
کارگر
Namaz İnsanı Günahlardan Nasıl Alıkoyabilir? -1
Soru
Kur’an’da, günaha bulaşmaktan koruması ve kötü işlerden alı koyması namazın eserleri olarak zikredilmiştir; Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Namazı da kıl. Çünkü namaz kötü ve iğrenç şeylerden men eder.”[1] Hâlbuki namaz kılanların çoğu günah ve kötü işlere bulaşmış ve namaz onların söylem ve eylemlerine bir etki bırakmamıştır; bu surette zikredilen ayetin anlamı nedir?
Cevap
Asıl itibariyle insanı yanlış ve günahtan alı koyan temel etken imandır. Allah’tan gafil olan kimse kendi amel ve kötü işlerinin sonunu düşünmez ve azgın istek ve arzularını doyurmak için hiçbir sınır tanımaz.
Bunun tam tersine küçük ve büyük bütün işlerimizden haberdar olan ve gizli ve aşikâr her şeyi bilen Allah’ı sürekli anmak bizi lezzetlerden, heva ve hevesten ve sınır tanımamaktan alı koyar.
İçgüdülerimizi ve meşru olmayan isteklerimizi kontrol etmek için en tabii ve en etkili yol Allah’ı hatırlamak, Allah’ın velilerinin makamını unutmamak ve günahkârların cezalandırılıp iyi işler yapanların ödüllendirileceğini sürekli akılda tutmaktır. Kur’an-ı Kerim bu kimseleri şöyle tanıtmaktadır:
“Kendilerini ne ticaretin, ne de alış verişin Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alı koymadığı yiğitler. (Onlar), yüreklerin ve gözlerin (dehşetten) ters döneceği günden korkarlar.”[2]
Allah’tan gafil olmanın aklın kararması ve vicdanın körelmesine vesile olacağını söylememize gerek yoktur.
Emirülmüminin (a.s) Allah’ı hatırlamanın çok önem taşıdığına inanmış ve bu konuda şöyle buyurmuşlardır:
“O, aklını diriltmiş, şehvetlerini öldürmüş, böylece cismi incelmiş, katı kalbi yumuşamış, kendisi için ışığı kuvvetli bir meşale yakmış ve bununla önünü aydınlatarak doğru yoluna devam etmiştir.”[3]
Ali (a.s) bu cümlelerinde “gaflet”i bir çeşit körlüğe ve körlüğü de isyana ve hak ve hakikat düşmanlığına vesile olan kalp körlüğüne vesile olduğunu söylemiş ve bunun karşısında “Allah’ı hatırlamayı” gönlün isyanlarını dizginleyen ve hakla savaşmaktan alı koyan gönül gözü ve ışığı olarak tanıtmıştır.
Bu açıklama doğrultusunda Allah’tan gafil olan kimsenin ödül ve cezası, yabani ata binen kör kimseye benzer; hiç şüphesiz yabani at onu taşlara ya da dereye fırlatacaktır; ama gözü gönlü açık bir kimse ise, amellerinin yansımasını yakından görür ve hak sözü kâmilen işiterek asi nefsini Allah’ı hatırlamakla dizginler.
İmam Bakır (a.s) ashabına bir işi ısmarlamayla birlikte şöyle buyurur:
“Sürekli Allah’ı hatırla; zira Allah’ı hatırlamak, insanlar ile kötü ameller arasında bir perdedir.”[4]
tebyan
[1] Ankebut Suresi, 45. ayet
[2] Nur Suresi, 37. ayet
[3] Nehcü’l-Belaga, hutbe, 220.
[4] Sefinetü’l-Bihar, c. 1, s. 484.
12 Ferverdin, İslam cumhuriyeti günü
HŞ 12 Ferverdin, İran halkının islami izzetin gerçekleşmesi ve ülke kaderinin mümin ve inkılapçı halkı tarafından belirlendiği, halk iradesinin tecelli ettiği "İslam cumhuriyeti" günüdür.
HŞ 12 Ferverdin 1358 günü (1 Nisan 1979) insanlık tarihinin özgürlük mücadelelerinin en parlak yaprağı olan çağımızın eşsiz günüdür.
İran halkı muazzam islam inkılabının zafere ulaştığı ilk günlerde İmam Humeyni'nin -ra- davetine lebbeyk diyerek bilinçli olarak katıldığı referandumda İslam cumhuriyeti nizamına evet oyu verdi ve dünyaya kendi kaderine hakim olduğunu en baştan gösterdi.
İran halkı 12 Ferverdin 1358 tarihinde oy sandıkları başında hazır bulunarak İslam cumhuriyeti tarihinin ilk seçimlerinde, dünyaya müdahale ve yabancıların İran halkı yerine karar alma döneminin geride kaldığını göstererek, sulta düzeninden kurtulma yolu olan liderlerinin izinden devam edeceklerini gösterdi.
İran cesur halkı, İslam inkılabı rehberi tarafından "İran ürünlerine destek" yılı olarak adlandırılan bu yılda da kutsal islam cumhuriyeti nizamın yücelmesi bağlamında daha fazla çalışarak ilerleme ve adalet zirvelerini fethetmek için kararlı ve hızlı adımlar atacağını, İslam inkılabı hedeflerine ulaşmak için tüm dünyayı hayrete düşüreceğinde kararlı olduğunu gösterecektir.
Erdoğan'dan İsrail'e: Sen terör devletisin
Erdoğan, İsrail Başbakanı Netanyahu'ya sert tepki göstererek, 'Ey Netanyahu sen çok zayıfsın çok garipsin. Kendine çekidüzen ver. Sen terör devletisin' dedi
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Adana'da AKP İl Kongresi'nde konuştu.
Erdoğan'ın açıklamaları:
Salona girmeden önce dışarıdaki tüm kardeşlerimi, vatandaşlarımı görünce onları selamlamadan giremezdik. Salonun en az 4-5 misli, fazlası var azı yok, dışarıda kardeşlerimiz vardı. Onlara konuşmamızı yaptık, dedik ki, ahir kelam salonda.
Adana 16 Nisan'da yüzde 42 ile Türkiye ortalamasının çok altında kaldı. Halbuki biz Adana'yı biliriz, Adana da bizi bilir. Adana'ya hangi hizmetleri getirdiğimizin en yakın şahitleri sizlersiniz. Demek ki biz kendimizi Adana'ya yeteri kadar anlatamamışız. Adana'da güçlü olacağız ki diğer illeri de sürükleyip getirebilelim. Bu kongremizle birlikte Adana'da yeni bir dönem başlatıyoruz. Yeniden bir diriliş hareketini hep birlikte başlatıyoruz. Bu diriliş müjdesine mart 2019'da var mıyız? Kasım 2019'da var mıyız? Bakalım Adana teşkilatımızın heyecanı, sesi, azmi 2019'da bu şehri hak ettiği yere çıkarmaya yeterli mi? Sizin ben gadanızı alayım, gadanızı.
Sizden en önemli ricam şu. Fitneye, fesada aramızda yer vermeyeceğiz. Birbirimizi Allah için seveceğiz. Fitne üretmekten bıktık artık. Asla...
Afrin bölgesine yönelik Zeytin Dalı Harekatı'nı başarıyla sürdürüyoruz. Şu anda iyi bir noktadayız. Operasyonun 58. gününde, yani Çanakkale zaferimizin yıl dönümüne gelen 18 Mart'ta Afrin şehir merkezi ele geçirildi. Tel Rıfat ve diğer bölgelere yönelik harekat devam ediyor. Şehit olan askerlerimize, ÖSO mensubu kardeşlerimize Allah'tan rahmet gazilerime sağlık diliyorum.
Afrin bölgesinde güvenli hale getirdiğimiz yerlere Suriyeli kardeşlerimizin dönüşü başladı. Suriyeli kardeşlerimizin yurtlarına dönüşleri kademe kademe devam edecek.
Çatlak sesler artmaya başladı. Son rakamı alayım dedim. Afrin'de etkisiz hale getirilen teröristlerin sayısı 3 bin 844.
Erdoğan bundan önce de Filistin milletine sonuna kadar desdek vereceğini belirterek siyonist askerlerin Filistin halkını katliam etmesini şiddetle kınamıştı.
Netanyahu ise bebek katili İsrail ordusu dünyanın en ahlaklı ordusu olduğunu iddia etmiş ve Erdoğan’ı sivilleri bombardıman etmekle suçlamıştı.
Netanyahu’yu terörist niteleyen Erdoğan, nükleer silah bile bu zayıf adamı savunmaya yetmeyeceğini vurguladı.
FRANSA'YA TERÖR ÖRGÜTÜ YPG TEPKİSİ
Türkiye'ye sataşmasınlar, önce teröristleri Elysees Sarayı'nda kabul edenler kendilerine çekidüzen versinler. Kusura bakmasınlar bizimle olan dostluklarını da kaybederler. Biz bize dost olana dostuz. Bize yanlış yapana, kusura bakmasınlar. Biz bugüne kadar bunu böyle yaşadık.
"EY NETANYAHU SEN ÇOK ZAYIFSIN, GARİPSİN"
Dün İsrail'in Başbakanı, muhatabım değil de, bir laf etmiş. Onların ordusu hiçbir zaman zulüm yapmamış. Kalkmış, Afrin'de askerimizin mazlumlara zulmettiğini söylüyor. Ey Netanyahu, sen çok zayıfsın, çok garipsin. Bir defa kendine çeki düzen ver. Biz teröristlerle uğraşıyoruz ama senin derdin teröristler değil. Çünkü sen terör devletisin. İsrail ordusu ve İsrail mazlumlara karşı cesur. Mazlumların dışında korkak. Korkaklar zafer anıtı dikemez.
Irakçi:Avrupa Trump’a iyi görünmek için hata yapmasın
Dışişleri Bakanı Yardımcısı abbas Irakçi Avrupalı yetkilileri ABD Başkanı Trump’a yalakalık etmek için hata yapmaları konusunda uyardı.
