
کارگر
Erbil’de Mossad Komutanına İHA saldırısı
İngiliz ve Arap bazı kaynaklar, Irak’ın Erbil kentinde Mossad terör mangası Komutanına düzenlenen İHA saldırısında söz konusu komutanın öldüğünü bildirdiler.
ABD’nin Erbil Konsolosluğuna düzenlenen İnsansız Hava Aracı (İHA) salrısısı haberinin ardından çıkan diğer haberler söz konusu saldırıda birkaç otomobilin vurulduğunu belirtti.
Irak medyası tarafından verilen bu haberlere göre, Erbil’in ana caddesinde 3 otomobil İHA ile vuruldu.
Bu haberden birkaç saat sonra İngiliz ve Arap bazı haber kaynakları, söz konusu otomobillerde katil İsrail’in casusluk teşkilatı Mossad’a bağlı bir terör timinin bulunduğunu ve asıl hedefin onlar olduğunu bildirdiler.
Lübnanlı “El Meyadin” kanalı muhabiri Halid Eskelif kendi tweett sayfasında bu hadiseyle ilgili olarak “Iraklı haber kaynakları bu saldırıda Mossad’ın Terör Mangası Komutanı İlak Ron’un öldüğünü söylüyorlar” diye kaydetti.
Henüz hiçbir grup bu saldırının sorumluluğunu üstlenmedi. Ve öte yandan katil İsrail yetkilileri de bu saldırıyla ilgili bir açıklama yapmış değiller.
İmam Rıza'nın (a.s) Kutlu Doğumu
İmam Ali b. Musa er-Rıza (a.s), yüce Allah'ın kendilerinden her türlü kötülüğü giderip tertemiz kıldığı Ehl-i Beyt İmamları'nın (a.s) sekizincisidir.
En meşhur lakabı “Rıza” ve “İmam Rıza” olarak anılmaktadır. Künyesi Ebü’l-Hasan’dır. Babası Şiaların Yedinci İmamı, İmam Kâzım’dır. Annesinin adı konusunda fikir ayrılıkları bulunmaktadır: Örneğin Ümmü’l Benin, Tüktem, Necime denilmiştir.
Medine’de dünyaya gelmesine rağmen Abbasi halifesi Me’mun onu zorla Horasan’a getirtmiş ve ona zorla veliahtlık görevini vermiştir. Me’mun’un İmam Rıza (a.s) ile öteki din ve mezhep büyükleri arasında teşkil ettiği münazara toplantıları meşhurdur. İmamet süresi 20 yıldır. Tûs şehrinde vefat etmiştir. Me’mun İmam Rıza'nın (a.s) şehadetinden sorumlu tutulmuştur. Kabr-i şerifleri Meşhed şehrindedir ve her yıl dünyanın çeşitli ülkelerinden milyonlarca Müslüman ziyaretine gelmektedir.[1]
Nesebi, Künyesi ve Lakapları
Ali b. Musa b. Cafer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebu Talib (Medine, 148- Tûs, 203).[2] Babası Şiaların yedinci imamı, İmam Musa Kâzım’dır (a.s).
İmam Rıza’nın (a.s) künyesi Ebü’l Hasan’dır. Bazı kaynaklara göre, lakapları: "Rıza, Sabır, Razi ve Vafi’dir." Bunlardan en ünlüsü ise Rıza’dır.[3]
Dünyaya geliş yılının hicretin 148. veya 153. yılı Zilhicce ayının veya Zilkade ayının veya Rebiülevvel ayının 11’i Perşembe veya Cuma günü olduğu nakledilmişti
Hz. Rıza'dan (a.s) Hikmetli İnciler
Akıl, İlim ve İrfan Üzerine
1- Akıl, Allah'ın bir bağışıdır. Edep ise zahmet çekilerek elde edilir. Edep elde etmek için uğraş veren kimse, sonunda onu elde eder; ama akıl edinmek için çabalayan insan, cahilliğini arttırmaktan başka bir iş yapmaz.(1)
2- İbadet çok namaz kılmak ve çok oruç tutmak demek değildir; ibadet Allah'ın işleri üzerinde tefekkür etmektir.(2)
3- Allah bir kuluna akıl emanetini vermişse, mutlaka onu bu akıl sayesinde bir gün kurtarır.3
Kur'ân-ı Kerim Üzerine
1- Hasan b. Halid rivayet eder: Rıza Ali b. Musa'ya (a.s) dedim ki: "Ey Resulullah'ın oğlu! Söyler misin; Kur'ân yaratıcı mıdır, yaratılmış mıdır?" Buyurdu ki:
"Ne yaratıcıdır, ne de yaratılmıştır. O, Allah'ın kelamıdır."(4)
2- Reyyan b. Salt şöyle rivayet eder: İmam Rıza'ya (a.s): "Kur'ân hakkında ne dersin?" diye sordum. Buyurdu ki: Allah'ın kelamıdır, sakın onun sınırlarını aşmayın. Ondan başka yol gösterici de aramayın, aksi takdirde sapıtırsınız.(5)
3- İmam Rıza'nın (a.s) azatlısı Ebu Hayyun şöyle rivayet eder:
"Kur'ân'ın müteşabih ayetlerini muhkem ayetlerine döndürerek açıklayan kimse dosdoğru yolu bulur."
Sonra İmam (a.s) şöyle der:
"Kur'ân'da olduğu gibi, bizim hadislerimizde de müteşabih ve muhkem ifadeler vardır. Bizim hadislerimizdeki müteşabih ifadeleri muhkem ifadelere döndürün; muhkemleri bir kenara bırakıp sadece müteşabih ifadelere uymayın, aksi takdirde sapıtırsınız."(6)
4- İmam Rıza (a.s) Kur'ân'dan söz etti, Kur'ân'ın içerdiği kanıtları, nazmındaki ayet ve mucizeleri yüceltti ve şöyle dedi:
"Kur'ân, Allah'ın sağlam ipidir, kopmaz kulpudur, örnek yoludur. Cennete götürür, ateşten kurtarır. Üzerinden çok zaman geçti diye çürümez, diller tarafından sürekli tekrarlanmaktan dolayı zayıflamaz. Çünkü belli bir zaman için indirilmemiştir. Bilakis bütün insanlar için bir delil, bir burhan, bir hüccet kılınmıştır. Ne önünden, ne de ardından batıl bulaşır ona. Hikmet sahibi, daima övülen Allah tarafından indirilmiştir."(7)
Tevhid Üzerine
1- Bir adam âlemin hâdis (sonradan olma) oluşuna dair kanıt istedi. İmam (a.s) şöyle dedi: "Sen yoktun, sonra oldun. Senin kendini ve kendin gibi olanların seni var etmediğini de biliyorsun."(8)
2- Belh nehrinin ötesinden bir adam Ebu'l Hasan Rıza'ya (a.s) geldi ve dedi ki: "Sana bir soru soracağım; eğer benim düşündüğüm gibi cevap verirsen, senin imamlığını kabul edeceğim." Ebu'l Hasan: "İstediğin sor." dedi. Adam dedi ki: "Bana Rabbinin ne zamandan beri var olduğunu, nasıl var olduğunu ve neye dayandığını söyle?"
