کارگر

کارگر

İran İslam Cumhuriyeti Ordusu Kara Kuvvetleri Komutanı, "Kara kuvvetlerinin genç uzman kadrosu tarafından dizayn edilen ve üretilen "Yesir" İHA'sı Muhammed Resulullah(S)-3 tatbikatı kapsamında ilk kez operasyonlara katılmıştır"diye konuştu.

Ordu bilgilendirme sitesinin haberine göre, Muhammed Resulullah(S)-3 askeri tatbikatında konuşan İran İslam Cumhuriyeti Kara Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Ahmedrıza Purdestan, söz konusu tatbiaktta operasyonlara katılan "Muhacir" ve "Yesir" İHA'ların görevlerini başarıyla gerçekleştirdiklerinin haberini verdi.

Tuğgeneral Purdestan, 50 ve 100 km alanda keşif amaçlı olarak kullanan "Muhacir" İHA'sı, tatbikat bölgesinin keşif ve görüntü almasına ilişkin görevini başarıyla tamamladığını konuşmasına ekledi.

İran İslam Cumhuriyeti Ordusu Kara Kuvvetleri Komutanı, "Kara kuvvetlerinin genç uzman kadrosu tarafından dizayn edilen ve üretilen "Yesir" İHA'sı Muhammed Resulullah(S)-3 tatbikatı kapsamında ilk kez operasyonlara katılmıştır"diye konuştu.

İran İslami Kültür ve İrşad Bakanlığı Sözcüsü Hüseyin Nuşabadi, İran yapımı Muhammed Resulullah (s.a.v) filminin Türkiye'de vizyona gireceğini açıkladı.

İran İslami Kültür ve İrşad Bakanlığı Sözcüsü Hüseyin Nuşabadi, İRİB Haber Ajansı'na yaptığı açıklamada, Muhammed Resulullah (s.a.v) filminin yakında Türkiye'nin 400 sinemasında gösterileceğini duyurdu.

Nuşabadi, Muhammed Resusullah (s.a.v) filminin Aralık ayının sonlarında Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v) kutlu doğun günü dolaysıyla Türkiye'de vizyona gireceğini sözlerine ekledi.

İran İslami Kültür ve İrşad Bakanlığı Sözcüsü, Muhammed Resulullah (s.a.v) filminin Polonya, Irak ve ABD'de de yakın zamanda vizyona gireceğini bildirdi

Korsan İsrail’in yeni değerlendirmeleri, Lübnan Hizbullah Hareketi’nin 150 bin füzesi İsrail’i hedef alır vaziyette olduğunu gösteriyor.

 Korsan İsrail’in yeni değerlendirmeleri, Lübnan Hizbullah Hareketi’nin füze gücünün büyük oranda geliştiğini gösteriyor.

İsrail’in yeni değerlendirmesine göre, Hizbullah Hareketi Suriye savaşına katıldığı halde hâla füze gücüne geliştirmeye devam ediyor.

Konu ile ilgili bir rapor yayınlayan İsrail’de bir internet sitesi, Hizbullah’ın 150 bin füzesi İsrail’i hedef aldığını, bu füzelerin büyük bölümü kısa menzilli ve bazıları da İran yapımı uzun menzilli füzelerden oluştuğunu belirtti.

Raporda ayrıca, Hizbullah Hareketi İHA gücünü de kurduğu kaydedildi.

