کارگر

کارگر

 Richard Nephew, The Art of Sanctions (Yaptırım Sanatı) adlı önemli kitabında, nükleer meselede ABD'nin İran'a karşı stratejisi hakkında önemli kavramları özetliyor. Bunlardan en önemlisi muhtemelen Game of Chicken’dır, ABD ve İran çatışmasının çerçevesini açıklamaktadır.
 

Richard Nephew şunları vurgulamaktadır: ‘Yaptırımlar başlı başına amaç olamaz çünkü er ya da geç etkileri azalır, dolayısıyla yaptırımlar bir amacı gerçekleştirmesi gereken bir araçtır ve bu da karşı taraftan fazlasıyla taviz almaktır.

İran'a karşı yaptırımların, genel olarak siyasi ve ekonomik baskının uygulandığı bağlam önemlidir ve bu çerçevede Game of Chicken gündeme gelmektedir.

Yaptırım uygulayan taraf, gerçekçi olmayan askeri tehdit, yoğun siyasi söylem ve eylemler de dâhil olmak üzere her türlü baskıyı öyle organize etmelidir ki yaptırım uygulanan taraf, yaptırımların ve tehdidin arkasındaki sürücünün onu cezalandırmak için direksiyonu çekip fırlattığını ve tüm gücüyle gaza batığını hissetmelidir. Bu durumda savunma ve misilleme tedbirlerini almış olan yaptırım uygulanan taraf kaçınılmaz olarak olay yerinden ayrılacak ve tavizler verecektir.’

Uluslararası Atom Enerjisi (IAEA) Yönetim Kurulu'nun İran'a karşı çıkardığı son karar ABD'nin “Game of Chicken” oyununun bir parçasıdır. (Bu son yıllarda eşi görülmemiş ve son örneği 1999'da olan bir durumdur.) 

İran, Amerika Birleşik Devletlerinin Nükleer Anlaşmaya muhtemel dönüşü konusunda ihtiyaç duyduğu ekonomik faydaların bir kısmını güvence altına almak için müzakere masasına oturduktan sonra Batı, tercih ettiği anlaşmayı dayatamayacağını görünce Güvenlik Konseyi ve benzer kuruluşların tehdidi ile İran’ın geri çekilmesi için Game of Chicken’ın yeni raundunu başlatmaya çalıştı.

Muhtemelen bu siyasi literatür ve tehditkar siyasi süreçler önümüzdeki haftalarda Batılılar tarafından korunacak ve hatta geri çekilme tehdidinde bulunacaklardır, ancak Batı'ya verilecek ulusal tepkiyi belirlerken bir noktaya dikkat etmek çok önemlidir, o da İran'ın stratejik girişimidir. 

Girişim, yetkililerinin ve uzmanlarının büyük çoğunluğuna göre Batı tarafının anlaşmadan başka gerçekçi bir alternatifi olmadığı anlamına geliyor. Ancak yıllardır Nükleer Anlaşmada bulunmanın ve UAEA’nin protokol denetlemelerinin bedelini ödeyen İran’ın birçok seçeneği var.

Eğer ekonomik durum düzelirse ve ülkedeki siyasi, sosyal ve medya ortamı iyi yönetilirse, Batı'nın Game of Chicken oyununun bu önemli raundunun sonunda, müzakere masasında Batı tarafından bazı haklar alınabilir. Ancak çatışmanın büyük atmosferi anlaşılmaz ve içerideki bazı politikacılar Biden ve yoldaşlarının baskı kampanyasının bir parçası olursa, bu cehaletin bedeli milletin cebinden çıkacaktır.’

Cumartesi, 11 Haziran 2022 13:05

Reisi'den UAEA'ya Tepki

 İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu’nda alınan İran karşıtı karara tepki gösterdi.
 


Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu’nda alınan İran karşıtı karara tepki gösteren Cumhurbaşkanı Reisi, “Yönetim Kurulunda karar çıkardığınızda bizim geri adım atacağımızı mı sandınız? Allah'ın ve İran halkının adı için pozisyonumuzdan tek bir geri adım dahi atmayacağız. Bu zamana kadar uluslararası kuruluşlarda siyasi saiklerle kaç karar ve açıklama yayımladınız. Bunlar sonuç verdi mi?" dedi.

