کارگر

کارگر

Filistin Âlimler Birliği Sözcüsü şunu vurguladı: ‘Filistin halkının çektiği acılar, İngiliz hükümetinin yüz yıl önce Siyonist rejimi desteklemek için yayınladığı Balfour Deklarasyonu'ndan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle İngiltere, son yüz yılda Filistin milletine karşı işlenen tüm suçlardan sorumludur.

-  El-Kudüs el-Arabi Gazetesi, İngiltere Başbakanı Rishi Sunak'ın, Filistinlileri Lahey Mahkemesi'nden Filistin topraklarının işgaline ilişkin yasal karar verme taleplerini engellemekle tehdit etmesinin ardından şunları yazdı: ‘İngiltere hala uluslararası kuruluşlarda ve topluluklarda Siyonist rejime siyasi ve siyasi olmayan mutlak desteğin kaynağıdır.
 

Sunak'ın tehdidi, onun 2023'ün başlarında Siyonist rejimi ziyaret edeceğinin açıklanmasıyla eş zamanlı olarak dile getirildi.’

Filistin Âlimler Birliği Sözcüsü Dr. Hafız el-Keremi, “Zayf ve Hivar” programında İngiltere’nin Filistinlilerin çabalarına karşı oy kullanması ve uluslararası çevrelerde Siyonist rejimi desteklemekle tehdit etmesi hakkında konuştu.

Hafız el-Keremi şunları söyledi: ‘Birkaç gün önce, Birleşmiş Milletler'de, Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi'nden Filistin topraklarının Siyonist rejim tarafından işgali ve bu bağlamda uluslararası yasaların ihlali hakkında görüş talebi de dâhil olmak üzere, birkaç karar taslağı oylandı.’

El-Keremi, sözde uluslararası toplum, Batı ve ABD’nin Siyonist rejimin destekçisi olması nedeniyle Filistin halkıyla ilgili birçok kararın uygulanmamasından duyduğu üzüntüyü dile getirdi.

Filistin tarafının talebi karşısında İngiltere'nin bahaneleri

Filistin Âlimler Birliği Sözcüsü şu ifadelerde bulundu: ‘Filistin halkının çektiği acılar, İngiliz hükümetinin yüz yıl önce yayınladığı Balfour Deklarasyonu'ndan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle İngiltere, Filistin şehirlerinin ve köylerinin yıkılması ve bölge halkının yerlerinden edilmesi gibi son yüz yılda bu insanlara karşı işlenen suçlardan sorumludur.

İngiliz hükümetleri her zaman Siyonist rejimi desteklemiştir. 1948'de Filistin'in üzerinde vesayeti olan muhafazakâr İngiliz hükümeti, Siyonist rejimin kurulmasına zemin hazırlamış ve bu rejime sınırsız destek sağlamıştır. Hal böyle iken, İngiliz hükümeti uluslararası hukuku desteklediğini ve tarafsız olduğunu iddia etmektedir.

Son dönemde yaşananlarla İngiltere siyasetinde büyük bir değişiklik oldu. Bunu, İngiltere hükümetinin başında Theresa May ile başlayan, ardından Boris Johnson ve Liz Truss'un yer aldığı bir grup muhafazakâr izledi. Sonuncusu ise Siyonist rejime desteğini gizlemeyen Rishi Sunak’tı ve bence İngiliz hükümetinin şu anki başkanları Siyonistlerin en büyük destekçilerinden biridir.’

İngiltere'nin iddialarının ifade özgürlüğü ile çelişkisi

Filistin Âlimler Birliği Sözcüsü sözlerine şöyle devam etti: ‘İfade özgürlüğü iddiasında bulunan İngiltere, iş Siyonist rejime gelince insanları baskı altına alıyor, onların görüşlerini bastırıyor. Örneğin, İngiliz üniversitelerinde okuyan genç Filistinlilerin, Siyonist rejimin ihlallerine ve suçlarına karşı konuşma, seminer ve grup faaliyetleri yapmalarına, bu faaliyetlerin antisemitizm olduğu ileri sürülerek izin verilmiyor.

İngiliz hükümeti, Siyonist rejimi boykot eden hareketleri, kurumları ve sendikaları suçlu ilan etmek için birçok yasa çıkarmaya çalışıyor ve bu, İngiliz politika sisteminde bir değişikliğe işaret ediyor. Çünkü İngiltere, bundan önce kendini uluslararası hukuktan yana, insan hakları ve ifade özgürlüğünü savunan bir ülke olarak sunarken, şimdi açıkça baskıcı bir ülke haline geldi.’

Sunak'ın işgal altındaki topraklara gerçekleştireceği ziyaret

El-Kerimi, İngiltere Başbakanı Rishi Sunak'ın 2023'ün başlarında işgal altındaki topraklara yapacağı ziyareti, özellikle mevcut hassas durumda ve Siyonist rejimde aşırılık yanlısı bir kabinenin kurulmasının gölgesinde, bu hükümetin sürekli eylemlerinin bir devamı olarak nitelendirdi.

El-Kerimi, işgalci rejimin kabinesini, hatta bazılarının Batı ülkelerine seyahat yasağı listesinde bulunan bir grup cani yerleşimcinin kabinesi olarak tanımladı ve Rishi Sunak’ın, işgalcilere desteğini göstermek ve Siyonist rejime sadakatini kanıtlamak için İngiltere'nin bütün kurumlarını kontrolünde tutan bir rejim olan bu gaspçı rejimi ziyaret edeceğini belirtti.

  Türkiye'nin doğalgaz ithalatı, ekimde geçen yılın aynı ayına göre yüzde 30,4 azalarak yaklaşık 3 milyar 238 milyon metreküp oldu. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun ekim ayına ilişkin "Doğalgaz Piyasası Sektör Raporu"na göre, ithalatın yaklaşık 2 milyar 381 milyon metreküpü boru hatlarıyla, 857 milyon metreküpü de sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) tesisleri aracılığıyla gerçekleştirildi. Bu dönemde, boru hatlarıyla yapılan doğal az ithalatı yaklaşık yüzde 21,2, LNG ithalatı yüzde 47,5 düşüş gösterdi. Toplam doğal gaz ithalatı da ekimde geçen yılın aynı ayına göre yüzde 30,4 azalarak yaklaşık 3 milyar 238 milyon metreküp oldu.
 

Ekimde en fazla doğalgaz ithalatı 948 milyon metreküple Rusya'dan yapılırken, bu ülkeyi 760 milyon metreküple Azerbaycan ve 671 milyon metreküple İran takip etti. Rusya'dan yapılan doğal gaz ithalatı yüzde 49,1, Azerbaycan'dan yapılan ithalat yüzde 0,1 azaldı, İran'dan ithalat ise yüzde 69,9 arttı./mehr

 Silahlı Şiddet Arşivi isimli sosyal araştırma kurumu yayınladığı bir raporda, 2022'de Amerika Birleşik Devletleri’nde 6 binden fazla çocuğun silahlı şiddet nedeniyle öldüğünü veya yaralandığını duyurdu.
 

Bu rapora göre, bu yıl 17 yaşın altındaki 6.023 Amerikalı çocuk silahlı çatışmalarda öldü veya yaralandı. Bu istatistik geçen yıl 5708 ölü ve yaralıydı. 

Silahlı Şiddet Arşivi, bunun 2014'ten bu yana en yüksek rakam olduğunu açıkladı Bu sivil toplum merkezi, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki silah özgürlüğü nedeni ile silahlı şiddet hakkında veri toplamaya başladı. 

Merkezin web sitesinin istatistiklerine göre, 2022'de 11 yaş ve altı en az 306 çocuk silahlı çatışmalarda hayatını kaybetti. 

Ayrıca yaşları 12 ila 17 arasında olan 1323 çocuk çatışmalarda kurşunlanarak öldürüldü. 

İstatistikler 2022'de vurularak öldürülen çocuk sayısını, 24 Mayıs'ta Teksas'taki Robb İlköğretim Okulu’nda öldürülen, tümü 11 yaşında veya daha küçük olan 19 öğrenciyi de içeriyordu.

Silahlı şiddetin en genç kurbanlarından biri, 24 Haziran'da Chicago'da kafasından aldığı kurşun yarası sonucunda hayatını kaybeden beş aylık Cecilia Thomas'dı.

  Milli Savunma Bakanı Akar ve MİT Başkanı Fidan, Rusya Savunma Bakanı Şoygu, Suriye Savunma Bakanı Abbas ve iki ülkenin istihbarat başkanlarıyla Moskova'da bir araya geldi.
 

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar beraberinde MİT Başkanı Hakan Fidan ile Moskova’ya gitti.

Bakan Akar beraberindeki Fidan ile sabah saatlerinde Esenboğa Havalimanı’ndan Rusya’ya hareket etti.

