کارگر

کارگر

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Irak'ın Felluce şehrinin terör örgütü IŞİD'den kurtarılmasını Irak halkı ve devletine tebrik etti.

Cabiri Ensari yayınladığı basın bildirisinde, Irak ordusu, Halk Güçleriyle Aşiret güçlerinin tekfirci teröristler aleyhindeki zaferini çok önemli nitelerken, Irak devletinin Irak'in milli birliği, grupların ve siyasi ve sivil toplum kuruluşlarının dayanışmasıyla, terörizm ve aşırıcılıkla mücadelede her açıdan daha fazla zaferler elde edeceği temennisini dile getirdi.

Irak başbakanı dün resmen stratejik Felluce kentini kurtardığını bildirirken Irak halkına hitaben de, Irak ordusunun verdiği sözünü yerine getirerek Felluce'yi kurtardığını ve yakın bir zamanda da teröristlerin işgalindeki Musul'da benzeri zaferi göreceklerini söyledi.

Irak başbakanı, televizyona verdiği demeçte, Irak halkına hitaben de, Felluce'nin vatan topraklarına döndüğünü ve bu ilin yalnızca bazı yerlerinin kaldığını ve onun da bir kaç saat içinde teröristlerin sultasından kurtarılacağını vurguladı.

 Devrim Muhafızları gerçekleştirdikleri son iki operasyonla iki farklı noktadan ülke içine sızmaya çalışan üç terör grubunu tespit edip etkisiz hale getirdi.

 Devrim Muhafızları Seyyidi’ş Şüheda Karargâhı tarafından , “İnkılap karşıtı terör örgütüne bağlı iki grup, terör eylemleri gerçekleştirmek üzere Oşneviye sınır bölgesinden ülke içerisine sızmak isterken, Seyyidi’ş Şüheda karargâhının istihbarat ve operasyon güçlerinin ağına takılmışlardır” açıklaması yapıldı.

 Bununla birlikte teröristler bir hafta içerisinde ikinci kez İran içerisine sızma girişiminde bulunuyorlar. Ancak bu sınırlarda Devrim Muhafızları güçlerinin yerinde müdahalesiyle karşı karşıya geliyorlar. Pazartesi günü Batı Azerbaycan’ın Serdeşt bölgesinde bir terör grubu tespit edilmiş ve yaşanan çatışmayla grup etkisiz hale getirilmiş ve 5 terörist de öldürülmüştür.

 Ancak bu kez teröristler Serdeşt bölgesinden daha uzak bir bölgede ülkenin kuzeybatı sınırın sıfır noktasının yüz kilometre yukarısındaki Oşneviye sınır bölgesinden ülkeye sızmak istiyorlardı. Buna karşın teröristler Devrim Muhafızları Seyyidi’ş Şüheda karargâhı tarafından tespit edildiler.

 İran Devrim Muhafızları Kara Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Muhammed Pakpur’un geçen akşam yaptığı açıklamalar göre, Eşneviye’de Devrim Muhafızları Güvenlik Güçleri’yle teröristler arasında dün yaşanan çatışmadan birkaç saat sonra teröristler etkisiz hale getirilmiştir.

 Terörist grubunun dağıtılmasının ardından da dün geceden beri teröristlerin bölgedeki kalıntılarının temizlenmesi amacıyla takip operasyonları sürmektedir. Şu ana kadar 9 terörist öldürülmüştür. Teröristlerin bedenleri de güvenlik güçlerinin elindedir. Aynı şekilde operasyonda bu terörist grubuna ait çok miktarda mühimmat da ortaya çıkarılıp ele geçirilmiştir.

 Devrim Muhafızları, “Amerika ve Arabistan’ın Yasadışı Demokrat Partisi gibi teröristlere maddi yönden ve reklam açısından kapsamlı bir şekilde destek verdiğini ve bu örgütleri halk arasında istikrarsızlık ortamı oluşturmaları ve terör eylemleri yapmaları için İran’a girmeye zorladıklarını gösteren bilgiler olduğu” açıkladı.

 Devrim Muhafızları Kara Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Muhammed Pakpur, konuya ilişkin olarak şunları söyledi:

 “Düşmanlar bilsinler ki, İran halkının Devrim Muhafızları’ndaki evlatları tam bir uyanıklık ve hazırlıkla sınır eyaletlerinin güvenliğini sağlayacak ve dünya müstekbirleri ile uluslararası Siyonizm’in paralı teröristlerine kendilerini gösterme izni vermeyecektir.

 Devrim Muhafızları’nın bir hafta içerisinde gerçekleştirdikleri 2 operasyonda dikkate değer nükte şudur ki; birbirinden uzak iki farklı bölgeden terör eylemeleri gerçekleştirmek üzere ülkeye sızmaya çalışan 3 terör grubu sınır noktasında tespit edilmiş ve dakik araştırmadan sonra etkisiz hale getirilmişlerdir. Bu da Devrim Muhafızları’nın sınır bölgelerindeki istihbaratının ne denli kapsamlı ve dakik olduğunu ve sınırları kontrol altından tutmak için uygun elektronik ve optik teçhizatlardan faydalandıklarını gösteriyor.

