
کارگر
İÇTİHAT VE TAKLİT (2)
Bugün güncel hayatta ve sosyal medyada en fazla sorulan sorulardan ve aziz gençlerimizin içerisine atılan şüphelerden bir tanesi"içtihat ve taklit" konularıdır. İçtihadın tarihi, delilleri, dayanakları nelerdir? Neden bir müçtehide taklit etmemiz gerekir tarzında sorular ve şüpheler… Bu konuda daha önce kaleme aldığımız makalemizde konuya ayetler ve akıl çerçevesinde açıklık getirmeye çalıştık. Bu bölümde ise "içtihat ve taklid"in meşruluğuna dair rivayetlere yer vermeye çalışacağız.
İslam tarihinde içtihat ve taklit konusunu rivayetlerde açık bir şekilde görmek mümkündür. Hz. Resul-ü ekrem'in (sallallahu aleyhi ve alihi vesellem) döneminden sonra halifeler safında olanlar dini sorularına cevap bulmak için içtihat yoluna başvurdular. Ancak Ehlibeyt safında olanlar için içtihat yoluna başvurmak bir o kadar gerekmiyordu. Zira Hz. Resul-ü ekrem'den (sallallahu aleyhi ve alihi vesellem) sonra onlar dini meselelerinin veya yeni karşılaşılan konuların çözümünde asla bir sıkıntıyla karşı karşıya kalmıyorlardı. Çünkü Şianın inancına göre Ehlibeyt Hz. Peygamberin yolunun devam ettiricileri olup onlarında sünnetleri (kelam, fiil, takrir) Hz. Peygamberin sünneti gibi hüccettir. Bu esasa göre şialar karşılaştıkları dini ve şer'i konuların çözümü için zamanın imamına başvurarak hükümlerini öğreniyorlardı. Bazı zamanlar Ehlibeyt imamları Şiaların şer'i meselelerini öğrenmeleri için onları Ebu Basir, Yunus b. Abdurrahman, Zekeriya b. Ademi Kummi… gibi ashablarından bazılarına gönderiyorlardı ve Şialar onlara müracaat ederek şer'i meselelerini öğreniyorlardı. Bu dönemde şer'i meseleleri öğrenmek için Şia pek fazla sıkıntı ile karşılaşmamıştır. Zira ya imamın mübarek ağzından veya imamın onayladıklarının vasıtası ile meselelerini öğreniyorlar ve öğrendiklerine Allah'ın hükmü unvanında amel ediyorlardı.
Bu dönemde Ehlibeyt imamların bizzat kendileri ashabının içtihat etmeleri için içtihadı devreye sokmuşlar ve onları bu doğrultuda yönlendirmişlerdir. Bu konuda Ehlibeyt imamlarından nakledilen rivayetler vardır. Bu durum İmam Muhammed Bakır ve İmam Cafer Sadık (aleyhimesselam) döneminde artış kaydetmiştir. Bu iki imamın mektebinden birçok büyük fakih eğitim alarak yetişmiştir. Bu fakihler İslami hükümlerin eğitim ve ihya edilmesi için birçok şehirlere göç ettiler. İlahi ahkâm ve marifete susayan ve uzak diyarlarda yaşayan halkın büyük bir kısmı Ehlibeyt’e ulaşamadıklarından dini hükümlerini öğrenmek için onlara başvurmakta ve İmamların sonsuz ilimleriyle doymaktaydılar. Bunun kendisi taklidin ta kendisidir.
Burada bunlardan sadece birkaç tanesine değineceğiz:
1- İmam Sadık'ın (aleyhisselam) şöyle buyurduğu nakledilmektedir: "Ahkâmın kural ve usullerini biz beyan ederiz, ahkâmın furu ve ayrıntılarını onlardan çıkarmak da sizin görevinizdir." (Sefinet-ül Bihar, c.1, s.22-Vesail'uş Şia, c.18 s.41) Aynı hadis "Ayan-üş Şia, c.1, s.387 de İmam Rıza'dan (aleyhisselam) nakledilmiştir.