Akar ve beraberindeki Fidan’ın başkent Moskova’daki temaslarının sürdüğü belirtildi.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan, Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ve Suriye Savunma Bakanı Ali Mahmud Abbas ile iki ülkenin istihbarat başkanlarıyla Moskova'da bir araya geldi.

Milli Savunma Bakanlığı’ndan görüşmeye ilişkin yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan; Rusya Federasyonu Savunma Bakanı Sergey Şoygu ve Suriye Savunma Bakanı Ali Mahmud Abbas ile Rusya Federasyonu ve Suriye istihbarat başkanlarıyla Moskova’da bir araya gelmiştir.

Toplantıda Suriye krizi, mülteci sorunu ve Suriye topraklarında bulunan tüm terör örgütleri ile ortak mücadele çabaları ele alınmıştır.

Yapıcı havada geçen toplantının sonucunda Suriye’de ve bir bütün olarak bölgede, istikrarın temin edilmesi ve sürdürülmesi için üçlü formattaki toplantıların devamı konusunda mutabık kalınmıştır.

Rusya Savunma Bakanlığı: Rusya, Suriye ve Türkiye savunma bakanları Moskova'da görüştü

Rusya Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ise Rusya, Suriye ve Türkiye savunma bakanlarının Moskova'da bir araya gelerek Suriye krizinin çözüm yollarını tartıştıkları belirtildi.

“28 Aralık'ta Moskova'da Rusya Federasyonu, Suriye Arap Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti savunma bakanları arasında üçlü görüşme yapıldı. Suriye krizinin çözüm yolları ve sığınmacı sorunu, Suriye'deki aşırılık yanlısı gruplarla ortak mücadele çabaları ele alındı” denilen açıklamada ayrıca ‘toplantının ardından tarafların bu formatta yürütülen diyaloğun yapıcı nitelikte olduğunu ve Arap Cumhuriyeti ile bölgenin tamamındaki durumun istikrara kavuşturulmasının devamı için devam etmesi gerektiğini kaydettiği’ ifade edildi.
 

İslami İran Cumhurbaşkanı bu ülkede ortaya çıkan son kargaşa olaylarını "Ahzap savaşı" diye tanımlarken "Aldanmış olanlara kucağımız açık, ama muanidlere acımayız" dedi.


Cumhurbaşkanı Ayetullah Seyyid İbrahim Reisi bugün Tahran'da "Adsız şehidler"in cenaze töreninde yaptığı konuşmasında Hz Fatıma'nın (s.a.) şahadet yıl dönümü münasebetiyle başsağlığı dileğinde bulunarak "Düşüncesinde ve iradesinde ve de hedefi uğrunda yaptıklarında sadakatı olan kimse "sıddik" ve dürüsttür. Ona göre Fatıma-i Ethar, Sıddika-i Kübra tarihin etki bırakan değişimci büyük bir şahsiyettir" dedi.
Cumhurbaşkanı Reisi daha sonra, modern cahilliğin de eski cahilliğin geniş medya güçlerine sahip yeni bir şekli olduğunu ifade ederek "Hz Fatıma'nın(s.a.) mücadelesi insanları cahillikten kurtarma uğrundaydı" diye ilave etti.
Reisi daha sonra "Süper güçler ve sömürücüler özgürlük gibi aldatıcı sloganlarla inanları kandırarak halkları zelalet ve mutsuzluğa yöneltiyorlar" diye vurguladı.
Cumhurbaşkanı Reisi konuşmasının devamında, ülkede meydana gelen son fitne ve kargaşa olaylarına değinerek, bugelişmeleri islam tarihindeki Ahzap savaşına benzetti ve "Bu olaylar Ahzap savaşıydı. Bütün istikbar cereyanları var güçleriyle akın ettiler. Meydanda olmayanlar da psikolojik savaş yapıyorlardı. Onlar halkın umudunu elinden almaya ve İslami toplumu yolundan saptırmaya çalışıyorlardı. Ama hayal kırıklığına uğrayan yine kendileri oldular" diye ilave etti.
Ayetullah Reisi daha sonra "Aldanmış olanlara bugün kucağımız açık, ama muanid ve düşman olanlara acımayız" diye vurguladı.

Hz. Fatıma (sa) Hakkında Soru ve Cevaplar

S. 1- Hz. Fatıma (a.s)'ın kaç ismi vardı?

C. 1- Hz. Fatıma (a.s)'ın dokuz ismi vardı; o isimler şunlardır:

a) Fatıma.

b) Zehra.

c) Sıddıka. Mübareke.

d) Tahire.

e) Raziye.

f) Merziyye.

g) Zekiyye.

h) Muhaddise.

S. 2- Hz. Fatıma’nın ziyaret namesindeki zikrolan künyeleri nedir?

C. 2- Ümm'ül- Hasaneyn, Ümm-ü Ebiha, Ümm'ül- Eimme, Ümm'ül- Muminin, Ümm'ül- Muhsin.

S. 3- Hz. Fatıma'nın anne ve babasının isimleri nedir?

C. 3- Babasının ismi “Muhammed” (s.a.a), annesinin ismi ise “Hadice”dir.

S. 4- Hz. Fatıma (a.s) ne zaman ve nerede dünyaya geldi?

C. 4- Bi'set'in beşinci yılında Cemadissani'nin yirmisinde Cuma günü şafak sökmek üzereyken Mekke-i Muazzama'da dünyaya geldi.

S. 5- Hz. Fatıma dünyaya geldiğinde, kaç kişi Hz. Hadice'nin yardımına koştu ve onların isimleri ne idi?

C. 5- Hz. Fatıma doğduğunda, Beni Haşim kadınlarına benzer dört uzun boylu kadın Hz. Hadice'nin yanına gelerek onlardan biri şöyle dedi: “Ey Hadice! Biz Allah'tan taraf sana doğru gelmişiz, bir senin bacılarınız; ben Hz İbrahim'in eşi Sara’yım, bu da cennette seninle beraber olacak olan Asiye’dir, öbürü de Hz. Musa'nın bacısı Gülsüm’dür. Allah Teala, doğum yaptığında sana yardım etmek için bizi senin yanına göndermiştir.”[1]

S. 6- Hz. Fatıma'ya neden “Fatıma” diyorlar?

C. 6- Hz. Fatıma (a.s), her kötülükten beri, o ve Şiileri cehennem ateşinden uzak, yüce ilim ve kemalı diğer kimselerden ayrı olduğundan dolayı ona Fatıma denilmiştir. Fatıma “feteme” kökünden türeyip kesti ve ayırdı anlamına gelmektedir; “Fatım” kesen ve ayıran demektir.[2]

7- Hz. Fatıma'ya neden “Zehra” diyorlar?

C. 7- İmam Hasan Askerî (a.s. ) şöyle buyurmuştur: “Hz. Fatıma'ya “Zehra” denilmesinin sebebi şudur ki, her gün üç defa cemalinin nuru Hz. Ali'ye tecelli ediyordu.” [3]

S. 8- Hz. Fatıma'ya neden “Tahire” diyorlar?

C. 8- Hz. Fatıma'ya “Tahire” denilmesinin sebebi, her çeşit pislikten tertemiz olması ve nifas kanı görmemesinden dolayıdır.

S. 9- Hz. Fatıma'ya neden “Betul” diyorlar?

C. 9- Bir rivayette şöyle geçiyor: “Hz. Fatıma'ya “Betul” denilmesinin sebebi, adet (hayız) görmediği içindir. Nitekim Hz. Meryem'e de bundan dolayı “Betul” denilmiştir.”

S. 10- Hz. Fatıma'ya neden “Hura-yi İnsiyye” diyorlar?

C. 10- Hz. Resullullah (s.a.a) miraçlarının birinde göğe üruç ettiğinde (gittiğinde) cennet meyvelerinden yedi, Allah Tela o cennet yemeklerini Hz. Peygamber (s.a.a)’in sulbünde suya dönüştürdü, Hazret miraçtan yeryüzüne döndüğünde Hatice'yle yattı, böylece Hz. Fatıma'nın nuru Hz. Hatice'nin rahminde yer aldı. Bundan dolayı Hz. Fatıma'ya “Hura-yi İnsiyye” (yani insan cinsinden olan huri) denildi.

