
کارگر
Filistinlinin kanıyla seçim kazanılır mı?
ABD’de kasım ayında başkanlık seçimleri var.
Seçim yaklaştıkça, adımlar ona göre atılıyor.
Trump azil soruşturması ile sıkıntıda.
Soruşturmadan kurtulmak;
Yeniden başkan seçilmek için hamleler yapıyor.
İSRAİL İÇİN FIRSAT
ABD’de Yahudi lobisi etkili.
Adaylar bu lobinin desteğini almak için yarışıyor.
İsrail de yarışı ağzı sulanarak izliyor.
Her seçim döneminde aynı.
İsrail’in poposu kalkıyor.
Adayların zaafını kendi lehlerine kullanıyor.
ABD’ye istediklerini yaptırıyor.
YÜZYILIN ANLAŞMASI
Trump’ın “Yüzyılın Anlaşması”(!) da bu.
Trump’ın sıkıştığının farkındalar.
Çıtayı yüksek tuttular.
Trump’ın hamlesi seçime yönelik.
Yahudi Lobisi’nin desteğini alma amaçlı.
İsrail de gelişmelerden memnun.
ÜÇ GÜNLÜK SONUÇ
Adam uyanık.
Çayın taşı ile çayın kuşunu vurmaya çalışıyor.
Zengin Arap ülkelerinin parasıyla;
Mazlum Filistinlileri yok etme peşinde.
Trump “Yüzyılın Anlaşmasını”(!) açıklayalı üç gün oldu.
Ortaya çıkan manzara felaket.
Bölge uzmanları İsrail’in durmayacağı görüşünde.
Zor kullanacaklarını düşünüyorlar.
ABD seçimlerine kadar ilerleyecekler.
KAN AKACAK
Filistinli tanıdıklarımla görüştüm.
Filistin’i yakından bilen dostlarla konuştum.
Gazze’den, Batı Şeria’dan gelen haberleri inceledim.
Filistin yönetiminin açıklamalarını okudum.
Trump’ın çıkışı gerilimi tırmandırdı.
İsrail küstah.
Hitler’in Yahudilere yaptığını;
Onlar da Filistinlilere yapıyor.
İSRAİL SEÇİMLERİ
Sadece ABD’de seçim yok.
İsrail’de de benzer bir durum var.
9 Nisan 2019 seçiminden sonuç çıkmadı.
17 Eylül seçimleri de istikrar sağlamadı.
Bir yıl içinde 3. seçim gündemde.
Reklamdan sonra devam ediyor
Netanyahu da zorda.
Trump gibi o da yargılanıyor.
Hem de yolsuzluktan.
ABD desteğiyle kurtulma çabasında.
UMURLARINDA DEĞİL
Trump’ın planı İsrail’in planı.
Filistinlilerin direneceği kesin.
Bir yanda ağır silahlar, düzenli ordu.
Diğer yanda Arafat’ın çocuk generalleri.
Ellerinde silah yok, sadece taş var.
Çok kan akacak.
Ama Trump’ın da Netanyahu’nun da umurunda değil.
Onların tek derdi seçim kazanmak.
Filistinlilerin kanı üzerinden iktidar olmak.
Ama, artık İsrail halkı da;
Amerikan halkı da gerçeği görmeye başladı.
Eski hava yok.
İSRAİL NİYE ACELECİ
ABD Irak’ta yenildi.
Milyonlar meydana çıktı “git” mesajı verdi
Suriye’de de yenildi.
Trump çekileceğini açıkladı.
İran karşısında karizmasını çizdirdi.
İran ABD üslerini vurdu.
“Sana saldıran benim” dedi.
80 yıl sonra bir ilk.
Karşılık veremedi.
İsrail bu nedenle panikte.
Bu nedenle aceleci.
ABD kalkanı yok oluyor.
Bu da onun kabusu..!
ARAP ÜLKELERİ
BAE, Umman, Bahreyn İsrail’in yanında yer aldı.
Suudi Arabistan yönetimi de aynı.
Bu ülkelerin halkını tanıyorum.
TBMM 1 Mart Tezkeresini reddettiğinde tepkilerini biliyorum.
O günlerde Ortadoğu’da dolaşıyordum.
Türk olduğumuzu öğrenince;
Cidde’de esnaf içtiğimiz kahvelerin parasını almadı.
Körfez ülkelerinde kahraman gibi muamele gördük.
Kahire’de alkışlandık.
Şimdi İsrail’in yanında durmayı içlerine sindiremezler.
Yüzleri eğiktir.
Bu utancı uzun süre kaldıramazlar.
Bu da iyi biline..!
İsmet Özçelik
Aydınlık Gazetesi, 31.1.2020
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kudüs davası hep ayakta kalacaktır
31.1.2020 12:34
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Yüzyılın planı' olarak açıklanan Filistin’i işgal planına ve bu plana sessiz kalan İslam ülkelerine tepki gösterdi. Erdoğan, 'Türkiye olarak iki devletli çözümü kabul eden fakat Kudüs’ü tamamen gasbeden bu planı tanımıyor ve kabul etmiyoruz.' ifadelerini kullandı.
AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'nin Ortadoğu planına çok sert tepki gösterdi "Filistin'i yok edecek bu planı asla tanımıyor ve kabul etmiyoruz." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İslam ülkelerinin tavırlarına baktığımızda halimize acıyorum. Başta Suudi Arabistan sesin çıkmıyor sesin. Ne zaman çıkacak? Umman, Bahreyn, Abu Dabi yönetimi. Oraya katılıp bir de alkış tutuyorlar. Yazıklar olsun. Acaba o alkış tutan eller bu haince atılan adımın hesabını nasıl verecekler?" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle;
"Filistin topraklarında korsan bir şekilde kurdurulan İsrail haksız ve hukuksuz şekilde bugünkü sınırlarına ulaşmıştır. Zalimin gözü kana da doymaz mala da. İsrail’in de doymuyor. Filistin topraklarını ilhak anlamına gelen planı devreye almaya çalışılıyor. Şimdi utanmadan sıkılmadan Batı Şeria da dahil olmak üzere Filistin’den mahrum etme gayreti içindeler.