Reisi, "Yaptırımlarla bizi durduracağınızı sandınız ancak ülkemiz durmayacak ve sanayi, tarım, turizm gibi alanlarda ilerlemeye devam edecek." ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Reisi, sözlerine şöyle devam etti:

“Bu tür eylemler hiçbir şekilde İran İslam Cumhuriyeti'ni geri adım atmaya zorlayamaz. Biz kararlı duruşumuzda ısrar ederken, İran milletinin haklarını vurguluyoruz. İran halkının vazgeçilmez haklarını göz ardı edemeyiz.”

İran karşıtı karar tasarısını hazırlayan ülkelere seslenen Reisi, “Onlar İran milletinin haklarını tanımalı. İran'la güç diliyle değil mantık diliyle konuşulması gerektiğini şimdiye kadar öğrenmiş olmalılar.” diye konuştu.

UAEA Yönetim Kurulunda önceki gün yapılan oylamada, 30 üye ülkenin oylarıyla İran'a karşı karar çıkarılması kabul edilmişti.

 Rusya’nın Viyana’daki Uluslararası Teşkilatlar Daimi Temsilcisi Ulyanov, UAEA’nın İran aleyhine aldığı son kararı bir kez daha eleştirdi.


 Rusya’nın Viyana’daki Uluslararası Teşkilatlar Daimi Temsilcisi Mihail Ulyanov, Uluslararası Atom Enerji Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu’nun İslamiİran aleyhine aldığı son kararı “aptalca diye tanımlayarak, bir kez daha eleştirdi.
Ulyanov konuyla ilgili olarak kendi tweett sayfasında “İran’la ilgili son haberleri duydunuz mu? Rusya’nın dün UAEA Yönetim Kurulu’nun o aptalca kararına neden “hayır” oyu verdiğini anladınız mı şimdi? Maalesef batılı meslektaşlarımız içinde bulunduğumuz şartları kavrayamadıklarını gösteriyorlar” diye kaydetti.
Hatırlanacağı gibi UAEA Yönetim Kurulu geçtiğimiz 8 Haziran Çarşamba günü İslami İran’ı Ajans’la işbirliğinde bulunmamakla suçlayan bir kararı oylamaya koymuştu. Bu karar 30 “Kabul”, 2 “Red” (Rusya ve Çin) ve 3 “Çekimser” (Hindistan, Pakistan ve Libya) oyla kabul edildi.

ABD Dışişleri Bakanı Blinken yayınladığı bir bildiriyle, UAEA Yönetim Kurulunda İran aleyhine onaylanan karara tepki gösterdi.


ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Uluslararası Atom Enerji Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu’nun İran aleyhine onayladığı karara tepki göstedi.Blinken bu bildirisinde “Dün biz kesin bir çoğunlukla UAEA Yönetim Kurulu üyelerinin nükleer konuların gözetlenmeleri ve yaygınlaştırılmasının önlenmeleri gerektiğine ilişkin görevlerini destekledik. Buna göre İran’ın UAEA’yla işbirliğinde bulunması ve Ajans’ın sorularına geçerli cevaplar vermesi gerekiyor” diye kaydetti.
Blinken ayrıc UAEA Yönetim Kurulu’nun onayladığı söz konusu kararın Nükleer Anlaşmayla bir ilgisi olmadığını iddia ederek “Bu karar, UAEA’nın vazifeleri kapsamında ve İran’ın da o yöndeki sorumluluklarını yerine getimesi lazım. Ama Nükleer Anlaşmanun programı ayrı” diye yazdı.
İslami İran, UAEA girişiminin Nükleer Anlaşma bağlamında tahrip edici bir engel olduğunu vurguladıysa da, ABD Dışişleri Bakanı Blinken “ABD, Nükleer Anlaşmaya dönmeye hazır yine de” diye iddia etti.

İslami İran Atom Enerji Teşkilatı Başkanı İslami, UAEA’nın Siyonist İsrail’in etkisi altında olduğunu belirterek “Bu çok teessüf verici bir durum” dedi.


