayretli gençlerine selam olsun, kahraman Gazze’ye selam olsun, Hamas’a, İslam-i Cihad’a ve Filistin’in tüm cihadi ve siyasi gruplarına selam olsun. Yüce Allah'a Filistinli Mücahidlere verdiği zafer ve şeref için şükürler olsun. Cenab-ı Hakk'tan şehit verenlerin yaralı kalplerine güven ve sükûnet, şehitlere rahmet ve müjde ve yararlılara da acil ve kâmil şifalar vermesini niyaz ediyor, Filistinli mücahitleri, katil Siyonist rejime karşı kazanılan bu zaferden dolayı tebrik ediyorum.
Bu birkaç gündeki imtihan Filistin halkını gururlandırdı. Vahşi ve kurt sıfatlı düşman, birleşik ve bir bütün halindeki Filistin’in kıyamı ve ayağa kalkması karşısında aciz olduğunu tam olarak anladı. Kudüs ve Batı Şeria’nın, Gazze ve 48. bölge ile arasındaki işbirliği imtihanı, Filistinlilerin geleceğini gösterdi. Bu 12 günde zorba rejim, çoğunlukla Gazze'de olmak üzere büyük suç ve cinayetler işledi ve bütün halinde bir Filistin’in kıyamına karşı koyamaması nedeniyle, tüm dünya kamuoyunu kendi aleyhine kışkırtacak, batı destekçilerinden, özellikle katil Amerika'dan her zamankinden daha fazla nefret ettirecek kadar utanç verici ve aptalca davranışlarda bulunduğunu pratik olarak kanıtladı. Suç ve cinayetlerin devamı ve ateşkes talebinin ikisi de yenilgiydi. O, yenilgiyi kabul etmek zorundaydı.
Bu alçak rejim daha da zayıflayacak. Filistinli gençliğin hazırlıklı olması, değerli cihatçı grupların gücü ve sürekli artan kuvvetleri, Filistin'i her geçen gün daha güçlü hale getirecek ve gaspçı düşmanı her geçen gün daha güçsüz ve daha zayıf hale getirecektir.
Çatışmayı başlatma ve durdurma zamanı Filistinli cihatçı ve siyasi liderlerin takdirine bağlıdır. Ancak hazırlık ve sahnede güçlü bir duruş tatil edilemez. Şeyh Cerrah’da bu rejimin ve paralı yerleşimcilerin zulmü karşısındaki direniş deneyimi, gayretli Filistin halkının sürekli uygulayacağı bir talimat olmalıdır. Şeyh Cerrah’daki yiğitleri selamlıyorum.
İslam dünyası Filistin davasından tamamen sorumludur ve bu konuda dini bir görevi vardır. Siyasi akıl ve hükümetin deneyimleri de bu dini hükmü doğruluyor ve vurguluyor. Müslüman devletler, hem askeri destek, hem bugün geçmişte olduğundan daha fazla ihtiyaç duyulan mali destek hem de Gazze'deki altyapıyı ve yıkımı yeniden inşa etmekte konusunda Filistin halkını desteklemede samimi olmalıdır.
Ulusların talebi ve arayışı bu dini ve siyasi talebi desteklemektedir. Müslüman milletler bunu hükümetlerinden talep etmelidir ve ulusların kendileri mümkün olduğunca mali ve siyasi destek sağlamakla yükümlüdür.
önemli görev de terörist ve zalim Siyonist hükümetin cezalandırılmasıdır. Tüm uyanmış vicdanlar, bu 12 günde Filistinli çocukların ve kadınların öldürmesi konusunda işlenen bu kapsamlı cinayetin cezasız kalmaması gerektiğini kabul ediyor. Bu rejimin tüm etkili unsurları ve katil Netanyahu, uluslararası ve bağımsız mahkemeler tarafından yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır; ve bu, Allah’ın izniyle gerçekleşecektir. “Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir.”
Haniye'den İran İslam Cumhuriyetine Teşekkür
Filistin İslami Direniş Hareketi (Hamas) siyasi büro başkan İsmail Haniye, Gazze'de 11 gün süren savaşta direnişin zaferine ilişkin basına açıklamada bulundu.
Haniye yaptığı açıklamada: “Önümüzde yeni bir ufuk açıldı. Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksa merkezli ümmet mücadelesinin tarihinde yeni bir aşama başladı. Elde edilen zafer halkın mücadelesinin sonucudur ve bu aşama ilahi bir zaferdir.” dedi.
