کارگر

کارگر

Amerika'nın İslam'dan tokat yediğini ve İslam İnkılâbına karşı kinci olduğunu kaydeden İslam İnkılâbı Rehberi Imam Hamanei, düşmanların bölgede tamahkârlıklarına karşı dik duran büyük bir İslami gücün varlığından korktuklarını söyledi. 


İslam İnkılâbı Rehberi Imam Seyyid Ali Hamanei Perşembe başkent Tahran’da 100 bin kişilik Azadi stadyumunda on binlerce gönüllü seferberlik gücüne hitaben yaptığı konuşmada gençlerin ülke sorunlarının çözüm yolu olduğunu belirterek, Amerikalıların boş yaygaralar, değersiz açıklamalar ve vahi iddialarla, İran’ın mevcut durumun ve kendi gücünü tamamen ters göstermeye çalışmakta olduğunu, fakat yüce İran halkının ve büyük potansiyel gençlerin, düşman’ın en son kozu yaptırımı da etkisiz kılmak suretiyle Amerika’ya başka bir tokat vurmaları gerektiğini farkında olduklarını bildirdi. 

Hz. İmam Hüseyin (as)ın şehadet yıl dönümünün Erbaini ve kırkıncı gününün yakınlaşması dolayısıyla Aşura kıyamını canlı tutmada ve günümüze taşımada Hz. Zeynep (sa) ve Hz. İmam Seccad (as)ın muhteşem ve nurlu hareketine temas eden İslam inkılâbı Rehberi, her yıl İran ve Irak halkları ve öteki ülkelerden sayısız Müslüman’ın katılımıyla düzenlenen Erbain hamasetinin çok önemli bir olay olduğunu ve Allah’ın inayet ve yardımı sayesinde İslam dünyasının en fazla gereksinim içinde olduğunu bir dönemde tahakkuk bulduğunu bildirdi. 

Dünya müstekbirliği ve Amerikan sömürge devleti liderlerinin boş yaygaralarına buna karşı tüm sıkıntı ve zorluklara rağmen İranlı mümin gençlerin güç gösterisi ve muhtelif sahalardaki üstün başarılarına değinen İslam İnkılâbı Rehberi Imam Hamanei, İran'ın azametinin bir tarihi gerçek olduğunu kaydederek, İran'ın bilim, felsefe, siyaset ve sanat alanında ve ayrıca insani bilimler bayraktarlığında Müslüman milletler ve dünya milletleri arasında başı dik durabildiğini ifade etti. 

Imam Hamanei konuşmasının bir başka bölümünde ise, “İran’ın azameti, İran İslam Cumhuriyeti Devletinin İktidarı ve İran halkının yenilgi kabul etmezliği” gibi İran ile ilgili mevcut üç gerçeğe temas ederek, “Bunlar, boş atıp tutmalar değil, düşmanların, İran halkının bu gerçekleri bilmemesini ve kendi ülkelerinin sahip olduğu üstün kabiliyetten habersiz olmalarını arzuladığı bir husustur” dedi. 

Bu üç gerçeğin açıklanmasında İslam inkılâbı Rehberi, İran’ın azametinin tarihi bir gerçek olduğunu belirterek, İslam inkılâbının zaferine dayanın son 200 yıl hariç İran’ın har zaman muhtelif alanlarda tüm Müslüman halklar ve hatta bazı durumlarda tüm dünya halklarından önde geldiğini söyledi. 

İran İslam cumhuriyetinin ülkeyi İngiltere ve Amerika'nın sultasından kurtarmasının nizamın iktidarının göstergesi olduğunu kaydeden İslam İnkılâbı Rehberi Imam Hamanei, "İran milletinin yenilmezliği İslam'ın bereketi sayesindedir ve bu yenilmezliğini, İran halkının büyük İslam inkılâbındaki zaferi, İran halkının kutsal savunma dönemindeki zaferi ve düşmanların 40 yıllık komploları süresince sergilenen direnişte görmek mümkün" ifadesini kullandı. 

İslam İnkılâbı Rehberi İslam Cumhuriyeti ile birlikte İran’ın İngiltere ve Amerika sultasından kurtulduğuna işaret ederek ;” 19. yüzyılın başlarında kendisini gösteren bu sömürü düzeninde zayıf ülkeler üzerinde sulta kuruldu. İslam Cumhuriyeti Amerika ve İngiltere’nin bu sömürü düzeninden İran’ı kurtarmıştır. Aynı zamanda İslam Cumhuriyeti İran’ın bu sömürü düzeninde parçalanmasının önünü de almıştır” ifadelerini kullandı. 

İran halkının yenilmezliğinin sırrının aziz İslam dininin bereketi sayesinde olduğunu hatırlatan Imam Hamanei, İran halkının bu yenilmezliğini, İslam İnkılâbında, kutsal savunma savaşı döneminde ve yine 40 yıl boyunca dünya müstekbirliğinin tüm komploları karşısındaki direnişindeki yüce İran halkının elde ettiği zaferde görmenin mümkün olduğunu ve tüm bu süre içinde İran halkının asla direnişten geri adım atmadığını ve kararlılıkla mücadeleyi sürdürdüğünü belirtti. 

