
کارگر
İmam Hamanei’nin Suriye krizini sonlandıran tehdidi
El Ahbar'dan İbrahim el Emin, Suriye krizinin sonlandırılması hakkında önemli bilgiler ifşa etti: "Bunlardan birincisi Ayetullah Ali Hamenei’nin Umman Sultanı Kabus ile görüşmesinde şunları söylemesiydi: Kim Suriye’yi yıkıma uğratmak isterse, bölgedeki gaz ve petrolünü kaybetmeye de hazır olmalıdır.”
Lübnan'da yayın yapan El Ahbar gazetesi genel yayın yönetmeni İbrahim el Emin 13 Eylül tarihli köşe yazısında, bazı diplomatik kaynaklara dayanarak Suriye krizinin arka planında yaşanan mesaj trafiği ve psikolojik savaşın ayrıntıları hakkında çok önemli bilgiler verdi. İşte o yazının ilgili bölümleri:
“Yakın gözlemciler, Moskova'nın Tahran ve Şam'daki müttefiklerine, planlanan askeri operasyonun iddia edildiği gibi sınırlı olmayacağını, rejim güçlerini zayıflatarak muhalefetin Şam'ı kuşatıp Humus'u tekrar ele geçirmelerine imkân verecek daha geniş bir kampanyanın parçası olduğunu söylediklerini ifşa ettiler.
Buna göre Suriye'nin müttefikleri durumu ciddiye alarak hemen güçlerini seferber etmeye ve büyük çatışma için hazırlanmaya başlamışlar. Bu amaçla da büyüklüğü ve hızıyla Rusları bile şaşırtan bir savunma stratejisi yürütmeye giriştiler. Suriye'nin stratejik silahlarını hazırlamak için gösterilen özel bir çabaya, yapılacak saldırının sonuçları hakkında Amerikalıları uyaran mesajların iletilmesi eşlik etmiş.
Moskova, Amerikalı muhataplarına Şam'ın İran ve Hizbullah müttefikleriyle birlikte her hangi bir sınırlı saldırıyı kabul etmeyeceğini ve kendilerini büyük bir savaşa hazırladıklarını, kendilerinin de kenarda ellerini kavuşturup oturmayacaklarını, ABD'nin muhalefeti desteklediği gibi Rusya'nın da Suriye rejiminin arkasında duracağını iletti.
Bunlar arasında iki hayati önemde mesaj vardı. Bunlardan biri Tahran tarafından, diğeri de Moskova'dan gönderildi ve kaynaklar bunların olayların akışında çok büyük etkisi olduğunu söylüyorlar. Bunlardan birincisi İran'ın Dini Lideri Ayetullah Ali Hamenei'nin Umman Sultanı Kabus ile görüşmesinde şunları söylemesiydi: 'Kim Suriye'yi yıkıma uğratmak isterse, bölgedeki gaz ve petrolünü kaybetmeye de hazır olmalıdır.'
İkincisi de Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin'in Amerikalı meslektaşına 'Suriye'nin ülkesi için, İsrail ABD için ne kadar önemliyse o kadar önemli olduğunu ve Washington'un saldırısının sadece bölgeyi değil tüm dünyayı istikrarsızlaştıracağını' söylemesiydi."
medyasafak
Irak'ta kanlı Cuma...
Irak'ın başkenti Bağdat'ın kuzeyindeki Bakuba bir Sünni caminin yakınında iki dakikak ara ile patlayan bombalar sonucu en az 30 kişi öldü 42 kişi ise yaralandı.
Bakuba kentinde el-Salam Camii nde kılınan Cuma namazı esnasında bir camiye düzenlenen çifte saldırıda en az 30 kişi hayatını kaybetti.
Patlamalar Cuma namazı sırasında cami yakınlarındaki bir yolda meydana geldi.Yaşanan iki patlama sonrasında en az 41 kişinin de yaralandığı açıklandı.
Saldırıyı henüz üstlenen olmadı.Irak 2003 yılındaki Amerikan işgalinden bu yana en kanlı saldırılara sahne oluyor.
İmam Hamanei’nin 2013 yılın Haccını önemini degerlendirdi - Tam Metin
İslam Cumhuriyeti her daim bölgede yaşanan gelişmeleri yakından takip etmektedir.
Bismillahirrahmanirrahim
Siz değerli kardeşlerime, bacılarıma ve İslam toplumunda önemli bir yere sahip İbrahimi Hac ve Medine-i Münevvere ziyaretçilerine hizmet eden çalışanlarına hoş geldiniz diyorum.