Reuters’in AB troykası Donald Trump’ı Bercam nükleer anlaşmasında kalmaya teşvik etmek için İran’a yeni yaptırımlar dayatma önerisinde bulundukları yönündeki haberine tepki gösteren Irakçi, İran Viyana’da temaslarda görüşlerini bildirdiğini ve Avrupa troykası da Bercam’a bağlı kalmaya vurgu yaptıklarını belirtti.
Irakçi, fakat eğer Avrupa ülkeleri Trump’a şirin gözükmek için İran’a yaptırım uygulamak gibi düşünceleri varsa büyük bir hataya düşmüş olacaklarını şimdiden bilmeleri gerektiğini ifade etti.
John Bolton’un İran’la savaş kampanyasının anlatılmamış öyküsü
2013’te eski bir Alman devlet görevlisi, bu satırların yazarına gerçek hikâyeyi anlattı: Belgeler, Alman istihbaratına MOSSAD tarafından kullanıldığı çok iyi bilinen İran’daki yönetim karşıtı Halkın Mücahitleri tarafından verilmişti. İsrailliler, bu belgeleri kendileriyle ilişkilendirilmesini istemedikleri için İran karşıtı örgüte vermişlerdi.
Herkes biliyor ki Bolton bir şahindir. Daha az anlaşılan şey, Washington'la Tahran'ı birbirine düşürmek için onun gizli bir şekilde nasıl çalıştığıdır.
ABD-İsrail politikaları üzerine yazdığım bir haber analizde, ABD ve İsrail'in İran'a karşı bir savaş hazırlığı içerisinde olduğu izlenimini veren hareketlerinin izini sürmüştüm. 2007, 2008 ve bir kez de 2011'de -bu hareketler ana akım medyada Tahran'a yapılacak saldırıların menfi işaretleri olarak sunulmuştu. Aslında bunlar İran yönetimi üzerinde baskı uygulamak için ortaya atılmış blöflerden başka bir şey değildi.
Ancak Donald Trump'ın şimdi bir sonraki ulusal güvenlik danışmanı olarak John Bolton'u seçecek olması, İran'la savaşın gerçekleşme ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu gösteriyor. Bolton sıradan Neo-con şahinlerinden değil. Kendisi, İslam Cumhuriyeti'ne karşı girilecek bir savaşa oldukça takıntılıdır. Fox News'e düzenli olarak çıktığında, bu tür bir eylem ya da politikanın beraberinde neler getireceğini anladığına dair en küçük bir gösterge olmaksızın İran'ın bombalanması gerektiğini söylüyordu.
Bu sadece retorik bir duruş değil: Bolton, İran konusunda askeri bir eylemi yerine getirmek için gerekli politik zeminin hazır hale getirilmesi amacıyla Bush yönetiminin politika yapıcısı olarak görev aldığı 2002-2004 yılları arasında aktif bir komplo planlaması içine girmişti.
Bolton, İran'la yapılan nükleer anlaşmayı yırtıp atma konusunda Trump yönetiminin içinde ya da dışındaki herhangi bir kişiden daha fazla Trump'a etki etmiş isimlerden. Bolton, Hem Benjamin Netanyahu hem de Donald Trump'ın arkasındaki ana finansörle olan bağlantısını –ki bu kişi Siyonist Gazino Patronu Sheldon Adelson'dur- kullanarak, İran Nükleer Anlaşması konusunda hazırlanmış olan Kapsamlı Eylem Planı'nı hayata geçirmeye hazırlandığını geçtiğimiz Ekim ayında Trump'ın kulağına fısıldadı. Adelson'la buluşmasından sonra Trump'la Las Vegas'tan telefonda konuştu.
Kongre ya da Amerika'nın Avrupalı müttefikleri anlaşmanın çökmesini garantilemek için tasarlandığı açık olan önemli ve ciddi değişikliklere ilişkin taleplere onay vermezlerse, Kapsamlı Eylem Planı'ndan çekilmeyi öngören konuşma yapmaya Trump'ı ikna eden oydu.
Bolton, her ne kadar dış İşleri Bakanlığı görevini alamasa da şu an için Ulusal Güvenlik danışmanlığı için içerden bir destek bulduğu düşünülüyor. Bolton'un yardımcılarına göre Trump, Bolton'la 6 Mart'ta bir araya geldi ve ona “Biz seni burada istiyoruz John” dedi. Bolton ise sadece Dışişleri Bakanlığı ya da Ulusal Güvenlik danışmanlığı görevlerini kabul edebileceğini söyleyince Trump, “Seni daha sonra arayacağım” dedi. Trump, Beyaz Saray kaynaklarının medyaya McMaster'ı görevden almasının an meselesi olduğuna dair haberler sızdırmasının ardından Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'un yerine CIA eski direktörü Mike Pompe'yu getirdi.
Sosyal Medya hesaplarında zikredilen, söz konusu pozisyon için muhtemel bir diğer aday, 2017 Şubatı'nda Ulusal Güvenlik Danışmanı General Michael Flynn koltuğundan olduğunda vekaleten onun yerine geçen Emekli Korgeneral Keith Kellog'du.
Bolton'un İran'la olan savaşı hararetle savunması herkesçe çok iyi biliniyor. Bunun kadar iyi bilinmeyen şey ise Dışişleri Bakanı'nın uhdesindeki silahlanma kontrolü ve uluslararası güvenlik alanlarında çalışıyorken İran'a yönelik bir saldırıyı meşrulaştırmayı amaçlayan karmaşık ve şeytani bir stratejiyi uygulamış olmasıydı. Bolton, sahte deliller, kaba propaganda ve diplomatik baskı kombinasyonunu kullanarak İran'ın gizli bir nükleer programa sahip olduğu yönünde uluslararası kamuoyu mahkemesinde İslam Cumhuriyeti'ni mahkum ettirmeye çalıştı.
Bolton'un teknik olarak Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın nezareti altında olması gerçeğine rağmen stratejiyi uygulamaktan sorumlu fiili patronu Dick Cheney'di. Bolton, yönetimin İsrail hükümetiyle bağlantısı noktasında anahtar bir konumdaydı. Ve Cheney'in desteğiyle, Dışişleri Bakanlığına ilişkin yasal düzenlemeleri, Yakın Doğu İşleri'ne bağlı Bakanlık ofisinden herhangi bir izin almadan 2003 ve 2004 yıllarında İsrail'e bir dizi seyahat düzenleyerek çiğneyebilmişti.
Bu nedenle Powell, ABD yönetiminin politikasının İran'a saldırmak olmadığı yönündeki açıklamalarını yaptığı anda Bolton İsraillilerle bu tür bir savaşı hayata geçirebilmenin yollarını arıyordu. 2003 ziyareti boyunca Bolton, İsrailli görevlilerle yaptığı gizli toplantılarda ABD'nin Irak'a saldıracağı ve Saddam'ı devireceğinden hiç şüphesinin bulunmadığı, ayrıca İran ve Suriye konusunda da bir şeyler yapacağı noktasında onları temin ediyordu.
İsrail'e düzenlediği birçok gezide Bolton, daha önceden ilan edilmemiş toplantılar gerçekleştirdi. MOSSAD Başkanı Meir Dagan'ın katıldığı bu toplantılarda ne Dışişleri Bakanlığına ne de ilgili mevkilere herhangi bir bilgi verilmiyor ya da raporlama yapılmıyordu. Bolton'un erken dönemde yaptığı ziyaretlerle ilgili haberlere bakılırsa, bu toplantıların ABD'nin İran'a yapacağı muhtemel bir saldırının siyasi koşullarını sağlamayla ilgili olduğu açıktı.
MOSSAD da dünya kamuoyunu İran'ın nükleer programıyla ilgili olarak etkileme noktasında son derece agresif bir rol oynamıştı. Gazeteciler Douglas Frantz ve Catherine Collins The Nuclear Jihadist adlı kitaplarında MOSSAD Başkanı Meir Dagan'ın 2003 yazında İran'ın nükleer silah elde etme çabalarıyla ilgili dünya medyasını bilgilendirme amaçlı bir ofis kurduğunu aktarıyor. Yazarlara göre yeni birimin görev ve sorumluluğu, İran içinden olduğu kadar dışından da belge sirkülasyonunun sağlanmasıydı.
Bolton'un ABD-İsrail ortak stratejisindeki rolü, 2007'de kaleme aldığı anılarında anlattığı gibi İran nükleer meselesinin Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'ndan alınıp BM Güvenlik Konseyi'ne verilmesini sağlamaktı. Ajansın Başkanı Muhammed Baradey'in İran'la herhangi bir anlaşmaya varmasını engellemekle görevlendirilmişti. Zira bunu engelleyememesi, dönemin Başkanı Bush'un uluslararası kamuoyuna Tahran yönetiminin dünyaya nükleer alanda tehdit teşkil ettiği şeklinde sunmasını zorlaştırırdı. Bolton, İran'ı 2003 yılı ortalarında örtülü bir nükleer programa sahip olmakla suçladı. Fakat tahmin edilen direniş Baradey'den ya da müttefik olmayan ülkelerden değil tersine İngiltere, Fransa ve Almanya'dan geldi.
Bolton'un stratejisi İran'ın askeri nükleer programını Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'ndan (UAEA) gizlediği şeklindeki iddiaya dayanıyordu. Ve 2004 başlarında dramatik bir propaganda taktiği geliştirdi: Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'na Parşin'de İran'a ait askeri bir bölgedeki tesisleri gösteren bir uydu fotoğrafı gönderdi. İddiasına göre İran, askeri amaçlı nükleer programını Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'ndan saklıyordu ve bunu nükleer silahların simülasyonu testi için kullanacaktı. Bolton, Ajans'tan bu bölgeleri incelemesini istedi ve bu talebini Eylül 2004'te AP Haber Ajansında sızdırdı. Gerçekte uydu görüntüleri, konvansiyonel patlayıcı testlerine ait binalar ve depolardan başka bir şey değildi.
Bolton, belli ki İran ordusunun Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun bu türden suni iddialara dayalı inceleme talebini reddetmesini umuyordu. Böylece İran'ın kendi nükleer programı hakkındaki soruları reddetmedeki inatçılığını propagandasının konusu haline getirecekti. Fakat İran, 2005 yılında söz konusu tesislerle ilgili inceleme taleplerini kabul etti, bununla da yetinmedi başka yerlerin incelenmesine de müsaade etti. İnceleme ekibi, nükleer silahlarla ilgili herhangi bir kanıt bulamadı.