 Devrim Muhafızlarının gerçekleştirdiği operasyona, Müslüman Kürt Peşmergeler ve halk desteğiyle gönüllü askerler de katıldılar. Dün yaşanan çatışmalarda bölge savaşçılarından iki kişi de şehit oldu. Ancak bütün bunlara rağmen teröristler eylemelerini gerçekleştirmek için ülkeye sızmayı başaramamış ve teçhizatlarıyla silahları Devrim Muhafızları’nın eline geçmiştir.”


Batılı ülkelerin Demokratik güçlerin IŞİD ile mücadelesine yardım etmek bahanesiyle Suriye’nin kuzeyine askeri uzmanlar ve askerler göndermesinin ve bu bağlamda siyasi rant elde etmek istemesinin ardından Rusya, İran ve Suriye de Halep’te büyük bir savaş için hazırlanıyorlar.

 
Batılı ülkelerin gizli servislerinin Suriye topraklarında yürüttükleri geniş faaliyetlerin gölgesi altında, son zamanlarda İngiltere, Fransa ve Almanya’nın askeri birliklerinin Amerikan askeri birliklerine katılmasıyla Demokratik güçlerin IŞİD aleyhine sürdürdükleri operasyonlar şiddet bulmuş durumda.

Gelen bazı haberlere göre Türk subaylar da Lazikiye’nin kuzey kırsalına yerleşmiş durumda ve Alman askeri birlikleri ise Amerikalı ve Fransız askeri birlikleri kalıbında Demokratik güçlerin Suriye’nin kuzeyinde bulunan Halep’te yaptığı operasyonlara destek veriyorlar.

Buna mukabil olarak geçen hafta Tahran İran, Rusya ve Suriye savunma bakanlarının üçlü oturumuna şahit olmuştu. Uzmanlar, bu oturumun Suriye’deki saha durumunu değerlendirmek ve Suriye krizinin şiddetlenmesi ihtimaline karşılık alternatif planların uygulamaya geçirilmesini görüşmek üzere yapıldığını söylüyorlar.

Bu oturumdan dışarı sızan haberlere göre, İran, Rusya ve Suriye savunma bakanları Rakka’ya saldırı konusunu değerlendirdiler.

Hiç şüphesiz Batılılar, direniş cephesinin son zamanlardaki ilerleyişine karşılık olarak, sahada, özellikle Halep kırsalı, Rakka ve Deyrozzor’da başarı elde edip siyasi görüşmelerde dışarıda bulunan muhaliflerin elini güçlendirmek peşindeler.

Nitekim bugün Suriye’nin kuzey cephesi, direniş cephesi ile Amerikan cephesinin IŞİD ile mücadelede rekabetine şahit olmaktadır. Suriye ordusu stratejik et-Tabaka şehrine doğru ilerlemektedir ve Rakka ile Deyrozzor şehrini kurtarmaya çalışmaktadır.

Diğer taraftan Suriye ve müttefiklerinin Halep’teki savaşı devam etmektedir. Haber kaynaklarının verdiği bilgiye göre Rusya, İran’ın Halep operasyonlarının savaşın kaderini belirleyeceği konusundaki görüşüne izan etmiş durumda. Halep savaşı çok büyük kazanımları beraberinde getirecek ve Suriye’de manzara tamamen değişecektir. İran, Rusya ve Suriye savunma bakanlarının oturumunun ana konusunun Halep savaşı olduğu sanılmaktadır.

Bu yüzden Halep ve etrafı konusunda ileriki günlerde gerçekleşecek değişimler hakkındaki sorular Suriye ordusunun stratejik öneme sahip et-Tabaka havaalanına doğru ilerlemesiyle birlikte ciddiyet kazanmıştır; zira bu havaalanından kara hareketinden önce Deyrozzor’un kurtarılması ve Rakka saldırılarının şiddetlendirilmesinde kullanılabilir.

Amerikalılar çok iyi biliyorlar ki başına buyruk davranıp Demokratik güçleri ve diğer terörist grupları bundan daha fazla destekleyip İşid ile savaşa çekemezler; çünkü onlar bu grupların kısa dönemde yıpranmasını istemiyorlar.

Bu yüzden Amerika, İngiltere, Fransa ve Almanya asker ve subaylarını bugünkü şartlarda önem taşıyan Suriye’nin kuzey bölgelerine gönderdiler. Bunun manası şudur ki Amerikalılar, son günlerde IŞİD aleyhine sürdürülen operasyonları Suriye’nin kuzeyinde geniş bir alana yayarak silahlı terör gruplarının lehine bitirmek için karar almışlardır; böylece sonraki merhalelerde bu bölgeleri Amerika, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın koruması altında bulunan güvenli bölgeler haline getirmeyi planlamaktadırlar.

