کارگر

کارگر

Cuma, 03 Şubat 2023 04:06

Örnek Kadın; Hz. Fatıma

  Kur’an’ın örnek kadın olarak gösterdiği şahsiyet, Hz. Fatıma’nın şahsında somutlaşmaktadır. O tıpkı babası Hz. Muhammed (as) gibi yaşayan bir Kur’an’dır. Onun hayatını okuduğunuz zaman Kur’an’ın ayetlerini okumuş olursunuz. Hayatının tüm aşamalarında Müslüman kadının nasıl olması gerektiğini o göstermiştir. Hz. Fatıma’yı tanımayanlar Müslüman kadını eksik tanımış olurlar. Çünkü Müslüman kadın kimdir sorusunun tam cevabı Hz. Fatıma’dır.
 

Hz. Fatıma, doğduğu günden beri bizzat içinde yaşadığı mücadelelerle dolu bir Resul hayatının en yakın tanığıdır.

Küçük yaşta annesizliği öğrenen, gayretli bir evlat olarak Hz. Fatıma, kendisi gibi bir yetim olan babasına, hayatının her safhasında destek olmuş. Risalet’in en yakın tanığı olarak Hz. Fatıma, babasının tabi tutulduğu her türlü tecrit, boykot ve toplumsal dışlamanın yanı sıra, hayati tehlike altında sürdürdüğü kısa ömründe, babasıyla aynı imtihana kayıtlı, değişmez bir talebesidir İslam’ın…

Gözünü açtığı günden beri, tüm derdi insanlara Hakkı tebliğ etmek olan bir babayı, rikkatle takip ederek, destek olarak ve yaşadığı tüm yoksunluk ve güçlüklere mertçe göğüs gererek geçirdi ömrünü.

Boykotu, işkenceleri, hakareti, yoksulluğu, açlığı, dışlanmayı, sürgünü, mülteciliği, savaşı, ölümleri ve ayrılıkları bizzat yaşayarak geçmiş hayatında, bizler onu ne kadarıyla tanıyabiliyoruz?

Hz. Fatıma; hayat verdiği halde, öne çıkmayan, öne çıkmamaya razı olmuş; sessizliğin sesi Hz. Fatıma…

Nerede o? Bilen, tanıyan var mı hakkınca?

Hz. Fatıma’yı anlamadan dinleyenler, onun ismini duyunca ağlayıp sızlarlar ama yaşamlarına da karıştırmazlar. Özlerinde Hz. Fatıma’dan bir şey yoktur aslında. Başörtüsünü en ufak bir zorlukta açan bir Müslüman kadın, “sizce Kadının salahı, onun yabancı bir erkeği görmemesi ve yabancı erkeğin de onu görmemesidir.” diyen ve vefatından sonra bile mübarek vücudunun hatları belli olmasın diye kendisi için Umeys kızı Esma’ya özel tabut hazırlamasını vasiyet eden, Fatıma’nın iffet ve din anlayışını yeterince kavrayabilmiş midir?

Hatalarımız, tembelliklerimiz, alışkanlıklarımız ve hiç uykudan kaldırmadığımız hayatımızda, dinimiz için ömürlerini adamış bu insanların ne kadar yeri var?

Kâinatın Efendisi’nin kızıdır. Çoğu günlerini aç geçiren, zaman zaman üzerine giyecek giysi konusunda dahi sıkıntı çeken, ama tüm zorluk ve yoksunluklara karşı rızayla göğüs geren bir İslam kadını… Örtüsü ve giysisi, Allah rızası olan bir Fatıma’dan söz ediyoruz…

Evini lüks eşyalarla döşeyip, marka düşkünü, bakışlarıyla bile fakirleri ezen bir kadın; yoksulluk içinde ömrünü geçiren, evde çalışmaktan elleri nasırlaşan, kendisi ve çocukları aç iken, evindeki son yiyeceği bile fakirlere veren Fatıma’nın (s.a) yaşam felsefesini idrak edebilmiş midir acaba?

Kalbimizde Fatıma’nın imanından, ilahi aşkından, yaşamımızda Fatıma’nın mücadelesinden, ibadetinden, fedakârlığından, iffetinden, merhametinden eser, yoksa. Başımızda başörtü ama gönlümüzde sefa arzusu, kibir ya da zulme duyarsızlık varsa biz Fatıma’nın taraftarları değiliz demektir.

Fatıma (s.a) taraftarı olabilmek, onu rehber, şefaatçi edinebilmek için, Fatımalaşmak, yani Fatıma gibi düşünmek, Fatıma gibi yaşamak gerekir.

Nisa Günsoy

Cuma, 03 Şubat 2023 04:02

'Şafakta 10 Gün'ün Başlangıcı

İran İslam inkılabının zaferi ile sonuçlanan en kritik 10 gün olarak bilinen “şafakta 10 günün” başlangıcı.

44 yıl önce böyle bir günde yani HŞ. 12 Behmen 1357 (1 şubat 1979) tarihinde İslam cumhuriyeti kurucusu İmam Humeyni (ra) 15 yıl sürgünün ardından, İran halkının coşkulu karşılamasıyla İslami İran topraklarına ayak bastı.