S. 11- Hz. Fatıma'nın ismi Allah Teala'nın hangi isminden iktibas edilmiştir?

C. 11- “Fatır” isminden iktibas edilmiştir.

S. 12- Hz. Fatıma’ya göklerde ne diyorlar?

C. 12- “Nuriye”, “Semaviye” ve “Haniye” diyorlar.

S. 13- Hz. Fatıma’ya neden “Haniye” diyorlar?

C. 13- Ona “Haniye” denilmesinin sebebi, kocası ve çocuklarına şefkatli ve merhametli olduğundan dolayıdır.

S. 14- Hz. Fatıma (a.s) hangi açıdan Resulullah (s.a.a) 'e en çok benziyordu?

C. 14- Hz. Fatıma (a.s), konuşma ve yürüme açısından Hz. Peygamber (s.a.a)'e herkesten daha çok benziyordu.

S. 15- “Ümmü Ebiha”nın manası nedir ve bu lakabı kim Hz. Fatıma'ya vermiştir?

C. 15- “Ümmü” kelimesi, anne manasına gelmesinden ilave esas ve kök anlamına da gelmiştir. Nitekim Mekke'ye “Ümm'ül- Kura” ve şaraba “Ümm'ül- habais” diyorlar. Binaenaleyh “Ümm-i Ebiha”; nübüvvet ve velayetin esası, kökü ve mazharı manasınadır.[4] Şüphesiz Hz. Fatıma imamet ve velayet meyvelerini yetiştiren gölgeli bir ağaçtı. Bu lakabı Hz. Resulullah (s.a.a) değerli kızına vermiştir, gerçekten onun şanına layık bir lakaptır.[5]

S. 16- Hz. Fatıma (a.s) kaç yaşında ve kiminle birlikte Medine'ye hicret etti?

C. 16- Sekiz yaşında Hz. Ali'yle birlikte Mekke'den Medine'ye hicret etti.

S. 17- Hz. Ali ile Hz. Fatıma hangi tarihte evlendiler?

C. 17- Hicretin 2. Yılı Zihicce'de (bazı rivayetlere göre Zihicce'nin 6. günü) evlendiler.

S. 18- Hz. Fatıma'nın mihriyesi ne kadardı?

C. 18- Hz. Resulullah (s.a.a) Hz. Fatıma'ya şöyle buyurdu: “Senin nikahını Ali'ye kıydım, mihriyen 480 dirhem (400 miskal gümüş) kararlaştırıldı.”

Hz. Ali (a.s) bu miktar parayı zırhını (savaş elbisesini) satarak hazırlamıştı.

S. 19- Hz. Fatıma'nın çeyizi ne idi?

C. 19- Hz. Fatıma'nın cehiziyesi şunlardı:

1- Bir beyaz gömlek.

2- Büyük bir başörtüsü.

3- Hayber malı siyah bir kadife (siyah aba).

4- Hurma lifinden olan yaslanmak için bir yastık.

5- İki adet Mısır malı yorgan.

6- Kuru otla doldurulmuş dört adet yastık.

7- Yünden olan ince bir perde.

8- Bahreyn köylerinin dokumalarından olan hasır.

9- İki adet saksı testi.

10- Bir adet saksı ibrik.

11- Bir adet el değirmeni.

12- Bir adet bakır leğen.

13- Su getirmek için deriden yapılan bir kırba.

14- Suyu serinletmeye mahsus olan bir tulum.

15- Saksıdan olan bir adet kase.[6]

S. 20- Hz. Fatıma'nın kaç çocuğu vardı?

C. 20- Beş çocuğu vardı: Hasan, Hüseyin, Zeyneb, Ümmü Gülsüm, Muhsin.

S. 21- “Fedek” nedir ve onunla ilgili ayet hangi surede geçmiştir?

C. 21- Fedek, Medine'nin 140 km. uzaklığında vaki olan, Hayber'in çok verimli, sulu, hurmalıklı ve bayındırlı bir köyü idi. Fedek Yahudilerin elinde idi, hicretin yedinci yılında Müslümanlar Peygamber'in önderliğiyle Hayber'i fethettiklerinde Yahudiler savaşmaksızın orayı Hz. Peygamber'in ihtiyarına bıraktılar. Artık o zamandan sonra Fedek Peygamber'in şahsı mülkü oldu. “Ve ati ze'l kurba hakkahu” [7] (Akrabaya hakkını ver) ayeti nazil olduğunda Hz. Peygamber (s.a.a) Fedek'i Hz. Fatıma'ya bağışladı.

S. 22- Hz. Resullulah'ın vefatından sonra kim Fedek'i tasarruf etti?

C. 22- Ebu Bekir Fedek'i tasarruf etti ve Hz. Fatıma'nın işçilerini aradan çıkardı.

S. 23- Hz. Fatıma, Fedek'in kendi mülkü olduğunu ispatlamak için kimi şahit gösterdi?

C. 23- İlk önce Hz. Peygamber'in, cennetle kendisini müjdelediği muhterem bir kadın olan “Ümm-i Eymen”i, daha sonra Hz. Ali'yi şahit gösterdi.

S. 24- Kim, Hz. Fatıma'nın Fedek'e malikiyet senedini yırttı?

C. 24- İkinci Halife (Ömer) yırttı.

S. 25- Hz. Fatıma (a.s), hangi savaşta cephede hazır olup Hz. Peygamber (s.a.a) için biraz ekmek götürdü?

C. 25- Handek savaşında.

S. 26- Hz. Fatıma (a.s. ) açısından kadın için en iyi sıfat nedir?

C. 26- Hz. Fatıma (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kadınlar için en iyi sıfat, onların namahrem erkekleri görememeleri, namahrem erkeklerin de onları görmemesidir.”

S. 27- “Mushaf-ı Fatime” nedir ve kimin eliyle yazılmıştır?

C. 27- İmam Sadık (a.s. ) şöyle buyurmuştur: “Fatıma (aleyha selam) bir mushaf hatıra bıraktı, o mushaf Kur’ân değildir; ama Allah Teala'nın Hz. Fatıma'ya ilham ettiği ve Hz. Ali (a.s) vasıtasıyla da yazılan sözlerdir.” [8]

S. 28- Hz. Fatıma(a.s)ın, yirmi yıl Kur’ân'dan başka bir söz söylemeyen hizmetçisinin ismi nedir?

C. 28- Fizze (r.a) idi.

S. 29- Hz. Fatıma'nın cennette Allah Teala'dan istediği şey nedir?

C. 29- Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Fatıma cennete girdiğinde Allah Teala ona şöyle buyuracaktır: Ey Fatıma! Sana bağışta bulunmam ve seni hoşnut etmem için dilediğin şeyi benden iste.

Fatıma (a.s) şöyle arz edecektir: Allah'ım! Sen benim ümidimsin, ümidimden daha yücesin! Senden isteğim benim ve ailemin dostlarını cehennem ateşinde cezalandırmamandır.

Allah Teala bu söz üzerine ona şöyle buyuracaktır; Ey Fatıma! İzzet ve celalime ant olsun ki, yer ve gökler yaratılmadan iki bin yıl önce, senin ve ailenin dostlarını cehennem ateşiyle cezalandırmayacağıma dair kendime yemin etmişim.” [9]

S. 30- Hz. Fatıma (a.s. ), namaz ve zekatın felsefesi hakkında ne buyurmuştur?

C. 30- Hz. Fatıma (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ey Müslümanlar bilin ki; bu semavi kanunlar sizlerin saadet ve tekamülünüz için inmiştir. Namaz, Allah huzurunda secdeye kapanmanız ve azamet dergahında huzu göstermeniz içindir. Zekat da kalplere muhabbet, insan severlik, merhamet ve iyilik severliğin yerleşmesi ve servetinizin artması içindir.”

S. 31- Hz. Fatıma, ahkamın (oruç, adalet, hac, cihad, iyiliğe emretmek ve kötülükten sakındırmak) felsefesi hakkında ne buyurmuştur?

C. 31- Hz. Fatıma (a.s) ahkamın felsefesi hakkında şöyle buyurmuştur:

“Oruç ihlasın sağlamlaşması, hac dinin ayakta durması, adalet kalplerin kaynaşması (toplumda eşitlik ve düzenin korunması), cihad İslam'ın izzeti, küfür ve nifak ehlinin zillete düşmesi, iyiliğe emir ve kötülükten nehiy etmek ise insanların ıslahı için farz kılınmıştır.” [10]

S. 32- Umeys kızı Esma kimdir?

C. 32- Umeys kızı Esma, Cafer-i Tayyar'ın hanımı idi, takriben on beş yıl Habeşistan'da onunla yaşamış ve o şehit olduktan sonra Ebu Bekir'le evlenmiştir. Muhammed bin Ebu Bekir bu evliliğin neticesidir.

S. 33- Beyt'ül- Ahzan nedir ve kimin eliyle yapılmıştır?

C. 33- Hz. Ali (a.s), Medine'nin ileri gelenlerinin; “Ya Ali! Fatıma'dan iste ki Hz. Peygamber'in musibetinde gece veya gündüz ağlasın.” demeleri üzerine Medine'de halkın evlerinden uzak olan Baki mezarlığında bir (gölgelik) yaptı ve onu “Beyt'ul- Ahzan” yani (Gamlar Evi) adlandırdı.