TANIMIYOR, KABUL ETMİYORUZ
İsrail 1947'deki Filistin topraklarında işgalci ve şuanda damla damla gösterebileceğimiz bir Filistin var. İsrail'in gözü doymuyor, son açıklamaları bunu gösteriyor. İşgal ve yıkımın yaşandığı Filistin'i yine hedef alıyorlar. Bu plan ile işgal edilen Filistin topraklarının ilhakı amaçlanıyor. Türkiye olarak iki devletli çözümü kabul eden fakat Kudüs’ü tamamen gasbeden bu planı tanımıyor ve kabul etmiyoruz.
KUDÜS KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR
Mescid-i Aksa’ya uzanan elleri kırmak imanımızın bir gereğidir. Bugün Mescidi Aksa’nın mahremiyetini koruyamasak Mekke’ye uzanan kem gözleri engelleyemeyiz. İşte bu yüzden Kudüs kırmızı çizgimizdir diyoruz.
Reklamdan sonra devam ediyor
YAZIKLAR OLSUN!
İslam ülkelerinin tavırlarına baktığımızda halimize acıyorum. Başta Suudi Arabistan sesin çıkmıyor senin. Ne zaman çıkacak? Umman, Bahreyn, Abu Dabi yönetimi. Oraya katılıp bir de alkış tutuyorlar. Yazıklar olsun. Acaba o alkış tutan eller bu haince atılan adımın hesabını nasıl verecekler? Başlarında kipalarla oturanlar da alkış tutuyor onlar da alkış tutuyor. 'Söyle bana arkadaşını söyleyeyim sana kim olduğunu.'
BUNLARIN BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ ANLAYIŞI BU
Binlerce yıldır olduğu gibi bugün de barışın anahtarı Kudüs’tedir. İsrail’i cesaretlendirecek herkes ortaya çıkacak vahim sonuçlardan sorumludur.Türk medyasını neden almadınız toplantıya? İşte bunların basın özgürlüğü anlayışı bu.
ARAP ÜLKELERİ TÜM İNSANLIĞA İHANET ETMEKTEDİR
Bu planı destekleyen Arap ülkeleri kendi halkaları ve daha önemlisi tüm insanlığa ihanet etmektedirler. İstediği kadar plan yapsınlar, Allah’ın yardımı ile Kudüs davası hep ayakta kalacaktır. Biraz sonra Mahmud Abbas ile ardından İsmail Haniyye ile görüşmem olacak.
HRİSTİYAN DÜNYASINA BİR MESAJIMIZ VAR
Bizim burada ayrıca Hıristiyan dünyasına mesajımız var. Hristiyan dünyanın buna sahip çıkması lazım. Bu işin başını çeken Sayın Trump, Hristiyan değil mi? Hristiyan dünyası buna karşı sessiz kalmayacaktır. Onlarında burada dik durması lazım. Ben dün beni ziyarete gelen hahambaşına da bunu söyledim. Bizim Musevilere karşı en küçük bir düşmanlığımız yoktur olamaz. Bizim İsrail devletiyle de bir sorunumuz yok. Bizim karşı olduğumuz İsrail hükümetini sebep olduğu zulüm ve kıyımdır. Böyle bir haydut devlet böyle bir terör devleti bizim gözümüzde hiçbir zaman muteber olamaz"
Filistin halkı dolarla satın alınır mı?
ABD Başkanı Trump.
İsrail Başbakanı Netanyahu.
“Yüzyılın Anlaşması(!)”nı açıkladılar.
Adı görkemli.
İsrail orada, ama Filistin yok.
Barış sağlamayacağı çok açık.
Trump bir de harita gösterdi.
Yasadışı Yahudi yerleşim bölgeleri yasallaşmış.
Filistin bölgeleri kuşatılmış.
KUDÜS
Kudüs İsrail’in başkenti ilan edildi.
Filistinlilere de para vaadi yapıldı.
Üstelik de körfez ülkelerinin parası.
İhanetin bu kadarı...
Trump’ın açıklaması sonrası eski bir Filistin Büyükelçimizi aradım.
“Çirkin bir yöntem.
Filistin’i tasfiye planı.
Kudüs parayla satın alınmaya çalışılıyor.
Bu mümkün mü?” tepkisi verdi.
‘İSRAİL İÇİN NELER YAPTIM’
Malum Trump işadamı, tüccar.
Açıklama sırasında İsrail için yaptıklarını anlattı.
“Kudüs bölünmeden İsrail’in Başkenti kalacak” dedi.
ABD büyükelçiliğini Kudüs’e taşıdığını hatırlattı.
Mesajı çok açıktı:
“Ben sizin için çalışıyorum.
Siz de seçimde beni destekleyin”
Netanyahu’ya gelince;
Ülkesinde yolsuzlukla suçlanıyor.
Kendini kurtarmaya çalışıyor.
İZLEYİCİLER
Açıklamanın yapıldığı toplantıya;
Bahreyn, BAE ve Umman Büyükelçileri de katılmış.
Suudi Arabistan yoktu.
Ama “kalbim sizinle” dediği kesin.
İran, Suriye, Libya’daki saflaşma.
ABD ve İngiltere’nin kuklaları sahnede yine yerini aldı.
BİN KERE HAYIR
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas.
Trump’ın planına sert tepki gösterdi.
Ramallah’ta yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Kudüs satılık değildir.
Bin kere hayır.
Hiçbir Filistinlinin kabul etmesi mümkün değil.