İmam (a.s) şöyle buyurdu:
"Allah, neresiz, nereyi, nere yapandır. Ve nasılsız, nasılı, nasıl yapandır. O, kudretine dayanır. Bunun üzerine adam yerinden kalktı, İmam'ın alnından öptü ve dedi ki: "Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in Allah'ın resulü olduğuna, Ali'nin Allah Resulü'nün vasisi olduğuna, ondan sonra Resulullah'ın yerine geçtiğine, siz imamların doğru sözlü olduklarınıza ve senin de onlardan sonra onların görevini üstlendiğine şahitlik ederim."(9)
3- Hasan b. Beşşar rivayet eder: Ebu'l Hasan Ali b. Musa Rıza'ya (a.s) sordum ki: "Allah olmayanı, bu olmayanın olması durumunda nasıl olacağını bilir mi? Yoksa sadece olanı mı bilir?" Buyurdu ki:
"Allah, eşyayı, onların olmalarından önce bilir."
4- Yunus b. Abdurrahman rivayet eder: “Ebu'l Hasan Rıza'ya (a.s) dedim ki: "Bize: 'Allah, cehalet içermeyen ilimdir, ölümsüz hayattır, karanlıksız nurdur:' diye rivayet edilmiştir." Buyurdu ki: "O, öyledir."(10)
Peygamberlik ve Peygamberler Üzerine
1- İbn Sıkkıt İmam Rıza'ya (a.s) şöyle dedi: "Niçin Allah Musa b. İmran'ı asa ve parlak el ve sihir iptal edecek vesileyle ve İsa'yı tıp ve Muhammed'i söz ve hutbelerle gönderdi?"
İmam Ebu'l Hasan (a.s) şöyle dedi:
Kuşkusuz Allah Teâlâ Musa'yı (a.s) gönderdiğinde o dönemde yaygın olan, sihir idi. Bu yüzden, Musa (a.s), yüce Allah'ın katından onların güçlerini aşan ve onların sihirlerini iptal eden ve onlara karşı hücceti geçerli kılan bir mucize getirdi. İsa'yı (a.s) ise yüce Allah müzmin hastalıkların ortaya çıktığı ve insanların tıbba gerek duyduğu bir dönemde peygamberlikle görevlendirdi. Böyle bir dönemde onların yanında benzeri bulunmayan bir bilgi ile ve yüce Allah'ın izni ile ölüleri diriltecek ve dilsizi ve abraşı iyileştirecek bir mucize ile gönderdi ve bu yolla onlara hücceti geçerli kıldı.
Muhammed'i (s.a.a) de hitabet, konuşma (sanıyorum şunu da ekledi) ve şiir sanatının halk içinde yaygın olduğu bir dönemde gönderdi. Muhammed Allah'ın kitabından, öğütlerinden ve hükümlerinden onların sözlerini iptal edecek ve onlara karşı hücceti ispat edecek gerçekleri açıkladı.
İbn Sıkıt: "Allah'a yemin ederim, senin gibi birisinin bugün olduğunu sanmıyorum dedi." dedi ve ardından: "Bugün İnsanlara karşı Allah'ın hücceti nedir?" diye sordu. İmam buyurdu ki: Akıldır. Akıl ile Allah hakkında doğruyu söyleyen tanınır ve tasdik edilir ve Allah hakkında yalan uyduran bilinerek yalanlanır.
İbn Sıkkıt: "Allah'a yemin olsun ki, doğru cevap işte budur." dedi.
2- İmam Rıza'dan (a.s) şöyle nakledilir:
"Ulu'l Azm peygamberlerin Ulu'l Azm diye isimlendirilmelerinin sebebi, onların şeriat ve azimet sahibi olmalarıdır. Şöyle ki: Nuh'tan sonra gelen her peygamber onun şeriat ve yöntemi üzere idi ve onun kitabına uyuyordu. Bu durum İbrahim-i Halil'in (a.s) zamanına kadar devam etti.
İbrahim'in (a.s) döneminde ve ondan sonra olan her peygamber Musa'nın (a.s) dönemine kadar onun şeriat ve yöntemi üzere idi ve onun kitabına uymakta idi. Musa'nın (a.s) zamanından ve ondan sonra gelen her peygamber İsa'nın (a.s) dönemine kadar Musa'nın (a.s) şeriatı, yöntemi ve kitabı üzere idi. İsa'nın (a.s) zamanından ve ondan sonra gelen her peygamber peygamberimiz Muhammed'in (s.a.a) dönemine kadar İsa'nın (a.s) şeriatı, yöntemi ve kitabı üzere idi. Bu beş peygamber, peygamberlerin ve resullerin en faziletlisi idi. Muhammed'in şeriatı kıyamete kadar nesholmaz ve kıyamete kadar ondan sonra peygamber gelmeyecektir. Ondan sonra kim peygamberlik iddia ederse veya Kurân'dan başka bir kitap getirirse, bunu ondan duyan herkese onun kanı mubahtır."(11)
İmamet ve İmamlar Üzerine
1- Abdülaziz b. Müslim şöyle rivayet eder: "İmam Rıza (a.s) ile birlikte Merv'de idik. Merv'e girişimizin ilk cuması camide toplandık. İmamet konusundan söz açıldı. Bu konuda insanların farklı görüşlere sahip oldukları dile getirildi. Ben İmam'ın yanına gittim ve insanların bu konuya daldıklarını bildirdim.
İmam gülümsedi sonra şöyle dedi:
"Ey Abdülaziz! Bu topluluk cehalete kapıldılar, görüşlerine aldandılar. Kuşkusuz yüce Allah dinini Peygamber'ine (s.a.a) tamamlamadan ve her şeyin açıklaması bulunan Kur'ân'ı indirmeden, Peygamber'i bu dünyadan götürmedi. Kur'ân'da helal ve haramı, hadleri ve ahkâmı ve insanların ihtiyaç duyduğu her şeyi mükemmel olarak açıkladı. Yüce Allah: "Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık."(12 )
Allah Teâlâ, Resulullah'ın (s.a.a) ömrünün sonunda vaki olan Haccetü'l Veda'da şu ayeti nazil etti: "Bugün dininizi ikmal ettim, size verdiğim nimetimi tamamladım, size din olarak İslâm'ı seçip beğendim..."(13)
İmamet meselesi, dini tamamlayan ve onu kemale erdiren bir meseledir. Resulullah (s.a.a) vefatından önce, dinin nişanelerini ümmetine açıklamış, onun yollarını onlara izah etmiş, onları doğru yola iletmiş, Aliyi (a.s) onlara bir imam ve kılavuz tayin etmiş ve halkın ihtiyaç duyduğu her şeyi açıklamıştır. Kim, Allah'ın kendi dinini kâmil etmediğini düşünürse, gerçekte Allah'ın kitabını reddetmiştir; Allah'ın kitabını reddeden de kâfirdir. Acaba halk imametin kadrini ve ümmet arasındaki konumunu biliyor mu ki, onların bu konudaki seçimleri de doğru olabilsin?
İmametin, kadri ve değeri halkın kendi akıllarıyla ulaşabileceğinden veya kendi görüşleriyle anlayabileceğinden ya da kendi seçimleriyle bir imamı seçebileceğinden daha büyük, şanı daha ulu, makamı daha yüce, alanı daha engin, dibi daha derindir. İmamet öyle bir makamdır ki, Allah Teâlâ İbrahim'i (a.s) nübüvvet ve halillik (Allah'ın dostu olma) makamından sonra üçüncü bir makam ve fazilet olarak onunla şereflendirip bu makamla onun adını yüceltmiştir. Yüce Allah İbrahim'e şöyle buyurmuştur: "Ben seni insanlara imam kılacağım."(14) İbrahim (a.s) sevinçle: "Benim zürriyetimden de mi?" dediğinde, Allah Teâlâ: "Benim ahdim zalimlere ulaşmaz!" buyurdu. Bu ayet kıyamete kadar her zalimin imametini iptal etmektedir. Böylece imamet, ümmetin seçkinlerine mahsus kılınmış oldu.
