کارگر

کارگر

Perşembe, 07 Şubat 2013 05:03

Terör saçan İsrail, günah keçisi İran

 İsrailin Suriyeye saldırısına ses çıkarmayan ABD, Suriyeye Hizbullah uyarısı yaptı ve yine İrana sataştı!

Terörist İsrail savaş uçaklarının Suriye’yi vurmasının ardından ABD, İsrail’in bölgeyi karıştırıcı saldırısına herhangi bir yorum bile yapmazken Suriye yönetimine “silahları Hizbullah’a gönderme” uyarısında bulundu ve İsrail’in terörist faaliyetlerine bir yenisi ekleyerek Suriye’ye saldırmasını es geçen Beyaz Saray, her zamanki gibi İran’a sataştı.

Washington, Şam’ı bombalayan terörist İsrail’i uyarmak yerine, bölgenin güvenliğini tehlikeye atmaması ve buna bağlı olarak Hizbullah’a silah sevkıyatı yapmaması konusunda Suriye yönetimini uyardı! ABD Milli Güvenlik Danışmanı Yardımcısı Ben Rhodes BBC’ye yaptığı açıklamada İsrail hava operasyonun SAM 17 uçaksavar füzesi taşıyan bir konvoyu hedef aldığını iddia etti. Suriye Ordusu ise ABD ve diğer kaynakların iddialarını yalanlayarak İsrail’in Şam yakınında Camraya askeri araştırma merkezinin vurulduğunu belirtti ve BM’ye şikâyette bulundu. Rusya ve İran saldırıyı kınarken, Suriye yönetimi karşılık verme hakkının saklı olduğunu bildirdi. Saldırı anında İsrail askeri istihbarat şefinin Washington’da bulunduğu bunun da operasyonun ABD’nin bilgisi dâhilinde yapıldığı belirtiliyor.

Konu İsrail, hedef yine İran!

İsrail’in terörist faaliyetlerine bir yenisi ekleyerek Suriye’ye saldırmasını es geçen Beyaz Saray, her zamanki gibi İran’a sataştı. ABD İran’ın Natanz’daki tesisinde uranyum zenginleştirme çalışmalarına hız verdiği iddialarının ardından Tahran yönetimini uyardı. Böyle bir gelişmenin ‘tansiyonu artıracağını’ öne süren Beyaz Saray Basın Sözcüsü Jay Carney, mevcut gelişmenin İran’ın uluslararası toplumdan daha çok soyutlanmasına davet çıkardığını iddia etti.

Beyaz Saray’da gazetecilerin bu konudaki sorularını cevaplayan Carney, “İran’ın kaç adet santrifüj yükleyeceği ve bunu ne zaman yapacağı ile ilgili bir belirti yok. Ancak IAEA’nin geçmiş raporlarından da anlaşılacağı üzere bu bir sürpriz olarak görülmemeli” değerlendirmesinde bulundu. İsrail’in terörist eylemini görmezden gelen Carney gelişmeyi ‘İran’nın yeni bir provokatif adımı’ olarak niteledi ve, “Bu sadece İran’ın uluslararası toplumdan daha fazla soyutlanmasına davet çıkarıyor” şeklinde konuştu. İran’a bir tepki de hadsiz İsrail’den geldi. İran’ın nükleer çalışmalarını kendileri için tehdit olarak gören İsrail, gelişmeyi kınadı ve “Dünya, İran ile yeni nükleer müzakerenin nerede ve ne zaman yapılacağını tartışırken İran, nükleer bomba elde etme yolunda hızla ilerliyor. Uluslararası toplum İran’ın nükleer silah edinmesine izin vermemeli” ifadeleri kullanıldı.

Siyonistlerden saldırıya yorum yok!

En büyük destekçisi ABD ile birlikte terörist İsrail de, Suriye’ye yapılan hava saldırısıyla ilgili sessizliğini sürdürüyor. Konuyla ilgili bilgisine başvurulan İsrail Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Yigal Palmor, “Yapabileceğim tek açıklama ‘yorum yok’ demektir’’ diye konuştu.