 Atom Enerji Teşkilatı Başkanı Muhammed İslami dün akşam katıldığı bir televizyon programında, nükleer alanda meydana gelen en son gelişmeler, İran ile Uluslararası Atom Enerji Ajansı (UAEA) arasındaki münasebetler ve UAEA Yönetim Kurulunda İslami İran aleyhine onaylanan kararla ilgili açıklamalarda bulundu.
Atom Enerji Teşkilatı Başkanı ve Cunhurbaşkanı Yardımcısı İslami açıklamalarının başında “Son 20 yılda bizim barışçı nükleer progaramımızı durdurma niyetiyle ambargo koymak, psikolojik saldıırılarda bulunmak ve aleyhimize kararlar alamk gibi her tür yol ve yöntemi denediler” şeklinde konuştu.
İslami daha sonra, Nükleer Anlaşmadaki bütün maddelerin UAEA kullarına uymadığını belirterek “Peki bu aşamada şöyle bir soru sorabilirsiniz: İran neden Nükleer Anlaşmayı kabul etti? Cevap şu: İran güven oluşturma niyetindeydi. Nükleer programını yavaşlatmayı kabul etti bu noktada” dedi.
Atom Enerji Teşkilatı Başkanı İslami ayrıca, Siyonist İsrail’in İran İslam Cumhuriyetinin nükleer programıyla ilgili iddialarıyla ilgili olarak “UAEA Siyonist İsrail’in yoğun etkisi altında. Doğrusu, uluslararası bir organın meşru olmayan bir rejim tarafından kullanılması teessüf uyandırıcı bir durum” diye vurguladı.

İslam İnkılabı Lideri İmam Hamanei, resmi ziyarette bulunmak üzere Tahran'a gelen Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman ile görüştü.
 

İran ile Tacikistan arasındaki derin tarihi, dini, kültürel ve dilsel ortaklıklara değinen İmam Hamanei, iki ülkeyi kardeş adlandırdı ve Tacikistan Cumhurbaşkanı Rahman'ı Farsça'nın yaygınlaştırılmasına ilişkin yaptığı eylemlerden dolayı takdir etti.

İslam İnkılabı Lideri, ''Son bir yılda ikili ilişkiler gelişse de istenen noktaya ulaşmamıştır. İran'ın teknik, mühendislik, sanayi ve bilimsel yardımları Tacikistan'ın kullanımına sunulabilir ve bu kapasiteleri değerlendirmek için ortak komisyonun ciddi çalışmalara imza atması gereklidir'' dedi.

İran'ın çeşitli iklimi, sanayi açısından gelişmişliği ve bilgi tabanlı şirketlere sahip olması gibi özelliklerinin yanı sıra Tacikistan'da su bolluğu ve geniş madenlerin olmasını iki ülkenin avantajlarından sayan İnkılap Lideri İmam Hamanei, ''Yaptırımlara rağmen İran birçok alanda iyi ilerlemeler kaydetmiş ve ambargolar olmasaydı bu kalkınmalar da olmazdı, zira ambargolar yerli kapasitelerin kullanılmasına olanak sağladı. Yaptırım uygulamak, güçlü ülkelerin diğer ülkelere karşı kullandığı silahtır. Ancak bu silahı etkisizleştiren şey, yerel kapasiteleri önemsemektir'' değerlendirmesinde bulundu.

İran'ın Tacikistan'la Afganistan konusunda aynı endişeyi paylaştığına değinen İmam Hamanei, ''İki ülke, bu ülkede tekfirci terörün yaygınlaşmasından endişe duyuyor'' dedi.

İmam Hamanei, İran Genelkurmay Başkanı General Bakıri'nin Tacikistan ziyaretini de önemli olarak nitelendirerek, ''İHA bugün ülkelerin güvenliği için önemli bir faktördür'' ifadesinde bulundu.

Tacikistan Cumhurbaşkanı Rahman da bu görüşmede, Cumhurbaşkanı Reisi ile yaptığı görüşmeye işaret ederek, ''Bugünkü müzakerelerde ticari, ekonomik ve sanayi alanındaki işbirliğinin geliştirilmesi ele alındı ve imzalanan anlaşmalarla ikili ilişkilerin sizin yönlendirmelerinizle daha iyiye gitmesini umuyoruz'' dedi.

Afganistan'da güvenlik ve terörizmle ilgili konuya da dikkati çeken Rahman, ''Afganistan'da tüm etnik grupların katılımıyla barış için bir hükümetin kurulmasını istiyoruz'' diye konuştu./mehr

 İslami İran Ordusu Özel Harekât Ve Operasyonlar Yardımcı Komutanı Amiral Seyyid Mahmud Musevi; gizli İHA üslerine değinerek “Bu üslere, özel hedefler doğrultusunda yurtdışı özel görevler verilmektedir” dedi.