Bismillahirrahmanirrahim,

Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun. Salat ve selam tüm beşeriyetin efendisi olan Muhammed, O'nun pak ehli, seçkin sahabeleri ve kıyamete dek iyi amellerde bulunacak olan izleyicilerinin üzerine olsun.
Tevhid üssü, mü'minlerin tavaf merkezi ve meleklerin iniş mekanı olan şerefli Kabe'ye selam olsun. Mescid'ül-Haram'a, Arafat, Meş'ar ve Mina'ya selam olsun. Huşu içindeki gönüllere, zikir çeken dillere, basıreti açılan gözlere ve ibrete kavuşan düşüncelere selam olsun. İlahi çağrıya lebbeyk deme başarısını kazanarak, bu nimeti bol sofraya oturan siz saadetli hacılara selam olsun...
İlk görev, bu cihanşümul, tarihi ve daimi lebbeyk üzerine düşünmektir: İnnel hamde venni'mete leke velmülk, la şerike leke lebbeyk. Hamd ve nimet gerçekte O'nundur, mülk ve kudretin tamamı da O'na mahsustur. İçerik ve anlamı yüksek bu farzın ilk adımında hacıya sunulan bakış açısı budur ve bu menasıkin devamı, işte bu bakış açısıyla koordineli olarak biçimlenir ve ona kalıcı bir eğitim ve unutulmaz bir ders verilir ki onun hayat proğramını bu temel üzerinde tanzim etmesi istenir. Bu büyük dersin öğrenilmesi ve onunla amel edilmesi, müslümanların hayatına güzellik, canlılık ve dinamizm katabilecek; bu dönemde ve tüm zamanlarda düçar oldukları tüm sıkıntılardan kurtarabilecek olan bereketli kaynağın ta kendisidir. Nefsaniyet, kibir ve şehvet putu, sultacılık ve sultayı kabullenme putu, emperyalizm putu, tembellik ve sorumsuzluk putu ve insanın değerli ruhunu alçaltan tüm putlar, bu İbrahimi eylem kalbin derinliklerinden yükseldiği ve hayat proğramına dönüştüğü zaman kırılacak ve bağımlılık, sıkıntı ve mihnet yerine özgürlük, onur ve selamet hakim olacaktır.
Hac ibadetini yerine getirmekte olan kardeşlerim, hangi ülke ve hangi milletten olurlarsa olsunlar, bu hikmetli ilahi sözler üzerinde düşünmeli ve İslam dünyasının sorunlarına ve özellikle de Batı Asya ve Kuzey Afrika'nın meselelerine dakik bir bakışla çevrelerinde sahip oldukları şahsi imkanlarını dikkate almalı, görev ve sorumluluklarını tanımlamalı ve bu çerçevede çaba harcamalıdırlar.
Bugün bir yandan Amerika'nın bu bölgedeki şer siyasetlerinin savaş, kan dökümü, yıkım, göç, yoksulluk, geri kalmışlık ve kavmi ve mezhebi ihtilafların mayasını oluşturması ve bir yandan da, Filistin'deki gasp eylemlerini en çirkin ve en şiddetli düşmanlıklara ulaştıran siyonist rejimin cinayetleri ile Mescid'ül Aksa'nın mukaddes harimine yönelik olarak tekrarlanan hakaretler ve mazlum Filistin halkının canı ve malının tekmelenmesi, siz müslümanların tamamının üzerinde düşünmesi ve bu bağlamda İslami sorumluluk ve görevinizi kavrayıp yerine getirmeniz gereken en önemli meseledir. Genellikle gaflet içinde olan İslam uleması ile siyasal ve kültürel elitlerin görevleri ise daha da ağırdır. Ulema, mezhebi ihtilafların ateşini alevlendirmek, politikacılar düşman karşısında infiale kapılmak ve kültürel elitler de marjinal konularla oyalanmak yerine İslam dünyasının büyük sancısını teşhis ederek, ilahi adalet karşısında sorumlu oldukları görevi kabullenip ifa etmeli ve bu işin uhdesinden gelmelidirler. Bölgede meydana gelen üzüntü verici olaylar ile Irak, Şam, Yemen, Bahreyn, Gazze, Ürdün Nehri'nin batı yakası ve Asya ve Afrika'daki bazı ülkelerde süren hadiselerin altında emperyalistlerin entrikacı ellerini aramak ve bu duruma hal çareleri bulmak için düşünmek gerekir. Milletler bunu ülkelerinde hakim olan devletlerden istemeli ve devletler de bu ağır sorumlulukları karşısında vefalı davranmalıdırlar.
Hac ve oradaki görkemli topluluklar, bu tarihi görevin zuhuru, teatisi ve paylaşımı için en uygun mekandır ve her yerden gelen hacıların katılımıyla düzenlenen müşriklerden beraet adlı önemsenmesi gereken fırsat, bu çok yönlü farzın en anlamlı siyasal boyutlarından biridir.
Bu yıl Mescid'ül Haram'da meydana gelen ve nice kayıplara ve hasarlara yol açan acı olay, tüm hacıları ve halklarını üzmüştür. Doğrudur ki, bu olayda can verenler, namaz, tavaf ve ibadet halindeyken inşaallah bu emin harimde ilahi rahmete ve büyük bir saadete kavuşmuşlardır ve bu durum geride kalan yakınları için büyük bir teselli sebebidir; ve fakat bu, Rahman olan Allah'ın ziyafetine katılanların güvenliğini korumakla görevli yetkililerin sorumluluğunu azaltmamaktadır. Bu görevin yerine getirilmesi ve bu sorumluluğun ifası bizim kesin isteğimizdir.
Allah'ın selamı, salih kullarının üzerine olsun...

