کارگر
İsrail Enerji Bakanı: Türkiye İle İşbirliğinden Memnuniyet Duyarım
İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz, ABD'nin CNBC kanalına verdiği röportajda; Doğu Akdeniz Gaz Forumu'na ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Geçen yıllarda gündeme gelen ve İsrail gazının Türkiye'ye ihraç edilmesini öngören projeye değinen Steinitz, "Yaklaşık 5,5 yıl önce Enerji Bakanı olduktan sonra Cumhurbaşkanı (Recep Tayyip) Erdoğan ile Beyaz Saray’da bir araya gelmiştik. Orada Cumhurbaşkanı Erdoğan'la İsrail gazını bir boru hattıyla (Leviathan-Ceyhan) Türkiye'ye ihraç etme olasılığını konuştuk. Enerji Bakanlığı uzmanlarıyla da görüşmelerimiz oldu. Ancak maalesef sonuçsuz kaldı” ifadelerini kullandı.
İsrail gazının Türkiye'ye ihraç edilmesi projesini yeniden görüşmeye hazır olduğunu belirten Steinitz, "Şahsen umuyorum ki Türkiye bölgesel meydan okumacı rolünden yönünü bazı komşularıyla bölgesel iş birliğine doğru değiştirir. Bu açıdan Türkiye bölgesel iş birliğinin bir parçası olarak Doğu Akdeniz Gaz Forumu'na katılmak isterse bundan memnuniyet duyarım" değerlendirmesinde bulundu.
Bunun ticari ilişkiler için de iyi olacağını kaydeden İsrailli Bakan, "Doğu Akdeniz Gaz Forumu için Türkiye’ye kapıyı hiçbir zaman kapatmadık" dedi.
Mısır, İsrail, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, İtalya ve Ürdün Enerji Bakanlarının katılımıyla 16 Ocak 2019'da Mısır'da düzenlenen toplantıda "Doğu Akdeniz Gaz Forumu" kurulmuştu.
smail Bendiderya -YorumDomuzlu, Kanlı Tehditler ve Şantajlar Ülkesi ABD
İsmail Bendiderya, kaleme aldığı "Domuzlu, Kanlı Tehditler ve Şantajlar Ülkesi ABD" başlıklı yazısında Amerika’daki kaosa ve Biden ve Trump arasındaki ilişkiye dikkat çekti.
Taraftarlarını kışkırtarak kongre binasını bastırtıp yağmalatan Trump ailesi; beyaz saray korunma odasında oturup insanların öldürülüşünü, polis ve sivillerin vuruluşunu kamera kontrollerinden gülerek ve dans ederek izliyordu.. ABD böyle bir medeniyet (!) ülkesi işte!
Trump’a karşı çıktığı için Nancy Pelosi'nin evinin önüne kesik domuz başı bırakılmıştı.
Mitch McConnell’in Kentuck eyaletindeki evinin duvarına ise 'Param nerede?!' yazısı yazılmıştı.
Trump veya adamları soruyordu bunu!
E, bakalım ABD’de buna cevap verecek bir mahkeme olacak mı?
Henüz ses seda yok…
Biden, muhtemelen bunun zeminini hazırlamak için “bu bir isyan ve devlete karşı kalkışmadır!” diyor.
Ama Biden, "Kongredeki kaos, gerçek Amerika'yı yansıtmıyor. Biz bu değiliz. Gördüklerimiz, kendilerini kanunsuzluğa adamış radikal küçük bir grup” derken yalan söylüyor.
Bir gün öncesine kadar Başkan olan Trump “oylarım çalındı” diyor
Dün yardımcısı, bugün ise rakibi ve yeni Başkan olan Biden ise “ Başkan aga yalan söylüyor” diyor!
Taraftarlarını kışkırtarak kongre binasını bastırtıp yağmalatan Trump ailesi; beyaz saray korunma odasında oturup insanların öldürülüşünü, polis ve sivillerin vuruluşunu kamera kontrollerinden gülerek ve dans ederek izliyor!
ABD böyle bir ülke işte.
***
MEĞER KONGREYİ UZAYLILAR BASMIŞ!
Kevin McCarthy de , Amerika'yı böyle göstermek isteyenler var," diyerek ABD devlet ve polisinin hunharlık ve zulmünü örtbas etmeye çalıştı. Halk isyanı olan şiddetli protestoları "Amerikalı olmayanlar" şeklinde nitelendirdi.
Yalan!
Hepsi de Amerikalıydı, hem de en beyaz ve en ırkçı türlerinden.. Onlar ABD halkıydı.
Hiçbiri uzaydan gelmedi.
Şu-bu ülkenin üzerine atamayacakları kadar da “Made In America” dırlar yani!
***
ÖLDÜRME AMAÇLI ATEŞ EDEN POLİSLER
ABD kongre baskını olaylarında polis bir kadını öldürdü, onlarcasını da ağır yaraladı…
Zavallı kadıncağız boynundan vurulmuş..
Yani polis belden aşağıya değil, direkt başlarına ateş etmiş göstericilerin…
Şu işe bakar mısınız?..
Bizim polisler ortalığı ateşe verenlere iki jop vurunca, askere ateş edip kan döken teröriste karşılık verince bize “Aman, şiddet kullanmayın, orantısız güce başvurmayın ha! Demokrasiyi çiğnemeyin! İnsan haklarını unutmayın!” diyen Amerika, masum bir kadını 2 metreden, boynundan vurup öldürünce bu şiddet olmuyor, orantısız güç sayılmıyor!
Gidinin medeni kılıklı zalim ve zorba sahtekarları sizi!!!..
***
ULUSAL MUHAFIZLAR DEVREDE
Baskına uğrayan, yağmalanan, yakılıp yıkılan ABD Kongre binasını şimdi ABD gizli servisi koruyor!
Pentagon, bu işe karışmayacağını söyleyerek ilginç bir tavır sergiledi.
Başkent “Ulusal Muhafızlar” ın elinde artık! Bunlar ne polis, ne de muvazzaf asker.. Bazı eyaletlerde hem eyalet hem de federal hükümete bağlı olan rezerve kuvvetleridir ve sadece “kriz anında” içeride görev yaparlar.
Washington Belediye Başkanı Muriel Bowser, Savunma Bakanlığı'ndan Ulusal Muhafızların 200 üyesini görevlendirmesini talep etti.
