کارگر

کارگر

Cuma, 16 Kasım 2018 11:56

Satılık ülke: Filistin

Son dönemlerde geleneksel Arap politikalarında çok önemli kırılmalara tanık oluyoruz. Başta Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri olmak üzere birçok Arap ülkesi İsrail politikalarında ikiyüzlü davranıyor.

Son dönemlerde geleneksel Arap politikalarında çok önemli kırılmalara tanık oluyoruz. Başta Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri olmak üzere birçok Arap ülkesi İsrail politikalarında ikiyüzlü davranıyor. Bir yandan İsrail ile diplomatik ilişki kurmadıklarını söylerken, diğer yandan bu ülke ile Filistin aleyhine özel ve gizli görüşmeler yapıyor. Arap dünyasında ihanet rüzgârları çok sert esiyor.

NETANYAHU VE MOSSAD UMMAN’DA!
Ekim 2018’de İsrail Başbakanı Netanyahu, MOSSAD Başkanı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı ile birlikte Sultan Kâbus bin Sait’in daveti üzerine Umman’ı ziyaret etti. Yayımlanan ortak bildiride, işbirliğinin Ortadoğu’da barış ve istikrara katkı sağlayacağı vurgulandı. Netanyahu, “Tarih yazıyoruz. Hiçbir dönemde Arap ülkeleri ile bu kadar güzel ilişkilerimiz olmadı!” dedi. Ayrıca bu ziyaret kapsamında İsrail’i Körfez ülkelerine bağlayacak bir demiryolu projesinin de masada olduğu iddia edildi. Doğal olarak bu ziyaret İran tarafından sert tepki ile karşılandı.

BAE VE BAYREYN’DE İSRAİL
İsrail Kültür ve Spor Bakanı Miri Regev, aynı ay içinde bir spor faaliyeti bahanesiyle Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’ni ziyaret etti. Bu faaliyette bilgi ve iletişim güvenliği konuları da görüşüldü. Haaretz gazetesine göre, Temmuz 2018’de bir İsrail heyeti Bahreyn’i ziyaret etti. İlişkileri normalleştirmek için gizli görüşmeler yapıldı. Zaten Bahreyn Dışişleri Bakanı’nın, İsrail’in Suriye’deki İran hedeflerini vurması üzerine verdiği, “İsrail kendini savunma hakkına sahiptir!” demeci her şeyi açıklıyor… Daha önce de Bahreyn Kralı Hamad bin İsa el-Halife, ABD’de yaptığı bir açıklamada, “İsrail’e yönelik boykottan bıktıklarını” söylemiş ve  “Arap ülkelerinin İsrail ile diplomatik ilişki kurmasını” savunmuştu.

SUUDİ, MISIR NEREYE?
Filistin’i Arap dünyasından koparma ve yalnızlığa itme çabalarında Suudi Arabistan ve Veliaht Prens Muhammet bin Selman koçbaşı görevini üstlendi. The Atlantic’e verdiği demecinde baklayı ağzından çıkardı: “İsrail’le ortak çıkarlarımız bulunuyor! İsrail’in kendini savunma hakkına saygı duymalıyız. Ortadoğu’da şeytani ülkeler ile ılımlı ülkeler var.” Veliaht Prens’in hem İsrail’de hem de kendi ülkesinde İsrail ile çok sayıda özel ve gizli görüşmeler yaptığı biliniyor. Muhammet bin Selman’ı MOSSAD ve CIA’nın yönlendirdiğine inanılıyor.
Veliaht Prens’in ABD ve İsrail’in önünü açan Filistin karşıtı politikalarında en büyük destekçisi Mısır Devlet Başkanı Sisi! Sisi, beklenmedik bir şekilde Arap dünyasının lider ülkesi Mısır’ı bütünüyle ABD ve İsrail ile uyumlu hale getirdi. Attığı her adımda ABD ve İsrail çıkarlarını gözetti. İsrail ile gizli ve özel toplantılar yaptı. İşi öyle bir boyuta getirdi ki Sina yarımadasında Filistin devleti için toprak verilmesi konusu İsrail basınında çarşaf çarşaf yer buldu. Diğer bir ifade ile İsrail için kendi topraklarını bile masaya yatırdı.
Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması ve elçiliğini bu şehre taşıması nedeniyle Filistin, ABD ile olan diplomatik ilişkilerine son verdi. Trump, misilleme olarak Filistinli mültecilere yapılan yardımı kesti ve Washington’daki Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) temsilciliğini kapattı. ABD’nin attığı bu adımlar dünyadaki bütün Müslümanları yaralamasına rağmen, S. Arabistan, Mısır ve Körfez ülkeleri İsrail’i rahatlatan politikalar izledi.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Tarihte ilk kez Arap ülkeleri kısa dönemli çıkarlarını gözeterek, ABD’nin baskı ve şantaj politikaları ile İsrail’e yaklaştı. Filistin davasına ihanet eden bu ülkeler, Müslümanlar için kutsal nitelik taşıyan Kudüs’ün İsrail’in denetimi altına girmesini sağlayacak sürecin önünü açtı. ABD ve İsrail; S. Arabistan, Mısır, Ürdün ve Körfez ülkelerini Arap NATO’su kurmak için yönlendiriyor. Bu kapsamda 12 Eylül 2018’de Kuveyt’te yapılan toplantıya Arap ülkelerinin Genelkurmay Başkanları ve ABD Merkezi Kuvvetler Komutanı katıldı. Arap NATO’sunun amacı, İran’a karşı geniş bir cephe oluşturarak çatışmaları körüklemek ve Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmek! Tabii ki, Müslüman dünyası ile bağları koparılmak istenen Türkiye de Arap NATO’sunun hedefleri arasında! ABD ve İsrail, Müslüman ülkeleri birbirlerine boğazlatarak, bölgede mutlak bir hâkimiyet kurmak istiyor. Böyle bir sürecin ilk kurbanları Arap NATO’suna dâhil olan ülkeler olacak! Ama neticede bunu görebilmek asgari bir bilinç gerektirir.Arap ülkelerinin işbirlikçi yöneticileri her geçen gün kendi halklarından da uzaklaşıyor…
Filistin dramına en büyük desteği veren iki ülke Türkiye ve İran’dır. İkisi de tarihin derinliklerinden gelen köklü devletlerdir. Arap ihanetini bu iki ülke dengelemekte,ABD ve İsrail’e karşı Filistin davasında ciddi bir direnç mevzi oluşturmaktadır.