2- İmam Muhammed Bakır (aleyhisselam), Eban bin Tağlib'e şöyle buyurmuştur; "Medine Mescidinde oturarak halka fetva ver, çünkü ben senin gibilerini Şiilerim arasında görmeyi severim." (Şeyh Tusinin Fihristinde s.17-Cami-ür Rovat, c.1, s.9-Rical-i Necaşi, Aban b. Tağlib'in hal tercemesinde)
3- İmam Ali (aleyhisselam) amcasının oğlu Kussem b. Abbas'ı Mekke'ye vali tayin ettiği zaman ona şöyle buyurdu:"Senden istifta edene (şer'i sorunun cevabını sorana) fetva ver ve cahile öğret." (Üsd-ul Ğabe, c.4, s.197)
4- Ayak parmağının tırnağı kopan ve yaranın üzerini bir bez parçası ile saran birisi imam Cafer Sadık'a (aleyhisselam) nasıl mesh etmesi gerektiğini sorduğunda imam ona şöyle buyurdular: "Bu ve benzeri meselelerin hükmü Kuran'ı Kerimde bulunmaktadır; Allah sizlere dinde sıkıntı ve meşakkat kararlaştırmamıştır, o bezin üzerine meshet."(Vesail-üş Şia, c.1, s.327
5- İmam Sadık'ın (aleyhisselam) döneminde büyük fakihlerden olan Meaz b. Müslim Nahvi şöyle diyor: "İmam bana şöyle buyurdu; Bana gelen haberlere göre sen mescidde oturup halka fetva veriyormuşsun? Ben; Evet böyle yapıyorum dedim ve ekledim; Sizin huzurunuzdan ayrılmadan bir şeyi sormak istiyorum. Sizin muhalifiniz bildiğim birisi benden bir soru sorduğu zaman onun kabul ettiği mezhebe mutabık olan fetvayı ona naklediyorum ama sizin (Ehlibeyt) taraftarlarından olduğunu bildiğim zaman Şia mektebine mutabık olan fetvayı ona beyan ediyorum. Onun hangi mezhepten olduğunu bilmediğim zaman muhtelif görüşleri ona açıklıyorum ve bu arada sizin de görüşünüzü açıklıyorum. (Bu sözlerin üzerine) İmam şöyle buyurdular: "Bu şekilde devam et ben de bu şekilde yapıyorum." (Vesail-üş Şia, c.18, bab, 11 hâkimin sıfatı babı)
6- Şuayb Akarkuni, İmam Cafer Sadık’a (aleyhisselam) "(Size uzak olduğumuzdan veya takiyeden… dolayı size ulaşamadığımız zamanlarda) bazen dini sıkıntı ve sorunlarımızı birilerine sorma gereği duyuyoruz; bu durumda kime başvurabilir ve sözlerini kabul edebiliriz?” diye sorduğunda imam Cafer Sadık (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur: "Siz, Esedi’ye, yani Ebu Basir’e başvurabilirsiniz." (Vesailu’ş Şia, c. 27 11. Bab)
Bu durum, imam Mehdi’nin küçük gaybetine kadar diğer imamların döneminde de aynı şekilde devam etmiştir.
7- Hüseyin b. Ali b. Yaktin, İmam Rıza’ya (aleyhisselam) "Karşılaştığım her dini konuda size sorma imkanım olmadığından doğru ve güvenilir olan Yunus b. Abdurrahman’a bu tür dini konularda ihtiyaç duyduğumuz şeylerde başvurabilir miyiz?" diye sorduğunda, İmam Rıza (aleyhisselam) "evet" diye buyurmuşlardır." (Vesailu’ş Şia, c. 27 11. Bab)
8- Hz. Mehdi (Allah zuhurunu acil etsin), İshak b. Yakup’a ünlü ve şerif "tevki"sinde–genel bir kaide olarak- şöyle buyurmuştur: "Karşılaştığınız olay ve hadiselerde bizim hadislerimizi rivayet eden ravilere (fakihlere) başvurunuz, zira onlar benim sizin üzerinize olan hüccetlerim ve ben de onlar üzerinde Allah’ın hüccetiyim." (Vesailu’ş Şia, c. 27 11. Bab)
9- İmam Hüseyin (aleyhisselam) babası İmam Ali'den (aleyhisselam) şunları rivayet etmektedir: "İşler ve ahkâmlar Allah'ı tanıyan, haram ve helali bilen âlimlerin eliyle yürütülmelidir." Tuhafü'l Ukul, s. 373.
10- İmam Ali (aleyhisselam) Mekke'deki valisi Kusem b. Abbas'a gönderdiği bir mektupda şöyle buyurmuştur:"İnsanlarla haccet ve onlara Allah'ın günlerini hatırlat. Sabah, akşam onlarla otur, fetva isteyene fetva ver, cahile öğret, âlime danış, insanlarla aranda dilinden başka vasıta, yüzünden başka perde olmasın." (Nehcül Belağa, 67. mektup)
11- Ömer Bin Hanzala Hadisi: Ömer b. Hanzala şöyle rivayet eder: Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’a sordum ki: Bizim ashabımızdan iki adam, bir borç veya miras yüzünden tartışırlarsa ve sonunda sultana veya kadılara başvururlarsa, bu onlar için helâl olur mu?
Buyurdu ki: "Kim hak veya bâtıl için onların hükmüne başvurursa, hiç kuşkusuz tağutun hükmüne başvurmuş olur. Bunların verdiği hükme dayanarak bir şeyi almak, kişinin tartışılmaz hakkı da olsa, bir haramı almak gibidir. Çünkü kişi, tağutun hükmü sonucu onu almış olur. Oysa Allah, tağutun hükmüne karşı gelip reddedilmesini emretmiştir: "Tağutun hükmüne başvurmak istiyorlar. Hâlbuki onu inkâr etmeleri emredilmişti..." (Nisa, 60)
Dedim: Peki, aralarında ihtilaf bulunan bu iki arkadaşımız ne yapsınlar?
Dedi: "O zaman sizden olup da bizim hadislerimizi rivayet etmiş, helâlimizi, haramımızı bilmiş ve verdiğimiz hükümleri tanımış kişiye başvursunlar. Eğer o kişi bir hüküm verirse buna razı olsunlar. "Ben onu sizin başınıza hâkim olarak tayin ettim." Bu kişi bizim verdiğimiz hüküm doğrultusunda hüküm verdiği halde ihtilaflı kişilerden biri onun verdiği hükmü kabul etmezse, Allah'ın hükmünü hafife almış ve bizi de reddetmiş sayılır. Bizi reddeden de Allah'ı reddetmiş olur ki, bu da Allah'a ortak koşmak kadar ağır bir suçtur."