Hamas Lideri; Halkın, ümmetin ve dünyanın özgür insanlarının gönlüne neşe ve mutluluk getirdik, onlar Kudüs ve çevresinde ve Gazze'de kahramanlığı ve istikrarı gördüler, şimdi ümmetin çocukları Filistin direnişinin zaferi etrafında toplandılar açıklamasında bulundu.
Zafer için Hamas komutanlarına, Direniş gruplarına, Yahya es-Sinvar ve Muhammed ed-Dayf’a teşekkür eden Haniye; “İsrail rejimine, halkına ve geleceğine, etkileri gelecekte netleşecek acı darbeler vurduk. Gazze, Kudüs'e yardım etmek için ayağa kalktı ve 1948'de Şeyh Cerrah, Bab al-Amoud, Batı Şeria ve Filistinlilerin uzanmış ellerini kesti ve bu zafer şehitlerin kanı ve ailelerinin fedakarlığı ile elde edildi.” dedi.
Hamas Lideri, Düşmana ateşle oynamamasını ve Mescid-i Aksa'ya tecavüz etmeyi bırakmasını söylediğimizde ne dediğimizi biliyorduk ve düşman ne dediğimizi anladı. Bu savaşta ve önceki savaşlarda dökülen tüm kanlar Kudüs içindir ve Kudüs çatışmanın merkezidir. Gazze, Kudüs'ün Kılıcını kaldırdı ve düşmana unutulmaz bir ders verdiğini söyledi.
Haniye; Kudüs, Filistin halkına aittir ve Mescid-i Aksa kırmızı çizgidir ve milletimiz ve Müslüman Ümmeti bundan asla vazgeçmeyecektir açıklamasında bulundu.
Haniye son olarak; “Direnişten silahını ve parasını esirgemeyen İran İslam Cumhuriyeti’ne teşekkür ediyoruz.” dedi.
Kudüs Seriyyeleri: İran İslam Cumhuriyeti Kazanılan Zaferde Ortağımızdır
Kudüs Seriyyeleri sözcüsü, Gazze'nin Siyonist rejime karşı kazandığı zaferin kutlanmasında önemli açıklamada bulundu.
Sözcü yaptığı açıklamada, "Siyonist düşmana karşı Filistin halkına her zaman en iyi desteği vereceğiz." dedi.
Kudüs Seriyyeleri sözcüsü: "Kudüs Kılıcı Savaşı şehitlerinin kanı, Kudüs'ün kurtuluşu için gelecekteki savaşımızın azığı olacak."
Sözcü savaş sırasında direniş savaşçılarının Tel Aviv'e yüzlerce roket fırlattığını belirterek, "Siyonist rejimin yenilebileceğini söz ve eylemlerle kanıtladık." dedi.
Kudüs Seriyyeleri sözcüsü Filistin halkına seslendi ve Siyonist düşmanla yapılacak tüm savaşlarda direniş güçlerinin Filistin halkının yanında olacağını duyurdu.
Sözcü açıklamasında, Siyonist düşmana karşı yürütülen Kudüs Kılıcı Savaşı’nda İran İslam Cumhuriyeti'nin ve direniş ekseninin rolünü överek, "İran ve direniş ekseni, Filistin'de Siyonist rejime karşı kazanılan zaferde ortaklarımızdır." dedi.
Filistin İslami Cihad Hareketi'nin askeri kolu olan Kudüs Seriyyeleri'nin sözcüsü, "Füzelerin, mermilerin ve barutun sesi durdu, lakin önümüzde daha çok yol var." dedi.
Kudüs Seriyyeleri, "Netanyahu ve ordusunu diğer direniş gruplarıyla birlikte yendik. Füzelerimizi ateşleyerek, Siyonist yerleşim yerlerini Siyonistler için güvensiz ve yaşanmaz bir yere dönüştürdük. Hâlâ tetikteyiz ve düşmanı yakından takip ediyoruz." diye belirtti.
Filistin: İsrail’in ezberini bozan direnişin yeni profili
Gazze Şeridi'nin abluka altında tutulması, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'e nefes aldırmayan işgal ve yerleşimler, 1948 sınırlarında İsrail vatandaşı Filistinli Araplara ikinci sınıf muamelesi yapan uygulamalar şiddetli yüzleşme için genel geçer sebepler olsa da son tırmanışta bütün bir Filistin'i harekete geçiren itici faktör Kudüs oldu.
