کارگر

کارگر

İslam İnkılabı Rehberi, “Bizim ülkede seçimler, milli diriliş gibidir. Halkımız seçime katılarak düşmana karşı göde gösterisi yapıyor” dedi.

İran’ın İsfahan eyaletine bağlı Necefabad ilçesinde konuşan İslam İnkılabı Rehberi Imam Hamanei, yetkilileri ve halkı düşmanın kutuplaştırma politikasına karşı uyanık olmalarını istedi.

İran’ın onuruyla onur duyan herkesin Cuma günü yapılacak seçimlere katılmasını isteyen Imam Hamanei, “Dünya 26 Şubat’ta İran halkının nasıl seve seve seçim sandıklarına gidip oy kullanacağını görecektir” diye ifade etti.

Seçimin asıl öneminin sadece oy kullanmak olmadığını, ondan daha çok İran halkının düşmana göğüs germesi ve yaptırım ve baskılara boyun eğmediğinin göstergesi olduğunu söyleyen Imam Hamanei, “Milli güç ve iradeyi dünyaya göstermekle kötü niyetlerin karşısına geçilecek” diye konuştu.

Düşmanın geçen 37 yıl boyunca yürüttüğü komplolara değinen Imam Hamanei, “İran’da yapılan seçimlerin yalan olmasını söylemek, halkın seçimlere katılmasını düşürmek ve seçim sonuçlarının önceden belirlendiğini öne sürüp seçimlere katılmamaya tavsiye etmek bu komplolardan birkaçı gibiydi ve Amerika yetkilileri de bazen açıkça bunu dile getiriyordu” diye açıkladı.

Amerika’nın açıkça konuştuğu takdirde ters sonuç alacağını anladığı için bu seçimlerde onların sustuğunu, ancak Amerika kuklalarının yeni yöntem kullandığını kaydeden Imam Hamanei, “İran halkının düşmanları yalan kutuplaştırmalara başvurarak hall arasında ikilem yaratmaya çalışıyor” diye belirtti.

Seçimlerin doğasının ülkede halkın kutuplaşmaması ve düşmanlıkların körüklenmemesi olduğunu dile getiren Imam  Hamanei, “Kutuplaştırmaya çalışan asıl kaynak, yurtdışındadır ancak bazen yurtiçinde de böyle çabalamalara tanık oluyoruz” açıklamasında bulundu.

İran halkının dindar, ilkelere bağlı, aldatılmayan, sulta sistemine karşı direnen, milli bağımsızlığı koruyan, ülke kalkınmasını yürekten isteyen, genç yeteneklerin bilimsel çalışmalarına inanan, halkın dertlerinden anlayan ve sorunlarını gidermeye kararlı bir parlamento istediğinin altını çizen Imam Hamanei, “İran halkı böyle bir meclisin oluşmasından yanadır ve şahıslarla ilgilenmiyor” şeklinde konuştu.

Amerika’nın nükleer anlaşmanın yürürlüğe girdiğinden beri yürüttüğü çalışmalara işaret eden Imam Hamanei, “Amerika nükleer anlaşmadan beri İran ve bölge için planlar yapmış, çünkü onlar bölgede hangi üşkenin Amerika’nın karşısında direndiğini iyi biliyor” açıklamasını yaptı.

Bazı şahısların bilmeden Amerika’nın nüfuz planlarıyla uyum sağladığını bildiren Imam Hamanei, “Geçen yıllarda İslami Şura Meclisi’nin bir açık oturumunda konuşan bir milletvekili, devletimizi yalan söylemekle suçladı veya nükleer müzakereleri yürüten heyetimiz çetin müzakereler yürütürken, bazı milletvekilleri karşı tarafımıza onay verir gibi bir tasarı Meclise sundu. Ancak Sayın Cumhurbaşkanı, bu tasarıyı düşmanın istedikleriyle örtüşdüğü için eleştirdi” diye hitap etti.

Yetkilileri düşmanın ortaya çıkardğı ılımlı ve aşırıcı kelimeleri kullanmamaya davet eden Imam Hamanei, “İslam İnkılabı’nın zafere ulaştığı günden beri bizi istemeyenler bu kelimeleri kullanmaya başladı. Onlara göre İslam İnkılabı ve İmam Humeyni’nin ilkelerine inananlar aşırıcı, yabancılara karşı daha uzlaşıcı olanlar ise ılımlıdır” vurgulamasında bulundu.

Amerika’nın İran’da ılımlı olmadığını itiraf etmesini kaydeden Imam Hamanei, İran halkının ezici çoğunluğunun İslam İnıkabı’nı desteklediğini dile getirdi.

Imam Hamanei’den önce konuşma yapan Necefabad Cuma Namazı Hatibi Hüccetülislam Hasanati, Necefabad halkının İslam İnkılabı ve Kutsal Savunma (İran-Irak Savaşı) döneminde 2500’den fazla şehit verdiğini söyleyerek, halkın sonuna kadar İmam Humeyni ve Ayetullah Hamanei’ye verdiği sözü tutacaklarını belirtti.

Perşembe, 25 Şubat 2016 03:39

Babasının Annesi - Hz. Fatıma (s.a)

      Hz. Fatıma (s.a) "ÜmmüEbiha" (babasının annesi) lakabını alan yüce şahsiyettir. Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehlibeyt imamları o hazrete babasının annesi unvanını, çok kullanmışlardır. Bazıları "babasının annesi" unvanının sebebi hakkında, Fatıma annesinden sonra babasına annelik yapıyor ve babasının işlerini yaptığı için O'na "babasının annesi" denilmiştir diye çok basit ve yüzeysel açıklamalar yapmışlardır. 