                                                                                                                    Seyyid Ali Hamenei
                                                                                                                         4 Zilhıcce 1436
                                                                                                                          18 Eylül 2015
 

 Yerli üretim Surena-3 robotunun yarın tanıtılacağı belirtildi

Surena 1 ve 2 adlarıyla bilinen 2 insansı robot, Tahran Üniversitesi araştırmacılar ve bilimadamları tarafından sırayla 2008 ve 2010 tarihlerinde üretildi.

‘Surena-1’ adlı insansı robotun boyu 165 santimetre ve ağırlığı da 60 Kg olarak bilinmekteyken ‘Surena-2’ robotu da 145 santimetre boy ve 45 Kg ağırlığa sahiptir.

Yukarıda adı geçen iki robota 3. kuşak bir robot da eklendi. Tahran Üniversitesi tarafından üretilen bu yeni robot da yarın tanıtılacaktır.

Pazartesi, 16 Kasım 2015 20:19

Irakçi'den önemli açıklamalar

İran Dışişleri Bakan Yardımcısı, yarın akşam saatlerine kadar, Erak Reaktörü’nün yeniden tasarlanmasına ilişkin belgenin yayınlanacağını açıkladı.

İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Seyyid Abbas Irakçi bugün İRİB Haber Ajansı'na yaptığı açıklamada, Erak Reaktörü'nün yeniden tasarlanmasına ilişkin belgenin imzalanmasına işaretle, Erak Reaktörü’yle ilgili görüşmelerin sona erdiğini ve ayrıca İran ve 5+1 grubunun belge üzerinde anlaştıklarını kaydetti.

İran ve 5+1 grubu Dışişleri bakanları tarafından Erak Reaktörü’nün yeniden tasarlanmasına yönelik belgenin imzalanması için idari işlemlerin yapıldığını hatırlatan Irakçi, bu belgede İran ve 5+1 grubu Dışişleri bakanları ve AB Dış Siyaset Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini olmak üzere 8 imza olacağını ifade etti.

İran Dışişleri Bakan Yardımcısı, Erak Reaktörü’nün yeninden tasarlanmasına ilişkin belgenin bütün taraflar için siyasi ve hukuki yükümlülükleri olan kesin bir belge olacağını vurguladı.

ABD Savunma Bakanı Carter’ın, Arap ülkelerini İran’ın bölgedeki askeri varlığına karşı savaşmaya çağıran sözlerine İran’dan cevap geldi.


Yarı resmi Tasnim Haber Ajansı’na göre, İran Savunma Bakanı Hüseyin Dehkan, ABD Savunma Bakanı Ashton Carter daha duyarlı ve dikkatli konuşmalı. ABD’yi Somali, Afganistan, Irak ve Yemen’deki gibi başka belalara sürüklememeli, dedi. İran’ın bölgede istikrar ve güvenliği sağlamak için çaba gösterdiğini savunan Dehkan, bölgedeki sorunun kaynağının bölge dışındaki devletlerin müdahalesi olduğunu ifade etti.

General Dehgan, ABD ile mücadele ve direniş yolu her daim canlı olduğunu ve her geçen gün daha da güçlendiğini kaydetti.

İran Genelkurmay Başkanı Hasan Firuzabadi de Carter’ın Müslüman ülkeleri birbirine düşürmek istediğini savundu. Firuzabadi, Carter’ın düşüncelerinin yanlış bilgi ve bölgesel meseleleri doğru okuyamamaktan kaynaklandığına eminiz“ diye konuştu.

Carter, ABD’nin yüksek tirajlı dergilerinden The Atlantic’e verdiği mülakatta, İran’ın Suriye, Irak, Lübnan ve Yemen’deki askeri varlığına işaret ederek, Biz onların sahada olmasından hoşlanmıyoruz ancak onlar oyunun içinde ifadesini kullanmıştı. Carter Arap ülkelerinin de İran’ın bölgedeki nüfuzuna karşı koymak için kara gücüyle savaşa dahil olması gerektiğini söylemişti.

"Gelecek 25 yıla kadar İran'dan endişe etmeyeceğiz "diye Siyonist rejimdeki bu söyleme işaret eden İslam inkılabı rehberi, "Size söylüyorum her şeyden önce siz geleccek 25 yılı görmeyeceksiniz ve inşallah gelecek 25 yıl sonra Siyonist rejim diye bir şey olmayacaktır."dedi.