Coğrafi olarak birbirinden koparılmış, siyaseten parçalanmış ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) temelindeki merkezi liderliğini yitirmiş Filistin'in bütün parçaları yeniden etkileşim içine girdi.
Doğu Kudüs'ün Şeyh Cerrah mahallesinde Filistinli aileleri atma çabası, Harem'üş Şerif'te Ramazan'da geleneksel toplanma alanının kapatılması, İsrail polisinin Mescid-i Aksa'yı basması ve radikal Yahudilerin "Araplara Ölüm" sloganıyla Harem'üş Şerif'e girecek şekilde düzenlediği Kudüs Yürüyüşü 10 Mayıs'ta başlayan çatışmaların güncel nedenleriydi.
Askeri açıdan İsrail'e karşı "caydırıcılık" inşa etme potansiyeli taşıyan, toplumsal olarak da intifada çağrışımları yapan yeni bir gerçeklik doğuyor. Yıllardır işgal, yerleşimler ve apartheid uygulamalarını örtecek şekilde temel sorunu Gazze'nin hakim gücü Hamas ve onun şahsında "İslamcı teröre" indirgeyen İsrail'in çizdiği resim çerçeveye sığmıyor. Bu da klasik destekçileri arasında dahi ikna ediciliğini yitirmesine neden oluyor.
Hamas'tan ötesi: Ortak operasyon odasında kimler var?
Ateşle direnişin kaynağı Gazze'de daha önce olduğu gibi bu sefer de Hamas ve İslami Cihad'ın başını çektiği ortak operasyon odası kuruldu.
Ortak merkezde Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin Kassam Tugayları, İslami Cihad'a bağlı Kudüs Tugayları, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nin (FHKC) Ebu Ali Mustafa Tugayları, Mücahidin Tugayları, Nidal el Amudi Taburu, Nasır Selahaddin Tugayları, Filistin Demokratik Kurtuluş Cephesi'ne bağlı Ulusal Direniş Tugayları, Ensar Tugayları, Abdulkadir el Huseyni Tugayları, Şehid Cihad Cibril Tugayları, Şehit Eymen Cude Grupları ve Fırtına ordusu yer alıyor.
Ortak oda İsrail'e roket yağmuruna "Kudüs Kılıcı" adını verdi.
El Fetih dışındaki direniş güçleri arasında ortak operasyon odası ilk kez 2006'da oluşturulmuştu. 2014'teki İsrail'in Koruyucu Hat Operasyonu'na karşı 12 örgüt birleşmişti. 2018'de ise bu oda "Filistinli Direniş Grupları Müşterek Odası" adıyla resmileşti.
Odaya dahil 12 örgüt ilk kez geçen Aralık ayında hava, deniz ve kara unsurlarıyla askeri tatbikat yaptı. Bu tatbikatta insansız hava araçları da kullanıldı. Filistinli kaynaklara göre sahanın paylaşılması ve roket rampalarının konuşlanması dahil pek çok alanda etkili bir koordinasyon sağlandı.
2007'de Hamas'ın Gazze'den attığı El Fetih'in silahlı kanadı El Aksa Şehitleri Tugayları sözlü desteğine karşın operasyon odasında yer almıyor. Odada yer alan Nidal el Amudi Taburu, Nasır Selahaddin Tugayları ve Mücahidin Tugayları Oslo Anlaşması'nı, silahlara veda etmeyi ve Filistin Yönetimi'nin güvenlik gücüne dönüşmeyi reddedip El Aksa Şehitleri Tugayları'ndan kopmuş El Fetih kadroları tarafından kurulmuştu.
2018'de ateşkesi temin eden anlaşma roket saldırılarının durdurulmasına karşın İsrail'in Gazze'nin nefes borusu sayılan kapıları kontrollü olarak açması ve Katar'ın maaş ödemeleri için Hamas'a para getirmesini sağlıyordu.
Hamas bu yüzden Kasım 2019'da İslami Cihad'ın lideri Baha Ebu el Atta ve eşini öldürmesine misilleme olarak İsrail'e karşı başlatılan Şafak Kükremesi Operasyonu'na katılmamıştı.