Bütün gücümüzle savaşacağız.”
Reklamdan sonra devam ediyor
TÜRKİYE’NİN TAVRI
Türkiye’nin tavrı çok net:
“Barış planı ölü doğdu.
İki devletli çözüm engelleniyor.
Filistin toprakları gasp ediliyor.
Filistin halkı parayla satın alınamaz.
Kudüs kırmızı çizgimiz.
İsrail’in işgal ve zulmü meşrulaştırılamaz.
Plana destek yok.”
GERİLİM YÜKSELİYOR
Trump’ın açıklaması sonrası gerilim yükseldi.
Filistinlilerin yaşadığı bölgelerde gösteriler başladı.
Sadece Filistin değil,
Tüm mazlumlar tetikte.
BM ve AB’den de itiraz geldi.
Filistin halkının dolarla satın alınamayacak.
Herkes görecek.
FİLİSTİN HALKI TESLİM OLMAZ
İntissar el Wazir
Filistin liderlerinden Abu Cihad’ın eşi.
Filistin mücadelesinin yaşayan canlı tanıklarından.
2018 yılında CKD’nin bir konferansı için Türkiye’ye gelmişti.
Uzun uzun sohbet ettik.
Filistinlilerin mücadelesini anlattı.
Eşini İsrail öldürmüştü.
O günleri aktarırken gözleri doldu.
Ama dimdikti. Kesin konuştu:
“Filistin halkı beyaz bayrak çekmez;
Teslim olmaz.”
Suriye ve bölgede yaşananları da değerlendirdik.
Karamsar değil, umutluydu.
“Arap halkı bu kumpasları bozguna uğratacak” demişti.
BÖLGEDE SORUNLARIN KAYNAĞI
Bölgemizde çok sorun var.
Irak’ta yaşananlar.
İran gerilimi.
Suriye’yi bölme girişimi.
Libya’daki iç savaş.
...
Şimdi de Filistin’de yeni kışkırtma.
Hepsinin arkasındaki güç aynı.
Binlerce kilometreden gelen ABD.
Bölgede huzur onunla bağlantılı.
ABD giderse, huzur gelecek.
Bu her geçen gün daha iyi anlaşılıyor..!
İsmet Özçelik
Aydınlık Gazetesi, 30.1.2020
'Düşen uçakta Süleymani suikastını planlayan CIA yöneticisi vardı'
İran'daki Mehr haber ajansının haberinde, Afganistan’da bir gün önce düşen Bombardier E-11A tipi uçakta, CIA’nin İran masası şefi Michael D’Andrea'nın hayatını kaybettiği öne sürüldü. 'Kara Prens' lakaplı D’Andrea'nın Süleymani suikastinin planlayıcısı olduğu iddia ediliyor.
Mehr haber ajansının Rus istihbaratına dayandırdığı haberinde, dün Afganistan'ın Gazni Velayeti'nde düşen Bombardier E-11A tipi uçağın içerisinde, CIA'nin Irak, İran ve Afganistan'daki operasyonlarının başında olduğu belirtilen Michael D' Andrea'nın olduğu iddia edildi.
NE OLMUŞTU?
Dün saat 13.10 sularında Afganistan'ın Gazne vilayetinin Deh Yek ilçesine bağlı Saduzey bölgesine bir yolcu uçağı düştüğüne dair haberler servis edilmiş, uçağın Afganistan havayollarına ait olduğu iddia edilmişti. İlerleyen saatlerde yayınlanan görüntülerde uçağın Amerikan Hava Kuvvetlerine ait olduğu anlaşılmış ve daha sonra ABD'li yetkililerin yaptığı açıklamada uçağın ABD'ye ait istihbarat uçağı olduğu açıklanmıştı. Taliban'ın etkin olduğu bir noktaya düşen uçaktan kurtulan olmadığı, 5 kişinin hayatını kaybettiği açıklanmıştı. Uçak enkazına ulaşmaya çalışan Afganistan yetkililerine Taliban'ın saldırı düzenlediği de gelen bilgiler arasındaydı. Taliban uçağı kendilerinin düşürdüklerini iddia etmiş ABD ise uçağın teknik sorunlar sebebiyle düştüğünü açıklamıştı.
Afganistan'da düşen uçağın enkaz görüntüleri paylaşıldı. Görüntülerde uçağın üzerinde ABD Hava Kuvvetleri'nin amblemi gözüküyor. pic.twitter.com/G6MjkJ2Qkn
— Aydınlık ???????? (@AydinlikGazete) January 27, 2020
MİCHAEL D'ANDREA KİMDİR?
Michael D'Andrea, uzun yıllardır çalıştığı CIA'da Usame Bin Ladin'i yakalayan adam olarak tanınıyor. D'Andrea, 38 yıl boyunca ABD'nin İslam dünyasındaki en yetkin istihbarat sorumlusu olduğu belirtiliyor. CIA'nin "terörle mücadele merkezine" en az 10 yıl süreyle başkanlık eden Andrea'nın o dönemdeki kod adı "Roger" idi. Andrea daha önce işkence ve suikast iddialarıyla Amerikan kongresi tarafından 3 kez sorgulandı. Daha önce CIA'nın Mısır ve Irak istasyon şefliği görevlerini sürdüren D'Andrea'nın Pakistan ve Yemen'de yüzlerce drone saldırısından sorumlu olduğu ifade ediliyor. D'Andrea Suriye iç savaşının başlangıcında isyancıları organize ettiği de iddialar arasında. D'Andrea Amerikan kamuoyu açısından önemli bir figür, "Zero Dark Thirty" adlı ABD yapımı filimdeki "The Wolf" karakterinin D'Andrea'dan ilham alınarak yaratıldığı söyleniyor.