Siyasi ve ekonomik alanlardaki savaşın da askeri savaş gibi olduğunu ve mağrurluğa kapılmanın tüm bu alanların en önemli afeti olduğunu hatırlatan İslam İnkılâbı Rehberi, “Mağrurluğa kapılmak, bizleri amelsizliğe, yeni girişimlerde bulunmamaya ve gerekli plan ve proje hazırlamamaya iter ve düşman’ın zafer elde etmesine sebep olur” ifadesini kullandı. 

Gençlere hitaben, henüz yolun başında bulunulduğunu, büyük gayret ve mücadele azmi ve mevcut imkânların en iyi şekilde kullanılmasıyla bu yolun sürdürülmesi, halk ve İslam inkılâbının amacı olan en üst zirveye ulaşılması gerektiğini bildiren İslam İnkılâbı Rehberi konuşmasının devamında son 40 yıl içindeki gelişmelerde gençlerin rolüne hatırlatarak, “Aziz gençler bilmelisiniz ki sizler büyük ulusal hareketin okunun tam uç kesimisiniz, asıl sizler yolu açmanız gerekir. Tecrübe sahibi yaşlılar da yorgun, bitkin ve halsiz olmamaları durumunda sizlere gerekli tavsiyelerde bulunabilir ve yolu gösterebilirler ama bu trenin çeken asıl lokomotif siz gençlersiniz” dedi. 

Imam Hamanei, son yıllarda da gençlerin tekfiri terörizme karşı mücadele ve cihad’da öncü olduklarını hatırlatarak bugün ülkede on binlerce genç cihatçı grubun bulunduğunu ve bunların kendi üstün ve sonsuz hizmetleri ile ülkeye daha iyi ve parlak bir gelecek müjdelediklerini söyledi. 

Gençlerin ülkenin sahibi olduğunu belirten Imam Hamanei, “Bazıları benim, bir takım gençlerin yanlış davranışlarından habersiz olduğumu zannediyorlar. Ama bu gibi gençler yol boyunca yaşanan kırıntı ve döküntülerdir ve yeni gövermeler bunları alt etmekte, işte ben tam bir bilinç içinde bu gibi meselelerden haberdar olarak gençleri takdir etmekteyim” dedi. 

Ülkenin ilerleme ve kalkınma yolunun açık olduğunu ancak bu yolun bir takım iniş ve çıkışlarla beraber olduğunu belirten Imam Hamanei, bu ilerleme yolunu kaydetmek ve mevcut engelleri kaldırmanın bir takım şartları ve gerekleri olduğunu, “düşman’ın varlığını idrak etmek”in ise bu hususta atılması gereken ilk adım olduğunu söyledi. 

Ülkenin kalkınması ve ilerlemesi için gerekli olan ikinci şartın, “özgüven ve direniş azmi” olduğunu belirten İslam İnkılâbı Rehberi, iradesiz, korkak, umutsuz, tembel, fırsatçı, kendi değerini önemsemeyen kimselerin kendisi bu yolda bizzat kendileri sorunun bir parçası olmasalar bile kendilerinden hiçbir yetenek gösteremeyeceklerini söyledi. 

Imam Hamanei, İranlı gençlerin son 40 yıl içinde gerek İslam İnkılâbı yılları döneminde ve gerekse ondan sonraki yıllarda muhtelif kesitlerde böyle bir belaya duçar olmadıklarını ve her zaman korkusuz, kaygısız, paniksiz olarak özgüven içinde kendi yiğitliklerini sergilediklerini söyledi. 

Düşman’ın tehditlerini sahih bir şekilde idrak ve mücadele alanını layıkıyla tanımanın ilerleme ve mevcut sorunları alt etmek için gerekli üçüncü şart olduğunu belirten İslam İnkılâbı Rehberi, “İlk mücadele sahası, “İslam ve İslami İman”dır, çünkü Amerika İslam ve İslam İnkılâbından ağır bir tokat yemiştir ve İslam İnkılâbı, tek söz sahibi oldukları İran ülkesinden kesmiştir” dedi. 


İran milletinin her sahada iktidar ve gücünü ispatladığını kaydeden İslam İnkılâbı Rehberi;” Düşmanın bize yönelik tehditlerini iyi anlamalıyız. Eğer düşman Doğu sınırlarımızdan bize saldırırken birliklerinizi batıya yönlendirir iseniz bunun bir faydası olmaz. Düşmanın ne yapmak istediğini görebilmeliyiz. Unutmayın ki Amerika İslam İnkılâbından büyük bir tokat yemiş ve içinde bunun kinini tutmaktadır. İslam İnkılâbı öncesinde İran’ın siyasetini, ekonomisini ve neyin nasıl olacağını Amerikalılar belirlemekteydi. Onlar İran milletinin azamet ve gücünden korkmakta ve kin beslemekteler” şeklinde konuştu. 

Ülkede var olan mevcut ekonomik sorunlara değinen Imam Hamanei, Amerikalıların bu sorunları bir fırsata çevirmek istediklerini belirterek, “Amerika Başkanının AB ülkelerinden biraz daha sabretmeleri halinde İslam Cumhuriyetinin yok olacağını göreceklerine dair konuştuğu haberini aldım. Bu bana 40 yıl önce yine İslam Cumhuriyetinin 6 ay içerisinde yok olacağını söyleyen eski ABD Başkanlarını hatırlattı. Onlar birbirlerine bunun müjdesini vermekteydiler. Bugün İslam Cumhuriyeti hala ayakta ve daha güçlüdür” ifadelerini kullandı. 