Ve yüzlerce ulusal muhafız geldi
Gelenler ABD nin en katil ruhlu askerleri..
Söylentilere göre, Guantamo’ da görev yapan birliklerden..
Ulusal Muhafızların tamamı aktif hale getirildi
ABD Savunma Bakan Vekili Christopher Miller, Washington'daki olaylar üzerine Ulusal Muhafızları aktifleştirdiklerini belirterek, "Personelimiz, Anayasayı ve demokratik yönetim şeklimizi korumak üzere yeminlidirler." açıklaması yaptı.
Gazeteciler ve senatörler, çeşitli kongre binalarını birbirine bağlayan tüneller ağı aracılığıyla Capitol binasından başka bir Senato binasına taşındılar...
***
SENATO’DA DA ÇOĞUNLUK DEMOKRATLARA GEÇTİ
Yeni yasama döneminde Kongre’nin iki kanadı da Demokratların kontrolünde olacak.
Bazı Kongre üyelerinin Donald Trump’ı görevden alınması için harekete geçeceklerine dair haberler akmaya başladı. Buna karşılık 20 Ocak’ta Trump’ın görevini devretmesi beklendiğinden bu girişimin, bugünün sıcaklığıyla dile getirildiği ve Trump’ı gerçekten görevden almak yerine onun usulüne uygun olarak görevi bırakması için bir tehdit olarak gündeme geldiği yönünde de yorumlar yapılıyor.
KONGRE BİNASININ 2. BASILIŞI
ABD Kongresi ilk kez işgal edilmiyor; bu 2. kez oluyor. ABD Kongresinde Seçiciler Kurulu oylarının sayıldığı ve 3 Kasım 2020’deki başkanlık seçimlerinin sonuçlarının resmileştiği Kongre oturumu sonrasında Başkan Donald Trump taraftarları, polis barikatını aşıp Kongre binasına girdi. Böylece ABD Kongresi’ne, İngilizlerin 1814’teki işgalinden bu yana ilk kez böyle bir zor kullanma ile girildi.
***
Bu arada ülkemizin üst düzey siyasi dili gayet yerinde ve anlamlıydı: “ABD’deki tüm tarafları itidal ve sağduyuya davet ediyoruz. ABD’nin bu iç siyasi krizi olgunluk içinde aşacağına inanıyoruz.”
Yani bizden ders ve uyarı alacak hallere düştünüz, kendinize bir çeki düzen verin, yoksa rezilliğiniz ayyukta!
***
İKİ İLGİNÇ HABER VE ZAMANLAMA TESADÜFÜ
Bu olaylardan günler önce, medyaya düşen haberlere göre ABD'de CBS televizyonu tarafından paylaşılan ses kaydında, 3 Ocak 2020'de ABD tarafından düzenlenen suikast sonucu şehit edilen İranlı General Kasım Süleymani'nin intikamının alınacağı belirtildi.
Kaynağı belirsiz ses kaydında İranlı General Kasım Süleymani'nin intikamının alınacağı ve ABD Kongre binasının hedef alınacağı belirtildi.
FBI ve Federal Havacılık İdaresi söz konusu ses kaydını araştırmaya başladı. Öte yandan, yetkililer tehdit içeren mesajda 'intikam' eyleminin gerçekleştirileceği tarihin 6 Ocak olduğunu değerlendirdiklerini söyledi.
CBS, FBI'nın soruşturma hakkında bir yorum yapmadığı, ancak 'kamu güvenliğine yönelik tüm şiddet tehditleri ciddiye aldığını' belirtti.
***
Şimdi, Trump'ın “Seçimi biz kazandık, Beyaz Saray’ı Bidon’a kaptırmam!..” söyleminin boşuna olduğu söylenebilir mi? Bu arada, Trump'ın hamlelerine karşı Demokratların, İnglizlerle bir olup, ABD’yi, BM'ye şikayet edip, Trump'ın diktatör ilan edilmesi ve BM'nin ABD'ye müdahale etmesi için başvuru hazırlığı yaptıkları da konuşuluyor medyada…
***
ŞOKA GİREN NATO’NUN YORUMU
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, ABD Kongresindeki olayları "şoke edici" şeklinde nitelendirerek, "ABD başkanlık seçiminin sonucuna saygı duyulması" çağrısında bulundu.
Yani ABD de demokrat ve adil bir seçim de yok, seçime saygı da yok, seçmene saygı da yok
Hani, vardı??
Gidinin yalancıları sizi!
***
TWİTTER TRUMP A ENGEL KOYDU
Demek ki dünyayı yöneten ABD başkanları değil, Face ve Twitter in sahipleriymiş…
Demek ki;
Artık hiç kimse ABD başkanlarına zerrece güvenmeyecek, ABD’ye ye asla saygı duymayacak,
Artık hiç kimse ABD den korkmayacak,
Artık hiç kmse ABD nin demokrasi ve insan hakları yalanlarına kanmayacak,
ABD değil, İAD iki Amerika devleti olacak.
***
BİR GÜNDE 500 YALAN SÖYLEYEN BAŞKANLARIN ÜLKESİ
Sahi;
Biden’in başkanlığı apar topar, alelacele; yangından mal kaçırırcasına tescillendi.
Neden acaba?
ABD neden artık güvenli bir ülke değil?
Washington post’’un da yazdığı gibi “Trump bir günde tam 500 yalan söyleyerek dünya rekorunu kırmaya hak kazanmış bir diğer ABD başkanı” ise; böyle bir devlete de başkana da kim, neden güvensin ki?
İnce bir nokta: Unutmayalım ki, Trump o yalanları söylerken, Mr Biden de onun şakşakçısı ve resmen başkan yardımcısıydı!
***
“SANMA BU TEKERLEK KALIR TÜMSEKTE…”
Bölgemizi kan gölüne çeviren, Cumhurbaşkanımızı tehdit eden, milletimizi ve devletimizi aşağılamaya kalkışan, Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyinde terör örgütlerine onbinlerce TIR silah veren ve 15 Temmuz’un müsebbibi ve şehitlerimizin asıl katili olan ABD’de adı konulmamış bir sıkıyönetim başladı.