Dedim: Eğer bu iki adamın her biri, ashabımızdan birisinin hakemliğini istese ve bunların vereceği hükme razı olacaklarını ifade etseler, sonra bunlar da sizin hadislerinizin ihtilafından dolayı farklı hükümler verseler ne yapmak gerekir?
Dedi: "En âdil, en fakih, hadis rivayetinde en doğru ve en muttaki olanının hükmü benimsenir, diğerinin vereceği hükme iltifat edilmez." Dedim: Şayet bu iki adam bizim arkadaşlar tarafından hoşnutlukla kabul edilen, biri diğerinden üstün tutulmayacak kadar sevilip sayılan kimseler iseler ne yapmak gerekir?
Dedi: "Verdikleri hükmün dayanağı olan ve bizden aktarılan hadise bakılır. Bu hadislerden dostlarımızın üzerinde ittifak ettikleri rivayet esas alınır ve dostlarımız arasında meşhur olmayan, şaz olan rivayet bir kenara bırakılır. Çünkü üzerinde ittifak edilen bir şeyde ihtilaf olmaz.
Olgular üç kısma ayrılır: Birinin doğruluğu apaçıktır, uyulur. Birinin eğriliği apaçıktır, sakınılır.
Biri ise, doğruluğu ve eğriliği belli olmayacak kadar karışık ve içinden çıkılmazdır. Böyle bir olgunun bilgisi Allah Azze ve Celle ve Resulü (sallallahu aleyhi ve âlihi)'ye bırakılır. Resûlullah şöyle buyurmuştur: Helâl de haram da açıktır. Bu ikisinin arasında yer alan şeylerse şüphelidirler. Şüpheli şeyleri terk eden kimse haramlardan kurtulmuş olur. Şüpheli şeylere uyanlar ise haramları işlemek durumunda kalırlar. Bilmedikleri bir yönden helak olup giderler."
Dedim: Şayet iki hakemin verdikleri hükme esas oluşturan rivayetlerin her ikisi de meşhur ve ravileri güvenilir kimselerse ne yapmak gerekir?
Dedi: "Bunlardan hangisi kitaba ve sünnete uygun, ammenin (Sünni çoğunluğun) görüşüne aykırı ise o benimsenir, kitaba ve sünnete aykırı, ammenin görüşüne uygun olanı terk edilir."
Dedim: Sana kurban olayım, her iki fakih verdikleri hükmü Kur'ân ve sünnete dayandırsalar ve biz de rivayetlerden birinin ammenin görüşüne uygun olduğunu, diğerininse aykırı olduğunu görürsek, bu rivayetlerden hangisini benimseyelim?
Dedi: "Ammenin (Sünni çoğunluğun) görüşüne aykırı olan rivayeti tutun. Çünkü aydınlık, hidayet ondadır."
Dedim: Eğer iki rivayet ammeden (Sünni çoğunluktan) iki gurubun görüşüne uygun ise bunlardan hangisine uyulur?
Dedi: "Onların hâkimlerinin ve kadılarının hangisine eğilim gösterdiklerine bakılır ve onların "eğilim göstermedikleri" görüş benimsenir."
Dedim: Eğer onların hâkimleri her iki habere uygun görüş belirtmişlerse ne yapmak gerekir?
Dedi: "Böyle bir durumla karşılaştığın zaman İmamın ile karşılaşıncaya kadar bir şey yapma; çünkü şüpheli olguların yanında durmak, helak edici badirelere düşmekten iyidir." (Usul-u Kafi, Hadis İhtilafı Babı)
Not: Devam edecek…
Selam ve Dua ile…
Mehdi AKSU
Imam Hamaney: "İlahi İntikam, Suudi Siyasetçileri Çepeçevre Kuşatacak"
İran İslam İnkılabı Lideri İmam Hamaney, dün şehit edilen Şeyh Nemr hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
İmam Hamaney, bugünkü fıkıh derslerinde despot Suudi rejiminin, Arabistan Şiilerinin önde gelen isimlerinden Ayetullah Nemr'i idam etmesiyle ilgili olarak: "Dünya bu cinayetin ve Yemen ve Bahreyn'de buna benzer cinayetleri işleyen Suud rejimine karşı sessiz kalmamalı ve sorumluluğunun gereğini yapmalı" dedi.
"Kuşkusuz haksız yere öldürülen bu şehidin kanı yakın zamanda etkisini gösterecektir ve ilahi intikam, Suudi siyasetçilerin yakasını elbet tutacaktır" diyen İmam Hamaney: "Bu mazlum alim ne halkı silahlı ayaklanmaya teşvik etti ne de gizliden gizliye komplolar hazırladı. Bu şehidin yaptığı tek şey açıkça eleştirilerini söylemek, dini gayret ve sorumluluğunun bir gereği olarak iyiliği emredip kötülükten sakındırmaktı" ifadelerini kullandı.
Şeyh Nemr'in kanının haksız yere dökülmesinin Suudiler için çok büyük bir siyasi hata olduğunu sözlerine ekleyen İmam Hamaney: "Allah, mazlumun kanından geçmez ve haksız yere dökülen bu kan, yakında Suudi siyasetçileri çepeçevre saracaktır" dedi.