S. 34- “Bekkaun” (çok ağlayanlar) kimlerdir?

C. 34- İbn-i Babeveyh, sahih bir senetle şöyle rivayet etmiştir: Bekkaun (çok ağlayanlar) beş kişi idi:

1) Hz. Adem (a.s).

2) Hz. Yakup (a.s).

3) Hz. Yusuf (a.s).

4) Hz. Fatıma (a.s).

5) İmam Seccad (a.s).

S. 35- Hz. Fatıma'nın faziletlerinden bazılarını açıklayın?

C. 35- Hz. Fatıma (a.s), haklarında tathir ayeti (Ahzab/33 ) nazil olan Al-i Aba'dan ve mübahale olayına katılanlardan biridir. O, on bir İmam'ın annesi ve Resulullah'ın neslinin kıyamete kadar onun ve evlatlarının nesliyle devam edecek olan yadigarıdır. Hz. Fatıma iki cihanın kadınlarının serveri ve Hz. Resulullah'a herkesten daha çok benzeyendi. Onun ahlak ve yaşam tarzı Resulullah'ın ahlak ve yaşam tarzını anımsatıyordu. Resulullah (s.a.a) Hz. Fatıma'yı çok öpüyordu, cennet kokusunu almak istediğinde onu kokluyor ve şöyle buyuruyordu: “Fatıma, bedenimin bir parçasıdır, herkesten bana daha azizdir, onu hoşnut eden beni hoşnut etmiştir, ona zulüm yapan bana zulüm yapmıştır.” [11]

S. 36- Hz. Fatıma'nın hayatı haç döneme ayrılır?

C. 36- İki döneme ayrılır:

1- Babası ve eşiyle birlikte olduğu dönem.

2- Babasının vefatından sonraki bir kaç aylık dönem.

S. 37- Hz. Fatıma (a.s) ne zaman ve nerede şahadete erişti?

C. 37- Hz. Fatıma (a.s), hicretin 11. Yılı Cemade'l ula'nın on üçüncü veya on beşinci (bir kavle göre Cemadissani'nin üçüncü) günü, akşamla yatsı namazı arası Medine-i Münevvere'de şahadete erişti.

S. 38- Hz. Fatıma (a.s) kaç yaşında şahadete erişti?

C. 38- On sekiz yaşında; 28, 30 ve 35 yaşlarında diyenler de olmuştur.

S. 39- Hz. Fatıma'nın şehit olmasının sebebi ne idi?

C. 39- İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: “Hz. Fatıma (a.s) şahadete erişmesinin sebebi şudur: İkinci halifenin kölesi olan Konfuz, onun emriyle elindeki kılıcın kınıyla Hz. Fatıma'ya ağır bir darbe vurdu, bu darbenin sonucu oğlu Muhsin sıkt oldu (düşük yaptı) ve ağır bir şekilde hastalandı, hasta yatağına düştüğünde, ona zulüm yapan kimselerin onu ziyaretine gelmesine izin vermedi. [12]

S. 40- Hz. Fatıma'nın kefeninin kenarlarına ne yazılmıştı?

C. 40- Nakl olan rivayete göre, Kesir bin Abbas, Hz. Fatıma'nın kefeninin kenarlarına şu cümleyi yazdı: “Teşhedu en lailahe illellah ve enne Muhammed'en resulullah” (Fatıma -a.s- Allah'tan başka bir İlahın olmadığına ve Muhammed'in O'nun elçisi olduğuna şahadete ediyor.)[13]

S. 41- Hz. Fatıma'nın cenazesine kaç kişi namaz kılıp onu teşyi etti?

C. 41- Gecenin bir zamanında Hz. Ali (a.s), İmam Hasan, İmam Hüseyn, Ammar, Mikdad, Akil, Zübeyr, Ebuzer, Selman, Bureyde ve Beni Haşim'den olan bir kaç özel kişi Hz. Fatıma'nın cenazesini evden dışarı çıkarıp namazını kıldılar, daha sonra gece yarılarında onu toprağa verdiler.

S. 42- Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma'nın kabirinin tanınmaması için ne yaptı?

C. 42- Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma'nın kabrinin etrafında, kabrin tanınmaması için yedi, bir rivayete göre ise kırk sembolik kabir yaptı.

S. 43- Hz. Fatıma'nın vasiyetnamesinin içeriği ne idi.?

C. 43- Hz. Ali (a.s), örtüyü Hz. Fatıma'nın yüzünden kaldırdığında, onun başucunda bir mektup olduğunu gördü, içerisinde şöyle yazılmıştı:

“Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla. Bu, Resulullah'ın kızı Fatıma'nın vasiyetidir. Fatıma, Allah'tan başka bir İlahın olmadığına, Muhammed (s.a.a) 'in O'nun kulu ve elçisi, cennet ve cehennemin hak ve kıyametin kopmasında şüphe olmadığına ve Allah'ın ölüleri dirilteceğine şahadet ediyor. Ey Ali! Ben Peygamber'in kızı Fatıma'yım, Allah Teala, dünya ve ahrette seninle beraber olmam için beni seninle evlendirdi; sen diğerlerinden bana daha layıksın; geceleyin bana gusül ver, beni kefenle, bana namaz kıl, hiç kimseye haber vermeden beni toprağa ver; seni Allah'a ısmarlıyor ve çocuklarıma kıyamete dek selam gönderiyorum.”[14]

S. 44- Hz. Fatıma'nın kabri nerededir?

C. 44- Hz. Fatıma'nın kabrinin nerede olduğu tam kesin değildir. Bununla birlikte büyük bir ihtimalle şu üç yerden birindedir:

a) Hz. Peygamberi (s.a.a) 'in kabrinin kenarında.

b) Baki mezarlığında.

c) Mescid'un- Nebi'de; Hz. Peygamber'in kabri ile minberi arasında.

--------------------------------------------------------------------------------

[1] - Beyt'ül- Ahzan; Şeyh Abbas-i Kummi.

[2] - Bir rivayette; "Fatıma'ya Fatıma denilmesinin sebebi, kıyamet günü Şiilerini ateşten alıkoyacağından dolayıdır." diye geçmektedir.

[3] - Beyt'ül- Ahzan; şeyh Abbas-i Kummi.

[4] - Büyük bir ihtimalle, Ümmü Ebiha; "Babasının anası" anlamınadır. Çünkü babasına, hizmet açısından analık yapmıştır.

[5] - Çehardeh Ahter-i Tabnak, s. 75; A. Bircendi.

[6] - Beyt-ül Ahzan.

[7] - İsra/ 26.

[8] - Beyt'ül- Ahzan; şeyh Abbasi Kummi.

[9] - Beyt'ül- Ahzan" Şeyh Abbasi Kummi.

[10] - A' yan'uş- Şia, c. 1, s. 316.

[11] - Beyt’ul- Ahzan; şeyh Abbas-i Kummi.

[12] - Beyt'ül- Ahzan; Ş. Abbasi Kummi. (Gece defnedilmesini ve onların kendisine namaz kılmamalarını da vasiyet etmiştir.)

[13] - Beyt’ul- Ahzan; Ş. Abbasi Kummi.

[14] - Beyt'ül- Ahzan; Şeyh Abbas-i Kummi.

Cuma, 23 Aralık 2022 06:22

Kur'an Ayetlerinde Hz. Fatıma

 Bütün dünya, Hz. Peygamber'in (s.a.a) neslinin kızı Fatıma aracılığıyla devam ettiğini biliyor...
Kur'ân-ı Kerim, bazı insanları övmüş, konumlarına ve hak uğruna yaptıkları fedakârlığa yönelik bir onurlandırma olarak gece gündüz okunan ayetlerinde onlardan söz ederek hatıralarını ölümsüzleştirmiştir.
Yüce Allah'ın, ulu kitabında özel olarak andığı, üstün konumlarına ve faziletlerine değindiği kimseler arasında Hz. Peygamber'in (s.a.a) Ehlibeyt'i de vardır. Tarihçiler ve tefsir bilginleri, birçok ayetlerin onları övmek üzere indiklerini söylemişlerdir. Ayrıca birçok surede, hayat çizgilerinin doğruluğunun, karakterlerinin güzelliğinin bir göstergesi olarak onlardan övgüyle söz edilmiş ve insanlara, onları örnek almalarına ilişkin bir çağrı yöneltilmiştir.

Risalet Kevseri Hz. Zehra (a.s)

Kevser; bol hayır demektir. Dolayısıyla bu kavram, yüce Allah'ın peygamberi Hz. Muhammed'e (s.a.a) bahşettiği bütün nimetleri kapsamaktadır. Fakat Kevser Suresi'nin son ayetiyle birlikte surenin iniş sebebine ilişkin açıklamalar içeren rivayetleri ele aldığımız zaman, bu bol hayrın, neslin çokluğu ve devamıyla ilgili olduğunu açık bir şekilde görürüz.