 

   Bu unvanın sebebi hakkında şunları söylemek mümkündür:
1-Hz. Peygamber (s.a.a)'in hanımları müminlerin anneleridir. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: "Peygamber, mü'minler için kendi nefislerinden daha evladır ve onun zevceleri de onların anneleridir." (Ahzab, 6) Müminlere anne olma makamı yüce bir makamdır. Hz. Peygamber (s.a.a), şehadetinden sonra bazı zevcelerinin Hz. Fatıma (s.a)'nın karşısına bu makamla çıkacaklarını veya bazı Müslümanların "Müminlere anne olma" makamından dolayı Hz. Peygamber (s.a.a)'in zevcelerini Hz. Fatıma (s.a)'dan üstün göreceklerini bildiğinden dolayı, kızına babasının annesi demiştir. Zira Hz. Peygamber (s.a.a)'in zevcelerinden veya Müslümanlardan "Müminlere anne olma" makamından dolayı Hz. Peygamber (s.a.a)'in zevcelerini Hz. Fatıma (s.a)'dan üstün gördükleri zaman, Fatıma ve velayet dostlarının şu şekilde "onlar müminlerin annesi ise, Hz. Fatıma (s.a)'da müminlerin Peygamberinin annesidir" cevabını vererek hakkı savunmaları için Hz. Fatıma (s.a)'ya "babasının annesi" denilmiş olabilir.  


2-Üm; asıl, kök, temel ve maksat manalarına gelir. Allah-u Teâlâ, Kurân ayetlerini muhkem ve müteşabih diye ikiye ayırmış ve muhkem ayetlere "ümmül kitap" (kitabın anası, temeli) nitelemesini yapmıştır. Kuran'da şöyle buyuruyor: "Ondan bazısı kitabın temeli olan muhkem ayetlerdir, diğerleri de müteşabihlerdir." (Al-i İmran, 7) Müteşabih ayetlerin anlaşılmasının bir yolu, müteşabih ayetleri muhkem ayetlerle tefsir etmektir. Yani müteşabih ayetleri anlamak için muhkem ayetlere götürmek gerekir. Zira muhkem ayetler kitabın anası ve temeli konumundadır. Neden Hz. Fatıma (s.a)' ya "Ümmüebiha" denilmiştir? Yani, Peygamber (s.a.a)'in amel ve sözlerinden anlamadıklarınızı Hz. Fatıma (s.a)'ya götürün ve ondan öğrenin. Zira o, babasının annesidir.


3-Neden "Ümmüebiha"? Çünkü Hz. Fatıma (s.a) babasının aslı, kökü ve maksadıdır. Şöyle ki, Hz. Peygamber (s.a.a)'in tabii ve toprak olan tarafı maddi olan toprak âlemindendir. Yeryüzü ise Hz. Fatıma(s.a)'nın nurundan yaratılmıştır. Bir hadisi şerifte Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "…Allah-u Teâlâ benim nurumdan arşı yaratmıştır. Arşın nuru benim nurumdan. Benim nurum da Allah'ın nurundandır ve ben arştan üstünüm. Allah-u Teâlâ, Ali'nin nurundan melekleri yaratmıştır… Allah-u Teâlâ kızım Fatıma'nın nurundan gökleri ve yerleri yaratmıştır… Hasan'ın nurundan güneş ve ayı yaratmıştır… Hüseyin'in nurundan cennet ve hürileri yaratmıştır…" (Cennet-ül Asime, s.10) Hz. Fatıma (s.a)'nın nurundan yerler yaratıldığına göre ve Hz. Peygamber (s.a.a)' de maddi ve tabii tarafı topraktan yarandığına göre Hz. Fatıma (s.a) babasının tabii tarafının aslı, kökü ve temeli olmuş olur.
Selam ve Dua ile…
Mehdi AKSU


İran’ın yeni Ankara Büyükelçisi, “İran’ın üst düzey yetkilileri beni İran-Türkiye ilişkilerini en üst seviyeye çıkarmam için görevlendirdi” dedi.

İran’ın yeni Ankara Büyükelçisi Muhammed İbrahim Tahiriyan Ferd, Ankara’ya girşi yaptığı zaman Büyükelçilik’te çalışan İranlı diplomatlar, askeri ataşelik görevlileri ve İran’ın Ankara’da bulunan temsilciliklerinin yetkilileri tarafından karşılandı.

Türkiye’nin İran dış politikasındaki konum ve önemine değinen Tahiriyan Ferd, “İran İslam Cumhuriyeti’nin üst düzey yetkilileri benim görevimin başlangıcında, iki ülke ilişkilerinin geliştirilmesi için özel çaba sarfetmemi istemişler” diye ifade etti.

Türkiye’nin İran’ın iyi bir komşusu olduğunu belirten Tahiriyan Ferd, “Yeni dönemde İran İslam Cumhuriyeti’nin bütün siyasi, kültürel ve ekonomik alanlardaki ilke ve politikalarını uygulayarak, iki ülke arasındaki ilişkilerin çok kapsamlı şekilde geliştirilmesini umuyorum” diye konuştu.

Tahiriyan Ferd, bundan önce İran’ın Hırvatistan, Afganistan ve Pakistan’da büyükelçisi olarak görev yapmıştır.