İran'ın nükleer silah programıyla ilgili çok miktarda belge, 2004 Ağustosunda gizli bir kaynak üzerinden ortaya çıktığında daha ileriki süreçte ABD-İsrail stratejisi, turnayı gözünden vurabilirdi. İddialara göre belgeler, katılımcılara ait bir bilgisayarda bulunmuştu. Belgeler, İran'ın görünürde nükleer silah taşıyan Şihab-3 füzelerini yeniden dizayn etmeyle ilgili teknik çizimleri içeriyordu.
Ancak sözde “Laptop belgeleri”ne ilişkin anlatılan hikâyenin tamamı fabrikasyondu. 2013'te eski bir Alman devlet görevlisi, bu satırların yazarına gerçek hikâyeyi anlattı: Belgeler, Alman istihbaratına MOSSAD tarafından kullanıldığı çok iyi bilinen İran'daki yönetim karşıtı Halkın Mücahitleri tarafından verilmişti. İsrailliler, bu belgeleri kendileriyle ilişkilendirilmesini istemedikleri için İran karşıtı örgüte vermişlerdi. Dahası, nükleer silah kanıtı olarak alıntılanan çizimler aslında İran'ın Şihab-3 füzesinin burun bölümünü çoktan değiştirdiğini bilmeyen biri tarafından çizilmişti.
MOSSAD, Bolton, Meir Dagan'la 2003 ve 2004 yıllarında buluştuğunda söz konusu belgeler üzerinde çalışıyordu. Bolton, İsraillilerin sahte belge imal etmeye hazırlandığını bilsin ya da bilmesin, İsrail'in ABD'nin İran'a saldırısıyla ilgili politik temel oluşturma gayretlerine bir katkıydı ve Bolton da bu işin sözcülüğünü yapmaktaydı. Bolton, anılarında Dick Cheney'in yönettiği stratejinin ipuçlarını, İranlıların geri dönülemez noktaya ulaştığını söyleyen İsraillilerden aldığını ifade etmekte. Bu öyle bir noktaydı ki Bolton'a göre “Güç kullanmadan İran'ın ilerleyişini durduramazdık”.
Cheney ve Bolton, stratejilerini, ABD'nin Irak üzerindeki hâkimiyetini hızlı bir şekilde güçlendirebileceği varsayımı üzerine kurmuştu. Bunun yerine ABD işgali çamura saplandı ve Irak'ta işler hiçbir zaman yoluna girmedi. Cheney, Irak'ta meydana gelen yüksek zayiatla sonuçlanacak bir olayı İran'ın üzerine atarak 2007 yazında İran'daki Devrim Muhafızları üssüne saldırmayı önerdi. Ancak Irak'taki İran yanlısı milislerin Amerikan birliklerinden intikam alma riski bu öneriye karşı getirilebilecek anahtar argümandı.
Pentagon ve ortak komutanlık, İran'ın, Hürmüz boğazındaki savaş gemileri de dahil olmak üzere bölgedeki doğrudan Amerikan güçlerinden intikam alma potansiyeline sahip olduğunu biliyordu. Cheney'in daha fazla savaş yönündeki vahşi düşünceleri konusunda sabırlı değillerdi.
Pentagon'un ihtiyatı aynen sürüyor. Ancak Beyaz Saray'daki gerçeklikten kopmuş iki kafa, bu ihtiyatı değiştirebilir ve ABD'yi İran'la tehlikeli bir savaşa itebilir.
Değişen ABD stratejisi
Gerçekte başka görüntüde başka, kapının arkasında başka, önünde başka, masanın üstünde başka, altında daha başka bir biçimde yürütülen Türk/ABD ilişkileri nihayet gerçeğiyle yüz yüze gelmiştir.
Uzun yıllardan beri her iki ülke de birbirlerine dost rolü yapıyorlardı. ABD ve Türkiye'nin dost ya da düşman, müttefik ya da karşıt, ittifak halinde ya da itilaf halinde oldukları hususunda tereddütleri vardı.
Suriye sorunu bütün tereddütleri ortadan kaldırmıştır. İki yüzlü ve riyakâr politik duruş taktiğinin sonuna gelinmiştir.
Suriye olayları eller üzerinde yürüyen Türk/ABD ilişkilerinin ayaklar üzerine oturtulmasını sağlamıştır.
Böyle dost düşman başına!
Türkiye'nin dostu olduğunu söyleyen ABD'nin, Türkiye'deki bütün darbelerde parmağı vardır.
Kıbrıs'ta Türkler katledilir, elini kıpırdatmaz ama Türkiye harekete geçme kararı alınca Türkiye'yi durdurmak için terbiye yoksunu tehditkâr bir üslupla Johnson, mektubunu yazar.
Yüzde yüz haklı olduğu Kıbrıs harekâtı sonrasında Türkiye'ye ambargo koyar.
Türkiye'ye afyon ekemezsin tehdidini yapar.
NATO'da Türkiye'nin müttefiki görünen ülke, Rus savaş uçağının düşürülmesi sürecinde Türkiye'yi Rusya karşısında yapayalnız bırakır.
Dost görünen bir ülke Türkiye'ye parasıyla vermediği silahları Türkiye'nin düşmanlarına bedava verir.
Türkiye'nin sınırlarında Türkiye düşmanı olan terör örgütünü silaha boğar.
Allah böyle bir dostu düşman başına versin!
Orgeneral Raymond Thomas, ABD'nin Özel Kuvvetler Komutanı'dır. Temmuz 2017'de yaptığı açıklamada, SDG oyununu Türkiye'nin tepkisini önlemek için icat ettiklerini resmen itiraf eder.
Bu terörist grubun Suriye'nin kuzeyini bölme, DEAŞ teröristleriyle iş birliği yapma, Araplar ile Sünni ve Şii Türkmenleri zorla yerlerinden etme çabalarına, ABD, her alanda destek verir.
Türkiye Afrin Harekâtı'na başlayınca ABD sözüm ona "DAEŞ'e karşı olan dikkatlerinin dağıldığından" şikâyet eder. TSK'nın Afrin'e girmesi üzerine de "sivillere yönelik harekâttan ve yağmadan" söz eder.
ABD, müttefik PYD'nin ilan ettiği kantonlarda etnik temizlik, imha ve tutuklamalarından yüzbinler değil milyonlar Türkiye'ye kaçarken ne dikkati dağılıyordu ne de sivillere yönelik yapılan yağmadan söz ediyordu!
Öyle ya Türkiye'ye dört milyon mülteci gökten düşmüştü!
ABD resmen Türkiye ve İran'a "sizi bölmek için gereken bütün şartları oluşturuyoruz, siz bunu sessizce sineye çekin" diyor.
İran'ın eski Moskova Büyükelçisi Nasır Nubri verdiği mülakatta, ABD'nin Kürtler üzerinden bölge ülkelerinin bölünmesini amaçladığını belirterek, "ABD, Irak Kürdistanı'nda ülkeyi parçalama peşinde. Irak parçalanıp Kürdistan kurulduktan sonra aynı senaryoyu İran, Türkiye ve Suriye'ye yayma amacındadır." demişti. Bu politika aynen yürürlüktedir.
SDG oluşumu Afrin Harekâtı ve beş bin TIR silah, Türkiye'nin ABD'ye olan bakışını kökten değiştirmiştir. ABD'nin Türkiye'ye, Türkiye'nin ABD'ye bakışını Trump ve Erdoğan'a indirgeyenler yanılıyor.
Ilımlı İslam stratejisinin ekseni kaymıştır!
ABD'nin Türkiye'ye karşı oluşturduğu tavır nedensiz değildir. Büyük bir stratejinin küçük bir parçasıdır.
SSCB sonrası ABD düşman olarak komünizmin yerine İslamizmi koymuştur. ABD, küresel sistemin "ozon deliği" olarak nitelendirdiği İslam coğrafyasını küresel sisteme eklemlemek üzere Ilımlı İslam stratejisini ortaya atmıştır.
Bu Siyonist ABD zihniyetine göre, bölgedeki ve dünyadaki terörün nedeni İslam dinidir. İslam dini yapısal olarak teröre uygun (!) bir dindir. Bu dini teröre uygun bir din olmaktan çıkarıp modernizme, demokrasiye, liberalizme uygun bir din haline getirmek için Ilımlı İslam desteklenecektir.
Bir zamanlar Türkiye kendi aleyhine oluşturulan bu Ilımlı İslam'ın eş başkanıydı. Şimdi bu görev ABD tarafından Suudi Arabistan'a verilmiştir.
Suriye'de yaşananlar Türk/ABD ilişkileri konusunda belirsizlikleri ortadan kaldırmıştır. Artık düşmanı belli olan bir Türkiye vardır. Bu az bir kazanç değildir!
Özcan Yeniçeri
TR.JAMNEWS.COM
Recep Ayının Amelleri
Recep veya Recebu’l Muracceb (Arapça: رجب یا رجب المرجب), hicri-kameri ayların yedincisidir. Hz. Resulü Kibriya Efendimizden (s.a.a) şöyle bir hadisnakledilmiştir: “Recep, Allah’ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan ise ümmetimin ayıdır.”
Aynı şekilde Efendimizden şöyle bir rivayet daha nakledilmiştir: “Her kim Recep ayında bir gün oruç tutarsa, bir ay boyunca oruç tutmuş gibi olur.”
Recep ayının ilk Cuma akşamına “Leyletü’l-Regaib” denir.
Recep ayının en önemli etkinliklerinden birisi Hz. Resulü Kibriya Efendimizin Bi'seti'dir. İmam Muhammed Bakır, İmam Cevad, İmam Ali'nin kutlu doğum günleri ve yine İmam Hadi ve İmam Kazım'ın şehadet günleri de bu ayın en önemli etkinliklerindendir.
Recep veya Recebu’l Muracceb (Arapça: رجب یا رجب المرجب), hicri-kameri ayların yedincisidir. Hz. Resulü Kibriya Efendimizden (s.a.a) şöyle bir hadis nakledilmiştir: “Recep, Allah’ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan ise ümmetimin ayıdır.”