Çarşamba, 15 Haziran 2016 21:31

İran'dan PJAK terör örgütüne ağır darbe

Devrim Muhafızları, İran'ın kuzeybatı bölgesinde PJAK terör örgütüne ait beş kişilik bir ekibin etkisiz hale getirtildiğini bildirdi.

İran devlet televizyonunun bildirdiğine göre, Devrim Muhafızları Ordusu Kara Kuvvetleri’ne bağlı Seyyid'uş Şüheda Hamza Karargahı’nın konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, ülkenin kuzeybatısında bulunan Serdeşt bölgesinde PJAK terör örgütüne ait beş kişilik bir terör ekibinin belirlenerek titiz bir operasyonla her beş üyesinin de etkisiz hale getirtildiği belirtildi.

Teröristlerden çok miktarda silah ve mühimmat ve belgenin de ele geçirildiği belirtilen açıklamada, söz konusu teröristlerin daha önce Serdeşt bölgesinde halk güçlerinden 3 kişin{jcomments off}in şehit düşmesine neden oldukları hatırlatıldı.

İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamenei, dün öğleden sonra üç erk başkanlarını, yetkilileri, devlerin icrai sorumlularını, muhtelif kurumların üst düzey müdürlerini ve siyasi, sosyal ve kültürel aktivistleri kabul etti.
 
 İmam Hamenei bu görüşmede yaptığı konuşmada temel yeteneklerin artırılmasının, ülke ve halkın iktidar ve korunmasını sağlayacağını belirterek; “Ekonomik durgunluk ve işsizlik gibi iki temel sorunun çözümü için gerekli planlama ve önceliğin belirlenmesi direniş ekonomisinin tahakkuku için hareketin hızlandırılmasını daha da artıracaktır.” dedi.

İmam Hamenei; Belirsizliklerle dolu Nükleer Anlaşma metninin, karşı tarafın istismarına neden olduğunu vurgulayarak: “İslam Cumhuriyeti, Nükleer Anlaşmayı ihlal etmeyecektir çünkü; ahde vefa Kur’an’ın emridir ama Amerika Devleti Başkan adaylarının Nükleer Anlaşmayı yırtma tehditleri gerçekleşirse, İslam Cumhuriyeti de Nükleer Anlaşmayı ateşe verecektir ki buda anlaşmayı ihlal edenlere karşı yine Kur’an’ın emridir.” açıklamasında bulundu.

İmam Hamenei konuşmasının devamında, Amerika’nın verdiği sözlerde durmamasına örnekler vererek şunları hatırlattı: “Karşı tarafın vazifesi, yaptırımları kaldırmaktı ama bu vazifesini yerine getirmedi yani yaptırımların bir kısmını kaldırmış gibi yaptı ama yaptırımlar kalkmadı. Amerikalılar ilk yaptırımları tamamiyle korudular ve bu konu kaldırılması planlanan ikincil yaptırımları da etkiledi. Uzmanlar bu gerçeğe dikkat etsinler ve yaptırımlar kaldırıldı sözünü tekrarlayıp durmasınlar.” dedi.

İmam Hamenei, yabancı bankalarla muamele sorunun hallolmadığına da değinerek şunları söyledi: “Amerikalı yetkililer dillerinde ve direktiflerinde, İranlı bankalarla muamelede bir sorun yok diyorlar ama pratikte bankaların, İran’la muameleye cüret edememesi için çalışıyorlar.” söyledi.

İmam Hamenei, Amerikalı bir yetkilinin; “Biz İran’ın rahat olmasına izin vermiyoruz” şeklindeki son açıklamalarını, Amerika’nın çelişkili hareketlerin bir örneği olduğunu belirterek şu ifadelerde bulundu: “Amerika tarafı, yabancı bankaların İran ile muamelede bulunmasını engelleme günahında ve hatasında bulundu. Hiç kimse Amerika’nın bu eylemine gerekçeler göstermemelidir.” dedi.

İnkılap Rehberinin Amerika’nın sözünde durmadığını belirttiği ve Amerika’nın istismarlarının ayrıntılarına değindiği diğer önemli bir konu da tanker sigortasıydı ve İnkılap Rehberi, konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Tabi onlar, sınırlı bir çatı altında bu sigortayı kabul ettiler ama sigortanın büyük yapısı bu konuya dâhil olmuyor çünkü Amerikalılar o yapıların üyesi ve bahaneler üretiyorlar.” dedi.

İmam Hamenei, İran İslam Cumhuriyeti’nin sözlerini tam olarak yerine getirdiğini belirterek; “Biz mevduat ve yükümlülüklerimizi art arda yerine getirdik. Yüzde 20 zenginleştirmeyi, Fordow ve Arak’ı kapattık ama karşı taraf hala aynı şekilde durmaktadır” dedi.