Bu büyük iftiharın ahiretiniz için bir yatırım olmasını ümit ederim. Bu hayırlı kuruluşta öyle ihlasla çaba gösterin ki amelleriniz inşallah güneş gibi parlasın. Hac kurumunda çalışan tüm kardeşlerime zahmetlerinden dolayı teşekkür ediyorum. Yaptığınız ve yapacağınız işler takdire şayandır. Bu işler ister kültürel, ister manevi, ister ahlaki ve ister eğitim alanında olsun. Veya amel etmek, hayata geçirmek, organize ve tertip alanında olsun.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki Mukaddes İslam dinini koruyan ve ihya eden amellerden biri, Hac farizasıdır.
Doğrudur, İslam'ın destek ve kuvvet noktası bir iki şeyle sınırlı değildir. Ama hac ameli sahip olduğu kendine has özelliklerle önemli bir etkendir. Hac, Müslümanların sahip olduğu kudretin ve İslam ümmetinin iktidarının nişanelerindendir.
Farklı coğrafyalarda yaşayan, değişik etnik ve mezhebi yapıya sahip biz Müslümanlar, İslam ümmetinin gerçek kimliğini derk edebilme şerefine nail olabilirsek, hac farizasının bu ümmetin iktidarının, yenilmezliğinin, izzetinin ve onurunun mihenk taşlarından biri olduğunu anlarız.
Ama ne yazık bizleri dünyanın batısından doğusuna tek ümmet haline getirecek fikri, ahlaki ve siyasi olgunluğa henüz ulaşamadık. Eğer bunu başarabilirsek Hac farizasının önemini daha iyi anlayacağız.
Bu gün İslam Cumhuriyeti'nin hacca bakışı da bu doğrultuda olmalıdır. “Kudret vesilesi”. Ama nasıl bir kudret?
Bu iktidar ve güçten maksadımız acaba maddi, politik ve sulta altına alma anlayışında bir iktidar mıdır? Yoksa kültürel ve dil iktidarı mıdır?
Hayır, bütün bunlardan çok daha büyük bir iktidardır.
Hac amelinin iktidarı, İslam kültürünün dünyaya tanıtılmasından öteye bir anlam taşır. İnsanları manevi olarak yetiştirir ve her türlü zorluğa göğüs germelerini sağlar.
Gözlerin haccın melekuti havasında huzur bulmasının dışında, gözle görülemeyecek hakikatlere kapı aralar. Bunlar dokunarak, temas edilerek anlaşılacak şeyler değildir. Orada insan İslam'ın bazı manevi ve ahlaki hakikatlerini anlar. Hac böylesi bir şeydir.
Haccın gereklerinden birisi, hacı adaylarının kutsal topraklarda bu önemli İslami farizayı yerine getirirken birbirleriyle kelimenin tam anlamıyla kardeş olmaları ve herkese kardeş gözüyle bakmalarıdır. Bırakın bir düşman olarak bakmayı hatta bir yabancı gibi bile bakmamalarıdır. Birbirine aynı hedefte ilerleyen iki kardeş gözüyle bakmalılar. Aynı şeyi arayan ve aynı menzile yol alan iki kardeş gibi görmeliler.
Ayeti Kerime buyuruyor: "…hacda fasıklık, cidal (sürtüşmek, kavga etmek) yoktur."
Buradaki cidal'den maksat düşmanla olan cidal değildir. Tam aksine hac, düşmana karşı cidalin tezahürüdür. Bazıları bu ayetle beraat programını sorgu altına alıyorlar. Ayette yasaklanan cidal şirkle ve küfürle olan cidal değildir.
Şirkle ve küfürle mücadele, İslam'ın temel düsturlarından birisidir. Hacda yasaklanan ve olmaması gereken cidal, kardeşlerin birbirleriyle olan kavgasıdır. Müminlerin, tevhide yürekten inananların birbirleriyle çekişmesidir. Bu cidal yasaklanmıştır ve olmamalıdır. Sadece dille cidal değil belki kalbimizde birbirimize karşı nefret duyguları uyandıran her türlü çekişme yasaklanmıştır.
İslam düşmanlarının Müslüman coğrafyada alevlendirmek istedikleri kardeşler arasındaki bu çekişme ve kavgadır. Buna çok dikkat edin.
Şia ve Ehlisünnet veya diğer mezheplerin birbirleriyle olan inançsal ihtilafları kardeşlik bağını zedeleyemez. Ama bu akidevi farklılıklar, ruhsal ve davranış bozukluklarına sebep olursa zamanla çatışmaya, gerginliğe ve düşmanlığa yol açar. Ve bu İslam düşmanlarının hedeflediği, hayalini kurudğu şeydir.