Amerika'nın İslam'dan tokat yediğini ve İslam İnkılâbına karşı kinci olduğunu kaydeden İslam İnkılâbı Rehberi Ayetullah Hamanei, düşmanların bölgede tamahkârlıklarına karşı dik duran büyük bir İslami gücün varlığından korktuklarını söyledi. 

Amerika başkanının İran'ın teslim olduğu yönünde son ifadelerine değinen Imam Hamanei, " İslam İnkılâbı fidanı bugün 40 yılın ardından güçlü bir ağaca dönüşmüştür ki düşman İnkılâp ve İran halkının devrimci ve imana dayalı ruh haline anlayamamasından dolayı, yanlış yorumlar temelinde yanlış yola sapmıştır" diye kaydetti. 

Konuşmasının devamında Amerika tarafından uygulanan ağır yaptırımları kıracaklarını belirten İslam İnkılâbı Rehberi;” Şüphesiz bu yaptırımların da altından kalkacağız. Yaptırımları kırmak Amerika’ya ağır bir darbe vurmak demektir. Amerika İran milletinden yeni bir tokat daha yiyecektir” dedi. 

Amerika’nın İran’a karşı yürüttüğü kara propaganda ve medya gücüne değinen İslam İnkılâbı Rehberi verilen yanlış bilgiler ve iftiralar ile halkların yönlendirildiğine işaret ederek;” Amerika hala kendisini dünyada süper güç olarak görmekte. Bu artık gerçek değil. Onların teknolojide önemli bir güce sahip oldukları doğrudur. Ancak dünyada sözü dinlenen bir ülke olmak ancak söyleyecek bir sözünüzün olması ile mümkündür. Yani felsefe, mantık ve yeni bir söylem ile” dedi. 

Imam Hamanei konuşmasının son bölümünde ise gönüllü güçlerin ve halkın birlik, sarsılmaz irade ve kudret içinde olmaları zaruretini hatırlatarak şöyle dedi: “Başta imanlı gençler olmak üzere halkın sahnedeki muktedir varlığı, yetkililerin dayanışması ve birlikte hareket etmesi, halk ve yetkililerin gönül birlikteliği ile düşman’a güçlü bir mesaj verilmelidir. Çünkü düşman kendi karşısında güçlü, dayanışma içinde bir halkı görmezse daha da cüret kazanmış olur. Ülkenin gerçekleri şunu gösteriyor ki halk ve genç nesli artık aşağılanmamaya, yabancı güçler ve düşman’ın izinden gitmemeye ve ülkeyi onur ve iftiharın en üst zirvesine taşımaya karar vermiş bulunmaktalar ve Allah’ın yardım ve lütfüyle inşallah bunda da başarılı olacaklardır.

Türkiye ve İran'ın ortak banka kurma planlarını değerlendiren İranlı siyaset bilimci Farzad Ramazaniboneş, iki ülkenin ABD yaptırımları altında olduğunu belirterek, ortak bankanın doların baskısından kurtulma amacı taşıdığını vurguladı.

Sputnik'e açıklamalarda bulunan İranlı siyaset bilimci Farzad Ramazaniboneş, "Türkiye ve İran, ABD'nin çeşitli ekonomik yaptırımlarına maruz kaldı. Riyal ve liradaki düşüş ile dolarla ticaretteki kısıtlamaları göz önüne aldığımızda, iki ülke takas ticaretine ve lirayla riyal üzerinden alışverişe başlayabilir. Ortak banka kurmanın amacı, iki ülkenin borsalarındaki dolar hakimiyetinden kurtulmak ve takas operasyonlarını belirli ölçüde optimize etmek" ifadelerini kullandı.

'HÜKÜMETLERİN İRADESİNE BAĞLI'

Ramazaniboneş, ortak banka kurma perspektifinin ne kadar gerçekçi olduğu sorusuna şu yanıtı verdi: "Bu, hükümetlerin iradesine bağlı. Eğer taraflar kararlı olursa, banka amacına ulaşır. Ancak taraflar, özellikle de Türk hükümeti, ticari ilişkileri azaltmaya yönelik adım atarsa, plan hayata geçirilemez. Ancak bence bu plan, uygulamaya koyulacak."

'ABD ENGELLEMEYE ÇALIŞACAK'

Ramazaniboneş, ABD'nin ortak banka kurulmasını engellemek için girişimlerde bulunacağını da ifade etti.

"ABD'nin İran'a yaptırım uygulama çabalarına ve İran'dan petrol ithalatını durdurmasına bakarsak, Washington, İran'la ekonomik ilişkilere devam etmek isteyen ülkelere nüfuz etmek için koz elde etmeye çalışacaktır" diye devam eden Ramazaniboneş, burada Türkiye'nin tutumunun önemli olduğunun altını çizdi.'ANKARA, WASHINGTON'UN EN BÜYÜK İSTEĞİNE OLUMLU YANIT VERMEYECEK'

İranlı siyaset bilimci, "Bankanın geleceği, Türk yönetiminin kendisine yaptırım uygulayan ABD'ye karşı koyup koymayacağına bağlı. Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın duruşuna bakılırsa, Ankara, Washington'un en büyük isteği olan İran ekonomisini baskı altına alma talebine olumlu yanıt vermeyecek" diye konuştu.