Amiral Soner Polat

 

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Sputnik’e yaptığı açıklamada “Yakın zamanda Türkiye ile Suriye arasında 6 görüşme oldu. En önemlisi de Tahran’daki bu görüşmeler Tayyip Erdoğan yönetiminin talebi üzerine oldu. Türkiye kaynaklarından öğrendik. Kimsenin tekzip etme ihtimali yok” dedi.

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Sputnik’e yaptığı açıklamada “Yakın zamanda Türkiye ile Suriye arasında 6 görüşme oldu. En önemlisi de Tahran’daki bu görüşmeler Tayyip Erdoğan yönetiminin talebi üzerine oldu. Türkiye kaynaklarından öğrendik. Kimsenin tekzip etme ihtimali yok” dedi.

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Türkiye ve Suriye yetkililerinin İran'ın başkenti Tahran'da yakın zamanda altı görüşme gerçekleştirdiklerini açıkladı. Sputnik'e verdiği demeçte Perinçek "Şimdi burada çok önemli ve dünyanın bilmediği bir haberi, Sputnik'ten bütün dünya kamuoyuna açıklamış olayım. Türkiye ile Suriye arasında Tahran'da 6 tane görüşme oldu. Bu görüşmeler, çok yakın bir zamanda gerçekleşti. Bunu biz Türkiye kaynaklarından öğrenmiş bulunuyoruz. Bu altı görüşme doğrudan doğruya Türkiye ile Suriye hükümetlerinin temsilcileri arasında oldu" diye konuştu.

‘GÖRÜŞMELER İÇİN İNİSİYATİF TÜRK HÜKÜMETİNDEN GELDİ'

Görüşmelerin Türk hükümetinin talebiyle gerçekleştiğine işaret eden Perinçek "En önemli ayrıntı ise görüşmelerin, Tayyip Erdoğan yönetiminin talebi üzerine olması. İnisiyatif, Türkiye hükümetinden geliyor. Tahran'da Türkiye ve Suriye hükümeti temsilcileri belki de iki ülkenin istihbarat yöneticileri de olabilir, kimler olduğunu bilmiyoruz ancak bunu Türkiye kaynaklarından kesin olarak öğrenmiş bulunuyoruz. Hiç kimsenin de tekzip etme ihtimali yok. Çünkü görüşmeler oldu ve devam edecek. Askerler de işbirliği yapıyor, onu söyleyeyim. Suriye'deki harekatlarda Türk ordusuyla Suriye Devleti ordusu arasında belli haberleşmeler ve işbirlikleri var" ifadelerini kullandı.

‘ASTANA ÜÇLÜSÜ DURUMA HAKİM, ÜÇLÜNÜN İSTEMEDİĞİ GELİŞMELER BÖLGEYE DAYATILAMAYACAK'

Suriye'yle işbirliği yapmasının Türkiye'nin Rusya, İran'la, Çin'le olan işbirliğini de güçlendireceğine işaret eden Perinçek "Güveniyoruz, Amerika yenilmiştir. Yani inisiyatif tamamen Batı Asya ülkelerinin eline geçmiştir. Astana üçlüsü duruma hakimdir ve o üçlünün istemediği gelişmeler hiçbir şekilde Akdeniz'de, Batı Asya'da bölge ülkelerine dayatılamayacaktır" diye ekledi.
 

 

 Ray el-Yevm gazetesi, ''İsrail yalnızca kaba kuvvet dilini anlıyor ve Filistin direnişçileri de bu dili çok iyi biliyor'' diye yazdı. 

Ünlü analist, yazar ve Ray el-Yevm gazetesi editörü Abdulbari Atvan: “Filistin halkının ve Gazze sakinlerinin, bu zaferi kutlamakta ve camilerinde tekbir söyleyemekte haklarıdırlar, çünkü eğer dik durmasalar ve direnmeselerdi, Siyonist rejimin asi Başbakanı Binyamin Netanyahu, ateşkesi asla kabul etmez ve Gazze'yi karadan, denizden ve havadan bombalamaya devam ederdi.''

Atvan: "İsrailliler sadece kaba kuvvet dilini anlıyorlar ve hem Gazze'de hem de Batı Şeria'da direnişin adamları bu dili çok iyi biliyor ve bütün göstergeler bunun adil olduğunu ve diğer tüm dillerin terk edildiğini gösteriyor"

Atvan, Netanyahu'nun Gazze Şeridi'ne yapılan saldırının sarsıcı ve yerleşimcilere ve askeri kuvvetlere birçok can kaybına sebep olan cevaplarsız kalmayacağını anladığını belirterek, yazısına şöyle devam etti: ''O, özel bir ekibi Gazze Şeridi'nin komutanlarını kaçırmak ya da suikast için gönderdi ancak öyle bir duruma düştüler ki bundan nasıl kurtulacağını bilmiyolardı ve eğer şiddetli bombardıman olmasaydı ve helikopterler bu terörist grubu kurtarmak için şehre girmeseydi, hepsi öldürülecekti.''

Ray el-Yevm gazetesi editörü; ''Gazze savaşı bu kez kısa sürdü, çünkü Netanyahu ve İsrail güvenlik kabini ciddi maddi ve insani kayıplara maruz kalacaklarını ve gelecekte yapılacak parlamento seçimlerinde mağlup olacaklarını biliyorlardı ve zelil Arap dostları da zarar görecekti. Sonuç olarak, Mısır kalkanını hasarı azaltmak için kullanıldı, ancak bu durum uzun sürmeyecek.''