 İnkılap Rehberi İmam Hamenei, İran Atom Enerji Kurumu Başkanı’na hitap ederek, karşı tarafın “santrifuj üretiminde kullanılan karbon fiber” hakkında ve “300 kilogram nükleer malzeme ölçümü” hakkında beklentilerini asla kabul etmemelerini ve onlara teslim olmamalarını söyledi.

İmam Hamenei, İran’ın dış ülkelerde bloke edilen paralarına da değinerek şunları söyledi: “Bu gün ülkenin petrol gelirlerine ulaşmak zor ve masraflı bir iştir ve başka ülkelerin bankalarındaki paralarımız, henüz İran İslam Cumhuriyeti’ne gelmedi çünkü bu paralar dolar ve onların intikali Amerika’nın sözünde durmaması ve düşmanlığı sebebiyle kilitlendi. Neyse ki eski duruma dönebilme kabiliyeti korundu ve biz gerekli gördüğümüz durumlarda yeni nesil santrifujleri bir buçuk yıldan daha kısa bir sürede, 100 bine kadar elde edebiliriz. Bu yüzden karşı taraf elimizin bağlı olduğu hayaline kapılmasın.” açıklamasında bulundu.

İmam Hamenei, Amerika’nın her hangi bir sabotajına ciddi bir şekilde tepki verilmesini vurgulayarak yetkililere hitaben şunları söyledi: “Hak alınmalıdır ve bu hak Amerika gibi bir kurttaysa, ağzından çekerek alınmalıdır.”

İnkılap Rehberi, İran’ın yüzde 20 zenginleştirme elde etmesini ve gelişmiş santrifujler üretmesini, Amerika’nın bazı taahhütleri kabul etmesinin ana faktörü olarak değerlendirerek şunları vurguladı: “Eğer İran’ın bilimsel ve teknolojik gücü olmasaydı, Amerikalılar kesinlikle mevcut durumu kabul etmezlerdi, bu yüzden bu güç daha da artmalıdır.”İmam Hamenei konuşmasının sonunda, Nükleer Anlaşma Denetleme Kuruluna hitaben; “Karşı tarafın kötü davrandığını ya da aldattığını düşündüğünüz yerlerde, daha fazla dikkatli olmalı ve halkın menfaatlerini savunmalısınız” dedi.

Amerika’nın Los Angeles kentinde düzenlenen Dünya Güreş Kupası’nın final maçını kazanan İran milli takımı 7. kez dünya şampiyonu oldu.

İran milli takımı finalden önce ABD milli takımını yenerek final maçının vizesini aldı ve Türkiye milli takımını yenen Rusya ile karşı karşıya geldi.

İran milli takımı finalde Rusya’yı 5 – 3 yenerek 7. kez dünya şampiyonu oldu.

Bu zafer, İran’ın peş peşe beşinci yıl dünya şampiyonu olmasıyla beraberdi.

Ruhani, İran Güreş Milli Takımı’nın şampiyonluğunu tebrik etti


Cumhurbaşkanı Ruhani, İran Serbest Güreş Milli Takımı’nın Amerika’da düzenlenen 2016 Dünya Serbest Güreş Şampiyonası’daki şampiyonluğunu tebrik etti.MHA- Cumhurbaşkanı Ruhani, Amerika’nın Los Angeles şehrinde düzenlenen 2016 Dünya Serbest Güreş Şampiyonası’nda İran Serbest Güreş Milli Takımı’nın şampiyonluğu dolayısıyla bir tebrik mesajı yayınladı.

Cumhurbaşkanı Ruhani’nin yayınladığı tebrik mesajını metni şu şekildedir:

“Bismillahirrahmanirrahim

İran Serbest Güreş Milli Takımı yiğitleri, Amerika şampiyonasında tam güçle ve bütün rakiplerini yenerek peş peşe beşinci kez gurur verici İran bayrağını bütün dünya önünde dalgalandırdı ve İranlıları sevince boğdu.

Bendeniz bu gurur verici şampiyonluktan dolayı bütün halkımızı tebrik ediyor, milli takımda görev yapan bütün kadro ve güreşçilerimize teşekkür ediyor ve ülkemizin yetkili gençlerinin daha da başarılı olmalarını Allah’tan talep ediyorum.

İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı

Hasan Ruhani”

İran Dışişleri Bakanı Zarif, mezhepsel ihtilafları körüklemenin çok tehlikeli olduğunu söyledi.

İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif, Norveçli mevkidaşı Borge Brende ve AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Federico Mogherini ile düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi.

