
کارگر
Ruhani, Erdoğan ile telefonda görüştü
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile telefonda görüştüğü belirtildi.
Ruhani, bu telefon görüşmesinde, “Türkiye halkı meydana gelen darbe girişiminde büyük bir siyasi anlayışa sahip olduğunu ve zorbacılığın bir sonuca ulaşmayacağını gösterdi. Türkiye’de güven ve istikrarın yeniden sağlanması için mutluyuz. Sizin iyi liderliğiniz ve halkınızın direnişi sayesinde dost ülke Türkiye’de istikrarın yeniden sağlanmasına tanık olduk” dedi.
“Türkiye’nin güven ve istikrarı bölge için çok önemlidir” diyen Ruhani, “Kuşkusuz bazı büyük güçler ile terör örgütleri, İslam ülkelerinde güven ve istikrarın sağlanmasını istemiyorlar. Türkiye’deki darbe girişimi dost ve düşmanları tanımak için en iyi fırsattı” ifadelerinde bulundu.
Ülkesindeki son gelişmeleri değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu görüşmede, İranlı mevkidaşının düzenlediği telefon görüşmesinden dolayı teşekkürlerini iletti.
Türkiye’deki Darbeye En Başından Karşı Çıktık
İran İslam Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Abdurrıza Rehmanifezli, ülke il emniyet müdürleri toplantısında yaptığı açıklamalarda; Türkiye’de olan askeri darbe girişimine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Rehmanifezli, Türkiye’nin son olayları bu ülkenin iç siyasetinde ve iç bürokrasi kuruluşunda istikrarsızlıkların mevcut olduğunu göstermektedir. Türkiye Devleti son yılarda büyük iddialarda bulunmuştu ama Irak, Suriye ve Yemen gelişmelerine girdiğinden sonra iç istikrarsızlıkla karşı karşıya kaldı.
Rehmanifezli, biz bölge ülkelerinin hiç birisinde; şiddete, zorbalığa ve gayri meşru müdahalelere razı olmayız ve bu ilkeye dayanarak, Türkiye’de olan darbe girişiminde ilk aşamadan tepki göstererek kabul etmediğimizi söyledik.
İran İçişleri Bakanı Amerika’nın bölgede istikrasızlık oluşturmayı isteme politikasına değinerek; Amerika’nın bizimle düşmanlığı bitmemiştir ve biz ona karşı sağduyuda bulunamayız. Bu durumdan dolayı biz savunma ve askeri çalışmalarımızda duyarsız olamayız.
15 Temmuz’un Perde Arkası! Nasıl Başladı, Neler Yaşadı
15 Temmuz, Türkiye’nin en uzun gecesinin bütün ayrıntıları! Yaşanan darbe girişiminin ardında Hava Kuvvetleri eski komutanı Orgeneral Akın Öztürk ile damadı Yarbay Hakan Karakuş çıktı. İşte yaşananlar…
Orgeneral Akın Öztürk, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na Balyoz operasyonu sonrasında birçok komutanın tutuklanmasının ardından 2013 yılında getirildi. İki yıl komutanlık yaptıktan sonra Ağustos 2015’e görevi Orgeneral Abidin Ünal’a devretti. Orgeneral Öztürk, kalan bir yıllık görev süresini Yüksek Askeri Şura üyesi olarak devam ettirip önümüzdeki 30 Ağustos’ta emekli edilecekti.
GENELKURMAY BİR YIL ÖNCE UYARILDI
Geçen yıl Fettullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile bağlantıları olduğu iddia edilen Akın Öztürk’ün ‘darbe yapabilecek potansiyele sahip olduğu’ geçen yıl bir grup subay tarafından Genelkurmay Başkanlığı’na bildirildiği öğrenildi.
DARBE OLSAYDI AKIN ÖZTÜRK GENELKURMAY BAŞKANI OLACAKTI
Türk Silahlı Kuvvetleri, devletten temizlenmeye başlanan FETÖ bağlantılarına sahip general ve amirallerin önümüzdeki günlerde yapılacak olan Yüksek Askeri Şura’da emekli edileceklerinin belli olması üzerine Orgeneral Öztürk’ün Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanlığı (EDOK) Muhabere ve Destek Eğitim Komutanı Korgeneral Metin İyidil ile birlikte düğmeye bastığı ortaya atılan iddialar arasında. Eğer darbe başarılı olsaydı, Akın Öztürk Genelkurmay Başkanı olacaktı.