Türk-İran İş Konseyi Başkanı Ümit Kiler, karar sonrasında gelecekte İran'la ortak banka bile kurulabileceğini belirtmişti.

Ümit Kiler, şu bilgileri verişti: "Ortak banka ilk etapta zor olabilir ama sonra olay buraya doğru gidebilir diye düşünüyorum. İki ülkenin merkez bankaları ortak bir model geliştirecektir. Bu sağlandığında ticaret çok iyi noktalara gelir. Bu yıl beklenen 10 milyar dolar düzeyinde ama hedef 30 milyarlara gelmesi. Doğru modelle bu sağlanabilir."

 Uluslararası Adalet Divanı (UAD), ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarının askıya alınmasıyla ilgili İran'ın tedbir talebini kabul etti.

Mahkeme kararında, Donald Trump yönetiminin yeni yaptırımlarının İran’a yönelik insani yardımları veya sivil havacılık güvenliğini etkilememesi istendi.

Tahran başvurusunda, ABD’nin mayıs ayında devreye soktuğu yeni yaptırımların bazı uluslararası anlaşmaları ihlal ettiğini vurgulamıştı. 


Uluslararası Adalet Divanı'nın ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarıyla ilgili olarak tedbir kararı almasına ABD'den ilk tepki geldi.
 ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, tedbir kararının nedeni olarak gösterilen 1955'te iki ülke arasında imzalanan İran - ABD Dostluk Anlaşması'nı Tahran yönetiminin yıllardır ihlal ettiği ve anlaşmayı sonlandıracaklarını duyurdu.

Pompeo ayrıca İran'ın Irak'ta ABD için bir tehdit olduğunu söyledi.

İRAN'IN ABD'YE UAD'DE DAVA AÇMASI

Tahran yönetimi, ABD Başkanı Donald Trump'ın nükleer anlaşmadan çekilerek yaptırımları geri getirmesinin 1955'te iki ülke arasında imzalanan 'İran - ABD Dostluk Anlaşması'na aykırı olduğunu savunarak, dava sonuçlanana kadar yaptırımların askıya alınmasını istiyor.

Söz konusu anlaşmanın artık geçerli olmadığını iddia eden ABD tarafı ise İran'a yönelik yaptırımların herhangi bir anlaşmayı ihlal etmediğini savunuyor.

Uluslararası Adalet Divanı bugün aldığı kararla İran'ın başvurusunu kabul ederek yaptırımlar için tedbir kararı aldı.

ABD Başkanı Donald Trump, 8 Mayıs'ta ülkesini nükleer anlaşmadan çekerek, İran'a yönelik yaptırımları geri getirmişti.

Bunun üzerine Tahran yönetimi, ABD'nin tek taraflı yaptırımlarının iki ülke arasında 1955 yılında imzalanan 'Dostluk Anlaşması'nı ihlal ettiği gerekçesiyle UAD'de dava açmıştı.

UAD, Birleşmiş Milletler (BM) anlaşmaları ile uluslararası anlaşmalara konu olan sorunların çözümü konusunda BM yargı organı olarak görev yapıyor.

Dışişleri Bakanı Zarif:Lahey kararı, yaptırım bağımlısı ABD’nin yeni hezimetidir
 Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, Uluslararası Adalet Divanı’nın son kararı, yaptırım bağımlısı ABD için yeni bir hezimet olduğunu belirtti.
Uluslararası Adalet Divanı’nın İran’a dayatılan bazı yaptırımların kaldırılması yönündeki kararını değerlendiren Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, kararı Amerika’nın yeni bir hezimeti ve kanun hakimiyetinin zaferi niteledi.

Zarif, Lahey mahkemesi Amerika yönetiminin İran milletine yeniden dayattığı yaptırımları kaldırması gerektiği yönünde karar aldığını, karar yaptırım bağımlısı Amerika için yeni bir hezimet olduğunu vurguladı.

Zarif ayrıca uluslararası camianın Amerika’nın tek yanlılığına karşı mücadele etmesi önemli bir zaruret olduğunu ifade etti.

 İran Uzmanlar Meclis Başkanı'yla üyeleri, İmam Hamanei tarafından kabul edildi.

Ülkedeki sorunları değerlendiren İmam Hamanei, tartışmalar ve kavgayla işlerin düzeltmesinin mümkün olmadığını ifade ederek cihadi idarecilik çalışmalarının yasal yollarla yetkililer tarafından yürütülmesi gerektiğine vurgu yaptı.

Mevcut durumda halk ile elitlerin en önemli görevlerine değinen Devrim Lideri, halkın devlet kurumları ile birlikte hareket etmesi gerektiğini ve umutsuzluk ortamı oluşturmaktan uzak durulması gerektiğini belirtti.

İmam Hamanei, şöyle devam etti: "Kötü niyetliler, ekonomik savaşla eş zamanlı olarak medya savaşı ve kara propaganda faaliyetlerini de gündeme getirmiştir. Dolayısıyla yöneltilen eleştiriler iyi niyet ile düzeltme amaçlı olmalı.