Aynı şekilde Efendimizden şöyle bir rivayet daha nakledilmiştir: “Her kim Recep ayında bir gün oruç tutarsa, bir ay boyunca oruç tutmuş gibi olur.”
Recep ayının ilk Cuma akşamına “Leyletü’l-Regaib” denir.
Recep ayının en önemli etkinliklerinden birisi Hz. Resulü Kibriya Efendimizin Bi'seti'dir. İmam Muhammed Bakır, İmam Cevad, İmam Ali'nin kutlu doğum günleri ve yine İmam Hadi ve İmam Kazım'ın şehadet günleri de bu ayın en önemli etkinliklerindendir.
Müşterek Ameller
İmam Cafer Sadık’tan (aleyhi selam) nakledilen şu duayı okumak:
يا مَنْ اَرْجُوهُ لِكُلِّ خَيْر، وَآمَنَ سَخَطَهُ عِنْدَ كُلِّ شَرٍّ، يا مَنْ يُعْطِي الْكَثيرَ بِالْقَليلِ، يا مَنْ يُعْطي مَنْ سَأَلَهُ يا مَنْ يُعْطي مَنْ لَمْ يَسْأَلْهُ وَمَنْ لَمْ يَعْرِفْهُ تَحَنُّناً مِنْهُ وَرَحْمَةً، اَعْطِني بِمَسْأَلَتي اِيّاكَ جَميعَ خَيْرِ الدُّنْيا وَجَميعَ خَيْرِ الاْخِرَةِ، وَاصْرِفْ عَنّي بِمَسْأَلَتي اِيّاكَ جَميعَ شَرِّ الدُّنْيا وَشَرِّ الاْخِرَةِ، فَاِنَّهُ غَيْرُ مَنْقُوص ما اَعْطَيْتَ، وَزِدْني مِنْ فَضْلِكَ يا كَريمُ.
"Ya men ercûhu li-kulli hayr; ve âmenu sehatehu inde kulli şerr. Ya men yu'ti'l-kesîre bi'l-galîl. Ya men yu'tî men seeleh. Ya men yu'tî men lem yes'elhu ve men lem ye'rifhu bi-mes'eletî iyyake cemîe hayr'id-dunya ve cemîe hayr'il-ahire, vasrif annî bi-mes'eletî iyyake cemîe şerr'id-dunya ve şerr'il-ahire. Feinnehu ğayru mengûsin ma e'teyte ve zidnî min fazlike ya kerîm."
Anlamı: Ey her hayrını ümid ettiğim ve her kötülükte gazabından güvencede olmayı umduğum (rabbim)! Ey aza karşılık çok veren; ey rahmet ve şefkatinden dolayı isteyene de, istemeyene de veren. Sana yalvarıyorum, dünya ve ahiret hayrının hepsinden bana da nasip buyur. Bütün dünya ve ahiret şerrini benden uzaklaştır. Kendi fazl-u kereminden bana verdiğini artır ey Kerim (Allah)!
Ravi şöyle devam ediyor; sonra İmam (a.s) sol eliyle sakalını tuttuğu halde sağ işaret parmağını hareket ettirerek bu duayı okudu ve ardından şu cümleleri ekledi:
يا ذَا الْجَلالِ وَالاْكْرامِ يا ذَا النَّعْمَاءِ وَالْجُودِ يا ذَا الْمَنِّ وَالطَّوْلِ حَرِّمْ شَيْبَتِي عَلَى النَّارِ
"Ya ze'l-celâli ve'l-ikram. Ya ze'n-ne'mai ve'l-cûd. Ya ze'l-menni ve't-tavl. Harrim şeybetî ale'n-nâr."
Anlamı: Ey celal ve kerem sahibi, ey –sonsuz- nimetler ve cömertlik sahibi, ey bağış ve ihsan sahibi, şu beyaz sakalımı -cehennem- ateşine haram (yasak) kıl.
Recep ayı boyunca İmam Zeynel Abidin’den (aleyhi selam) nakledilen şu duayı her gün okumak:
يا مَنْ يَمْلِكُ حَوائِجُ السَّائلِينَ، وَيَعْلَمُ ضَمِيرَ الصَّامِتِينَ، لِكُلِّ مَسْأَلَةِ مِنْكَ سَمْعٌ حاضِرٌ وَجَوابٌ عَتِيدٌ، اللَّـهُمَّ وَ مَوعِيدُكَ، الصَّادِقَة، وَ اَيدِيكَ الفاضِلَة، وَرَحْمَتُكَ الواسِعَة، فأسْأَلُكَ اَنْ تٌصَلِّيَ عَلى مُحَمَّد وَآلِ مُحَمَّد وَاَنْ تَقْضِي حَوائِجِي لِلدُّنْيا وَالاْخِرَة، اِنَّكَ عَلى كُلِّ شَيْيِء قَدِيرٌ.
Anlamı:“Ey saillerin hacetlerini elinde bulunduran ve susanların sırrını bilen (Allah) sen her isteği anında duyar ve her isteği yerine getirebilirsin. Allah’ım! Senin vaatlerin sadık, nimetlerin bol ve rahmetin geniştir. O halde, Muhammed ve Ehlibeyt’ine rahmet etmeni ve benim dünya ve ahiretle ilgili hacetlerimi vermeni diliyorum. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter.”
İmam Cafer Sadık’tan (aleyhi selam) nakledilen şu duayı okumak:
خابَ الوافِدُونَ عَلى غَيْرِكَ، وَخَسِرَ المُتَعَرِّضُونَ إِلاّ لَكَ، وَضاعَ المُلِّمُونَ إِلاّ بِكَ، وَاَجْدَبَ الْمُنْتَجِعُونَ إِلاّ مَنِ انْتَجَعَ فَضْلَكَ، بابُكَ مَفْتُوحٌ لِلرّاغِبينَ، وَخَيْرُكَ مَبْذُولٌ لِلطّالِبينَ وَفَضْلُكَ مُباحٌ لِلسّائِلينَ، وَنَيْلُكَ مُتاحٌ لِلامِلينَ، وَرِزْقُكَ مَبْسُوطٌ لِمَنْ عَصاكَ، وَحِلْمُكَ مُعْتَرِضٌ لِمَنْ ناواكَ، عادَتُكَ الاِْحْسانُ اِلَى الْمُسيئينَ، وَسَبيلُكَ الاِبْقاءُ عَلَى الْمُعْتَدينَ، ُاَللّـهُمَّ فَاهْدِني هُدَى الْمُهْتَدينَ، وَارْزُقْني اجْتِهادَ الُْمجْتَهِدينَ، وَلا تَجْعَلْني مِنَ الْغافِلينَ الْمُبْعَدينَ، واغْفِرْ لي يَوْمَ الدّينِ.
Anlamı: “Senden başkasının kapısına giden mahrum kalır; senden gayrisine yönelen ziyan eder; senin katından başkasına yönelen zayi olur ve senin fazlu kereminden başkasını uman kaybeder. Kapın talep edenlere açıktır; hayır ve ihsanın arayanlara ulaşır. Fazl-u keremin saillere mubah, bağışın ümit edenlere hazır, rızkın sana isyan edenlere (dahi) açıktır. Hilmin seni kastedenlere ulaşır. Kötülük edenlere iyilik etmek, senin sünnetin ve haddini aşanlarla müdara etmek senin yolundur. Allah’ım! O halde beni de hidayet edilmişlerin yoluna hidayet et. Bana da (itaatin yolunda) çaba gösterenlerin çabasını nasip buyur; beni (rahmetinden) uzaklaştırılmış gafillerden eyleme ve ceza (kıyamet) gününde beni bağışla.”
İmam Cafer Sadık’tan (aleyhi selam) nakledilen şu duayı okumak:
اَللّـهُمَّ اِنّي اَساَلُكَ صَبْرَ الشّاكِرينَ لَكَ، وَعَمَلَ الْخائِفينَ مِنْك، وَيَقينَ الْعابِدينَ لَكَ، اَللّـهُمَّ اَنْتَ الْعَلِيُّ الْعَظيمُ، وَاَنَا عَبْدُكَ الْبائِسُ الْفَقيرُ، اَنْتَ الْغَنِيُّ الْحَميدُ، وَاَنَا الْعَبْدُ الذَّليل، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّد وَآلِهِ وَاْمْنُنْ بِغِناكَ عَلى فَقْري، وَبِحِلْمِكَ عَلى جَهْلي، وَبِقُوَّتِكَ عَلى ضَعْفي، يا قَوِيُّ يا عَزيزُ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّد وَآلِهِ الاْوصياءِ الْمَرْضِيِّينَ، وَاكْفِني ما اَهَمَّني مِنْ اَمْرِ الدُّنْيا وَالاخِرَةِ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ.
Anlamı: Allah’ım! Sana şükredenlerin sabrını, senden korkanların amelini ve sana ibadet edenlerin yakinini diliyorum Senden. Allah’ım! Sen yücesin, azamet sahibisin; bense Senin zavallı ve fakir bir kulunum. Sen gani ve güzel sıfatlara sahipsin, bense zelil bir kulum. Allah’ım! Muhammed ve Ehlibeyti’ne rahmet et ve zenginliğinle fakirliğime, hilim ve sabrınla cahilliğime, gücünle zayıflığıma acı; ey güçlü ve izzet sahibi Allah’ım! Muhammed’e ve onun beğenilmiş vasileri olan Ehlibeyti’ne rahmet et; dünya ve ahiretimle ilgili önemli sorunlarımı hallet, ey merhametlilerin en merhametlisi!
Hz. Resulü Kibriya Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim Recep ayında 100 kere ‘اَسْتِغْفِرُ اللهَ الذى لا اِلَـهَ إلاَّ هُوَ وَحْدَهُ لا شَرِيكَ لَهُ وَاَتُوبُ اِلَيْه Esteğfirullahellezi la ilahe illa hu, vehdehu la şeriyke lehu ve etubu ileyh’ derse ve bunu sadaka ile tamamlarsa Allah onun sonunu rahmet ve mağfiretle hatmeder. Kim dört yüz defa söylerse Allah yüz şehidin sevabını kendisine verir.”