İmam’ın İran’a girişinden 10 gün sonra 22 Behmen 1357 (11 şubat 1979) tarihinde şanlı İran İslam inkılabı zafere ulaştı.

Bu yüzden İmam’ın vatana geri dönüşü ve İslam inkılabının zafere ulaştığı 10 günlük süreç, “Şafakta 10 gün ” olarak adlandırılmış ve bugün, her yıl büyük törenler ve etkinlikler ile kutlanmaktadır.

Her yıl yapılan resmi törenler İmam’ın (ra) İran’a tarihi girişinden itibaren, çeşitli halk kesimleri, şehit aileleri, mülki ve askeri yetkililerin katılımı ile İslam cumhuriyeti nizamın büyük kurucusu İmam Humeyni’nin türbesi, Tahran Mehrabad havaalanı ve ülkenin çeşitli kentlerinde düzenleniyor.

Cuma, 03 Şubat 2023 03:59

İran: UAEA Raporu Doğru Değil

 İran, Fordo bölgesindeki uranyum zenginleştirme tesisinde bildirilmemiş bir değişiklik yapıldığına dair Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) tarafından sunulan raporun doğru olmadığını savundu.
 

İran'ın yarı resmi Mehr Haber Ajansına göre, başkent Tahran'da nükleer endüstriyle ilgili bir etkinliğe katılan İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami, UAEA'nın son raporuyla ilgili gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Raporun doğru olmadığını söyleyen İslami, "Ajansın yeni müfettişlerinden biri, İran'ın Şehid Ali Muhammedi (Fordo) uranyum zenginleştirme tesisindeki çalışma prosedüründe bildirilmemiş bir değişiklik yapıldığını yanlışlıkla rapor etmişti. Ancak daha önceki müfettişler tesise geldiğinde kendilerine yapılan açıklamalardan sonra söz konusu müfettiş hatasını anlamıştı. UAEA Sekretaryası ile koordineli bir şekilde çalıştıktan sonra da konu fiilen çözüme kavuşturulmuştu." dedi.

UAEA'nın dün üye ülkelere gönderdiği raporunda, Fordo'daki nükleer tesiste uranyumu yüzde 60 saflığa kadar zenginleştiren iki IR-6 santrifüj dizisi arasındaki ara bağlantıda beyan edilmemiş bir değişiklik" yapıldığının tespit edildiği bildirilmişti. Raporda, değişikliğin nasıl yapıldığına ilişkin bilgi verilmediği belirtilmişti.

İran, Kasım 2022'de Fordo'daki nükleer tesiste uranyumu yüzde 60 saflıkta zenginleştirmeye başlamıştı.

  Geçici Siyonist rejime bağlı savaş uçakları, Gazze Şeridi'nin merkezindeki hedeflere yönelik saldırıda bulundu ve bu saldırılara direniş grupları roketlerle karşılık verdi.
 

Filistin medyası bu sabah geçici Siyonist rejim savaş uçaklarının Gazze Şeridi'nin merkezine saldırı düzenlediğini açıkladı.

Filistin haber ajansı Şahap, son dakika gelişmesi olarak aktardığı haberinde şu ifadelerde bulundu: ‘İşgalci rejimin savaş uçakları, şehrin merkezinin doğusundaki tarım arazilerini hedef aldı.’

El-Meyadin de haberinde, “Filistin direniş güçleri Siyonistlerin savaş uçaklarının saldırısına uçaksavar roketleriyle karşılık verdi” dedi.

El-Cezire Kanalı ise şunları söyledi: ‘Siyonist rejim savaş uçaklarının Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırıda, bu bölgenin merkezindeki bir direniş üssüne çok sayıda füze isabet etti.’

Dakikalar sonra çocuk katili Siyonist rejimin ordu radyosu şu açıklamalarda bulundu: ‘Gazze Şeridi çevresindeki Siyonist yerleşim yerlerinde roket operasyonları için tehlike sirenleri çaldı.’

Yediot Aharonot gazetesi de şunları yazdı: ‘Çarşamba akşamı Sderot şehrine atılan roketlere karşılık olarak İsrail ordusu da Hamas örgütünün hedeflerine saldırıyor.’

Birkaç dakika sonra İbrani medyası, Siyonist rejim ordusunun Filistinli savaşçıların Batı Şeria'da bulunan Psagot kasabasına sızdığına dair bir uyarı yayınladığını bildirdi.

Siyonistlerden derhal gasp edilen evlerine dönmelerini, kapı ve pencereleri kilitlemelerini istedi.

Dakikalar sonra Filistin medyası, Filistin direniş güçlerinin Gazze Şeridi çevresindeki Siyonist yerleşim birimlerine roket attığını ve "Demir Kubbe" savunma sisteminin de onları engellemeye çalıştığını yazdı.

Edinilen bilgilere göre, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde duyulan patlamalar, Demir Kubbe füzeleri ile ilgili.

Filistin medyası ayrıca, işgalci rejim savaş uçaklarının Gazze Şeridi'nin güneyindeki direniş üslerine yönelik yeni canice saldırılarda bulunduğunu açıkladı.