Aldulbari Atvan yazısına şöyle devam ediyor: ''Direniş yiğitleri tarafından tanımlanan yeni denklem savaşta yeni bir kavram yarattı ve Gazze çevresindeki Siyonist yerleşimlerde kesin ve güçlü füzeleri savunmaktan utanıyorlardı.

Gazze'den günde 400 füze gönderilerek İsraillilere daha önce hiç görülmemiş bir zarara neden oldular, tehlike sirenlerini çaldılar ve sığınak kapıları yüz binlerce korkak Siyoniste açıldı.

Kim zorba ve asi tarafın böyle bir hızla değişeceğini düşünürdü; Bu direniş eksenidir ki bütün boyun eğen eksenleri süpürecektir.

Netanyahu, Gazze Şeridi'nden direnişin ateşlediği roketlerin artık bir oyun olmadığını, Tel Aviv, Nehariya, Esdud, El-Mecdel, Safed ve Siyonistlerin işgal ettiği ve yer değiştirdiği tüm şehirleri tehdit eden bir silah olduğunu bilmelidir.

O bilmelidir ki, bu füzeleri yapan bilgeliğin, su ve elektrik kesintisini, haklarının engellenmesini ve kuşatmayı hak etmiyor.

Direniş bu savaşta da kazandı ve kesin bir zafer olduğuna inanıyorlar. Öyle ki, arkalarında azimli ve ülkesi için can verecek mücahit bir milletin var olmasına güveniyorlar ve biliyorlar ki bu dönemde Arapların arkasında ikisi dışında başka bir şey yok.

El-Aksa televizyonu, binanın bombardımanın ve yıkılmasından birkaç dakika sonra yayına devam ediyor ve bu, her bir olasılık için hazır olduklarının, alternatif ve geleceğe dair kesin bir planlarının olduğunu ve güçlü televizyon ağının oluşmuş olduğu anlamına gelir ki bu da İsraillilerin uykularını kaçırdı.

Bu zafer, sadece Gazze sakinleri için değil bütün Filistin milletine mübarek olsun. Bu önemli bir zaferdi, hızlı sonuçları oldu ve ölümcül kuşatmaya rağmen yeni askeri denklemlerde yeni bir plan oldu.

Siyonist rejim, Gazze Şeridi'ne düzenlenen saldırılarına Pazar akşamı başladı ve bu da Filistin direniş güçleriyle yaygın bir gerilim ve çatışmalara yol açtı.

Yayınlanan haberlere göre, bir grup Siyonist rejim ordu komandoları, sivil bir araçla Han Yunus bölgesine girdiler ve Şehid İzzeddin Kassam Tugayı komutanlarından Nur Berke'ye suikast düzenlediler.

Operasyonun ortaya çıkmasının ardından, direniş güçleri Siyonist birliklerle çatıştı. Bu suçu takiben, Siyonist rejim Ordusu askerlerini desteklemek amacıyla harekete geçti ve siyonist kuvvetlerin geri çekilebilmesi için Han Yunus şehrinin doğusunu bombaladılar. Bu bombardımanın sonucunda, bir grup Filistinli direnişçi şehit oldu ve gerginlikler aynı şekilde devam ediyor.''

Ray el-Yevm sonunda, "Gerginlikler hala devam ediyor ve Siyonist güçler son üç gün içinde Gazze şehir merkezini, hükümet binalarını ve hizmet örgüt binalarını bombaladılar'' yazdı.

Filistinli kaynaklar, şimdiye kadar yaşanan çatışmalar sırasında 11 Filistinlinin şehit olduğunu ve 9 kişinin yaralandığını, 2 Siyonistin öldüğünü ve 50'den fazla kişinin de yaralandığını açıkladı.

 

Cuma, 16 Kasım 2018 11:33

İsrail Kabinesi Dağılma Eşiğinde

 Filistin Direnişinin stratejisi ve Siyonist İsrail’i Gazzede ateşkesi kabul etmeye yönelik baskıları bu işgalci rejimin kabinesinde büyük ihtilafların meydana gelmesine sebep oldu. Bu ihtilaflar o kadar alevlendi ki kimi medya kanalları Siyonist Rejim İsrail Savaş Bakanı’nın istifası ve Netenayhu kabinesinin dağılması haberini verdi.

Siyonist İsrail ve Filistin Direnişi arasındaki çatışmaların bir yenisi geçen Pazar günü başladı. Bu yeni çatışmalarda, Hamas hareketinin komutanlarından biri Nur Bereke’nin de aralarında bulunduğu sekiz Filistinli şehit edildi. İşgalci İsraillilerden de üst düzey bir subay öldürüldü. Bu olaydan sonra Siyonist Rejim savaş uçakları iki gün süresince Gazze Şeridi’nin değişik noktalarını bombardıman altına tuttu ve bunun karşısında ise Direniş Güçleri de 460 adet füze ve roket, Siyonist yerleşim yerlerine doğru fırlatarak işgal altındaki topraklarda hayatı Siyonistler için cehenneme çevirdi. Direniş Ekseninin bu güçlü misillemesi Siyonist İsrailli yetkililerin, Mısır, Katar, Birleşmiş Milletler ve Norveç aracılığı ile Gazze yetkilileri ile Gazze Şeridinde ateşkes ilan edilmesine olumlu cevap vermelerine neden oldu.

Bu durum Filistin Direnişi için net bir galibiyet ve Siyonist İsrail için net bir hüsran ve mağlubiyetti.