Nükleer anlaşmanın bir kazan-kazan anlaşması olduğunu hatırlatan Zarif, İran’a karşı uygulanan yaptırımların psikolojik etkisini ortadan kaldırmak için ABD’nin daha ciddi girişimlerde bulunması gerektiğinin altını çizdi.

Dışişleri Bakanı Zarif, mezhepler ihtilafların körüklenmesinin çok tehlikeli olduğunu belirterek, “İran, bütün İslami mezhepler, farklı dinler ve kültürler arasında işbirliği yapılmasından yanadır. Biz, aşırıcılığa karşıyız ve suçsuz insanlara karşı işlenen herhangi bir eylemi kabul etmeyiz” ifadesini kullandı.

Zarif, “Suriye krizinin çözüm yolu siyasetten geçer. Bu ülkedeki krizin çözülmesi için askeri eylemlerin çözüm yolu olacağının unutulması gerekiyor” şeklinde konuştu.

 25 Mayıs Lübnan zaferinin 16'ıncı yıldönümü, bölgede Suriye volkanı krizinin yarattığı çetin şartların gölgesinde gelirken, çarmıha gerilen Arap-İsrail çatışmasının da kaçınılmaz olduğu su götürmez bir gerçek.  

 2000 yılında düşman İsrail'i Güney Lübnan topraklarından sürmeyi başaran Hizbullah, bölgede etkisini bıraktığı korku denklemi ve caydırıcı gücü sayesinde, Lübnan- Filistin sınırlarında güven ve istikrar denklemini sağlamlaştırdı. Bu direnişin bugün Suriye'ye girmesi, çatışmanın gerçek hakikatinden uzak değildir. 

Hizbullah'ın 25 Mayıs 2000 tarihinde İsrail'e karşı elde ettiği başarısının İran, Suriye ve Hizbullah arasında sağlanan güçlü bir ittifaktan uzak olduğunu düşünmek hata olur. Öyle ki bu ittifak, günümüze kadar süregelmiş ve devam etmektedir. Peki direniş ekseni tarihinde bir dönüm noktası olarak kabul edilen bu  olay, 2000 yılında nasıl şekillendi? 

Lübnan'daki İslami direnişin bugün kendini birden fazla savaş cephesinde bulduğu doğrudur. Ancak kurulduğu gün yoluna çıktığı asıl savaşı, hala aynıdır. Bu savaş, halkların özgürlüğü için mücadele veren tarafın temsil ettiği Hak ve müstekbir Amerika ile destekçisi Siyonistlerin temsil ettiği batıl arasındaki savaştır. Bu bağlamda aşağıdaki hususlara dikkat etmek gerekir; 

* Amerika'nın jeopolitik sebeplerden dolayı İslam dünyası ve Ortadoğu'ya dayattığı savaşların gölgesinde, işin gerçeğine ışık tutmak gerekiyor. İlk olarak, bugün siyasi çıkmazdan kaynaklanan kaotik olayların meydana gelmesi kaçınılmazdır. Tüm olayların üzerinde durmak ve objektif bir şekilde gözlemlemek, fotoğrafı netleştirecektir. 

* Burada gerçek ittifaklar ve kimin kimin yanında saf tuttuğu, medya veya basına yaptıkları açıklamalara bakılır ve dostu düşmandan ayıran ideolojilerine dikkat edilirse açık bir şekilde görünür. 

* Bugün İsrail varlığı gibi gerçek düşmanları ümmetten saklamak için ve başka tehditlere yönlendirmek için önüne gelen konuşuyor. Bu tehditlerin başta geleni, tekfirci güçlerin boy gösterdiği askeri ve güvenlik alanındaki tehditlerdir.  

Ümmetin, farklı isimlerle farklı cephelerde savaşan bu tekfircilerin, tek çıkış noktası olduğu ve İsrail ile Suudi Arabistan'ın planlarına hizmet etmek için üretildiklerini fark etmeye ihtiyacı vardır. 

Bu bağlamda bazı kesimler, bu iki varlığın arasındaki ilişkiyi ve direniş ekseninin başarıları ile onların bağlantısını soruyor, onlara şunları söylüyoruz; 

* İsrail oluşumunun bölgede kurulmasının temel fikri, Amerika'nın bölgede sömürü yapabilmek için bir araç olarak kullanacağı kanserli bir tümör icat etme ve böylelikle bölgede uzun seneler devam eden çatışmalar ve çekişmelerin temellerini atmaktı. Bu iş ise, medeniyetlerin uzun vadeli çatışma planlarıyla ve Kissinger'in uzun yıllar önce çizdiği stratejileri ile büyük bir uyum içindedir. 

* Arapların gevşek tavrına karşın, İsrail'in eli oldukça kuvvetliydi. Batı, Araplar sayesinde başarıları bir bir toplamaya alışmıştı. Bu durumda hiç kimse bölgede dengeleri değiştirecek etkili ve güçlü bir direniş meydana gelebileceğini düşünmedi. 