Çarşamba, 24 Şubat 2016 02:43

İlham Aliyev Tahran’da


Cumhurbaşkanı Ruhani, Azerbaycanlı mevkidaşıyla görüşmesinde İran ve Azerbaycan’ın Hazar Denizi’ndeki ortak enerji alanlarını kullanmak için görüşmeler gerçekleştirdiklerini söyledi.

Tahran’a gelen Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Sadabat Sarayı’nda İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile bir araya geldi.

Cumhurbaşkanı Ruhani bu görüşmenin ardından Aliyev’le düzenlediği basın toplantısının başlangıcında, iki ülke cumhurbaşkanlarının geçen 2.5 yılda 5. Kez olarak görüştüğünü belirterek, “Her görüşmede iki dost, kardeş ve komşu ülkenin işbirliğinin artmasına tanık oluyoruz” dedi.

Bu ziyaretin İran’da seçim haftasına denk geldiğini söyleyen Ruhani, “Ziyaretin nükleer anlaşmanın yürürlüğe girmesinin ardından yapılmasından mutluluk duyuyoruz. İki ülke ortak komisyonları da geçen iki yılda çok aktifleşmiş ve bunun sonucunda bugün 11 işbirliği protokolünün imzalandığını görüyoruz” diye konuştu.

İkili görüşmede önemli siyasi, ekonomik ve kültürel meselelerin ele alındığını kaydeden Cumhurbaşkanı Ruhani, Astara-Astara demiryolunun bağlanmasıyla kuzey-güney koridorunun faaliyet geçmesinden sonra büyük bir gelişme kaydedileceğini dile getirdi.

Petrol, doğalgaz ve elektrik takası hususunda da konuşmalar yaptıklarını bildiren Ruhani, Hazar Denizi’ndeki ortak petrol ve doğalgaz sahaları hakkında olumlu görüşmeler gerçekleştirildiğini sözlerine ekledi.

Cumhurbaşkanı Ruhani’nin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, iki ülkenin uluslararası kuruluşlarda her daim birbirlerini desteklediğini ve İran ve Azerbaycan’ın istikrar ve barış kaynağı olduğunu söyledi.

Azerbaycan’ın her zaman İran’a uygulanan yaptırımlara karşı çıktığını dile getiren Aliyev, “İran-Azerbaycan ilişkileri en üst düzeye ulaşmaktadır. İlişkilerimizi çok eskiye dayanıyor. İki halk yüzyıllarca yan yana yaşamış ve bizi birbirine bağlayan unsur, ortak din, tarih ve kültür olmuştur” diye açıkladı.

İki ülkenin ilişkilerinin ortak paydaya dayandığını vurgulayan Aliyev, bu ilişkilerin günümüzde stratejik düzeye taşındığını ve uluslararası kurum ve kuruluşlarda bunun örneğinin görüldüğünü bildirdi.

İki ülke ticari ilişkilerinin geleceğinin parlak olacağını kaydeden Aliyev, “Bugün ikili ve global sorunları hakkında fikir alışverişinde bulunduk. Terörle mücadele konusunda ortak hareket etmeyi hedefledik ve bundan sonra da böyle devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.

Bölgesel konuların da konuşulduğunu kaydeden Aliyev, dün Amerika ve Rusya’nın Suriye’de ateşkesin sağlanması hususunda anlaştıkları haberini duyduklarından dolayı sevindiğini söyledi.

Suriye’de herşeyden önce ateşkesin sağlanması ve daha sonra barışın kurulması gerektiğinin altını çizen Aliyev, “Kendi geleceği hakkında karar veren unsur, Suriye halkıdır” diye açıkladı.

İran ve Azerbaycan çeşitli konulardaki fikirlerinin birbirine uyduğunu vurgulayan Aliyev, “İki ülke birbirine saygı duyarak içişlerine karışmamalıdır. İçişlerine karışılmaması durumunda savaşlar biter” diye konuştu.

Bugün ikili ilişkilerin gelişmesine yönelik birçok işbirliği protokolünün imzalandığını dile getiren Aliyev, “İmzalanan anlaşmalar geleceğin rotası belirleyecek. Bu protokollerin içeriği önem arzediyor. Bunlardan bazısı bölgesel ve golab meseleler üzerine ve bazıları ise ikili ilişkileri kapsamaktadır” açıklamasında bulundu.

Kuzey-güney koridorunun açılması ile ilgili olumlu adımlar atıldığını belirten Aliyev, kendilerinin görevinin İran-Azerbaycan demiryollarının birbirine bağlaması olduğunu kaydetti.

İran’ın Azerbaycan’ın petrol ve doğalgaz sahalarında ortaklık için çok çalıştığını açıklayan Aliyev, “Hazar Denizi milli servetimiz ve barış ve istikrarın kaynağıdır. Komşu ülkeler bizim vasıtamızla kendi ürünlerini dünyaya pazarlayabilir” diye ifade etti.

Her iki ülkede güzel ekonomik faaliyetlerin hayata geçtiğini de dile getiren Aliyev, “Günümüzde bölgemizde İran ve Azerbaycan barış ve istikrarın etkenidir” diye ekledi.

 

İran ve Azerbaycan arasında 11 anlaşma imzalandı
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in bugün Tahran'a gerçekleştirdiği resmi ziyareti kapsamında iki ülke arasında 11 anlaşma imzalandı. Aliyev'in Tahran temasları kapsamında iki ülke arasında 11 anlaşma imzalandı.

İmzalanan anlaşmaların Azerbaycan ve İran arasında olağanüstü durumların ortadan kaldırılması ve sınırlandırılması, gümrük, tarım ve hayvancılık alanında işbirliğinin yapılması, elektrik enerjisi ticareti, demir yolları faaliyetlerinin koordinasyonu, iki ülke arasında ulaştırma, sağlık, enerji ve eğitim alanlarını kapsadığı ifade edildi.