 İran İslam Cumhuriyeti Ordusu Harekat İşleri Yardımcısı Amiral Seyyid Mahmud Musevi dün akşam, televizyonun Haber kanalının “Ordumuzun İHA Gücü ve Gizli 313 İHA Üsü” başlıklı düzenlediği programına katılarak konu bağlamında açıklamalar yaptı.

Amiral Musevi bu programda “313 ve benzeri diğer üsler ülkemizin değişik bölgelerinde var ve çoktandır yürürlükteler. Yani üretim yapılıyor ve kullanılıyor” şeklinde konuştu.

Amiral Musevi ayrıca “Silahlı Kuvvetler Genelkurmay Başkanı General Bakıri’nin 313 üsüne yaptığı ziyaretinde, oradaki sistemler ve İnsansız Hava Araçların (İHA) hazırlıka oranını sergileyip değerlendirmek istemişti. Gerçi bütün gelişmeler sürekli iletiliyor, fakat sürpriz olarak yapılan bu son ziyareti, İHA’ların kabiliyet güçlerinin yakından değerlendirilmesi amacını taşıyordu” dedi.

Açıklamalarının devamında üste bulunan bütün İHA’ların göreve hazır durumda olduklarını belirten Amiral Musevi ayrıca “Bu üslere, özel hedefler doğrultusunda yurtdışı özel görevler verilir” ifadesini kullandı.

 İran Devrim Muhafızları dün  (Cuma) Fars körfezinde yasaları ihlal etmesinden ötürü Yunanistan’a ait 2 petrol tankerine el koyduğunu duyurdu.

Devrim Muhafızları Ordusu yayınladığı bir bildiride “Devrim Muhafızları Deniz Kuvvetleri kolu Yunanistan’a ait 2 petrol tankerini kuralları ihlal etmelerinden ötürü Fars Körfezi sularında durdurup onlara el koydu.” ifadelerini kullandı.

İran Devrim Muhafızları'nın bu girişimi, Yunanistan büyükelçiliği maslahatgüzarının İran Dışişleri Bakanlığı'na çağrılması ve Yunanistan'ın deniz korsanlığından kaçınmasının istenmesi ardından geldi.
Yunanistan geçen ay İran bandıralı bir gemiye el koymuştu. Reuters ise Yunanistan'ın petrolü ABD'ye teslim ettiğini iddia etti.

İran İslam Cumhuriyeti bayrağına ait yük gemisinin Yunan karasularında el konulmasının ardından, Tahran'daki Yunanistan Büyükelçiliği maslahatgüzarı İran Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldı ve İran hükümetinin şiddetli protestosu hakkında bilgilendirildi. 

Yine dün, İsviçre'nin Tahran  Büyükelçiliği maslahatgüzarına, bu ülkenin büyükelçisinin yokluğunda,  uluslararası deniz yasaları ve düzenlemeleri ve ilgili uluslararası ihlaller konusunda İran İslam Cumhuriyeti'nin güçlü endişeleri iletildi. Özellikle de, ABD hükümeti tarafından uluslararası taşıma  serbestisi ve uluslararası serbest ticaret ilkesi ilan edilmiş ve gemilere ve yüklerine uygulanan ambargonun bir an önce kaldırılmasına vurgu yapılmıştır./

YUNANİSTAN'DAN AÇIKLAMA

Yunanistan Dışişleri Bakanlığı ise İranlı yetkililerin iki tankerini "şiddetle ele geçirdiğini" ileri sürdü ve eylemi "korsanlık" olarak tanımladı. Açıklamada "Silahlı kişiler Yunan vatandaşının da aralarında olduğu mürettebatı rehin aldı." denildi. Amerikan Donanması'ndan yetkililer de olayın takibinde olduklarını ifade etti.

Yunanistan ve ABD, gemilerin alıkonulduğu sırada, İran karasularından 22 deniz mili açıkta seyir halinde olduğunu ifade ediyor.

İRAN UYARMIŞTI

İran, Yunan sularındaki petrol tankerine el konmasına karıştığı gerekçesiyle Atina'yı "cezalandırıcı eylemde" bulunmakla uyarmıştı.

