کارگر

کارگر

 Siyonist İsrail rejimine ait askeri kaynaklar, İran’ın geliştirdiği füzelerin askeri denklemleri değiştirdiğini söyleyerek İran karşısında dikkatli olunması gerektiğini ifade etmekte.

 

Siyonist İsrail rejimine ait Yediot Aharonot gazetesinde rejimin askeri uzmanlarından Leks Fişman’ın kaleme aldığı yazıda Fişman, İsrail rejiminin İran’dan gelebilecek füze tehdidini ciddiye alması gerektiğini vurgulayarak; “Özellikle İran’ın Şahap füzeleri 1650 ve 1950 km. mesafeleri ile İsrail için büyük bir tehdit oluşturmaktadır” ifadelerini kullandı.

İran’ın geliştirdiği füzeler ile İsrail rejimine ait askeri tesisler, emniyet merkezleri, havaalanları ve elektrik üretim merkezlerini hedef alabileceği uyarısında bulunan İsrailli askeri uzman; “Fırlatılan 10 füzeden bir tanesinin hedefi bulması dahi İsrail’in tüm stratejisini değiştirebilir. Bu nedenle mevcut geliştirdiğimiz savunma sistemlerinin yüzde yüz işe yarayacağının garantisini veremeyiz” dedi.

Fişman son olarak, İran’ın test ettiği ve 2000 km’lik menzili olan Hürremşehr füzesinin İsrail rejimi için İran’ın Suriye ve Lübnan’daki varlığı kadar tehlikeli olduğunu söyledi

 İran'ın Ankara büyükelçisi İbrahim Tahiriyan Ferd ve Türkiye gümrük ve ticaret bakanlığı müsteşarı Cenap Aşçı, iki ülke sınır gümrüklerindeki durumu incelediler. 

İbrahim Tahiriyan Ferd ve Cenap Aşçı, dün yaptıkları görüşmede, iki ülke sınır gümrükleri Razi ve Sero'da gümrüklerin modernizasyonu işlemlerinin bir an önce tamamlanması ve işlemlerin hızlandırılması kararı aldılar. 

Alınan karar çerçevesinde iki gümrük kapısının 24 saat açık kalması, düzenli gözetlemelerin yapılmasına karar verildi. 

Türkiye gümrük ve ticaret bakanı Bülent Tüfenkci ve mesteşar Cenap Aşçı, dün Türkiye ve İran sınır kapılarını ziyaret ettiler.  

Pazartesi, 26 Şubat 2018 02:49

Kur'an ve Sünnette Ali Sevgisi

Peygambere uyun, ona itaat edin, umulur ki böylelikle hidayete kavuşursunuz. A'raf/15


 Kur'an-ı Kerim'de bütün peygamberlerin "Yaptığımıza karşılık insanlardan hiçbir şey beklemiyoruz, bize Allah'ın rızası yeter." buyurduğu söylenmekte, Resulullah'a (s.a.a) ise özel olarak Hak Teala hazretleri şu direktifi vermektedir:

"De ki: Sizden, yakın akrabalarımı sevip saymanızdan başka hiçbir karşılık ve mükafat beklemiyorum."Şûra/23

Burada son derece ilginç bir nokta vardır. Diğer peygamberler hiçbir karşılığı istemediği halde Allah Teala neden Resulullah'ın (s.a.a) insanlardan "Yakın akrabamı sevip sayın." gibi bir talepte bulunmasını emretmiştir?

Bu sorunun cevabını yine Kur'an veriyor: "De ki: Sizden mükafat ve karşılık olarak istediğim şey de aslında yine sizin içindir, yararı yine sizedir, benim Allah rızasından başka isteğim yoktur." Sebe/47

Ayette açıkça "Karşılık olarak istediğim şey aslında bana değil, size yarayacak bir şeydir." buyrulmaktadır. Söylenmek istenen şey şudur: Benim Ehl-i beytime besleyeceğiniz sevgi, sizi kemal ve tekamüle götürecek bir bağdır aslında. İsmini "karşılık ve mükafat" koysam da gerçekte size benden ulaşacak olan nice hayırlardan biridir bu da!