İslam inkılabı rehberi İmam Hamaney'in bilgilendirme sitesinin haberine göre, bugün halkın çeşitli kesimleri ile görüşen İslam inkılabı rehberi İmam Seyyid Ali Hamaney, Amerika'nın, İran aleyhindeki düşmanlığını gizlemediğini, birsi güldüğünü ve diğeri ise İran'ı tehdit ettiğini ifade ederek, müzakereden yana olan ve onu bir araç olarak kullanan Amerika'nın İran'a sızmak ve isteklerini dayatmak niyetinde olduğunu söyledi.

 İmam Hamaney, belli başlı nedenlerle Amerika ile nükleer müzakereleri kabul ettiklerini, hamd olsun İran'ın nükleer müzakereci heyeti bu alanda başarılı olduklarını vurguladı.

Rehber, diğer alanlarda Amerika ile müzakereye müsaade etmediklerini ve onlarla müzakere etmeyeceklerini konuşmasına ekledi.

Siyonist rejiminin son beyanlarına işaret eden İslam inkılabı rehberi, nükleer müzakerelerden sonra, "gelecek 25 yıla kadar İran'dan endişe etmeyeceğiz "diye Siyonist rejimdeki bu söyleme işaret eden İslam inkılabı rehberi, "Size söylüyorum; her şeyden önce siz gelecek 25 yılı görmeyeceksiniz ve inşallah gelecek 25 yıl sonra Siyonist rejim diye bir şey olmayacaktır. İkincisi olarak bu dönemde mücadele ve hamaset duygusu bir an bile siyonist rejimi rahat bırakmayacaktır" dedi.

 İmam Hamaney'in konuşmasında öne çıkan başlıklar;

- Başta zalim Şah olmak üzere İnkılâp öncesi hükümet erkânının tamamı Amerika'ya bağımlıydı.  İran'ı dolaylı yollarla yöneten ABD'li yetkililer İran'daki kukla vekilleri aracılığıyla Firavun misali bu halka her zulmü reva görüyordu. Ancak merhum İmam Humeyni Musa gibi milletin destekçisi olarak bu kadim topraklarda yeni bir düzen kurdu.

- Amerika'ya 'Büyük Şeytan' lakabının verilmesi basiret örneğidir. Dünyaki tüm şeytanların lideri iblis’tir. İblis'in işi sadece hile ve iğfaldir (aldatmak). Oysa Amerika hem hilekâr, hem ikiyüzlü hem katil hem de zorbadır.

- İblis'ten daha kötü bir simaya sahip Amerika'yı melek yüzlü göstermeye çalışanlar, din ve devrimci ruh bir kenara, ülkenin maslahatına sadık kalma prensibini ve aklı nereye koyacaklar? Hangi akıl ve vicdan, bize Amerika gibi bir suçluya güvenilir bir arkadaş gözüyle bakmamıza müsaade eder?

- İran ve Amerika'nın nükleer anlaşmadaki kaderi hala netlik kazanmamışken ABD Kongresi İslam Cumhuriyeti'ne karşı komplo ve planlar yapma devam ediyor. Büyük Şeytan karşısında öyle güçlü durulmalıdır ki şeytan, hayal kırıklığı yaşasın.

- Düşman, kahraman ve devrimci gençliğin ruhunu öldürmek istiyor. Hatta ülke içerisinde bile Hizbullahi ruha sahip gençleri aşırıcı olarak tanımlayanlar var. Bu çok yanlıştır!

- Amerikalılar, İslam Cumhuriyeti'ne karşı izlenecek metotta görev paylaşımı taktiğini izliyor. Bazıları tebessüm ederken bazıları da bize karşı mevzuat hazırlığı yapıyor.

- Biz daha önce açıklanan sebepler nedeniyle Amerika ile sadece nükleer konuda müzakere izni verdik ve Elhamdülillah müzakere heyeti vazifelerini yerine getirdi. Ancak diğer alanlarda Amerika ile pazarlık masasına oturmayız. Şunu da unutmamakta fayda var; Bizim Büyük Şeytan Amerika dışında diğer ülkelere "devlet, kabile ve din" alanlarında müzakere kapımız açıktır.