* Ancak özellikle İslam dünyasında ve bölgede tarihin seyrini değiştiren en önemli olay gerçekleşti. Bu olay, İran İslam Devriminin zaferi idi. Ruhullah Musavi el-Humeyni liderliğindeki bu devrim, müstekbir Amerika'ya karşı büyük bir darbe oldu. Bunun yanı sıra, halkların yeniden dirilişinin başlangıcıydı. Bu zafer, pusulanın yönünü Müslümanların birliğine giden zor bir geçit olan Kudüs'e çevirdi ve İsrail varlığını ümmetin düşmanı haline getirdi. 

* Ayetullah Humeyni'nin keskin zekası karşısında, Batılı ülkeler gafil düşmemek için yeni projeler üretmek zorunda kaldılar. Bu durum onları, Siyonist ideoloji ile beraber adım adım yürüyen bir düşman yaratma yoluna götürdü. Ancak bu yeni düşman, İslami bir suret taşıyordu. Piyasaya sürülüp halk arasında itibar kazandıktan sonra Müslümanların birliğine saldırmak, bu yeni düşmanın stratejisi idi. 

* Amerika yönetimi ve ülkenin stratejisini belirleyen Kissenger gibi akıl hocaları, ilk kez siyasi İslam'dan söz etmeye başladı. Bu konuda sığındıkları liman, Suudi hanedanı krallığı oldu. Bölgede hayati bir rol üstlenen Suudi Arabistan'ın finansmanı ile, İslam abası altında tekfirci teröristleri oluşturup eğittiler.

 * Ve bu tarihi ilişkiden, bugün Ortadoğu'da gördüğümüz tekfirci gruplar ortaya çıktı. Bunu yanı sıra ise, Tel Aviv ve Riyad arasındaki işbirliği aleni hale geldi. Bu durum bazılarını şaşkına uğratmış olsa da, gerçek asla halka gösterildiği gibi değildi. Bu teröristleri İslam'ın adını karalamak isteyenler ortaya attı, tekfirciler ise onların adına Müslümanlar ile savaşmaya devam ediyor. 

Yukarıda özetle sıraladığımız tarihi olaylara dayanarak şu sonuca varabiliriz; 

* Lübnan Hizbullahı, İslam Devrimi ruhundan türemiş bir direniştir. Küresel müstekbirler ile mücadele etme hedefi taşımaktadır. 

* İran İslam Devrimi ile sonuçlanan tarihi başarı ümmete itibarını geri vermiş, Siyonistlerin bu ümmetin düşmanı olduğu fikrini Müslümanların kafasına yerleştirerek pekiştirmiştir. Direniş ekseninin kuruluşunun hemen ardından Filistin direnişi meydana gelmiştir. 

* Öyleyse, bugün Suriye'de tekfirci gruplara karşı yürütülen savaş, aslında bu çatışmanın devamıdır. Tekfirciler sadece Washington'un değil, Siyonistlerin de aracıdır. 

* Aynı şekilde İran ve ABD arasındaki mevcut çatışma, süregelen doğal bir çatışmadır. Riyad ise Washington'un çıkarlarına ve siyasetine itaat eden bir Amerikan aygıtıdır. İran ve Hizbullah ile olan savaşına gelirsek, bu savaş Suudi Arabistan'a patronları tarafından dayatılmıştır ve onların çıkarları doğrultusundadır. 

Bugün bu savaş, hacmi ve potansiyeli açısından en büyük savaş olarak kabul ediliyor. Ancak direniş ekseni, siyasi, güvenlik ve askeri alanlarda oynanan oyunun arkasında gizlenen gerçeklerden habersiz değildir. Eğer bazıları orada veya burada bir cephe açtıklarını ve bunun bir zayıf nokta oluşturacağını zannediyorlarsa, direniş ekseni geliştirdiği stratejiler kapsamında bölgede gücünü ilerlettiğini kanıtlamıştır. İkinci olarak, 25 Mayıs 2000 tarihi, direniş ekseninin başarısının dönüm noktasıdır. Bu zafer, İslam Devriminin başarılarının ayrılmaz bir parçası, dünya halklarının özgürlüğü için yürüttüğü mücadelelerin tamamlayıcısıdır. Bu yüzden, 25 Mayıs Lübnan zaferi ve İran İslam Devrimi zaferinin günümüze kadar geldiğini ve bu tarihlerin direniş ekseninin stratejisini çizen önemli tarihler olduğunu söylemek mümkündür. 

Çev: Merve Soydaş Gök

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hüseyin Cabiri Ensari, yaptığı açıklamada, İstanbul’da düzenlenen terör saldırısını şiddetle kınadı.

Cabiri Ensari, “Saldırı sonucu hayatını kaybedenlerin ailelerine ve Türkiye Devleti ve halkına içten taziye dileklerimizi iletiyoruz” dedi.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü ayrıca, aşırıcılık ve terörizmle mücadele edilmesi gerektiğinin altını çizdi.