Çünkü Peygamberin Ehl-i beyti her nevi pislik, kötülük ve olumsuzluktan arınmış, tertemiz kılınmışlardır. Hiç şüphesiz onları sevmek, insanoğluna, Hakka itaat ve faziletli olma gibi kazanımlar getirecektir; böylesine temiz ve günahtan arınmış bir Ehl-i beytin sevgisi elbette ki tıpkı hayat iksiri gibi etki gösterecek ve bireyin kemal bulmasını sağlayacaktır.

Bu ayetteki "yakınlar"ın en bariz numunesi, hiç şüphesiz İmam Ali'dir, nitekim tanınmış Ehl-i Sünnet alimi Fahr-i Râzi şöyle yazar:

"Zemahşeri'nin Keşşaf'ında şöyle kayıtlıdır: Şûra suresinin 23. ayeti nazil olduğunda orada bulunan sahabeler "Ya Resulullah, yakın akrabalarınız içinde kendilerini sevip saymamızın emrolunduğu bu insanlar kimlerdir, onları isimleriyle tanıtabilir misiniz bize?" diye sordular. Resul-i Ekrem (s.a.a) buyurdu: "Ali, Fatıma ve onların evlatlarıdır!"

Söz konusu ayetten sonra bizzat hadis-i nebeviyle yapılan bu açıklama ayette geçen "yakınlar"ın kim olduğunu göstermektedir: Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin hazretleri... Onları sevmek hem Allah'ın emri, hem Resulünün (s.a.a) buyruğudur. Bunu vurgulayan pek çok nokta mevcuttur:

1- Şûra 23'te geçen "Yakınlarıma sevgi ve saygıdan başka hiçbir şey" ibaresi gayet açıktır. Burada şunun altını önemle çizmek gerekir: Resulullah'ın (s.a.a) Fatıma'yla Ali'ye (a.s) ve onların evlatlarına olan sevgisi sırf kan bağından doğan şahsi bir sevgiden ibaret değildir elbet.1

Resulullah'ın (s.a.a) Fatıma'ya duyduğu ve açıkça beyan etmiş olduğu derin sevgi ve ilginin nedeni Hak Teala'ya olan fevkalade yakınlığı, emsalsiz iman ve takvası idi. Bundan dolayı Peygamberimiz (s.a.a) Fatıma'yı (a.s) pek sevmekte, ona özel bir ilgi ve saygı göstermekteydi.

"Fatıma benim vücudumun bir parçasıdır; onu seven beni sevmiş, onu inciten beni incitmiş olur."buyurmaktadır. İmam Ali, Hasan ve Hüseyin'e (aleyhim'us selam) duyduğu derin sevgi de yine aynı türdendir ki bu hususta da İslam kaynaklarında sayısız hadis ve mütevatir rivayetler kayıtlıdır. Binaenaleyh onları sevmek, bizzat Allah Teala hazretlerinin emriyle bütün İslam ümmetine farz edilmiştir; Allah Teala hazretleri bunu pekiştirmek için "Peygambere uyun, ona itaat edin, umulur ki böylelikle hidayete kavuşursunuz." buyurmaktadır. (A'raf/158) Resulullah'ın (s.a.a) onlara duyduğu sevginin nedeni, bizzat Allah Teala’nın onları "örnek insanlar" olarak görüyor ve seviyor olması ve "örnek insanlar" olarak diğer müminlere tavsiye buyurmasıdır.

Resulullah'ın (s.a.a) Fatıma'dan (a.s) başka evlatları da vardı, ama Allah Teala İslam ümmetini, onları sevmekle mükellef etmemiştir, sevgi ve saygısı farz olan isimler, bizzat Resulullah'ın (s.a.a) da açıklamış olduğu gibi Ali'yle Fatıma ve onların evlatlarıdır.

Yine bu arada Ahzab suresinin 21. ayet-i kerimesinde şöyle buyrulur: "Ant olsun sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resulü'nde güzel bir örnek vardır."

Binaenaleyh ayet ve hadisle de sabit olduğu üzere Âl-i Muhammed olarak bilinen İmam Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'in (a.s) sevgisi bütün müslümanlara farz kılınmış bir sevgidir.