  İran İslam Cumhuriyeti'nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Emir Said İrevani, BM Genel Sekreter'ine ve Güvenlik Konseyi Geçici Başkanına yazdığı mektupta, İsfahan şehrindeki Savunma Bakanlığı'na ait tesise düzenlenen terör saldırısına ve Ukraynalıların sözlerine tepki gösterdi.
 

Emir Said İrevani bu mektupta şunları söyledi: ‘Ön incelemeler, İsfahan şehrinde Savunma Bakanlığı'na ait tesise düzenlenen terör saldırısından Siyonist rejimin sorumlu olduğunu ve bu rejimin eyleminin uluslararası hukuka aykırı olduğunu  gösteriyor.'

Emir Said İrevani bu mektupta, Siyonist rejim başkanının 27 Ocak'ta NATO karargahında ve bu rejimin genelkurmay başkanının 16 Ocak'ta başta İran'ın barışçıl nükleer faaliyetleri de dahil olmak üzere İran'ın hayati altyapısına karşı güç kullanma tehdidine ilişkin açıklamalarına değindi ve uluslararası yasaların ve BM Şartı'nın ihlal edilmesine itiraz etti.

Bu mektupta, Siyonist rejim Başbakanı'nın 31 Ocak'ta CNN'e verdiği röportajda yaptığı açıklamalara ve bu rejimin İran'daki yıkıcı ve terör eylemlerine karıştığını kabul etmesine değinilerek, bu rejimin hesap vermesi gerektiği ve bu rejimin İran'a karşı işlediği tüm suç ve terör eylemlerinin sorumluluğunu üstlenmesi ve istisnasız olarak hepsinin sonuçlarına katlanması istendi.

İran’ın BM daimi temsilcisinin Güvenlik Konseyi dönem başkanına yazdığı mektupta şu hususlar vurgulandı: ‘Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, şartlar esasınca sorumluluğunu yerine getirmeli ve Siyonist yetkililerin saldırgan açıklamalarını kınamalı ve bu rejimden uluslararası hukuka uymasını, bölgedeki tehlikeli programlarına ve yıkıcı faaliyetlerine son vermesini istemelidir.

İran İslam Cumhuriyeti, uluslararası hukuka ve Birleşmiş Milletler Şartı'na dayalı olarak ulusal güvenliğini savunma ve gerekli gördüğü yerde ve zamanda Siyonist rejimin herhangi bir tehdidine veya yanlış uygulamasına kararlı bir şekilde yanıt verme konusundaki meşru ve doğal hakkını saklı tutmaktadır.’

Emir Said İrevani, İran’ın aktif tarafsızlık ve Ukrayna'nın egemenliğine ve bağımsızlığına, birliğine ve toprak bütünlüğüne saygı temelinde, Ukrayna'daki mevcut çatışmaya ilişkin ülkemizin ilkeli konumunu açıklayarak, Ukraynalı üst düzey bir yetkilinin İran Savunma Bakanlığı'nın İsfahan kentindeki atölye kompleksine düzenlenen terör saldırısına ilişkin provokatif ve asılsız açıklamasına itiraz etti ve bu tür açıklama ve eylemleri sorumsuzca ve Birleşmiş Milletler Şartı'nda yer alan uluslararası hukuk ve ilkelerin açık bir ihlali olarak değerlendirdi ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden bunu kınamasını istedi.

 Avrupa Birliği'nin geçici başkanı İsveç, pazartesi günü bu kurumun bakanlarının İran'a yönelik yeni yaptırım paketi üzerinde anlaşmaya vardığını duyurdu. Bu yeni yaptırım paketi, insan hakları bahanesiyle ve protestocuları bastırma iddiasıyla onaylandı.
 

AB Dönem Başkanı İsveç temsilciliği, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, şunları ileri sürdü:

“Avrupa Birliği (AB) Dışişleri Bakanları Konseyi'nin bugünkü toplantısında, İran’daki gösterilerin bastırılmasında rolü olan kişileri hedef alan yeni bir yaptırım paketi onaylandı.”

Ancak Almanya, Hollanda, Danimarka'nın içinde bulunduğu bir grup ülke tarafından, İran Devrim Muhafızları'nın sözde "terörist örgüt listesine" alınması önerisi kabul görmedi.

Toplantı girişinde gazetecilere açıklama yapan Avrupa Birliği Dış İlişkiler Yüksek Komiseri Josep Borrell, bu konuda gerekli hukuki prosedürler tamamlanmadığı için, böyle bir karar alınmayacağını açıkladı.

Borrell, "Böyle bir adımın atılabilmesi için mahkeme kararı gerekiyor. 'Seni sevmiyorum ve terörist listesine alıyorum' diyemezsiniz. Bu ancak, bir üye devlette bir mahkeme yasal ve somut bir karar alındığında yapılabilir." dedi.

Avrupa’nın yeni yaptırım paketini değerlendiren Arapça yayın yapan Londra merkezli Rey El Youm gazetesi, sınırlı bir etkiye sahip Avrupa Birliği yaptırımlarının çoğunlukla sembolik olduğunu yazdı; Gazetede yayınlanan analizde, “Zira yaptırım listesine eklenen kişilerin İsviçre'de banka hesapları yok ve tatillerini de Avrupa ülkelerinde geçirmiyorlar.” ifadesi kullanıldı.