İsrail Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Yigal Palmor, terörist İsrail uçaklarının Suriye’deki bazı hedefleri vurmasıyla ilgili olarak, ‘’Bu konuda korkarım yapabileceğim tek açıklama ‘yorum yok’ demektir’’ dedi. Palmor, uluslararası basında büyük yankı uyandıran gelişme hakkında Bakanlık olarak herhangi resmi bir açıklamada bulunmayacaklarını belirtti. Palmor, ‘’Bu konuda korkarım yapabileceğim tek açıklama ‘yorum yok’ demektir’’ diye konuştu. İsrail Savunma Kuvvetleri de, saldırı haberi hakkında herhangi bir açıklama yapmaktan kaçındı.

Ücretsiz gaz maskesi

Öte yandan İsrail dağıtımına bir süredir ara verdiği vatandaşlarına yönelik ücretsiz gaz maskesi dağıtımına yeniden başladı. Ülke genelinde postanelerde ve bazı alışveriş merkezlerinin içinde kurulan stantlarda sürdürülen gazmaskesi dağıtımı, İsrail vatandaşlarına kimlik göstermeleri durumunda veriliyor. Maskeler, başta biyokimyasal saldırılar olmak üzere her türlü kimyasal silah tehdidine karşı koruma amaçlı takılıyor.

MILLI GAZETE  02 Şubat 2013

Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: Abbasoğullarının mülkü hiçbir zorluğa uğramadan kolayca kurulacaktır. Eğer Türkler, Deylem’liler, Sind’liler, Hint’ler, Berberler ve Taylesan Türkleri birleşseler dahi, onların hükümetlerini yok edemezler. Onlar her zaman sevinç içinde olacaklar ta ki sonunda onları sevenler ve devletleri için çalışanlar onlardan ayrılacaklar. Sonra Allah savaşçı bir adamı onlara musallat edecek ve tam onların hükümetinin kurulduğu yerden ayaklanacak. Geçtiği bütün şehirleri fethedecek, karşısına dikilen bayrakları devirecek ve bütün nimetleri yok edecek. Ona düşmanlık edenlere eyvahlar olsun! O her zaman zaferlere ulaşacak ve sonunda zaferini benim Ehlibeytimden olan birisine teslim edecek. O hakkı söyleyecek ve hakkı uygulayacak.”

 Beşir bin Ebu Erakei Nebbal şöyle rivayet etmektedir: Medine’ye gittiğimde İmam Muhammed Bakır aleyhisselam’a uğradım. Merkebinin evinin kapısında eyerli olarak hazır durduğunu gördüm. Ben onun evinin karşısında oturdum ve onu bekledim. O evinden dışarı çıkınca ona selam verdim. O merkebe binmekten vazgeçip bana doğru yöneldi ve şöyle buyurdu: Sen nereden geldin? Şöyle arzettim: Irak’tan. Buyurdu ki: Hangi şehirden? Küfe’den, dedim. Şöyle buyurdu: Yolda kimlerle birlikte geldin? Arzettim ki: Mühdise’lerle. Şöyle sordu: Mühdise kimlerdir? Dedim ki: Mürcie’ler. Şöyle buyurdu: Yazıklar olsun Mürcie’lere. Yarın Kaim’imiz (İmam Mehdi) kıyam ettiğinde bunlar kime sığınacaklar? Arz ettim ki: Onlar diyorlar ki: Eğer böyle olursa siz ve biz adalet divanında eşit olacağız. Buyurdu ki: Her kim tövbe ederse Allah onun tövbesini kabul eder ve her kim içinde nifak gizlerse, Allah ondan başkasını rahmetinden uzaklaştırmaz ve her kim bir şeyi izhar ederse Allah Onun kanını döker. Sonra şöyle buyurdu: -Canım elinde olana andolsun ki- Onları tıpkı kasap koyunu keser gibi kesecektir-ve eliyle boğazını gösterdi- Şöyle arz ettim: Onlar diyorlar ki; Eğer öyle olursa işler düzelecek ve bir avuç kan dahi dökülmeyecek. Şöyle buyurdu: Asla! Canım elinde olana andolsun ki biz ve siz pıhtılaşmış kan ve ter sileceğiz. Ve eliyle alnını gösterdi.