Bütün dünya, Hz. Peygamber'in (s.a.a) neslinin kızı Fatıma aracılığıyla devam ettiğini biliyor. Hz. Resulullah'ın (s.a.a) birçok hadisinde de buna açıkça işaret edilmiştir.

Müfessirler bu bağlamda şöyle bir olayı rivayet ederler:

"As b. Vail, Kureyş kabilesinin ileri gelenlerine şunları söylüyordu: Muhammed'in soyu kesiktir; kendisinden sonra yerine geçecek oğlu yoktur; o öldüğü zaman kimse ondan söz etmeyecek ve siz de ondan kurtulmuş olacaksınız."(1)

İbn. Abbas'ın ve müfessirlerin genelinin görüşü budur.(2) Fahreddin er-Razî, müfessirlerin "Kevser" kelimesinin anlamı hakkında ihtilâf ettiklerini söylemesine rağmen, şunu da ifade etmektedir:

Üçüncü görüş: Kevser; evlâtların çok olması demektir... Çünkü bu sure, Peygamberimizin (s.a.a) erkek çocuklarının olmamasını bir kusur olarak görenlere cevap mahiyetinde nazil olmuştur. Dolayısıyla kastedilen anlam şudur: Allah ona bir nesil verecek ve bu nesil zaman durdukça devam edecektir.

Sonra şunları söyler:

Şöyle bir bakın! Ehlibeyt'ten nicesi öldürüldü?! Bununla beraber dünya Hz. Resul'ün (s.a.a) soyuyla doludur. Peki Ümeyyeoğulları'ndan geriye fark edilen kimse kaldı mı?! Bakın bakalım! Oysa Ehlibeyt arasında Bâkır, Sadık, Kâzım, Rıza ve Nefs-i Zekiye gibi nice büyük âlimler var!(3) Mübahele (Lânetleşme) Ayeti,(4) Hasan ve Hüseyin'in Hz. Peygamber'in (s.a.a) oğulları olduklarını göstermektedir. Öte yandan Peygamberimizden (s.a.a) aktarılan çok sayıdaki rivayette, yüce Allah'ın bütün peygamberlerin zürriyetlerini, onların kendi sulbünden var ettiği, son Peygamber'in (s.a.a) zürriyetini ise Ali b. Ebu Talib'in (a.s) sulbünden var ettiği vurgulanmaktadır.(5) Sahih hadis kaynaklarında Peygamberimizin (s.a.a) Hasan b. Ali (a.s) hakkında şöyle dediği rivayet edilmektedir:

"Şu benim oğlum seyyittir. Belki de Allah onun aracılığıyla iki büyük grubu barıştıracaktır."(6)

İnsan Suresi'nde Hz. Zehra (a.s)

Hasan ve Hüseyin hastalanmışlardı. Resulullah (s.a.a), birtakım insanlarla beraber onlara hasta ziyaretinde bulundu. Dediler ki:

"Ey Ebu'l Hasan! İki oğlunun iyileşmesi için bir adak adasan olmaz mı?"

Bunun üzerine Ali, Fatıma ve Fizze (cariyeleri), Hasan ve Hüseyin iyileşecek olurlarsa üç gün oruç tutacaklarını adadılar. Derken Hasan ve Hüseyin iyileştiler. Ancak evde yiyecek bir şeyleri yoktu. Ali (a.s) Hayber Yahudilerinden Şem'un'dan üç sa' arpa borç aldı. Fatıma (a.s) bir sa'ını öğüttü. Sonra bundan aile fertlerinin sayısı kadar beş ekmek yaptı. İftarlarını açmak üzere ekmekleri önlerine koydular. Tam o sırada bir dilenci kapıya geldi ve şöyle dedi:

"Ey Muhammed'in Ehlibeyt'i! Selâm üzerinize olsun. Ben bir Müslüman yoksulum. Bana bir şeyler yedirin ki, Allah da size cennet sofralarından yedirsin."

Bunun üzerine yiyeceklerini ona verdiler ve içtikleri sudan başka hiçbir şey yemeden sabahladılar ve ertesi günü de oruçlu geçirdiler. Akşam olup yemeği önlerine koydukları zaman, kapılarına bir yetim geldi. Bu sefer yiyeceklerini ona verdiler. Üçüncü günde de kapılarına bir esir geldi. Ona da diğerlerine yaptıkları gibi muamele gösterdiler. Sabah olunca, Hz. Ali (a.s) Hasan ve Hüseyin'in elinden tutarak Resulullah'ın yanına götürdü. Resulullah (s.a.a) onların açlıktan kuş yavrusu gibi titrediklerini görünce, şöyle dedi:
Sizin bu hâlinizin beni ne kadar da etkiledi, rahatsız etti!

Hemen kalktı ve onlarla birlikte Fatıma'nın yanına gitti. Fatıma mihrabında karnı sırtına yapışmış hâldeydi. Gözleri kaymıştı. Bu durum Hz. Peygamber'i (s.a.a) çok etkiledi. Bu sırada Cebrail geldi ve şöyle dedi:

"Al bu sureyi, ey Muhammed! Rabbin Ehlibeyt'inden dolayı seni kutluyor."

Ardından sureyi okudu.(7)

Şu hâlde Fatıma (a.s), yüce Allah'ın, kâfur kokulu kâselerden içen iyilerden olduğuna, verdikleri sözü tutan, kötülüğü kapsayıcı olan bir günden korkan, isteği olmasına rağmen yiyeceğini başkalarına veren, kendi ihtiyaçları olmasına rağmen başkalarını kendilerine tercih eden, sırf Allah rızası için yoksulları yediren, onlardan bir karşılık veya teşekkür beklemeyen, Allah için her türlü zorluğa sabreden...

Allah'ın, kendilerini bu haşin ve şiddetli günün şerrinden koruduğu, kendilerini sevinç ve neşeyle karşıladığı, sabretmelerinden dolayı kendilerine cennet ve ipekler bahşettiği kimselerden olduğuna tanıklık ettiği biridir.(8)

Tathir Ayeti'nde Hz. Zehra (a.s)

Hz. Peygamber (s.a.a) Ümmü Seleme'nin (r.a) evinde bulunduğu bir sırada, Tathir Ayeti nazil oldu. Torunları Hasan ve Hüseyin'i bağrına basmış, babalarını ve annelerini yanına almış ve bir örtünün altına girmişlerdi. Böyle yapmakla Hz. Peygamber (s.a.a) onları diğerlerinden ve eşlerinden ayırmış oluyordu. Onlar bu hâlde iken Tathir Ayeti nazil oldu:

"Allah ancak siz Ehlibeyt'ten her türlü kötülüğü uzak tutmak ve sizi tertemiz kılmak ister."(9)

Hz. Peygamber (s.a.a) ayetin sırf onlara özgü olduğunu belirtmek hususunda bununla da yetinmedi, ellerini örtünün altından çıkarıp göğe doğru açtı ve şöyle dedi:

"Allah'ım! İşte bunlar benim Ehlibeyt'imdir. Kötülüğü ve günahı onlardan uzak tut ve onları tertemiz kıl."

Peygamberimiz (s.a.a) bu sözleri tekrarlarken Ümmü Seleme de bakıyordu. Ümmü Seleme de örtünün altına girmek istedi ve "Ben de sizinle beraber miyim ya Resulallah?" dedi. Peygamberimiz (s.a.a) elinden tutup engelledi ve şöyle dedi: "Hayır, ancak sen hayır üzeresin."(10)

Bu ayetin inişinden sonra Hz. Peygamber (s.a.a) sabah namazı için mescide gittiği zaman Fatıma'nın (a.s) evinin ö-nünden geçer ve şöyle seslenirdi:

Namaz! Ey Ehlibeyt! Allah ancak siz Ehlibeytten her türlü günahı uzak tutmak ve sizi tertemiz kılmak ister.
Peygamberimiz (s.a.a) altı veya sekiz ay boyunca bunu tekrarladı.(11)

Bu mübarek ayet, Ehlibeyt'in günahlardan masum olduğuna delâlet etmektedir. Çünkü ayetin orijinalinde geçen "er-rics" kelimesi, günah demektir. Ayrıca ayet, sınırlandırma, hasretme anlamını ifade eden "innema" edatıyla başlıyor. Bu da gösteriyor ki, yüce Allah'ın onlarla ilgili iradesi, sırf onlardan günahın uzak tutulmasına ve onların günahlardan tertemiz kılınmasına özgüdür. Bu da, masumiyetin özü ve hakikatidir. Nebhanî bu yorumu, gayet açık bir ifadeyle Taberî'nin tefsirinden derlemiştir.(12)

Zehra (a.s) Sevgisi Peygamberliğin Ücretidir

Cabir rivayet eder:

Bir bedevî Hz. Peygamber'in (s.a.a) yanına geldi ve dedi ki:

"Ey Muhammed! Bana İslâm'ı anlat."