DARBE GECESİ DÜĞÜN VARDI! TEK KATILMAYAN ÖZTÜRK’TÜ
Dün gece, Eskişehir’de bulunan ve Hava Kuvvetleri’nin tüm vurucu güçlerinin komutanı olan Muharip Hava Kuvveti ve Hava Füze Savunma Komutanı Korgeneral İlhan Şanver’in kızının İstanbul’da düğünü vardı. Moda Deniz Kulübü’ndeki düğüne tüm Hava Kuvvetleri üst düzey komuta kademesi davetliydi. Başta Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal olmak üzere tüm havacı generaller ve üst düzey komutanlar İstanbul’a gelmişti. Düğüne katılmayan tek komutan ise Orgeneral Akın Öztürk’tü.
ANKARA’DA DÜĞMEYE ÖZTÜRK BASTI
Orgeneral Akın Öztürk, dün gece 22.00’de Ankara Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanlığı’ndan F-16’ların kaldırılması ile operasyon için düğmeye bastı. Bu operasyon, Öztürk’ün damadı Hava Pilot Kurmay Yarbay Hakan Karakuş’un komutanı olduğu Akıncı Üssü’ndeki 141. Filo’da başladı. Yarbay Karakuş, iki yıl önce Ankara’da Kuveytli diplomatlarla kavga etmiş ve çıkan arbedede darp edilerek ismi gündeme gelmişti.
ERKEN PAYDOS
Hava Kuvvetleri’nin karargah filosu olarak bilinen 141. Filo’nun personeli dün öğleden sonra ‘Bugün filo komutanının emriyle erken paydos edilecek’ denilerek lojmana gönderilmişti.
TANKER UÇAKLAR GÖNDERİLDİ
F-16’ların uzun süre havada kalabilmesi için İncirlik Hava Üssü’nden KC135R tipi iki tanker uçak görevlendirildi. Bu uçaklar önce Ankara’da sonra da İstanbul’da görev yaparak F-16’ların saatlerce havada kalmasını sağladı.
MODA’YA HELİKOPTER İNDİ KOMUTANLAR ALINDI
Korgeneral İlhan Şanver’in kızının Moda’daki düğününe Ankar’da F-16’lar uçarken bir Sikorsky S-70 tipi helikopter indi. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal başta olmak üzere tüm komuta heyeti helikoptere alınarak bilinmeyen bir yere götürüldü. Hava Kuvvetleri üst düzey ekibin darbeciler tarafından kaçırılması, üs ve filoların hızlı reaksiyon vermesini önledi.
KARA HAVACILIK’TAN DESTEK
Darbe girişimine Hava Kuvvetleri’nden Ankara Akıncı 4. Ana Jet Üssü ile İncirlik Adana’daki 10. Tanker Üs Komutanlığı’nın yanı sıra Ankara Güvercinlik’teki Kara Havacılık ve Jandarma Havacılık birliklerinden bazı desteklerin verildiği de ifade edildi. Kalkan Sikorsky S-70’lerin yanı sıra Ankara’da AH-1 Cobra helikopterlerinin uçtuğu, farklı bölgelerde ateş açtığı belirlendi.
F16’LAR VURULDU
Bu gelişmeler üzerine Hava Kuvvetleri, her an kalkışa hazır tüm üslerdeki F-16 uçaklarını havalandırarak İstanbul ve Ankara’da uçan darbeci güçlerin kontrolündeki F-16’ların peşine düştü. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından darbecilerin kontrolündeki F-16’lara ‘vur emri’ verildi. Bir S-70 helikopteri ise Hava Kuvvetleri’ne ait bir F-16 tarafından vuruldu.
TC-ATA UÇAĞI İNERKEN ÜZERİNDEN F-16’LAR GEÇTİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dalaman’dan TC-ATA tescilli VIP uçağına binerek, İstanbul Atatürk Havalimanı’na hareket etti. Bir saate yakın Biga semalarında bekleme yapan uçağa, F-16’lar eşlik etti. Ancak uçağın İstanbul Atatürk Havalimanı’na 03.18’de inmesinden sonra darbeci F-16’lar Bandırma’dan kalkan F-16’lar tarafından kovalandı.