Beşir bin Nebbal şöyle der: Medine’ye gittiğimde…

Aynı olayı anlatır yalnız sonunda şöyle der:- Medine’ye gittiğimde İmam Muhammed Bakır aleyhisselam’a şöyle arzettim: Onlar şöyle diyorlar: Mehdi kıyam ettiğinde işler kendiliğinden düzelecek ve bir avuç dahi kan dökülmeyecek. Şöyle buyurdu: Asla! Canım elinde olana andolsun ki eğer işler kendiliğinden düzelseydi ön dişleri kırılan ve mübarek yüzü yaralanan Resulullah içinde kendiliğinden düzelirdi. Asla! Canım elinde olana andolsun ki biz ve siz ter ve pıhtılaşmış kan sileceğiz. Sonra da eliyle alnını sildi.”

Mufazzal bin Ömer şöyle der: İmam Caferi Sadık aleyhisselam’ın yanında Kaim aleyhisselam’ı anlattıklarında şöyle dedim: Onun işlerinin kolaylıkla gerçekleşeceğini ümit ederim. Ama o şöyle buyurdu: “Bu kıyam öyle zorluklarla gerçekleşecek ki ter ve pıhtılaşmış kan sileceksiniz.”

Yunus bin Kibat şöyle der: İmam Caferi Sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Doğrusu hak ehli hep zorluklar ve sıkıntılarla yaşamıştır. Ama bu yakın bir zamana kadar sürecek ve uzun bir afiyet (ve rahatlık başlayacak.)”.

Muammer bin Hallad der ki: İmam Rıza aleyhisselam’ın yanında Kaim aleyhisselam’dan bahsettiklerinde şöyle buyurdu: “Siz bugün o günlerden daha rahatsınız!” Dediler ki: Nasıl? Şöyle buyurdu: “Kaim’imiz aleyhisselam zuhur ettiğinde sadece ter ve pıhtılaşmış kan silecek ve merkebin (kasıt her hangi binilecek bir şey) üzerinde uyku olacak. Kaim’in elbisesi hep serttir ve yemeği hep lezzetsizdir.”

Ahmet bin Muhammed bin İsa’nın bazı ricalden naklettiğine göre İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Nuh aleyhisselam Rabb’inden kavmine azap göndermesini istediğinde Allah ona: Bir hurma çekirdeğini ekip de o çekirdek ağaç olduğunda ve meyve verdiğinde ve Nuh’da o meyveden yediğinde kavmine azap edeceğini buyurdu. Nuh da hurma çekirdeğini ekerek olayı ashabına bildirdi. Ağaç yetişip meyve verdikten sonra Nuh hurmaları topladı ve hurmadan yiyerek ashabına da verdi. Ashabı şöyle dediler. Ey Allah’ın peygamberi! Hani bize verdiğin söz? Nuh da Rabb’ine dua ederek kendisine verdiği vaadi istedi. Allah da ikinci kez hurma çekirdeğini ekmesini ve onun ağaç olup yetiştiğinde kavime azap göndereceğini buyurdu.

Nuh aleyhisselam da bunu ashabına bildirdi. Bunu duyan ashap üç fırkaya ayrıldılar: Bir fırka mürtet olup dinden çıktı. Bir grubu münafık oldular. Üçüncü grup ise Nuh aleyhisselam’a sadık kaldılar. Nuh da ikinci kez hurma çekirdeğini ekti. Ağaç büyüyüp meyve verince Nuh hurmadan yedi ve ashabına da verdi. Dediler ki: Ey Allah’ın peygamberi! Hani bize verdiğin söz? Nuh da rabbine dua edince üçüncü kez hurma çekirdeğini ekmesini, onun yetişmesi ve meyve vermesi ile birlikte kavmini helak edeceğini bildirdi. Nuh durumu ashabına bildirdiğinde tekrar üç fırkaya ayrıldılar. Bir fırka mürted oldu, bir fırka münafık oldu, bir fırka ise ona sadık kaldılar. Öyle ki Nuh olayı on kez tekrarladı. Ve onunla birlikte kalan ashabına aynı olayı tekrarladığında onlar her defada üç fırkaya ayrıldılar. Onuncu defada onun özel mümin sahabileri gelerek şöyle dediler. “Ey Allah’ın peygamberi! Bize verdiğin sözü tutsan da tutmasan da sen doğru söylüyorsun ve sen mürsel bir peygambersin. Bize defalarca aynı şeyi tekrarlasan da senden şüphelenmeyiz” İmam şöyle buyurdu: İşte onların bu sözünden sonra Allah Nuh’un vaadinden dolayı kavime azap etti. Ve o mümin ashabını gemiye bindirdi. Allah Teala onları ve Nuh’u kurtardı. Bu, onların ayıklanıp temizlenmelerinden ve şüphelerinin gitmesinden sonra gerçekleşti.”