İslam düşmanları çok iyi biliyorlar ki eğer mezhepler arasındaki görüş farklılıklarını cidal ve kavga vesilesine çevirerek Müslümanları birbirlerine düşürür ve birbirleriyle çatışmalarını sağlarlarsa siyonist rejim bölgede daha rahat nefes alacaktır. Bu nedenle bir taraftan hem Şia'yı hem de Ehlisünnet'i tekfir etsin diye ifratçı grupları beslerken diğer taraftan da satın aldıkları bir grup kuklayı kıvılcım halindeki bu ateşi körüklesinler hatta ateşe benzin döksünler diye örgütlemektedir. Bunu sizde görüyor ve duyuyorsunuz, haberdarsınız. Amerika'da, Londra'da haberleşme aygıtlarını görsel ve yazılı medyayı bu piyonların hizmetine sunuyorlar. Ne Londra'dan ve ne de Amerika'dan tebliği yapılan Şialık bizim sözünü ettiğimiz, savunduğumuz Şialık değildir.
Şia alimleri ve kanaat önderleri her daim ve bilhusus İmam Humeyni rehberliğinde zafere ulaşan İslam İnkılabından sonra İslam ümmetinin birlik, beraberlik ve kardeşliği için çok çaba sarf etmiştir. Ama başka bir grup ateşi alevlendirerek çatışma ve kavga ortamı yaratmaya çalışıyor. Bu düşmanın istediği şeydir. Bunlar ne Şia'dır ne Sünni'dir.
Bu hiç bir mezhebin dostu olmayan düşmanın bir oyunudur. Bunları iyi tahlil etmeli ve çok dikkatli olmalıyız.
Haccın kudretine dayalı hedeflerden biri de İslami kültürün Müslümanların yayılmasıdır.
Bazıları İslam Cumhuriyeti hakkı bir şeyler duymuş olabilir ama kulaktan duyum, bu ülkeden biriyle oturup karşılıklı sohbet etmekten onu dinlemekten çok farklıdır. İran İslam Cumhuriyeti hakkında bir çok şey duymuş olan biri duyduklarını sizlerden dinleyerek mukayese eder ve hakikati bu şekilde anlar. İslam Cumhuriyeti aleyhine yapılan propagandalar insanı vahşete düşürecek kadar fazla ve vahimdir. İslam Cumhuriyeti aleyhine farklı kanallarla karalama politikası izleyen birçok yayın kuruluşu vardır. Afrika'da, Asya'da, Arap veya Arap olmayan bir ülkede yaşayan genç internetin başına oturduğunda, ülke içinde veya dışında yayın yapan televizyon kanalını seyrettiğinde, eline bir gazete aldığında İslam Cumhuriyeti hakkında yazılanın yalandan başka bir şey olmadığın nereden bilsin?
Hac organizasyonuna katılmanızın nedenlerinden biri bu hakikatleri insanlara ulaştırmanızdır. Sadece dille değil, hem dille hem de amelle. Onlara gerçek İslam'ı anlatın. Şia'nın hakikatlerini, İslam İnkılabının değerlerini söyleyin ve bu günlerde cereyan eden maceraların içyüzünü açıklayın.
Hac insanın maneviyatının güçlenmesine vesiledir.
Azizler;
Cihat meydanlarından zaferle çıkmamız kalbimizde yeşerttiğimiz iman tohumunun güçlü olmasına ve Allah'a tevekkülümüzün tam ve sağlam olmasına bağlıdır. Maneviyetsiz hareket olmaz. İman olmadan karşılaştığımız zorlukların üstesinden gelemeyiz, Allah'a tevekkül edilmeden düşmanın zahiri gücünü unutup hakiki kudreti göremeyiz. Zafer için tevekkül gerekir, iman gerekir, Allah'ın vaatlerine hüsnüzan gerekir ve bunlar haccın sunacağı nimetlerdendir. İnsanlar oraya "لیشهدوا منافع لهم" (Kendilerinin menfaatlerine (faydalandıkları şeylere) şahit olsunlar.) görmek için giderler. Bu faydalar sadece dünyevi değil belki hem dünyevi hem de uhrevidir.
İşte hac budur.
Evet, eğer dikkat ederseniz düşmanlar, İslam dünyasında fikirsel, ruhsal ve mezhebi konularda ihtilaf çıkarma girişimleri dışında kundakçılık da yapıyorlar. Komşu ülkelere şöyle bir bakın. Pakistan, Irak, Suriye, Bahreyn ve daha bir çok yerde olaylar çıkarmaktalar. Şia-Sünni bahaneleriyle ateşler yakmaktalar. Bazen ne Ehlisünneti ne de Şia'yı ilgilendirmeyen bir meselenin üzerine Şia ve Sünni etiketi yapıştırıp olayları ateşi körüklüyorlar.