Hz. Resulü Kibriya Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim 1000 defa: “la ilahe illallah”; “Allah’tan başka ilah yoktur” zikrini okursa Allah Teâlâ onun için 100 bin iyilik yazar ve onun için cennette yüz şehir bina eder.”
Rivayet edildiğine göre her kim Recep ayında sabah 70 kere ve akşam 70 kere اَسْتَغْفِرُ اللهَ وَاَسْألُهُ الَتَّوْبَة
"Esteğfirullahe ve es'eluhu't-tevbe; "Allah'tan mağfiret ve tevbe diliyorum." Derse ve zikirden sonra ellerini kaldırarak şöyle derse: اللَّهُمَّ اغْفِرْ لِى وَ تُبْ عَلَىَّ; “Allahummeğfir li vetub aleyye ; Allah’ım beni bağışla ve tövbemi kabul et” eğer Recep ayında ölürse Allah ondan razı olur ve Recep ayının bereketi ile ateş ona dokunmaz.”
Bu ay boyunca 1000 kere şu zikri söylemek: ,
اَسْتَغْفِرُ اللهَ ذَا الْجَلالِ وَالاْكْرامِ مِنْ جَميعِ الذُّنُوبِ وَالاثامِ
Bu ayda Perşembe, Cuma ve Cumartesi olmak üzere üç gün oruç tutmak.
Hz. Fahri Kainat Efendimizden (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir: “Kim Recep ayının gecelerinden birinde 10 rekat namaz kılar ve her rekatta Fatiha suresinden sonra 1 defa Kafirun 3 defa İhlas suresini okursa, Allah Teâlâ onun günahlarını bağışlar.”
Birinci Gece
Ayın hilali görüldüğünde şöyle okunur:
"اللَّهُمَّ أَهِلَّهُ عَلَیْنَا بِالْأَمْنِ وَ الْإِیمَانِ وَ السَّلامَةِ وَ الْإِسْلامِ رَبِّى وَ رَبُّكَ اللهُ عَزَّ وَ جَلَّ."
“Allahumme ehillehu Aleyna bi’l-emni ve’l iman ve’selameti ve’l İslam Rabbi ve Rabbukeallahu Azze ve Celle”
Gusül Almak
İmam Hüseyin’in (a.s) ziyareti
Akşam namazından sonra iki rekâtlı toplam 20 rekât namaz kılmak.
Yatsı namazından sonra iki rekatlı namaz kılınır; birinci rekatta Fatiha suresi, İnşirah Suresi ve üç kere İhlas suresi, ikinci rekatta Fatiha suresi, İnşirah suresi, İhlas suresi ve muavazeteyn (Felak ve Nas suresi) okunur. Namazdan sonra 30 kere “La ilahe illallah” ve 30 kere salavat getirilir.
Birinci Gün
Oruç tutmak.
Gusül almak.
İmam Hüseyin’in ziyareti.
Selman namazı kılmak.
Onüçüncü Gece
Her rekatında Fatiha, Yasin, Mülk ve İhlas okunan iki rekatlı namaz kılmak.
Onüçüncü Gün
Beyz günlerinin (onüç, ondört ve onbeşinci günler) ilk günüdür.
Oruç tutmak.
Her kim “Ummu Davut” amelini yerine getirmek istiyorsa bugünü oruç tutmak zorundadır.
Onbeşinci Gece
Onüçüncü gecede kılındığı gibi altı rekatlı namaz kılmak.
Gusül almak.
Geceyi ihya etmek.
İmam Hüseyin’i (a.s) ziyaret etmek.
Her rekatında Fatiha ve İhlas suresinin okunduğu 30 rekatlı (ikişer ikişer kılınan) namaz kılmak.
Her rekatında Fatiha, İhlas, Felak, Nas, Ayete’l Kürsi ve Kadir suresinin dört kere okunduğu 12 rekatlı namazı kılmak ve ardından dört kere şu duayı okumak:
"اَللهُ اَللهُ رَبّى لا اُشْرِكُ بِهِ شَیْئا وَلا اَتَّخِذُ مِنْ دُونِه وَلِیّا"
Onbeşinci Gün
Gusül almak.
İmam Hüseyin’i ziyaret etmek.
Selman namazını kılmak.
4 rekatlı (ikişer ikişer kılınan) namaz kılmak ve ardından şu duayı okumak:
"اَللّهُمَّ یا مُذِلَّ كُلِّ جَبّارٍ ؛ وَ یا مُعِزَّ الْمُؤْمِنینَ اَنْتَ كَهْفى حینَ تُعْیینِى الْمَذاهِبُ؛ وَ اَنْتَ بارِئُ خَلْقى رَحْمَةً بى وَ قَدْ كُنْتَ عَنْ خَلْقى غَنِیّاً وَ لَوْ لا رَحْمَتُكَ لَكُنْتُ مِنَ الْهالِكینَ وَ اَنْتَ مُؤَیِّدى بِالنَّصْرِ عَلى اَعْداَّئى وَ لَوْ لا نَصْرُكَ اِیّاىَ لَكُنْتُ مِنَ الْمَفْضُوحینَ یا مُرْسِلَ الرَّحْمَةِ مِنْ مَعادِنِها وَ مُنْشِئَ الْبَرَكَةِ مِنْ مَواضِعِها یا مَنْ خَصَّ نَفْسَهُ بِالشُّمُوخِ وَالرِّفْعَةِ فَاَوْلِیاَّؤُهُ بِعِزِّهِ یَتَعَزَّزُونَ وَ یا مَنْ وَضَعَتْ لَهُ الْمُلُوكُ نیرَ الْمَذَلَّةِ عَلى اَعْناقِهِمْ فَهُمْ مِنْ سَطَواتِهِ خاَّئِفُونَ اَسئَلُكَ بِكَیْنُونِیَّتِكَ الَّتِى اشْتَقَقْتَها مِنْ كِبْرِیاَّئِكَ وَ اَسئَلُكَ بِكِبْرِیاَّئِكَ الَّتِى اشْتَقَقْتَها مِنْ عِزَّتِكَ وَ اَسئَلُكَ بِعِزَّتِكَ الَّتِى اسْتَوَیْتَ بِها عَلى عَرْشِكَ فَخَلَقْتَ بِها جَمیعَ خَلْقِكَ فَهُمْ لَكَ مُذْعِنُونَ اَنْ تُصَلِّىَ عَلى مُحَمَّدٍ وَ اَهْلِ بَیْتِهِ"
Yirmiyedinci Gece (Bi’set gecesi)
Gusül almak.
Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin (a.s) ziyareti.
Her rekatında Fatiha, Felak, Nas surelerinin bir kere okunduğu ve ayrıca ihlas suresinin dört kere okunduğu ikişer ikişer kılınan 12 rekatlı namazı kılmak ve ardından şu duayı okumak:
"لا اله الا الله والله اکبر الحمد لله وسبحان الله ولا حول ولا قوه الا بالله العلی العظیم"
Yirmi Yedinci Gün
Gusül almak.
Oruç tutmak.
Salavat getirmek.
Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) ziyareti.
Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin (a.s) ziyareti.
12 Rekatlı namaz kılmak. Namazın her rekatında Fatiha ve Yasin suresi okunur, namazın ardından Fatiha suresi 4 kere okunur ve 4 kere şu zikir okunur:
"لا اله الا الله والله اکبر والحمد لله وسبحان الله ولا حول ولا قوه الا بالله العلی العظیم"
Sonra 4 kere şu zikir söylenir: "الله ربی لا اشرک به شیئا"
İmam Hamanei'den Nevruz Mesajı
İmamHamanei, Nevruz Bayramı nedeniyle yayınladığı mesajda, önemli değerlendirmelerde bulundu.
Yeni yıl dolayısıyla ülke içiyle dışında yaşayan tüm İranlılar ile birlikte özellikle şehitler ve gazilerle ailelerini tebrik eden İmam Hamanei, "Bu sene, manevi gelişim ile doğal gelişimin birleşmesini ümit ediyorum. Umarım bu ikisinin birleşmesi, milletimizle ülkemize büyük bir kazanım sağlar" ifadelerinde bulundu.
İnkılap Rehberi sözlerini şöyle sürdürdü: yılın son zamanlarında düşmanların İran'da huzursuzluklar çıkarmaya dayalı programları ve çabalarının etkisiz hale getirildiğini, halkın kaos çıkarmak isteyenlere karşı kendiliğinden meydana çıkarak yürüyüş yapmalarının, İran milletinin basiretini, büyüklüğünü ve her zaman meydanlarda hazır olduğunu gösterdiğine işaretle, ''İran milletinin ve hatta düşmanların kaos çıkarmak isteyenlerin adına tamamlamak istediği kişiler bile huzursuzluk karşısında dikilmişler ve böylece bu hadise de İran milletinin büyüklüğünü geçmişe göre daha da açık hale getirmiştir' dedi.
İslam inkılabı rehberi, İran İslam Cumhuriyetinin geçen yıl elde ettiği diğer kazanımlara temasla, 'bölgesel tehditleri fırsata dönüştürülmesi' gerektiğini belirterek, 'bölgesel tehditlerin hedeflerinden biri, İran İslam nizamına darbe indirmektir ama İran İslam Cumhuriyeti kesinlikle darbe indirmelerine izin vermediği gibi aksine onları fırsata dönüştürdü' dedi.
İslam inkılabı rehberi, mesajının diğer bir yerinde, 'geçen yılın isminin 'direniş ekonomisi, üretim ve iş imkanları açma' sloganının hayata geçirilmesi çerçevesinde, önemli ve umut verici adımların atıldığını belirterek, ''üretim ve iş sahaları açma konusunda güzel işler yapıldı ve geçen yılın sloganı neredeyse yürürlüğe geçti elbette bazı işler de kaldı ki İnşallah onlar da yerine getirilir' dedi.