Ebu Sadık, Emirülmüninin Ali (aleyhi selam)’dan şöyle buyurduğunu nakleder:

Abbasoğullarının mülkü hiçbir zorluğa uğramadan kolayca kurulacaktır. Eğer Türkler, Deylem’liler, Sind’liler, Hint’ler, Berberler ve Taylesan Türkleri birleşseler dahi, onların hükümetlerini yok edemezler. Onlar her zaman sevinç içinde olacaklar ta ki sonunda onları sevenler ve devletleri için çalışanlar onlardan ayrılacaklar. Sonra Allah savaşçı bir adamı onlara musallat edecek ve tam onların hükümetinin kurulduğu yerden ayaklanacak. Geçtiği bütün şehirleri fethedecek, karşısına dikilen bayrakları devirecek ve bütün nimetleri yok edecek. Ona düşmanlık edenlere eyvahlar olsun! O her zaman zaferlere ulaşacak ve sonunda zaferini benim Ehlibeytimden olan birisine teslim edecek. O hakkı söyleyecek ve hakkı uygulayacak.”

Muhammed bin Müslim’den: İmam Caferi Sadık (aleyhi selam) şöyle buyurdu:

Kaim’in kıyamından önce belirtiler vardır: “Yüce Allah tarafından mümin kullarına belalar gelecektir. Bu belirtiler nelerdir? Diye arzettim.

Buyurdu ki: O, Allah azze ve celle’nin şu buyruğudur. “Sizleri korku, açlık, mal, can ve mahsullerin eksilmesi ile mutlaka imtihan edeceğiz. Ve sabredenleri müjdele.”

Buyuruyor ki: Siz müminleri mutlaka imtihan edeceğiz. Korku ile yani saltanatlarının sonlarına doğru filanca (Abbas) oğullarının hükumeti ile korkutacağız. Ve açlıkla, yani mahsullerin pahalılığı ile. Malların azalması yani, ticaretlerin kesat olması ve faziletinin azalması. Canlar (ın azalması) yani, hızlı ve ani ölümler. Mahsuller(in azalması) yani, çiftçiliğin azalması ve meyvelerin bereketinin azalması. Sabredenleri müjdele yani, işte o zaman Kaim (aleyhi selam)’ın zuhuru ile (onları müjdele)

Sonra bana buyurdu ki: Ey Muhammed! Bu onun te’vilidir. (asıl mana ve yorumu budur). Allah azze ve celle buyuruyor ki: “Onun tevilini sadece Allah ve ilimde derin olanlar bilirler.”

Ebu Basir’den: İmam Caferi Sadık (aleyhi selam) şöyle buyurdu:

Kaim’in kıyamından önce bir yıl halk aç kalacak ve onları öldürülme korkusu saracak; malları, canları ve mahsulleri azalacak. Bu olay Allah’ın kitabında açıkça yazar. Sonra bu ayeti tilavet etti: “Sizleri korku, açlık, mal, can ve mahsullerin eksilmesi ile mutlaka imtihan edeceğiz. Ve sabredenleri müjdele.”

Cabiri Cüfi’den:

İmam Muhammed Bakır (aleyhi selam)’a şu ayeti sordum: “Sizleri korku, açlık…”

Buyurdu ki: Ey Cabir! Bunun genel ve özel manası vardır. Özel manası Kufe’deki açlıktır. Allah bunu sadece Ali Muhammed’in düşmanlarına mahsus kılıp, onları helak edecek. Genel mana ise Şam hakkındadır. Onları önceden başlarına gelmemiş korku ve açlık saracak. Açlık Kaim’in kıyamından önce, korku ise Kaim’in kıyamından sonradır.”