İmam Ali (a.s) konusunda Resulullah'tan (s.a.a) ulaşan nice hadisler arasında, Ali'nin (a.s) sevgisini vurgulayan ve müminlerin onu sevmesini hatırlatan çok sayıda sahih hadis vardır ki bunlardan birkaçını aktarmanın yeterli olacağı kanaatindeyiz:

1- Tanınmış Ehl-i Sünnet hadis ve tarihçisi İbn-i Esir, Resulullah'ın (s.a.a) Ali'ye (a.s) şöyle buyurduğunu yazar: "Ya Ali! Allah Teala hazretleri seni öyle şeylerle süsledi ki, Allah kulları nezdinde bunlardan daha güzeli yoktur: Sen dünyadan öylesine uzak duruyorsun ki ne dünya senden faydalanabiliyor, ne de sen dünyadan. Miskinlerle yoksulların dostluğunu bağışladı sana; onlar seni İmam olarak kabul ettiklerinden dolayı pek mutludurlar, ve sen onların bu tutumundan memnun... Ne mutlu seni sevene ve bu sevgide samimi ve sadık olana; yazıklar olsun sana düşman olup senin aleyhinde yalan söyleyene."2

2- Siyuti, Resulullah'tan (s.a.a) şu hadisi nakleder: "Ali'yi sevmek iman, ona düşmanlık duymak nifaktır."3

3- Ebu Naim, Resulullah'ın (s.a.a) ensara şöyle buyurduğunu yazar: "Size; benden sonra sapmamanız için kime sarılmanızı söyleyeyim mi?" (Ensar evet deyince şöyle buyurdular:) "Ali'ye sarılın! Bana gösterdiğiniz sevgi ve saygıyı ona da gösterin, Rabb'im, Cebrail vasıtasıyla bunu sizlere böylece duyurmamı emretti!"4

Ehl-i sünnet kaynaklarında hz. Ali'nin (a.s) sevgisi hakkında geçen bir diğer rivayette o hazretin çehresini seyredip sesini dinlemenin bile ibadet olduğu kayıtlıdır:

1- Taberi, Ümm'ül müminin Ayşe'den şöyle nakleder: Babam, sık sık Ali'nin çehresini seyreder, hayranlıkla ona bakardı. Bir gün "Baba, Ali'nin yüzüne neden o kadar bakıyor, onu hayranlıkla seyrediyorsun?" diye sordum. "Kızım, Resululah'ın (s.a.a) Ali'nin simasını seyretmenin ibadet olduğunu buyurduğunu kendi kulağımla duydum." dedi. (Riyaz'un Nezire c:2 s:219) Aynı konuda diğer Ehl-i Sünnet eserlerinde 20'ye yakın rivayet vardır).

2- İbn-i Hacer de yine Ayşe'den şöyle rivayet eder: Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu duydum: "Kardeşlerimin en hayırlısı Ali, amcalarımın en hayırlısı Hamza'dır. Ali'yi anıp hatırlamak ve onun hakkında konuşmak bir ibadettir." (Sevâik'ul Muhrika, İbn-i Hacer s:74.) Ayrıca diğer Ehl-i Sünnet kaynaklarında da aynı mevzuda 5 hadis vardır.

Hz. Ali, Allah ve Resulü indinde diğer insanların en sevileni ve en hayırlısıydı. Enes b. Malik şöyle rivayet eder: Her gün, ensardan birinin büyük çocuğu Resululah'a (s.a.a) hizmet ederdi. Benim sıramın olduğu bir gün Ümmü Eymen kızarmış bir tavuk getirerek "Ya Resulullah, bu tavuğu kendim aldım, kendim pişirdim, sizin için..." dedi, bunun üzerine Resulullah (s.a.a) elini kaldırıp "Ya Rabbi" buyurdu, "Bu yemeği benimle birlikte yemesi için kullarının en sevgili olanını bana gönder!" Duanın hemen ardından kapı çalındı, Hazret "Enes, git kapıyı aç!" buyurdular. Ben "Keşke gelen ensardan biri olsa..."diye geçirdim içimden. Kapıyı açtım, gelen Ali'ydi, "Peygamberin önemli bir işi var." diyerek onu geri gönderdim, Peygamberin bu duası ve Ali'nin gelişi 3 kez tekrarlandı, üçüncü defasında Resulullah (s.a.a) "Ey Enes!" buyurdu, "Git ve onu içeri al! Sen, kavmini seven ilk insan değilsin. Onun senin kavminden ensardan olmadığı üzere biliyorum, mahcubiyetle gidip Ali'yi getirdim, oturup birlikte yemek yediler."5