Sonra yüce Allah imameti İbrahim'in (a.s) soyundaki seçkin ve temiz insanlara vererek ona ikramda bulunmuş ve şöyle buyurmuştur: "Ve ona (İbrahim'e) İshak'ı armağan ettik, üstüne de Yakup'u ve hepsini de salih kişiler kıldık ve onları kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayırlı işleri; namaz kılmayı, zekât vermeyi vahiy ettik ve onlar, bize ibadet eden kişilerdi."(15)
İşte imamet böylece sürekli olarak onun neslinde baki idi. Peygamber (s.a.a) onu miras alıncaya kadar daima asırdan asra, nesilden nesle imameti birbirinden miras alıyorlardı. Yüce Allah onlar hakkında şöyle buyurmuştur: "İbrahim'e gerçekten de yakın olanlar, ona uyanlarla bu Peygamber ve iman edenlerdir. Allah inananların dostu ve yardımcısıdır."(16)
Böylece imamet, Peygamber'e (s.a.a) mahsus kılınmıştı. O da onu Allah'ın emriyle (Allah'ın farz kıldığı şekilde) Ali'nin (a.s) uhdesine bıraktı; daha sonra bu makam onun, Allah'ın kendilerine ilim ve iman verdiği seçkin nesline intikal etti. Yüce Allah onlar hakkında şöyle buyurmuştur:
"Kendilerine ilim ve iman verilenlerse derler ki: Andolsun ki siz, Allah'ın kitabında (yazılı süre boyunca) diriliş gününe kadar (kabirde) yatıp kaldınız; işte bu dirilme günüdür."(17) Öyleyse bu (imamet), kıyamet gününe dek sadece Ali'nin (a.s) soyunda baki kalacaktır. Çünkü Muhammed'den (s.a.a) sonra hiçbir peygamber yoktur. O hâlde bu cahil insanlar, imamı (kendi reyleriyle) nasıl seçebilirler?!
İmamet, peygamberlerin makamı ve vasilerin mirasıdır. İmamet, Allah'ın ve Peygamber'in (s.a.a) hilafetidir; Emirü'l Müminin Ali'nin (a.s) makamı ve Hasan ile Hüseyin'in (a.s) mirasıdır. İmamet, dinin yuları, Müslümanların nizamı, dünyanın salahı ve müminlerin izzetidir. İmamet, İslâm'ın gelişen kökü ve yükselen dalıdır. İmam'la namaz, zekât, oruç, hac ve cihat kâmil olur; ganimet ve sadakalar çoğalır; had ve hükümler uygulanır; hudut ve sınırlar korunur. İmam Allah'ın helalini helal, haramını da haram kılar; şer’i hadleri (cezaları) icra eder, Allah'ın dinini savunur; hikmet, güzel öğüt ve kesin delillerle halkı Rablerinin yoluna davet eder.
İmam âlemlere ufukta yer edinerek doğan bir güneş gibidir; öyle bir güneş ki, ne eller ona erişebilir, ne de gözler. İmam aydınlık saçan bir dolunay, parlak kandil, doğan nurdur. Karanlıkların ortasında, ıssız çölde ve engin denizlerde hidayet yıldızıdır. Susuzlar için tatlı bir su gibidir; doğru yola kılavuzluk eden ve tehlikeden kurtarandır. İmam, tepedeki ateş gibidir; soğuktan kaçıp ona sığınanı ısıtır, tehlikeli yerlerde kılavuzdur; kim ondan ayrılırsa, helâk olur. İmam, çok yağmurlu bulut, sağanak yağmur, ışık saçan güneş, geniş yer, bol suyu olan pınar, su biriken büyük göl ve bahçedir.
İmam; şefkatli bir dost, şefkatli bir baba, öz bir kardeş, küçük çocuğu üzerine titreyen bir anne ve zorluklarda kulların sığınağıdır.
İmam, Allah'ın yeryüzündeki güvenilir kulu, kullarına hücceti, beldelerindeki halifesi, halkı Allah'a davet eden ve hürmetleri (korunması gerekli olan şeyleri) savunandır.
İmam, günahlardan arındırılmış ve ayıplardan tertemiz kılınmıştır; ilim ona mahsustur, sabırlı ve halîmdir; dinin düzeni, Müslümanların izzeti, münafıkların öfkesi ve kâfirlerin yok olmasına sebep olandır…”(18)
2- Hüseyin b. Halid, Ebu'l Hasan Ali b. Musa Rıza'dan o da babasından, o da babalarından Resulullah'ın (s.a.a) şöyle dediğini nakleder:
"Kim kurtuluş gemisine binmek, sağlam kulptan tutunmak ve Allah'ın sağlam ipine sarılmak isterse, benden sonra Ali'yi (a.s) veli edinsin, onun düşmanına düşman kesilsin ve onun evlatlarında olan hidayet imamlarına uysun. Çünkü onlar benim halifelerim, vasilerim ve benden sonra Allah'ın yeryüzündeki hüccetleridir. Onlar ümmetimin efendileri, takvalıları cennete götüren önderlerdir. Onların hizbi, benim hizbimdir. Benim hizbim, Allah'ın hizbidir. Düşmanlarının hizbi ise, Şeytan'ın hizbidir."
3- İmam Rıza'dan (a.s) aynı senetle şöyle dediği nakledilir. Resulullah şöyle dedi:
“Ey Ali! Sen benim kardeşim, vezirim ve dünya ve ahirette benim bayrağımı taşıyansın. Sen benim havuzumun sahibisin. Seni seven, beni sever ve kim sana düşman olursa, bana düşman olur.”
Gadir-i Hum Hakkında
İmam Rıza'nın (a.s) Gadir-i Hum gününde şöyle dediği nakledilir:
"Bu gün tebrik günüdür. Birbirinizi tebrik edersiniz ve mümin, mümin kardeşini görünce şöyle der: "Bizi Emirü'l Müminin'in ve imamların velâyetine sarılanlardan kılan Allah'a hamdolsun."
Bu gün iman ehlinden olan kişilerin yüzüne tebessüm etme günüdür. Kim Gadir günü tebessüm ederse, Allah kıyamet günü ona rahmet ile nazar eder, bin ihtiyacını giderir, ona cennette beyaz inciden bir saray yapar ve onu sevindirir.
Bu gün, süslenme günüdür. Kim Gadir günü için süslenirse, Allah yaptığı büyük veya küçük her günahı bağışlar ve gelecek yıl bu güne kadar kendisine sevap yazmak ve derecelerini yükseltmek için meleklerini ona gönderir. Ölürse, şehit olarak ölür. Yaşarsa, mutlu olarak yaşar. Kim bir mümine (bu günde) yemek yedirirse, tüm peygamberlere ve doğrulara yemek yedirmiş gibi olur. Kim bir mümini ziyaret ederse Allah, kabrine nur indirir ve kabrini genişletir; her gün yetmiş bin melek onu kabrinde ziyaret ederek o-nu cennetle müjdelerler.
Gadir gününde Allah, velayeti yedi kat göğün halkına sundu. Yedinci katın ehli ona doğru koştular da bu katı arşıyla süsledi. Sonra dördüncü katın halkı ona koştular da, onu Beytu'l Mamur'la süsledi. Sonra dünya semasının halkı ona koştular ve bunu da yıldızlarla süsledi. Sonra Medine buna koştu, Allah Medine'yi de Muhammed Mustafa ile süsledi. Sonra Kûfe buna koştu, Allah onu Emirü'l Müminin ile süsledi. Sonra onu dağlara sundu. Buna ilk ikrar eden üç dağdır:
Akik dağı, Firuze dağı ve Yakut dağı. Bu dağlar bu değerli taşların dağı oldular ve bu taşlar da en değerli mücevherler oldular."