Başkentte 15 gün sokağa çıkma yasağı ve ülke çapında tutuklamaların adı başka ne olabilir?
Hollywood filmlerinin objesi düne kadar hep diğerleriydi.
Şimdi bizzat ABD’nin kendisi o filmlerin objesi oluverdi!
2021 çok ilginç ve zor bir yıl olacak besbelli.
Fitneler, fesatlar, kumpaslar, hinlikler yılı….
Ama bütün bunların sonu, insanlık için pek hayırlı görünüyor inşallah.
Unutmayalım ki karanlığın en koyu anı, şafağın ilk adımının müjdecisidir.
Sağlıcakla kalın.
Bakan Zengene vurguladıİran’ın petrol ihracatını sıfırlama arzusu düşmanın kursağında kaldı
Petrol Bakanı Bijen Namdar Zengene, düşmanların İran’ın petrol ihracatını sıfır seviyesine düşürme arzusu kursağında kaldığını vurguladı.
25. Uluslararası petrol, doğalgaz, rafineri ve petro kimya fuarı, Petrol Bakanı Zengene ve bazı milletvekilleri ve yetkililerin katıldığı törenle açılış yaptı.
Törende bir konuşma yapan Bakan Zengene, korona virüs salgını İran’ın petrol sektörünün gelişmesine engel olamadığını belirtti.
Bakan Zengene, Petrol Bakanlığı bilim temelli firmaların petrol sektörünün ihtiyaçlarını karşılama çalışmalarına destek vermeye ve bu sektöre sermaye cezbetmeye devam ettiğini kaydetti.
Düşmanlar İran’ın petrol ihracatını sıfır seviyesine düşürmeyi amaçladığını belirten Bakan Zengene, ancak bu arzuları kursağında kaldığını, üstelik petrol ürünleri ihracatı da İran tarihinde en yüksek seviyelere ulaştığını vurguladı.
Kasım Süleymani, Siyonist Rejim Karşısında Filistinli Grupları Birleştirdi
Filistin İslami Cihat Hareketi Tahran Temsilcisi Naser Ebu Şerif; Kudüs Gücü eski Komutanı Şehit Korgeneral Kasım Süleymani'nin Filistin için ifa ettiği rolü takdir ederek, Şehit Süleymani'nin Siyonist rejim karşısında Filistinli grupları birleştirdiğini ve güçlendirdiğini kaydetti.
Ebu Şerif, İran Press muhabirine yaptığı açıklamada; Şehit Süleymani'nin direnişin destekçisi olduğunu, Filistin’in İran İslam Cumhuriyeti, Kasım Süleymani ve silah arkadaşlarının destekleri sayesinde Siyonist rejim ve Amerika'nın tehlikeli saldırıları karşısında direnebildiğini ifade etti.
Ebu Şerif, Şehit Süleymani'nin direniş cephesini birleştirme ve maneviyatını güçlendirmekteki rolünün büyük olduğunu söyledi.
İslami Cihat'ın Tahran Temsilcisi sözlerinin devamında; Filistin direniş gruplarının Gazze'de yaptıkları tatbikat hakkında ise, Kasım Süleymani'nin şehadet yıldönümünde düzenlenen tatbikatın direniş gruplarının Siyonist rejim karşısındaki birliğini yansıttığını belirtti.
Müslümanlar Dikkat! 2021, İngilizlerin Film Oyunuyla Başlıyor!
2021, İngilizlerin Film Oyunuyla Başlıyor! İngilizler, Ehlibeyt -s- sevgisini kullanarak Müslümanları birbirine düşürme ve kendi paçalarını kurtarma planını uygulamaya koydular.
İsmail Bendiderya, kaleme aldığı "Müslümanlar Dikkat! 2021, İngilizlerin Film Oyunuyla Başlıyor!" başlıklı yazısında Müslümanları birbirine düşürme ve kendi paçasını kurtarma planı yapmış olmasına dikkat çekti. Bendiderya yazısında şu ifadeleri kullandı:
Şİİ-SÜNNİ İHTİLAFI İÇİN TAHRİF ve TANZİM EDİLMİŞ HZ FATIMA FİLMİ
Müslümanlar Dikkat! 2021, İngilizlerin Film Oyunuyla Başlıyor.
Dünyanın en büyük fitne merkezi olan ve bu konularda ABD’yi de İsrail’i de parmağında oynatan İngiltere, 2021’in Batı ülkeleri ve bloku için çok sıkıntılı olacağını bildiğinden, bundan en az zararı görmek için Müslümanları birbirine düşürme ve kendi paçasını kurtarma planı yapmış.
BU PLAN YARIN UYGULAMAYA KONULACAK!
Evet, asırlardır şahit olduğumuz İngiliz planlarının en tehlikeli versiyonu olan bir filmi yarın ekran yapıyorlar!
BOP’un planlayıcıları bu işin içinde!
***
Şİİ-SÜNNİ SAVAŞI ÇIKARMAK İÇİN TARİH TAHRİF EDİLİYOR
İngilizler birdenbire Ehlibeyt dostu oldular, Hz Fatıma validemizin ne kadar büyük bir insan olduğunu keşfediverdiler!
Son kelimelere katılmamakta haklısınız, evet;
Mezhep çatışması çıkarmak için Hz Fatıma’nın -s- hayatını filme aldılar.
Sırf Hz Fatıma’nın kapısının ateşe verildiği sahnesini işlemek için yapılan ve ahmak Müslümanları en zayıf yerleri olan “cahilce sevgi, kör taassuplu tarafgirlik” damarından vuran bu film yarın gösterime girecek.
Filmin adı “Cennet kadınlarının efendisi”
Hadis-i Şerife uygun yani… Amacı ise ayeti de, hadisi de yerle bir edip Müslümanın hânesini başına yıkmak!
İngiliz firması buna "THE LADY OF HEAVEN" adını vermiş ve Türkçesini de “Cennetin Leydisi” olarak çevirmiş!
“Enlightened Kingdom” ismini duyanınız var mı?
Sanmam.
Bu zehirli filmi yapan İngiliz şirketin adı!
***
Durun, bitmedi:
Bu şirket İngiliz kraliyet ailesine ait!
Bu film için 15 milyon dolar harcandı ve bunun önemli bir kısmını yine İngliz kraliyeti ve Vahabi Suudi krallığı karşıladı!