Ben bu konuya mükerrer vurgu yaptım. Siyasi hırs ve hedef için bölgeyi ateş girdabına sürüklemeye niyetindeler.
Irak'ın falan şehrinde, falan mahallesinde bir bomba patlasın, yeterki patlasın patlamada 50 masum insan ölsün umursamazlar bile. Suriye'de iç karışıklık olsun ve ülke yavaş yavaş harabeye dönsün. Veya Mısır'da yada başka bir ülke ismi ve mezhebi önemli değil. Amerika meşru olmayan menfaatleri için bu ülkelerde bu oyunlara başvuruyor.
Şimdi ise Suriye'de Amerika'lıların yeni planları var. Bunun yeni bir siyasi oyun olmamasını ümit ediyorum. Günlerdir bu ülke halkı savaşla tehdit ediliyor. Zararının savaşa sebep gösterilen nedenden çok daha fazla olacağı bir faciaya yol açmak ABD gibi kendi menfaatleri için her yola başvuran bir ülke için çok doğal bir şeydir. Kendi menfaatlerini koruyacak kanunlar yasalaştırıp sonrada menfaatlerini koruyan bu yasaları uygulamaya geçirmek için her şeyi caiz bilirler. Bunun için kendileri dışında onlarca ülke yerle bir mi olmuş, binlerce insan menfaat ve can kaybımı yaşamış hiç önemli değil.
Bu zihniyet böyledir. İnsanlığın ve insan ırkının çoğunluğunun faydasına olan menfaatler onların umurunda değil. Adına milli menfaatler diyorlar. Ama aslında korumaya çalıştıkları kendi menfaatleri de değil belki insanlığın asıl düşmanı olan Siyonistlerin menfaatidir. Geçen 70-80 yıl zarfında hiç bir insani ve ahlaki kuralı tanımayan, uymayan sermayedarlarının menfaatidir.
Son birkaç gündür savaş ve bombardıman tehditleriyle bölgeyi iyice huzursuzlandırmaya çalışıyorlar. Eğer bu tehditlerinde ciddi olsalardı, günlerdir çığırtkanlığını yaptıkları şeyden geri adım atmazlardı. Bu bir çark ediştir. Ümidim son kararlarının ciddi olmasından yana.
İslam Cumhuriyeti her daim bölgede yaşanan gelişmeleri yakından takip etmektedir. 70 küsür milyonluk bir millet olarak bizim yapmamız gereken, bu coğrafyanın hassas bir bölgesinde bulunan konumumuzu doğru bir siyasetle, İslami değerler ve iktidardan faydalanarak sabitkadem kılmak için çaba harcamaktır. İslam'dan öğrendiğimiz insani ve ahlaki değerleri tüm beşeriyete sunalım ve onları İslam'ın insanlığa hediye ettiği şeye davet edelim. Bu bizim vazifemizdir.
Mükerrer söylemişimdir. Milli iktidarın sağlamlaştırılması ilk etapta doğru inanç ve imanla sonra tek millet olma bilinciyle, mesullerin vazifelerini layıkıyla yerine getirmesiyle, halk ve yöneticilerin birlikteliğiyle ve tabi AllahTeala'ya tevekkül ile mümkündür.
Akıl, maneviyat, tevekkül ve ihlasla amel bölge olaylarında da etkili olmuştur. Şimdiye kadar olduğu gibi.
Ümidimiz bu manevi huzura sarılarak güçlü mantığınız ve açık basiretiniz ile iştirak edeceğiniz hac merasiminde İslam'ı, Müslüman olsun ve gayri müslim olsun tüm dünya halklarına ulaştırmanız, ferdi ve umumi saadetin sağlanmasına vesile olmanızdır.
Dualarınızda bizleri de hatırlayın.
Bu yıl güzel ve manevi bir hac merasimi yaşamanızı temenni eder, Allah'ın inayet ve lütfünün başta bu ülke insanları olmak üzere dünyanın her noktasından gelen hacılara olmasını ümit ediyoruz.
İnşaallah kabul olmuş bir haccınız olsun.
Vesselamu aleykum ve rehmetullah
Savaşı başlatanlar bitiremeyecek
İran ve Irak dışişleri bakanları, kimyasal silahı her kim kullanmış olursa olsun ayrım gözetilmeksizin mücadele edilmesi gerektiğini açıkladı.