Kaynaklar
1- el-Kâfi, 1/24
2- el-Kâfi, 2/55
3- el-Emali, Şeyh Tusî, 1/55
4- et-Tevhid, s.223
5- et-Tevhid, s.223; el-Emali, s.226
6- Uyunu Ahbari'r-Rıza, 1/290
7- Uyun Ahbari'r-Rıza, 2/130
8- et-Tevhid, s.293
9- el-Kâfi, 1/88
10- et-Tevhid, s.38
11- Uyunu Ahbari'r-Rıza, 2/80
12- En'âm, 38
13- Mâide, 3
14- Bakara/124
15- Enbiyâ, 72–73
17- Âl-i İmrân, 68
17- Rûm, 56
18- Hadis uzundur, tamamını görmek için Şeyh Saduk'un Men Lâ Yahzuruhu'l-Fakih, c.4, s.300; el-Hisal, s.527 ve Uyunu Ahari'r-Rıza (a.s), 1/212 adlı eserlerine bakınız. [Hadisi, Ebu Muhammed b. Yakub el-Kuleynî, Ebu Muhammed Kasım b. Âlâ’dan, o da Kasım b. Müslim'-den, o da kardeşi Abdülaziz b. Müslim'den, o da İmam Rıza'dan (a.s) nakletmiştir. bk. Usul-i Kâfi, 1/24. Yine Tuhefu'l Ukul'da, İmam Rıza'nın (a.s) imametle ilgili sözleri bölümünde de hadisin tamamı yer alır.]
ehlader
ABD'nin İran'a Karşı Yeni Oyunu: Game of Chicken
Richard Nephew, The Art of Sanctions (Yaptırım Sanatı) adlı önemli kitabında, nükleer meselede ABD'nin İran'a karşı stratejisi hakkında önemli kavramları özetliyor. Bunlardan en önemlisi muhtemelen Game of Chicken’dır, ABD ve İran çatışmasının çerçevesini açıklamaktadır.
Richard Nephew şunları vurgulamaktadır: ‘Yaptırımlar başlı başına amaç olamaz çünkü er ya da geç etkileri azalır, dolayısıyla yaptırımlar bir amacı gerçekleştirmesi gereken bir araçtır ve bu da karşı taraftan fazlasıyla taviz almaktır.
İran'a karşı yaptırımların, genel olarak siyasi ve ekonomik baskının uygulandığı bağlam önemlidir ve bu çerçevede Game of Chicken gündeme gelmektedir.
Yaptırım uygulayan taraf, gerçekçi olmayan askeri tehdit, yoğun siyasi söylem ve eylemler de dâhil olmak üzere her türlü baskıyı öyle organize etmelidir ki yaptırım uygulanan taraf, yaptırımların ve tehdidin arkasındaki sürücünün onu cezalandırmak için direksiyonu çekip fırlattığını ve tüm gücüyle gaza batığını hissetmelidir. Bu durumda savunma ve misilleme tedbirlerini almış olan yaptırım uygulanan taraf kaçınılmaz olarak olay yerinden ayrılacak ve tavizler verecektir.’
Uluslararası Atom Enerjisi (IAEA) Yönetim Kurulu'nun İran'a karşı çıkardığı son karar ABD'nin “Game of Chicken” oyununun bir parçasıdır. (Bu son yıllarda eşi görülmemiş ve son örneği 1999'da olan bir durumdur.)
İran, Amerika Birleşik Devletlerinin Nükleer Anlaşmaya muhtemel dönüşü konusunda ihtiyaç duyduğu ekonomik faydaların bir kısmını güvence altına almak için müzakere masasına oturduktan sonra Batı, tercih ettiği anlaşmayı dayatamayacağını görünce Güvenlik Konseyi ve benzer kuruluşların tehdidi ile İran’ın geri çekilmesi için Game of Chicken’ın yeni raundunu başlatmaya çalıştı.
Muhtemelen bu siyasi literatür ve tehditkar siyasi süreçler önümüzdeki haftalarda Batılılar tarafından korunacak ve hatta geri çekilme tehdidinde bulunacaklardır, ancak Batı'ya verilecek ulusal tepkiyi belirlerken bir noktaya dikkat etmek çok önemlidir, o da İran'ın stratejik girişimidir.
Girişim, yetkililerinin ve uzmanlarının büyük çoğunluğuna göre Batı tarafının anlaşmadan başka gerçekçi bir alternatifi olmadığı anlamına geliyor. Ancak yıllardır Nükleer Anlaşmada bulunmanın ve UAEA’nin protokol denetlemelerinin bedelini ödeyen İran’ın birçok seçeneği var.
Eğer ekonomik durum düzelirse ve ülkedeki siyasi, sosyal ve medya ortamı iyi yönetilirse, Batı'nın Game of Chicken oyununun bu önemli raundunun sonunda, müzakere masasında Batı tarafından bazı haklar alınabilir. Ancak çatışmanın büyük atmosferi anlaşılmaz ve içerideki bazı politikacılar Biden ve yoldaşlarının baskı kampanyasının bir parçası olursa, bu cehaletin bedeli milletin cebinden çıkacaktır.’
Reisi'den UAEA'ya Tepki
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu’nda alınan İran karşıtı karara tepki gösterdi.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu’nda alınan İran karşıtı karara tepki gösteren Cumhurbaşkanı Reisi, “Yönetim Kurulunda karar çıkardığınızda bizim geri adım atacağımızı mı sandınız? Allah'ın ve İran halkının adı için pozisyonumuzdan tek bir geri adım dahi atmayacağız. Bu zamana kadar uluslararası kuruluşlarda siyasi saiklerle kaç karar ve açıklama yayımladınız. Bunlar sonuç verdi mi?" dedi.
Reisi, "Yaptırımlarla bizi durduracağınızı sandınız ancak ülkemiz durmayacak ve sanayi, tarım, turizm gibi alanlarda ilerlemeye devam edecek." ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Reisi, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu tür eylemler hiçbir şekilde İran İslam Cumhuriyeti'ni geri adım atmaya zorlayamaz. Biz kararlı duruşumuzda ısrar ederken, İran milletinin haklarını vurguluyoruz. İran halkının vazgeçilmez haklarını göz ardı edemeyiz.”
İran karşıtı karar tasarısını hazırlayan ülkelere seslenen Reisi, “Onlar İran milletinin haklarını tanımalı. İran'la güç diliyle değil mantık diliyle konuşulması gerektiğini şimdiye kadar öğrenmiş olmalılar.” diye konuştu.
UAEA Yönetim Kurulunda önceki gün yapılan oylamada, 30 üye ülkenin oylarıyla İran'a karşı karar çıkarılması kabul edilmişti.
Rusya’nın Viyana’daki Uluslararası Teşkilatlar Daimi Temsilcisi Ulyanov, UAEA’nın İran aleyhine aldığı son kararı bir kez daha eleştirdi.
Rusya’nın Viyana’daki Uluslararası Teşkilatlar Daimi Temsilcisi Mihail Ulyanov, Uluslararası Atom Enerji Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu’nun İslamiİran aleyhine aldığı son kararı “aptalca diye tanımlayarak, bir kez daha eleştirdi.