-

1 - Ehl-i Sünnet'in temel kaynak eserlerinden olan Fahr-i Râzi'nin Tefsir-i Kebir'i c:27 s:166 Mısır basımında konuyla ilgili daha birçok belge aktarılmıştır. Ayrıca Katade, Taberi ve Müstedrek-i Sahiheyn'de de yüzleri bulan belge kaydedilmiştir.
2 - Usd'ül Gabe c:4 , s:23.
3 - Kenz'ul Ummal, Siyuti'nin Cem'ul Cevâmi'si 6/156.
4- Hilyet-ul Ulyâ 1/63. Bu husustaki hadisler pek çoktur. Kısa bir inceleme sonrası sadece Ehl-i sünnet kaynaklarında hz. Ali'yi sevmenin faziletleri hakkında 90'dan fazla hadis buldum. Şia kaynaklarından Meclisi'nin Bihar'ında 123 rivayet vardır ki yeni baskının "Emir'ul müminini sevmek ve ona buğzetmek" başlığı altında kayıtlıdır.
5 - Müstedrek-i Sahiheyn c:3 s:131. Bu olay Ehl-i sünnetin diğer sahih kaynaklarında 18'den fazla yerde ve değişik şahıslarca rivayet edilmiştir.

İran Genelkurmay Başkanı, BMGK tarafından Suriye’de ilan edilen 30 günlük ateşkes hakkında bu; teröristleri korumak isteyenlerin isteğiydi açıklamasında bulundu.

İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri, basın mensuplarının BMGK tarafından Suriye’de ilan edilen 30 günlük ateşkes hakkındaki sorularına cevaben; bu defa da geçmişte olduğu gibi Suriye’nin istikrarını ve huzurunu istemeyenler, Suriye ordusu ve devletinin Şam’ın etrafını teröristlerden temizlemek istediğini gördüğü bir zamanda, teröristleri desteklemek ve korumak için ateşkes yapmak istediklerini söylediler.

Bakıri; Suriye ordusu, teröristleri kendi toprağından çıkarmak istiyor. Şimdiye kadar Şam’a 1200 roket saldırısı düzenlenmiştir ve bu Suriye halkının güvenlik ve huzurunu bozmak için yapılıyor. Suriye ordusu güvenliği sağlamak için teröristleri temizlemede kararlıdır.

İran Genelkurmaya Başkanı, ilan edilen ateşkes konusunda; batı cephesi ve teröristlerin destekçilerinin ısrarıyla bu ateşkes ilan edilmiştir. Suriye ve Suriye’nin dostları olan İran ve Rusya’nın işbirliği ile bu kararnamede karşı tarafın istekleri azaltılmıştır ama Cephetül Nusra (El-Nusra) gibi herkesin bildiği terörist gruplarla savaş devam edecektir. Şimdilik bazı bölgelerde oranın halkının güvenliği için ateşkesi koruyoruz ama bu teröristlerin hayatlarını kurtaracakları anlamına gelmez. Gelecek birkaç ay içinde Suriye topraklarının tamamı teröristlerden temizlenecektir.

Bakıri; Biz ve Suriye ateşkes kararına sadık kalacağız ama Şam’ın çevresinde teröristlerin elinde olan bölgeler bu ateşkes kapsamında değil ve o bölgelerin temizlenmesi devam edecektir.

Pazar, 18 Şubat 2018 13:34

“ABD, YPG'yi yarı yolda bırakacak”

ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın Türkiye temaslarının ardından Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'tan Suriyeli Kürtlere uyarı geldi...
 
 ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın Türkiye temaslarının ardından Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'tan YPG'ye uyarı geldi. Nasrallah’tan, “ABD sizi maşa olarak kullanıyor, yarı yolda bırakacak” dedi.

Washington'ın YPG'yi meşru Suriye hükümetine karşı savaşta maşa olarak kullandığını dile getiren Nasrallah, ABD yönetiminin en uygun zamanda müttefiklerini yarı yolda bırakacağını söyledi.

“GÜÇLÜYÜZ, ONA GÖRE PAZARLIK EDECEĞİZ”

Lübnan'ın kendi karasularında petrol-gaz arama girişimlerini İsrail'in hak iddiasıyla engelleme girişimleri karşısında "bunun tüm Lübnan'ın mücadelesi olduğunu" belirten Hizbullah lideri, Lübnan hükümeti yetkililerini bu konuda İsrail'e karşı sağlam ve güçlü pozisyon almaya çağırdı.