Anlaşmanın arabulucusu Mısır'la bozuşmak istemeyen ve İsrail'le büyük bir kapışmayı zamansız bulan Hamas para akışı kesilmesin diye direnişi evcilleştirme oyununa alet olmakla suçlanmıştı. Katar şimdiye kadar Hamas'a 1.8 milyar dolar transfer etti.
Gazze'de özellikle İsrail saldırıları başladığında örgüt isimlerinin gerilediği ve yerine 'direniş' ifadesinin geçtiğini biliyoruz. 2014'deki savaşı takip ettiğim sırada İsrail kara harekâtına başladığında FHKC sorumlusu, bu hassasiyeti, "Bugün FHKC, Hamas ya da İslami Cihad yok, sadece direniş var, hepimiz Filistinliyiz" sözleriyle ortaya koymuştu.
Bu kadar roket stoku nasıl oluştu?
Bu savaşın en çok konuşulacak tarafı Gazze'den atılan roketlerin menzil, isabet ve etki bakımından hayli gelişmiş bir tablo sergilemesidir.
Gazze'deki örgütler silahlanma ve özellikle roket üretim kapasitelerini artırmalarını önemli ölçüde İran'a borçlu. 1988'de İsrail'in varlığını tanıyıp şiddeti reddettikten sonra dönüşüm geçiren ve Oslo Anlaşması'ndan sonra adeta dişleri sökülen El Fetih'in yerini hızla İslamcı örgütler doldurdu.
Direnişin İslamcılaşması İsrail'in işine gelirken İran'ın devreye girmesiyle bugün roketler üzerine kurulan zorlu bir denge oluştu.
İran, Suriye ve Lübnan'daki Hizbullah'ın yer aldığı eksen tedarik, sevkiyat ve askeri- teknik eğitim açısından önemli rol oynadı. İsrail son birkaç yıldır Suriye'de İran varlıklarına yönelik bitmeyen hava saldırılarıyla bu tedarik hattının daha da gelişmesini önlemeye çalışıyor.
2006 savaşı sonrası Lübnan için kullanılan caydırıcılık ifadesi son savaşta Gazze için de telaffuz edilmeye başladı. Bir haftada 3 bin civarında roket kullanan Gazze'nin savaşı bu minvalde 1-2 ay sürdürebileceği düşünülüyor.
Bu, oyunun kurallarının değiştiren yeni bir gerçeklik. İsrailli kaynaklara göre Hamas'ın stokunda 5-6 bin, İslami Cihad'ın stokunda 8 bin roket var. Bazı kaynaklar da toplam roket sayısını 30 bin olarak veriyor. Gerçek rakamları bilmek imkansız.
Gazze'de askeri güç açısından İzzeddin Kassam Tugayları'nın üstünlüğünü Kudüs Tugayları izliyor. Başta FHKC olmak üzere sol gruplar da İran'a en yakın grup olan İslami Cihad üzerinden silah ediniyor.
FHKC'nin doğrudan İran'la ilişkileri de son zamanlarda arttı. FHKC dışında sol kanattan silahlı direnişe katılanlar arasında Filistin Demokratik Kurtuluş Cephesi ve Nasır Selahaddin Tugaylarını sıralamak mümkün.
Hamas ile İslami Cihad artık roketleri kendi yeraltı tesislerinde üretecek kadar uzmanlaştı ve dışa bağımlılık çok azaldı. Suriye'den temin edilen tanksavar kornet gibi bazı silahlar ise Mısır'ın Sina Yarımadası'ndan Gazze'ye tünellerle sokuluyor. Daha önce gizli güzergâhta Sudan da vardı.
Gazze'den İsrail'e şimdiye kadar Kassam (10 km), Kudüs 101 (16 km), Grad (55 km), Siccil (55 km), Fecr (100 km), Bedir 3, M-75 (75 km), SH-85, J-80 (80 km), J-90 (90 km), R-160 (120 km), A-120 (120 km), Suriye tabanlı yerel üretim M-302 (200 km) ve Ayyaş 250 (250 km) roketlerinin yanı sıra kamikaze droneları ve kornetler kullanıldı. Aşdod, Aşkelon, Dimona, Negev, Bir Şeba, Lod, Ramle, Kudüs, Tel Aviv şehirlerinin yanı sıra Ben Gurion Havaalanı hedef alındı.