Ebu Davud-u Ducâci’den:

İmam Muhammed Bakır (aleyhi selam) şöyle buyurdu:

“Hizipler aralarında ihtilaf ettiler ayetini Emirülmüminin (aleyhi selam)’a sorduklarında şöyle buyurdu:

“Üç şeyden Hz. Mehdi’nin zuhurunu bekleyin.” Dediler ki: “Ey Emirülmüninin! O üç şey nedir?” Buyurdu ki: “Şam ehlinin aralarında ihtilaf etmesi, Horasandan çıkacak olan siyah bayraklar ve Ramazan ayındaki dehşet.” Dediler ki: “Ramazan ayındaki dehşet nedir?” Buyurdu ki: Allah azze ve celle’nin Kur’andaki şu sözünü duymadınız mı: “İstersek gökten bir alamet indiririz de hepsinin boynu onun karşısında huzü ederek eğilir.” O öyle bir alamettir ki yeni evliler perdeden çıkarlar, uyuyanı uyandırır ve uyanık olanı ise dehşete düşürür.”

Ömer bin Hanzala’den:

İmam Caferi Sadık (aleyhi selam) şöyle buyurdu:

“Kaim’in beş alameti vardır: Süfyani’nin zuhuru, Yemani’nin zuhuru, gökten bir nida, nefsi Zekiyye’nin öldürülmesi ve Beyda’da yerin çökmesi.”

Davud bin Serhân’dan:

İmam Caferi Sadık (aleyhi selam) şöyle buyurdu:

“Gökten nida gelecek olan yıldan önce Recep ayında bir alamet vardır.

Arzettim ki: O alamet nedir?

Buyurdu ki: Aydan bir çehre ortaya çıkacak ve açık bir el görünecek.”

Abdullah bin Sinan’dan:

İmam Caferi Sadık (aleyhi selam) şöyle buyurdu:

“Nida, kesin olarak vuku bulacak, Süfyani kesindir, Yemani kesindir, Nefsi Zekiyye’nin öldürülmesi kesindir ve gökyüzünden bir elin doğması kesindir. Ve buyurdu ki:

Ramazan ayındaki feryad uyuyanları uyandıracak, uykuda olmayanları ise dehşete düşürecek. Öyle ki genç kızları zifaftan dışarı çıkaracak.”

Ahmed bin Muhammed bin Ebu Nasr’dan:

İmam Rıza (aleyhi selam) şöyle buyurdu:

“Bu kıyamdan önce Süfyani, Yemani, Mervani ve Şuayb bin Salib gelecektir. Peki o, (Muhammed bin İbrahim bin İsmail) nasıl Mehdi olduğunu iddia edebiliyor?”

** Muhammed Bin İbrahim-i Numanî, Hicri 342 yılında bu kitabı kaleme almıştır. “Gaybet-İ Numanî” kitabı yaklaşık olarak 1092 yıldır kütüphanelerdeki yerini almıştır. Kitap imam Mehdi (aleyhi selam) hakkında yazılan en muteber kitaplardan biridir.

ABNA.İR

Suriye ile ilgili ilginç gelişmeler oluyor. Suriye muhalefetini temsil eden Muaz Elhatip'in geçen hafta 'Esad ile görüşmeye hazırız' demesiyle bölgede hareketlilik başladı. Önce Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Elhatip ile Münih'te buluştu ve Moskova'ya davet etti. Peşinden İran Dışişleri Bakanı Salihi, Elhatip ile bir araya geldi ve 'çok önemli ve yararlı görüşmeler yaptıklarını' söyledi. Aynı saatlerde İran Ulusal Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Celili, Şam'da Esad'la görüşüyordu. Münih'te bulunan Dışişleri Bakanı Davutoğlu ise Esad ile görüşmenin işe yaramayacağını tekrarladı. Oysa Elhatip'in muhalefet liderliğine seçilmesinde Ankara önemli rol oynamış ve hatta Başbakan Erdoğan iki hafta önce güney illerine yaptığı gezide Elhatip'i yanında götürmüştü.

  İki Temel Neden Peki, Elhatip durduk yerde neden Esad ile görüşebileceklerini söyledi?

Bunun iki temel nedeni var:

1- ABD yönetimindeki yeni değişiklikler. ABD Savunma Bakanlığı'na getirilen Hagel ve Dışişleri Bakanlığı'na getirilen Kerry sorunların diyalog ve anlaşmayla çözümünden yana. Üstelik Kerry, Başkan Esad ile 6 kez bir araya gelmiş ve kişisel dostluk kurmuştu. Belki de bu nedenle ABD'nin Suriye ilgisi azalmış ve Washington Tahran ile görüşme kapısını aralamıştı. ABD Başkan Yardımcısı Biden'ın Münih'te 'İranlılarla direkt görüşmeye hazırız' demesi de somut kanıt. Rus Bakan Lavrov ile buluşan Biden aynı gün siyasal çözüm konusunda önemli görüşmeler yaptı.