İran: Bu Anlaşma Yüzyılın İhanetidir
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Yüzyılın Anlaşması olarak adlandırılan Amerika-Siyonizm planının açıklanmasına tepki göstererek, bu planın aslında Yüzyılın İhaneti olduğunu ve yenilgiye mahkûm olduğunu vurguladı.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Seyyid Abbas Musevi, Amerika’nın Yüzyılın Anlaşması olarak adlandırılan sözde barış planını Yüzyılın İhaneti ve Filistin ve İslam Ümmetinin haklarına ihanet olarak nitelendirdi ve bölge ve dünyanın özgür hükümet ve milletlerinden bu utanç verici planla mücadele etmelerini istedi.
Musevi, Filistin topraklarının Filistin halkına ait olduğuna değinerek şunları söyledi: ‘Siyonist rejim, gaspçı ve işgalci bir rejimdir ve Filistin krizini çözmenin tek yolu, Filistin topraklarının temel sakinleri arasında bir referandum düzenlemektir ve Yüzyılın Anlaşması gibi planlar, ihanettir ve yenilgiye mahkumdur.’
Seyyid Abbas Musevi, İran İslam Cumhuriyeti’ne göre, Filistin meselesinin ve Kudüs’ün İslam dünyasının ilk meselesi olduğunu belirterek şu ifadelerde bulundu: ‘Bazı İslam ülkelerinin, İslam ülkelerinin ve Müslümanların geleceğini ve haysiyetini belirleyen bu davayı unutmaları, düşmanı dosta tercih etmeleri ve 70 yıldan fazla bir süredir Siyonist Rejimin insanlık dışı suç ve cinayetlerini bilerek ve ya gaflete düşerek unutmaları talihsiz bir durumdur.
İran İslam Cumhuriyeti, Filistin meselesinin aciliyeti ve öneminden dolayı ve sözde Yüzyılın Anlaşması olarak adlandırılan planın arkasında saklı büyük komployu göz önüne alarak, İslam Ümmetini tehdit eden büyük komployla mücadele etmek ve İslam Dünyasının vahdeti için bazı bölge ülkeleriyle arasındaki görüş ayrılıklarını bir kenara bırakarak, bütün alanlarda iş birliğine hazırdır.’
İran Dışişleri Bakanı: Filistinliler için birleşelim
İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, ABD Başkanı Donald Trump'ın açıkladığı barış planına ilişkin, 'Umarım 'bu tehdit' tüm Müslümanlar için bir uyandırma çağrısı olur. Filistinliler için birleşelim' dedi.
İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, ABD'nin, Filistin-İsrail meselesine 'çözüm bulmak' iddiasıyla hazırladığı barış planının gerçekleşmesi halinde 'bölge ve dünya için kabus' olacağı uyarısında bulunarak, bölge ülkelerini ortak hareket etmeye çağırdı.
Zarif, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "Sözde 'barış vizyonu', iflas etmiş bir gayrimenkul geliştiricisinin rüya projesidir" değerlendirmesinde bulundu.
Buna karşılık planın gerçekleşmesi halinde 'bölge ve dünya için kabus' olacağı uyarısında bulunan Zarif, "Umarım 'bu tehdit' tüm Müslümanlar için bir uyandırma çağrısı olur. Filistinliler için birleşelim" ifadelerini kullandı.
The so-called "Vision for Peace" is simply the dream project of a bankruptcy-ridden real estate developer.
But it is a nightmare for the region and the world
And, hopefully, a wake-up call for all the Muslims who have been barking up the wrong tree.#LetsUniteForPalestinians pic.twitter.com/j2CJ9JaH9c
— Javad Zarif (@JZarif) January 28, 2020
Öte yandan İran Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, ABD'nin 'Yüzyılın anlaşması' adını verdiği barış planı 'yüzyılın ihaneti' şeklinde nitelendirilerek, ABD'nin Filistinlilere dayatmaya çalıştığı plana karşı bölge ülkelerine ortak hareket etme çağrısında bulunuldu.
Mahmud Abbas işgal planını reddetti: Direnişe başlayacağız!
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Trump'ın sözde barış planını reddettiklerini açıkladı. Abbas: ‘Yüzyılın Anlaşması’nı başarısız kılmak için direnişe ve çalışmaya başlayacağız’ ifadelerini kullandı.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Trump'ın sözde barış planını reddettiklerini açıkladı. Filistinli direniş örgütü Hamas, ABD Başkanı Donald Trump'ın sözde barış planına güçlü bir şekilde karşı çıkacaklarını açıkladı. Öte yandan Fetih Hareketi de Trump'ın sözde planına "Filistin davasını tasfiye etme projesi olan "Yüzyılın Anlaşması"nı başarısız kılmak için direnişe ve çalışmaya başlayacağız" ifadeleriyle cevap verdi.
TBMM’deki Beş Partiden Ortak Kudüs Bildirisi
ABD Başkanı Donald Trump’ın açıkladığı “İsrail-Filistin Barış Planı” , Ankara’nın sert tepkisine neden oldu. Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Dışişleri Bakanlığı ve siyasi partilerin sert tepki gösterdiği plan, TBMM’de de yankı buldu.
Parlamentoda grubu bulunan AK Parti, CHP, HDP, MHP ve İYİ Parti Grup Başkanvekillerinin ortak imzasıyla hazırlanan bildiri, TBMM genel Kurulu’nda okundu. HDP, uzun bir aradan sonra ilk kez Meclis’te yayımlanan bir bildiriye destek verdi.
Bildiride şu görüşlere yer verildi:
“ABD yönetiminin ihtilafın iki tarafından biri olan Filistin’i bütünüyle dışlayan tek yanlı , hakkaniyetten uzak bir yaklaşımla hazırladığı görülen sözkonusu plan, BM kararlarına ve iki devletli çözüm perspektifine tamamen aykırıdır.