HANGARLARIN CAMLARI KIRILDI
TC-ATA uçağı indikten sonra Florya tarafındaki Genel Havacılık apronuna geçti. Bu sırada iki F-16 uçağının Atatürk Havalimanı üzerinden ses hızını aşarak çok alçaktan uçtu. Bazı hangarların camları kırıldı. Bu sırada uçakların İstanbul hava sahasında KC135R tanker uçaklarından yakıt ikmali yaptığı belirlendi.
RUS UÇAĞININ DÜŞÜRÜLMESİ BU ÇETENİN İŞİ Mİ?
Darbe girişimlerinin ardından akla gelen sorulardan biri de 24 Kasım 2015’te sınır ihlali nedeniyle düşürülen Rus uçağının arkasında darbeci yapının olduğuydu.
Uçuşun ardından komuta kademesinin yanı sıra darbeci pilotların kullandığı F-16 ve tanker uçak pilotları, destek veren yer ekipleri tutuklandı.
cnn
Zarif Türk halkını takdir etti
İran İslam Cumhuriyeti Dışişeri Bakanı, demokrasiyi ve seçilmiş hükümeti koruyan Türk halkının tepkisini cesurca bir davranış olarak değerlendirdi.
Twitter hesabında Türkiye'deki darbe girişimini değerlendiren İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, Ankara'nın stratejik bölgeleri ve mekanlarını darbecilerin elinden kurtarmak için gece boyunca mücadele eden Türk halkının tepkisini cesurca bir davranış olarak değerlendirerek takdirlerini dile getirdi.
Zarif, demokrasi ve seçilmiş hükümeti savunmak amacıyla cesurca mücadele eden Türk halkının bu tepkisi, bölgede darbelerin yeri olmadığını ve yenilgiye gebe olduğunu belirtti.
İran İstihbarat Bakanı'nın Darbe değerlendirmesi
ürkiye'deki darbe girişimine tepki gösteren İran İslam Cumhuriyeti İstihbarat Bakanı, İran askeri, güvenlik ve istihbarat birimlerinin Türkiye ile olan sınırların boyunca hazır durumda olduklarını bildirdi. Mehr haber ajansının bildirdiğine göre, İran İslam Cumhuriyeti İstihbarat Bakanı Seyyid Mahumud Alevi, Türkiye'deki darbe girişimine tepki olarak yaptığı değerlendirmede, İran askeri, güvenlik ve istihbarat birimlerinin Türkiye ile olan sınırların boyunca hazır durumda olduklarını ve güvenliğin tam olarak sağlandığını bildirdi.
İran İstihbarat Bakanı, Türkiye'de güvenliğin ve istikraraın sağlanmasını diledi.
Ruhani: Kimileri tankla halkın seçtiğini devirebileceğini sanıyor
Cumhurbaşkanı Ruhani, “Kimileri tank ve topla halkın seçtiğini devirebileceğini sanıyor. Darbe dönemi ve tank ile topun cirit attığı günler bitmiştir” dedi.
29. eyalet gezileri kapsamında İran’ın batısında yer alan Kirmanşah’a giden Cumhurbaşkanı Ruhani, yetkililer ve Kirmanşahlılar tarafından karşılandı.
Bölgedeki ülkelerde bazı kesimlerin darbe ile işi yürütebileceğini söyleyen Ruhani, “Kimileri tank ve topla halkın seçtiği hükümetleri devirebileceğini sanıyor. Darbe dönemi ve tank ile topun cirit attığı sahneler bitmiştir” diye belirtti.
Bugün Türkiye, Suriye, Bahreyn, Irak ve Yemen gibi ülkelerde sadece seçim sandığının çözüm yolu olduğunu kaydeden Ruhani, bölgede bazı çocuk katili ülkelerin de bulunduğuna dikkat çekti.
İran’ın bölgede işgalcilerin önüne almakta ön cehpede olduğunu bildiren Ruhani, “Bölgemizde sorunlarımıza baktığımızda, bu sorunların birlik, direniş, Vilayet-i Fakih ve İslam birliği bayrağı altında birleşmekten geçtiğini görürüz” diye konuştu.
İran halkının düşmanı bu topraklardan kovduğunu ve bugün de nükleer anlaşma vasıtasıyla Siyonistler, süper güçler, işgalciler ve Amerika’nın egemenliğini yıktığını belirten Ruhani, İran’da kimsenin yaptırımların önünün kesildiği için üzülmediğini vurguladı.