2- Desteğe rağmen muhalefet varlık gösteremedi. Suriye dışından gelen radikal İslamcı grupların estirdikleri terör, hem Suriye halkını hem de Batı'yı tedirgin etti. Halkın desteğinin ve dış yardımların azalmasından şikayet eden silahlı gruplar, ciddi darbeler yedi. Silahlı gruplar çaresiz oldukları için kat-liam yapıyor ve devlet kurumlarını hedef alıyorlar. 23 ay geçmesine rağmen Esad iktidarını sarsamamış ve halkın desteğini değil, nefretini kazanmıştı. Suriye ise kanlı çatışmalara ve yıkımlara rağmen tüm kurumlarıyla çalışıyor ve ayakta durma gücünü kanıtlamıştır.

Muhalif Çizgi Değişti

Önümüzdeki günlerde bölgede ilginç gelişmeler yaşanabilir. Israrla 'Esad'la masaya oturmayız' diyen muhalefet ve onları destekleyen başkentler artık 'Esad'sız çözüm olmaz' çizgisine gelmiş durumda. Esad'ın en önemli destekleyicisi Tahran ve Moskova'nın ABD ile olumlu bir diyaloğa girmesi işin başka yanı. İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın bu hafta Mısır'ı ziyaret etmesi çok daha ilginç bir gelişme. Çünkü 1979'dan beri ilk kez bir İran lideri Mısır'a gidiyor. İran-Mısır diyaloğu başta Suriye sorunu olmak üzere bölgede çok şeyi etkiler. ABD samimi olarak bölgede demokrasi, istikrar istiyorsa buna katkı sağlayabilir. Hagel ve Kerry'nin bu çizgide olduğu söyleniyor. Amerikan sisteminin ve ABD'deki Yahudi lobilerinin buna ne kadar izin vereceği henüz belli değil. İsrail'in Şam yakınındaki bir araştırma merkezine yönelik saldırısını bu çerçevede görmek gerekir.

Özetle bölgesel ve uluslararası güç merkezlerinin tüm hesapları yanlış çıkmıştır. Bu hesaplara dayanarak başından beri çok ileri bir konumda tutum içine giren Ankara şimdi zor durumda. Çünkü Esad'a yönelik çok sert söylemlerde bulunan Ankara, bölgesel ve uluslararası gelişmeler sonucunda yalnız kalabilir ya da geri adım olanaklarını arar. Bunun böyle olacağını Suriye olaylarının ilk günlerinde söylemiştim. Çünkü tarih Batı'ya ve Batı'nın işbirlikçisi Katar, Suudi Arabistan ve benzeri bölgesel kral, emir ve şeyhlere asla güvenilmeyeceğini hep kanıtlamıştır.

http://www.aksam.com.tr/simdi-ne-olacak-9059y.html

Hüsnü MAHALLİ

Pazartesi, 04 Şubat 2013 07:52

Salihi: ABD sadakatini ispat etsin

 Amerika başkan yardımcısı Jeo Biden'in İran ile doğrudan müzakere önerisine tepki gösteren dışişleri bakanı Ali Ekber Salihi, Amerikalı yetkililerin sadakatli olduklarını ispat etmeleri gerektiğini belirtti.

 Almanya ziyareti sırasında Euronews kanalına mülakat veren Salihi, müzakere ancak Amerikalıların İran'a yönelik tutumlarında sadakatli oldukları ispat edildiği takdirde gerçekleşebileceğini, çünkü bundan önceki deneyimler bunun tam tersi ortaya çıktığını belirtti.

Amerika başkan yardımcısı Biden 49. Münih güvenlik konferansında Washington yönetimi Tahran ile doğrudan müzakere etmek istediğini ve İran rehberi bu konuyu kabul ettiği takdirde müzakerelere başlayabileceklerini belirtmişti.

 

 

 Sipahiler Başkomutanı General Muhammed Ali Caferi, Sipahilerin 8 mach hızına ulaşan rüzgar tüneli yaparak hava uzay alanında devasa bir adım attıklarını vurguladı.

 Gazetecilere konuşan General Caferi, Sipahiler bundan önce bir ve üç mach altında rüzgar tüneli yaptıklarını, ancak şimdi 8 mach hızına ulaşan yeni bir rüzgar tüneli yaptıklarını belirtti.