İslam inkılabı rehberi, geçen yıl yaşanan sel, deprem, petrol gemisinin batması, uçağın düşmesi ve vatandaşların hayatını kaybetmesi' acı olayların da yaşandığına temasla, 'bu hadiselerin yanısıra ülkenin bazı yerlerinde kuraklık ve halkın çeşitli kesimlerinin geçim sıkıntısı da, bütün herkesin elele vererek ortadan kaldırması gerektiği sorunlar olduğunu kaydetti.
Zarif’ten Trump’ın Nevruz mesajına tepki
Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, ABD Başkanı Trump’ın Nevruz bayramı mesajına tepki gösterdi.
Twiter hesabında Trump’ı acemi lider niteleyen Zarif, Trump’ın tüm tarih, siyaset ve diplomasi alanında bilgisini bir twit kadar olan 280 karakterde özetlemek mümkün olduğunu belirtti.
Zarif, Suud rejiminin sonradan görme veliaht prensine de tepki göstererek binlerce yıllık medeniyeti olan İran milleti acemi çaylak bir liderin terbiyesizliğini umursamayacak kadar köklü bir millet olduğunu vurguladı.
Trump Nevruz bahanesi ile yine zırvaladı
Her fırsatta İran karşıtı görüşünü beyan eden ABD Başkanı Trump bu kez Nevruz bayramını bahane ederek zırvaladı.
Amerika Başkanı Trump Nevruz bayramını İran milletine kutlama bahanesi ile yayımladığı mesajında İran milleti ile İran İslam Cumhuriyeti nizamının arasını açmaya ve devletle millet arasında tefrika çıkarmaya çalıştı.
İran bugün yeni yılı ve Nevruz bayramını karşılıyor
Hicri Şemsi takvimine göre 1397 yılına girerken İran milleti aynı zamanda her yıl olduğu gibi Nevruz bayramını da karşılıyor.
NEVRUZ’un Hakikati Nedir?
Bismillahirrahmanirrahim
İslam’ın zengin kültürü bir çok güzel ve önemli günleri, zuhur ettiği günden beri içinde barındırmaktadır.
Evrensel ve bütün kültür ve medeniyetlerden üstün olan mukaddes İslam dininin başka kültür, örf ve adetlere ihtiyacı olmadığı şüphe götürmez bir gerçektir.
Diğer inanç ve kültürlerin bayram ve değer verdikleri önemli günlerine son derece saygı gösterip değer vermesi İslam dininın güzelliğini ve kapsayıcılığını gösterir.
Bütün güzellikleri benimseyen bu mukaddes dinin temelini, sevgi ve muhabbet oluşturur.
İmam Sadık’ın (a.s), “din sevgi ve muhabbetten başka bir şey midir?”, diye buyurması, bu dinin temelinde sevgi ve muhabbet olduğunu göstermektedir.
Dolayısıyla toplumda insanlar arasında sevgi ve muhabbet tohumları ekilmesine sebep olan her olayı ve davranışı benimsemekte ve onaylamaktadır.
Ama İslam, bütün kültürlerin milli ve inançlarından doğan bayramlarını dinin herhangi bir hükmüyle çelişmediği zaman onaylamasının yanısıra diğerlerinin getirdiği bu güzelliklere önem verip yaşatmaktan ziyade kendisi sevgi tohumlarını inanan ve inanmayan toplumlarda ekmeyi irade etmektedir.
Dünyada birçok toplumun sahiplendiği Nevruz Bayramı acaba bunlardan biri midir?
Bu makalede bunu faydalı olur ümidiyle genişce ele almayı istedik..
Nevruz hakkında çelişkili görüşler zikr ediliyor, dini bir bayram olup olmamasında farklı düşünceler beyan ediliyor ve hakkında zahiren tezat oluşturan rivayetler aktarılıyor.
Bazıları Nevruza kutsallık yükleyerek İslami olduğunu söylemeye çalışıyorlar. Bazıları halkın arasına yerleşmış bir bayram olduğundan maslahat icabı yapılmasında bir beis görmüyor, İslami olduğunu söylemese de bu konuda sessiz kalmayı tercih ediyor.
Bazıları ateşperestlerden kalmış bir bayram olduğunu vurgulayıp İslam ile hiçbir alakası olmadığında ısrar ediyorlar. Bazıları ise kültürel ve milli bir bayram olduğunu savunmaktadırlar.
Bütün bu görüşlerin yanısıra Nevruz’un hakikati nedir, sorusuna cevap olabilecek bu kısa araştırmayı sunuyoruz.
Nevruzun çıkış zamanı ve tarihi seyri Nevruz ne demektir?
Nevruz Farsca bir kelime olup, “nev” ( yeni) ve “ ruz” ( gün) kelimelerinden oluşur, yeni gün manasının taşıyan bu kelime, aslında “Ruz-e Nev”dur ama çok kullanıldığından “Nev” kelimesi öne geçmiş ve “Nevruz” halini almıştır.
Nevruz hangi gündür?
Eski İran kültüründe, toplumda çok önemli ve hatırlardan silinmeyecek bir olay gerçekleştiği zaman o güne Nevruz deniliyordu; padişahaların taç giydiği, savaşta zafer kazanıldığı gün Nevruz olarak adlandırıyorlardı. ( Ferheng-i Muin) Nevruz, Şemsi ( Güneş ) takvimin başlangıcı Dünyada meşhur olan iki takvim hesaplama şekli vardır; biri „ Şemsi“ ve diğeri „Kameri“. Şemsi, dünyanın güneş etrafında bir kere dönmesiyle hesap edilir ve onikiye bölünerek aylar ortaya çıkar. Kameri ise, ayın, dünyanın etrafında oniki defa dönmesiyle hesap edilir.
Kameri takvimin başlangıcı ve sonu hesap ediliyor ve bellidir. Ama Şemsi takvimin başlangıcı ve sonu hesap edilememektedir bundan dolayı Şemsi takvimin günleri , saatleri, dakikaları hakkında uzmanlar ve rasathaneler arasında fikir ayrılığı göze çarpmaktadır.
Şemsi takvimin, başlangıcı Nevruz olarak hesab edilirdi.
Şemsi takvim devamli değişken ve olayların gerçekleşmesine göre ayarlandığından, bazen baharda başlar, bazen yaz mevsiminde başlar, bazen de sonbaharda. Bundan dolayı Nevruz, eski İran kültüründe sabit ve her yıl aynı günde değil de değişik zamanlarda kutlanırdı.
Nevruz ilk defa İran padişahlarından Pervizin oğlu Keyhusrev tarafından kutlanmıştır.
Çünkü bu günde padişahlık tacını giymiş ve hükümdar olmuşdur. ( Cahiz ) İran padisahlarından Cemşid, Azerbaycan bölgesine yaptığı gezide, Şahlar şahı tacını giymek icin merasim tertipler, büyük görkemli bir taht yapmalarını emr eder ve doğuya doğru yerleştirmelerini söyler.Hazırlıklar bittikten sonra Cemşid tacını giyip tahta oturur. Bu görkemli kutlama ve şahaneşahlık merasimi o günden sonra Nevruz diye adlandırıldı ve Şemsi yılın başlangıcı olarak karar verildi.
( Dehhuda) Eski İranlılar, Sasanilerden önce baharın birinci gününü yılın başlangıcı olarak bilirlerdi.
Bazen ise yıl, yazın başlamasıyla başlardı. ( Dr.Muin) Şemsi takvimin başlangıcı yılın mevsimlerine göre değişiyordu, mevsimlerin hiçbiriyle mutabık değildi.
Sasaniler zamanında Şemsi takvimi, ne yılın mevsimlerinde sabitti, ne de Kameri ve Şemsi Rumi takvimiyle bağdaşıyordu. ( Allame Meclisi)
İranlılar, her Sasani şahının tahta oturduğu günü Nevruz olarak kutlardı.
Her birinin kendisine özel merasim ve eğlencesi olan bu tahta oturma günü Nevruz, en son olarak Şehriyar’ın oğlu 3.Yazgerd tahta oturduğu 27 Hordad ( Şemsi takvimin 3. ayı –Haziran-) ayında kutlanmıştır.
O günden sonra Nevruz her dört yılda, bir gün geç kutlanmaya başlanmıştır. ( Ebu Reyhan – Asar-ul Bakiyat)
Devamlı değişik başlayan Şemsi takvimi ve değişik günlerde kutlanan Nevruz’u, Selçuklu padişahı Malik Şah, 467- 471.H. Kameri yılında, zamanın müneccimleri ve matematikcilerine rasathanelerde hesaplattırarak, Ferverdin ayını birinci ay ve Nevruz da ilk günü ve baharın başlangıcı olarak sabitleştirmiş oldu. ( Dr.Muin)
Şemsi Takvimi 1925 yılında İran’da resmi takvim olarak kabul edilmiştir.
Nevruz ve Şemsi takvim hakkında görüş belirtenlerin düşüncelerinden şu noktaları anlıyoruz;
1- Nevruzu ilk tesis eden İran şahlarıdır.
2- Nevruz, İranlıların kültüründe önemli ve unutulmayacak güne deniyor.
3- Nevruz, tarihte sabit bir gün değil bilakis değişken ve yılın her mevsiminde kutlanan bir gündü.
4- Nevruz eski İran kültüründe baharın başlangıcı değil şahların taç giydiği güne deniliyordu.
5- Nevruz, hangi mevsim veya hangi gün olursa olsun Şemsi takvimin başlangıcı olarak kabul edilirdi ve Şemsi takvimin başlangıcı devamlı değişirdi.
6- Nevruz, Şemsi takvimin ilk ayı olan Ferverdin’in ilk gününe denir.
7- Nevruz, 467- 471 H.Kameri yılına kadar değişik gün, ay ve mevsimde kutlanırdı ve bu tarihten sonra sabitleştirildi.
8- Nevruz, tarihde İran dışında hiç bir yerde sözkonusu olmamış ve bayram olarak kutlanmamıştır.
İslam Tarihinde Nevruz Asr-ı Sadette, Resulullah (s.a.a) zamanında Nevruz hiç sözkonusu olmamış ve hakkında konuşulmamıştır. Çünkü o zaman henüz İran fethedilmemiş ve onların kutladığı Nevruz bayramı gündeme gelmemişdi.