Bu plan, taraflar arasında bir müzakere zemini sağlamaktan ziyade, İsrail’in insanlığın kalbi olan Mescidi Aksa dahil, Filistin topraklarında 10 yıllardır derinleştirerek sürdürdüğü işgale uluslararası meşruiyet kazandırmayı ve bunu Filistin tarafına dayatmayı amaçlamaktadır. Yapılmak istenen işgal sürecini, ilhaka çevirmektir. Tüm Ortadoğu’nun barış, güvenlik ve istikrarını doğrudan ilgilendiren böylesine önemli bir konunun iç politika malzemesi yapılarak, Filistin halkının kendi geleceğini tayin hakkı başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerinin hiçe sayılması ve uluslararası hukukun ve adaletin yok sayılması üzüntü ve ibret vericidir.
Kudüs’ün statüsü, Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkı ve yasadışı yerleşimler gibi, en temel problem alanlarında bugüne kadar izlediği politikalarla Filistin tarafının güvenini kaybetmiş bulunan ABD yönetiminin sözde barış planı ölü doğmuştur. İki devletli çözüm vizyonunu yok sayan ve ilgili BM kararları başta olmak üzere uluslararası hukukun temel kurallarının ihlali anlamına gelen öneriler içeren bu girişimin, uluslararası toplum nezdinde kabul görme ihtimali de bulunmamaktadır.
Bu vesileyle, İsrail-Filistin meselesinin çözümünün, ancak 1967 sınırları temelinde başkenti doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi devamlılık içinde bir Filistin devletinin vücut bulmasıyla mümkün olacağını bir kez daha vurguluyoruz. Türkiye, Filistin halkının temel hak ve özgürlüklerini gözetmeyen, Filistin devletinin ve halkının kabul etmediği hiçbir girişimi desteklemeyecek, uluslararası toplumun vicdan ve sorumluluk sahibi üyeleriyle birlik ve dayanışma içinde, zulüm dayatma ve işgale karşı Filistin halkının meşru haklarını tüm platformlarda savunmaya devam edecektir.
TBMM’de grubu bulunan tüm siyasi partiler olarak yukarıda sıraladığımız görüşler temelinde İsrail_-Filistin ihtilafına yönelik olarak ABD yönetiminin yayımladığı sözde barış, özünde istikrarsızlık ve çatışma mahiyetindeki planını yok sayıyor ve esefle kınıyoruz. “
İran ve Irak Milletlerinin Emperyalizmle Mücadelesi
Irak halkının cuma günkü milyonluk yürüyüşü, ABD'nin bu ülkeye, parlamentonun Amerikan askerlerinin Irak'tan çıkarılması kararını onaylaması halinde yaptırım uygulayacağı tehdidinin kendi bağımsızlığı ve ulusal egemenliğini korumaya çalışan ülkeler ve milletlerin iradesini etkilemeyecek kadar çürük araçtan ibaret olduğunu ortaya koydu.
İran Milli Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Ali Şemhani Irak yüksek dini mercliği, parlamentosu ve kahraman halkına hitaben yayınladığı mesajda, Irak halkının Amerikan karşıtı milyonluk yürüyüşünü takdir ederek, Irak halkının Amerikalıları bölgeden çıkarmada öncülük yaptığını söyledi.
Şemhani, “Iraklılar tarafından düzenlenen milyonluk gösteri, Washington'un Amerikan askerlerini sınır dışı etme yasası uygulandığı durumunda ABD'nin Irak’ı boykot etme tehdidinin, bağımsızlıklarını ve ulusal egemenliklerini korumak isteyen devletlerin ve ulusların iradesini etkileyemeyecek çürük bir araç olduğunu gösterdi” ifadelerinde bulundu.
Batı Asya tarih boyunca birçok iniş çıkışı yaşamıştır. Bu tecrübe, sömürgecilerin "böl parçala hükümet et" politikaları döneminden 21. yüzyılındaki modern sömürgecilik dönemine kadar uzun geçmişi içeriyor. Irak milletinin kaderi de işte bu tarihi tecrübeler doğrultusunda olmuştur.
Amerikalılar, 2003 yılında Irak'ı işgal ettikten sonra, kendi çetrefil planlarını hayata geçirmek için yüklü paralar harcadılar. Bu bağlamda ilk adım olarak, Paul Bermer'i Irak'tan sorumlu yönetici olarak atadılar. Bermer 11 mayıs 2003'ten haziran 2004'e kadar Irak'ın yöneticisi oldu. O tarihten itibaren ABD, askeri varlığına paralel olarak "kültürel-toplumsal" sızmayı planlayıp, uygulamaya çalıştı.
Amerikalılar, Irak'taki siyasi, askeri ve ekonomik alanlardaki gelişme sürecini, kendi bölgesel amaç ve projeleri doğrultusunda yönetmeye çalıştılar, ancak bunda başarı olamadılar.
Aslında ABD'nin en büyük hatası, bölge milletlerinin devrimci maneviyatını görmezden gelmesidir. Amerikalılar defalarca milletlerin tarihi ve mücadelesi hakkında doğru bilgi ve anlayış sahibi olmadıklarını göstermişler, bu bilgisizlik her daim Amerikalılar için büyük bir zayıf noktası olmuştur. Irak milletinin mücadele tarihi için de aynı ilke geçerlidir.
Irak halkı 1920’de ülkelerinin İngiliz güçlerce işgal edilmesine karşı ayaklandı. Ayaklanma ilkin Bağdat’ta başladı ve daha sonra hızla Kerbela ve diğer bölgelere yayıldı ve 10 sene sonra yani 1932 yılında Irak, İngiltere'nin mandası altından kurtularak, bağımsızlığına kavuştu.