Bugün çok hassas bir noktadayız fakat bu düşmanın sayısı veya yüksek gücüne bağlı değil. Zira düşmanlar İslam Devrimi zaferinin başlangıcından itibaren hasmane tavrını sürdürüyor. Bu durumun hasasiyeti İran’ın yeni fikirler ortaya koyarak 40 yıl boyunca emperyalizm ve sulta düzeninin aksine hareket etmsinden kaynaklanıyor. Şimdiki durumda farklı koşullar ortaya çıkabilir. Bu nedenle herhangi bir durmun karşısında uygun tedbir ve duyarlılıkla adım atılması lazım.

Bugün İslami düzen bir savaş odası tarafından oluşturulan ve dikkatlice yürütülen kapsamlı bir ekonomik savaşla baş başa kalmıştır. Fakat bu savaşla birlikte, çoğu kez ihmal edilen büyük bir medya savaşı da bulunmaktadır.

Sahip olduğumuz bilgilere göre Amerikan ve Siyonist istihbarat kurumları, bölgedeki “Karun” devletlerinin sağladığı mali destekle bu medya savaşı için büyük çapta profesyonel bir organizasyon kurmuş ve İran toplumunu kötü yönde etkilemek amacıyla ciddi bir şekilde planlama yapmıştır. Bu medya savaşının en önemli hedefleri, kaygı yaratma, umutsuzluğa düşürme, endişe duygusu yaratma, kötümserliği yayıp insanları birbiri ve devlet kurumlarından soğutma hem de halkın zihninde ekonomik sorunları büyük göstermektir.

Ülkede yapılan olumlu eylemlerin inandırıcılığının kaybetmesi ve düşmanın yalanlarının inandırıcı olması gibi bir durum söz konusu olmamalı çünkü bu çok tehlikeli bir durumdur.

Hükümetin ve diğer devlet kurumlarının olumlu ve olumsuz noktalarının görülmesi gerekir ,iyi uygulamalar ile olumsuzluklar birlikte dile getirildiği zaman vatandaşlar iyi şeylerin de yapıldığını fark edecektir." diye konuştu.

Cuma, 07 Eylül 2018 08:38

Trump: İsrail'e Büyük Hizmet Ettim


Amerikan başkanı Trump, dün Amerikalı bir grup Yahudi ile yaptığı görüşmede, İran ve 5+1 grubu arasındaki nükleer anlaşmayı, bir daha 'çok kötü' anlaşma olarak nitelerken, ''nükleer anlaşmadan çıkma kararıyla İsrail'e büyük hizmet ettim'' dedi.
 

 Fars haber ajansına göre, Trump, keşke nükleer anlaşmadan daha önce çıksaydım diyerek 'aldığım bu kararla İran'ın bölgedeki faaliyetleri azaldı' iddiasında bulundu.

Amerikan başkanı, İranlı yetkililerin kısa zamanda kendisiyle görüşmek için irtibata geçeceklerini de iddia etti.

Amerikan başkanı Trump, 30 temmuz tarihinde de, İran'la hiç bir şart koşmaksızın görüşmeye hazır olduğunu bildirmiş ama bunun hemen ardından Amerikan dışişleri bakanı Mike Pompeo, müzakereler için şartlar koşmuştu.

İmam Hamanei ise 13 ağustos tarihinde yaptığı açıklamada ABD ile müzakerelere değinmiş ve ''Amerika ile geçmişteki tecrübeler gözönüne alınarak bu zorba rejimle yapılan müzakerelerden zararla çıkıldığını belirterek, Amerika ile müzakere olmayacak' açıklamasında bulunmuştu. 

Cuma, 07 Eylül 2018 08:25

İran'dan ABD'ye Eleştiri

İran’ın Daimi Temsilcisi, “ABD’nin dış politika hedeflerini ilerletmeyi amaçlayan tek taraflılık, yaptırımlar, müdahaleci eylemlerin artması uluslararası barış ve güvenliğin gelişmesini tehdit etmektedir” dedi.

 BM tarafından düzenlenen “Barış Kültürünü Geliştirme” başlıklı toplantıda konuşan İran’ın Daimi Temsilcisi Gulamali Hoşru, “ABD’nin dış politika hedeflerini ilerletmeyi amaçlayan  tek taraflılık, yaptırımlar, müdahaleci eylemlerin artması uluslararası barış ve güvenliğin gelişmesini tehdit etmektedir” dedi.

ABD’nin yürüttüğü dış politikalarını eleştiren Hoşru, şöyle devam etti: Müdahaleci politikalar, bağımsız devletlere karşı askeri eylemler, tüm dünyada özellikle Ortadoğu'da terörizmin ve şiddetin tırmanması, ABD’nin tek taraflı, müdahaleci ve dar görüşlü girişimlerinin sonucudur.

“Tarihi gerçekleri reddederek Filistin topraklarının işgalini meşrulaştırmaya çalışan ABD’nin sonuçsuz çabaları Ortadoğu’daki krizlerin kaynağını oluşturmaktadır. Aynı zamanda bölgede barışın tesisini ciddi derecede zedelemektedir” ifadesini kullanan Hoşru, şunları kaydetti: El Kaide’nin oluşumu, Irak ile Afganistan'a karşı askeri saldırı, bölgedeki kukla devletlerin sağladığı teröre destekle DEAŞ’ın güçlenmesi gibi sorunlar acil olarak ele alınması gereken konulardır.