Buyurdu ki: "Tek ve ortaksız Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın kulu ve resulü olduğuna şahadet etmektir İslâm."

Dedi ki: "Bunu bana göstermenin karşılığında benden bir ücret istiyor musun?"

Buyurdu ki: "Hayır, sadece akrabaları sevmeni istiyorum."

Dedi ki: "Benim akrabalarımı, yoksa senin akrabalarını mı?"

Buyurdu ki: "Benim akrabalarımı."

Dedi ki: "O zaman gel, sana bu hususta biat edeyim. Seni ve senin akrabalarını sevmeyene Allah lânet etsin."

Peygamberimiz (s.a.a) de: "Âmin!" dedi.(13)

Mücahid, bu sevgiyi, Resulullah'a (s.a.a) tâbi olmak, onu tasdik etmek ve onun akrabalarıyla ilişkiyi sürdürmek şeklinde tefsir etmiştir. İbn Abbas ise, Hz. Peygamber'in (s.a.a) hürmet ve saygınlığını, akrabalarına iyilikte bulunmak yoluyla korumaya çalışmak olarak açıklamıştır.14

Zemahşerî der ki:

Bu ayet nazil olduğu zaman, insanlar dediler ki: "Ya Resulallah! Sevmekle yükümlü olduğumuz akrabaların kimlerdir?" Buyurdu ki: "Ali, Fatıma ve onların iki oğlu."(15)

Mübahele (Lânetleşme) Ayeti'nde Hz. Zehra

İslâm kıblesine mensup (ehl-i kıble) bütün gruplar, hatta Haricîler; Hz. Peygamber'in (s.a.a) lânetleşmeye giderken kadınlardan sadece kendisinden bir parça olan Fatıma'yı (a.s), oğullardan sadece iki torunu ve iki gülü Hasan ve Hüseyin'i, kendi olarak da kendisinin yanında Harun'un Musa yanındaki konumuna eş bir konumda olan kardeşi Ali'yi (a.s) çağırdığı hususunda görüş birliği içindedirler. Dolayısıyla zorunlu olarak bu ayette kastedilen kimseler, isimleri sayılan bu kimselerden başkası olamaz. Bunu inkâr etmek de mümkün değildir ve dünyada hiç kimse onların bu onuruna ortak değildir. Müslümanların tarihini inceleyen herkes bu apaçık gerçeği görür, ayetin özel olarak bunlar hakkında indiğini anlar.(16)

Hz. Peygamber (s.a.a) Necran Hıristiyanlarıyla lânetleşmeye bu isimleri sayılanları beraberinde götürmüş ve Necran Hıristiyanlarını yenilgiye uğratmıştı. Peygamber'in (s.a.a) eşleri olan müminlerin anneleri o zaman Hz. Peygamber'in (s.a.a) evindeydiler. Peygamberimiz (s.a.a) hiçbir tanesini çağırmamıştı.

Ayrıca babasının kız kardeşi olan Safiyye'yi de çağırmamıştı. Amcasının kızı olan Ümmü Hani'yi de çağırmamıştı. Ayrıca üç halifenin eşlerinden veya muhacir ve Ensar’dan, hiçbir kimseyi davet etmemişti.
Peygamberimiz (s.a.a) cennet gençlerinin bu iki efendisinden başka Haşimoğulları'ndan ve sahabe çocuklarından hiç kimseyi götürmemişti lânetleşmeye. Aynı zamanda Ali ile beraber yakın aşiretinden hiç kimseyi davet etmemişti. İlk Müslümanlardan kimseyi götürmemişti.

Razi'nin tefsirinde söylediği gibi, üzerinde siyah kıldan bir örtü olduğu hâlde Necran Hıristiyanlarıyla buluşmaya gitmişti. Hüseyin'i kucağına almış, Hasan'ın da elinden tutmuştu. Fatıma arkasında, Ali de Fatıma'nın arkasında yürüyordu. Peygamberimiz (s.a.a) şöyle diyordu:

"Ben dua ettiğim zaman, siz âmin deyin."

Bu manzarayı gören Necran papazı şöyle dedi:

"Ey Hıristiyanlar topluluğu! Burada öyle yüzler görüyorum ki, eğer Allah'tan dağları yok etmesini isteseler, Allah dağları yerinden söküp atar. Bunlarla lânetleşmeyin, yoksa helâk olursunuz ve kıyamet gününe kadar yeryüzünde bir tek Hıristiyan kalmaz."(17)

Razi, bu hadiseyi aktardıktan sonra şöyle der:

"Bu ayet, Hasan ve Hüseyin'in, Peygamber'in (s.a.a) oğulları olduklarına delâlet eder. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.a) oğullarını çağıracağını söylemiş ve ardından Hasan ve Hüseyin'i çağırmış. Bu da onların Hz. Peygamber'in (s.a.a) oğulları olmalarını gerektirir."(18)

________

1- Bu olay, Peygamberimizin (s.a.a) Hatice'den olma oğlu Abdullah öldükten sonra gerçekleşmişti. Abdullah'tan sonra Peygamberimizin (s.a.a) erkek çocuğu kalmamıştı.
2- et-Tefsiru'l-Kebir, 32/132
3- et-Tefsiru'l-Kebir, 32/124
4- Âl-i İmrân, 61
5- Tarih-u Bağdad, 1/316; er-Riyadu'n-Nadire, 2/168; Kenzü'l-Um-mal, c.11, hadis no: 32892
6- Sahih-i Buharî, Kitabu's-Sulh; Sahih-i Tirmizî, c.5, Hadis: 3773, Dar-u İhyai't-Türas basımı; Müsned-i Ahmed, 5/44; Tarih-u Bağdad, 3/ 215; Kenzü'l-Ummal, c.12 ve 13, hadis no: 34304, 34301, 37654
7- Dehr veya İnsân ya da Hel Etâ Suresi.
8- bk. el-Keşşaf, Zemahşerî; Sa'lebî'nin tefsiri; Usdu'l-Gabe, 5/ 530; et-Tefsiru'l-Kebir, Fahreddin er-Razî.
9- Ahzâb, 33
10- bk. Sahih-i Müslim, Kitab-u Fedaili's-Sahabe; Müstedrekü's-Sa-hiheyn, 3/147; ed-Dürrü'l-Mensûr, Tefsir-u Ayeti't- Tathir; Tefsiru't-Ta-berî, 22/5; Sahih-i Tirmizî, c.5, hadis no: 3787; Müsned-i Ahmed, 6/ 292, 304; Usdu'l-Gabe, 4/29; Tehzibu't-Tehzib, 2/258.
11- el-Kelimetu'l-Ğarra Fî Tafdili'z-Zehra, s.192. Seyyid Abdulhü-seyin Şerefüddin şöyle der: Bu hadisi İmam Ahmed, eserinin 3. cildinin 259. sayfasında tahriç etmiştir. el-Hâkim de bu hadisi rivayet etmiş, Tirmizî sahih olduğunu belirtmiştir. İbn Ebu Şeybe, İbn Cerir, İbn Münzir, İbn Mürdeveyh ve Taberanî gibi isimler de ha-sen olduğunu belirterek bu hadisi rivayet etmişlerdir.
12- bk. el-Kelimetu'l-Ğarra, s.200.
13- Hilyetu'l-Evliya, 3/201; Tefsiru't-Taberî, 25/16 ve 17; ed-Dür-rü'l-Mensûr, Şûrâ Suresi, 3. ayetin tefsiri; es-
Savaiku'l-Muhrika, s.261; Usdu'l-Gabe, 5/367.
14- bk. Fedailu'l-Hamse Mine's-Sihahi's-Sitte, 1/307
15- bk. Zemahşerî, el-Keşşaf; et-Tefsiru'l-Kebir, Fahreddin er-Razi; ed-Dürrü'l-Mensûr, Suyuti; Zehairu'l-Ukba, s.35. Allâme Eminî, bu ayetin Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin hakkında indiğini belirten kırk beş tane kaynağı sayar. bk. el- Gadir, c.3
16- bk. el-Kelimetu'l-Ğarra, s.181
17- Seyyid Abdulhüseyin Şerefuddin şöyle der:
“Müfessirler, muhaddisler ve hicretin onuncu senesini inceleyen bütün tarihçiler bu hadiseyi zikretmişlerdir. Bu seneye lânetleşme senesi denilmiştir.”
bk. Sahih-i Müslim, Kitab-u Fedaili's-Sahabe; el-Keşşaf, Zemahşe-rî, Âl-i İmrân, 61. ayetin tefsiri
18- bk. et-Tefsiru'l-Kebir, ilgili ayetin tefsiri. es-Savaiku'l-Muhrika, s.238; Esbabu'n-Nüzul, Vahidî, s.75

İran İstihbarat Bakanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, ülkeye sızan Siyonist İsrail'in casusluk teşkilatı Mossad'a bağlı 4 çetenin üyelerinin yakalandığı bildirildi.
 