Ulyanov konuyla ilgili olarak kendi tweett sayfasında “İran’la ilgili son haberleri duydunuz mu? Rusya’nın dün UAEA Yönetim Kurulu’nun o aptalca kararına neden “hayır” oyu verdiğini anladınız mı şimdi? Maalesef batılı meslektaşlarımız içinde bulunduğumuz şartları kavrayamadıklarını gösteriyorlar” diye kaydetti.
Hatırlanacağı gibi UAEA Yönetim Kurulu geçtiğimiz 8 Haziran Çarşamba günü İslami İran’ı Ajans’la işbirliğinde bulunmamakla suçlayan bir kararı oylamaya koymuştu. Bu karar 30 “Kabul”, 2 “Red” (Rusya ve Çin) ve 3 “Çekimser” (Hindistan, Pakistan ve Libya) oyla kabul edildi.
ABD Dışişleri Bakanı Blinken yayınladığı bir bildiriyle, UAEA Yönetim Kurulunda İran aleyhine onaylanan karara tepki gösterdi.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Uluslararası Atom Enerji Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu’nun İran aleyhine onayladığı karara tepki göstedi.Blinken bu bildirisinde “Dün biz kesin bir çoğunlukla UAEA Yönetim Kurulu üyelerinin nükleer konuların gözetlenmeleri ve yaygınlaştırılmasının önlenmeleri gerektiğine ilişkin görevlerini destekledik. Buna göre İran’ın UAEA’yla işbirliğinde bulunması ve Ajans’ın sorularına geçerli cevaplar vermesi gerekiyor” diye kaydetti.
Blinken ayrıc UAEA Yönetim Kurulu’nun onayladığı söz konusu kararın Nükleer Anlaşmayla bir ilgisi olmadığını iddia ederek “Bu karar, UAEA’nın vazifeleri kapsamında ve İran’ın da o yöndeki sorumluluklarını yerine getimesi lazım. Ama Nükleer Anlaşmanun programı ayrı” diye yazdı.
İslami İran, UAEA girişiminin Nükleer Anlaşma bağlamında tahrip edici bir engel olduğunu vurguladıysa da, ABD Dışişleri Bakanı Blinken “ABD, Nükleer Anlaşmaya dönmeye hazır yine de” diye iddia etti.
İslami İran Atom Enerji Teşkilatı Başkanı İslami, UAEA’nın Siyonist İsrail’in etkisi altında olduğunu belirterek “Bu çok teessüf verici bir durum” dedi.
Atom Enerji Teşkilatı Başkanı Muhammed İslami dün akşam katıldığı bir televizyon programında, nükleer alanda meydana gelen en son gelişmeler, İran ile Uluslararası Atom Enerji Ajansı (UAEA) arasındaki münasebetler ve UAEA Yönetim Kurulunda İslami İran aleyhine onaylanan kararla ilgili açıklamalarda bulundu.
Atom Enerji Teşkilatı Başkanı ve Cunhurbaşkanı Yardımcısı İslami açıklamalarının başında “Son 20 yılda bizim barışçı nükleer progaramımızı durdurma niyetiyle ambargo koymak, psikolojik saldıırılarda bulunmak ve aleyhimize kararlar alamk gibi her tür yol ve yöntemi denediler” şeklinde konuştu.
İslami daha sonra, Nükleer Anlaşmadaki bütün maddelerin UAEA kullarına uymadığını belirterek “Peki bu aşamada şöyle bir soru sorabilirsiniz: İran neden Nükleer Anlaşmayı kabul etti? Cevap şu: İran güven oluşturma niyetindeydi. Nükleer programını yavaşlatmayı kabul etti bu noktada” dedi.
Atom Enerji Teşkilatı Başkanı İslami ayrıca, Siyonist İsrail’in İran İslam Cumhuriyetinin nükleer programıyla ilgili iddialarıyla ilgili olarak “UAEA Siyonist İsrail’in yoğun etkisi altında. Doğrusu, uluslararası bir organın meşru olmayan bir rejim tarafından kullanılması teessüf uyandırıcı bir durum” diye vurguladı.
İmam Hamanei, Tacikistan Cumhurbaşkanı İle Görüştü
İslam İnkılabı Lideri İmam Hamanei, resmi ziyarette bulunmak üzere Tahran'a gelen Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman ile görüştü.
İran ile Tacikistan arasındaki derin tarihi, dini, kültürel ve dilsel ortaklıklara değinen İmam Hamanei, iki ülkeyi kardeş adlandırdı ve Tacikistan Cumhurbaşkanı Rahman'ı Farsça'nın yaygınlaştırılmasına ilişkin yaptığı eylemlerden dolayı takdir etti.
İslam İnkılabı Lideri, ''Son bir yılda ikili ilişkiler gelişse de istenen noktaya ulaşmamıştır. İran'ın teknik, mühendislik, sanayi ve bilimsel yardımları Tacikistan'ın kullanımına sunulabilir ve bu kapasiteleri değerlendirmek için ortak komisyonun ciddi çalışmalara imza atması gereklidir'' dedi.
İran'ın çeşitli iklimi, sanayi açısından gelişmişliği ve bilgi tabanlı şirketlere sahip olması gibi özelliklerinin yanı sıra Tacikistan'da su bolluğu ve geniş madenlerin olmasını iki ülkenin avantajlarından sayan İnkılap Lideri İmam Hamanei, ''Yaptırımlara rağmen İran birçok alanda iyi ilerlemeler kaydetmiş ve ambargolar olmasaydı bu kalkınmalar da olmazdı, zira ambargolar yerli kapasitelerin kullanılmasına olanak sağladı. Yaptırım uygulamak, güçlü ülkelerin diğer ülkelere karşı kullandığı silahtır. Ancak bu silahı etkisizleştiren şey, yerel kapasiteleri önemsemektir'' değerlendirmesinde bulundu.
İran'ın Tacikistan'la Afganistan konusunda aynı endişeyi paylaştığına değinen İmam Hamanei, ''İki ülke, bu ülkede tekfirci terörün yaygınlaşmasından endişe duyuyor'' dedi.
İmam Hamanei, İran Genelkurmay Başkanı General Bakıri'nin Tacikistan ziyaretini de önemli olarak nitelendirerek, ''İHA bugün ülkelerin güvenliği için önemli bir faktördür'' ifadesinde bulundu.
Tacikistan Cumhurbaşkanı Rahman da bu görüşmede, Cumhurbaşkanı Reisi ile yaptığı görüşmeye işaret ederek, ''Bugünkü müzakerelerde ticari, ekonomik ve sanayi alanındaki işbirliğinin geliştirilmesi ele alındı ve imzalanan anlaşmalarla ikili ilişkilerin sizin yönlendirmelerinizle daha iyiye gitmesini umuyoruz'' dedi.
Afganistan'da güvenlik ve terörizmle ilgili konuya da dikkati çeken Rahman, ''Afganistan'da tüm etnik grupların katılımıyla barış için bir hükümetin kurulmasını istiyoruz'' diye konuştu./mehr
İran Ordusunun gizli üslerinin görevi çok özel
İslami İran Ordusu Özel Harekât Ve Operasyonlar Yardımcı Komutanı Amiral Seyyid Mahmud Musevi; gizli İHA üslerine değinerek “Bu üslere, özel hedefler doğrultusunda yurtdışı özel görevler verilmektedir” dedi.
İran İslam Cumhuriyeti Ordusu Harekat İşleri Yardımcısı Amiral Seyyid Mahmud Musevi dün akşam, televizyonun Haber kanalının “Ordumuzun İHA Gücü ve Gizli 313 İHA Üsü” başlıklı düzenlediği programına katılarak konu bağlamında açıklamalar yaptı.