- Bazı İsrailliler 'Müzakereler, İran'a yönelik 25 yıllık endişelerimiz azalmıştır' diyor. Ama biz 'İsrail, 25 yıl sonrasını göremeyecek ve Allah'ın izniyle bölgede Siyonist rejim denen bir şey kalmayacak' diyoruz.

- Amerika, Şah döneminde ülkede yapılan seçimlere hiçbir şekilde müdahale ve itiraz etmedi. Ama bugün diktatör rejimler ve onların bölgedeki mirasçıları, İslam Cumhuriyeti'nde yapılan tamamen halk tabanlı seçimler aleyhine propagandalarına devam ediyor.

- Her insanın seçimlerde kullandığı oy, kul hakkıdır ve korunması İslami bir vecibedir. Hiç kimsenin bu emanete (oy) ihanet etmeye hakkı yoktur.

- Şüphesiz İslam Cumhuriyeti, milli irade ve ulusal birliğini koruyarak kimseyi ötekileştirmediği için İlahi yardımların şamili olmuştur ve bu bilinçle düşman karşısında nihai zaferi kazanacaktır.


İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Suriye’nin geleceğinin Suriye halkının oylarıyla belirleneceğini söyledi.

İrna haber ajansının bildirdiğine göre İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Tahran’ı ziyaret eden Avusturya Cumhurbaşkanı Heinz Fischer ile yaptığı ortak basın toplantısında Suriye soruna da değindi.

Avusturya televizyonundan bir gazetecinin İran’ın Suriye sorununun çözümüne yönelik görüşmeler ve Suriye politikası konularındaki tutumunun ne olacağına ilişkin sorusuna şöyle cevap verdi:

“Sorunuza cevap vermeden önce Avusturya hükümetinin tarihi bir nihai anlaşmayla sonuçlanan 5+1 müzakerelerine yaptığı güzel ev sahipliğinden dolayı teşekkür etmeyi gerekli görüyorum. Bu anlaşma İran’ın, 5+1’in, Avrupa Birliği’nin ve tüm bölgenin ve dünyanın yararına olabilir.

Bugün yaptığımız özel ve genel görüşmelerde ele aldığımız konulardan biri de bölge, terörizm ve başta Suriye olmak üzere bölgede yarattığı sorunlardı. Bizler, terörizmin büyük bir uluslararası sorun olduğu konusunda görüş birliği içerisindeyiz.

Terörizm sadece bölgenin değil tüm dünyanın güvenlik ve istikrarını tehdit ediyor. Avrupalıların bölgemizdeki teröristlerden ve teröristlerin sebep olduğu mülteci sorunundan duyduğu kaygılar, terörizmin Avrupa’yı ve diğer bölgeleri de etkilediğini gösteriyor.

Suriye’de öncelik ne olmalı?

Bu meselenin çözümü, bir şahsın ya da hükümetin desteklenmesi tartışması değildir. Suriye, bir hükümetin, muhaliflerin ve terörist grupların bulunduğu bir ülkedir. Burada önemli olan bizim ne yapmamız ve önceliklerimizin ne olması gerektiğidir.

Önceliğimiz Suriye’de demokrasi ile ilgili konuları ele almak mı olmalıdır? Muhalif veya muvafık grupları tartışmak mı olmalıdır, anayasa değişikliğini konuşmak mı olmalıdır? Yoksa şu an öldürülmekte ve mülteci durumuna düşürülmekte olan Suriye halkı mı olmalıdır?

Milyonlarca kişi mülteci oldu, yüz binlerce kişi öldü, ülke baştan başa istikrarsız ve güvenliksiz bir yer haline geldi.

Suriye halkının petrolü terörist gruplar tarafından çıkarılıp piyasalara satılıyor, halkın refahı için harcanması gereken parası öldürmeler için kullanılıyor.

Suriye’de temel sorun bir öncelik sorunudur. Tartışma neyin öncelik olduğu üzerinedir. Eğer biz başlangıçta yanlış bir adım atarsak hiçbir zaman hedefe varamayız.

İlk adım dökülen kanı durdurmak olmalı

Atılması gereken ilk adım, kanın durdurulması ve mültecilerin evlerine dönebilmesi için nispi bir güvenlik ortamının şartlarını yaratmak olmalıdır. İşte o zaman Suriye’nin geleceği, muhalif veya muvafık gruplar, demokrasi ve oy gibi konuları konuşabiliriz.