İstihbarat Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"Sahte ve cani Siyonist Rejim, geçen haftalarda ülkenin çeşitli yerlerinde çıkan kargaşaları kötüye kullanarak, operasyon ekiplerini terör saldırıları düzenlemeye yönlendirmeye çalıştı; ancak tüm teröristler herhangi bir eylemde bulunmadan önce yakalandı."/mehr

Pazar, 18 Aralık 2022 12:22

ABD’nin kaldırdığı taşlar!

 

GİRİŞ: 12.12.2022 09:19      GÜNCELLEME: 12.12.2022 09:19
    
Kısa Link: https://rasthaber.com/A217497
Rasthaber -  ABD yenilgisi…Artık tüm dünya bunu konuşuyor.

 

Ama o bu gerçeği görmek istemiyor.

Yenilgiyi kabul edecek gibi de görünmüyor.

Bu nedenle adeta dünyayı ateşe veriyor.

 

Şu anda yaşanan savaşlar…

Ülkelerdeki iç sorunlar…

Hepsinin arkasında ABD var.

KALDIRILAN TAŞLAR
Yakın zamana bakalım. 

Irak’ın işgali.

Libya’da Kaddafi’nin devrilmesi.

Suriye’ye operasyon ve bölme girişimi.

Fırat’ın doğusunda terör devletçiği çabası.

Doğu Akdeniz’de gerilim.

Ukrayna’da yaşananlar.

Tayvan’da kışkırtma.

Ege ve Kıbrıs’ta savaş senaryoları.

İran’da iç kargaşa faaliyetleri.

Hepsi ABD’nin kaldırdığı taşlar…

AYAĞINA DÜŞÜYOR
Peki kaldırılan taşlar ne oluyor?

Bölge halklarına acı veriyor.

Kan ve ölüm getiriyor.

Geçmişte hep ABD kârlı çıkardı.

Şimdi her kaldırdığı taş ayağına düşüyor.

İşgal sonrası hesapları tutmadı.

Irak ABD’nin emrine girmedi.

Libya’da işler istediği gibi gitmiyor.

Suriye’de Esad’ı devirmeyi başaramadı.

Fırat’ın doğusunda PKK/PYD devletçiği girişimi.

Bölge ülkelerini birleştiriyor.

Ukrayna’yı NATO’ya alamadı.

Üstelik topraklarının önemli bir bölümünü kaybetti.

Şimdi anlaşma arayışında.

Tayvan’da hezimete uğradı.

Amerikancılar seçimi kaybetti.

Ege, Kıbrıs, Doğu Akdeniz…

Orada da sonuç farklı olmayacak.

Koşullar bölge ülkelerini ittifaka zorluyor.

15 TEMMUZ
ABD/FETÖ ülkemizde de hamle yaptı.

15 Temmuz 2016’da darbe girişiminde bulundu.

Bu kez başaramadı.

“Onların çocukları” yenildi.

Onlarca yıllık çabaları boşa gitti.

Devletten önemli ölçüde temizlendiler.

Diğer bir deyişle;

Türkiye’de kaldırdıkları taşı da ayaklarına düşürdüler.

TAŞIN BÜYÜĞÜ
Çok önemli bir gelişme daha oldu.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping.

Suudi Arabistan’daydı.

“Çin-Körfez İşbirliği Zirvesi”.

“Çin-Arap Ülkeleri Zirvesi”.

Sonuçları tüm dünyayı etkileyecek.

ABD’de panik var.

Biden’ın ziyareti ile karşılaştırıyorlar.

Aradaki fark çok büyük.

Genel değerlendirme şöyle:

“Körfez ve Arap ülkeleri yönünü Asya’ya dönüyor.”

ABD’nin ayağına düşen bu taş…

Tahminlerden çok büyük.

BİR, İKİ DAHA FAZLA AFGANİSTAN
ABD’nin Afganistan’dan kaçışı.

Bütün dünya canlı izledi.

mazlum dünyanın morali yükseldi.

Gençlik yıllarımda,

“Bir, iki daha fazla Vietnam” sloganı atılırdı.

Şimdi, “Bir, iki daha fazla Afganistan” deniyor.

DÜŞMAN HEP AYNI
Bazıları sürekli kafa karıştırıyor.

Her fırsatta ABD’yi gizlemeye,

Rusya, Çin, İran, Esad düşmanlığı yapmaya çalışıyor.

Ancak halk her şeyin farkında.

Düşmanını ve dostlarını tanıyor.

İsterseniz bir kez daha tekrarlayalım:

Türkiye’nin sorunları…

Ege’de ve Kıbrıs’ta,

Doğu Akdeniz’de kimle karşı karşıyayız?

En yetkili isimler söylüyor: ABD ile.

Terörle mücadele ediyoruz.

Karşımızda kim var? ABD, İsrail.

Ekonomide krizi kim tetikliyor?

ABD’nin kontrol ettiği uluslararası sermaye.

Fazla söze gerek var mı?

DOSTLARIMIZIN DÜŞMANLARI
Dostlarımızın düşmanları da aynı.

Rusya esas olarak ABD ile savaşıyor.

Çin’in karşısında ABD var.

Irak, Suriye…

Başlarına gelenlerin faili ABD.

İran’da yaşanan olaylar…

Arkasında ABD, İsrail bulunuyor.

Diğerleri de farklı değil.

Manzara bu, yapılması gereken de belli.

Avrupa’ya gelince…

ABD’nin kuyruğuna takılmışlardı.

Akılları başlarına geliyor.

İçine düştükleri tuzağı anlamaya başladılar.

Orada da ABD karşıtlığı artıyor.

Kaldırılan taşın Avrupa’da da ayağa düşmesi kaçınılmaz.

aydınlık- İsmet Özçelik

“Rejim gerçekçi davranırsa terörle mücadele, siyasi süreç ve Suriyelilerin geri dönüşleri konusunda birlikte çalışmaya hazırız."
 

Böyle buyurmuş Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu. Meclis’te, bütçe görüşmelerinde. Yani biz her şeyi dayatırız, hakkımızdır; sense makul olmak zorundasın, mahkumsun!

Komşuya makuliyet biçiyor, komşunun belli nüfus unsurlarını ‘terör’ parantezine alıp düşmanlık ilan ediyor, komşunun kaderini tayin hakkını kendinde görüyor. Yoksa sahada ve diplomaside oluşturduğum gerçeklikle seni cenderede kıvrandırırım!

Gerçekçi olması istenene gerçek de söylenir değil mi?

- ABD’nin bölgeyi dizayn operasyonuna taşeronluk yapmak.

- Kirli vekalet savaşına öncülük etmek.

- Rejim değiştirme aparatları için sınırların güvenliğini yok etmek.

- Terör örgütleriyle iştigal etmek. Savaşçı transfer edip binlerce ton silah dağıtmak.

- Halep’in organize sanayi tesislerini yağmalatmak.

- Kimyasal silah tezgahlarına ortaklık etmek.

- Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatlarıyla Suriye’nin topraklarını kontrol etmek.

- Suriye’ye yönelik bütün kirli savaştan sonuç alınamadığı halde bıkmadan usanmadan eski IŞİD, eski El Kaide ve selefi-Cihatçı unsurları da barındıran milis gruplarıyla Suriye Ulusal Ordusu diye alternatif ordu kurmak. Bunları eğitip donatıp maaşa bağlayıp kendi çıkarları için kullanmak.

- Terör örgütleri listesinde olmasına rağmen IŞİD artığı Heyet Tahrir el Şam ve müttefiklerine İdlib’de kalkan olmak.

- Soçi ve Moskova mutabakatlarıyla terör örgütlerini ortadan kaldırma sözüne rağmen bunların hiçbirine dokunmamak.

- Kürtlerin bütün kazanımlarını hedef alarak barış potansiyelini yok etmek.

- Afrin’e taşınan İslamcı milisler eliyle bölgenin bütün varlıklarının yağmalanmasına göz yummak. Zeytin ağaçlarının kesilmesine, tarladaki hasata ve fabrikadaki ürüne el konulmasına, tarihin yağmalanmasına, ev ve arazilerin gasp edilmesine...

- Demografik yapıya müdahale etmek. Askeri operasyonlarla fiilen “sakıncalı nüfus’ muamelesi yapılan Kürtleri yurtsuzlaştırmak.

Bu liste daha da uzar.