Ray El Yom gazetesine göre bu yaptırımlar ilk önce, Avrupa ülkelerinin kendileri üzerinde olumsuz etkiler yaratacaktır; Çünkü İran İslam Cumhuriyeti büyük ihtimalle şöyle tepkiler verecektir

1. İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkelerin de yer aldığı Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nı (KOEP) veya İran nükleer anlaşmasını yeniden canlandırma olasılığının ortadan kaldırılması.

2. Avrupa Birliği ülkeleri ordusunun İran'ın terör listesine eklenmesi, bu orduların tüm komutanlarının ve kurmaylarının hedef alınmasına neden olacaktır.

3. İran’ın Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'ndan (NPT) ayrılmasıyla, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEA) müfettişlerinin ülkenin nükleer tesislerine girmesinin engellemesi ve uranyum zenginleştirme oranının artırması.

4. Avrupa’nın ticari gemileri ve petrol tankerleri için de zararlı olacak olan Hürmüz Boğazı'ndan geçiş ve seyir güzergahına yeni kısıtlamalar getirilmesi.

5.  İran İslam Cumhuriyeti’nin Rusya ile ilişkilerini güçlendirilmesi.

Analize göre, Avrupa Birliği'nin kararı, aynı zamanda İran'ın nükleer tesislerine saldırı tehdidinde bulunan Biden hükümetinin baskısından kaynaklandığı kesindir. Elbette ki yeni İran yaptırımları, Avrupa'ya faydadan çok zarar verecektir; çünkü bu ülkeler şu anda enerji sorunu ve büyük bir ekonomik krizle karşı karşıya kalmış durumda.

Yaptırımlar Gülünç Bir Duruma Düştü

Analizin devamında, “ABD aleyhine konuşan Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell cesur açıklamalarda bulunarak, Avrupalıları bu eylemin tehlikeli sonuçları konusunda uyardı.

ABD ve Avrupa ülkeleri, yaptırımların orantısız kullanılmasının mekanizmayı gülünç bir duruma düşürerek işe yaramaz hale getirdiğini ve ters sonuçlara yol açtığını anlamakta zorlanıyor. Bu konuda İran'a yönelik son 40 yıldır uygulanan yaptırımların en çok bu ülkeye fayda sağladığına dikkat etmek yeterlidir. Ambargolar İran’ın kısıtlamalara uyum sağlamasına ve çoğu sektörde kendi kendine yeterliliği sağlayabilen büyük bir ekonomik-askeri güç haline gelmesine neden olmuştur. Aynı zamanda askeri üretim alanında İran’ın Rusya gibi büyük güçle stratejik anlaşma imzalamasına katkı sağlamıştır.

Halihazırda çukurdan çıkan ABD derin bir kuyuya düşmüş durumda; çünkü ileri görüşlü liderlere sahip değil ve Amerikan baskılarına boyun eğmiştir. Bu konu Avrupa'da farklı sektörlerde birbirini izleyen krizlerin göstergesidir.” ifadelerine yer verildi.

  Danimarka’nın ırkçı Sıkı Yön Partisi Genel Başkanı Rasmus Paludan İsveç Hükümetinden aldığı resmi izinle Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Kur’an-ı Kerim yakmış. Olay çok yönlü ki, sadece Danimarkalı bir parti genel başkanının iğrenç ve alçak bir saldırısından ibaret değil. Çünkü verdiği resmi izinle Büyükelçiliğimizin önüne gelerek burada bir Danimarkalı siyasinin Kur’an-ı Kerim yakmış olmasının doğrudan ve birinci dereceden sorumlusu da İsveç Hükumetidir. Bu noktada akla gelen ilk soru ise bu İslam düşmanı ırkçının söz konusu eylemi kendi ülkesinde yapamamış, niçin İsveç’in başkentinde yapmıştır? Bunun ötesinde böyle bir izin için müracaat eden Rasmus Paludan’a niçin git ne halt edeceksen kendi memleketinde yap denmemiştir? Kısacası,  benzer pek çok soru akla geliyor. Ancak, gerekçenin ne olduğu önemli değildir. İsveç’in de bu İslam düşmanlığı eyleminde ortak hareketi söz konusudur. Bunun için en az Rasmus Paludan kadar İsveç Hükumetinin de eylemde payı vardır.