Filistin Direnişi bu çatışmada galip geldi çünkü bu iki günde Filistin Direnişinin füze gücü, füzelerin yüksek isabet gücü ile ispatlamış oldu. Böylece Siyonist İsraillilerin abartarak reklamını yaptıkları Demir Kubbe sisteminin işlevselliği de sorgulanmaya başlandı. Bu çatışmalarda Filistin Direnişinin Siyonist yerleşim yerlerine doğru fırlattığı 460 adet füze ve roketten 360’ı Demir Kubbe Sistemini geçerek hedefe isabet etti. Bu füzelerin ve roketlerin sadece 100'ü Demir Kubbe Sistemi tarafından imha edilebildi. Siyonist İsrail Ordusu Sözcüsü Ronin Menlis, Demir Kubbe Sistemenin maksimum performansının bu olduğuna itiraf etmeye mecbur kalması da işte bu yüzdendir. Başka bir deyişle Demir Kubbe sisteminin işlevsizliği bir kez daha ispatlanmış oldu.

Gazze’deki ateşkesin Siyonist Rejim için büyük bir kayıp sayılmasının bir kaç sebebi vardır:

İlk neden Siyonist Rejimin Savaş Bakanı Liberman’ın istifasına yol açmasıdır. Gerçi Liberman kendi istifasının nedenini Gazze’deki ateşkes ilan edilmesine karşı çıkması olarak niteledi, ancak Liberman’ın istifa etmesinin asıl nedeni kesinlikle Filistin Direnişine karşı başarısız olmasıdır.

Hamas Hareketinin önderlerinden olan Sami Ebu Zuhri bu konu  hakkında şöyle bir açıklama yaptı:” Siyonist Rejim  Savaş Bakanı Liberman’ın istifası, Filistin Direnişi karşılaşmasındaki mağlubiyeti ve başarısızlığı kabul etme anlamına gelir. “  

İkinci neden ise Liberman’in istifası ile Netanyahu kabinesinin içinde ciddi ihtilafların ortaya çıkması ve bu ihtilafların daha önce gizli olması halinde artık aleni bir şekilde ifade edilmesi olmuştur. Buna esasen Netanyahu, Liberman’in istifası halinde mecburen erken Parlamento Seçimine gidileceğini bildirmek zorunda kaldı. Gerçekte Filistin Direnişinin stratejisinin Siyonist Kabinesinin dağılmasına neden olduğu açıkça ortadadır.

Üçüncü neden ise, Direniş stratejisi doğrultusunda Siyonist yerleşim yerlerine atılan füze ve roketlerin, Siyonistler arasında güvensizlik hissi oluşturarak Netanyahu kabinesinin savaş çıkarma siyasetlerini eleştirmesine ve bunu şikayet etmelerine yol açtı. Halbuki zaten bu yerleşim yerlerinin sakinlerinin çoğu göçmenlerden oluşuyor. Bu yerleşim yerlerinde yaşanan güvensizlik hissi ters göçe neden olmuştur. Buna esasen Siyonist Gazetesi Yediot Aharonot, Siyonist İsrail’in Hamas’ı dağıtma yönündeki faaliyetleri, daha çok yerleşim yerleri sakinlerinin öfkesine neden olduğu ve Netanyahu kabinesini dağıttığını yazmıştır.

Son olarak belirtilmesi gereken nokta ise, Siyonist Rejimin Amerika desteklerinden yararlanmasına ve son zamanlarda bazı Arap ülkeleri ile ilişkilerini normalleştirmeye yönelik çabalarına rağmen Direniş Güçleri ile son karşılaşmada aldığı darbenin Siyonist İsrail’in ne kadar kırılgan olduğunu gösterdiğini ispatlamış olması dikkat çekicidir. Bu yenilgi Direniş güçlerinin caydırıcılık gücünün Amerika ve Arap güçlerine bağlı olmadan ne denli artmış olduğunu da belgelemiş oldu.

 
 

Cuma, 16 Kasım 2018 11:10

Filistin İsrail'e Diz Çöktürdü

İran Devrim Muhafızları Hava-Uzay Kuvvetleri Komutanı, “Filistinliler 48 saat içinde Siyonist Rejm’i teslim olmak zorunda bıraktı” dedi.

Tuğgeneral Emir Ali Hacızade, bugün Tahran'da düzenlenen Devrim Muhafızları füze uzmanı şehit Tuğgeneral Tahrani Mukaddem'i anma töreninde yaptığı konuşmada son günlerde işgal altındaki Filistin topraklarında yaşanan olaylara dikkati çekti.

Tuğgeneral Hacızade, “Kuşatmaya maruz kalan Filistinliler, öyle bir güç ortaya koydu ki İsrail ateşkesin sağlanması için diğer ülkelere çağrıda bulundu. Bu olay, İsrail’in yenilgiyi kabul ettiğini gösteriyor” ifadesini kullandı.

“Filistinliler 48 saat içinde Siyonist Rejm’i teslim olmak zorunda bıraktı” diyen Devrim Muhafızları Hava-Uzay Kuvvetleri Komutanı, sözlerine şöyle devam etti: Suudiler en çok bütçeye sahip olan dünya ülkelerinden biridir. Ancak Trump onlara diyor ki eğer biz olmazsak 3 hafta içinde yokedileceksiniz.

Tuğgeneral Hacızade, “İran’ın gücünü başkalarının ağzından duyabilirsiniz. Trump, İran’ın gücünü Arap ülkelerine hatırlatıyor. İran güçlü bir ülke. 570 kilometre uzaklıktan bir binada toplanan teröristleri hedef alan İran’ın savunma gücü yüksek seviyededir” diye konuştu.

 

Amerika'nın İslam'dan tokat yediğini ve İslam İnkılâbına karşı kinci olduğunu kaydeden İslam İnkılâbı Rehberi Imam Hamanei, düşmanların bölgede tamahkârlıklarına karşı dik duran büyük bir İslami gücün varlığından korktuklarını söyledi. 


İslam İnkılâbı Rehberi Imam Seyyid Ali Hamanei Perşembe başkent Tahran’da 100 bin kişilik Azadi stadyumunda on binlerce gönüllü seferberlik gücüne hitaben yaptığı konuşmada gençlerin ülke sorunlarının çözüm yolu olduğunu belirterek, Amerikalıların boş yaygaralar, değersiz açıklamalar ve vahi iddialarla, İran’ın mevcut durumun ve kendi gücünü tamamen ters göstermeye çalışmakta olduğunu, fakat yüce İran halkının ve büyük potansiyel gençlerin, düşman’ın en son kozu yaptırımı da etkisiz kılmak suretiyle Amerika’ya başka bir tokat vurmaları gerektiğini farkında olduklarını bildirdi. 