İnsan hakları, bağımsızlık ve demokrasi yanlılarının sessiz kalmalarını ve Suudi rejimine destek çıkmalarını sert bir dille kınayan İmam Hamaney: "İslam dünyası ve tüm dünya ülkeleri, bu olay karşısında sorumluluklarını yerine getirmelidir." dedi.
İmam Hamaney ayrıca, Bahreyn halkının Suudi askerlerin işkence ve saldırılarına maruz kaldığını, mescitlerin yerle bir edildiğini ve 10 aydır süren Yemen saldırılarının Suudi rejimin siyasetinin bir parçası olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
"İnsanlığın kaderi, insan hakları ve adalet üzerinde gerçekten doğrucu olanlar, bu olayın takipçisi olmalılar ve yaşanan bu cinayete tepkisiz kalmamalılar. Şehit Nemr, kesinlikle ilahi fuyuzat ve rahmete nail olmuştur ve Allah'ın intikamı, onun yerine haddi aşarak zulmedenlerin yakasını mutlaka kavrayacaktır. Bu da bizlere teselli veren en önemli şeydir."
İran'dan Suud'a: Zararlı çıkacak sizsiniz
BriefAyetullah Nemr Bakır en-Nemr'in idamına protesto olarak diplomatik temsilcilikleri ateşe verilen Suudi Arabistan’ın İran ile diplomatik ilişkileri kesme kararına sert tepki geldi.
Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Ayetullah Nemr Bakır en-Nemr'in idamına protesto olarak diplomatik temsilcilikleri ateşe verilen Suudi Arabistan’ın İran ile diplomatik ilişkileri kesme kararına sert tepki geldi.
Suudi Şii din adamı Ayetullah Nemr Bakır en-Nemr'in idamına protesto olarak diplomatik temsilcilikleri ateşe verilen Suudi Arabistan’ın İran ile diplomatik ilişkileri kesme kararına, İran’dan sert tepki geldi.
İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri ise Suudi Arabistan'ın Tahran'la ilişkileri kesme kararından kendilerinin zararlı çıkmayacağını söyledi. Cihangiri, "İlişkileri kesmekten zararlı çıkacak olan sizsiniz. İran büyük bir ülkedir ve bu büyüklüğe yaraşır şekilde hareket edecektir" dedi.
"Suudi Arabistan'ın liderlerine bir nasihatim var" diyen Cihangiri, aceleci ve mantıksız hareketlerden kaçınılması gerektiğini söyledi. İranlı yetkili, Riyad'ın son yıllardaki politikalarının bölgede teröristlerin yayılmasına ve kargaşaya sebep olduğunu iddia etti. Kendilerinin Arabistan'a zarar verme niyetinde olmadığını söyleyen Cihangiri, bu yüzden onlara nasihat ettiklerini dile getirdi.
“ULEMAYI İNFAZ ETME HATASINI ÖRTBAS ETME ÇABASI”
İran Dışişleri Bakanı Yardımcısı Hüseyin Emir Abdullahian ise, Riyad’ın Tahran’la ilişkilerini kesme kararını, “ulemayı infaz etme hatasını örtbas etme çabası” olarak niteledi.
Fars haber ajansına göre, Suudi Arabistan’ın İran ile ilişkilerini kestiğini açıklamasına İran’dan ilk tepki Dışişleri Bakanlığı’ndan geldi. Dışişleri Bakanı Yardımcısı Hüseyin Emir Abdullahian, Riyad’ın Tahran’la ilişkilerini keserek, “ulemayı infaz etmek gibi büyük hatasını örtbas edemeyeceğini” söyledi.
Emir Abdullahian, Tahran ve Meşhed kentlerinde Suud diplomatlara hiç bir zarar gelmediğini vurguladığı açıklamasında İran’ın “bölgenin en güvenli ülkesi olduğunu, İran’da tüm diplomatlar tam güvenlik içinde görevlerini sürdürdüğünü” savundu.
İnna lillah ve inna ileyhi raciunSuudi Rejimi Ayetullah Nemr’i İdam Etti
Arabistan içişleri bakanlığı bir bildiri yayımlayarak Ayetullah Şeyh Nemr’in hakkında verilen idam kararının uygulandığını bildirdi.
El-Arabiyye haber kanalı, Arabistan içişleri bakanlığının yayımladığı bildiriye dayanarak, Ayetullah Şeyh Nemr ve beraberindeki 46 kişi hakkında verilen idam kararının bugün Arabistan’ın 12 bölgesinde uygulandığı haberini aktardı.
Suudi Arabistan’ın önde gelen din adamlarından Şeyh Nemr, 15 Ekim’de 2014 yılında Suudi kralı ve yönetimini eleştirdiği için idama çarptırılmıştı.
Hükümet karşıtı konuşmalar yapmak, ülke güvenliğini bozmak ve siyasi tutukluların haklarını savunmak gibi suçlamalar da Şeyh Nemr’e yöneltilmişti.