Bu gerçekliği tartışmaya açtırmadan Şam’a zeytin dalı uzatıyorlar. Rusya lideri Vladimir Putin ha bire sufle veriyor; “Esad’la barış” diye, Rusya’yı da kırmak olmaz bu karanlık tünelde. Esad’la barış kendini dayatıyor lakin Şam’ın koşullarının da masadan kalkması lazım. Paşa gönlü böyle istiyor. İki koşul var: Biri “Türk askeri çekilsin”, öteki “Teröristlere destek sonlandırılsın!”

Yok hayır, ne çekmesi; beşinci harekât yolda; 32’ye 444 km’lik kemer tamamlanacak. Kürtlere karşı! Çavuşoğlu cümlesinin devamında “Bunun aksi zaten düşünülemez. Aynı politikayı Irak'ta da uyguluyoruz” diyor. Askeri üslerin genişlemesi, daha fazla askeri konuşlanma, daha çok operasyon. Erbil ve Bağdat’la da ilişkiler ite kaka sürüyor. Şam’la barışın kodları da bunlar.

Kim makul kim değil?

TEKLİFLER SAVAŞI

Şimdi ben biraz da güncel gerçeklikten bahsedeyim.

Görünen o ki Kobani, Tel Rıfat ve Menbic’i hedefe koyan yeni kara harekâtı için ABD ve Rusya’dan yeşil ışık alınamadı. İstanbul’daki terör saldırısıyla yakalanan dalganın etkisi de geçti. Şimdi sarı ışığa umut bağlayan farklı bir müdahale stratejisi şekilleniyor.

Yeni bir işgal olmadan müdahale olmuşçasına sahada değişiklik hedefleniyor. Bu minvalde öneriler savaşı yaşanıyor. Rus Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Verşinin ve Kremlin’in Suriye Özel Temsilcisi Aleksander Lavrantiyev geçen hafta Türkiye’deydi. Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal başkanlığındaki Türk heyetiyle kara harekatını bertaraf edecek teklifler üzerinde konuştular.

Rus Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov, “Diyalog devam ediyor. Henüz bir kara operasyonu başlatılmadı, bu da şimdiden olumlu bir sonuç alındığı anlamına geliyor. Devam edeceğiz” dedi.

Öncesinde tarafların ne istediği ya da ne önerdiğine dair bazı bilgiler sızdı. El Cezire’nin konuştuğu bir Türk kaynağa göre Rusya ve ABD'ye bir askeri harekatı önlemek istiyorlarsa Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) Menbic, Tel Rıfat ve Kobani'den çekilmeleri için baskı yapmaları gerektiği söylendi. Hatta Ankara bunun için iki hafta süre tanıyıp aksi halde operasyonun yapılacağı mesajını verdi. ABD ise SDG’nin içindeki Arap unsurları hedefteki bölgelere yerleştirmeyi önerdi. Yani kabaca Kürtler çekilsin, yerine Amerikan destekli Araplar girsin denildi. Yeter ki Suriye ordusu gelmesin! Ankara ise bunu değerlendirmek için evvela petrol sahalarının SDG’nin elinden alınması gerektiğini vurguladı.

Bu arada kıymeti kendinden menkul ABD’nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey manidar bir zamanlamayla MSB Hulusi Akar’a misafir oldu. Ardından Foreign Policy dergisinde Amerikan yönetimine akıl verdi. Formülü mealen şu:

- Yeni operasyon ABD’ye ters. Bunu önlemek için 2019’daki mutabakatlara uygun olarak SDG-YPG, Kobani ve Menbic’ten çıkmalı. SDG de sadece cephe hattı değil Suriye’nin bütün bölgelerinden Türkiye’ye saldırmam güvencesi vermeli. Tel Rıfat’ta ABD’nin birlikte çalıştığı Kürt güçler olmadığı için Türkiye oraya operasyon yapabilir. Fakat beri tarafta Rusya da ABD’nin Türkiye ve Kürtlerle ilişkilerini bozmak için Kobani’de Türk operasyonuna yeşil ışık yakabilir.

Jeffrey’i takip edenler bütün stratejik bağlamı, Türkiye’nin Avrasya’da kilit müttefik olduğu tespitine göre oturttuğunu bilir. Ona göre Türkiye; Suriye, Libya, Kafkasya ve Ukrayna’da Rusya’yı önleme stratejisine hizmet ediyor. Yine Türkiye, İdlib’de Esad yönetiminin zafere ulaşmasını önlüyor. Haliyle Türkiye’nin sahadaki pozisyonu değerli.

Jeffrey, Wilson Center’a şapkasını atmış, resmi olarak sıfatsız ama tespit ve önerilerinin Washington’da karşılığı olmalı.

Pratikte Amerikan yaklaşımı, Türkiye’yi gözetirken Kürtlerin sahada parça parça kaybetmesine de yol veriyor.

Peki Ruslarla ne konuşuluyor?

Onlar da Amerikalılar gibi 2019 mutabakatlarına tutunuyorlar. Rus önerisine göre SDG, Kobani ve Menbic’ten çekilir; onların yerini Suriye hükümet güçlerinin yanı sıra Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi'nin polis birimi Asayiş alır. Bunun alt koşulunda Asayiş’in hükümet güçlerine entegre edilmesi var. Asayiş’in kalması Kürt tarafının da vazgeçilmezi.

Ancak hem YPG ve SDG’yi 30 kilometrenin altına itme konusunda direten hem de bu yapıların Suriye’nin resmi güvenlik şemsiyesi altına alınmasını istemeyen Türkiye, Asayiş’in de çekilmesini bekliyor. Fakat Asayiş’in hükümet güçlerine entegre edilmesine YPG ve SDG’nin resmi statü kazanması seçeneğinden farklı yaklaşılıp yaklaşılmadığı henüz net değil. Bu konuyu pazarlığa açma ihtimali olabilir.

SARI IŞIĞIN YAPTIRIM GÜCÜ

Kürtler güvenlik denkleminin tersine dönmemesi için hem Asayiş hem de askeri meclislerin kalmasını önemsiyor.

SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi de 2019 mutabakatlarının Asayiş’i kapsamadığını hatırlatıp iç güvenlik güçlerini çekmeyeceklerini söylüyor. ABD ve Rusya ile mutabakatlar da sadece YPG’nin çekilmesinden söz ediyor. Mutabakatlarda SDG, Asayiş, Kobani Askeri Meclisi, Menbic Askeri Meclisi ve Afrin Kurtuluş Güçleri gibi yapılar yok. Ankara bunlar arasında fark görmüyor. Fakat Kürt tarafı “Bizim ABD ve Rusya’ya taahhüdümüz Asayiş ve askeri meclisleri içermiyor” diyor.

Konuştuğum kaynaklar, Asayiş’in Suriye güvenlik güçleri çatısı altında kalması meselesinin Şam tarafıyla da konuşulduğunu ve yaklaşımın esnek olduğunu belirtiyor. Oluşan izlenime göre, SDG’ye Suriye ordusu içinde özerk bir statü verilmesine kategorik olarak karşı çıkan Esad yönetimi, Ankara’nın normalleşme teklifini seçime kadar rafta tutarken Kürtlerle cephe açmama adına ara bir formüle rıza gösterebilir.

Beri taraftan Rusya, Tel Rıfat başta olmak üzere hedefteki bölgelere bariz bir şekilde Suriye güçlerinin intikalini sağlıyor. Bu Kürt güçlerin bulunduğu alanlarda devletin kontrolünü genişleten Rus planının fiilen ilerlediğini gösteriyor. Kürtlerin özerk kurumlara statü beklentilerinin bu gidişatın neresinde olduğu meçhul.

Türkiye, asayiş ve askeri meclislerin çekilmesinde ısrar ederse ne olur? Kürtler bir kere Erdoğan’ın seçim sürecinde yine bir bahane bulup orduyu sahaya sürebileceğine inanıyor.

Amerikan ve Rus taraflarının kırmızı şık yerine sarı ışıkta kalmaları bu ihtimali dışlamamayı gerektiriyor. Bu durum Kürtler için Şam’la bir an önce anlaşmayı zorunlu kılıyor. Bir kanat başından beri çözümün Şam’da olduğu tezinde ısrar ederken ABD ile ortaklığa önem verenler farklı değerlendirmeler yapıyor. Şimdiye kadar Şam’la görüşmelerden özerkliğe statü verilmesi anlamına gelebilecek bir açılım umudu çıkmadı. Beri tarafta Türkiye’nin daha fazla alanı kontrol etme baskısına karşı Kürtlerin ulaştığı askeri kapasiteyi hesaba katma, hatta kendi lehine çevirme ihtiyacı da Şam tarafında hissediliyor. O yüzden Şam’ın yeni bir değerlendirmeye gidebileceği konuşuluyor. Mazlum Abdi’nin koşullar oluşursa Şam’a gitmek istediğini söylemesi de bu değişim potansiyelini hedef alıyor.