İran’ın 2 milyar 700 milyon dolarlık değerindeli varlığını bu paraya el koyanların boğazından çıkartıp geri alacağının altını çizen Cumhurbaşkanı, Yargı Erki’ne bir an önce bu konuda harekete geçmesi için çağrıda bulundu.
Son günlerde İran'daki iç politikanın ana gündemlerinden biri olan astronomik maaşlar konusuna da değinen Cumhurbaşkanı Ruahani, “Sadece birkaç yüz müdür astronomik maaş alıyordu ve diğer müdürlerin karnesi temizdir” diye açıkladı.
Cumhurbaşkanı halka hitap ettiği konuşmanın sonunda hükümetin astronomik maaşlar konusunu halledeceği ve yolsuzlukla sonuna kadar mücadele edeceği vaadinde bulundu.
Vahabilerin tarihi kirlettikleri gün
İslam tarihinin büyük facialarından biri 8 Şevval 1345 (21 Nisan 1925) tarihinde Medine-i Münevvere'de yaşandı.
Vahabî inancına bağlı kral İbn Suud, Cennetü'l-Baki mezarlığı’ndaki bütün türbeleri ve kabirleri, Vehhabî alimlerinin fetvalarına dayanarak tahrip ettirdi.
Suudiler’in tarih mirasına yönelik korkunç yıkımları, Peygamberi ve hatta dinin kendisini dahi ‘put’ ilan etme noktasına varan Vahabi inanışına dayanıyor. Öyle ki 1802'de, Emir Abdülaziz'in oğlu Suud'un kumandasında Kerbela'da Aşura matem merasimine, Müslümanların üzerine saldırdılar. Bir rivayete göre 2000, bir başka anlatıma göre 10 bin Şii bu saldırıda öldü. Hz. Hüseyin'in (a.s) türbesi yağma oldu. Kerbela yandı, yıkıldı, tarihte bir kere daha mateme büründü.
Vahabiler durmadı, Mekke ve Medine'yi ele geçirip Hz. Muhammed’in ailesinin ve İslam büyüklerinin mezarlarını tahrip ettiler. Tüm bunlar üzerine Osmanlı Padişahı İkinci Mahmud döneminde duruma müdahale edildi. Padişah tarafından sapkın ilan edilen bu teröristler ve liderleri İstanbul’a getirilerek asıldı. Vahabi fırkası, 1744 yılında Arabistan çöllerine hakimiyet kurmak isteyen Muhammed Bin Suud liderliğindeki Suudi kabilesi ile onun akıl hocası Muhammed İbn Abdül Vahab arasındaki anlaşmayla yayılmaya başladı.
Kur’an’ın bile ancak kendi yorumlarına göre okunmasına izin veren, ibadet etmeyen vatandaşlarına ölüme varan cezalar uygulayan, kadınların sosyal hayatta hiçbir varlık göstermesine izin vermeyen, kendileriyle aynı inancı paylaşmayan Müslümanlar’ı bile ‘kafir’ ilan eden Vahabi mezhebi, sırtını milyarlarca dolar değerindeki petrol rezervlerine dayıyor. 2000 yılında Afganistan’daki binlerce yıllık Budist heykellerini yıkmaları için Taliban’a maddi yardım gönderen Vahabiler ‘İslamcı terör’ yaftası yapıştırılarak bütün Müslümanlar’ı töhmet altında bırakan dalganın da finansörü ve ideoloğu.
İngilizler, kendi emelleri doğrultusunda yönlendirdikleri Muhammed Abdülvehhab ve onun kurduğu Vahabilik mezhebi aracılığı ile toplumda İslam adına mevcut olan motifleri çökertmek ve yerine İslamî olmayan ve İslam’ın özünde bulunmayanları koyma hedeflerini gerçekleştirdiler.
Kabir ve türbe ziyaretlerini şirk kabul eden Vehhabiliği destekleyen Suud Hükümetinin, Ehlibeyt (a.s) İmamlarının, İslam büyüklerinin ve sahabelerin kabirlerini tahrip ederek, belirsizleştirmeleri bu hakikatin açık bir misalidir. Zira Müslümanların mukaddes türbeleri ziyaretten hangi şekilde olursa olsun alıkonulması düşüncesi bizzat Sömürgeler Bakanlığı’nın misyoner-ajanlarına dağıttıkları kitaplarda “Müslümanları güçlendiren faktörleri yok etmek için tavsiyeler” bölümünde yer almaktadır.