Hamas ve İslami Cihad'ın dışındaki örgütlerin kullandığı roket/havanların menzilleri ancak Aşkelon-Aşdod'a kadar ulaşabiliyor. Filistinli bir kaynağın tahminlerine göre İsrail'e atılan roketlerde Hamas'ın payı yüzde 45-50, İslami Cihad'ın payı yüzde 35-40, geri kalan 10-15 diğer örgütlere ait. Direnişin sivil kanadında da her bir örgütün yeri ayrı. Mesela sol gruplar sağlık alanında öne çıkıyor.
Filistinliler oyunun kurallarını değiştirebilir mi?
Hem askeri sonuçlar hem de toplumsal seferberlik bakımından yeni bir tablo oluştu. Roketlerin en az yüzde 10'unun Demir Kubbe'yi delmesi, özellikle çoklu atışlarda kalkanın yakalama oranının düşmesi, 2014 savaşına kıyasla roketlerin menzil, isabet ve etki gücünün artmış olması, petrol rafinerisi, liman, havaalanı gibi önemli stratejik tesislerde ciddi hasarların oluşması çatışmada yeni bir eşiğe işaret ediyor.
Epey zamandır İsrail Gazze'yi vururken ya da Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te gerilimler yaşanırken İsrail, vatandaşı Filistinli Araplardan sivil itaatsizlik benzeri ciddi meydan okumalarla karşılaşmıyordu. Mevzu Kudüs olunca Filistin'in 1948 ve 1967 sınırlarındaki Filistinliler ortaklaştı.
Yafa, Akka, Lod, Ramle, Nasıra, Bir Şeba, Şefa Amr, Umm-ul Fehm, Kafr Kanna ve Kafr Manda gibi pek çok yerde sivil itaatsizlik eylemleri ve iç savaş çağrışımları yapan şiddet olayları yaşandı. Bu da İsrail'in Kudüs'te adım atarken dikkate almak zorunda kalacağı yeni bir direnç damarı.
Eşitsizlik, sistematik baskı, takip ve yer yer mülksüzleştirme siyasetinin cenderesinde kalsalar da 1948 sınırlarındaki Filistinliler, İsrail vatandaşlığını almış, partileşmiş, hatta Nisan 2019'dan beri düzenlenen 4 seçimde sırasıyla 10, 13, 15 ve 10 vekil çıkarıp İsrail parlamentosu Knesset'te üçüncü büyük blok olabilmiş bir halk.
İsrail, nüfusu 1,8 milyonu aşan vatandaşı Filistinli Araplardan bir kalkışma beklemiyordu. Yaşanan olaylar 1948'in Filistin'in diğer parçalarıyla etkileşiminin artacağı, Hamas dahil diğer örgütlerin buralarda nüfuz kabiliyeti kazanabileceği ve İsrail'i eski sayfalara geri döndüreceğine dair değerlendirmelere yol açtı.
Halihazırda 1948 sınırlarındaki örgütlülük yasal kalmaya çalışan ve profilini düşük tutan bir karakter arz ediyor. Kendisini El Fetih, Hamas ya da FHKC'nin çizgisinde görenlerin bu örgütlerle bağları silikti. Bilinen örgütlerin başında FHKC çizgisindeki Ebna el Beled (Ülkenin Çocukları) geliyor.
Genel kanaat gençlerin başını çektiği isyanın örgütsel değil birikmiş öfkenin patlaması sonucu yaşandığı yönünde. Fakat bundan sonra 1948 sınırlarında Gazze'deki örgütlerin izdüşümleri daha belirgin hale gelebilir. İsrail şimdiden büyük bir tutuklama kampanyası ile göz açtırmayacağını gösterdi.
Doğu Kudüs'te direnişin profili biraz daha farklı. Burada Gazze'deki örgütlerin uzantıları öteden beri var. 1967 işgalinin ardından ilhak edilen Doğu Kudüs'teki Filistinliler vatandaşlık bağıyla değil oturum kartları ile İsrail hukuk sisteminde yer alıyor. İsrail şimdiye kadar farklı gerekçelerle 14 bin 500 Filistinlinin oturum kartını iptal etti. Bu kararlar Filistinlilerden arındırma siyasetinin parçası olarak görülüyor.
Silahlı örgütlenmenin olmadığı Doğu Kudüs'te Filistinliler sivil direnişle İsrail'e bazı konularda geri adım attırdı. Doğu Kudüs'teki direnişin çizgisinde silahlı bir dönüşüm beklenmiyor.