Mehr haber ajansının bildirdiğine göre İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad, resmi bir ziyaret için gittiği Bağdat’ta Irak Dışişleri Bakanı Hoşyaz Zebari ile ortak bir basın toplantısı yaparak ikili ve bölgesel konularda açıklamalarda bulundu.
Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, bir gazetecinin Suriye’ye ilişkin bir sorusu üzerine “Hiç kimse İran ve Irak halkı kadar kimyasal silahtan etkilenmedi ve hiç kimse İran ve Irak halkı kadar uluslar arası toplumun Sadam Hüseyin’in kullandığı kimyasal silahlar karşısındaki aldırışsızlığının kurbanı olmadı. Kimyasal silah kullanmanın mahkum edilmesi gerektiğini bizlerden daha iyi kimse anlayamaz. Kimyasal silah kullanımını mahkum etme ve onunla mücadele etme konusunda herkesten çok hak sahibi olan bizlersiz. Bu konuda güçlü ahlaki delillerimiz var” dedi.
Amerika’nın Suriye’ye yönelik muhtemel saldırısına değinen Zarif, “Biz bölgenin yeniden ateşe atılmasından kaygılıyız. Bu ateşin dünya için tehlikeli olduğunu biliyoruz. Herkesi uluslar arası yasalara bağlı kalmaya, güç kullanımından sakınmaya ve Suriye’deki savaşın ve kardeş kanının durdurulması için tüm tarafları masaya çağırıyoruz” dedi.
ABD Başkanı tuzağa düşüyor
İrna haber ajansının haberine göre de Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, savaş tamtamları çalanların bölgeyi verecekleri ateşten herkesin zarar göreceğini belirterek “tüm çabamızı savaşı önlemek için harcıyoruz; çünkü savaşı başlatanın bu savaşı bitiremeyeceğini biliyoruz. ABD Başkanı, başkalarının hazırladığı tuzağa düşüyor. Umarım bu tuzaktan kurtulma dirayetini gösterir. Kendini ve bölgeyi her tarafı kaplayacak ateşten korur” dedi.
Savaşla tüm sorunların çözülebileceği yönündeki hayalcilikle mücadele ettiklerini belirten Zarif, “Savaşla sorunları çözebileceğini sananlar yüz yıl öncesinde yaşıyorlar. Medeniyet sahibi olduğunu iddia eden bir ülke BM sözleşmesinin güç kullanımını yasaklayan maddesini nasıl görmezden gelebilir?” diye konuştu.
Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari de Suriye sorununun bu ülkenin kendi halkının çözmesi gerektiğini belirterek Suriye’ye yapılacak bir askeri saldırının siyasi çözüm çabalarını engelleyeceğini söyledi ve Irak’ın Suriye’ye saldırı için bir rampa olarak kullanılmasına izin vermeyeceklerini ifade etti.
İşgalci İsrail BaşbakanıNetanyahu: İran’a kanmayın, baskıları arttırın
İşgalci İsrail Başbakanı Netanyahu dün akşam bir kez daha İran’a yönelik baskıların arttırılmasını istedi.
İşgalci İsrail Başbakanı Bünyamin Netanyahu dün akşam yaptığı bir açıklamada, bir kez daha İslami İran’a yönelik bakıların arttırılması talebinde bulundu.
Netanyahu bu hususta bir bildiri yayınlarken “Uluslararası topluluğun İran’a kanmaması, söz yerine amel istemesi gerekiyor. İran’a karşı baskıların arttırılması lazım” diye kaydetti.
Netanyahu ayrıca “İran’ın uranyum zenginleştirme işini durdurması, zenginleştirdiği maddeleri çıkartması, Fordu tesislerini kapatması ve Polotonyum reaktörü yapmayı durdurması için uluslararası topluluğun bu ülkeye karşı baskılarını yoğunlaştırması gerek” diye belirtti.
Türkiye Karate Kupasıİranlı Yıldız Karateciler Şampiyon oldu
Türkiye'de düzenlenen karate kupasına katılan İranlı yıldız karateciler kupanın şampiyonu oldu.
İran yıldız karate milli takımı Türkiye'de düzenlenen serbest kupaya katıldı.
18 takım halinde 400 yıldız karatecinin katıldığı kupada İranlı yıldızlar kupanın şampiyonu oldu.