Hz. İmam Hüseyin (as)ın şehadet yıl dönümünün Erbaini ve kırkıncı gününün yakınlaşması dolayısıyla Aşura kıyamını canlı tutmada ve günümüze taşımada Hz. Zeynep (sa) ve Hz. İmam Seccad (as)ın muhteşem ve nurlu hareketine temas eden İslam inkılâbı Rehberi, her yıl İran ve Irak halkları ve öteki ülkelerden sayısız Müslüman’ın katılımıyla düzenlenen Erbain hamasetinin çok önemli bir olay olduğunu ve Allah’ın inayet ve yardımı sayesinde İslam dünyasının en fazla gereksinim içinde olduğunu bir dönemde tahakkuk bulduğunu bildirdi. 

Dünya müstekbirliği ve Amerikan sömürge devleti liderlerinin boş yaygaralarına buna karşı tüm sıkıntı ve zorluklara rağmen İranlı mümin gençlerin güç gösterisi ve muhtelif sahalardaki üstün başarılarına değinen İslam İnkılâbı Rehberi Imam Hamanei, İran'ın azametinin bir tarihi gerçek olduğunu kaydederek, İran'ın bilim, felsefe, siyaset ve sanat alanında ve ayrıca insani bilimler bayraktarlığında Müslüman milletler ve dünya milletleri arasında başı dik durabildiğini ifade etti. 

Imam Hamanei konuşmasının bir başka bölümünde ise, “İran’ın azameti, İran İslam Cumhuriyeti Devletinin İktidarı ve İran halkının yenilgi kabul etmezliği” gibi İran ile ilgili mevcut üç gerçeğe temas ederek, “Bunlar, boş atıp tutmalar değil, düşmanların, İran halkının bu gerçekleri bilmemesini ve kendi ülkelerinin sahip olduğu üstün kabiliyetten habersiz olmalarını arzuladığı bir husustur” dedi. 

Bu üç gerçeğin açıklanmasında İslam inkılâbı Rehberi, İran’ın azametinin tarihi bir gerçek olduğunu belirterek, İslam inkılâbının zaferine dayanın son 200 yıl hariç İran’ın har zaman muhtelif alanlarda tüm Müslüman halklar ve hatta bazı durumlarda tüm dünya halklarından önde geldiğini söyledi. 

İran İslam cumhuriyetinin ülkeyi İngiltere ve Amerika'nın sultasından kurtarmasının nizamın iktidarının göstergesi olduğunu kaydeden İslam İnkılâbı Rehberi Imam Hamanei, "İran milletinin yenilmezliği İslam'ın bereketi sayesindedir ve bu yenilmezliğini, İran halkının büyük İslam inkılâbındaki zaferi, İran halkının kutsal savunma dönemindeki zaferi ve düşmanların 40 yıllık komploları süresince sergilenen direnişte görmek mümkün" ifadesini kullandı. 

İslam İnkılâbı Rehberi İslam Cumhuriyeti ile birlikte İran’ın İngiltere ve Amerika sultasından kurtulduğuna işaret ederek ;” 19. yüzyılın başlarında kendisini gösteren bu sömürü düzeninde zayıf ülkeler üzerinde sulta kuruldu. İslam Cumhuriyeti Amerika ve İngiltere’nin bu sömürü düzeninden İran’ı kurtarmıştır. Aynı zamanda İslam Cumhuriyeti İran’ın bu sömürü düzeninde parçalanmasının önünü de almıştır” ifadelerini kullandı. 

İran halkının yenilmezliğinin sırrının aziz İslam dininin bereketi sayesinde olduğunu hatırlatan Imam Hamanei, İran halkının bu yenilmezliğini, İslam İnkılâbında, kutsal savunma savaşı döneminde ve yine 40 yıl boyunca dünya müstekbirliğinin tüm komploları karşısındaki direnişindeki yüce İran halkının elde ettiği zaferde görmenin mümkün olduğunu ve tüm bu süre içinde İran halkının asla direnişten geri adım atmadığını ve kararlılıkla mücadeleyi sürdürdüğünü belirtti. 

Siyasi ve ekonomik alanlardaki savaşın da askeri savaş gibi olduğunu ve mağrurluğa kapılmanın tüm bu alanların en önemli afeti olduğunu hatırlatan İslam İnkılâbı Rehberi, “Mağrurluğa kapılmak, bizleri amelsizliğe, yeni girişimlerde bulunmamaya ve gerekli plan ve proje hazırlamamaya iter ve düşman’ın zafer elde etmesine sebep olur” ifadesini kullandı. 

Gençlere hitaben, henüz yolun başında bulunulduğunu, büyük gayret ve mücadele azmi ve mevcut imkânların en iyi şekilde kullanılmasıyla bu yolun sürdürülmesi, halk ve İslam inkılâbının amacı olan en üst zirveye ulaşılması gerektiğini bildiren İslam İnkılâbı Rehberi konuşmasının devamında son 40 yıl içindeki gelişmelerde gençlerin rolüne hatırlatarak, “Aziz gençler bilmelisiniz ki sizler büyük ulusal hareketin okunun tam uç kesimisiniz, asıl sizler yolu açmanız gerekir. Tecrübe sahibi yaşlılar da yorgun, bitkin ve halsiz olmamaları durumunda sizlere gerekli tavsiyelerde bulunabilir ve yolu gösterebilirler ama bu trenin çeken asıl lokomotif siz gençlersiniz” dedi. 