Ne kadar ilginç, değil mi?!
Şia ve Sünniyi kafir ilan eden Vahabiler, birdenbire Hz Fatıma’ya sevgi ve saygı besleyip onun hayatını filme alan İngilizlere para yardımında bulunuyorlar!
Bu vahabiler onu bu kadar seviyorsa, evlatlarının Cennet’ül Bâki’deki mezarlarını neden yerle bir etmişler sahi?!
Bunu bilen var mı?
Irak ve Suriye’yi, Afganistan ve Flistin’i neden cehenneme çevirdilerse; daha dün Lübnan’ın başkentini havaya uçuran Terör ve işgal devleti Siyonist İsrail’le neden işbirliği yaptılarsa, onun için!
Siz halâ “Vay efendim! Sünnilik! Vay efendim, Şiilik!” diye birbirinizle cedelleşip durun.
Türk-Kürt, Arap-acem diyerek birbirinizi dışlayıp yalnızlaşın, birleşerek büyümek yerine, ayrılarak küçülün, düşmanla savaşmayın, kendinizi yiyip bitirin…
Düşman uyumuyor ve “Tekfirci mikrobu” nun kültürel versiyonu yarın piyasaya sürülüyor!
***
Müslümanlar uyanık olursa 2021 büyük başarı ve birlikteliklerin yılı olacak; kalemler, silahlar, teknolojiler, eller ve yürekler birleşecek…
Ama dostunu düşmanını ayıramayacak kadar ahmak olur ve cehalette inat ederse, bunun bedelini de ağır ödeyecek.
İngilizler şimdiden planlarını yapmış ve uygulamaya da koymuş bulunuyor…
Peki, ey Müslümanlar, ya siz? Sizin planınız ne?
Şşşşt! Uyanın!
Mezhep tartışmalarını bırakın artık.
Haberiniz olsun, demedi demeyin.
Yeni yıldaki ilk yazımda “Müslümanlara oynanan bu filmin detaylarını da yazacağım.
Esen kalın ve fiemanillah
( Türk medyasında çok izlenen bu sesli makaleyi aşağıdaki linkten dinleyebilirsiniz)
smail Bendiderya
http://www.yazilimedya.com/video/2209/yeni-yil-ingilizlerin-oyunuyla-basliyor-bir-filmle-savas-hesaplari
Pompeo’dan İftira Zarif’ten Cevap
Emperyalizmin ve Sulta sisteminin başı ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, İran hakkında iftiralarına devam ediyor.
Washington'da basın toplantısı düzenleyen Pompeo; El Kaide'nin İran'da yeni bir ana üs kurduğunu iddia etti.
İran'ın El Kaide liderlerine güvenli geçiş sağladığını ve örgütü desteklediğini öne süren Pompeo, New York Times'ın geçtiğimiz Kasım ayında El Kaide liderlerinden Ebu Muhammed El Masri'nin 7 Ağustos 2020'de İran'da İsrail tarafından yapılan operasyonda öldürüldüğüne ilişkin haberin doğru olduğunu söyledi.
Pompeo, "Masri'nin İran içinde bulunması bugünkü duruma işaret ediyor. El Kaide'nin yeni bir ana üssü var: İran İslam Cumhuriyeti" dedi.
Pompeo'nun iddialarına sosyal medya hesabından yanıt veren İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, Pompeo'nun suçlamalarını "savaş çığırtkanı yalanlar" olarak niteledi.
Zarif, "Kimse aptal yerine konamaz. Tüm 11 Eylül teröristleri Pompeo'nun Ortadoğu'daki favori ülkesi Suudi Arabistan'dan gelmişti, İran'dan değil" dedi.
ABD’de seçimi kaybeden Trump yönetimi, olağanüstü bir hal yaratıp görevde kalmak için son zamanlarda bölgede tahrik edici hareketlerde bulunarak İran aleyhinde asılsız suçlamalarda bulunuyor.
İmam Hamanei ABD'nin Nükleer Anlaşmaya Dönüş Şartını Açıkladı
İslam İnkılabı Lideri İmam Hamanei, Kum halkının 9 Ocak 1978’de Şah rejimine karşı gerçekleştirdiği tarihi ayaklanmanın 43. yıldönümü münasebetiyle ilgili konuşma yaptı.
İslam İnkılabı Lideri, Şehit General Kasım Süleymani’nin şehadetinin birinci yıldönümüne ilişkin, "Kasım Süleymani'nin şehadet yıldönümünde ülkede büyük bir destansı hareket yaratan değerli vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum. Büyük coşkuyla yapılan bu hareketler vatan ile milletin ruhunu tazelemiştir. Bunlar insanlarımızın basiretinden kaynaklanmaktadır." dedi.
İmam Hamanei, "Şehit Ebu Mehdi ve Kasım Süleymani'yi anmak için Bağdat'ta ve diğer şehirlerde de geniş kapsamlı ve muhteşem bir tören yapıldı; İran ve Irak'taki törenlere katılan tüm kardeşlerime teşekkür ediyorum." ifadesini kullandı.
İslam İnkılabı Lideri sözlerine şöyle devam etti:
"Kirman’daki (Şehit General Süleymani’nin) cenaze töreninde ve gerçekten trajik bir olay olan Tahran'daki uçak kazasında şehit düşenleri anıyor, şehitlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına sabır diliyoruz. Elbette kaza ile ilgili yetkililerin sorumlulukları vardır ve gerekli talimatlar verilmiştir.
Muhsin Fahrizade’nin şehadetinin kırkıncı günündeyiz, dolayısıyla onu saygıyla anmalıyız. Şehit Fahrizade büyük ve değerli bir şahsiyetti."
Kum halkının 9 Ocak 1978’de Şah rejimine karşı gerçekleştirdiği tarihi ayaklanmanın 43. Yıldönümüne dair İmam Hamanei, “Bu olay İranlıların dönüm noktalarından biriydi. Bu, canlı tutulmalı çünkü gelecek nesillere moral veriyor. Bu tarihi ayaklanma ulusal bir onurdur ve geleceği aydınlatır." ifadelerinde bulundu.