Erkekler ve kızlar kategorilerinde düzenlenen kupada İranlı yıldızlar 6 altın, 5 gümüş ve 4 bronz madalya kazandı
John Kerry’nin El Kaide değerlendirmesi gülünç
Suriye’nin Türkiye, ABD ve Siyonist rejim gibi ülkelerin saldırı ateşinde yanmakta olduğunu ifade eden Tahran Cuma hatibi, Suriye’de El Kaide olmadığını diyen John Kerry’nin bu iddiası gülünç olduğunu söyledi.
Tahran Cuma hatibi Hatemi hutbesinin bir bölümünde Suriye krizine işaret ederek, Suriye’nin Türkiye, ABD, Siyonist rejimi, İngiltere, Suudi Arabistan, Katar gibi ülkelerin saldırı ateşinde yanmakta olduğunu söyledi.
Suriye’nin batı liberal demokrasisinin skandal yeri olduğunu ifade eden Ayetullah Ahmed Hatemi, suçsuz kadın ve çocukları öldürmenin yanısıara kızların ellerini bağlayarak babalarını öldürmek ve de müslümanların kalbini çıkartarak kameralar karşısında yemenin batı liberal demokrasisinin sakandalı olduğunu belirtti.
ABD Dışişleri BakanıJohn Kerry’nin geçen hafta El Kaide hakkında yaptığı değerlendirmesine işaret eden Tahran Cuma hatibi, Suriye’de El Kaide olmadığını diyen John Kerry’nin bu iddiası gülünç olduğunu söyledi.
Tahran Cuma hatibi Ayetullah Hatemi, Irak, Suriye ve Pakistan’daki teröristlerin ABD tarafından desteklendiğini dile getirerek, buna rağmen Amerikalılar utanmadan insanlıktan bahsettiklerini konuşmasına ekledi.
Suyriye yönetimi kimyasal silah kullandığı iddialara karşı çıkan Ayetullah Hatemi, muhaliflerini günden güne geri püskürten Suriye yönetimin kimyasal silaha başvurmasına ihtiyacı olmadığını söyleyerek bu ithamın sahte olduğunun altını çizdi.
General Kasım Süleymani:"Suriyeyi Sonuna Kadar Savunacağız"
Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani "Artık Suriye konusu Amerika için bir haysiyet meselesine dönüşmüştür ve bu nedenle bütün güçleriyle çabalayarak zafere ulaşmayı ümit etmektedir. Ama biz Suriye’yi sonuna kadar savunacağız” dedi.
Rajanews Haber Ajansı'nın bildirdiğine göre, Devrim Muhafızlarının Kudüs Gücü Birimi Komutanı General Kasım Süleymani dün Uzgörürler Meclisi'nde (Meclis-i Hubregân) yaptığı konuşmasında Irak'taki Eşref Kampı'na yapılan baskına değinerek, bu baskınlarda münafıkların önderi olan 50'den fazla kişinin öldürüldüğünü ve 10'unun da kaybolduğunu, bunun Mirsad Operasyonundan da çok daha önemli olduğunu vurguladı ve aslında Allah'ın vaadinin gerçekleştiğini söyledi.
General Süleymani, “Bazıları bizim Suriye konusundaki tutumumuzu eleştirerek Suriye'yi neden bu kadar desteklediğimizi soruyorlar, onlara cevaben şunları söylemek istiyorum. Bizler düşmanların propagandalarını önemsemiyoruz çünkü Suriye direniş hattının öncüsüdür ve bu inkâr edilemez bir gerçektir, bizlerin vazifesi Müslümanları desteklemektir zira onlar her zaman zulüm ve baskı altındalar'' diye devam etti.
General Süleymani Suriye'ye saldırı konusunda yedi ülkenin ön safta yer aldığına değinerek bunların Beşar Esad hükümetini devirebileceklerine inandıklarını söyledi ve bu ülkelerin Katar, Türkiye, Suudi Arabistan, Fransa, İngiltere, Amerika ve İsrail olduğuna kaydetti.
General Süleymani ayrıca İsrailli liderlerin Esad hükümetinin devrilmesi konusunda son derece ısrarlı olduklarını, öyle ki Esad'ın yerine El- Kaide'nin gelmesini bile tercih edeceklerini söyledi.
General Süleymani şöyle devam etti: “Kaddafi'nin devrilmesinin ardından Fars Körfezi'nde yer alan ülkelerden biri İran'ın Libya'ya nüfuzunu engellemek amacıyla burada 4 milyar dolarlık yatırım yaptı. Günümüzde de bu ülkelerin çoğunluğunun gündemindeki en önemli konulardan bir tanesi İran korkusunu yaymaktır.