İran, IŞİD’e Bağlı 6 Teröristi Tutukladı
İran İstihbarat Bakanı Muhammed Alevi, Kadir Geceleri ve Kudüs Günü’nü sabote etmek isteyen 6 teröristin tutuklandığını bildirdi.
İran İstihbarat Bakanı Muhammed Alevi gerçekleştirdiği basın toplantısında, istihbarat bakanlığının ülkenin ve halkın güvenliğine gelebilecek en ufak bir zarara bile izin vermeyeceğini vurgulayarak, Vahhabi ve tekfirci teröristlerin Tahran’da tutuklanmasının ardından, Kadir Geceleri ve Kudüs Günü’nü sabote etmek isteyen 6 teröristin de ülkenin çeşitli şehirlerinde art arda tespit edilerek tutuklandığını belirtti.
Muhammed Alevi kendisine yöneltilen, Ramazan ayında bir grup teröristin tutuklanması hususunda ve teröristlerle ilgili başka bir sorunun olup olmadığına ilişkin soru üzerine şunları söyledi:
“Ramazan ayında patlama ve güvenliği sarsacak geniş çaplı eylem planı içerisinde olan bu terörist grubun tespit edilmesini nasip ettiği için Allah’a şükürler olsun. Bu durum etkisiz hale getirildi ve ardından da halka duyuruldu.
Biz daha önce, patlayıcı maddelerin elementlerinin temin edildiği ve bu merkezde birleştirildiği yer olan, bombaların yapıldığı evleri tespit ettik ve kaydettik. Aynı zamanda konuyla bağlantısı olan kişileri de belirledik.
Daha önce de terörist gruplar Muharrem, İran İslam İnkılabı Yıldönümü ve Kudüs Günü gibi çeşitli münasebetlerde bir eylemde bulunmak istediler. Hatta normal şartlarda bile metro istasyonları, Cuma Namazı ve üniversiteler gibi toplu alanlara saldırmak istediler. Ama Allah’ın yardımıyla bunların hepsi tespit edilerek istihbarat tarafından gözlemlendi ve etkisiz hale getirildi.
Bu terör örgütü mensuplarına yapılan soruşturmalar sonucu, bu örgüt mensuplarıyla ilişkisi bulunan bazı kişileri de tespit ettik. İran İstihbarat Bakanlığı en kısa ve uygun zamanda onları da tutuklayacak, ülkenin ve halkın güvenliğine en küçük zararın bile gelmesine izin vermeyecektir. Bu kişilerin çoğu genellikle IŞİD terör örgütüne bağlıdır.”
Cumhurbaşkanı Ruhani Karadağ Milli Günü’nü kutladı
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Karadağ Milli Günü dolayısıyla bu ülkenin develti ve halkına yönelik tebrik mesajı yayınladı.
Karadağ Cumhurbaşkanı Filip Vujanoviç’e hitaben tebrik mesajı yayınlayan Cumhurbaşkanı Ruhani, Karadağ Ulusal Günü’nü bu ülkenin halkı ve devletine tebrik ederekü iki ülke arasındaki ilişkilerin her yönden gelişmesimi umduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanı Ruhani’nin tebrik mesajının metni şöyledir:
“Bismillahirrahmanirrahim
Karadağ Cumhurbaşkanı Filip Vujanoviç
Karadağ Ulusal Günü dolayısıyla, zatı alinizi ve Karadağ devleti ve halkını tebrik ediyorum.
İki devletin ortak çabası sonucusnda siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerin günden güne artmasını umuyorum.
Size uzun ömür, halkınıza ise mutluluk diliyorum.
İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
Hasan Ruhani”
Amerika’yla Suriye ve Bölge Meselelerinde Koordinasyon İstemiyoruz
İmam Hamanei muhtelif öğrenci dernekleri ve teşkilatları temsilcilerini kabul ettiği programda iç ve dış siyasete yönelik önemli açıklamalarda bulundu.
İmam Hamanei, İnkılap ve İmam Humeyni’yi desteklediklerini söyleyen ama aynı zamanda 2009 yılı olaylarında duruşunu belli etmeyen kişileri eleştirerek şunları söyledi: “Benim 2009 yılı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonraki olaylardaki duruşum tamamen açıktır, bu konuda duyarlıyım ve o olayın liderlerini ya da o olayları su istimal edenleri ve şimdiye kadar onlardan beri olduklarını açıklamayan kişileri desteklemem.”