İslam İnkılabı Lideri, ABD'deki olaylara dair şu açıklamada bulundu:
"Bugün büyük putun durumunu görüyorsunuz. Bunların demokrasisi; birkaç günde bir siyahi vatandaşın sebepsiz yere katledilmesini ve katilinin yargılanmamasını yansıtan bir demokrasidir. Seçim rezaleti ve insan haklarının durumu ortadadır. Bu olaylar dünyanın alay konusu haline gelen Amerikan değerleridir. Bu, ekonomisi felç olan, on milyonlarca işsiz ve aç insanın yaşadığı ülkenin durumudur. Elbette bunlar önemli şeyler ama tuhaf olan konu hala bazı insanların umutları ve özlemlerinin Amerika olmasıdır."
ABD’ye özenenlere seslenen İmam Hamanei, “Bazıları Amerika Birleşik Devletleri ile uzlaşıp dost olursak ülkenin bir cennet haline geleceğini düşünüyorlar. Bugün ABD ile birlikte olan bölge ülkelerinin ne durumda olduğuna bakınız. Amerika yönetimi İran’daki 9 Ocak 1978 olayından sonra ülkemizde cehennemvari bir egemenlik kurmayı istemiştir." ifadelerini kullandı.
Amerika Birleşik Devletleri, bölgeye tamamen hakim olmadığı sürece, mevcut bağlamda bölgenin istikrarsızlığından kendi çıkarını görüyor. Bunu kendileri söylüyor ve itiraf ediyorlar. Amerikan düşünce kuruluşundan tanınmış bir uzman, İran, Irak, Suriye ve Lübnan'da istikrar istemediğimizi açıkça ortaya koydu. Esas mesele, bu ülkelerdeki istikrarsızlığın gerekliliği yada gereksizliği değildir. Nasıl istikrarsızlık yaratılacağı ile ilgilidir. Bir yerde IŞİD ile bir yerde 2009 fitnesi ile ve bölgede yaptıklarını görüyorsunuz.
Amerika Birleşik Devletleri'nin istikrarsızlaştırmasına karşı çıktık. 2009'da Amerika Birleşik Devletleri İran'ı istikrarsızlaştırmak istedi. Kaos yaratmak ve bir iç savaş başlatmak için 2021'de ABD Kongre binasında başlarına gelen felaketin aynısını İran'da da yapmak istediler.
ABD'li bir yetkilinin boş ifadelerde bulunup İran'ın bölgedeki istikrarsızlığın nedeni olduğunu öne sürdüğünü belirten İmam Hamanei, "Biz bölge için istikrar getiriyoruz ve Amerikan istikrarsızlığına karşı duruyoruz." dedi.
İslam Devrimi Lideri, İran ile istikbar cephesi arasındaki sorunlarla ilgili olarak şunları kaydetti:
"Gündemde en önemli konular; yaptırım meselesi, İran'ın bölgesel varlığı ve ülkenin savunma kapasitesi ve füze gücüdür. Onlar her zaman bir şeyler söyleyip duruyor ve bizim taraf da cevap veriyor. Tabii ki, yetkililerimiz onların küstah açıklamalarına uygun bir yanıt vermiştir.
Batı Cephesi İran’a karşı uygulanan acımasız yaptırımları son vermek ve derhal durdurmakla yükümlüdür. Tüm yaptırımları kaldırmak onların görevidir. Bu büyük düşmanlık İran milletine karşı haksız yere yapılmıştır. Elbette yaptırımları kaldırmaları gerektiğini ve yaptırımlara rağmen ülkeyi yönetebilmemiz için ekonomimizi düzeltmemiz gerektiğini defalarca ifade ettim.
Biz yaptırımların kalkmayacağını varsayıyoruz. Tabii ki kısıtlamalar yavaş yavaş etkisiz hale gelecektir, ancak yaptırımlar devam ederse, ekonomiyi, düşmanın kötü eylemleriyle ilgili sorun yaşamayacak şekilde planlamalıyız. Bunu direniş ekonomisi politikası kapsamında ilan ettik.
İran'ın neden bölgede bulunduğunu söyleyenlere gelince, bölgedeki dostlarını güçlendirmek İslami düzenin görevidir. İran'ın bölgedeki dostlarını ve taraftarlarını zayıflatacak hiçbir şey yapmamalıyız. Varlığımız bölgeye istikrar getirir. İslam Cumhuriyeti'nin varlığı, istikrarsızlığın sebeplerini ortadan kaldırır.
Bugün İran'ın savunma gücü o kadar gelişti ki düşmanlarımızın İran'ın yeteneklerini hesaba katması gerekiyor. Ülke askeri güç konusunda savunmasız ve çaresiz halde olmamalıdır."
İmam Hamanei, İran'la yapılan nükleer anlaşmaya ilişkin; “Nükleer anlaşmadaki bazı taahhütlerimizi bir kenara bıraktık ve yakın zamanda yüzde 20 uranyum zenginleştirme sürecine başladık. Amerika'nın anlaşmaya dönmesi için acelemiz yok. Bu bizim sorunumuz değil, mantıksal talebimiz yaptırımların kaldırılmasıdır. Bu, İran ulusunun gasp edilmiş hakkıdır. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa, İran halkının haklarını yerine getirmekle görevlidir. Yaptırımlar tamamen ortadan kaldırılırsa ABD’nin nükleer anlaşmaya dönüşü mantıklı olacaktır. Elbette zararların telafi edilmesi konusu da taleplerimizin arasında yer alıyor. Ancak yaptırımlar kaldırılmazsa onların nükleer anlaşmaya geri dönüşü bizim zararımıza olacaktır." diye konuştu.
Hem yürütme hem de yasama organındaki yetkililere, bu alanlarda dikkatli ve kurallara tam olarak uyarak ilerlemelerini ve hareket etmelerini söyledim.
İslam İnkılabı Lideri imam Hamanei, korona aşısı ithalatına dair ilgili yetkililere hitap ederek, "ABD ve İngiltere menşeli koronavirüs aşısının ithalatı yasaktır. Amerikalılar korona aşısını üretebilseydiler, ülkelerinde korona skandalı yaşanmazdı. Günlük neredeyse 4 bin kişi ölüyor. Fransız aşısını da olumlu karşılamıyorum, çünkü Fransa, İran'daki bozuk kan olayı ile kötü bir sicile sahiptir." ama diğer ülkelerden aşı alınabilir açıklamasında bulundu.