ABD, 2003 yılında Baas rejimini devirmek için Irak'a girip, bu ülkede 15 askeri üs kurdu ve Iraklı siviller ve askerleri katledip, yaraladı ve en son olarak Bağdat'ta Haşdi Şabi Komutan Yardımcısı Ebu Mehdi el Mühendis'e suikast düzenledi. ABD, Irak'a girdiğinden beri her daim bu ülkenin egemenliğini ihlal etmiştir.
İşte bugün tarih yeniden tekrarlanıyor, 1920 yılında İngiltere'nin askeri varlığına karşı ayaklanarak, İngilizler'i kendi topraklarından çıkarmayı başaran Irak halkı bugün ABD'nin askeri varlığına karşı ayaklanmıştır.
Bugün ABD'nin yaşadığı geçmişteki derslerin tekrarı niteliğindedir, artık bölgede, mütecaviz yabancılar için bir yer yoktur.
İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei Tahran'da son sıralardaki Cuma Namazı hutbelerinde verdiği vaazda, ABD'nin Kudüs Gücü'nün büyük Komutanı Korgeneral Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi'nin cesur komutanı Şehit Ebu Mehdi el-Muhedis'e suikast düzenleme amaçlarına dikkat çekerek, onların Irak'taki kendi kötü hedeflerine ulaşmak için Irak'ta iç savaş ve fitne çıkarıp, sonunda ülkeyi parçalamak, dindar, mücahit ve yurtsever güçleri ortadan kaldırmak peşinde olduklarını beyan etti.
Irak parlamentosunun Amerikan askerlerinin bu ülkeden çıkarılması kararı üzerinden bir aydan az bir süre geçerken Irak halkı ikinci kez ayaklanarak, dün Bağdat'ta milyonluk yürüyüşte ABD'den nefret haykırışlarını dünyaya ulaştırmış oldular.
Kasım Süleymani 15 Temmuz’da Ne Yapmıştı?
ABD operasyonuyla Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin katledilmesinin ardından Milli Görüş’ün yayın organı TV5 televizyonunda Buluşma Noktası programına katılan, Kudüs TV Genel Yayın Yönetmeni Nureddin Şirin, Süleymani'nin 15 Temmuz sürecinde Türkiye'ye destek veren isimlerden biri olduğunu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bunu bildiğini söyledi.
ŞİRİN: SÜLEYMANİ'NİN 15 TEMMUZ'DA TÜRKİYE İÇİN NE YAPTIĞINI ERDOĞAN BİLİYOR
Şirin programda şu ifadeleri kullandı:
“15 Temmuz darbe girişimin akamete uğratılması için kim ne yaptıysa ondan daha fazlasını yapan kişinin adı Kasım Süleymani'dir. Türkiye'de Amerika ve İsrail projeleri gerçekleşmesin diye, çiftçisinden reisi cumhuruna, vatan savunması önce kime düşer, yani İran'ın Kirmanlısına mı düşer, Ankaralısına Konyalısına mı düşer. Ama ne yaptı Kirmanlı Süleyman; ‘benim göğsümü ezip geçmedikçe, Türkiye'de bu amacına ulaşamayacaksın.’
Bunlar İslam dünyasının üç aylığına on yıllığına olan hadiseleri değil. Hak batıl savaşında tarihin dönüm noktalarıdır. 15 Temmuz bu anlamda bir yevmullahdır bizim için, darbe girişimin püskürtülmesi, başarısızlığa uğratılması anlamında.
Diyorum ki, bu ülkenin en vatanseveri apoletlisinden kravatlısına, 80 milyona soru soruyorum; sizin vatanseverliğinizin Türkiye'nin korunması için Amerika ve İsrail karşısında siyonist, emperyal saldırılar karşısında sizin vatanseverliğiniz Kasım Süleymani kadar var mıdır? Yoktur, hayal dahi kuramazsın, böyle bir denklem kuramazsın.
Ne dediğimin, sözlerimin nereye gittiğini bilerek söylüyorum. Bu sözlerimin hangi mahfillerde kayda alındığını bilerek söylüyorum. Kasım Süleymani İran için şunu yaptı bunu yaptı demiyorum. Türkiye için... Bakınız sayın Erdoğan, yaptığı değerlendirmede onun ne anlama geldiğini kendisi anlattı. Çünkü, biliyor tanıyor. Onun üstünde zaten bir kişi var, rehberdir. Böyle bir kişinin öldürülmesi elbette İran'da karşılıksız kalmayacaktır.”
"İRAN, GAZZE VE BOSNA'YA ULAŞMAK İÇİN YERİN ALTINDAN GİRDİ ÜSTÜNDEN ÇIKTI"
Nureddin Şirin sözlerini şöyle sürdürdü:
“Avrupa'nın ortasında ortadan kaldırılmak istenen medeniyeti ile kültürü ile tarihi ile bir İslam vardı. O dönemde Türkiye'ye baktığımızda Refah-Yol hükümeti yoktu ama Refah Partisi vardı. Bir de İslam Cumhuriyeti vardı. İslam inkılabı rehberi Seyyid Ali Hamaney, Bosna'nın savunulması, Bosna'daki Müslümanların korunması için bütün seferberliği Kasım Süleymani'nin kontrolü altındaki Kudüs Gücü yaptı. İran, Bosna'ya silah taşımak için yerin altından girdi üstünden çıktı.
İran, Gazze’ye silah gönderirken, 1 dolarlık silah Gazze’ye gidene kadar 500 dolara dönüşüyor. İsmail Heniyye, Ziyad En-Nehale, Usame Hamdan, Salih Al-Aruri bunların hepsi Tahran'da cenaze namazındaydı. Ve öyle şeyler anlattılar ki, dünyanın nutku tutuldu. Gazze'nin savunulması için Ziyad En-Nehale, Filistin İslami Cihad Hareketi'nin Genel Sekreteri dedi ki, mermisinden füzesine kadar ne ihtiyacımız varsa hepsi bize İran eli ile ulaşıyor. İzzettin El-Kassam Tugayları sözcüsü Ebu Ubeyde, biz İran'dan aldığımız destek, ileri gelişmiş silahlar sayesinde düşmanı gerisin geriye gönderdik. Bunu niye anlatıyorum. Bosna Savaşı içinde ben bunları gözümle gördüm. Bunu Boşnak generallere gidelim soralım. Aliya İzzetbegoviç'in oğluna söyleyelim, hatta Ömer Behmen merhum Aliya İzzetbegoviç onu oraya koymuştu, o anlatsın. Bunun arkasında olan güç, hareket, ordu kimdi anlatsın.”