İmam Hamanei, muhafazakârlar ve reformcular ya da modern reformcular ve geleneksel muhafazakârlar şeklinde gruplandırmalar asla önemli değil vurgusunda bulunarak, “Önemli olan konu ve içeriktir” dedi.
İmam Hamanei, İslam İnkılabını akılcı bir inkılap olarak nitelendirerek sözlerine şunları ekledi: “Akılcılığa dayalı olarak şunu söylemek gerekir ki ülkenin ilerlemesi için Batılı ülkelere sığınılması gerektiğine inanlar, akıllarını kaybetmiştir. Çünkü akıl, tecrübelerden ders al demektedir.”
İmam Hamanei İran halkının, ‘otoriter ve diktatör Pehlevi hükümetinin dayatılması, milli hükümetin devrilmesi ve korkunç ve baskıcı SAVAK’ın kurması’ gibi Batı’ya dair çok kötü tecrübeleri olduğuna değinerek şunları söyledi: “İslami İnkılabın zaferinden sonra da; ilk yaptırımlardan, casusluklara, ihanetlere, propagandalara, İnkılap karşıtı gruplara desteğe, 8 yıl dayatılan savaşa, Saddam’a tam desteğe ve yolcu uçağının düşürülmesinden Nükleer Anlaşmayı sabote etmeye kadar yaşanan bu olayların hepsi, Batı ve özellikle Amerika tarafından gerçekleştirilmiştir.”
İmam Hamanei, Nükleer Anlaşmada Fransızlar ve Amerikalıların çok kötü tavrına değinerek; “Nükleer Anlaşma olayı, Amerikalıların hükümetinden kongresine kadar aynı şekilde İran halkına düşman olduklarını ispatladı.” dedi.
İmam Hamanei, “Akılcılık, böylesi bir düşmanla, akıl ve tedbirle muamele etmeye ve onun aldatmalarına kanmamaya ve onun şekillendirdiği bir meydana girmemeye hüküm veriyor” ifadesinde bulundu.
İmam Hamanei; Amerika’nın Suriye gibi bölge meselelerini İran ile görüşmeye ve bu konuda koordinasyona hazır oldukları yönündeki açıklamalarına değinerek şunları söyledi: “Biz böyle bir koordinasyon istemiyoruz çünkü onların asıl hedefi İran’ın bölgedeki varlığını kesmektir.”
İmam Hamanei İran İslam Cumhuriyeti’nin Amerika’nın bölgeye müdahale etmesini ve bulunmasını istemediğini belirterek sözlerine şunları ekledi: “İslam İnkılabının bölge meselleri hakkındaki tutumu, akılcılık çerçevesindedir. Ben dini, şer’i ve ahlaki sorumluluklarıma dayalı olarak, hayatta olduğum sürece direneceğim. Halka ve aynı şekilde direnişin neticesine yani zafere inanıyorum. Ülkedeki elit kesim arasında özellikle akademisyenler ve üniversiteliler arasında, direnişin mümin ve inançlı mensupları bulunuyor, bu durum isteksiz kişileri bile cesaretlendiriyor.”
İran’da IŞİD Operasyonu
İran Yargı Sözcüsü Gulam Hüseyin Muhsini, terörist ve tekfirci gruplara bağlı 10 ila 12 kişinin yakalandığını belirterek;“Bu kişilerin dosyaları incelenmektedir” dedi.
Gulam Hüseyin Muhsini gerçekleştirdiği basın toplantısında kendisine yöneltilen, “ülkenin batısındaki şehirlerden birinde IŞİD mensubu kişilerin yakalandığı söyleniyor” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Şu an bazı batı ülkeleri ve bölgedeki Arabistan gibi gerici ülkeler, İran’da huzursuzluk yaratmaya çalışıyorlar ve teröristlerle mücadele ettiklerini söyleyenlerin kendileri terörist üretmekte ve onları donatmaktadır.
Bu ülkeler için İran’ın bölgede ve hatta dünyanın bazı kesimlerinde en güvenilir ülke olması çok ağır bir durum. Bu yüzden huzursuzluk ve güvensizlik yaratmaya çalışıyorlar. Bazı tekfirci grupları İran’da güvensiz bir ortam oluşturmaları için donatıp gönderiyorlar. Neyse ki, Devrim Muhafızları, ordu, polis ve istihbarat birimleri her zaman düşmanın bu komplosunu engellemiştir. Son haftalarda da medyanın haberlerini yayınladığı gibi, bazı sınır şehirlerinde çatışmalar yaşadık.