Tillerson'la görüşen Lübnan Meclis Başkanı Nebir Berri'nin İsrail-Lübnan sınır anlaşmazlığını çözmeye yönelik Amerikan girişimiyle hemfikir olmadıklarını açıklaması sonrası Nasrallah da ''Güçlüyüz ve bu doğrultuda müzakere etmeliyiz'' dedi.

 

“PETROL MÜCADELESİNDE TEK KART DİRENİŞ”

Washington'ın eğer Hizbullah'ın İsrail'den uzak durmasını istiyorsa Beyrut'un taleplerine kulak vermesi çağrısı yapan Nasrallah ''Petrol ve gaz mücadelesinde Lübnanlıların elindeki tek kart direniştir (Hizbullah)''diye konuştu.

“SURİYE'NİN BÜYÜK ASKERİ BAŞARISI”

Hafta sonundaki İsrail-İran-Suriye düellosu için ''İsrail uçağının düşürülmesi kararının İran'la, Rusya'yla bir ilgisi yok. Bu karar sadece Suriye'nin ve bizzat Devlet Başkanı Beşar Esad'ın kararıydı. Bu kadar net'' diyen Nasrallah ''İsrail uçağı, Suriye ordusundaki kahraman askerler ve subaylar tarafından düşürüldü. Bu büyük bir askeri başarı'' vurgusu yaptı.

Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Hindistan Başbakanı Narendra Mudi’nin resmi daveti üzerine üst düzey siyasi ve iktisadi bir heyet başkanlığında Haydarabad’a gitti.

Cumhurbaşkanı Ruhani’yi resmi karşılama töreni ise Cumartesi günü başkent Yeni Delhi’de düzenlendi ve ardından iki ülkenin üst düzey heyetlerinin müzakereleri tamamlandıktan sonra İran ve Hindistan’ın üst düzey yetkililerinin huzurunda bir kaç işbirliği belgesi imzalandı.

Cumhurbaşkanı Ruhani’nin Hindistan’a yaptığı üç günlük resmi ziyareti sırasında iki ülkenin üst düzey yetkilileri toplam 15 ticari ve iktisadi belge imzaladı.

Hindistan Başbakanı Mudi:Ruhani ile çok verimli görüşmelerimiz oldu
 Hindistan Başbakanı Narendra Mudi twiter hesabında İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile çok verimli görüşmeleri olduğunu belirtti.

Başbakan Mudi, Ruhani ile iki ülke arasındaki işbirliğini derinleştirme yollarını detaylı bir şekilde görüştüklerini ifade etti.

Mudi ayrıca İran ve Hindistan arasında iki milletin yararına olacak önemli anlaşmaların da imzalandığını vurguladı.

İslam İnkılabı Rehberi, İran İslam Cumhuriyetinin, düşmanların tüm askeri ve kültürel komplolarına ve yaptırımına rağmen modern cahiliye karşısında durmasının, halkın iman ve fedakarlığından kaynaklandığını bildirdi.

   İmam Hamanei'nin 5 Şubat 2018 tarihinde "Sistan ve Belucistan Şehitleri Kongresi"nin yetkilileriyle yaptığı görüşmedeki konuşma metni, bugün sabah saatlerinde bu toplantının düzenlendiği Zahidan kentinde yayınlandı.

İnkılap Rehberi’nin beyanatındaki bazı satırbaşları şu şekilde:

   Farklı eyaletlerde şehitlerin azametli ve görkemli bir şekilde anılarak takdir edilmesinin gerekli ve yararlı bir iş olduğunu bildiren İslam İnkılabı Rehberi özellikle Sistan ve Beluçistan eyaletinin farklı kesimlerinin bir araya gelerek bu mazlum bölgenin sahip olduğu şehitlerini takdir etmesinin ise çok yerinde ve olumlu bir girişim olduğunu bildirdi.