Nevruz, ilk defa Hz.Ali’nin (a.s) hilafeti döneminde Mecusilerin, Hz.Ali’ye(a.s) hediye getirdikleri zaman gündeme gelmiştir.
Birgün Mecusiler Hz.Ali’ye(a.s) hediye getirirler, İmam Ali(a.s), bu hediyelerin sebebini sorduğunda, Nevruz münasebetiyle olduğunu söylediklerinde, İmam bu hediyelerin, onlardan ( Gayr-i müslim olan Mecusiler) alınan cizyenin yerine hesab edilmesini emreder. ( Mecme-ul Bahreyn)
Diğer bir rivayette, Hz.Ali’ye (a.s) Falude veya Faluzec ( İranlılara has bir tatlı) adında bir tatlı hediye edildiğinde, ne için olduğunu sorar, Nevruz bayramı dolayısıyla olduğunu söylediklerinde „Her günümüz Nevruz olsun diye buyurur“ ( Men la Yehzuruh-ul Fakih cild.3 S/ 300)
Bu rivayetleri ve daha sonra zikr edeceğimiz rivayetleri ileride inceleyeceğiz ins.
Özetle Nevruz ilk defa Hz.Ali’nin (a.s) hilafeti döneminde İslam aleminde gündeme gelmiştir.
Emeviler döneminde Nevruz Emeviler döneminde Muaviye‘nin hilafeti gasb ettiği dönemde Nevruz, müslümanlardan vergi, gayri müslimlerden cizye almak için resmileştirildi ve Nevruz merasimleri düzenlenmeye başlandı.
Haccac bin Yufus bu geleneği yaygınlaştırıp sağlamlaştırmıştır.
Ömer bin Abdulaziz’ın yapmış olduğu ıslahatlardan biri de, Nevruz münasebetiyle halkı alınan vergilerden dolayı zor durumda bırakan Nevruz geleneğini ortadan kaldırmasıdır. ( Yakubi Tarihi Cild 2 S / 306)
Ebu Muslim Horasani‘nin kıyamından sonra ve Abbasilerin başa geçmesiyle, Bermekilerin ve İranlı vezirlerin Abbasi saltanatındaki nüfuzu, Tahiriyan ve Sefevilerin desteği ile Nevruz kutlamaları tekrar yaygınlaştırlmıştır. (Asar-ul Bakıyat / Ebu Reyahni Biruni) Emevi ve Abbasi saltanatlarının, İslam’in değerli bayramları yerine Nevruz’u yaygınlaştırmaları, ne kadar dinden uzak ve kendi saltanatlarını sağlamlaştırmak için çaba gösterdiklerinin bir delilidir.
Nevruz Dini veya Şii bayramı mıdır?
Nevruz konusunda birçok rivayet nakl edilmiştir. İlk olarak, „Ma ruviye fi Yevmin Nevruz“ ( Nevruz hakkında nakl edilenler ) adlı kitabda bu rivayetler nalk edilmiştir. ( Rical-un Necaşi s/428).
Nevruz hakkında nakl edilen rivayetler iki kısımdır; Nevruz’u onayladığı iddia edilen rivayetler ve Nevruz’u redettiği iddia edilen rivayetler. a) Nevruz’u onayladığı iddia edilen rivayetler - Mualla bin Huneys dedi ki,
Nevruz günü İmam Cafer es-Sadık (as)'ın huzuruna vardım. Bana buyurdu ki:
“Bu günü bilir misin? Dedim ki: "Sana feda olayım, bu günü Acemler kutsayıp büyütürler ve birbirleriyle hediyeleşirler.
" İmam Sadık (as) buyurdu ki: “Ey Mualla, Mekkedeki eski ev ( Kabe ) de sadece eski bir emir üzere olmuştur. Sana ( bu günü ) açıklayayım ki, anlayasın." Dedim ki: "Senden bunu bilmek, bana benim ölülerimin dirilmesinden ve düşmanlarımın ölmesinden daha sevimlidir
" Bunun üzerine şöyle buyurdu:
"Ey Mualla, Nevruz, Allah’u Teala’nın kulların ahitini aldığı gündür, ona ibadet edip ona ortak koşmamaları, Ona, peygamberlerine, hüccetlerine ve İmamlar (oniki imam)’a iman etmeleri için ahit aldığı gündür. O gün, güneşin ilk defa doğduğu, rüzgarların hareket ettiği, yerin çiçeklerinin yaratıldığı gündür. Nuh’un gemisinin Cudi dağına konduğu gündür. Resulullah (saa)’ın İmam Ali’yi omzunda taşıdığı ve İmam Ali’nin Kabe’nin üstünden Kureyş putlarını yera atıp parçaladığı gündür,
aynı zamanda İbrahim (as) de putları bu günde parçalamıştı,
bu gün, Resulullah (saa)'ın ashabına İmam Ali'ye Emirül Müminin olarak beyat etmelerini emrettiği gündür,
bu gün, Resulullah (saa)'ın İmam Ali (as)'yi Cin vadisine gönderdiği ve onlardan beyat almalarını emrettiği gündür,
İmam Ali’nin Nehrivan ehline (haricilere) karşı savaşı kazandığı gündür,
bizim Kaim (el-mehdi)'in ve emir sahiplerinin zuhur edeceği ve Kaimimizin (el-Mehdi)' Deccal'a karşı zafer kazanacağı gündür,
onu Küfe'nin süpürüntüsünde çarmıha gerecek, O gün, bizim ve şiamızın günlerindendir.
Bu günü, Acem’ler korudu, ama siz kaybettiniz.
Peygamberlerden birisi Allahu Teala'dan yurtlarından çıkan kavmin nasıl diriltileceğini sordu (Bakara 243) . Allahu Teala da ona onların üstüne su dökmelerini bu günde vahyetmişti, bu gün Farsların (İran) yıllarının ilk günüdür. Onların sayıları otuzbin iken (diriltilip) yaşadılar. Nevruz günü su dökmek adet oldu....
” “Bihar’ül Envar” C.56, S.91-93, Bab: 22 -İmam Cafer-iSadık (as) buyuruyor ki:
“Nevruz, Nuh’un gemisinin Cudi dağına konduğu gündür.” ( “Bihar’ül Envar” c.11, s.342) -
İmam Cafer-i Sadık (as) buyuruyor ki: “Nevruz, İbrahim (a.s) kavminin putlarını kırdığı gündür.” (“Bihar’ül Envar” c.12, s.43) -
İmam Cafer –i Sadık (as) buyuruyor ki: “Nevruz, Hz. Ali’nin haricilere karşı savaşırken savaşı kazandığı gündür.” (“Bihar’ül Envar” c.33, s.404)
-İmam Cafer-i Sadık (as) buyuruyor ki: “Nevruz, Resulullah (saa)’ın İmam Ali’yi omzunda taşıdığı ve İmam Ali’nin Kabe’deki Kureyş putlarını yera atıp kırdığı gündür.” (“Bihar’ül Envar” c.38, s.86)
İmam Cafer-i Sadık (as) buyuruyor ki: “Nevruz, el-Kaim Mehdi’nin zuhur edeceği gündür.” (“Bihar’ül Envar” c.52, s.276) -İmam Cafer-i Sadık (as) buyurdu ki: “Ey Mualla, Nevruz, Allah’u Teala’nın kullarına ona ibade edip ona ortak koşmamaları, O’na, peygamberlerine, hüccetlerine ve İmamlar’a (oniki imam) iman etmeleri için ahit aldığı gündür. O gün, güneşin ilk defa doğduğu gündür. O gün, bizim ve şialarımızın günüdür. Bu günü, Acem’ler korudu, ama siz kaybettiniz....” ( “Mizan’ül Hikme” c.3, s.2197) Nevruz hakkında nakl edilen diğer birçok rivayet daha mevcuttur ama hepsi aynı doğrultuda olduğundan bu kadarıyla yetiniyoruz. Sened Yönünden incelenmesi: Rivayetler konusunda inceleme yapılırken ulama ilk olarak rivayetın senedi, kaynağının sağlam olup olmadığı, ravinin güvenilir olup olmadığı gibi konuları incelerler. Ve daha sonra rivateyin metnini incelerler; masumun sözlerini tefsir ve beyan etmeye çalışırlar. Yukarıda nakledilen rivayetlerin senet yönünden insana itminan, güven verecek bir kaynağa sahip olmadığı ulema tarafından beyan edilmiştir. Rivayetleri nakl eden ravinin de yüzde yüz sözüne güvenilir raviler olmadığı açıklanmıştır. Elbette rivayetlerin senetlerinin sağlam olmaması ve ravilerin yüzde yüz güvenilir olmamaları, nakledilen rivayetlerin yalan ve uydurma olduğunu söyleme hakkını kimseye vermez ve ulemada böyle bir yol izlememişlerdir. Sadece bu rivayetlere güvenerek hüküm verilemeyeceğini gösterir. Yani bu rivayetlerle Nevruz’un dini ve İslami bir bayram olduğu hükmü verilemez. Metin Yönünden İncelenmesi: Rivayetlerin metin yönünden incelenmesi, senedin sağlamlığından sonra yapılan bir incelemedir. Rivayetin senedi sağlam ise, metni de dakik ve büyük bir titizlikle yapılır. Mualla bin Huneys’ın rivayetini sağlam olarak kabul etsek bile metnine dikkat edilmediği görülmektedir. Metnin zahirine bakarak hüküm verenler rivayetin söylenildiği zamana, hakkında söylenen konunun o zamanda ne mana taşıdığına ve İmam’ın sözlerinin arap edebiyatında nasıl tefsir edilmesine dikkat etmemiş olacaklar ki, rivayetlerin günümüzdeki Nevruzu onayladığı sonucuna varmışlardır.
1- Nevruzun, günümüzde kullanılan manasıyla İmam Sadık’ın (a.s) zamanında kullanılan manası aynı değildir. İmam Sadık (a.s) zamanında Nevruz, baharın başlangıcı olarak değil, önemli bir olayın gerçekleştiği “yeni gün” olarak kutlanıyordu. Dolayısıyla İmam Sadık’ın (a.s) rivayette buyurduğu Nevruz ile günümüzde kutlanan Nevruz arasında fark vardır.