General Caferi, bundan önce füzeleri ve uzay teçhizatlarını test etmek için yurt dışında göndermek zorunda kaldıklarını, bu durumda bilgilerin ifşa olunması riski söz konusu olduğunu, ancak şimdi hem bütçede tasarruf sağlandığını, hem bilgilerin ifşa olunması riski ortadan kalktığını vurguladı.

Korsan İsrail'in Suriye saldırısına da değinen General Caferi, Suriye yönetiminin korsan İsrail'e gereken cevabı vermesini umduklarını kaydetti.

 Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar el-Esad  İran Milli Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Said Celili ve ona eşlik eden heyeti kabul etti.

Sana'nın bildirdiğine göre Genel olarak bölge gündeminin ele alındığı görüşmede iki taraf özellikle İsrail’in Şam kırsalında bilimsel bir kuruma bulunduğu saldırı ardından Suriye'deki durumlar ayrıntılarıyla masaya yatırıldı. El-Esad ve Celili aynı zamanda iki ülke arasındaki ilişkiler ve bu ilişkilerin muhtelif alanlarda geliştirilmesi konusunda Suriye ve İran’ın gösterdikleri özeni ifade ettiler.

Görüşmede İsrail’in Şam kırsalındaki Cemraya’da bulunan bilimsel araştırmalar merkezine saldırısının, İsrail’in Suriye'deki istikrarı zedelemek ve zayıflatmak için düşman dış güçler ve Suriye toprakları üzerindeki edatlarıyla işbirliğini ortaya çıkardığını belirtti.

Esad görüşmede Suriye halkının bilinci, ordusunun gücü ve direniş seçeneğine bağlılığıyla halihazırdaki meydan okumalara, Suriye halkı ile tarihi ve uygarlık rolünü hedef alacak herhangi saldırıya karşı koyma gücüne sahip olduğunu vurguladı.

 Kendi yönünden Celili, İslami İran'ın Siyonist düşmana karşı koymada direnişçi Suriye halkına tam desteğini belirterek, bölge güven ve istikrarını zedelemeyi hedefleyen komplo ve dış projelere karşı koymak için Suriye ile süregelen koordinasyona özen gösterdiğini ifade etti.

Celili, ülkesinin Suriye’deki krizin siyasi çözüm planı ile hükümetin bu planın aşamalarını uygulamak için attığı adımları takdirle karşıladığını vurguladı.

Saldırı İsrail'in Terör Gruplarıyla Birlikte Çalıştığını Kanıtlıyor

Öte yandan Suriye Başbakan Yardımcısı Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Velid el-Muallim; Celili ile bir araya geldi.

Görüşmede Muallim İsrail'in Şam kırsalına düşen Memraya Bölgesinde Bilimsel Araştırmalar Merkezine bulunduğu saldırının; Suriye'de altyapı, bilimsel ve kalkınsal kurumların hedef alınmasında İsrail'in silahlı terör gruplarıyla birlikte çalıştığını ortaya koyduğuna vurgu yaptı.

Bu saldırının İsrail ile terör grupları arasındaki işbirliği ve koordinasyonun da bir kanıtı olduğunu belirten Muallim; ayrıca İsrail'in uluslararası kanunlar ve ilkelerine yönelik düşmanlığını gösterdiğine işaret etti.

Saldırıyı keskin bir dille kınayan Celili; İsrail'in düşmancı yapısını göstermesinin yanında; bölge güvenliği ve istikrarına büyük bir tehlike teşkil ettiğine kanıt oluşturduğunu vurguladı.

Görüşmeye Suriye Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Yardımcısı Faysal Mikdat, Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Asistanı Ahmet Arnus, Bakanlıkta Asya Departmanı şefi, İran’ın Şam Büyükelçisi ve Celili’ye eşlik eden heyet katıldılar.

 

İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, İran’ın yerli uzmanları tarafından dizayn ve inşa edilen “Gaher-313” savaş uçağın kendini savunmak için İranlı yeteneğinin tecellisi olduğunu ifade etti.

Mehr haber ajansının cumhurbaşkanılığı bilgilndirme sitesine dayandırdığı habere göre, bu sabah tanıtılan “Gaher-313” savaş uçağı için düzenlenen törende konuşan İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, İranlı uzmanlarının çabasıyla dizayn ve inşa edilen bu savaş uçağın dünyadaki bütün sava uçakların sahip olduğu yüksek teknolojiye sahip olduğunu ifade etti.