En öngörülemez halka Batı Şeria. İsrail askerleri ve yerleşimcilerle iç içe girmiş Filistinliler çift taraflı bir kontrol cenderesi yaşıyor. Filistin Yönetimi'ne bağlı güvenlik güçleri 1993'te imzalanan Oslo Anlaşması temelinde İsrail İç İstihbarat Servisi Şin Bet ile işbirliği yapıyor.
Direnişi örgütleme potansiyeline sahip çok sayıda kişi bu işbirliğinin neticesinde tutuklandı ya da tasfiye edildi.
Batı Şeria'da Gazze'deki örgütlerin uzantıları olsa da ciddi varlık gösteremiyorlar. Burada şiddeti reddetmiş ve silahsızlanma koşullarına uymuş El Fetih'in içinden bir alternatifin çıkması ihtimal dahilinde.
El Aksa Şehitleri Tugayları birkaç kez silahla boy gösterse de baskılandı. Gazze'ye operasyonun uzaması halinde Mahmud Abbas yönetiminin Batı Şeria'da kontrolü kaybedebileceği öngörülüyor. Burada olası bir patlama İsrail güçleri ve yerleşimcilerle ciddi bir çatışma riski de taşıyor.
Bütün bu türbülans, İsrail'in Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn'le imzaladığı, ilişkilerin normalleşmesine yönelik Abraham Anlaşmaları sayesinde Arap ülkeleriyle kendi baharını yakaladığı bir döneme denk geldi. Bu da Filistin davasının kolayca gömülemeyeceğini ve kendi iç dinamikleriyle İsrail'i zorlayabileceğini gösterdi.
DEBKA: Devrim Muhafızları ve Hizbullah Filistinliler İle Koordinasyon İçerisinde
Siyonist rejim istihbarat kaynaklarına yakınlığıyla bilinen DEBKA sitesi, hâlihazırda sürmekte olan Gazze Direnişi’nin, Hizbullah ve İslam Devrimi Muhafızları Ordusu’nun da yer aldığı bir ortak savaş odasında, koordinasyon içerisinde yürütüldüğünü yazdı.
Sitedeki ifadeler şu şekilde:
“DEBKA’nın istihbarat kaynaklarına göre Gazze Şeridi’ndeki Filistinli örgütler gölgedeki bir şef tarafından komuta ediliyor: İran bu krizi Beyrut’ta Hizbullah aracılığıyla yönetiyor. Tahran, Hizbullah’ın ana karargâhında Devrim Muhafızları, Hizbullah, Hamas, FHKC ve İslami Cihad tarafından idare edilen bir ortak savaş odası kurdu. Mısır, Ürdün ve Katar’ın ateşkes çabaları bu duvara çarpıyor.”
Medya Şafak
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek: Suriye’de Esad’ın alternatifi Amerika ve İsrail
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek Suriye ile askeri işbirliğine dikkat çekerek, “Mustafa Kemal’in alternatifi nasıl İngiltere’ydi bugün de Suriye’de Beşar Esad’ın alternatifi Amerika’dır” dedi.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, CNN Türk ekranlarında Göksu Öngören Özgür’ün sunduğu “Ne Oluyor” programına konuk oldu. Perinçek, Türkiye’nin Suriye ile askeri işbirliği yapmasının önemine dikkat çekti.
"TÜRKİYE PKK’YI BİTİRME POLİKASINI ÖNÜNE KOYMALI"
Suriye ile birliktelik kurup PKK'yı temizlememiz lazım diyen Perinçek, “Suriye şu anda PKK'yı temizliyor. Suriye Devleti ve Beşar Esad PKK/YPG'ye karşı askeri operasyonlar yapıyor. Suriye ile görüşmenin ötesinde silahlı askeri işbirliği yapmamız lazım. TSK, PKK'yı iç cephede hendeklere gömüyor ve Suriye'nin kuzeyinde, Irak'ın kuzeyinde çok güzel başarılar kazanıyor. Ama Türkiye'nin yanlış bir politikası var; Suriye ve Suriye'nin kuzeyinde 90 km derinliğinde 400-500 km uzunluğunda bir koridora hakim olmak. Bu çok yanlış bir politika. Türkiye'nin PKK'yı bitirme hedefini önüne koyması lazım. PKK'yı yok etmek Suriye ile işbirliği yaparak olur. Yoksa PKK aşağıya doğru kaçar durur, siz arada bir tane koridora hakim olarak bir güvenlik koridoru yaparak PKK'yı bitiremiyorsunuz. Burada Suriye ile işbirliği şarttır. Zaten Suriye PKK'ya karşı silahlı bastırma harekatları yürütüyor, bu bizim için tarihi bir fırsat. Türk Ordusu da Irak'ın kuzeyinde çeşitli harekatlar yapıyor. Amerika ve İsrail'in maşası durumunda olan PKK'yı derhal Suriye ile işbirliği yapıp bitirmemiz lazım. Bu içteki güvenliğimiz açısından da çok önemli. HDP' yi de kapatacağız. Çünkü HDP, PKK’nın kolu ve bacağı. Suriye ile işbirliği yapacağız, PKK'yı bitireceğiz böylece Türkiye'nin iç cephesini sağlamlaştıracağız. “dedi.