 Peki, böylesine İslam düşmanlığı konusunda kin ve nefret kusma bakımından aslında ortaklık oluşmuştur. Kaldı ki, bundan sonra olayın sorgulanması neticeyi değiştirmeyecektir. Önemli olan artık şimdiye kadar pek görmek istemediğimiz Haçlı zihniyetinin düşmanlığı gözümüzün içine sokarcasına sergilenmiştir. Hem de İsveç devleti de bu işi gönülden üstlenmiştir.  Böyle olunca da olayın sonucunun ortaya çıkaracağı sorumluluğu İsveç hükümetinin de üstlenmesi gerekir. Hem de bu işin bir özür ile telafisi mümkün değildir. Avrupalılardaki İslam düşmanlığının tarihin derinliklerinden bu yana devam ettiğinin bir işareti olmuştur. Söz konusu İslam düşmanlığının Haçlı Seferlerine, Endülüs’teki tüm Müslümanların katledilmesine hatta Arnavutluk’ta kısa bir sürede Osmanlı’dan kalan tüm camilerin büyük bölümünün yakılıp yakılmasının, bunun ötesinde Arnavutluk’ta halkın çoğunluğu Müslüman olmasına karşılık ülkeyi Hıristiyanların yönettiği gerçeğinin temellerinde de İslam düşmanlığını esas alan Haçlı zihniyetini görmek gerekiyor. Kaldı ki,  olaylar bunlardan da ibaret değil, sık sık çeşitli Avrupa ülkelerinde Müslümanlara karşı saldırı, hakaret ve aşağılama gibi davranışlar sıkça gündeme geliyor. Kısacası, artık Haçlılar da bu anlayışlarını gizleme ihtiyacı duymuyorlar.

 
Diyebiliriz ki,  Haçlılar yollarını ve yönlerini Haçlı zihniyeti ile belirlemiş ve o yolda yürümeyi sürdürüyorlar. Bu konuda sanıyorum Müslümanların kendilerini bir gözden geçirmeleri gerekiyor. Böyle bir gözden geçirme ve sorgulama söz konusu olduğunda niçin Haçlı ittifakının bir ürünü olan Avrupa Birliği’nin (AB) kapısında yıllardan beri beklemek ve bekletilmekten sıkıntı duymuyoruz? Bunun da ötesinde uluslararası askeri örgüt NATO içinde varlığımızı sürdürüyoruz. Çünkü Müslüman bir ülke olarak saygı duyduklarından değil Avrupa Birliği’ne almayı doğru bulmadıkları için kapıda bekletiliyoruz. Kendilerini Hoca gibi görüp ikide bir ev ödevi veriyorlar. Ev ödevlerimizi yapıp teslim etmemize rağmen yine de bırakın aralarına almayı ne zaman alabileceklerine dairde bir işaret vermiyorlar. Bu arada gerek AB, gerek NATO’da bir Hristiyan ülke ile karşı karşıya geldiğimizde davamızda ne kadar haklı olursak olalım Hıristiyan ülkeden yana, söz gelimi Yunanistan’dan yana hareket ediyorlar. Bizi de oyalamayı tercih ediyorlar.

Sözün özü Danimarkalı siyasinin İsveç polisinin nezaretinde Kur’an-ı Kerim yakması bir meydan okuma olarak nitelendirilebilir. Bu bakımdan bir takım bahane ve gerekçelerle bundan sonra olsun oyalanmamıza izin vermemek gerekiyor. Türkiye bir Müslüman ülke olarak Haçlılarla yan yana durmak mecburiyetinde değildir. Çünkü biz iyi niyet gösterdikçe küstahlıklarını artırıyorlar. Hem de NATO’ya üye olmaları bize bağlı olduğunu bile bile Büyükelçiliğimiz önünde Kur’an-ı Kerim yakılmasını hem de polislerin gözetiminde izin vermeleri küstahlığın da ötesinde iğrençtir.

 


MİLLİGAZETE

Mevlüt Çavuşoğlu, Tayland Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Don Pramudwinai ile Türkiye-Tayland İkinci Ortak Eylem Planı’nın imza töreninde, eski ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun kitabı hakkında şunları söyledi:
'Pompeo'nun bahsettiği bu iddialarla ilgili bir kere gerçek dışı bilgiler var. Diplomatik bir dille söylüyorum, siz buna yalan da diyebilirsiniz. Abartı var ve çifte standart var. Ayrıca bugüne kadar terörizme verdikleri destek ABD'de ciddi bir suçtur. Sanırım yargı sürecine tabii olmamak için de ciddi dezenformasyon var.

Biz Suriye'de IŞİD teröristleri elimine ederken ya da Suriye'nin kuzeyini IŞİD'li teröristlerden temizlerken ABD, Pompeo'nun olduğu dönemde YPG/PKK ile beraber IŞİD'lileri önce otobüse, sonra da uçaklara bindirerek Afganistan'a gönderdiler. Bugün Afganistan'daki terör saldırılarının müsebbibi de bunlar.

Bu İstanbul'daki 2019'daki görüşmeyle ilgili ben Mike Pompeo'nun yanındaydım baştan sona. Öncelikle Türkiye'ye niye geldiler? Biz teröristleri buradan temizleyeceğiz, siz de operasyona bir ara verin demek için geldiler. Biz onların belgesini müzakere edilemez bulduk, karşılarına 11 maddelik bir belge sunduk. 9'unu kabul ettiler, 2'sini de Cumhurbaşkanımızın huzurunda müzakere ettik ve o 2 madde konusunda da mutabakata vardık, sonra çıktık. Onlar kendi büyükelçiliğinde, sonra Cumhurbaşkanımızın talimatıyla ben de Cumhurbaşkanlığı'nda ortak açıklamayı basınla paylaşmıştım.