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin daveti üzerine Tahran'a gelen AzerbaycanCumhurbaşkanı Aliyev'in bu ülkedeki temasları devam ediyor.

İslam İnkılabı Rehberi Imam Hamanei, “Şiiliği yaymak Azerbaycan halkının kendi devletini desteklemesine neden olur” dedi.

Resmi temaslarda bulunmak üzere bugün Tahran’a gelen Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, İslam İnkılabı Rehberi Imam Hamanei ile bir araya geldi.

Imam Hamanei bu görüşmede İran ve Azerbaycan’ın iyi siyasi ilişkileri ve ortak yönlerine işaret ederek, “İslam’ı yaymak ve dine saygı duymak, halkın tehditler karşısında devleti desteklemesine sebep olur” diye konuştu.

İran’ın Azerbaycan halkına bakış açısının dostluk ve komşuluktan öte kardeşlik duygusu içerisinde olduğunu belirten Imam Hamanei, “Siyasi istikrar, güvenlşk, huzur ve Azerbaycan halkının genel refaha ulaşması bizim için çok önemlidir ve iki halkın gönül bağı olduğundan dolayı, çeşitli sektörlerde ekonomik işbirliği artırılmalıdır” açıklamasında bulundu.

İran ve Azerbaycan halklarının mezhepsel ortak paydasına değinen Imam Hamanei, “Azerbaycan halkının İslami ve Şii inançları değerli bir sermayedir ve devlet halkın dini inanışına ne kadar çok saygı gösterirse, fazlasıyla halkın devletin yanında yer alacağına tanık oluruz” diye ifade etti.

Tekfirci grupların halklar arasında fitnecilik çıkarmasını önlemek için İslami faaliyetlerin güçlenmesi gerektiğini belirten Imam Hamanei, “Azerbaycan bölgesi dini açıdan köklü ve bazı büyük İslam bilginlerinin beşiğidir ve Azerbaycan halkı da kendi dini ritüellerini yaparken devletin desteğini gördükleri takdirde devletlerine karşı sempatileri artar” diye kaydetti.

Ilham Aliyev’in iki ülkeye yönelik tehditlerin kaynağının aynı olduğunu onaylayan Imam Hamanei, “İslam ve Şii ritüelletini yaymak, tehditler karşısında Allah’ın yardım etmesine Zemin oluşturur” diye açıkladı.

Cumhurbaşkanı Ruhani’nin de bulunduğu bu görüşmede İlham Aliyev ise Tahran-Bakü’nün yakın ilişkilerine ve İran’da yaptığı müzakerelerin önemine değinerek, “Ortak kültür, din ve tarih, İran ve Azerbaycan arasında derin bir bağ kurmuştur” dedi.

Tahran-Bakü arasında 11 işbirliği protokünün imzalanmasına işaret eden Aliyev, ikili ilişkilerin çok güzel bir seviyede olduğunu ve ticaret, taşımacılık, enerji ve endüstri alanında uygun adımlar atıldığını kaydetti.

Uluslararası konularda Tahran ve Bakü’nün aynı düşünceyi paylaştığın altını çizen Aliyev, İran dünyada barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik çok önemli bir rol oynuyor ve biz İran’ın güvenliğini kendi güvenliğimiz olarak görüyoruz” diye ifade etti.

Iki ülkeye karşı var olan tehditlerin aynı kaynaktan kaynaklandığını vurgulayan Aliyev, “Yaptığım ziyarette bölgede istikrar ve barışın sağlanması için teröle mücadele konusunda İran ile işbirliği için anlaşmaya vardık” diye konuştu.

Islami değerlere saygı duyduğunu ve Azerbaycan devletinin dini hizmetleri hakkında bilgi veren Aliyev, “Bağımsızlıktan beri Azerbaycan Cumhuriyeti 2 bin cami yaptırılmış ve bunların yarısının yapımı benim dönemimde gerçekleşmiştir” diye vurguladı.

Islam karşıtı faaliyetleri kınayan ve Azerbaycan’a karşı yürütülen düşmanlığın kökünde Azerbaycan halkının dini inançlarının yattığını da dile getiren Aliyev, “Azerbaycan halkı İslam ve Şiiliği seviyor ve sizin gibi şahsiyetlerin bölgemizde bulunması bize büyük enerji ve güç katıyor” diye ekledi.

Doğu Kudüs'te bir geçiş noktasında İsrail askerleriyle tartışan Filistinli genç son çare olarak elindeki bıçakla İsrail askerlerine saldırdı.

Filistinli genç birkaç askerin kendisini bir köşeye sıkıştırmasından kurtulmak isterken taşıdığı bıçağı çıkararak İsrailli askerlerin üzerine yürüdü.

Haaretz gazetesinin internet sitesinde manşetten yayımlanan habere göre, Muhammed Ebu Halef adındaki 20 yaşındaki Filistinli genç, Doğu Kudüs'teki geçiş noktasında bekleyen İsrail sınır polisine elindeki bıçakla saldırdı.

Polisi yaralayan Filistinli genç kaçmaya çalışırken İsrail askerleri tarafından vurularak etkisiz hale getirildi. Ancak askerler yerde hareketsiz yatan gence defalarca kez ateş ederek adeta kurşuna dizdi.