"HALK DESTEKLEMESE ESAD BAŞARAMAZDI"
Amerika ve İsrail’in, Suriye’yi bitiremediğini dile getiren Perinçek, “Suriye’nin halkı Beşar Esad’ı destekliyor. O kadar destekliyor ki savaştayken destekliyor. Bakın yıkamadılar, küçücük bir Suriye’yi Amerika ve İsrail yıkamadı. Halk desteği olmasa başaramazdı. İyi ki İran ve Rusya orada Beşar Esad yönetimini destekledi. Yoksa Türkiye’nin bölünmesi kolaylaşacaktı ve Suriye’nin kuzeyinde o koridor açılacaktı. Irak’ın kuzeyinde Barzanistan ve bir kapı ile Akdeniz’e, limana açılacaktı.” dedi.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, “Amerika ve İsrail, Suriye’yi karıştırdı. Esad'ın Suriye’deki alternatifi Amerika ve İsrail’dir. Hala Amerika ve İsrail'in Suriye'de bir hükümet kurmasına bakanlar, umut bağlayanlar var. Bu vahim bir tavır. Bu şekilde Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü sağlayamayız.” ifadelerini kullandı.
"SURİYE’NİN BÜTÜNLÜĞÜNÜ ESAD SAĞLAR"
Şu anda Suriye’nin bütünlüğünü Beşar Esad’dan başka sağlayacak birinin olmadığını söyleyen Perinçek, “Suriye’deki kuvvetler meydanda, Suriye’de Beşar Esad’ın alternatifi Amerikadır. Mustafa Kemal’in alternatifi nasıl İngiltere’ydi bugün de Suriye’de Beşar Esad’ın alternatifi Amerikadır. Bu kadar basit. Bugün Suriye’de Beşar Esad’a muhalif olan, onun yerine geçmek isteyen, Türkiye dostu, Amerika ve İsrail’e karşı bir seçenek gösterin ben de onun peşinden koşayım. 2015’e kadar yanlış işler yaptık, bunların hesabını sormuyorum, sorulacak bir hesap yoktur. Türkiye kendisini düzeltti ama hala o dönemi hatırlatan Suriye ve Beşar Esad’a karşı şüphe yayan politikalar çok yanlış. Çünkü Suriye’de Beşar Esad’ın alternatifi olan, Suriye’nin bütünlüğünden yana bir güç yoktur. Suriye’nin bütünlüğünü Beşar Esad sağlar.” diye konuştu.
"MISIR GİBİ SURİYE TARTIŞMALARI DA GERİDE KALACAK"
Türkiye’nin Mısır ile yaptığı gibi Suriye ile de işbirliği yapacağını söyleyen Doğu Perinçek, “Kısa bir zaman önce bu tartışmaları Mısır üzerinden de yapıyorduk. Bakın bir süre sonra bu tartışmaları bırakacağız çünkü Suriye’de PKK kalmayacak. Türkiye, Mısır ile yaptığı gibi Suriye ile işbirliği yapacak. Türkiye’nin dinamikleri var. O dinamikler en sonunda Türkiye’nin siyasetlerine yön veriyor ve Türkiye’nin bütünlüğü yönünde Amerika ve İsrail planlarını bozan çok esaslı bir rol oynamış oluyor. 2014 – 2015 sonrası Türkiye siyasetleri çok doğru bir şekilde ilerliyor. Önceki dönemin hatıralarını açığa çıkarmanın Türkiye ve bölge ülkelerine bir faydası yok.” ifadelerini kullandı.