Imam Hamanei, son yıllarda da gençlerin tekfiri terörizme karşı mücadele ve cihad’da öncü olduklarını hatırlatarak bugün ülkede on binlerce genç cihatçı grubun bulunduğunu ve bunların kendi üstün ve sonsuz hizmetleri ile ülkeye daha iyi ve parlak bir gelecek müjdelediklerini söyledi. 

Gençlerin ülkenin sahibi olduğunu belirten Imam Hamanei, “Bazıları benim, bir takım gençlerin yanlış davranışlarından habersiz olduğumu zannediyorlar. Ama bu gibi gençler yol boyunca yaşanan kırıntı ve döküntülerdir ve yeni gövermeler bunları alt etmekte, işte ben tam bir bilinç içinde bu gibi meselelerden haberdar olarak gençleri takdir etmekteyim” dedi. 

Ülkenin ilerleme ve kalkınma yolunun açık olduğunu ancak bu yolun bir takım iniş ve çıkışlarla beraber olduğunu belirten Imam Hamanei, bu ilerleme yolunu kaydetmek ve mevcut engelleri kaldırmanın bir takım şartları ve gerekleri olduğunu, “düşman’ın varlığını idrak etmek”in ise bu hususta atılması gereken ilk adım olduğunu söyledi. 

Ülkenin kalkınması ve ilerlemesi için gerekli olan ikinci şartın, “özgüven ve direniş azmi” olduğunu belirten İslam İnkılâbı Rehberi, iradesiz, korkak, umutsuz, tembel, fırsatçı, kendi değerini önemsemeyen kimselerin kendisi bu yolda bizzat kendileri sorunun bir parçası olmasalar bile kendilerinden hiçbir yetenek gösteremeyeceklerini söyledi. 

Imam Hamanei, İranlı gençlerin son 40 yıl içinde gerek İslam İnkılâbı yılları döneminde ve gerekse ondan sonraki yıllarda muhtelif kesitlerde böyle bir belaya duçar olmadıklarını ve her zaman korkusuz, kaygısız, paniksiz olarak özgüven içinde kendi yiğitliklerini sergilediklerini söyledi. 

Düşman’ın tehditlerini sahih bir şekilde idrak ve mücadele alanını layıkıyla tanımanın ilerleme ve mevcut sorunları alt etmek için gerekli üçüncü şart olduğunu belirten İslam İnkılâbı Rehberi, “İlk mücadele sahası, “İslam ve İslami İman”dır, çünkü Amerika İslam ve İslam İnkılâbından ağır bir tokat yemiştir ve İslam İnkılâbı, tek söz sahibi oldukları İran ülkesinden kesmiştir” dedi. 


İran milletinin her sahada iktidar ve gücünü ispatladığını kaydeden İslam İnkılâbı Rehberi;” Düşmanın bize yönelik tehditlerini iyi anlamalıyız. Eğer düşman Doğu sınırlarımızdan bize saldırırken birliklerinizi batıya yönlendirir iseniz bunun bir faydası olmaz. Düşmanın ne yapmak istediğini görebilmeliyiz. Unutmayın ki Amerika İslam İnkılâbından büyük bir tokat yemiş ve içinde bunun kinini tutmaktadır. İslam İnkılâbı öncesinde İran’ın siyasetini, ekonomisini ve neyin nasıl olacağını Amerikalılar belirlemekteydi. Onlar İran milletinin azamet ve gücünden korkmakta ve kin beslemekteler” şeklinde konuştu. 

Ülkede var olan mevcut ekonomik sorunlara değinen Imam Hamanei, Amerikalıların bu sorunları bir fırsata çevirmek istediklerini belirterek, “Amerika Başkanının AB ülkelerinden biraz daha sabretmeleri halinde İslam Cumhuriyetinin yok olacağını göreceklerine dair konuştuğu haberini aldım. Bu bana 40 yıl önce yine İslam Cumhuriyetinin 6 ay içerisinde yok olacağını söyleyen eski ABD Başkanlarını hatırlattı. Onlar birbirlerine bunun müjdesini vermekteydiler. Bugün İslam Cumhuriyeti hala ayakta ve daha güçlüdür” ifadelerini kullandı. 

Amerika'nın İslam'dan tokat yediğini ve İslam İnkılâbına karşı kinci olduğunu kaydeden İslam İnkılâbı Rehberi Ayetullah Hamanei, düşmanların bölgede tamahkârlıklarına karşı dik duran büyük bir İslami gücün varlığından korktuklarını söyledi. 

Amerika başkanının İran'ın teslim olduğu yönünde son ifadelerine değinen Imam Hamanei, " İslam İnkılâbı fidanı bugün 40 yılın ardından güçlü bir ağaca dönüşmüştür ki düşman İnkılâp ve İran halkının devrimci ve imana dayalı ruh haline anlayamamasından dolayı, yanlış yorumlar temelinde yanlış yola sapmıştır" diye kaydetti. 

Konuşmasının devamında Amerika tarafından uygulanan ağır yaptırımları kıracaklarını belirten İslam İnkılâbı Rehberi;” Şüphesiz bu yaptırımların da altından kalkacağız. Yaptırımları kırmak Amerika’ya ağır bir darbe vurmak demektir. Amerika İran milletinden yeni bir tokat daha yiyecektir” dedi. 

Amerika’nın İran’a karşı yürüttüğü kara propaganda ve medya gücüne değinen İslam İnkılâbı Rehberi verilen yanlış bilgiler ve iftiralar ile halkların yönlendirildiğine işaret ederek;” Amerika hala kendisini dünyada süper güç olarak görmekte. Bu artık gerçek değil. Onların teknolojide önemli bir güce sahip oldukları doğrudur. Ancak dünyada sözü dinlenen bir ülke olmak ancak söyleyecek bir sözünüzün olması ile mümkündür. Yani felsefe, mantık ve yeni bir söylem ile” dedi. 