2- İmam Sadık (a.s), bazılarının anladığı şekilde nevruzda vuku bulan olayları sayıp beyan etmiyorlar. Bilakis nevruzun ne zaman olduğunu buyuruyor, yani kutlanması gereken, hediye verilmesi gereken, tebrik edilmesi gereken nevruzun –yenigün- ne zaman olduğunu buyuruyorlar. -"Ey Mualla, Nevruz, Allah’u Teala’nın kulların ahitini aldığı gündür”, İmam (a.s), “Kullardan ahid Nevruz gününde alınmışdır” buyurmuyor, “Nevruz, Allah’ın kullardan ahitini alındığı gündür”, buyuruyor. Yani kutlanması gereken yeni gün “Allah’u Teala’nın kulların ahitini aldığı gündür “. Her iki cümlenın Arap edebiyatında farkı olduğu gibi Türkçe edebiyatında da farkı edebiyatçılar tarafından beyan edilmişdir. Rivayetin devamında anlatılan bütün olaylar da aynı şekilde beyan edilmektedir; olaylar Nevruz’da meydana gelmemiştir, olayın geçekleşdiği günlerin Nevruz, yani yenigün olduğu ve kutlanması gereken gün olduğunu buyuruyor.
3- Rivayetlerin metnine dikkat edilirse İmam’ın (a.s) Nevruz’dan maksadı, ravinin anladığı veya rivayeti okuyanların anladığı manada değildir. İmam (a.s) Nevruz’a yeni bir mana yüklüyor. Eski Fars kültüründe meşhur olan mana kasd edilmemektedir, eski fars kültüründe irade edilen ve asırlar sonra değiştirilen mana ise kesinlikle kastedilmemektedir.
4- Rivayetlerde, eğer kutlanması gereken bir gün varsa, bayram yapılması gereken bir gün ve yaşatılması gereken bir gün varsa, o gün rivayette belirtilen günler olması gerektiğini beyan buyurmaktadır.
5- Müslümanların Nevruz’u ve bayram olarak kutlaması gereken gün; .... Nuh’un gemisinin Cudi dağına konduğu gündür.”,.... İbrahim (a.s) kavminin putlarını kırdığı gündür.” .... Hz. Ali’nin haricilere karşı savaşırken savaşı kazandığı gündür.”.... Resulullah (saa)’ın İmam Ali’yi omzunda taşıdığı ve İmam Ali’nin Kabe’deki Kureyş putlarını yera atıp kırdığı gündür.”
6- Özellikle rivayetin sonunda; ... bizim Kaim’in (el-Mehdi) ve emir sahiplerinin zuhur edeceği ve Kaimimizin (el-Mehdi)' Deccal'a karşı zafer kazanacağı gündür,” cümlesi İmam’ın (a.s) müslümanların bayram gününün Zuhur günü olduğunu ve o günün “Nevruz”, “yenigün” , kutlanması gereken, yaşatılması gereken gün olduğunu belirttiği anlaşılıyor.
Rivayeti asrımızın alimlerinin bu şekilde yorumladıkları ve tefsir ettikleri görülmektedir.
Rehber Ayetullah Hamenei Nevruz konuşmasında şöyle buyuruyor;... bazıları İmam’ın (a.s) bu rivayette, Hz. Adem'in yeryüzüne inmesini, Hz. Emir'ul-Muminin Ali'nin velayetinin bugünde vaki olduğunu vs. şeyleri naklederek tarih beyan ettiğini sanıyorlar. Ben bu rivayet hakkında böyle düşünmüyorum. Ben şöyle düşünüyorum: İmam Cafer Sadık (a.s) bu rivayette Nevruzun ne demek olduğunu ve ondan kastın ne olduğunu beyan ediyor. Hz. Adem ve Hz. Havva'nın yeryüzüne ayak bastıkları gün, beni adem için yeni gündür. Hz. Nuh’un (a.s), tufandan sonra gemisinin karaya oturduğu ve kurtuldukları gün yeni gündür ve o gün insanların yaşamında yeni bir sayfa açılmıştır. Kur'an'ın Hz. Peygamber’e (s.a.a) nazil olduğu gün beşeriyet için yeni bir gündür. Olayın gerçeği budur. Emir'ul-Muminin Hz. Ali'nin velayet makamına atandığı gün yeni bir gündür. Bunların hepsi Nevruz’dur. Bunlar ister Şemsi tarihine göre "hamel" (ferverdinin ilk günü) ayıyla mutabık olsun ister olmasın. İmam Cafer Sadık (a.s) bu olayların Ferverdin ayının ilk gününde vaki olduğunu buyurmak istemiyor. İmam (a.s), bu özelikler hangi günde olursa olsun o gün Nevruz ve yeni gündür buyurmak istiyor. Bu olaylar ister Ferverdin'in ayının ilk gününde olsun ister yılın diğer günlerinde olsun fark etmez. Bunların hepsi Nevruz’dur; ister Şemsi tarihi açısından Ferverdin ayının ilk günüyle mutabık olsun ister mutabık olmasın. Ben şimdi size arzediyorum; İnkılabın zafere ulaştığı gün Nevruz’dur, o gün yeni bir gündü. İmam Humeyni (Paris'ten) İran'a geldiğinde bizim için yeni bir gündü. Bizim Mumin ve fedakar gençlerimizin savaş cephelerinde –Nato, Varşova, ABD, Sovyetler Birliği ve diğer güçler tarafından desteklenen Irak ordusuna karşı- büyük fetih ve zaferler elde ettikleri gün Nevruz ve yeni gündür…" Nevruzu onayladığı iddia edilen rivayetlere bakıldığında sened yönünden sağlam ve güvenilir olsa dahi metninden aslında Nevruz’u redettiği ve dini bir bayram olmadığı anlaşılmaktadır. Nevruzun manasının ne olduğunun, İmam Sadık’dan (a.s) nakl edilen rivayetin ne manaya geldiğinin, Rehberin sözleri doğrultusunda açıklığa kavuştuğunu düşünüyoruz. b) Nevruz’un onaylanmadığını beyan eden rivayetler - Nakledildiği üzere Mansur, Musa b. Ca’fer’den (a.s) nevruz günü halkın kendisini kutlaması ve kendisi için getirdikleri hediyeleri kabul etmesi için evinde oturmasını isteyince, İmam Musa b. Ca’fer (a.s) şöyle buyurdu: “Ben ceddim Peygamber’in (s.a.a) hadislerini araştırdım, ama bugün hakkında bir hadis bulamadım. Nevruz İranlıların adetidir, İslam onu neshetmiştir. Dolayısıyla İslam’ın ortadan kaldırdığı bir şeyi diriltmekten Allah’a sığınırım.” Mansur şöyle dedi: “Biz bu işi sadece askerlerimiz için yapıyoruz. Bu yüzden Allah için oturmanı istiyorum.” İmam (a.s) da kabul etti ve oturdu… - İmam Ali (a.s), Nevruz bayramında kendisine bir hediye getirdiklerinde şöyle buyurmuştur: “Bu nedir?” Şöyle arzettiler: “Ey Müminlerin Emiri! Bu gün nevruz günüdür.” İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Her günü bizler için Nevruz kılınız.” - Birgün Mecusiler Hz.Ali’ye (a.s) hediye getiriyorlar, İmam Ali(a.s), bu hediyelerin sebebini sorduğunda, Nevruz münasebetiyle olduğunu söylediklerinde, İmam bu hediyelerin, onlardan ( Gayr-i müslüm olan Mecusiler) alınan cizyenin yerine hesab edilmesini emr ediyor. Bu ve benzeri rivayetler açık ve üstü kapalı Nevruz‘u redettiği iddia edilmektedir. Sened yönünden önceki rivayetler gibi sağlam ve doğruluğunda şüphe olmasa da, güvenirliği yüzde yüz değildir. Metinlerin incelenmesi konusunda ise rivayetlerin bazılarının manasının yoruma ihtiyacı vardır. Hz. Ali’den nakl edilen rivayette, Nevruz münasebetiyle getirilen hediyelerin cizye olarak kabul etmesi iki önemli noktayı beyan ediyor; biri, onların hediyelerinin rededilmemesi, diğeri ise bu hediyeleri kabul etme sebebinin Nevruz‘u resmiyette tanımadığını, müslümanların bu hediyeleri alarak Nevruz‘u resmileştirmemeleri gerektiği. Kendisine getirilen hediyeleri cizye olarak alması bunu gösteriyor. İmam’ın(a.s), “Her günü bizler için Nevruz kılınız”, sözü, nevruzun onların istediği gibi belli bir günde kutlanmaması gerktiğini beyan ediyor. İmam Musa bin Cafer’den (a.s) nakl edilen rivayetin ise, “Ben ceddim Peygamber’in (s.a.a) hadislerini araştırdım, ama bugün hakkında bir hadis bulamadım. Nevruz İranlıların adetidir, İslam onu neshetmiştir. Dolayısıyla İslam’ın ortadan kaldırdığı bir şeyi diriltmekten Allah’a sığınırım” yorum ve tefsire gerek olmadığını düşünüyoruz.
Rivayette açık ve sarih bir şekilde Nevruz’un ne olduğu, nasıl değerlendirilmesi gerektiği beyan edilmiştir.
Rivayetin metninden şu noktalar anlaşılmaktadır
1- Nevruzun İslam kaynaklarında olmadığı
2- İranlıların adeti olduğu
3- İslamın bunu nesh ettiği
4- Bunu diriltmenin yanlış olduğu Her iki grup rivayetlere bakıldığında aralarında çelişki ve tezad olmadığı gürülmektedir.
Rivayetler arasında çelişki ve tezad görülürse ( her iki grup rivayetlerin senedleri güvenilir olur ve metinleri arasında cem’ etme imkanı olmazsa) birinin takiyyeye haml edilmesi kaçınılmaz olacaktır. Ama bu konudaki rivayetlerin bir grubunun takiyyeye haml edilmesine gerek olduğunu sanmıyoruz. ( Allah daha iyisini bilir)
İYİ BAYRAMLAR, MUTLU YILLAR.