İran Kerbela'daki terör saldırısını kınadı
 Kerbela'da terör saldırısında hayatını kaybedenlerin ailelerine, Irak milleti ve devletine taziyelerini bildiren Cabiri Ensari, Irak'ta terörle mücadele için Irak milletinin birlik ve beraberliği ve uluslararası camianın desteğinin gerekli olduğunu belirtti.

Dün Kerbela'da bir araca yerleştirilen bombanın infilak etmesi sonucu 5 kişi ölürken 11 kişi de yaralandı.

Bombalı araçın halkın yoğun olarak bulunduğu bir caddede infilak etmesi sonucu çok sayıda sivil hayatını kaybetti. Terör örgütü IŞİD, saldırının sorumluluğunu üstlendiğini bildirdi.

 
İmam Hamenei: “Her kim ya da hangi hareket Amerika’ya inanırsa, büyük bir hata yapmıştır ve tokat yiyecektir. Düşmanlıkların çoğu habis Amerika ve İngiltere tarafındandır.”

İmam Hamenei; İran İslam Cumhuriyeti Kurucusu İmam Humeyni’nin  yirmi yedinci vefat yıldönümü münasebetiyle gerçekleştirilen merasimde önemli açıklamalarda bulundu.

 İslam İnkılabı Rehberi Seyyid Ali Hamenei’nin konuşmasından önemli satır başları şöyle:

” *Düşmanlar İmam Humeyni’nin ‘İnkılapçı’ özelliğine düşmanlık besliyorlar. İslam İnkılabı kelimesinden dehşete düşürüyorlar.

*Baskılarda, bu inkılapçılıktan kaynaklanmaktadır. Baskılar nükleer mesele, insan hakları…gibi bahanelerle uygulanmaktadır. Ancak gerçek şu ki, düşman, inkılapçı özellikten korku ve endişe duymaktadır.

*Amerikalı politikacılar İran’ın inkılaptan dolayı ambargoda olduğunu söylüyor. Gerçek de budur.

*İmam Humeyni ülkeyi, bağımlılık, geri kalmışlık, siyasi ve ahlaki bozukluk ve dünyanın aşağılaması bataklığından kurtarmıştır.

*Eğer başımızda İngiliz ve Amerikan efendilerimiz olsaydı, bizi her şeyden geri kalmış bırakırlardı. Ülke fakirlikten çırpınıyor ve ülkenin doğal zenginlikleri yabancıların elinde olmuş olacaktı. Halkta, yalanla ve korkutularak susturulacaktı.

*Biz bugüne kadar İnkılap yolunda hareket ederek, büyük başarılar kazandık; trenin rayında hareket etmesi şartıyla hedeflere ulaşabiliriz. İmam, İslam toplumunun trenini bu ray üzerinde hareket ettirmektedir.

*Nerede İnkılapçı ve cihatçı hareketten gafil olursak, orada geri kalırız, her nerede İnkılapçı ve cihatçı olur ve rayın üzerinde hareket edersek, ilerleyebiliriz.

*Halk İnkılap için büyük bedeller ödedi. Fakat bunun yüz katı fayda sağladı. Halk bugün, fazla bedeller ödemeden, İnkılaptan büyük faydalar elde etmektedir. Bugün İran halkı için ortam, daha aydınlık ve uygundur ve yol da sorunsuzdur. Bedeller yine vardır ama daha hafif ve geçmişe oranla def edilebilirdir.

*Korkmayan ve ayakta duran halktı, sürekli tehdit edildik, saldıracağız ve yaptırım uygulayacağız dediler, ama halk, ne onların askeri tehditlerinden ve ne de yaptırım tehdidinden korktu ve ne de onların yaptırımlarıyla felç oldu, aksine hareketlerine devam etti, bundan sonra da böyle olmalıdır. Herkes İnkılabi kalmalıdır ve İnkılabi hareket etmelidir.

*İnkılapçının sadece, İnkılap zamanında İmam’ın yanında bulunan kişiler olduğunu düşünmemiz bir hatadır, Bazıları İnkılapçıların sadece İnkılap zamanında İmam’ın yanında olanlar olduğunu zannediyorlar, İnkılap herkes içindir. Gençler İnkılabi olabilirler. Bugün bir genç benden daha deneyimli bir İnkılapçı olabilir.

*Eğer falan kişi İnkılapçıysa, o kişi radikaldir/aşırıcıdır diye düşünmek bir hatadır. İnkılapçı olmak radikal/aşırıcı olmak demek değildir. Onlar, halkı ılımlı ve radikal olarak bölüyorlar. İnkılapçılara aşırıcı ve İnkılapçı olmayanlara da ılımlı diyorlar; biz bunu tekrarlamamalıyız.