Suudi Arabistan’ın Ayetullah Şeyh Nemr hakkında idam kararı vermesine, birçok aktivist, uluslararası kurum ve kuruluşlar itiraz etmiş, sosyal paylaşım ağlarında faaliyet yapan bazı aktivistler, Ayetullah Nemr’in idamının Suudi Arabistan’ı kaosa sürükleyeceğini ve Suudi hanedanının devrilmesiyle sonuçlanabilecek bir ayaklanmanın başlangıç noktası olabileceğini bildirmişti.
Ancak Ayetullah Şeyh Nemr’in kardeşi Muhammed el-Nemr, genellikle kardeşiyle ilgili haberleri twitter hesabından paylaşmasına rağmen bu hususta henüz bir açıklama yapmadı.
Şehit Ayetullah Şeyh Nemr Kimdir
Ayetullah Şeyh Nemr Bakır el-Nemr 1958 yılında Arabistan'ın doğusunda yer alan el-Avamiye şehrinde, ilim ehli bir ailede dünyaya geldi. Babası Şeyh Muhammed b. Nasir Âli Nemr ve dedesi Ali b. Nasir Âli Nemr Arabistan'ın büyük âlimlerindendi.
İlk ve orta öğrenimini doğduğu şehirde bitiren Ayetullah Nemr, daha sonra dini ilimler okumak için Tahran'da Ayetullah Seyit Muhammed Taki Müderrisi tarafından kurulan Hz. Kaim Medresesi'nde kayıt yaptırdı. İran'da İslami ilimlerle meşgul olduğu 10 yılın ardından tahsil hayatını Hz. Zeynep'in (s.a) gölgesinde devam ettirmek için Suriye'ye gitti.
Ayetullah Şeyh Nemr, tahsil hayatı boyunca Tahran, Kum ve Şam'da Şeyh Vahid Afgani, Şeyh Sahib Sadık, Ayetullah Hakkani, Seyit Muhammed Taki Müderris ve Seyit Abbas Müderris gibi üstatların Lüme, Resail, Mekasib ve Ahlak derslerine katılmıştır.
Bir oğlu ve üç kızı olan Ayetullah Nemr'in eşi Mina Cabir el-Şeryavi, yakalandığı kanser hastalığının ardından 1433 yılının Ramazan ayı'nda hayatını kaybetti.
Ayetullah Şeyh Nemr, Arabistan'a döndükten sonra Avamiyye şehrinde 'İmam Kaim (a.f) İlim Merkezi'ni kurdu. Bu merkez, 2011 yılında kurulacak olan 'İslam Merkezi'nin alt yapısıydı.
Ayetullah Şeyh Nemr, Avamiye bölgesinde camilerin toplumsal yaşama kazandırılması, Cuma namazlarının ihya edilmesi, pratik ve teorik kavramların tartışılması, kitap ve makale yazımı, gençlerin evliliklerine yardımcı olmak ve kolaylaştırmak, kadının toplumda daha aktif rol oynamasını sağlamak ve gençlerin ahlaki değerlere yönlendirerek fesadın önünü almak gibi birçok alanda faaliyet göstermişti.
Baki Mezarlığı'ndaki Ehlibeyt imamlarına ait mezarların restore edilmesi için çaba harcayan Ayetullah Şeyh Nemr, 2004 yılından başlayarak 2007 yılına kadar her yıl Baki Mezarlığı'nın tahrip edilmesinin yıl dönümünü anmak için programlar düzenlemeye çalışmış ama Suudi Arabistan rejiminin muhalefeti ile karşılaşmıştır. Nihayetinde tüm baskılara rağmen Ayetullah Nemr, 2007 yılında Baki'nin tahrip edilmesinin yıl dönümü münasebetiyle bir merasim düzenlemiş, program büyük yankı uyandırmış hatta Avrupa ve Amerika'da bile Baki Mezarlığı'nın tahrip edilmesini kınayan ve türbelerin yeniden inşa edilmesini destekleyen gösteriler yapılmıştı.
2009 yılının Şubat ayında yaptığı bir konuşmada Suudi Arabistan rejimine seslenen Ayetullah Şeyh Nemr, "Eğer bizim sahip olduğumuz onur ve haysiyeti bize geri vermezseniz, ülkede yaşayan Şiileri Suudi Arabistan'dan ayrılmaya çağırırız. Bizim onurumuz, ülke bütünlüğü başta olmak üzere her şeyde daha önemlidir" demişti. Ayetullah Şeyh Nemr, konuşmasında ayrıca ülkede özgür ve demokratik seçimler yapılması çağrısında bulunmuştu.
Ayetullah Şeyh Nemr yaptığı her konuşmada Suudi rejimini özellikle Suudi Arabistan'ın doğusunda yer alan Ahsa ve Katif bölgelerinde uyguladığı organize ayrımcı politikalar sebebiyle eleştiriyor, Arap ülkelerinde hükümet tacının ve tahtının bir miras gibi babadan oğla geçmesinin meşruiyeti sorguluyor ve Suudi hanedanını nİngiltere'nin sultası altında olduğunu dile getiriyordu.
Ayetullah Şeyh Nemr, 2011 yılında Tunus ve Mısır'da iktidarda olan diktatör rejimlerin yıkılması ve Bahreyn'de halk ayaklanmasının başlamasına ile 2008 yılında Suudi makamlar tarafından kendisine dayatılmaya çalışılan konuşma yasağına rağmen siyasi özgürlük ve reform isteyen konuşmalarına yeniden başladı.