Amiral Musevi bu programda “313 ve benzeri diğer üsler ülkemizin değişik bölgelerinde var ve çoktandır yürürlükteler. Yani üretim yapılıyor ve kullanılıyor” şeklinde konuştu.
Amiral Musevi ayrıca “Silahlı Kuvvetler Genelkurmay Başkanı General Bakıri’nin 313 üsüne yaptığı ziyaretinde, oradaki sistemler ve İnsansız Hava Araçların (İHA) hazırlıka oranını sergileyip değerlendirmek istemişti. Gerçi bütün gelişmeler sürekli iletiliyor, fakat sürpriz olarak yapılan bu son ziyareti, İHA’ların kabiliyet güçlerinin yakından değerlendirilmesi amacını taşıyordu” dedi.
Açıklamalarının devamında üste bulunan bütün İHA’ların göreve hazır durumda olduklarını belirten Amiral Musevi ayrıca “Bu üslere, özel hedefler doğrultusunda yurtdışı özel görevler verilir” ifadesini kullandı.
İran Devrim Muhafızları Fars Körfezinde Yunanistan’a Ait 2 Petrol Tankerine El koydu
İran Devrim Muhafızları dün (Cuma) Fars körfezinde yasaları ihlal etmesinden ötürü Yunanistan’a ait 2 petrol tankerine el koyduğunu duyurdu.
Devrim Muhafızları Ordusu yayınladığı bir bildiride “Devrim Muhafızları Deniz Kuvvetleri kolu Yunanistan’a ait 2 petrol tankerini kuralları ihlal etmelerinden ötürü Fars Körfezi sularında durdurup onlara el koydu.” ifadelerini kullandı.
İran Devrim Muhafızları'nın bu girişimi, Yunanistan büyükelçiliği maslahatgüzarının İran Dışişleri Bakanlığı'na çağrılması ve Yunanistan'ın deniz korsanlığından kaçınmasının istenmesi ardından geldi.
Yunanistan geçen ay İran bandıralı bir gemiye el koymuştu. Reuters ise Yunanistan'ın petrolü ABD'ye teslim ettiğini iddia etti.
İran İslam Cumhuriyeti bayrağına ait yük gemisinin Yunan karasularında el konulmasının ardından, Tahran'daki Yunanistan Büyükelçiliği maslahatgüzarı İran Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldı ve İran hükümetinin şiddetli protestosu hakkında bilgilendirildi.
Yine dün, İsviçre'nin Tahran Büyükelçiliği maslahatgüzarına, bu ülkenin büyükelçisinin yokluğunda, uluslararası deniz yasaları ve düzenlemeleri ve ilgili uluslararası ihlaller konusunda İran İslam Cumhuriyeti'nin güçlü endişeleri iletildi. Özellikle de, ABD hükümeti tarafından uluslararası taşıma serbestisi ve uluslararası serbest ticaret ilkesi ilan edilmiş ve gemilere ve yüklerine uygulanan ambargonun bir an önce kaldırılmasına vurgu yapılmıştır./
YUNANİSTAN'DAN AÇIKLAMA
Yunanistan Dışişleri Bakanlığı ise İranlı yetkililerin iki tankerini "şiddetle ele geçirdiğini" ileri sürdü ve eylemi "korsanlık" olarak tanımladı. Açıklamada "Silahlı kişiler Yunan vatandaşının da aralarında olduğu mürettebatı rehin aldı." denildi. Amerikan Donanması'ndan yetkililer de olayın takibinde olduklarını ifade etti.
Yunanistan ve ABD, gemilerin alıkonulduğu sırada, İran karasularından 22 deniz mili açıkta seyir halinde olduğunu ifade ediyor.
İRAN UYARMIŞTI
İran, Yunan sularındaki petrol tankerine el konmasına karıştığı gerekçesiyle Atina'yı "cezalandırıcı eylemde" bulunmakla uyarmıştı.
İran Limanlar ve Denizcilik Kurumu, 25 Mayıs'ta bir açıklama yaparak "olumsuz hava koşulları ve teknik sorunlar nedeniyle Yunan kıyılarına sığınan" İran bayraklı bir geminin alıkonulduğunu ve geminin taşıdığı petrole ABD'nin talebiyle el konulduğunu duyurmuştu.
ABD'nin İran'daki diplomatik görevlerini yürüten İsviçre'nin Tahran Maslahatgüzarı da önceki gün İran Dışişleri Bakanlığına çağrılarak, geminin ve el konulan yükünün derhal serbest bırakılmasını istemişti.
İran Dışişleri Bakanlığı ayrıca ülkesinin itirazlarını iletmek için Yunanistan'ın Tahran'daki Maslahatgüzarı'nı da aynı gün Dışişleri Bakanlığına çağırmış ve geminin alıkonulmasını "uluslararası bir eşkıyalık örneği" şeklinde niteleyerek, olaydan Yunanistan'ın sorumlu tutulacağını açıklamıştı.
KAYBEDEN YUNANİSTAN OLUR
Rakamlar çok sık değişse de açık kaynaklara göre Yunan ticari filosu; toplam 330 milyon DWT'luk, ortalama 14,9 yaş ortalaması olan 104 milyar dolar değerindeki 5555 adet gemiden oluşuyor ve dünya deniz ticaret filosu sıralamasında ilk sıradaki yerini koruyor.
Yunanistan, küresel nüfusun yüzde 0.16'sını temsil etmesine rağmen küresel nakliye kapasitesinin yüzde 20.67'sini ve Avrupa kapasitesinin yüzde 54.28'ini kontrol ediyor.
Clarksons Araştırma Şirketi'nin 2020 yılındaki denizden en çok gelir elde eden ülkeler listesine göre, ilk sırada 96 milyar 785 milyon dolarla Yunanistan bulunuyor.
Dolayısıyla açık denizlerde seyrüsefer serbestliğini hedef alan Yunanistan, aslında doğrudan kendisini hedef alıyor.
KOTZİAS'TAN ELEŞTİRİ
Yunanistan'ın İran tankerine el koymasına yönelik eski Dışişleri Bakanı Nikos Kotzias'tan da sert bir eleştiri geldi.
Yapılanın Yunanistan'ın çıkarlarıyla uyuşmadığını belirten Kotzias, “Dış politika strateji gerektirir. Aksi takdirde bir ülkeyi 'patronlara' teslim eder ve taktiklere harcarsınız. Yunanistan, haddini aşmamak veya olayların kurbanı olmamak için stratejik çıkarlarına göre hareket etmelidir.” ifadelerini kullandı/ Aydınlık
İran, 5 İsrailli İstihbarat Ve Teknoloji Uzmanının Bilgilerini Yayınladı
- İran'ın yarı resmi Fars Haber Ajansı, ülkede gerçekleştirilen suikastlara karıştıklarını ileri sürdüğü 5 İsrailli istihbarat ve teknoloji uzmanının isim ve bilgilerini yayınladı.
Yayınlanan haberde, bu kişilere ait olduğu ileri sürülen çalışma alanları ve ne kadar süreyle bu işleri yaptıklarına dair bilgilere yer verildi.
Söz konusu 5 İsraillinin "gece gündüz yakın gözetim altında" olduğu ifade edilen haberde, başka kişilerin de takip edildiği ve onlara ait bilgilerin de paylaşılabileceği iddia edildi.