Ortak açıklamanın yükümlülüklerini de yerine getirmediler, dürüst olmadıklarını da gösterdiler.
Şimdi rahatsızlığını anlıyoruz. O iğrenç dediği videodaki görüntüleri biz yaşadık. Bu terör örgütü o gece 251 vatandaşımızı öldürdü ve kendisinin de zaten o gece daha sonra sildiği bir tweet var. Cumhurbaşkanımızın aleyhine yazdıklarını da anlıyoruz ki darbe girişimini desteklemiştir. Videodan rahatsız olmasının sebebi de budur. Çünkü o görüntüler darbenin nasıl başladığını ve Türk milletinin darbeyi nasıl yendiğini gösteriyor. Sanırım Türk milletinin o darbecileri yenmesinden rahatsız olmuş ki bu ifadeleri kendisi sergilemiş. Dolayısıyla belki video uzun olabilir ama tüm gerçekleri yansıtan bir videoydu.

Sonuçta bu açıklamaların, kitapta yazan unsurların çoğuna baktığımız zaman gerçek dışı bilgiler var, abartı var ve ne kadar dürüst ve samimi olmadıklarını da ne kadar ilişkilerde ikiyüzlü olduklarını da görmüş oluyoruz kendilerinin yazdıklarında.

İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei'nin twitter sayfasında İmam Hamanei'nin İsveç'te Kur'an'a yapılan saygısızlık hakkındaki tutumu yayınlandı.

İmam Hamanei, Avrupa’nın birçok ülkesinde Kur’an-ı Kerim’e hakaret edilmesine tepki göstererek şunları söyledi: “İfade özgürlüğü sloganıyla Kuran’a yapılan aptalca hakaretler, müstekbirlerin saldırılarının hedefinin İslam ve Kuran olduğunu gösteriyor.

Müstekbirlerin komplolarına rağmen Kuran her geçen gün daha da parlamaktadır ve gelecek İslam’ındır. Mukaddesata hakaret ve nefret yaymak gibi kirli siyasete karşı dünyanın tüm özgürlük yanlıları Müslümanların yanında yer almalıdır."

İslam İnkılabı rehberi Seyyid İmam Ali Hamaney Avrupa’nın birçok ülkesinde Kuran-ı Kerim’e yapılan hakaretlere gösterdiği tepkide “İfade özgürlüğü sloganıyla Kur’an’a yapılan küstahça hakaretler, istikbar saldırıların hedefinde Kur’an-ı Kerim ve İslam’ın özü olduğunu gösteriyor.” vurgusunda bulundu.

Seyyid İmam Ali Hamaney mesajının devamında şu cümleleri paylaştı: “İstikbar komplolarına rağmen Kur’an her geçen gün daha popüler hale geliyor ve istikbal İslam’a aittir. Kutsal değerleri aşağılama ve nefret yayma gibi kirli politikaya karşı dünyanın tüm özgürlükçüleri Müslümanların yanında yer almalıdır. “

Perşembe, 29 Aralık 2022 04:14

Hz. İsa'nın (a.s) Doğumu

 Hz. İsa (a.s)"ın annesi Meryem'in, babasının ismi İmran annesinin ismi ise Hanne'dir. Hanne uzun müddet çocuk sahibi olamıyordu. Allah'a çocuğu olması için dua etti. Allah onun duasını kabul edip hamile kalınca, bu büyük nimetin şükrü için çocuğunu Allah'ın evine (Bey-tül Mukaddes"e) hizmetçi olarak adadı.Bu hususu Kur'an-ı Kerim şöyle beyan ediyor: İmran"ın zevcesi şöyle demişti: Ey Rabbim! Karnımdaki bu bebeği hür olarak sana adadım. Sen onu benden kabul buyur. Muhakkak ki, sen her şeyi işiten ve bilensin. (İmran'ın zevcesi) çocuğu doğurunca Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bildiği halde: Ey Rabbim! Onu kız doğurdum. (Mabede hizmet için) erkek kız gibi değildir. Ben onun adını Meryem (Allah kulu) koydum. Ben onu ve zürriyetini kovulmuş şeytanın şerrinden sana sığındırıyorum dedi.

>>Hz .İsa'nın Doğum Günü<<

Bunu üzerine; Rabbi onu güzel bir kabul ile kabul buyurdu ve onu iyi bir şekilde yetiştirdi ve (eniştesi) Zekeriya peygamberi de ona kefil (himayesine memur)kıldı.


Zekeriya ne zaman onun bulunduğu mihraba girdiyse, yanında yiyecek buldu: Ey Meryem! Bu sana nereden geliyor? dedi. O da: Bu Allah tarafındandır. Şüphe yok ki Allah dilediğini hesapsız olarak rızıklandırır dedi.


Hatırla ki, bir vakit melekler şöyle demişti: Ey Meryem! Allah hakikaten seni seçti, seni pak ve tertemiz kıldı. Ve seni alemlerin (o zamanın) kadınlarına üstün kıldı. [1]


Hz. İsa'nın (a.s) Veladeti


Artık bu mukaddes hanımefendi erginlik çağına ulaşmış ve Allah yolunda gösterdiği halis sadakatten dolayı zamanının en seçkin ilahi kadını olmuştu. Ama bir gün hiç beklemediği bir anda Allah Teala"nın en kutsal meleklerinden olan Hz. Cebrail, güzel yüzlü bir delikanlı suretinde karşısına dikilecek ve kendisine, Allah Teala"nın Hz. İsa (a.s)"ı ondan dünyaya getirmeyi irade ettiğini müjdeleyecekti.