Gulamali Hoşru, İran’ı teröre yardımla suçlayan Suudi Arabistan temsilcisinin iddiasını şöyle yanıtladı: Suudi Arabistan, Nusra Cephesi, DEAŞ ve diğer terör örgütleri silahlandırıp askeri destek veriyor. Aynı zamanda Yemen'deki masum çocukları hedef alıyor. Ortadoğu’nun barış ve istikrarını zedeleyen bu tür eylemler ABD’nin bölgesel hedefleri yönündedir.

 İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Kasımi, Tahran'da düzenlenecek üc¸lu¨ zirveyi, Suriye'deki soruna siyasi yollarla kökten çözüm getirmek, bölge dışındaki güçlere karşı koymak için önemli bir fırsat olarak niteledi.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımi, Türkiye, Rusya ve İran liderlerinin katılımıyla Tahran'da düzenlenecek Suriye konulu üc¸lu¨ zirveyi, Suriye'deki soruna siyasi yollarla kökten çözüm getirmek, bölge dışındaki güçlere karşı koymak ve stratejik politikalar geliştirmek için önemli bir fırsat olarak niteledi.

Bakanlık Sözcüsü Kasımi yaptığı yazılı açıklamada, yarın Tahran'da düzenlenecek Suriye konulu üçlü zirve hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Kasımi, Cumhurbas¸kanı Recep Tayyip Erdogˆan, I·ran Cumhurbas¸kanı Hasan Ruhani ve Rusya Federasyonu Devlet Bas¸kanı Vladimir Putin'in katılacağı zirvenin, Astana süreci olarak bilinen Suriye'deki soruna çözüm bulmak adına izlenen siyasi sürecin devamı olarak dünyanın ilgi odağı haline geldiğini belirtti.

'ZİRVE ÇOK TARAFLI İŞBİRLİĞİNE ZEMİN HAZIRLAMASI BAKIMINDAN ÖNEM ARZ ETMEKTEDİR'

Zirvenin Suriye'deki soruna siyasi yollarla kökten çözüm getirmek açısından son derece önem taşıdığının altını çizen Kasımi, "Zirve, bölgenin etkili üç büyük ülkesi arasındaki etkileşimin en yüksek seviyeye taşınarak sürdürülmesi ve özellikle ekonomi alanında ikili ve çok taraflı işbirliğine zemin hazırlaması bakımından önem arz etmektedir" ifadelerini kullandı.

Zirvenin bölge dışındaki güçlere karşı koymak ve stratejik politikalar geliştirmek adına da önemli bir fırsat olacağını vurgulayan Kasımi, şunları kaydetti:

"Zirve, her üç ülkenin bölge ötesi bir gücün hırs ve tamahları ile karşı karşıya olması bakımından oldukça önemlidir. Bu üç ülke bağımsızlık yanlısı oldukları ve bu bölge ötesi gücün tek taraflı dayatmalarını kabul etmedikleri için çeşitli yaptırımlara maruz kaldı. Şüphesiz ortak hedefler, zalimce yaptırım ve tehditlere karşı koymada bu üç ülke arasında uyum ve entegrasyona neden olacaktır"

Ajanslar

İran Hava Sanayii Kurumu Başkanı General Benitarafi, Kevser savaş uçaklarının seri imalatı başladığını açıkladı.

İran’ın ilk yerli savaş uçağının görücüye çıkmasından sonra bir TV programında konuşan General Benitarafi, Kevser’i test etmek üzere 28 sorti uçuş planladıklarını ve şimdiye kadar 20 sorti gerçekleştiğini ve şimdi son testleri yapılmakta olduğunu, ardından bu uçak hava kuvvetlerinin envanderine katılacağını vurguladı.

General Benitarafi, bu savaş uçağının imalati ile birlikte her uçak için 16.5 milyon dolar tasarruf da sağlandığını ifade etti.

 

Cuma, 24 Ağustos 2018 15:07

Kabe'nin Sırları

Bu topraklar, Beyyinat ayetleri ile gizli olanları aşikâr etmektedir. Ayet alamet ve tezahür demektir. Kuran dilinde ise Nebilerin (as) doğruluğuna, Hakk'ın Rablığına ve Yaratıcının yaratıcılığı için alamet ve belirtilerdir.


 "Biz o taşı o kadar yumuşak hale getirdik ki Hz. Halil (as) onun üzerine bastığında ayakları gömüldü ve izleri kaldı." diye buyuruyor Yüce Allah.

Peki, sırlarla dolu bu mukaddes beldeyi böylesine önemli kılan detaylar nedir?  

Fahr-i Razi kendi tefsirinde başta Kâbe'nin inşa edilişi olmak üzere onun etrafında tezahür eden birçok özelliğe değinmiştir.

1. Zemzem Suyu

Zemzem suyunun şifalı olmasının yanı sıra uzun müddetler beklese bile diğer suların aksine bozulmadığı bilinen bir gerçektir. Ayrıca bu su yatağı, yağmur ve kar gibi doğa olaylarının bir hayli nadir görüldüğü bu kurak topraklarda binlerce yıldır kaynamaktadır. Yağmuru oldukça seyrek olan ve neredeyse kar yağışına tanık olanların sayısı bir elin parmakları kadar olan bir yerde kurumak nedir bilmeyen bir su gözüdür Zemzem. Bu elbette Allah'ın Beyyinat ayetlerinden birisidir.