Imam Hamanei konuşmasının son bölümünde ise gönüllü güçlerin ve halkın birlik, sarsılmaz irade ve kudret içinde olmaları zaruretini hatırlatarak şöyle dedi: “Başta imanlı gençler olmak üzere halkın sahnedeki muktedir varlığı, yetkililerin dayanışması ve birlikte hareket etmesi, halk ve yetkililerin gönül birlikteliği ile düşman’a güçlü bir mesaj verilmelidir. Çünkü düşman kendi karşısında güçlü, dayanışma içinde bir halkı görmezse daha da cüret kazanmış olur. Ülkenin gerçekleri şunu gösteriyor ki halk ve genç nesli artık aşağılanmamaya, yabancı güçler ve düşman’ın izinden gitmemeye ve ülkeyi onur ve iftiharın en üst zirvesine taşımaya karar vermiş bulunmaktalar ve Allah’ın yardım ve lütfüyle inşallah bunda da başarılı olacaklardır.

Türkiye ve İran'ın ortak banka kurma planlarını değerlendiren İranlı siyaset bilimci Farzad Ramazaniboneş, iki ülkenin ABD yaptırımları altında olduğunu belirterek, ortak bankanın doların baskısından kurtulma amacı taşıdığını vurguladı.

Sputnik'e açıklamalarda bulunan İranlı siyaset bilimci Farzad Ramazaniboneş, "Türkiye ve İran, ABD'nin çeşitli ekonomik yaptırımlarına maruz kaldı. Riyal ve liradaki düşüş ile dolarla ticaretteki kısıtlamaları göz önüne aldığımızda, iki ülke takas ticaretine ve lirayla riyal üzerinden alışverişe başlayabilir. Ortak banka kurmanın amacı, iki ülkenin borsalarındaki dolar hakimiyetinden kurtulmak ve takas operasyonlarını belirli ölçüde optimize etmek" ifadelerini kullandı.

'HÜKÜMETLERİN İRADESİNE BAĞLI'

Ramazaniboneş, ortak banka kurma perspektifinin ne kadar gerçekçi olduğu sorusuna şu yanıtı verdi: "Bu, hükümetlerin iradesine bağlı. Eğer taraflar kararlı olursa, banka amacına ulaşır. Ancak taraflar, özellikle de Türk hükümeti, ticari ilişkileri azaltmaya yönelik adım atarsa, plan hayata geçirilemez. Ancak bence bu plan, uygulamaya koyulacak."

'ABD ENGELLEMEYE ÇALIŞACAK'

Ramazaniboneş, ABD'nin ortak banka kurulmasını engellemek için girişimlerde bulunacağını da ifade etti.

"ABD'nin İran'a yaptırım uygulama çabalarına ve İran'dan petrol ithalatını durdurmasına bakarsak, Washington, İran'la ekonomik ilişkilere devam etmek isteyen ülkelere nüfuz etmek için koz elde etmeye çalışacaktır" diye devam eden Ramazaniboneş, burada Türkiye'nin tutumunun önemli olduğunun altını çizdi.'ANKARA, WASHINGTON'UN EN BÜYÜK İSTEĞİNE OLUMLU YANIT VERMEYECEK'

İranlı siyaset bilimci, "Bankanın geleceği, Türk yönetiminin kendisine yaptırım uygulayan ABD'ye karşı koyup koymayacağına bağlı. Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın duruşuna bakılırsa, Ankara, Washington'un en büyük isteği olan İran ekonomisini baskı altına alma talebine olumlu yanıt vermeyecek" diye konuştu.

Türk-İran İş Konseyi Başkanı Ümit Kiler, karar sonrasında gelecekte İran'la ortak banka bile kurulabileceğini belirtmişti.

Ümit Kiler, şu bilgileri verişti: "Ortak banka ilk etapta zor olabilir ama sonra olay buraya doğru gidebilir diye düşünüyorum. İki ülkenin merkez bankaları ortak bir model geliştirecektir. Bu sağlandığında ticaret çok iyi noktalara gelir. Bu yıl beklenen 10 milyar dolar düzeyinde ama hedef 30 milyarlara gelmesi. Doğru modelle bu sağlanabilir."

 Uluslararası Adalet Divanı (UAD), ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarının askıya alınmasıyla ilgili İran'ın tedbir talebini kabul etti.

Mahkeme kararında, Donald Trump yönetiminin yeni yaptırımlarının İran’a yönelik insani yardımları veya sivil havacılık güvenliğini etkilememesi istendi.

Tahran başvurusunda, ABD’nin mayıs ayında devreye soktuğu yeni yaptırımların bazı uluslararası anlaşmaları ihlal ettiğini vurgulamıştı. 


Uluslararası Adalet Divanı'nın ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarıyla ilgili olarak tedbir kararı almasına ABD'den ilk tepki geldi.
 ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, tedbir kararının nedeni olarak gösterilen 1955'te iki ülke arasında imzalanan İran - ABD Dostluk Anlaşması'nı Tahran yönetiminin yıllardır ihlal ettiği ve anlaşmayı sonlandıracaklarını duyurdu.

Pompeo ayrıca İran'ın Irak'ta ABD için bir tehdit olduğunu söyledi.

İRAN'IN ABD'YE UAD'DE DAVA AÇMASI

Tahran yönetimi, ABD Başkanı Donald Trump'ın nükleer anlaşmadan çekilerek yaptırımları geri getirmesinin 1955'te iki ülke arasında imzalanan 'İran - ABD Dostluk Anlaşması'na aykırı olduğunu savunarak, dava sonuçlanana kadar yaptırımların askıya alınmasını istiyor.

Söz konusu anlaşmanın artık geçerli olmadığını iddia eden ABD tarafı ise İran'a yönelik yaptırımların herhangi bir anlaşmayı ihlal etmediğini savunuyor.

Uluslararası Adalet Divanı bugün aldığı kararla İran'ın başvurusunu kabul ederek yaptırımlar için tedbir kararı aldı.

ABD Başkanı Donald Trump, 8 Mayıs'ta ülkesini nükleer anlaşmadan çekerek, İran'a yönelik yaptırımları geri getirmişti.