Allah Teala şöyle buyuruyor:


Ey Resulüm! Kitapta Meryem"i de an. Hani o (ibadet için) ailesinden ayrılıp doğuda bir yere çekilmiş, sonra onlara karşı kendine bir perde edinmişti. Nihayet biz ona Cebrail"i gönderdik de kendisine bir düzgün insan şeklinde göründü.


Meryem ona: Doğrusu ben senden Rahman"a sığınırım. Eğer sakınan bir kimse isen dedi.


Cebrail: Ben sana temiz bir oğlan hibe etmek için, Rabbinin gönderdiği bir elçiyim dedi.


Meryem: Benim nasıl oğlum olur? Bana bir insan dokunmamıştır, ben iffetsiz de değilim dedi.


Cebrail: Evet işte dediğin gibidir. Ancak Rabbin buyurdu ki; Bu (baba olmaksızın çocuk vermek), bana çok kolaydır. Hem bunu insanlara kudretimize delalet eden bir âlâmet ve tarafımızdan bir rahmet yapacağız. Zaten (ezeldeki takdirimiz de) bu iş olup bitmiştir.


Nihayet (Cebrail"in üfürmesiyle) Meryem ona (İsa"ya) hamile kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi.


Doğum zamanı gelince, doğum sancısı onu bir hurma dalının yanına götürdü. (Halkın dedikodularını nazara alarak) Keşke, bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım dedi.


Bu esnada Çocuk Meryem"in altından ona şöyle seslendi: Sakın üzülme Rabbin senin alt yanında bir su arkı yarattı. Hurmanın da dalını kendine doğru silkele. Devrilmiş taze hurmalar üzerine dökülsün. Artık ye, iç gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen: Ben Rahman Allah"a oruç (susmak) adadım. Artık hiçbir insanla konuşmayacağım de. 


Sonra İsa"yı taşıyarak kavmine getirdi. Onlar: Ey Meryem! Doğrusu sen acayip bir şey (babasız çocuk) getirdin. Ey Harun"un kız kardeşi! Ne baban kötü bir insandı, ne de annen iffetsizdi dediler.


Bunun üzerine, Meryem (kendilerine cevap vermek için) çocuğa işaret etti.


Onlar: Biz beşikteki çocukla nasıl konuşuruz? dediler.


Allah'ın bir mucizesi olarak o çocuk: Ben gerçekten Allah'ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı. Nerede olursam beni mübarek kıldı. Sağ olduğum müddetçe bana namaz ve zekatı emretti. Bana, anama iyilik yapmamı da emretti. Beni zorba ve bedbaht etmedi. Doğduğum gün, öleceğim gün ve sağ olarak dirileceğim gün bana selam olsun! [2] dedi.


Hz. İsa"nın sözleri onları şaşkına çevirdi. Bu büyük ayet (ilahi nişane) onların Hz. Meryem"e karşı iftira ve kötü zanlarını giderdi ve Hz. İsa"nın Allah"ın kudretiyle babasız dünyaya geldiğini ve gelecekte yüce bir makam sahibi olacağını anladılar.


Hz. Cebrail Hz. Meryem ile konuşurken bir de ona şu müjdeyi vermişti: Bir de ona kitap ve hikmeti, Tevrat ve İncil"i öğretecektir. O İsrailoğulları"na resul olarak şöyle diyecektir: Ben Rabbinizden bir mucize ile size geldim. Çamurdan kuş heykelini yaparım. Ona üflediğimde Allah"ın izniyle kuş olur. Allah"ın izniyle âmâ ve abrası iyileştiririm. Ölüleri diriltirim. Evlerinizde yediklerinizi ve stok ettiklerinizi size haber veririm. Eğer inanıyorsanız, sizin için bunda bir ayet vardır. Elimdeki Tevrat"ı doğrulayıcı olarak ve size daha önce haram kılınmış bazı şeyleri helal kılmak için, Rabbinizden bir mucize ile size geldim. Artık Allah"tan sakının ve bana itaat edin. [3]


 Hz. İsa"nın Peygamberliği


Böylece Allah Teala, peygamberliğini ispatlayarak insanları dalaletten kurtarması için, Hz. İsa"ya kitabı (İncil"i), ölüyü diriltme ve çaresiz hastalara şifa verme gibi mucizeler verdi.


İsa (a.s), Yahudiler"in dünya düşkünleri tarafından Hz. Musa"nın şeriatına sokulan hurafelere karşı mücadele etmeye başladı. Bunun üzerine, Yahudiler Hz. İsa"ya karşı komplo kurup, fitne çıkarmaya başladılar.


Yahudiler"in önderleri makamlarını korumak amacıyla, Hz. İsa"yı öldürme kararı aldılar. Allah peygamberini onların gözünden sakladı, O"nu öldürmeye gittiklerinde, Allah"ın onları yanıltması sonucu Hz. İsa"ya benzeyen birini çarmıha gerdiler ve böylece Hz. İsa"yı öldürdüklerini sandılar.