Bu kişilerin kimlikleri belirlendi ve yakalandılar ve bu çatışmalarda da çok sayıda kişi tutuklandı. Şu an 10 ila 12 kişi tutuklandı ve dosyaları incelenmektedir.”
Robert Fisk IŞİD Kuşatmasına 3 Yıl Direnen Suriyeli Askerleri Yazdı
Gazeteci ve yazar Robert Fisk, 3 yıl boyunca IŞİD kuşatmasına direnen Kuveyres üssüne giden ilk Batılı gazeteci oldu. Fisk, üsse dair izlenimlerini yazdı.
Independent‘ta yer alan yazıda, kuşatma sırasında yaşananlar anlatılıyor. Yazıda Suriyeli General Münzer Zaman’ın tahminine göre kuşatmanın başında üssü savunan asker sayısının 1100 olduğu, sonundaysa geriye yalnızca 300 asker kaldığı söyleniyor.
Fisk’e üssü gezdiren Suriyeli istihbarat subayı Mahir, beş arkadaşının kuşatma sırasında öldüğünü söylerken, bunlardan birinin general olduğunu belirtiyor.
‘DAYANIKLILIK VE CESARET DESTANI’
“Suriye ordusunun bu korkunç savaştan kurtulması durumunda”, Kuveyres kuşatmasının “dayanıklılık ve cesaret destanı” olarak tekrar tekrar anlatılacağını bildiren Fisk buna karşın Suriyeli General Süheyl kuşatmayı kırdığında savaşın bitmediğini, bölgede çatışmaların devam ettiğini aktarıyor.
General Zaman ise Suriye’nin yeniden inşa edileceğini söyleyerek, “teröristler gelmeden öncekinden daha güzel olacak” diyor.
‘STALİNGRAD’DAN SONRAKİ EN BÜYÜK KUŞATMAYDI’
Zaman, Kuveyres’teki IŞİD kuşatması için “tarihte Stalingrad’dan sonraki en büyük kuşatmaydı” derken, Fisk de kuşatmanın “Altıncı Almanya Ordusu’nun Sovyet kentine düzenlediği kuşatmanın bir minyatürü” olabileceğini kabul ederek, “arada açık tarihsel paralellikler var” diyor.
Ancak Fisk, Kuveyres kuşatmasının kırılmasının “Rusya’nın hava desteği olmadan” gerçekleşemeyeceğini öne sürüyor.
‘TÜRKİYE VE SUUDİ ARABİSTAN ABD VE İSRAİL İÇİN ÇALIŞIYOR’
Suriyeli General Zaman, kuşatma sırasında teslim olmaları için her şeyin denendiğini aktarırken, duvarların üzerinden kaçmak isteyen askerlerin araması için telefon numaraları atıldığını söylüyor.
Teslim olmak isteyen askerlere “güvenlik koridorları” teklif edildiğini de belirten Zaman, “ancak askerlerimiz sadıktı” diyor.
Telefonuna Türkiye ve Suudi Arabistan’dan numaraların da yollandığını söyleyen Zaman, “bu numaraları istihbaratımıza verdim” diyerek, Türkiye ve Suudi Arabistan için “bu ülkeler ABD ve İsrail için çalışıyor” diyor.
‘SURİYE’DE TÜM DÜNYANIN İNSANLIĞINI SAVUNUYORUZ’
“Düşmanımız için hiçbir mesajımız yoktu, onlara silahlarımızla yanıt verdik” diyen Zaman, “bu ideolojiye sahip olan insanları değiştiremezsiniz, ancak onları öldürebilirsiniz” diyor.
1982 yılında Hama’da Müslüman Kardeşler tarafından gerçekleştirilen ayaklanmayı hatırlatan Suriyeli general, “Suriye’de tüm dünyanın insanlığını savunuyoruz” diyerek, “eğer Suriye yenilirse, İngiltere bile kaçamaz, Fransa, Türkiye veya Ürdün de öyle” sözleriyle, Suriye ordusunun yenilmesi durumunda İslamcıların diğer ülkelere sıçrayacağına işaret ediyor.