   Gacar ve Pehlevi yönetimi döneminde, önemli yeteneklerin bulunmasına rağmen Sistan ve Beluçistan halkına ilgisiz kalındığını ve bunun da bölge yeteneklerinin kendini gösterememesine sebep olduğunu belirten İmam Hamanei, Sistan ve Beluçistan eyaletinin de Kürdistan ve Gülistan eyaletleri gibi Şii ve Sünni Müslümanlarının birlik, kardeşlik ve dayanışmaları yönünde bir simge durumunda olduğunu, kültürel ve sanatsal çalışmalarla bu gerçeklerin tüm topluma yansıtılması ve gösterilmesi gerektiğini bildirdi.

    İslam İnkılabı Rehberi, sarsılmaz İman'ın tam tecellisinin iman, direniş, şehitler ve fedakarlık ruhunda saklı bulunduğunu hatırlatarak, İslam nizamının şehitlerin taazim ve tekrimine ihtiyacı olduğunu söyledi.

Pazartesi, 12 Şubat 2018 03:02

İslam inkilabına karșı vazifemiz

Allah'ın adıyla..
Bilindiği üzere, İslam dini ve İslam’dan önceki dinlerin ve Peygamberlerin(sa) gönderiliş sebebi, insanlara hidayet yolunu göstermek, güzel ahlakı tamamlamak, adalet hükümetini kurarak insanlar arasında, hatta tüm varlıklar arasında adaleti sağlamaktı, diyebiliriz kısaca.


Yani halk için, adaletli bir yӧnetim şekli getirerek İslam hükümetini kurmak ve bunu kıyamet gününe kadar gelecek olan tüm kavimler için evrenselleştirmek, insanlara İslam adaletiyle yol gӧsterip, refah ve huzur içerisinde dünya ve ahiret saadetine kavuşturmak için rehberlik etmektir.
Zira Kur’an-ı Kerim’de şӧyle buyurulur:
- ..Şüphe yok ki biz, Tevrat'ı indirdik, onda doğru yola sevk ediş ve nûr var. Allah’a teslîm olan peygamberlerle hükümleri bilenler ve Allah kitabını korumaya memûr olan bilginler, Yahûdilere, hep ona göre hüküm verirlerdi…. (Ahzap 44)
Ve yine, ….Onların izinden de, ellerinde bulunan Tevrât'ı gerçeklemek üzere Meryemoğlu İsa'yı gönderdik ve ona, içinde doğru yola sevk eden hükümler ve nûr bulunan ve ellerindeki Tevrât'ı gerçekleyen, çekinenleri doğru yola sevk eden sakınanlara öğüt olan İncil'i verdik. (Ahzap 46)
- …Ve sana da, önceki kitabı gerçekleyen ve ona, emin bir tanık olan kitabı, gerçek olarak indirdik. Artık aralarında, Allah'ın indirdiğine göre hüküm ver ve sana gelen gerçekten dönüp onların isteklerine uyma. Sizden her birinize bir şeriat, bir yol tâyin ettik …… (Ahzap 48)
Yukarıdaki ayetlerdende anlaşılacağı üzere Hz. Peygamber(saa) efendimizin dӧneminde bildiğimiz gibi İslam hükümeti mevcuttu ve İslam’ın nüfuz ettiği yerlerde İslami yӧnetim vardı, tüm kanun, kural ve hükümler İslam’ın kurallarına gӧre düzenlenirdi.
Yani şimdiki mevcut kokuşmuş yӧnetim şekilleriyle hükmedilmezdi. Bilakis Allah ın indirdikleriyle hükmedilirdi. Yani asr-ı saadetteki hükümetin Anayasası Kur’an-ı Kerimdi.
Zira Kur’an-ı Kerim şӧyle buyuruyor:
.Allah'ın indirdiği hükme uygun olarak hüküm vermezlerse onlardır kâfirlerin ta kendileri. (Ahzap 44)
…Allah'ın indirdiği hükme göre hüküm vermezlerse onlardır zâlimlerin ta kendileri. (Ahzap 45)
….Ve kimler Allah'ın indirdiği hükme göre hüküm vermezlerse onlardır Allah’ın buyruğundan çıkanların ta kendileri. (Ahzap 47)
Yani din siyasetin ӧzüydü, Hz. Peygamber saa) bizzat kendisi gerektiğinde devlet başkanı, gerektiğinde ordu komutanı veya insanlar arasında ki anlaşmazlıklarda aralarında hüküm veren bir hakimdi.
Yani dinin devlet işlerinden ayrılması diye birşey sӧzkonusu değildi.(!) Ama malesef sonraları, dinin sağlam duruşundan, nemalanamayan, dinin adil yӧnetim şeklinden hoşlanmayan, dünyevi saltanatlarına ters düşen topluluklar ve güçler Hz. Peygamber (sav) efendimizden sonra hilafeti saltanata dӧnüştürdüler.
Bu bağlamda șunu sormak lazım ki :
-Müslüman ümmetine, Peygamberimiz (saa) in hükümetini korumak, gӧzetmek, kabullenmek müslümanlara farz mıydı, değil miydi?
Bu soruya her imanlı müslümanın vereceği cevap “evet, tabiki farzdır”, şeklinde olmalıdır.
Dedik ki, İslam’ın evrensel adalet hükümeti, dünya var oldukça devam etmeli ve birileri, Hz. Peygamber(saa) efendimizin bayrağını kıyamet gününe kadar layıkıyla taşımalıydı ama maalesef bu bayrağı zorbalıkla ehlinden alıp gasp ettiler ve hilafeti saltanata dӧnüştürdüler buna tarih şahittir.
Ӧyleyse Hz. Peygamber (saa) efendimizin getirdiği bu güzel din, evrensel olduğuna ve ahiret gününe kadar devam edeceğine gӧre, müslümanlar içerisinde bir takım gruplar, kavimler ya da topluluklar, bu İslam dininin kurallarını ӧlçü edinip, yӧnettikleri topluluklar üzerinde etkin kılmalılar. İyi yada kӧtü, bir eksik bir fazla,.. Kur’an-ı Kerim’in indirdikleriyle hükmetmeliler.
Bӧyle bir yӧnetim, acaba günümüzde dünya devletleri arasında var mıdır? Varsa hangi devlet ya da devletler temsil ediyor olabilir? Artısı eksisiyle (!)