Ayetullah Şeyh Nemr, genel manada Suudi Arabistan hükümetinden;
- Ülke nüfusunun yüzde yirmisini oluşturan Şiilere 2. Sınıf vatandaş muamelesi yapılmaması,
- Kendi dini eğitimlerini kendi ülkelerinde alma hakkının tanınması,
- Şii mezhebinin resmi bir mezhep olarak kabul edilmesi, devlete bağlı medyada veya Vahhabi dini yetkililer tarafından Şia mezhebine hakaret edilmemesi,
- Suudi hanedanının, Şiilerle Sünniler arasında fitne ve ihtilaf çıkarmaları için Vahhabi din adamlarına para ve destek vermeyi durdurması,
- Ülkedeki fakir halkın durumunun iyileştirilmesi,
- Şiilerin devlet kurumlarında çalışabilmeleri için yolun açılması" gibi talepleri vardı.
Ayetullah Şeyh Nemr, ilk olarak 2003 yılında tutuklanmıştı. Daha sonra;
2004: Baki Mezarlığı'nda bulunan türbelerin Vahabiler eliyle tahrip edilişinin yıldönümünü anmak için çalışmalara başladığı için tutuklandı.
2005: Yine Baki'deki Ehlibeyt imamlarına ait türbenin tahrip edilişinin yıldönümünü anmak istediği için.
2006: Ayetullah Seyit Muhammed Taki Hüseyni Müderrisi tarafından düzenlenen 'Kur'an-ı Kerim Konferansı'na katılması, okullarda Şia inançlarının okutulması istemesi, Baki Mezarlığı'nın yeniden inşa edilmesi gerektiği söylemesi gibi sebeplerle tutuklandı.
2008: Suudi hükümeti, Ayetullah Nemr'den Cuma namazı kıldırmamasını taahhüt eden bir yazı imzalamasını istemiş ancak Ayetullah Nemr bu isteği reddetmişti. Bunun üzerine İçişleri Bakanı'nın onayı ile Ayetullah Nemr tutuklanarak tecrit edilmişti.
2012: Katif bölgesinde Suudi güvenlik güçleri tarafından bacağından 4 kurşunla vurulan Ayetullah Nemr'in son tutuklanışı.
ABD iddiasına tepki Sipahiler Fars Körfezi’nde füze fırlatmasını tekzip etti
Sipahiler Ordusu sözcüsü General Ramazan Şerif, ABD’nin İran’ın Fars Körfezi’nde füze fırlattığı iddiasını reddetti.
ABD’nin İran’ın Fars Körfezi’nde roket ve füze fırlattığı iddiasına Sipahiler Ordusu’ndan tepki geldi.
Sipahiler Ordusu sözcüsü General Ramazan Şerif, ABD’nin İran’ın Fars Körfezi’nde füze fırlattığı iddiasını reddetti.
General Şerif, bu tür yalan haberleri psikolojik muharebe çerçevesinde değerlendirmek gerektiğini kaydetti.
Fars Körfezi’nin güvenliği ve huzuru İran’ın ciddi stratejisi olduğunu belirten General Şerif, İran askeri tatbikatlarını belirlenen takvime göre düzenlediğini ifade etti.
"İran-Türkiye İş Forumu" değerlendirme toplantısı
Van'da, Tahran'da gerçekleştirilen "İran-Türkiye İş Forumu"nun değerlendirme toplantısı gerçekleştirildi.
Van Ticaret ve Sanayi Odası'nda (TSO) gerçekleştirilen toplantıda, bu yıl ikincisi gerçekleştirilen forumun iki ülke ilişkilerinin geliştirilmesi konusundaki önemine vurgu yapıldı.
İran'daki foruma katılan Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı (DAKA) Genel Sekreteri Emin Yaşar Demirci, İran'daki toplantıya katılımın üst düzeyde olduğunu belirterek, İran ile 13 milyar dolar olan ticaret hacminin, 30 milyar dolarlık hedefin çok gerisinde olduğuna dikkati çekti.
İran'daki hiçbir sektörde ithalatta birinci sırada olmadıklarını, genellikle Almanya ve İngiltere'nin ilk sıralarda yer aldığını kaydeden Demirci, "Bu, Almanya ve İngiltere'ye göre kalite ve fiyat açısından rekabet edemediğimizi gösteriyor. Aslında bu durum tersine dönebilir. İran yarın bizden aldıklarını kendisi üretip bize satmak isteyebilir" diye konuştu.
Van TSO Başkanı Necdet Takva ise bu tür toplantıların ardından İran'ın ilgi ve alakasının Van üzerine yoğunlaşacağından şüphesinin olmadığını söyledi.
Takva, "İran'da ekonominin büyük ölçüde devletin elinde olması sebebiyle mutlaka bunların üst düzey anlaşmalar çerçevesinde çözülmesi gerekir. Özellikle bankacılık sektöründe finansmanın serbest dolaşımı konusunda sorunlar var. İran'ın çözmesi gereken konular var. Van için gerekli çalışmaları ve girişimleri yapmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
İran'a S-300 füzelerinin teslimatı başladı
Rusya Başbakan Yardımcısı Dmitri Rogozin, İran'a S-300 hava savunma füze sistemleri göndermeye başladıklarını duyurdu.