Yayımlanan videoda gencin askerlerin kıskacından kurtulmak istediği görülüyor. Fakat Siyonist rejime hizmet eden askerler, Filistinli genci etkisiz hale getirmesine rağmen içlerindeki kin ve öfkeyi gösteren hareketlerle ölmüş bir bedene defalarca ateş etmekten geri durmuyor.

Pazartesi, 22 Şubat 2016 18:45

Asya Futsal Şampiyonu İran

İran Milli Futsal Takımı, Özbekistan'da düzenlenen karşılaşmalarda Asya’nın en iyi takımı oldu.

İran Milli Futsal Takımı, Asya Futsal Şampiyonası’nın final maçında Özbekistan Milli Futsal Takımı’nı 2-1 yenerek şampiyonluğu kazandı.

İran Milli Futsal Takımı, 14. Asya Futsal Şampiyonası yarışmaları çerçevesinde birinciliğe varmak için grup maçlarında Ürdün, Çin ve Irak takımlarını yenerek elemeler aşamasında da Kırgizistan’a galip geldikten sonra final maçında Özbekistan Milli Futsal Takımı’na karşı maçı kazandı ve böylece Asya şampiyonu oldu.

Cumartesi, 20 Şubat 2016 03:47

Gençlik Cevheri

Gençlik çağı coşku, safa, gelişme ve büyüme çağıdır. Ancak gençlik çağı sefa ve coşku dolu olduğu kadar ve belki de daha çok türlü tehlikelere de maruzdur. Günümüzde toplumların kültürel şartları, gençlerin aralıksız türlü bilgilerin ve çeşitli bilimlerin ürettiği mesajların bombardımanı altında kalmalarına yol açmaktadır. Kitle iletişim araçları ise bu mesajları insanlara ve özellikle gençlere ulaştıran irtibatı dilidir. Uydu kanalları güçlü bir kitle iletişim aracı olduğu kadar, programları faydalı olmaktan ziyade zararlı ve tehlikelidir ve toplumda ahlaki ve sosyal bozuklukları beraberinde getirir. Nitekim müptezel ve müstehcen filmlerin seyredilmesi, insanlarda ahlaki değerlerin ve dini inançların ve maneviyatın yok olmasında etkilidir. Nice gençler Batı medyasının bu tür güdümlü programlarını ve müstehcen filmlerini izledikten sonra yanlış yola sapmış ve başkalarını da bu yol sürüklemiştir. Bu noktada İslam Peygamberi'nin –s– şu vecizesi gerçekten üzerinde düşünülmesi gereken sözlerdir. Allah Resulü –s– şöyle buyurur: size neler oluyor, uygunsuzu uygun ve kötüyü iyi gördüğünüz zaman?


Beşeri toplumlarda ve özellikle Batılı toplumlarda gençlerin karşı karşıya bulunduğu sorunlardan biri bu kesimde cinsel eğilimlerin ortaya çıkması ve bu alanda sapkınların baş göstermesidir. Kuşkusuz insana verilen yetenek ve güç onu geliştirmeye yöneliktir ve eğer mantıklı ve doğru kriterlere göre kullanılırsa, insanın gelişmesine ve kemale ermesine vesile olur. Cinsel güç de aile ocağını kurmak ve insanın soyunu sürdürmek için değerlendirilebilen yeteneklerden biridir, fakat eğer bu güç sapkın yolda ve akıl ve vahiyin belirlediği çerçevenin dışında yer alırsa, insanı helak etmesi kaçınılmazdır.


Günümüzde kitle iletişim araçlarının gelişmesi ve yeni sanatsal ürünlerin ortaya çıkması ile birlikte üretilen ve cinsel duyguları tahrik eden programlar ve başka ürünler, gençlerin cinsel sapkınlığına zemin oluşturmaktadır. İmam Ali –s– şöyle buyurur: nefsi emmare, şiddetlenince akla galip gelin içgüdüsel eğilimlerin ta kendisidir.
Bu durumda seyrek sayıda insan bir şeyin iyi veya kötü olduğunu düşünür veya tehlikesini hisseder. Üstelik sırf müstehcen filmleri seyretmek gençlerin cinsel ihtiyaçlarını karşılamadığı için bu içgüdüsel ateş daha da alevlenir ve gençleri ahlaki olmayan cinsel meselelere yönlendirir.
Günümüzde çeşitli Batılı toplumlarda gündeme gelen ve normal insanlarca tenkit edilen ilişkilerden biri eşcinselliktir. Gerçi Ortadoğu'da İslam ülkelerinde bu duruma tepki gösterilir, fakat maalesef bazı Batılı ülkelerde eşcinsellik yasalara göre serbesttir, nitekim Amerika'nın bir çok eyaletinde eşcinsellerin evlenmeleri için de yasalar çıkarılmıştır.


Günümüzde cinsel içgüdüleri tatmin etmek için sapkınlık sayılan eşcinsellik bir çok genci tehdit etmektedir. Eşcinsellik İslam dininde haramdır. Yüce Allah Müminun suresinin 7. Ayetinde şöyle buyurur:
Şu halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir. Kur'an'ı Kerim bu meseleyi tenkit etmek üzere Hz. Lut'tan naklen kavminin erkeklerine hitaben neden dünyada bunca kadın varken erkeklerin peşine düştüklerini ve Allah'ın onlar için yarattığı eşleri bıraktığını buyurur ve Lut kavminin zulmettiğini vurgular.
İmam Rıza –s– kadının kadına ve erkeğin de erkeğe haram sayılmasının felsefesini beyan ederken, bu durumun Allah teala kadın ve erkek için belirlediği doğaya aykırı olduğunu ve bu fıtri ve doğal yapıya karşı çıkmanın insanın cismi ve ruhi açıdan sapmasına yol açtığını buyurur. Zaten eğer erkekler ve kadınlar eşcinsel olursa, insan soyu da kesilir ve sosyal yaşamın tedbiri fesada bulaşır ve dünya yıkılır.
Merhum Allame Muhammed Tagi Caferi, Avrupalı ünlü filozof Bertrand Rasel'in neden İslam dini bu kadar çok izdivaca önem vermiş ve bu amel için kanunlar belirlemiş? Sorusuna şöyle cevap veriyor: çünkü izdivaçla insan yaratılacak, insanın doğumu söz konusu da ondan.