Bunun üzerine Tahran yönetimi, ABD'nin tek taraflı yaptırımlarının iki ülke arasında 1955 yılında imzalanan 'Dostluk Anlaşması'nı ihlal ettiği gerekçesiyle UAD'de dava açmıştı.

UAD, Birleşmiş Milletler (BM) anlaşmaları ile uluslararası anlaşmalara konu olan sorunların çözümü konusunda BM yargı organı olarak görev yapıyor.

Dışişleri Bakanı Zarif:Lahey kararı, yaptırım bağımlısı ABD’nin yeni hezimetidir
 Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, Uluslararası Adalet Divanı’nın son kararı, yaptırım bağımlısı ABD için yeni bir hezimet olduğunu belirtti.
Uluslararası Adalet Divanı’nın İran’a dayatılan bazı yaptırımların kaldırılması yönündeki kararını değerlendiren Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, kararı Amerika’nın yeni bir hezimeti ve kanun hakimiyetinin zaferi niteledi.

Zarif, Lahey mahkemesi Amerika yönetiminin İran milletine yeniden dayattığı yaptırımları kaldırması gerektiği yönünde karar aldığını, karar yaptırım bağımlısı Amerika için yeni bir hezimet olduğunu vurguladı.

Zarif ayrıca uluslararası camianın Amerika’nın tek yanlılığına karşı mücadele etmesi önemli bir zaruret olduğunu ifade etti.

 İran Uzmanlar Meclis Başkanı'yla üyeleri, İmam Hamanei tarafından kabul edildi.

Ülkedeki sorunları değerlendiren İmam Hamanei, tartışmalar ve kavgayla işlerin düzeltmesinin mümkün olmadığını ifade ederek cihadi idarecilik çalışmalarının yasal yollarla yetkililer tarafından yürütülmesi gerektiğine vurgu yaptı.

Mevcut durumda halk ile elitlerin en önemli görevlerine değinen Devrim Lideri, halkın devlet kurumları ile birlikte hareket etmesi gerektiğini ve umutsuzluk ortamı oluşturmaktan uzak durulması gerektiğini belirtti.

İmam Hamanei, şöyle devam etti: "Kötü niyetliler, ekonomik savaşla eş zamanlı olarak medya savaşı ve kara propaganda faaliyetlerini de gündeme getirmiştir. Dolayısıyla yöneltilen eleştiriler iyi niyet ile düzeltme amaçlı olmalı.

Bugün çok hassas bir noktadayız fakat bu düşmanın sayısı veya yüksek gücüne bağlı değil. Zira düşmanlar İslam Devrimi zaferinin başlangıcından itibaren hasmane tavrını sürdürüyor. Bu durumun hasasiyeti İran’ın yeni fikirler ortaya koyarak 40 yıl boyunca emperyalizm ve sulta düzeninin aksine hareket etmsinden kaynaklanıyor. Şimdiki durumda farklı koşullar ortaya çıkabilir. Bu nedenle herhangi bir durmun karşısında uygun tedbir ve duyarlılıkla adım atılması lazım.

Bugün İslami düzen bir savaş odası tarafından oluşturulan ve dikkatlice yürütülen kapsamlı bir ekonomik savaşla baş başa kalmıştır. Fakat bu savaşla birlikte, çoğu kez ihmal edilen büyük bir medya savaşı da bulunmaktadır.

Sahip olduğumuz bilgilere göre Amerikan ve Siyonist istihbarat kurumları, bölgedeki “Karun” devletlerinin sağladığı mali destekle bu medya savaşı için büyük çapta profesyonel bir organizasyon kurmuş ve İran toplumunu kötü yönde etkilemek amacıyla ciddi bir şekilde planlama yapmıştır. Bu medya savaşının en önemli hedefleri, kaygı yaratma, umutsuzluğa düşürme, endişe duygusu yaratma, kötümserliği yayıp insanları birbiri ve devlet kurumlarından soğutma hem de halkın zihninde ekonomik sorunları büyük göstermektir.

Ülkede yapılan olumlu eylemlerin inandırıcılığının kaybetmesi ve düşmanın yalanlarının inandırıcı olması gibi bir durum söz konusu olmamalı çünkü bu çok tehlikeli bir durumdur.

Hükümetin ve diğer devlet kurumlarının olumlu ve olumsuz noktalarının görülmesi gerekir ,iyi uygulamalar ile olumsuzluklar birlikte dile getirildiği zaman vatandaşlar iyi şeylerin de yapıldığını fark edecektir." diye konuştu.

Cuma, 07 Eylül 2018 08:38

Trump: İsrail'e Büyük Hizmet Ettim


Amerikan başkanı Trump, dün Amerikalı bir grup Yahudi ile yaptığı görüşmede, İran ve 5+1 grubu arasındaki nükleer anlaşmayı, bir daha 'çok kötü' anlaşma olarak nitelerken, ''nükleer anlaşmadan çıkma kararıyla İsrail'e büyük hizmet ettim'' dedi.
 

 Fars haber ajansına göre, Trump, keşke nükleer anlaşmadan daha önce çıksaydım diyerek 'aldığım bu kararla İran'ın bölgedeki faaliyetleri azaldı' iddiasında bulundu.

Amerikan başkanı, İranlı yetkililerin kısa zamanda kendisiyle görüşmek için irtibata geçeceklerini de iddia etti.

Amerikan başkanı Trump, 30 temmuz tarihinde de, İran'la hiç bir şart koşmaksızın görüşmeye hazır olduğunu bildirmiş ama bunun hemen ardından Amerikan dışişleri bakanı Mike Pompeo, müzakereler için şartlar koşmuştu.

İmam Hamanei ise 13 ağustos tarihinde yaptığı açıklamada ABD ile müzakerelere değinmiş ve ''Amerika ile geçmişteki tecrübeler gözönüne alınarak bu zorba rejimle yapılan müzakerelerden zararla çıkıldığını belirterek, Amerika ile müzakere olmayacak' açıklamasında bulunmuştu.