General Süleymani Şii-Sünni çatışmasına da değinerek şunları söyledi: “Bazı bölge ülkeleri İran'ın bu coğrafyaya nüfuz etmesini istemiyorlar. Katar bu uğurda Suriye'de 12 milyar dolar harcamıştır, ama şu da bir gerçektir ki İran bütün bunlara rağmen İslam ülkelerinde çok önemli bir nüfuza sahip olagelmiştir.”
General Süleymani, Suriye'de savaşan isyancıların %95'inin dışardan geldiğini, geri kalan %5'lik kısmının da Suriye Ordusundan kaçanlardan müteşekkil Özgür Suriye Ordusuna bağlı kişilerden oluştuğunu ve Suriyeli Selefi grupların bir kısmının da bu yüzde %5'e dahil olduklarını kaydetti.
General Süleymani şöyle devam etti: “Çeşitli ülkelerden gelen her türlü insanı içinde barındıran El-Nusra cephesi insanın kanını donduracak türden, o kadar vahşi cinayetler işliyor ki insanın dili çoğunu söylemeye bile varmıyor. Eğer Suriye'de bir seçim gerçekleşecek olursa muhalifler bile oylarını Esad'a vereceklerdir çünkü Esad'ın bunlardan çok daha demokratik olduğuna inanıyorlar.”
General Süleymani ayrıca El-Kaide'nin Irak'ta Sünni âlimleri öldürerek Şii-Sünni savaşı çıkarmaya zemin hazırladığının altını çizdi.
General Kasım Süleymani “Amerika ne Mısır'da demokrasi, ne de Suriye'de insan hakları peşinde ve ne de İran'da nükleer enerji meselesinden dolayı endişe duymaktadır. Amerika'nın asıl hedefi direniş hattını kırmak. Artık Suriye konusu Amerika için bir haysiyet meselesine dönüşmüştür ve bu nedenle bütün güçleriyle çabalayarak zafere ulaşmayı ümit etmektedir. Ama biz Suriye'yi sonuna kadar savunacağız” dedi.
İmam Hamanei: Mısır'da ilkelere bağlı kalınsaydı şimdiki durum ortaya çıkmazdı
İmam Hamanei, Amerikalı yetkililerin Suriye konusunda hata ve yanlış yaptıklarını ve buna göre de kendilerine gelen darbe hissedeceklerini ve kesinlikle zararlı çıkacaklarını belirtti.
Perşembe günü Rehberlik Uzmanlar Meclisi başkanı ve üyeleri ile görüşen İmam Hamanei, istikbar cephesinin bölgenin meselelerini kendi çıkarlarına göre çözümlemeye çalıştığını belirterek, istikbarın bölgedeki varlığının tecavüze, zorbalığa ve aşırı taleplere dayandığını ve bu varlığı sürdürmek için her türlü direnişi yok etmeye yönelik olduğunu, fakat direnişi yok edemediğini ve bundan sonra da yok edemeyeceğini vurguladı.
İstikbarın bölgeye yönelik esas amacının siyonist rejim ekseninde bölgeye musallat olmaktan ibaret olduğunu belirten İmam Hamanei, son günlerde kimyasal silah bahanesi ile başlayan Suriye ile ilgili gelişmelerin amacının da aynı olduğunu, ancak Amerikalı yetkililerin Suriye meselesi ile insani açıdan ilgilendiklerini telkin etmeye çalıştığını ifade etti.
Bölgede bir grup işbirlikçinin sünni adı alıtnda ve bir grup işbirlikçinin de şii adı altında faaliyet yürüttüğünü hatırlatan İmam Hamanei, sünni ve şii alimlerin İslamî mezheplerin arasında ihtilafların yeni saflaşmalara ve düşmandan gafil olunmasına sebebiyet vermemek için dikkat etmeleri gerektiğini kaydetti.
İslamî uyanış sürecine de temas eden İmam Hamanei, İslamî uyanışın yok olduğunu düşünmek, yanlış bir düşüncedir , çünkü İslamî uyanış Müslümanlara özgüven aşılamak ve İslam'a dayanmak sureti ile İslamî toplumlarda yaygınlaşıyor, bugün bölgede yaşananlar istikbarın ve en başında Amerika'nın İslamî uyanışa tepkisidir, dedi.
Mısır'daki gelişmeler hakkında da İmam Hamanei "Eğer Mısır'da Siyonist İsrail ile mücadele sloganı olsaydı ve Amerika'nın vaatlerine karşı geri adım atılmasaydı ve ilkelerin üzerinde durulsaydı, bugün Mısır diktatörü hapisten kurtulmaz ve yerine Mısır halkının seçtiği insanlar hapse atılarak yargılanmazdı" diye konuştu.