Rogozin, Rossiya-24 televizyonuna yaptığı açıklamada, İran'la S-300 füzeleri satışı konusunda imzaladıkları anlaşmanın iki ülke ilişkilerinde yeni fırsatlar açtığını belirterek "Bu anlaşma uygulanıyor ve ödemesi de yapılıyor. Teslimat gerçekleştiriliyor" dedi.
Rusya ile İran arasında 2011 yılında üç S-300 füze sisteminin satışı konusunda anlaşma yapılmış fakat Moskova yönetimi, nükleer programı nedeniyle İran'a uygulanan yaptırımları gerekçe göstererek anlaşmayı dondurmuştu.
İran'ın nükleer programı konusunda Tahran yönetimiyle BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri ve Almanya (P5+1 ülkeleri) arasında imzalanan çerçeve anlaşması sonrasında Rusya füzelerin satışına yeniden yeşil ışık yakmıştı.
ABD’nin sahtekarlığına tokat gibi cevap Ruhani: Çeşitli füze üretimi hızla ve ciddiyetle devam etsin
ABD’nin sahtekarlığına tokat gibi cevapRuhani: Çeşitli füze üretimi hızla ve ciddiyetle devam etsin
Cumhurbaşkanı Ruhani, ABD’nin hasmane ve müdahaleci tutumuna gösterdiği tepkide, Savunma Bakanı’na İSK’nın ihtiyacı olan her türlü füzenin üretimine daha hızlı ve daha ciddi bir şekilde devam etmeleri talimatı verdi.
Amerika’nın İran’ın füze denemesini bahane ederek yeni yaptırım kararları almasına sonunda Cumhurbaşkanı Ruhani’den tokat gibi tepki geldi.
Cumhurbaşkanı Ruhani, ABD’nin hasmane ve müdahaleci tutumuna gösterdiği tepkide, Savunma Bakanı’na İSK’nın ihtiyacı olan her türlü füzenin üretimine daha hızlı ve daha ciddi bir şekilde devam etmeleri talimatı verdi.
Ruhani Savunma Bakanı General Dehgan’a yazdığı mektupta ayrıca Amerika bu tür yanlış ve müdahaleci tutumunu sürdürdüğü takdirde İSK’nın ülkenin füze gücünü geliştirmek üzere daha yeni programlar geliştirmekle yükümlü olduğunu vurguladı.
Ruhani, İran’ın füze programı Bercam nükleer anlaşmasının bir parçası olmadığını, nitekim bunu Amerikalı yetkililer de itiraf ettiğini kaydetti.
General Cezayiri:Füze gücümüzü geliştirmekten bir gün bile gafil olmadık
Genel Kurmay Başkanı Yardımcısı General Mesut Cezayiri, İran’ın savunma kapasitesini ve füze gücünü büyük bir ciddiyetle sürdürdüklerini açıkladı.
Amerika’nın İran’ın füze denemesini bahane ederek yeni yaptırım kararları almasına bir tepki de Genel Kurmay Başkanlığı Sözcüsü General Cezayiri’den geldi.
General Mesut Cezayiri, İran’ın savunma kapasitesini ve füze gücünü büyük bir ciddiyetle sürdürdüklerini ve bu konudan bir gün bile galip olmadıklarını belirtti.
İran’ın savunma kapasiteleri ve özellikle füze gücü, kırımızı çizgilerden biri olduğunu belirten General Cezayiri, İSK Rehber Hamanei’nin tedbirlerine göre bu alanda politikalarını eskiden olduğu gibi tüm ciddiyeti ile sürdürdüklerini vurguladı.
Ruhani: İslam dünyası birlik içinde olmalı
İran Cumhurbaşkanı Ruhani, İslam dünyasındaki sorunların çözülmesi için müslümanların birlik ve beraberlik içinde olması gerektiğini vurguladı.
İnkılap Rehberi Ayetullah Hamanei huzurunda İslami Vahdet Konfransı’na katılan yerli ve yabancı konuklara hitaben bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Ruhani, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) ve İmam Sadık’ın (a.s) doğum günüde olmak münasebetiyle tebriklerini ileterek, “Hz. Muhammed (s) bütün dünya halkına birlik, beraberlik ve kardeşilk dersini verdi” dedi.
Ruhani, yaşadığımz çağda her zamankinden daha çok İslam dünyasının Peygamber Efendimiz’e(s) itaat etmeye ihtiyaç duyduğunu belirterek, “Halkın vahdeti ve İnkılap Rehberi’nin hidayetleri sayesinde dünya güçleri karşısında zafere ulaştık ve bu zafer de devam edecektir” açıklamasında bulundu.
30 Aralık 2009 (9 Dey 1388) tarihine de işaret eden Cumhurbaşkanı Ruhani, bu günü kanun ve Valeyeti Fakih’i savunma günü olarak nitelendirdi.
Ruhani, “Müslümanları birbirine düşürmek için düşmanların sarfettiği çabalara değinerek, "Eğer büyük İslam ülkeleri birlik içinde olsaydı İslam dünyasındaki birçok sorun çözüme kavuşacaktı” şeklinde konuştu.