Hiçbir devletin Suriye’nin geleceğine karar verme hakkı yoktur

Suriye konusunda birkaç noktaya dikkat etmek gerekiyor. Bunlardan birincisi, Suriye’nin geleceği Suriye halkının oylarıyla inşa edilir. Gelecekteki hükümetlerine, hükümet şekline vs. karar verecek olan Suriye halkıdır.

Hiçbir ülke veya yabancı güç Suriye’nin geleceğine karar veremez ve vermemelidir.

Suriye ile ilgili ikinci mesele de şudur: Bölgedeki bir sorun olarak Suriye konusunda herkes demokrasinin istikrar kazanmasına yönelik şartların oluşturulması için güvenliğin sağlanması konusunda yardım etmelidir.       

Bu iş için tüm bölge ülkeleri, AB gibi soruna etki eden ülkeler yardımcı olmalıdır.

İran, gelecekte Suriye’de güvenlik ve demokrasinin yerleşeceğini gördüğü her türlü toplantıda ve masada yer alır. Konuşulması gereken herkesle konuşur; hem bölge ülkeleriyle hem de uluslararası çevrelerle... bizim için önemli olan Suriye halkının hayatı ve mültecilerin evlerine dönmesidir.

Suriye’de güvenlik herkesin yararına

Suriye, bir gün daha güvenli bir yer olursa, bu bölge halklarının da dünyanın da yararınadır. Masum insanların çöllerde veya başka ülkelerde mülteci haline gelmesi kabul edilebilir mi?

İran İslam Cumhuriyeti, uluslararası, bölgesel, insani ve İslami görevi olarak terörle mücadele ve teröristlerin Suriye’den çıkarılması, Suriye’de güvenlik ve istikrarın sağlanması, mültecilerin dönüşü, akan kanın durdurulması ve Suriye halkının oylarıyla demokrasinin kurulması için sonuç alınabilecek her türlü masaya gerek bölge ülkeleriyle ve gerekse uluslararası güçlerle oturacaktır.

Önemli olan müzakere masası, onun şekli veya etrafında kimlerin oturduğu değil, son derece hassas olan Ortadoğu bölgesinde barış ve istikrar hedefine ulaşılmasıdır.

Tahran Cuma Namazı Geçici Hatibi Ayetullah Hatemi, ‘Kahrolsun Amerika’ sloganına ilişkin “Bu slogan ılımlılığın ta kendisi ve Amerika ile ilişki kurmak rezaletin dibidir” dedi.


Tahran Cuma NamazıGeçici Hatibi Ayetullah Seyyid Ahmed Hatemi, Kapsamlı Ortak Eylem Planı’na değinerek “KOEP’den sonraki dönemin önemi KOEP’den önceki dönemden daha az değil. Bugün KOEP yasal sürecinden geçiyor ve İran Milli Güvenlik Yüksek Konseyi ile İslami Şura Meclisi, KOEP’yi değerlendirip onaylayacak” diye konuştu.

KOEP’den sonra Amerika tarafından yanlış bilgiler ortaya atıldığına işaret eden Tahran Cuma Namazı Geçici Hatibi Ayetullah Seyyid Ahmed Hatemi “Amerika yaptırımların çerçevesinin korunacağından bahsediyor. Dolayısıyla yetkililerimiz bu hususta apaçık bir tutum sergilemeliler” diye belirtti.

Amerika’nın asıl amacının Nükleer Program olmadığına vurgu yapan Ayetullah Hatemi “Onlar bizden İnkılap ve İslam ilkelerinden vazgeçmemizi ve sulta sisteminde erimemizi veya Irak, Suriye, Bahreyn ve Hizbullah gibi Direniş Ekseni’ni desteklemeyi bırakmamızı istiyor. Ama Amerika bunu bilmeli ki bunlar hiçbir zaman gerçekleşmeyecek” diye ifade etti.

Obama’nın İran rejiminin esasının değişmesini umduğunu dile getiren Ayetullah Hatemi “İran halkı kanlarının son damlasına kadar istiklal, özgürlük ve İslam Cumhuriyeti’ni destekleyecek. Bütün basın camiası ve gazeteciler Amerika nüfuzu karşısında dikkatlı olmalı” diye hitap etti.

‘Kahrolsun Amerika’ sloganının radikal bir slogan gibi gösterilmeye çalışıldığını da belirten Tahran Cuma Namazı Geçici Hatibi Ayetullah Seyyid Ahmed Hatemi “Bu slogan ılımlılığın ta kendisi ve Amerika ile ilişki kurmak rezaletin dibidir” açıklamasını yaptı.