İmam Hamanei ABD'nin Nükleer Anlaşmaya Dönüş Şartını Açıkladı
İslam İnkılabı Lideri İmam Hamanei, Kum halkının 9 Ocak 1978’de Şah rejimine karşı gerçekleştirdiği tarihi ayaklanmanın 43. yıldönümü münasebetiyle ilgili konuşma yaptı.
İslam İnkılabı Lideri, Şehit General Kasım Süleymani’nin şehadetinin birinci yıldönümüne ilişkin, "Kasım Süleymani'nin şehadet yıldönümünde ülkede büyük bir destansı hareket yaratan değerli vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum. Büyük coşkuyla yapılan bu hareketler vatan ile milletin ruhunu tazelemiştir. Bunlar insanlarımızın basiretinden kaynaklanmaktadır." dedi.
İmam Hamanei, "Şehit Ebu Mehdi ve Kasım Süleymani'yi anmak için Bağdat'ta ve diğer şehirlerde de geniş kapsamlı ve muhteşem bir tören yapıldı; İran ve Irak'taki törenlere katılan tüm kardeşlerime teşekkür ediyorum." ifadesini kullandı.
İslam İnkılabı Lideri sözlerine şöyle devam etti:
"Kirman’daki (Şehit General Süleymani’nin) cenaze töreninde ve gerçekten trajik bir olay olan Tahran'daki uçak kazasında şehit düşenleri anıyor, şehitlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına sabır diliyoruz. Elbette kaza ile ilgili yetkililerin sorumlulukları vardır ve gerekli talimatlar verilmiştir.
Muhsin Fahrizade’nin şehadetinin kırkıncı günündeyiz, dolayısıyla onu saygıyla anmalıyız. Şehit Fahrizade büyük ve değerli bir şahsiyetti."
Kum halkının 9 Ocak 1978’de Şah rejimine karşı gerçekleştirdiği tarihi ayaklanmanın 43. Yıldönümüne dair İmam Hamanei, “Bu olay İranlıların dönüm noktalarından biriydi. Bu, canlı tutulmalı çünkü gelecek nesillere moral veriyor. Bu tarihi ayaklanma ulusal bir onurdur ve geleceği aydınlatır." ifadelerinde bulundu.
İslam İnkılabı Lideri, ABD'deki olaylara dair şu açıklamada bulundu:
"Bugün büyük putun durumunu görüyorsunuz. Bunların demokrasisi; birkaç günde bir siyahi vatandaşın sebepsiz yere katledilmesini ve katilinin yargılanmamasını yansıtan bir demokrasidir. Seçim rezaleti ve insan haklarının durumu ortadadır. Bu olaylar dünyanın alay konusu haline gelen Amerikan değerleridir. Bu, ekonomisi felç olan, on milyonlarca işsiz ve aç insanın yaşadığı ülkenin durumudur. Elbette bunlar önemli şeyler ama tuhaf olan konu hala bazı insanların umutları ve özlemlerinin Amerika olmasıdır."
ABD’ye özenenlere seslenen İmam Hamanei, “Bazıları Amerika Birleşik Devletleri ile uzlaşıp dost olursak ülkenin bir cennet haline geleceğini düşünüyorlar. Bugün ABD ile birlikte olan bölge ülkelerinin ne durumda olduğuna bakınız. Amerika yönetimi İran’daki 9 Ocak 1978 olayından sonra ülkemizde cehennemvari bir egemenlik kurmayı istemiştir." ifadelerini kullandı.
Amerika Birleşik Devletleri, bölgeye tamamen hakim olmadığı sürece, mevcut bağlamda bölgenin istikrarsızlığından kendi çıkarını görüyor. Bunu kendileri söylüyor ve itiraf ediyorlar. Amerikan düşünce kuruluşundan tanınmış bir uzman, İran, Irak, Suriye ve Lübnan'da istikrar istemediğimizi açıkça ortaya koydu. Esas mesele, bu ülkelerdeki istikrarsızlığın gerekliliği yada gereksizliği değildir. Nasıl istikrarsızlık yaratılacağı ile ilgilidir. Bir yerde IŞİD ile bir yerde 2009 fitnesi ile ve bölgede yaptıklarını görüyorsunuz.
Amerika Birleşik Devletleri'nin istikrarsızlaştırmasına karşı çıktık. 2009'da Amerika Birleşik Devletleri İran'ı istikrarsızlaştırmak istedi. Kaos yaratmak ve bir iç savaş başlatmak için 2021'de ABD Kongre binasında başlarına gelen felaketin aynısını İran'da da yapmak istediler.
ABD'li bir yetkilinin boş ifadelerde bulunup İran'ın bölgedeki istikrarsızlığın nedeni olduğunu öne sürdüğünü belirten İmam Hamanei, "Biz bölge için istikrar getiriyoruz ve Amerikan istikrarsızlığına karşı duruyoruz." dedi.
İslam Devrimi Lideri, İran ile istikbar cephesi arasındaki sorunlarla ilgili olarak şunları kaydetti:
"Gündemde en önemli konular; yaptırım meselesi, İran'ın bölgesel varlığı ve ülkenin savunma kapasitesi ve füze gücüdür. Onlar her zaman bir şeyler söyleyip duruyor ve bizim taraf da cevap veriyor. Tabii ki, yetkililerimiz onların küstah açıklamalarına uygun bir yanıt vermiştir.
Batı Cephesi İran’a karşı uygulanan acımasız yaptırımları son vermek ve derhal durdurmakla yükümlüdür. Tüm yaptırımları kaldırmak onların görevidir. Bu büyük düşmanlık İran milletine karşı haksız yere yapılmıştır. Elbette yaptırımları kaldırmaları gerektiğini ve yaptırımlara rağmen ülkeyi yönetebilmemiz için ekonomimizi düzeltmemiz gerektiğini defalarca ifade ettim.
Biz yaptırımların kalkmayacağını varsayıyoruz. Tabii ki kısıtlamalar yavaş yavaş etkisiz hale gelecektir, ancak yaptırımlar devam ederse, ekonomiyi, düşmanın kötü eylemleriyle ilgili sorun yaşamayacak şekilde planlamalıyız. Bunu direniş ekonomisi politikası kapsamında ilan ettik.