Ve bu devlet, hükümet hangisi ise onu da aynı Peygamber (saa) efendimizin hükümeti gibi korumak, kollamak yardım edip daha da sağlamlaştırmak ve evrensel adalet devletinin kurulmasında rol almak gerekmez mi ?
İslami hükümetlerin gӧrevlerinden bir kaçını şu şekilde sayabiliriz.
-Hükümetler maddi, manevi, ahlaki ve sosyal adalet vs gibi konularda halka hizmet etmek zorundadırlar.
-Halkın arasında din, dil, ırk, mezhep ayrımı yapmadan inanç ve düşünce ӧzgürlüklerine saygı duymak, ( İslami değerlerden ӧdün vermemek şartı ile) bunu halka sağlamak, halkın dini farizelerini yerine getirmesinde kolaylık sağlamalıdır.
-Basında yayında iyilikleri emredip, kӧtülüklerdende men etmek, yani bir insanın kӧtü işler yapabilmelerine imkan tanımamak, en azından zorlaștırmak, ӧrneğin insanların her sokak başında içki içebilecekleri yerlere veya kumar oynayabilecekleri alanlara müsade etmeyerek insanları kӧtülüklerden korumak.
-Ya da toplumda sosyal yardımlaşma konusunda insanları motive edecek programlar, aktiviteler yapmak, İslam’ın insanlara kadın olsun, erkek olsun ne denli değer verdiğini, insanın İslam ile değer bulduğunu, İslami emir ve yasakları bütün ayrıntı ve felsefeleriyle anlatan, proğramlar hazırlayarak sosyal medya gibi iletișim araçlarını halka hizmet için kullanmak,
-İslam dininin tüm usul ve fur-uˈlarının yaşanmasına imkan sağlamak, mesela bir çok ülkede fur-u dinden olan Tevella ve Teberra hükmüne amel edilemiyor, İslam düşmanlarına karşı protesto yürüyüşü düzenlenemiyor, zalimlerin mazlumlara yaptıklarını haykıramıyorsun, ӧrneğin cuma hutbelerinin ikinci hutbesi siyasi konuşma olması gerekirken, dünyada gelişen aktuel olayları paylaşması gereken cuma imamları, bir çok İslam ülkesinde yasak olduğundan korku ve endişelerinden dolayı bu hükmü yerine getiremiyorlar.
Bu ve benzeri olaylara baktığımızda birçok şeylerin bir çok İslami ülkede olmadığını gӧrebiliriz. Eğer bir ülkede hele hükümet bazında Allah düşmanlarına karşı, haykırmak, cuma hutbelerinde siyasi hutbeler ve Allah düşmanlarının aleyhinde konuşmak yasaksa, bӧyle ülkeleri İslami hükümetler olarak nitelendirmek kesinlikle yanlıştır, zira dinin temelinde, sosyal adalet, eșit gelir dağılımı, Allah için sevmek ve Allah için buğzetmek, “Tevelli ve Tebarri” temel inanç sistemini hükümetlerin sistemine, merkezine yerleştirmeden İslami hükümetler olamazlar.
Fakat bu temel inancı, sistemine yerleştiren, hükümet bazında her platformda mazlumların hakkını savunan, zalimlerin tüm fitne ve oyunlarını yüzlerine karşı korkmadan, çekinmeden, cesaretle dünya kamuoyuna açıklayan ve tüm oyunlarını bozan, Muhammedi (saa) İslam’a en yakın yӧnetim şekli olan İran İslam inkilabını korumak, kollamak tüm müslümanlara farz değil midir?