Genç insan sürekli eksikliklerini tamamlamak için çalışır ve fikri bağımsızlığa kavuşmak için çaba harcar. Genç insan bir çok eksiğini ve sayısız gereksinimlerini karşılamak için izdivaç ameline yönelir ve uygun ve şayeste bir eş seçerek gelişmesine ve kemale ermesine katkı sağlayabilir.
Şehit Ayetullah Mutahhari bu konuda şöyle diyor: aile ocağını kurmak, bir nevi başkalarının kaderine ilgi duymaktır. İslam dininde izdivaç fiilinin kutsal bir amel ve bir ibadet telakki edilmesinin bir sebebi de budur. İzdivaç, insanın doğal bireyselliğinden çıkışı ve beşeri kişiliğini geliştirmesi bağlamında ilk merhaledir. İzdivaç ve aile ocağını kurmakla elde edilen pişkinliği başka hiç bir yerde bulamazsınız. Öte yandan izdivaç insanın gelişmesi ve kemale ermesinin vesilesidir. Gerçekte Allah insanı öyle yaratmıştır ki karşıt cins olmadan eksiktir ve ancak karşıt cinsle tamamlanır. Erkek kadına ve kadın da erkeğe muhtaçtır. Her iki cins ruhi ve cismi açıdan birbirine bağımlıdır ve yan yana geldikleri takdirde birbirini tamamlamış olur.


Gençlerin cinsel sapkınlığa yönelmeleri, medya propagandasından başka kökleri ailevi davranışlara uzanır. Geçenlerde Amerika'da aile danışmanlığını yapan sosyoloji kurumlarından biri, gençlerin eşcinselliğe yönelmeleri ve evlenmeye istekli olmamalarının sebepleri üzerinde yaptığı araştırmada ilginç sonuçlar elde etti. Kurum eşcinsel eğilim olan veya evlenmek istemediklerini düşünen 2 bin kadar genç kız ve erkekten sorduğu sorularla bu tür gençlerin davranış bozukluğunun kökleri geçmişlerine ve ebeveynlerinin onlara karşı davranışlarına uzandığı sonucunu elde etti. Erkeklerin %30'u ve kızların %25'i çocukluk çağında ebeveynin kötü davranışından etkilendiklerini belirtiyordu. Söz konusu kötü davranışlara yeteri kadar sevgi göstermemek, çocukları taciz etmek, dayak atmak, çocukların arasında ayrımcılık yapmak, ilgisizlik, başka çocuklarla aşağılayıcı bir şekilde karşılaştırmak ve küfür etmek gibi davranışları örnek vermek mümkün.


Araştırmaya katılan erkeklerden biri çocukluk çağında annesinin ona karşı davranış biçiminde şikayet ediyor ve annesinin sürekli ona küfür ettiğini ve asla sevmediğini ve her zaman uygunsuz davranışları ile onu aşağıladığını ve mahcup olmasına sebep olduğunu, ancak babası ona büyük sevgi gösterdiğini ve bu yüzden kendisi duygusal açıdan babasına eğilim gösterdiğini belirtiyor. Bu erkek çocuk zamanla kadınlara karşı kötü bir duygu hissetmeye başlamış, öyle ki şimdi karşıt cinsten insanlarla kolay kolay duygusal bağ kuramadığını ve zaten bunun için kendisinde hiç bir istek de hissetmediğini ifade ediyor. Bu erkek çocuk bundan böyle sürekli karşıt cinsten insanlardan uzaklaşmaya çalışmış ve zamanının önemli bir bölümünü erkek arkadaşları ile geçirmiş ve bu da cinsel eğilimlerinin kendi hemcinslerine karşı güçlenmesine yol açmıştır.


Araştırmaya katılan kızlardan biri de babasının kötü davranışlarından ve kendisi çocukken ona getirdiği aşırı kısıtlamalardan şikayetçi oluyor ve bu durum eşcinsellik eğilimini güçlendirdiğini beyan ediyor. Bu kız, babasını kötü ve çirkin davranışları ve kötü laflar etmesi onda erkeklere karşı kin ve nefret duygusunu güçlendirdiğini, öyle ki artık hiç bir erkekle ilişki kurmak istemediğini ve erkeklerden uzak durmak istediğini vurguluyor. Bu kız erkeklere karşı güvenini kaybetmiş ve bütün erkekleri babası gibi gibi ona karşı her türlü sevgiden yoksun olarak görmeye başlamış ve bu da zamanla kendi hemcinslerine eğiliminin güçlenmesine yol açmıştır.
Araştırmada ayrıca ebeveynin çocuklara karşı kötü davranışından başka, birbirine karşı kötü davranmaları da gençlerin eşcinselliği üzerinde etkili olduğu ortaya çıktı.