İran'ın neden bölgede bulunduğunu söyleyenlere gelince, bölgedeki dostlarını güçlendirmek İslami düzenin görevidir. İran'ın bölgedeki dostlarını ve taraftarlarını zayıflatacak hiçbir şey yapmamalıyız. Varlığımız bölgeye istikrar getirir. İslam Cumhuriyeti'nin varlığı, istikrarsızlığın sebeplerini ortadan kaldırır.
Bugün İran'ın savunma gücü o kadar gelişti ki düşmanlarımızın İran'ın yeteneklerini hesaba katması gerekiyor. Ülke askeri güç konusunda savunmasız ve çaresiz halde olmamalıdır."
İmam Hamanei, İran'la yapılan nükleer anlaşmaya ilişkin; “Nükleer anlaşmadaki bazı taahhütlerimizi bir kenara bıraktık ve yakın zamanda yüzde 20 uranyum zenginleştirme sürecine başladık. Amerika'nın anlaşmaya dönmesi için acelemiz yok. Bu bizim sorunumuz değil, mantıksal talebimiz yaptırımların kaldırılmasıdır. Bu, İran ulusunun gasp edilmiş hakkıdır. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa, İran halkının haklarını yerine getirmekle görevlidir. Yaptırımlar tamamen ortadan kaldırılırsa ABD’nin nükleer anlaşmaya dönüşü mantıklı olacaktır. Elbette zararların telafi edilmesi konusu da taleplerimizin arasında yer alıyor. Ancak yaptırımlar kaldırılmazsa onların nükleer anlaşmaya geri dönüşü bizim zararımıza olacaktır." diye konuştu.
Hem yürütme hem de yasama organındaki yetkililere, bu alanlarda dikkatli ve kurallara tam olarak uyarak ilerlemelerini ve hareket etmelerini söyledim.
İslam İnkılabı Lideri imam Hamanei, korona aşısı ithalatına dair ilgili yetkililere hitap ederek, "ABD ve İngiltere menşeli koronavirüs aşısının ithalatı yasaktır. Amerikalılar korona aşısını üretebilseydiler, ülkelerinde korona skandalı yaşanmazdı. Günlük neredeyse 4 bin kişi ölüyor. Fransız aşısını da olumlu karşılamıyorum, çünkü Fransa, İran'daki bozuk kan olayı ile kötü bir sicile sahiptir." ama diğer ülkelerden aşı alınabilir açıklamasında bulundu.
İslami Cihad: Kasım Süleymani'nin Tüm Savaşlarda Kıblesi Kudüs'tü
Filistin İslami Cihad Hareketi Genel Sekreteri Ziyad Ennehale, şehit Süleymani'nin Filistin direnişçilerinin savaş tecrübesi kazanması ve silah üretmesi meselesine büyük önem verdiğini söyledi.
Ennehale bugün yaptığı açıklamada şunları ifade etti: 'İşgal altındaki Kudüs, Hacı Kasım'ın her zaman kalp huzurunun kaynağıydı. Hacı Kasım'ın bölgede var olduğu tüm savaşlarda kıblesi Kudüs'tü. Hedefi direnişin korunmasıydı.
O; doğru zamanda, doğru yerde ve doğru kişiydi. Stratejik faaliyeti, mucizevi bir şekilde Gazze Şeridi'ne füze ve silahın ulaştırılmasıydı.
Çünkü bu iş; güvenlik, teknik ve imkanlar açısından çok zor ve maliyetli idi. Fakat nihayetinde bu iş oldu ve şehit Süleymani bu konuda çok emek sarf etti. Birçok ülkeyi ziyaret etti, Filistin direnişinin eline silahları ulaştırabilmek için planlar yaptı ve başardı. Tel Aviv'i vuran füzeler, Gazze şeridine ulaştırılan bu füzelerdi.'
Süleymani Direnişin Uluslararası Şahsiyetiydi
İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri, Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin birinci şehadet yıldönümü münasebetiyle yayınladığı bir mesajda, İran ve dünyadaki tüm Müslüman ve özgürlük sever insanların bu cinayetin faillerinden intikam alma ve ABD'nin Batı Asya bölgesinden çekilmesi yönündeki kararlığını ‘kaçınılmaz’ olarak nitelendirdi.
Tümgeneral Muhammed Bakıri’nin kaleme aldığı mesajın bir bölümünde şu ifadelere yer verildi:
“3 Ocak, İran tarihinde yaşanan acı bir olayı hatırlatıyor. Terör örgütü IŞİD’le mücadele eden İslam ümmetinin şefkatli evlatlarından biri bu günde İran’ın düşmanı olan ABD emperyalist ve terörist hükümeti tarafından şehit edildi.
İslam İnkılabı Lideri İmam Hamanei’nin de buyurduğu gibi, Şehit Süleymani ve bu olaydaki diğer şehitlerin katillerini ağır bir intikam bekliyor. Şehit Süleymani direnişin uluslararası şahsiyetiydi ve direnişle ilgilenen herkes bu cinayet faillerinden intikam alınmasını istiyor”
Bilimsel Tekelciliğe Karşı Direnişin Bedeli
Bismillahirrahmanirrahim
İranlı bilim insanı Dr. Muhsin Fahrizade 27 Kasım 2020 tarihinde düzenlenen komplike bir terör saldırısıyla şehid edildi. Birinci dereceden devlet adamları düzeyinde koruma altına alınan Dr. Fahrizade’ye oldukça profesyonel, karmaşık ve uluslar arası çapta bir hazırlık ve koordinasyonla bir terör operasyonu gerçekleştirilmiştir.
Bu son olay, son onbeş yıl içerisinde İranlı bilim insanlarına karşı gerçekleştirilen ve şimdiye kadar beş seçkin bilim insanının şehadetiyle sonuçlanan onlarca terör eyleminden ilki olmadığı gibi sonuncusu da olmayacaktır.
Peki bu terör eylemlerini kim, niçin ve hangi amaçla yapmaktadır? Hangi güçler bu terörlerden medet ummakta ve yarar sağlamaktadır?
Bu soruların cevabı bilimin ve bilim insanlarının gücünü anlamakta yatıyor. Çünkü bilim teknoloji demektir; teknoloji kalkınma, güçlenme ve refah demektir.