Salihi: 11 ton zenginleştirilmiş uranyum Rusya’ya verdik
İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Salihi, İran ve Rusya arasında uranyum ve sarı kek mübadelesi yapıldığını bildirdi.
Katıldığı televizyon programında konuşan İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ali Ekber Salihi, İran ve Rusya arasında yapılan mübadeleye işaret ederek, İran’dan Rusya’ya 11 ton zenginleştirilmiş uranyumun gönderildiği ve Rusya tarafından da İran’a 200 ton sarı kek (doğal uranyum) tesil edildiğini bildirdi.
Yakıt takası konusunun son bulduğunu ifade eden Salihi, “Biz 80 ton doğal uranyum almayı düşünüyorduk, lakin ortaya çıkan şartlar daha fazla bir miktarda uranyum almamıza neden oldu” açıklamasında bulundu.
Irak Ağır Su Reaktörü’nün yeniden tasarıma geçmesi konusua da değinen Atom Enerjisi Kurumu Başkanı, sözü edilen reaktörün yeniden tasarıma geçmesinin yaklaşık olarak 1 yıl önceden başladığını ve bu alanda henüz çalışmaşların devam ettiğini söyledi.
Ensari: Erdoğan'ın İran'a yönelik edebiyatı ilk değil
İran'ın bölgedeki politikaları şeffaf olduğunun altını çizen İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Türkiye Cumhurbaşkanı'nın İran'a yönelik kullandığı edebiyatın ilk olmadığına dikkat çekti.
Bugün yerli ve yabancı basın mensuplarının sorularına cevap veren İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hüseyin Cabiri, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun müffettişlerinin ABD'de eğitim gördüklerine dair bu ülkenin dışişleri bakan yardımcısının sözlerinin mütaakiben güvenlik açısından İran İslam Cumhuriyeti'nin tutumu ne olduğu sorusuna, müffettişlerin vatandaşlık durumu her zaman tartışma konusu olduğunu hatırlatarak, Kapsamlı Ortak Eylem Planı kapsamında İran İslam Cumhuriyeti'nin, bu konuya her zaman hassasiyetle yaklaştığını belirtti.
Cabiri, Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nın icrasına yükümlü olan İran'ın zaruri gören herhangi bir eyleme geçmeye hazır olduğunu konuşmasına ekledi.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, ağır bir siyasi savaş başlandığını, sonuna doğru yaklaşarak bu hususlar gibi daha da ağırlık kazanacağını ifade ederek, ABD'nin iç politikasında cereyan eden savaşların İran'ı ilgilenmediğini, KOEP esasına göre İran menfaatine olan eylemlerin yerine getirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
İran'ın Suriye'de mezhepçılık yaptığına dair Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçtiğimiz gün dile getirdiği bu sözüne karşın İran İslam Cumhuriyeti'nin tepkisi ne olduğu sorusuna Cabir Ensari, İran İslam Cumhuriyeti'ne yönelik böyle bir edebiyatın ilk kez dile getirilmediğini, İran'ın başkalarının düşüncelerine karşı sorumlu olmadığı gibi Suriye'ye yönelik politikaları açık ve temmeli olduğunu söyledi.
Ensari, Suriye halkının kendi akibetlerini tayin etme gibi meşru ve yasal hakkın yanısıra siyasi amaçlar için şiddet ve terörizme karşı olan İran İslam Cumhuriyeti'nin tutumu bu iki temel politikada kurulu olduğunun altını çizdi.
İran'ın bölgedeki politikaları şeffaf olduğunun altını çizen İran Dışişleri Bakanlığı Sözcücü, başka amaçlar için bölgesel gelşmelerde faaliyet gösteren bazı komşu ülkeler ve İran arasında ortak bir düşüncenin sağlanmasını ve bu insani facianın son bulmasını ümit etti.
İran, Türk yatırımcılarına olumlu bakıyor
İran Dışişleri Bakan Yardımcısı İbrahim Rahimpur, Türk yatırımcıların İran'da yaptırımının kalkmasından sonraki dönemde faaliyet yapmasına sıcak bakıldığını ifade etti.
Tahran'da düzenlenen İran-Türkiye 10. Ortak İşbirliği Toplantısında konuşan İran Dışişleri Bakan Yardımcısı İbrahim Rahimpur, yaptırımların kalkmasından sonra, iki ülkenin sınır altyapılarına yatırım yapmak suretiyle, sadece ihracat ve ithalatı geliştirmek değil, kendi aralarındaki bağları da pekiştirmeleri gerektiğini belirtti.
İran'ın Türkiye'deki son seçimlerin sonuçlarından memnun olmadığı iddiaların bölgedeki gerici hükümetlerin Suriye'deki krizi daha derinleştirmek amacıyla gündeme getirildiğini söyleyen İran Dışişleri Bakan Yardımcısı, İran ve Türkiye'de demokrasi ve serbest seçimler konusunda hiçbir endişe ve kaygının sözkonusu olmadığının altını çizdi.
İran basınında Türkiye'ye yönelik yer alan eleşitirilere de değinen Rahimpur, Türkiye basınında da İran yetkilileri ve kutsalları aleyhinde yalan yazılar kaleme alındığını, ancak İran'ın Türkiye hükümeti ile basını arasında fark gözettiğini ve karşı taraftan da aynı şeyi beklediğini kaydetti.