Sosyologlar, aile ocağı sapkın davranışların ortaya çıkmasına sebebiyet verdiği gibi, insanların sapkınlığını ve sosyal suçları önlemekte de en etkili rolü ifa edebilecek bir kurum olduğunu belirtiyor. Dolaysıyla eğer bireyin çocukluk çağını geçirdiği aile ortamı sağlıklı ve uygun ve düzenli bir ortam olursa, bu bireyin sapkınlıklardan ve uygunsuz davranışlardan korunması muhtemeldir. Gençlere karşı davranışta en makul ve en etkili yöntem, ebeveynin kendilerini gençlerin yerine koymaları ve meselelere gençlerin açısından bakmaları ve onların yeni kişiliklerini tanımaları ve kendilerini gençlerin bin bir soru işaretinden sorumlu bilmeleri ve onlar için iyi rehber olmaya çalışmalarıdır. Nitekim Allah Resulü –s– de evladına hayır amellerde yardım eden babalara ilahi rahmet niyaz etmiştir.


Gençlere karşı büyük sorumluluğumuzu yerine getirirken dikkat edilmesi gereken konu, genç kuşağa karşı nasıl davrandığımızdır. Kuşkusuz gençlere karşı doğru ve mantıklı yaklaşılmadığı takdirde onların sapkınlıklara yönelmeleri doğaldır. Gençlere karşı tutumumuz sürekli eleştiri ve tenkit dolu ve agresif ve aşağılayıcı olmamalı ve yine onları kibirlendirecek aşırı takdir ve teşvikten de kaçınılmalıdır.015

Cumartesi, 20 Şubat 2016 03:41

Çocuklar için Namazın Çekiciliği

Namaz İslam dininin direği ve yüce Allahın en yüce zikri sayılır. Hiçbir bina direği olmadan sağlam kalamaz ve Allah insanın ebedi saadetinin kavşağı olan İslam dinini namaz direği olarak bina etmiştir. İmam Rıza as şöyle buyuruyor: 'namaz, kendi yaratanını unutmamak ve yolundan sapmaması için her gece ve gündüzde Allahın sürekli yâd edilmesini gerekli kılmıştır. Namaz her türlü itaatsizlikten ve fesat ve sapkınlıktan korunması için yüce Allahın sürekli yâd edilmesi ve onun mazharına dikkat edilmesi aracıdır'. 5 vakit namaz kılınması ergenlik yaşına ulaşanlar için vaciptir ve namazın kılınmaması büyük günah sayılmaktadır ve insanın amellerinin heba olmasına neden olur.

Allah resulü şöyle buyurmakta: 'benim şefaatim namazını hafife alanları kapsamamakta ve Allaha ant olsun ki böyle birisi Kevser havuzu kenarında asla bana yönelmez'. Rivayetler ve hadislerde belirtildiği gibi, namaz için bol bereketler zikredilmiştir ki bunlar, Allaha yönelmek, fesat ve sapkınlıktan uzak kalınması, kötü ahlakın önlenmesi, kibir ve bencillikten uzak kalmak, gafletin terk edilmesi , pak ve nurlu bir yaşama yönelmektir. Namazın insan saadetine olan sonsuz önemini dikkate alarak bazı kimseler bu farizayı yerine getirmiyor ve kendi şakavetine neden olmaktadır. Ancak neden bazı Müslümanlar bu pak ve saf çeşmeden mahrumdurlar. Dini terbiye uzmanları bu sorunun kökünün insanların çocukluğunda yattığı inancında. Namaz öyle bir farizadır ki her gün 5 vakitte ve insana özel anlarında vacip olmaktadır.

Hastalık ve kabiliyetsiz olmak ve hatta savaş, namaz kılmamak için bir neden sayılmaz. Bu ilahi fariza kızlar için 9 yaşında ve erkekler için 15 yaşında vacip sayılsa da ancak bunun için özel terbiye şartlarını gerekli kılmaktadır. Eğer bu özel terbiye şartları ebeveynlerce ihmal edilirse şahsiyet sebatına sahip olmayan genç yaşındaki bir kimse için büyük zorluklar ortaya çıkarır. İslam dinindeki tavsiyelerde bir kimsenin dini terbiyesi onun dünyaya gelmesinden önceki döneme geri dönmekte. Bu konuda bir takım rivayetler ve hadisler vardır ki ebeveynlere ceninin oluşmasından önce ve hamilelik döneminde Allahtan gafil olunmaması ve helal ve haramı dikkate almaları tavsiye olunmakta. Kuran okuyun ve vacip olan şeyleri yerine getirin ve haram malı kullanmayın ve yemek yemekte dikkat edin. Bir çocuğun Allaha yönelmesine hazırlanması o kadar hayatidir ki İslam peygamberinin hadislerinde bir bebeğin kulağına ezan ve şahadet kelimesinin okunması tavsiye olunmuştur.

Çocuklar küçük yaşında ebeveynlerini örnek almaktadır. Daha yeni oturmayı ve durmayı öğrenen bir çocuk babası ve annesini taklit ederek secde etmekte. Bu taklitçilik ileri yaşlarda da devam etmekte ve çocuk şevkle namaz hareketlerini taklit etmekte. Eğer baba ve anneler namazlarını dikkatsizlikle okurlarsa veya bazen okuyup bazen de okumaz iseler bu olay çocuğun zihninde iyi iz bırakmaz. Buna karşılık düşünün ki ezanın okunmasından önce kendilerini namaz kılmaya hazırlayan anne ve baba abdest alırlar ve uygun elbise giyerler ve paklıklarını sağlıyorlar ve parfüm sürerler ve ezan sesini duyduklarında şevkle namaz ikame ederler. Böylesi bir evde yaşayan çocuk namazı zevkli bir sevindirici bir amel olarak addeder.