Bugün yeryüzünde ekonomik, askeri, siyasal, kültürel ve medya alanlarında sulta kurmuş müstekbirler bu güçlerini bilimden almıştır. Bilim sayesinde, teknolojik ilerlemeler sayesinde başka milletlere ve özellikle de İslam dünyası üzerinde üstünlük sağlamış, yeryüzünde sultalarını şimdiye kadar bu sayede sürdürebilmişlerdir. Bilimsel ve teknolojik üstünlüklerini kaybettikleri zaman ekonomi, askeri, siyaset, kültür ve medya dalındaki sultaları da sona erecektir.
İki-üç yüzyıldan beri bilimi başka ülkeleri işgal, milletlerin zenginliklerini sömürü, kültürlerini ortadan kaldırma aracı olarak kullanan müstekbir güçler, bu üstünlüklerini kolayca kaybetmek istemedikleri için bilimsel çalışmaları ve teknolojik ilerlemeleri tekellerinde tutmaya özel bir önem verirler.
Emperyalist güçler, kendi imkanlarıyla bilimsel alanlarda ilerleme kaydeden milletlerin bilim insanlarını çeşitli yöntemlere başvurarak kontrol altında tutmaya, kendi hizmetlerine almaya çalışırlar. Kukla ve bağımlı rejimleri aracılığıyla bu insanların bilimsel ilerlemesini engellemek, yetenekli gençleri kendi üniversitelerine çekmek için burslar vermek, yetişmiş bilim adamlarını birtakım vaatlerle Batılı ülkelere göçe teşvik etmek bu konudaki yöntemlerin en alışılagelmiş olanlarıdır.
Bu alanda müstekbir güçlerden bağımsız olarak bilimsel çalışmalar başlatan ve bu güçlere teslim olmayan ülkelerin başında İran gelir. Bilimsel-tekonolojik ilerleme kaydetmeden Batı müstekbirliği ile baş etmenin imkansız olduğunun farkına varan İran, kendine bazı dallarda öncelikler belirleyince kıyamet kopmaya başladı.
Nükleer teknoloji İran’ın öncelik verdiği bilimsel alanlardan biridir. Sürdürülen propagandalarla oluşturulan yaygın görüşün aksine, nükleer teknoloji sadece askeri alanla sınırlı olmayıp temiz enerji üretiminden tutun insan sağlığını yakından ilgilendiren ilaçların üretimine, ziraat alanındaki ilerlemelerden tutun sanayinin çeşitli dallarına kadar kalkınmanın önemli faktörlerinden ve alt yapılardan biridir.
Nükleer teknolojiyi uğursuz sultalarını sürdürmek ve zayıf milletleri tehdit etmek için daha çok askeri alanda ön plana çıkaran emperyalist güçler halbuki ekonominin can damarı olan enerji üretiminde daha çok kullanmakta, insan yaşamının her alanında nükleer teknolojiyi hizmetlerine almış bulunmaktalar.
Kendi ülkelerinin refahı ve kalkınması İçin nükleer teknolojiyi her geçen gün daha geniş alanlarda kullanan müstekbir güçler sıra İran’a gelince “atom bombası yapabilir” iftirası ile bu ülkeyi nükleer teknoloji nimetinden mahrum bırakmayı amaçlamaktadırlar.
İran’ın tüm nükleer faaliyetlerini Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı uzmanlarınca teknik mekanizmalarla 24 saat boyunca gözetlemelerine ve NPT ek protokolü çerçevesinde istedikleri her merkezi defalarca denetlemelerine rağmen yine de bununla yetinmemekte ve İran’ın barışçıl/sivil nükleer faaliyetlerini durdurmak için bu dalda faaliyet gösteren bilim insanlarını öldürmek yoluna başvurmaktalar.
Niçin mi?
Çünkü İran, küresel sulta sistemine entegre olmamakta; sömürülerine, cinayetlerine kayıtsız kalmamakta, zalimlerle işbirliği yapmamaktadır.
Çünkü İran, başını ABD’nin çektiği müstekbir güçler ve işbirlikçilerinin işgalleri, yağmalamaları ve cinayetlerine karşı bölge halklarınca sürdürülen direniş hareketlerini desteklemektedir.
Çünkü İran, İslam coğrafyasının kalbine yerleştirilen kanser tümörü İsrail’in uğursuz varlığını kabul etmemektedir. Sulta sisteminin şımarık temsilcisi bu terör rejimi ortadan kaldırılmadıkça bölgede ve yeryüzünde barış ve huzurun sağlanamayacağını haykırmaktadır.
Çünkü İran, ülkeleri işgale uğrayan Lübnan, Filistin, Yemen, Suriye ve Irak halklarının yanında yer almakta, onları her açıdan desteklemektedir.
Çünkü İran, Batı emperyalizminin bilimsel-tekonolojik tekelciliğine karşı da direnmektedir. Bu doğrultuda bilimsel-teknolojik birikimlerini, bu cümleden olarak füze/roket teknolojisini direniş cephesinde yer alan halkların hizmetine sunmaktadır.
Ve işte bu cesurca duruşunun, bilimsel-teknolojik tekelciliğe karşı bu direnişinin bedelini seçkin bilim insanlarını şehid vererek ödemektedir.
İnsanlık düşmanları yaptırımlarla, ekonomik ablukayla, diplomatik baskıyla, yalan ve iftira dolu propagandalarla ve en çirkini terör eylemleriyle bu hareketin önünü alacaklarını sanıyor ve bölgedeki dostlarına moral verdiklerini sanıyorlar.
İslam düşmanları İran içerisinde dönem dönem iş başında bulunan basiretsiz ve İnkılabın ilkelerinden uzaklaşmış kişi ve çevrelerin uzlaşmacı tavırlarına bakarak yanlış hesap yapmaktadırlar.
Halbuki ne İslam coğrafyasındaki basiretsizlerin uzlaşmacı tavırları, ne de bölgedeki işbirlikçi kukla rejimler 41 yıl önce yükseltilmiş İnkılap bayrağını indirmekte sulta sistemine yardım edemeyecek ve bölge halklarının uyanış, diriliş ve direnişi karşısında kesinlikle yenilgiye uğrayacaklardır, o günler yakındır, inşallah.
Ziya Türkyılmaz




