Hamas Tel Aviv’i Yeniden Vurdu
Hamas'ın askeri kanadı İzzettin El Kassam Tugayları, Tel Aviv ve Ben Gurion Havaalanına, Gazze'nin vurulmasına karşılık olarak 110 roket saldırı düzenlendiğini açıkladı.
İşgalci Rejim Siyonist İsrail ordusu, Twitter hesabından yaptığı açıklamada başkent Tel Aviv'in roketlerle hedef alındığını ve kent sakinlerinin sığınaklara yönlendirildiğini bildirdi.
Haaretz muhabiri, kentte şiddetli patlama seslerinin duyulduğunu ifade etti.
İsrail’de hastane kaynakları Filistin direnişinin Gazze Şeridi’nden işgal altındaki Filistin’e düzenledikleri roketli saldırıda en az 26 siyonist yaralandığını duyurdu.
Açıklamada, yaralılar hastaneye kaldırıldığı, yaralılardan birinin durumu ağır olduğu ifade edildi.
Bu arada siyonist Başbakan Benyamin Netanyahu kabinenin güvenlik ve askeri yetkililerini acil oturuma çağırdı.
Bazı haber kaynakları, direnişin roketli saldırısında iki siyonist kadın helak olduğunu, yaralı sayısı da 80’e yükseldiğini duyurdu.
İmam Hamanei: Siyonistler Güç Dilinden Başka Bir Şeyden Anlamıyorlar
İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei , İran'daki öğrenci örgütlerinin temsilcileriyle görüntülü olarak konuştu.
İmam Hamanei bu görüşmede üniversite öğrencilerine tavsiyelerde bulunmakla birlikte, öğrencilerin devrimin yapılmasında, şekillenmesinde ve devamındaki rolüne değindi ve öğrencilerin ülke genelinde bütün alanlarda faaliyette bulunmasının etkili olacağını söyledi.
İslam İnkılabı Rehberi bu görüşmede ayrıca bölgedeki gelişmelerden de bahsetti ve İslam dünyasında, yani Afganistan ve Filistin'de yaşanan son iki acı ve kanlı olaydan duyduğu üzüntüyü dile getirerek, bu olayları şiddetle kınadı ve şu ifadelerde bulundu: ‘Allah, Afganistan'ın mazlum ve masum goncalarını pare pare eden ve onları kana bulayan katillere ve bu kız çocuklarını şehit ederek cinayetlerini bu boyuta taşıyanlara lanet etsin.’
İmam Hamanei aynı zamanda Siyonistlerin Mescid-i Aksa, Kudüs ve Filistin'in diğer bölgelerindeki acımasız suç ve cinayetlerine değindi ve şu ifadelerde bulundu: ‘Bu suç ve cinayetler dünyanın gözü önünde işleniyor ve herkes bu cinayetleri kınayarak görevlerini yerine getirmelidir.’
Filistin halkının uyanışı, azmi ve kararlılığını takdir eden İmam Hamanei sözlerine şunları ekledi: ‘Siyonistler güç dilinden başka bir şeyden anlamıyorlar, bu yüzden Filistinliler güçlerini ve direnişlerini artırmalı, suçluları teslim olmaya ve barbarca eylemlerini durdurmaya zorlamalıdır.
İmam Hamanei konuşmasının ana başlığı olan devrimcilik ve dönüşümcülük meselesi hakkında ise şunları söyledi: ‘Dönüşümün amacı, yöntemlerde yenilikler yaparak devrimin temel ilke ve çizgilerini korumak ve güçlendirmektir.
Değişimle ilgili olarak ilk olarak şunu söylemek gerekir ki, değişim gereklidir, ikincisi, değişim mümkündür ve üçüncüsü, dönüşüme ulaşmanın yolu, değişime ve dönüşüm unsuruna, yani devrimci genç bir mümine inanan bir hükümet kurmaktır.’
İmam Hamanei konuşmasının sonunda Mübarek Ramazan ayının etkilerinin diğer aylarda da korunmasını tavsiye ederek, “İlahi merhamet kapısının açık kalması için bu ayının etkileri, kişisel, sosyal, akademik, politik ve yönetimsel davranışlarda tezahür ettirilmeli ve sürdürülmelidir” dedi.