“ÜMMETİN VE MÜSLÜMANLARIN ARZULARI GERÇEKLEŞSİN DİYE AMELİ VE FİİLİ OLARAK BUNU YAPTI”
Şirin ayrıca şunları kaydetti:
“Trump geldi dedi ki, ‘elçiliğimi Kudüs'e taşıyorum. Kudüs İsrail'in başkentidir.’ Netenyahu ile birlikte. Kasım Süleymani dedi ki, ‘Kudüs, İslamındır ve Ümmetindir. İsrail ve siyonist İsrail'in yeri ne Kudüs'tür ne El-Halil'dir ne Ramallah'tır ne Haifa'dır ne Yafa'dır ne Hadera'dır, siyonist rejimin yeri cehennemin dibidir.’
Arkadaş çocuk oyuncağı değil. Her gün siyonist rejimin medyasını takip ediyorum. Her zaman için liste başı bir numaralı hedef Kasım Süleymani'dir. Bir örnek vereyim, 2017 yılında, o zaman Liberman dış işleri bakanı dedi ki, biz 3 sorunla karşı karşıyayız. Bak, Liberman'ın sözü; ‘bir İran iki İran üç İran. Dedi ki, İran Yemen'de karşımıza çıkıyor, Filistin'de çıkıyor, Lübnan'da çıkıyor, Irak'ta çıkıyor, Suriye'de çıkıyor. Bütün bunları da organize eden dünyanın en tehlikeli adamı Kasım Süleymani'dir’ diyor.
Muhammed Mursi'nin yargılandığı dosyalardan bir tanesi, İran Devrim Muhafızları ile iş birliğiydi. Ne iş birliği, kimdi, işte Süleymani'dir. Süleymani diyor ki, ‘ben eğileyim de, İhvan benim omuzuma bassın yükselsin ki, İslam Bayrağı yükselsin. Dalgalanan bayrak İslam Bayrağı olsun, Amerika'nın ve İsrail'in plan ve projeleri değil’. Ümmetin ve Müslümanların arzuları gerçekleşsin diye ameli ve fiili olarak bunu yaptı.”
Odatv.com
Mehdilik İnancını İnkar Küresel Bir Projedir
Dünyanın geleceği insanlar için hep merak konusu olmuştur. Dünyanın geleceği nasıl olacak, insanlık nereye gidiyor? Geleceğin dünyasını kim oluşturacak? Hangi ideoloji insanların geleceğini yapılandıracak? gibi sorular henüz cevabını bulmuş değildir.
Mehdilik denilince akla insanlığın geleceği ve dünyanın sonu gelmektedir.
Küresel emperyal gücün emrinde olan bilim merkezleri, bilim adamları, stratejik araştırma merkezleri, medya/sinema sektörünün son zamanlarda Mehdilik konusunu ciddi olarak ele almalarının altında yatan gerçek sebep işte budur. Din medeniyetini hakim kılıp insanlığı kurtaracak ilahi projenin Mehdilik olduğunu anlamışlar ve bunun gerçekleşmesinden korkuyorlar.
Bundan sonra da Mehdilik konusu daha sık gündeme çıkacak gibi görünüyor; bazen inkar amaçlı, bazen tedbir amaçlı, bazen ise deneme amaçlı olarak. Böylece Mehdilik inancını savunanlar için büyük bir fırsat doğmuştur.
Mehdilik inancını inkar edenlerin herhangi bir bilimsel ve akli delilleri bulunmuyor. Bazılarının gaybette var olan bir imamın varlığını anlayamamaları onları inkara sürüklemiştir. Bazılarını sahte Mehdiler çıkma ihtimali tedirgin ettiğinden inkara yeltenmişlerdir. Ama bunlardan daha önemli ve ciddi olanı Mehdiliğin ne olduğunu bilen ve kendilerine alternatif olarak görenlerin kasıtlı olarak inkar etmeleridir.
Mehdiliği inkar etmek için ileri sürülen deliller;
1- Mehdilik inancı efsane ve hurafedir; İslam’da böyle bir inanç hakkında ne Kur’an‘da ayet vardır, ne de Mehdilik hakkındaki rivayetler sahihtir. Uydurma ve hurafeden ibarettir.
2- Geçmiş muharref ve batıl inançlardan İslam’a sızmış bir inançtır; Budizm‘den, Hinduizm‘den, Yahudilik ve Hıristiyanlik‘tan İslam’a sızmıştır.
3- Mehdilik, aciz ve ezilmiş tabakanın kendilerini avutmak için uydurdukları veya ezilenleri avutmak için bazı güçlerin uydurduğu bir inançtır.
4- Mehdilik inancını suistimal edip sahte Mehdiler ortaya çıkararak insanları sömürmektedirler.
5- Mehdilik, küresel sulta sisteminin alternatifidir. Binlerce yıllık beşer tecrübesinin karşısında bir alternatif olmamalıdır.
Mehdilik inancını en ince detaylarına kadar akli, şer‘i ve ilmi delillerle ispat edip canlı tutan Şiilik, inkar için sunulan bu delillere gerekli cevapları vermiştir. İnkar için sunulan bu delillerin hiçbir tutarlılığı ve ilmi temeli bulunmamaktadır. Bu delilleri sunanlar tarih boyunca Mehdiliğin önünde duramamış ve insanları bu inanca yönelmekten alıkoyamamışlardır.