Şu anda Ortadoğu başta olmak üzere bütün dünya siyasetine yӧn veren, bütün dünya ülkelerine karşı müslümanıyla, Hıristiyanıyla, Yahudisiyle bütün emperyal ve siyonist güçlere karşı tek başına mücadele veren, mazlumların hakkını savunmaya çalıșan ve adalet devletinin kurulmasına zemin hazırlamaya çalıșan bu inkilabı korumak kollamak müminlerin vazifesi değil midir?
Vazifemizi bilme ümidi ile … !!
Mehmet Yüksek

Washington'un bölgede attığı her adımda yenilgiye uğratıldığını kaydeden Muttaki, Amerika'nın artık elindekilerle yetinmeyi bilmesi gerektiğini belirtti.


 Eski İran Dışişleri Bakanı Manuçehir Muttaki, "Ortadoğu'yu rehin almaya gelen Amerika'nın kendisinin rehin alındığını" söyledi. Ulusal Kanal'a özel açıklamalar yapan Muttaki, bölge ülkelerinin birlikteliğinin de tüm sorunları çözeceğini vurguladı 

Amerika'nın bölgede rehin alındığı tespitini yaptı. Bölge ülkelerinin işbirliğinin önemini vurguladı. 

Eski İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Muttaki, Ankara ve Tahran arasındaki ilişkiler ile bölgedeki gelişmelere ilişkin Ulusal Kanal'a özel açıklamalar yaptı. 

Bölgeyi rehin almaya gelen Amerika'nın kendisinin rehin alındığını söyleyen Muttaki, "Amerika Dünyanın kendisinden korkmadığı sonucuna vardı" ifadelerini kullandı. 

Washington'un bölgede attığı her adımda yenilgiye uğratıldığını kaydeden Muttaki, Amerika'nın artık elindekilerle yetinmeyi bilmesi gerektiğini belirtti. 

İran ve Türkiye'nin bölgede çözdüğü krizlere ilişkin örnekler veren Muttaki'ye göre, bölge ülkeleri birlikte tüm sorunları çözer. 

Geçmişte, Türkiye, İran, Irak ve Suriye'nin "Şamgen" adıyla vize serbestisi uygulaması başlattığını hatırlatan Muttaki, benzer işbirliklerinin yine olabileceğini kaydetti. 

Muttaki, bakanlıktan sonra Uluslararası İslami Takribi Mezahib yani Mezheplerin Yakınlaşması Kurumu Başkan Yardımcılığı görevine başladı. İranlı eski bakan, yeni görevi gereği Türk Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ile görüşme yaptığını da açıkladı. 

 İran Devlet Radyo Televizyon Kurumu İDRTK Başkan Yardımcısı Rıza Alidadi, Farsça yayın yapan tam 260 kadar kanalın İran aleyhinde propaganda yaptığını açıkladı.

Alidadi, söz konusu 260 kanal özellikle İran’da son günlerde yaşanan huzursuzluklarda geniş çapta nizam karşıtı propaganda yürüttüklerini ifade etti.

Alidadi, geçen sene İran karşıtı yayın yapan kanal sayısı 150 iken, bu sayı bu yıl tam 260’a yükseldiğini vurguladı.