Bu su oldukça bereketlidir hatta Allah Resulü (saa) ondan Mekke'ye gelenlere hediye ederdi. Zemzem suyunun şifalı olması, öte yandan bozulmaması ve kokmaması da şüphesiz ayrı bir mucizedir. Kısaca bu suyun kendisi bir başına Beyyinat ayetlerindendir.

 

2. Meş’ari’l-Haram (Müzdelife)

Mekke çevresinde yer alan Meş'ar, Arafat ve Mina da Yüce Allah'ın Beyyinat ayetlerindendir. İşin özünde şiddetli yağmurların ardınca ortaya çıkan selin getirisi olan büyük taş ve kaya parçalarının birbirlerine çarparak kırıla kırıla meydana getirdiği küçük küçük taşların orada yağmur ve sel olmaksızın yığılması ve ortalama her Hacının yerden yaklaşık yetmiş adet çakıl taşı alması ve hala bu taşların bitmemesi mucizeden başka bir şey değildir.

Yine Fahr-i Razi tefsirinde şöyle demektedir: "Yıllık yaklaşık altı yüz bin hacının (o döneme ait) her birinin yerden yetmiş irili ufaklı taş alıp Şeytan taşlamak için attığı o taşları remiden sonra kim toplamaktadır acaba?! İşte bu o toprakların bir faziletidir ki çok geçmeden taşlar kendi kendilerine bir yere toplanırlar."[1] Evet, bugün için Suudi görevlilerin o taşları bir yere yığdığını söyleyebiliriz ama peki o dönemlerde?

 

3. Hayvanların Kâbe'nin Saygınlığını Koruması

Uçan kuşların birçok kutsal mekânda olduğu gibi Kâbe üzerine de konmaması ve onu pisletmemeleri üzerinde durulması gereken bir başka konudur. Yukarıdan aşağıya doğru süratle Kâbe'ye doğru gelen kuşların bir anda değişik açılara yönelmeleri yine Beyyinat ayetlerinden birisidir.

Hz. Emiru'l Müminin'in mübarek haremlerinde de bu keramet oldukça net müşahede edilebilmektedir. Orada da uçan kuşlar edebe riayet etmektedirler.

Öte yandan şu nokta da bu kutsal belde için naklolunmaktadır: yırtıcı hayvanlar Harem çevresinde hiçbir zaman birbirlerine saldırmaz ve evcil hayvanlara da zarar vermezler.

Tüm bunlar bir araya geldiğinde bu toprakların sıradan bir mekân olmadığı ve hayvanların dahi emniyet içerisine yaşamlarını sürdürdüğü görülmektedir.

            "O ki onları yedirip açlıktan kurtardı ve onları korkudan güvene kavuşturdu."[2]

            "Görmezler mi ki etraflarındaki insanlar, birbirlerini öldürüp dururken biz Harem'i, emin ettik."[3]

4. İbrahim Makamı

Allah Teala şöyle buyurmaktadır:

"Biz Beyt'i (Ka'be'yi) insanlara sevap kazanılacak bir toplantı ve güven yeri yaptık. Siz de İbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin. İbrahim ve İsma'il'e: "Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Ev'imi temizleyin!" diye emretmiştik."[4]

Peki, hal böyle olunca kılınacak namaz İbrahim makamı gerisinde mi olmalı yoksa makamın kendisinde mi? Bu fıkhi mesele için birçok farklı rivayetler naklolunmuş ve bazıları ihtiyat olarak makamın gerisinde olunmasını dile getirmiş ve bir diğer kısım da makamın kendisinde olunmasını yeterli görmüşlerdir.

"Makam-ı İbrahim" bazılarına göre Beyyine ayetlerindendir. Nasıl ki İbrahim'in (as) kendisi "Kane ummeten vahideten" olmuştur onun makamı da ayat-i beyyinedir. Yani Hz. İbrahim'in ayak izinin bulunduğu taşın olduğu yer beyyinattır ve birçok mucizeye eşlik etmektedir. Bu makamın kendisi "ummetun vahide" derecesinde mucizeler konusunda değerlendirilmelidir.

Şimdi nasıl olurda başlı başına Makam-ı İbrahim'i Beyyine ayetleri olarak (cem ve çoğul halinde) değerlendirebiliriz hâlbuki o, "Ayetu'n beyyine" olarak (müfret ve tekil halinde)dir?

Birinci olasılık şu olabilir: o sert taş aynı bir hamur gibi yumuşamış ve bu da bir ayet, bir mucize gibi addedilmiştir. İkinci olarak orada yalnızca belli bir yer hamur gibi yumuşamış ama diğer yerler sertliklerini korumuştur ve bir sonraki ihtimal derinliğine yumuşamış ve ardından aynı bir taş gibi kaskatı kesilmiştir. Dördüncü olasılık birçok düşman bu eseri yok etmek istemiş ama o bugüne değin korunmuş olarak bizlere ulaşmıştır. Beşincisi birçoklarının yapmak istediği ya da yaptığı üzere Müslüman ülkelerindeki tarihi mirasları, maddi ve manevi değere sahip eserleri buralardan alıp kendi diyarlarına götürme arzusu ama görüldüğü üzere bu makam tüm bu tehlikelerden âmânda kalmıştır.