İran İslam Cumhuriyetinin 30 yılı aşkın bir süre tüm düşmanlıklara ve komplolara karşı iktidar, nüfuz ve yeteneklerini geliştirme bakımından çok daha güçlendiğinin altını çizen İmam Hamanei, bu iktidarın, Siyonist rejim kanser tümörüdür ve yok olması gerekir diyen İslam Cumhuriyeti nizamının kurucusu İmam Humeyni'nin (ra) görüşü doğrultusunda oluştuğunu vurguladı.
Yüz yıllık yolu bir yıla indirecek düsturlar…Ayetullah Saadet Perver'in tarikat ehli dostlarından birine irfani mektubu
Ayetullah Ali Saadet Perver'in dostlarından ve tarikat yolcularından birine yazdığı irfani mektubu. Dikkate alındığı takdirde yüz yıllık yol, bir yılda kat edilir inşallah.
Bismihi Teala
Size ve tarik ehli dostlarıma olan uzun bir muhabbetimden dolayı, Allah'a suluk yolunda salik için faydalı olacak şeyleri tezekkür babından hatırlatmayı gerekli gördüm. Dikkate alındığı takdirde yüz yıllık yol, bir yılda kat edilir inşallah.
1. Farz ve vacip şeylerin yapılması, haram ve günahların terk edilmesi. Ondan sonra imkan ölçüsünde müstahapların yerine getirilmesi ve mekruhların terk edilmesi gerekir. Müstahplardan gece namazına ve sabah ezanından önce uyanmaya çok fazla önem vermeli, aynı şekilde namazları ilk vaktinde kılmak, Kur'an kıraat etmek ve Allah Resulü (Allah'ın selamı ona ve ehlibeytinin üzerine olsun) ve evlatlarına (Allah'ın selamı üzerlerine olsun) tevessül etmeyi terk etmemeli.
2. Üstadın gerekliliği ve onun dediklerini yerine getirmek, hal, söz ve göreceği müşahede ve hatta gördüğü rüyaları bile ona söylemek ve üstat yanında görüş bildirmemek.
3. Her şeyde ifrat ve tefritten sakınmak.
4. Dikkat ve hisleri dağıtacak konuşmalardan, aynı şekilde söz ve davranışlarında –isterse salik olsun- kayıtsız olan arkadaş ilişkilerinden sakınmak gerekir.
5. Murakıp saliklerle ilişki ve arkadaşlık oldukça güzeldir, ancak eğer kendisine has bir inancı varsa suluk işlerinde üstadının buyurduğu düsturların dışındaki şeylere dikkat etmemelidir, zira tefrika oluşturur.
6. Dünya ehli, yemek, yatmak ve her şeyin iyisini elde etme dışında bir çabası olmayanlarla ilişkiler zararlıdır, ancak zaruret miktarı kadar olmalıdır.
7. Salikin tek derdi kendi olmalı ve onun için uğraşmalıdır. Ömrünü onun bunun arkası sıra edeceği sözlerle –gıybet olmasa bile- geçirmemeli, faydasız ve gereksiz sözlerden kaçınmalıdır.
8. Sukut ve sessizliği kendisine şiar edinmelidir, ancak ihtiyaç miktarı kadar olmalı, zira sürçmelerin çoğunun sebebi dildir.
9. Nefsani isteklerden –mümkün olduğunca ve teşhisle- sakınmalıdır. Her olayda ve nefsinin serkeşliğinde en azından kendisi için bir tercih noktası bulmak için istihareye bakılmalıdır.
10. Her iş ve amele teammülsüz olarak –isterse zaman çekse bile- dahil olmamalıdır. Üstat ve salik dostlarla istişare oldukça gereklidir.
11. Salik, başına gelen işleri, itminan merhalesine yetişine kadar üstadı dışında birilerine söylemekten kaçınmalıdır.
12. Allah'ın kulları konusunda kötümserlikten sakınmalı, kendisini ıslah düşüncesine kapılmalı ve kendisindeki noktaların üzerinde titizce durmalıdır ki böylelikle başkalarının ayıpları nazarına gelmemiş olsun. Elbette emri bil maruf ve nahyi anil münker konusu başka bir konudur.
13. Tüm mücahide ve zahmetler ruhun takviye olması ve nefsin bu tabiat aleminden kopmasından ötürü olduğundan onun takviyesi için çaba sarf edilmelidir. Onun takviye edilmesinin yolu ise zikredilen konulara imkan ölçüsünde ehemmiyet vermekten geçer. İhtiyaç dışındaki maddi yönlerin takviyesinden sakınmak gerekir.