Fars Haber Ajansı, "Gizli Yaşaması Gereken Siyonistler" başlığıyla yayınladığı haberinde, "rejimin (İsrail'in) bazı iç ve diğer güvenlik kaynaklarına" erişildiğini ve bu 5 kişinin "İslam ülkelerine karşı sabotaj ve İslami direniş aktivistlerine yönelik suikastlara" karıştığını ileri sürdü.
Bu kişilerin ayrıca "aile üyeleri, fotoğraf ve videoları, ev ve iş adresleri, trafikte izledikleri yollar, sabit ve cep telefonu numaraları, posta kutuları ve diğer bilgilerine" de erişildiği öne sürüldü.
Haberde, söz konusu 5 İsraillinin isim ve görevleri şu şekilde yer aldı:
"İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) İstihbarat Müdürlüğünün eski bir başkanı olan Amos Malka, siber güvenlik uzmanı Amir Levental, IDF'nin 8200 istihbarat biriminde eski bir kıdemli subay olan Gal Ganot, aynı zamanda eski bir 8200 memuru ve bir teknoloji yöneticisi olan Inbal Arieli ile başka bir siber uzman olan Amit Meltzer."
'Söz konusu kişiler Tahran yönetimi tarafından hedef alınabilir'
Haberde ayrıca Fars Haber Ajansının daha önce de İsrail'in "üst düzey bir yetkilisi" hakkında bazı bilgiler yayınladığı ve bunun üzerine bu kişinin evini, ofisini ve diğer bilgilerini değiştirdiği ileri sürüldü.
İsrail basını ise bu bilgilerin yayınlanmasının ardından "söz konusu kişilerin Tahran yönetimi tarafından hedef alınabileceği" yorumunda bulundu.
Dünya galeyana geldi! El Cezire’nin kadın muhabirinin Şehadeti vicdanları uyandırdı
Filistinli veya Filistinli olmayan çeşitli taraflar yayınladıkları bildirilerle “El Cezire” muhabirinin katil İsrail askerlerince öldürülmesinin yasal takibata alınmasını istediler.
Filistinli “El Cezire” kanalı muhabiri Şirin Ebu Akile” bugün (Çarşamba) Batı Şeria’daki Cenin kentinde muhabirlik yeleği üzerindeyken katil İsrail askerlerince kalleşçe hedef alınarak şehid edildi.
İşgalci İsrail askerlerinin Cenin’e düzenledikleri saldırı esnasında gerçekleştirilen bu terör hadisesinde El Cezire kanalı yapımcısı Ali El Semavi de yaralandı.
Katil İsrail’in bu saldırısı Filistinli veya Filistinli olmayan çeşitli tarafların geniş öfke ve tepkilerine yol açtı.
“El Cezire” kanalı bu hadise bağlamında bir bildiri yayınlayarak “Siyonist İsrail askerleri, uluslararası örf ve kanunlara aykırı feci bir cinayet işleyerek bir muhabirimize karşı terör girişiminde bulundular” diye kaydederken bu olaydan işgalci İsrail Hükümeti ve askerlerini sorumlu tuttuklarını belirtti.
Katar Dışişleri Bakanı Yardımcısı da verdiği demeçte katil İsrail’in bu girişimini “çok feci bir cinayet” diye tanımladı.
Ayrıca, Yemen Ensarullah grubu, Lübnan Hizbullah Grubu, Filistin Özerk Teşkilatı, Filistin İslami Cihad Cephesi, Filistin El Mücahidin Hareketi, HAMAS ve Filistinli Gazeteciler Birliği gibi grup, organ veya tanınmış şahıslar da bildiri veya demeç vasıtasıyla katil İsrail askerlerinin bu girişimini şiddetle kınadıklarını ifade ederek, olayın yasal olarak takibata alınması talebinde bulundular.
İşgalci Siyonist Askerler Al Jazeera Muhabirini Öldürdü
Katar merkezli Al Jazeera televizyon kanalının muhabiri Şirin Ebu Akile, işgal altındaki Batı Şeria'nın Cenin Mülteci Kampı'nda İsrail askerleri tarafından açılan ateş sonucu hayatını kaybetti.
Filistin Sağlık Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, 51 yşaındaki deneyimli muhabir Şirin Ebu Akile'nin, Cenin kentinde İsrail askerleri tarafından gerçek mermiyle açılan ateş sonucu başından ağır yaralandıktan sonra yaşamını yitirdiği belirtildi.
Yerel gazeteci Ali es-Sumudi'nin de sırtından yaralandığı aktarılan açıklamada, durumunun stabil olduğu bilgisi paylaşıldı.
Sosyal medyada yayınlanan görüntülerde ise vurulmasının ardından kanlar içinde bir araca bindirilen gazeteci Akile'nin çelik yelek giydiği görülüyor.
İsrail Başbakanı, Filistinli göstericileri suçladı
İsrail ordusundan yapılan yazılı açıklamada ise olayla ilgili inceleme başlatıldığı belirtildi. Ordu güçlerinin, 'Cenin Mülteci Kampı'ndaki terör şüphelilerini yakalamak için terörle mücadele faaliyeti yürüttüğü' aktarılan açıklamada, İsrail askerlerinin kampa müdahalesi sırasında 'onlarca silahlı Filistinlinin İsrail askerlerine ateş açtığı ve askerlere doğru patlayıcı madde fırlattığı' ileri sürüldü.
İsrail askerlerinin de 'silahlı kişilere ateşle karşılık verdiği ve vurulanlar olduğu tespit edildiği' kaydedilen açıklamada, "Ordu olayı araştırıyor ve gazetecilerin Filistinli silahlı kişiler tarafından vurulmuş olma olasılığını inceliyor" ifadelerine yer verildi.
Bununla birlikte İsrail Başbakanı Naftali Bennett de Akile'nin öldürülmesinin faili olarak Filistinli göstericilere işaret etti. Akile'nin, 'Filistinlilerin açtığı ateş sonucu öldürülmesinin muhtemel' olduğunu savunan Bennett, "Topladığımız bilgilere göre, o sırada ayrım gözetmeksizin ateş açan silahlı Filistinlilerin, gazetecinin talihsiz ölümünden sorumlu olması muhtemel görünüyor" dedi.
Saha gazetecilerindendi
Öte yandan Al Jazeera'nın sitesinde yer alan haberde de Şirin Ebu Akile'nin kanalın ilk nesil saha gazetecilerinden olduğu, İsrail'in, işgal altındaki topraklarda Filistin halkına yönelik saldırılarını kayıt altına almak için bölgede uzun süredir çalışmalar yürüttüğü belirtildi.
Haberde ayrıca, 1971 Kudüs doğumlu olan gazetecinin, Ürdün'deki Yermuk Üniversitesi Gazetecilik ve Medya Bölümü mezunu olduğu bilgisi paylaşıldı.
Cenin kentine baskın düzenleyen ve bir Filistinliyi gözaltına almak için evinin çevresini kuşatan İsrail güçleri ile Filistinliler arasında olay çıkmıştı.
Al Jazeera: Meslektaşımızın öldürülmesinden İsrail hükümetini sorumlu tutuyoruz
Katar merkezli Al Jazeera kanalı, sosyal medya hesaplarından yaptığı açıklamada, "İsrail işgal güçleri, muhabirimiz Şirin Ebu Akile'ye soğukkanlılıkla, uluslararası yasaları ve normları ihlal ederek ve önceden tasarlanmış bir cinayetle suikast düzenledi" dedi.