Günümüzde dahi üzerinde o Hazret'e (as) ait ayak izlerinin durduğu o mübarek makam yerinde durmaktadır. Pirinçten bir koruma içerisinde muhafaza edilen bu mübarek kademgahın üzerinde incelikle seçilmiş Ayete'l Kürsi'nin içerisinde geçen şu cümle yazmaktadır:

"Onları koru(yup gözet)mek, kendisine ağır gelmez. ????? ????????? ???????????"[1]

İbrahim Makamı'nın Şekillenmesi

Acaba bu makamın şekillenmesi o Hazret'in Kâbe'yi inşası sırasında üzerine çıkıp, inmesiyle mi vuku bulmuştur? Yoksa Hz. İbrahim'in bu mübarek beldeye ikinci defa gelmesi ve İsmail'in (as) eşinin: "Haydi inin de ben sizleri(n ayak ya da başlarınızı) yıkayayım." demesi üzerine Hz. İbrahim (as) bineğinden inmeyip, ayağını orada bulunan bir taşın üzerine koyması ve o taşta mübarek ayak izlerinin çıkması şekilde mi bu olay cereyan eder? veyahut da o taşın üzerine çıkıp, halkın Hac etmeleri için Kabe'ye gelmelerini ilan ettiği zamandan mı kalma? Tüm bu yaşananlar veya bunlardan yalnızca biri de olsa ayağını taşın üzerine koymuş ve o taş bir hamur misali yumuşayıp, o şekli almış mıdır? Bütün bunların hepsi olabilecek ihtimallerdir ama bu konu hakkında kesin olan tek şey; İbrahim Halilullah'ın (as) ayağını o taşın üzerine koyması ve taşın da o ayağın şekline bürünmesidir. Şimdi tüm bu nakledilenlerden hangisi doğrudur diye sorulacak olunursa, bunun cevabı rivayetlerde saklıdır.

Bunun bir benzeri de "Saba" suresinde Hz. Davud'un başından geçen olaydır: Hz. Davud (as) hakkında birçok yaptığı iş dile getirilmiştir. Bunlardan bir tanesi zırh yapma sanatıydı. Bir diğeri de "soğuk ve sert demiri onun elinde yumuşattık!" burada Kuran'ın tabiri "alna" olmakta yani biz onun için yumuşattık ama zırh yapımında söz sanattan açılmakta. Çünkü zırh yapımı belli bir el becerisi istemekte, bilgi ve tecrübeye gereksinim duymaktadır. Ayrıca bu sanat başkalarına da aktarılabilir. Ama başkaları sert ve soğuk olan demiri parmaklarıyla yumuşatamazlar. Burada söz öğretmekle alakalı değil. Zaten "Biz ona demiri nasıl yumuşatacağını öğrettik" buyurmamıştır. Aynı demir döküm atölyesi gibi bu başlı başına bir ilimdir, tecrübedir mucize değil. Şöyle buyurmuştur: "Sıradan birisi mumu nasıl istediği gibi şekilden şekle sokabiliyorsa, demir de Davud'un o mübarek ellerinde aynı bir mum misaliydi, istediği şekle sokabiliryordu."

İbrahim makamı da bu kabildendir ama şu farkla: "Biz o taşı o kadar yumuşak hale getirdik ki Hz. Halil (as) onun üzerine bastığında ayakları gömüldü ve izleri kaldı." Tüm bunlar bir kenara o ayak izleri nasıl ki Davud (as) için demir bir sembol olmuştu, o gerçek Hak dostu Halil (as) için de sembol oluvermişti.

Peki, Makam-ı İbrahim bir başına nasıl beyyinat ayetleri olmaktadır? Bunun için de iki ihtimal vardır ve az önce ilk ihtimali beyan ettik ve Zemahşeri de bu konuyu değindiğimiz gibi zikretmektedir.

Bir olasılık da: "Beyyinat ayetleri" birçok örneğe haizdir ve bunlardan birisi İbrahim makamıdır ve bir diğeri de ayette geçen: "Oraya giren, güvene ermiş olur." cümlesidir.

 

İbrahim (as) Makamı

Ayetullah Cevadi Amuli (ehlader)

Turkiye Dışişleri Bakanlığı tarafından "Batı Şeria'da 2000'den fazla yeni konut inşa edilmesine" ilişkin İsraili kinama geldi.

Dışişleri Bakanlığı tarafından "Batı Şeria'da 2000'den fazla yeni konut inşa edilmesine" ilişkin yapılan yazılı açıklamada, "İsrail’in işgal altında tuttuğu Batı Şeria’da 2000’den fazla yeni konut inşa edilmesine onay vermesini şiddetle kınıyoruz. Uluslararası hukuk ve  ilgili Birleşmiş Milletler kararları gözardı edilerek atılan bu adımlar barış sürecine tamiri imkansız şekilde zarar vermektedir. Filistin halkının vazgeçilemez haklarını ihlal eden bu uygulamalara karşı çıkılması hukuki ve vicdani bir yükümlülüktür. Uluslararası toplumu bu yükümlülüğün gereğini yerine getirmeye çağırıyoruz" denildi.