Bu çocuk hiçbir amelin namaz kadar ebeveynleri sevindiremediğini anlamaya başlar. Öyle ise çocuğun namaza ilgi duymasını sağlamanın ilk adımı ebeveynlerin namaza ilgi duyduklarının gösterilmesidir ki bu yolla çocuk namazın önemi ve konumunu öğrenir. Çocuklarını İran'daki iyi çocuk yuvalarına bırakan ebeveynler bir süre sonra anladılar ki çocukları namaza özel ilgi duymaktadırlar. Bu ebeveynler olayı ciddi şekilde takip ettikten sonra adı geçen çocuk yuvaları müdürlerin her gün seccadeleri herhangi bir sınıfta serdiklerini ve güzel bir çarşafla namaz ikam ettiklerini gördüler. Adı geçen çocuk yuvası hanım müdürü merakla kendisine yaklaşan çocuğa güzel kokulu parfüm sürmeye başladı. O namaz hakkında küçük yaştaki çocuklarla konuşmadan kendi el hareketleriyle onları namazı kast ettiklerini anlatmaya çalışıyorlar.

Ehlibeyt rivayetlerinde namazın çocuklara adım adım öğretilmesine vurgu yapılmıştır. İmam Sadık as bu konuda şöyle buyuruyor: 'bir çocuk 3 yaşına girdiğinde onu 7 kez Lailahaillallah, ardından onu rahat bırakın. 3 yıl 7 aylık ve 20 gününü doldurunca çocuğa öğretilecek ikinci cümle Muhammed Resulullah kelimesini öğretin ve bunu 7 kez tekrarlasın. 4 yaşına varınca 7 kez peygambere salâvat getirsin ve ardından onu rahat bırakın'. Bu hadisin devamında çocuk 5 yaşına varınca kıbleye doğru secde etsin ve 6 yaşının sonunda ona namazı ikame etmesini öğretin ve rükû ve secde etmeyi ona öğretin. 7 yaşın sonunda çocuk elleri ve yüzünü yıkamayı öğrensin ve ona namaz kılmasını söyleyin. 9 yaşın sonunda namaz ve abdesti öğretin. İmam Sadık as'ın sözü edilen hadisindeki 'ardından onu rahat bırakın' sözü, bu merhalede çocuğa kendi haddinden fazlası işleri ona yaptırılmaması vurgusuna işaret edilmektedir.

Öyle ise bir çocuk 15 yaşına varınca namaz kılma yükümlülüğü altına girer ve namazı terk etmesi onun için büyük günah sayılır ve ilahi azabı gerektirir. Dini terbiye konularında güzel bakış açılarına sahip olan Hüccetulislam Penahiyan hiçbir zaman çocukların namaz kılmaları yönünde teşvik edilmeleri için onlara namazın rahat bir şey olduğunu söylemeyin zira bu durumda namaz onlar için önemsiz bir iş sayılır. Çocuklara namazın çok önemli bir fariza olduğunu öğretin. Çocuğun büyümesi ve akıllı olmasıyla çocuksu dille Allahın nimetlerini şükretmesini ve namazın felsefesini söyleyin. Çocuğun namaz konusunda teşvik edilmesi ilk başta onun namaz kılmak için teşvik sayılır ancak onun fikri yönden gelişmesi yetmez. Dini terbiye uzmanları çocuk 7 yaşından itibaren edep öğrenmesi gerekir.

Ebeveynler, öğretmenler karşısında edepli olmak zaruridir. Diğer yandan teşekkür etmek terimi, çocuğun 7 yaşından itibaren öğrenmesi gereken ibaredir. Çocukluğundan beri edepli ve terbiyeli olunmayı öğrenen kimse namazı Allaha yönelik edepli olmak ve Allahın nimetlerini şükretme manasında olduğunu öğrenir. Allah resulü ve ehlibeytinin hadisleri uyarınca namazın çocuklara öğretilmesi onun ergenlik dönemine bırakılmamalıdır üstelik çocuğa adım adım Lailahaillallah ibaresi öğretilmesi gerekir ve bu iş çocuğun yaşına göre olmalıdır. Bu dönemde çocuktan haddinden fazla görev verilmemesi gerekir. Çocuk namazı şevk ve zevkle öğrenmesi gerekir ve ona namazı muhabbetle öğretilmesi lazım.001 015

Cumartesi, 20 Şubat 2016 03:37

İran Grekoromende Asya şampiyonu oldu

İran İslam Cumhuriyeti Grekoromen Milli Takımı, Asya şampiyonu oldu.İran Erkekler Grekoromen milli takımı, final ve üçüncülük için son 3 yarış düzenlenmeden önce Tayland'ın başkenti Bangkok'ta düzenlenen müsabakalarda erken şampiyonluğu kazandı.

59, 71 ve 85 kilolarda Asya Grekoromen şimpiyonası bugün yerel saatle sabah başladı, ancak ilk gününde 3 altın, iki bronoz madalya aldığı ve iki güreşçisi daha finale ve bir göreşçisi de üçüncülüğe yükseldiği için İran müsabakalar bitmen erken şampiyonluğu yakalamış oldu.

Asya 2016 27. Büyükler Grekoromen Şampiyonası dün Bangkok'ta başladı, bugün kapanış merasimi düzenleniyor. İran serbest güreşçileri de Asya Şampiyonası'na katılmak için dün akşam Tayland'a gitti.