Deneyimli gazeteci Akile'nin, kimliğini açıkça gösteren bir basın yeleği giydiği sırada doğrudan kendisini hedef alan gerçek mermilerle' öldürüldüğüne dikkat çekilen açıklamada, "Basının görevini gerçekleştirmesini engellemeyi amaçlayan bu menfur suçu kınıyor ve meslektaşımızın öldürülmesinden İsrail hükümetini sorumlu tutuyoruz" ifadeleri kullanıldı.
Olayın takipçisi olacağını vurgulayan Al Jazeera, açıklamasına şöyle devam etti: "Uluslararası toplumu, İsrail işgal güçlerini, Şirin Ebu Akile'yi kasıtlı olarak hedef aldığı ve öldürdüğü için kınamaya ve hesap sormaya çağırıyoruz. Ne kadar suçlarını örtbas etmeye ve adaletten kaçmaya çalışsalar da hukuki yollardan hesap sorulması için faillerin peşini bırakmayacağımızı taahhüt ediyoruz."
Dünya galeyana geldi! El Cezire’nin kadın muhabirinin Şehadeti vicdanları uyandırdı
Filistinli veya Filistinli olmayan çeşitli taraflar yayınladıkları bildirilerle “El Cezire” muhabirinin katil İsrail askerlerince öldürülmesinin yasal takibata alınmasını istediler.
Filistinli “El Cezire” kanalı muhabiri Şirin Ebu Akile” bugün (Çarşamba) Batı Şeria’daki Cenin kentinde muhabirlik yeleği üzerindeyken katil İsrail askerlerince kalleşçe hedef alınarak şehid edildi.
İşgalci İsrail askerlerinin Cenin’e düzenledikleri saldırı esnasında gerçekleştirilen bu terör hadisesinde El Cezire kanalı yapımcısı Ali El Semavi de yaralandı.
Katil İsrail’in bu saldırısı Filistinli veya Filistinli olmayan çeşitli tarafların geniş öfke ve tepkilerine yol açtı.
“El Cezire” kanalı bu hadise bağlamında bir bildiri yayınlayarak “Siyonist İsrail askerleri, uluslararası örf ve kanunlara aykırı feci bir cinayet işleyerek bir muhabirimize karşı terör girişiminde bulundular” diye kaydederken bu olaydan işgalci İsrail Hükümeti ve askerlerini sorumlu tuttuklarını belirtti.
Katar Dışişleri Bakanı Yardımcısı da verdiği demeçte katil İsrail’in bu girişimini “çok feci bir cinayet” diye tanımladı.
Ayrıca, Yemen Ensarullah grubu, Lübnan Hizbullah Grubu, Filistin Özerk Teşkilatı, Filistin İslami Cihad Cephesi, Filistin El Mücahidin Hareketi, HAMAS ve Filistinli Gazeteciler Birliği gibi grup, organ veya tanınmış şahıslar da bildiri veya demeç vasıtasıyla katil İsrail askerlerinin bu girişimini şiddetle kınadıklarını ifade ederek, olayın yasal olarak takibata alınması talebinde bulundular.
İşgalci Siyonist Askerler Al Jazeera Muhabirini Öldürdü
Katar merkezli Al Jazeera televizyon kanalının muhabiri Şirin Ebu Akile, işgal altındaki Batı Şeria'nın Cenin Mülteci Kampı'nda İsrail askerleri tarafından açılan ateş sonucu hayatını kaybetti.
Filistin Sağlık Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, 51 yşaındaki deneyimli muhabir Şirin Ebu Akile'nin, Cenin kentinde İsrail askerleri tarafından gerçek mermiyle açılan ateş sonucu başından ağır yaralandıktan sonra yaşamını yitirdiği belirtildi.
Yerel gazeteci Ali es-Sumudi'nin de sırtından yaralandığı aktarılan açıklamada, durumunun stabil olduğu bilgisi paylaşıldı.
Sosyal medyada yayınlanan görüntülerde ise vurulmasının ardından kanlar içinde bir araca bindirilen gazeteci Akile'nin çelik yelek giydiği görülüyor.
İsrail Başbakanı, Filistinli göstericileri suçladı
İsrail ordusundan yapılan yazılı açıklamada ise olayla ilgili inceleme başlatıldığı belirtildi. Ordu güçlerinin, 'Cenin Mülteci Kampı'ndaki terör şüphelilerini yakalamak için terörle mücadele faaliyeti yürüttüğü' aktarılan açıklamada, İsrail askerlerinin kampa müdahalesi sırasında 'onlarca silahlı Filistinlinin İsrail askerlerine ateş açtığı ve askerlere doğru patlayıcı madde fırlattığı' ileri sürüldü.
İsrail askerlerinin de 'silahlı kişilere ateşle karşılık verdiği ve vurulanlar olduğu tespit edildiği' kaydedilen açıklamada, "Ordu olayı araştırıyor ve gazetecilerin Filistinli silahlı kişiler tarafından vurulmuş olma olasılığını inceliyor" ifadelerine yer verildi.
Bununla birlikte İsrail Başbakanı Naftali Bennett de Akile'nin öldürülmesinin faili olarak Filistinli göstericilere işaret etti. Akile'nin, 'Filistinlilerin açtığı ateş sonucu öldürülmesinin muhtemel' olduğunu savunan Bennett, "Topladığımız bilgilere göre, o sırada ayrım gözetmeksizin ateş açan silahlı Filistinlilerin, gazetecinin talihsiz ölümünden sorumlu olması muhtemel görünüyor" dedi.
Saha gazetecilerindendi
Öte yandan Al Jazeera'nın sitesinde yer alan haberde de Şirin Ebu Akile'nin kanalın ilk nesil saha gazetecilerinden olduğu, İsrail'in, işgal altındaki topraklarda Filistin halkına yönelik saldırılarını kayıt altına almak için bölgede uzun süredir çalışmalar yürüttüğü belirtildi.
Haberde ayrıca, 1971 Kudüs doğumlu olan gazetecinin, Ürdün'deki Yermuk Üniversitesi Gazetecilik ve Medya Bölümü mezunu olduğu bilgisi paylaşıldı.
Cenin kentine baskın düzenleyen ve bir Filistinliyi gözaltına almak için evinin çevresini kuşatan İsrail güçleri ile Filistinliler arasında olay çıkmıştı.
Al Jazeera: Meslektaşımızın öldürülmesinden İsrail hükümetini sorumlu tutuyoruz
Katar merkezli Al Jazeera kanalı, sosyal medya hesaplarından yaptığı açıklamada, "İsrail işgal güçleri, muhabirimiz Şirin Ebu Akile'ye soğukkanlılıkla, uluslararası yasaları ve normları ihlal ederek ve önceden tasarlanmış bir cinayetle suikast düzenledi" dedi.
Deneyimli gazeteci Akile'nin, kimliğini açıkça gösteren bir basın yeleği giydiği sırada doğrudan kendisini hedef alan gerçek mermilerle' öldürüldüğüne dikkat çekilen açıklamada, "Basının görevini gerçekleştirmesini engellemeyi amaçlayan bu menfur suçu kınıyor ve meslektaşımızın öldürülmesinden İsrail hükümetini sorumlu tutuyoruz" ifadeleri kullanıldı.
Olayın takipçisi olacağını vurgulayan Al Jazeera, açıklamasına şöyle devam etti: "Uluslararası toplumu, İsrail işgal güçlerini, Şirin Ebu Akile'yi kasıtlı olarak hedef aldığı ve öldürdüğü için kınamaya ve hesap sormaya çağırıyoruz. Ne kadar suçlarını örtbas etmeye ve adaletten kaçmaya çalışsalar da hukuki yollardan hesap sorulması için faillerin peşini bırakmayacağımızı taahhüt ediyoruz."