Cumhurbaşkan Ahmedinejad, bu gibi getirilerin ilerlemekte olan İran milletinin öz güveninden kaynaklandığını söyleyerek, büyük medeniyet, kültür ve tarihi olan İran milletin yüzlerce yıl ilim üssü olarak pek çok yararlı ilimleri insanlığa sunduğunu dile getirdi.

İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, İran’ın yerli uzmanları tarafından dizayn ve inşa edilen “Gaher-313” savaş uçağın kendini savunmak için İranlı yeteneğinin tecellisi olduğunu ifade etti.

 

Tamamen yerli yapımı olan “Gaher-313” savaş uçağı Cumhurbaşanı Ahmedinejad’ın katılmasıya tanıtıldı.

Mehr haber ajansının bildirdiğine göre, – “Şafakta On Gün” etkinliklerinin üçünü gününde İran İslam Cumhuriyeti Savunma Bakanlığı tarafından üretilen “Gaher-313” savaş uçağı Cumhurbaşanı Ahmedinejad’ın katılmasıya tanıtıldı.

Tören kapsamında konuşan İran İslam Cumhuriyeti Savunma Bakanı Tuğgeneral Ahmed Vahidi, tamamen yerli yapımı olan “Gaher-313” savaş uçağı yüksek manevra kabiliyetiyle alçak itrifada operasyon yapmak gücünde olduğunu söyledi.

Tuğgenerak Vahidi, uçakta son derece ileri teknolojik melzemeler kullanıldığını ve yerli yapımı silahları taşıyabilicek gücünde olduğunu konuşmasına ekledi.

Kısa pistlerde en kısa zamanda iniş ve kalkış kabiliyeti de olduğunu açıklayan İran Savunma Bakanı, bakım ve onarımı çok kolay olduğunu kaydetti.

 

Basra valisi Türkiye hakkında önemli iddialarda bulundu.

Basra valisi Half Abdussamed Hulf, Türkiye, Arabistan ve Katar'ın, Irak'ı iç savaşa sürüklemek istediklerini iddia etti.

Basra valisi şöyle dedi:

"Bazı ülkeler, Irak'ı eski savaş ve kabile katliamlarının yaşandığı, geri döndürmeye çalışıyor. Türkiye, Katar ve Arabistan, Irak'ın siyasetlerini engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar.

Bazıları Irak'ı Saddam Hüseyin zamanındaki siyah günleri tekrar yaşatmak istiyorlar. Bunlar kendi çıkarları için Irak'ta kabile savaşlarını başlatmaya çalışıyorlar."

 

Şok İddia: İsrail Suriye'yi Türkiye ve ABD'nin Ortak Yardımıyla Vurmuş

İsrail hükümeti eski güvenlik danışmanı Moşe Maoz: Suriyeyi Türkiye'nin yardımıyla vurduk

 İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırısı sıcaklığını korurken İsrail hükümeti eski güvenlik danışmanı Moşe Maoz’dan konu ile ilgili çok çarpıcı açıklama geldi. Maoz, baskının ABD ve Türkiye ile koordine edilmiş olabileceğini ifade etti.

ABD’nin önde gelen gazetelerinden Los Angeles Times, Kudüs mahreçli haberinde İsrail’in Suriye’ye karşı gerçekleştirdiği saldırıyla “komşularını istikrarsızlaştıran ve İsrail’i daha kırılgan hissetmesine yol açan “Arap Baharı” kargaşasına ilk defa askeri olarak adım attığı yorumunu yaptı.

Gazeteye konuşan halen Hebrew Üniversitesi’nin Suriye uzmanı Moşe Maoz da, “Şimdiye kadar İsrail, Suriye bataklığına sürüklenmekten kaçınmıştı. Bu (saldırı) İsrail’in (Esad’ı) düşürmek için eylemlerini tırmandırmaya karar verdiğinin ilk sinyali olabilir” görüşünü dile getirdi.

Moşe Maoz, İsrail’in baskınının “ABD ve Türkiye ile koordine edilmiş olabileceğini” belirttiği değerlendirmeleri sırasında Esad’ın misillemede bulunamayacağını iddia etti.