Bu hakikat Kur"an-ı Kerim"de şöyle gelmiştir: Oysa, onu öldürmediler ve çarmıha germediler. Yalnızca kendilerine bir benzetme yapıldı (Onlardan biri İsa şeklinde göründü ve öldürüldü). Onda ihtilaf edenler bu hususta şüphe içindedirler. Onların bu olaya ait bir bilgileri yoktur, ancak kuru bir zan peşindedirler. Onu gerçekten öldürmemişlerdir. Aksine Allah, onu kendi katına yükseltti. Allah azizdir ve hakimdir. [4]


Demek ki, Haç mevzusu, bu ulu peygambere isnat edilen mantık dışı iftiralar ve günümüzdeki Hıristiyanlar"ın, Hz. İsa (a.s)"ın, insanları cehennemin azabından kurtarmak için onların yerine asıldığı inançları, temelsiz bir iddiadan öte değildir.


Hz. İsa Allah"ın Peygamberi ve kuludur. Bu gün Hıristiyanlar"ın elinde bulunan bazı İnciller"den İsa"nın (a.s) daima kendini Allah"ın kulu olarak tanıttığı ve halkı tevhide davet ettiği anlaşılmaktadır. [5]


Hz. İsa (a.s), asla ilahlık iddiasında bulunmamıştır. Hıristiyanlar"ın onun Allah olduğuna inanmaları kendi uydurdukları hurafelerdendir.


Hz. İsa şöyle buyuruyordu: Benim ve sizin Rabbiniz tek Allah"tır. O"na tapın, doğru yol budur. [6] Meryem oğlu Mesih sadece elçi idi. Ondan önce onun gibi nice elçiler gelip geçtiler. Annesi çok doğru bir kadın idi. İkisi de (diğer insanlar gibi) yemek yerlerdi. [7]


Hz. İsa"dan sonra onun dini asaletini kaybetti, semavi olan İncil, tahrif edildi. Günümüzdeki Markos, Yuhanna, Luka ve Matta İncili gibi İnciller semavi kitaplar değillerdir.


Günümüz Hıristiyanlar"ı arasında yaygın olan İsa (a.s) hakkındaki inançlar, şirkten öte bir şey değildir. Bu inançlardan önemlileri şunlardır:


1- İsa (a.s), Allah"ın zatından ayrılmıştır. O mahluk değildir. Allah"ın oğlu diye adlandırılır. [8]


2- Hz. İsa, insan idi, ama Allah ona hulul etmiş yerleşmişti. [9]


3-Hz. İsa insan şekline girmiş Allah"ın kendisidir.


Bu görüşler (inançlar) akıl ve mantıkla bağdaşmayan şeylerdir.


 Kur"an-ı Kerim şöyle buyuruyor:


Allah, Meryem"in oğlu Mesih"tir diyenler muhakkak kafir olmuşlardır. De ki: Allah Meryem"in oğlu İsa"yı anasını ve yeryüzünde olan her şeyi yok etmeyi dilerse, kim ona karşı koyabilir? Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkiyet ve hükümranlığı Allah"ındır; dilediğini yaratır. Allah her şeye kadirdir. [10]


     Hz. İsa (a.s)"a ait mucizelerden biri de ona ve havarilerine (ashabına) Allah katından maidenin (rızk sofrasının) inmesidir.


     Kur"an-ı Kerim bu hususu şöyle beyan ediyor: Bir vakit havariler: Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi? demişlerdi.


     İsa da: Eğer mü"minseniz (Allah"a ve benim peygamberliğime inanmışsanız), Allah"tan korkun demişti.


     Havariler: Biz istiyoruz ki, hem ondan yiyelim, hem kalplerimiz yatışsın, hem senin bize doğru söylediğini bilelim, hem de ona (mucizeye) şahitlik edenlerden olalım demişlerdi.


     Meryem oğlu İsa: Ey Rabbimiz olan Allah"ım! Bize gökten bir sofra indir ki, bizim hem evvelimiz, hem de ahirimiz için bir bayram ve kudretinden bir mucize olsun. Bizi rızklandır sen rızk verenlerin en hayırlısısın diye dua etti.


     Allah buyurdu ki: Ben o sofrayı size elbette indiririm. Fakat ondan sonra içinizden kim nankörlük ederse, artık onu alemlerden hiçbir kimseye yapmayacağım bir azap ile azaplandırırım. [11]


    Allah"ın salat ve selamı o ulu peygambere olsun.


[1]- Al-i İmran: 35, 36, 37, 42


[2]- Meryem: 16. ayetten 33. ayete kadar


[3]- Al-i İmran: 48, 49, 50


[4]- Nisa: 157, 158


[5]- Markos İncili bab 2 bölüm 29


[6]- Ali İmran: 51


[7]- Maide: 75


[8]- Eski Kilise Tarihi c. 1 s. 224


[9]- Talim Nizamı Beyrut baskısı c. 2 s. 204


[10]- Maide: 17


[11]- Maide: 112, 110, 115