*Amerikan İslam’ının iki dalı vardır. Geri kalmış İslam ve seküler İslam. Müstekbirler iki dalı da desteklemektedir. Saf İslam çok taraflıdır, kişi yaşamından İslam toplumunu oluşturmaya kadar bütün alanları kapsamaktadır.

*İslam sisteminin temellerinden biri, dünyanın bütün noktalarındaki mazlum ve mahrumları desteklemektir; bunları görmezden gelemeyiz. Kim ya da hangi hareket dünyadaki mahrum ve mazlumlara tepkisiz kalırsa, bu İnkılabi özellik onda yoktur.

*Düşman her zaman tehdit ederek konuşmuyor; bazen iltifat ediyor. Bazen, ‘gelin dünya sorunlarını işbirliği ile halledelim’ diye mektup yazıyor. İnsan ‘gidip uluslararası sorunları çözmek için süper güçle işbirliği yapalım’ şeklinde vesveseye kapılabilir. Meselenin aslı şudur, onun bir planı var ve diyor ki; ‘gel ve benim planımda oyna’. Plandaki hedefine ulaşmak için, oyunun türünü de o belirliyor.

*Bizim Suriye gibi bölge meselelerinde, sözde Amerika koalisyonuna katılmamamızın sebebi budur. Onların bir planı ve hedefi vardır. İslam Cumhuriyeti’nin nüfuzu ve gücünü de bu hedeflerine ulaşmak için kullanmak istiyorlar.

*Eğer İran İslam Cumhuriyeti eğilir ve onların oyununa katılırsa, yani onların planını tamamlamış demektir. Bu siyasi bağımsızlığın karşıtıdır.

*Küresel ekonomik sindirim sisteminde, sindirilmemeliyiz. Amerikalılar Nükleer Anlaşmanın, İran ekonomisinin uluslararası ekonomiyle entegre edilmesine neden olacağını söylediler Acaba küresel ekonomi, adil, mantıklı ve rasyonel bir sistem mi? Asla.

*Planını uluslararası toplumun çizdiği ve onun çeşitli belirtileri ve sonuçlarının dünya çapına yayıldığı küresel ekonomi; Siyonist ve Siyonist olmayan kapitalistlerin dünya kaynaklarını elde etmek için çizdikleri haritadan oluşan bir ekonomi. Bir ülkenin ekonomisini, küresel ekonomiyle birleştirmesi iftihar değil, kayıp, hasar ve zarardır. Şimdi Nükleer Anlaşma sonuçlandı ve bunun bir hedefi de ekonomidir. Amerika’nın liderliğindeki küresel ekonomiyle İran ekonomisi yutmak.

*Eğer bir anlaşma yapılacaksa, ekonominin nerede olduğu belirlenmelidir. Ekonomik gidişatın sadece yabancı yatırımcılarla sağlandığını zannedersek, bu hatadır. Yabancı yatırımcılardan daha önemli olan iç kapasiteleri ve kaynakları faaliyete geçirmektir. Bizim faaliyete geçirilmemiş birçok kapasitemiz ve kaynağımız bulunmaktadır ve faaliyete geçirilmelidir.

*Amerikalılar ve İngilizler 100 yıldan daha fazladır, Filistin halkına baskı uyguluyorlar. İslam ve İslam sistemi, bunun karşında sessiz ve kayıtsız kalamaz. Baskı rejimi ve Amerika, Yemen halkını, hastaneleri, pazarları ve okulları bombardımana tutan ülkeye yardım ediyorlar. İslam sistemi bu duruma kayıtsız kalamaz. Bu düşmanlık nasıl inkâr edilebilir. Amerika 28 Ağustos darbesini başlattı. Tağut zamanında Savak’ı, halka ve direnişçilere işkence yapması için oluşturdu. Saddam’a haddinden fazla yardım etti, bizim yolcu uçağımızı devirdi, petrol kuyularımızı bombaladı, bize yaptırım uyguladı, bunlar düşmanlık değil mi?

Kim ve hangi hareket Amerika’ya inanırsa, büyük bir hata içindedir ve tokat yiyecektir. Tabi küçük ve önemsiz düşmanlarımız da bulunmaktadır. Düşmanlıkların çoğu, habis Amerika ve İngiltere tarafındandır.”

Nükleer görüşmeler bize şu gerçeği bir kere daha öğretti ki, ABD karşısında geri adım atsak, eğilip bükülsek de o yıkıcı rölünden asla vazgeçmez. Diplomatlarımızın çabalarıyla 5+1 Grubu ve hatta ABD ile ikili görüşmelerde birtakım ortak noktalara vardık. Ama ABD şimdiye kadar pratikte taahhütlerini yerine getirmemiş ve sözünde durmamıştır. ABD’nin böyle davranacağı görüşmelerden önce de tahmin ediliyordu, ama bazıları bilmiyorlardı ve şimdi anladılar.