Mehdilik konusu üzerinde şüphe oluşturmak amacıyla gündeme getirilmesinin asıl sebebi siyasidir. Günümüzde Mehdilik konusu inkar edilince Mehdilik konusunun kelami boyutu gündeme getirilmiyor. İlim ve araştırma merkezlerinde ele alınıp konunun dini kaynaklardan incelenmesi sözkonusu bile edilmiyor. Konu siyasiler tarafından gündeme getirilip inkara gidiliyorsa bu tamamen Mehdliğin siyasi boyutundan dolayıdır.
Toplumlar yavaş yavaş küresel adalet devletini konuşmaya başlamışlar ve seçenekler üzerinde akıl yürütmeye, alternatifleri konuşmaya hazır duruma gelmişlerdir. İşte bu noktada Mehdiliğin gündeme gelmesi önem kazanıyor.
aMehdiliğin karşısında asıl düşman beşer kaynaklı sitemlerdir; tarihte ilahlık iddia eden Firavuni ve Nemrudi düşünce günümüzde, Liberal demokrasinin temelini oluşturan “Sekülerizm ve Hümanizm“ adı altinda piyasaya sürülmüştür. Mehdiliğin inkar sebebi dünyaya Batı kültürünü hakim kılmak isteyen tağutların kendilerine alternatif görmeleridir. Bunun için zamanın saray alimlerinin/Bel’am‘larının aracılığıyla Mehdiliği inkara kalkışmaktadırlar.
Mehdilik küresel bir proje olduğu için siyasi, kültürel, ekonomik, eğitim-öğretim alanında insanın hayat manifestosu olacak küresel öğretilere sahiptir. Bunun karşısında bu alanda sadece kendilerini yetkili gören ideolojiler Mehdiliğin ilahi proje olduğunu elbette kabullenemezler. Mehdilik inancı karşısında en büyük tehlike “Sekülerizmdir“. Günümüzde sekülerizm de kendisine en büyük düşman olarak “Mehdiliği“ görmektedir. Sekülerizm, beşer toplumlarının geleceğe ümitle bakmasını ve insanların uyanıp geleceğe ilahi proje perspektifinden bakmasını engellemek istiyor. Tevhid nurunu engelleyen şirk sisteminin projesidir.
Mehdilik düşüncesi peygamberlik var olduğu günden beri var olmuş dini bir düşüncedir. İnsanlık tarihinin geçmişini geleceğine bağlayarak geleceğin nasıl şekilleneceğini beyan ediyor. İnsanlık tarihinin geleceğini belirleyecek küresel sistemi de açıklıyor. Tağutlar kendi hakimiyetlerini güçlendirip istikbar kültürünü kürselleştirmek için bir taraftan batıl öğretilerle sistemlerini sağlamlaştırıyor, diğer taraftan kendilerine alternatif gördükleri küresel ilahi projeyi yok etmenin planları yapıyorlar. Sakife’den, Rönenas‘a takip edilen yol hep aynı olmuştur. Sakife’de Allah’ın öngördüğü ilahi yöneticilik, ilahi imamet devre dışı bırakıldı, Rönesanla da ilahi din devre dışı bırakılarak “sekülerizmin“ temeli atıldı.
Rönesans, dünyayı sekülerleştirme sürecinin sistematik olarak başlangıç noktasıdır. O günden günümüze kadar ortaya çıkan inançlar insanın ne kadar cehalet karanlığında hareket ettiğini göstermektedir. Rönesanstan sonra günümüze kadar bilim ve teknolojide çağlar atlayan Batı dünyası aynı oranda toplumlarını ateistleştirdi. Bilim ve tekonolojide ilerlediği oranda dünyevileşerek Allah’tan uzaklaştı. Sekülerizmin şekillenip kabul görmesiyle beşeri toplumlarda Allah’ı inkar eden inançlar türemiştir. Din ve mezheplerin yerinin olmadığı bir dünya kurma sürecini başlatmış oldular. Sekülerizmin yaygınlaştığı Batı dünyasında insanların Ateizme yönelme oranı gittikçe artmakta ve bazı istatistiklere göre günümüzda Batı halklarının yüzde 60% dan fazlası Allah‘ı inkar etmektedir. Bütün dünya halkları Tevhid‘den uzaklaştırılıyorlar. Günümüzde Batı kültürünün odak noktasını oluşturan “Hümanizm“, insanı Rabbin yerine koyup Yaratan‘ı inkar ediyor, şeriat devre dışı bırakılarak Allah’a ihtiyaç olmadığını söylüyor. Bunun önünde en büyük engel bir ilahi proje olan Mehdilik inancıdır. Müslümanlara hakim tağuti sistemlerin Mehdiliğe din adına karşı çıkmaları, Bel’am’ların din adına Mehdiliği inkar etmeleri aslında sekülerizme hizmet projesidir.
Mehdiliği gündeme getirip inkara kalkışmaları bir açıdan da ilahi bir rahmet olarak görülebilir. Böylece Mehdiliğin gerçek mahiyeti ve küresel ilahi proje olduğunu beyan etme fırsatı doğuyor.
Böylece Mehdiliğin sadece ilahiyat dalında değil, sosyolojik olarak incelenmesi, siyasi bilimlerde ele alnıması kaçınılmaz oluyor. Dünyanın geleceği ve insanlığın kaderini belirleyecek bir projeyi insanlara ulaştırıp onları ikna etmek için bir kaç rivayetle yetinilemeyeceği aşıkardır.
Emperyalistlerin “Küresel inkar projesinin“ karşısında muvahhidlerin “küresel ikna projesi“ sunulmalıdır.
Sabahattin Türkyılmaz