İran Limanlar ve Denizcilik Kurumu, 25 Mayıs'ta bir açıklama yaparak "olumsuz hava koşulları ve teknik sorunlar nedeniyle Yunan kıyılarına sığınan" İran bayraklı bir geminin alıkonulduğunu ve geminin taşıdığı petrole ABD'nin talebiyle el konulduğunu duyurmuştu.

ABD'nin İran'daki diplomatik görevlerini yürüten İsviçre'nin Tahran Maslahatgüzarı da önceki gün İran Dışişleri Bakanlığına çağrılarak, geminin ve el konulan yükünün derhal serbest bırakılmasını istemişti.

İran Dışişleri Bakanlığı ayrıca ülkesinin itirazlarını iletmek için Yunanistan'ın Tahran'daki Maslahatgüzarı'nı da aynı gün Dışişleri Bakanlığına çağırmış ve geminin alıkonulmasını "uluslararası bir eşkıyalık örneği" şeklinde niteleyerek, olaydan Yunanistan'ın sorumlu tutulacağını açıklamıştı.

KAYBEDEN YUNANİSTAN OLUR

Rakamlar çok sık değişse de açık kaynaklara göre Yunan ticari filosu; toplam 330 milyon DWT'luk, ortalama 14,9 yaş ortalaması olan 104 milyar dolar değerindeki 5555 adet gemiden oluşuyor ve dünya deniz ticaret filosu sıralamasında ilk sıradaki yerini koruyor.

Yunanistan, küresel nüfusun yüzde 0.16'sını temsil etmesine rağmen küresel nakliye kapasitesinin yüzde 20.67'sini ve Avrupa kapasitesinin yüzde 54.28'ini kontrol ediyor.

Clarksons Araştırma Şirketi'nin 2020 yılındaki denizden en çok gelir elde eden ülkeler listesine göre, ilk sırada 96 milyar 785 milyon dolarla Yunanistan bulunuyor.

Dolayısıyla açık denizlerde seyrüsefer serbestliğini hedef alan Yunanistan, aslında doğrudan kendisini hedef alıyor.

KOTZİAS'TAN ELEŞTİRİ

Yunanistan'ın İran tankerine el koymasına yönelik eski Dışişleri Bakanı Nikos Kotzias'tan da sert bir eleştiri geldi.

Yapılanın Yunanistan'ın çıkarlarıyla uyuşmadığını belirten Kotzias, “Dış politika strateji gerektirir. Aksi takdirde bir ülkeyi 'patronlara' teslim eder ve taktiklere harcarsınız. Yunanistan, haddini aşmamak veya olayların kurbanı olmamak için stratejik çıkarlarına göre hareket etmelidir.” ifadelerini kullandı/ Aydınlık

- İran'ın yarı resmi Fars Haber Ajansı, ülkede gerçekleştirilen suikastlara karıştıklarını ileri sürdüğü 5 İsrailli istihbarat ve teknoloji uzmanının isim ve bilgilerini yayınladı.
 

Yayınlanan haberde, bu kişilere ait olduğu ileri sürülen çalışma alanları ve ne kadar süreyle bu işleri yaptıklarına dair bilgilere yer verildi.

Söz konusu 5 İsraillinin "gece gündüz yakın gözetim altında" olduğu ifade edilen haberde, başka kişilerin de takip edildiği ve onlara ait bilgilerin de paylaşılabileceği iddia edildi.

Fars Haber Ajansı, "Gizli Yaşaması Gereken Siyonistler" başlığıyla yayınladığı haberinde, "rejimin (İsrail'in) bazı iç ve diğer güvenlik kaynaklarına" erişildiğini ve bu 5 kişinin "İslam ülkelerine karşı sabotaj ve İslami direniş aktivistlerine yönelik suikastlara" karıştığını ileri sürdü.

Bu kişilerin ayrıca "aile üyeleri, fotoğraf ve videoları, ev ve iş adresleri, trafikte izledikleri yollar, sabit ve cep telefonu numaraları, posta kutuları ve diğer bilgilerine" de erişildiği öne sürüldü.

Haberde, söz konusu 5 İsraillinin isim ve görevleri şu şekilde yer aldı:

"İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) İstihbarat Müdürlüğünün eski bir başkanı olan Amos Malka, siber güvenlik uzmanı Amir Levental, IDF'nin 8200 istihbarat biriminde eski bir kıdemli subay olan Gal Ganot, aynı zamanda eski bir 8200 memuru ve bir teknoloji yöneticisi olan Inbal Arieli ile başka bir siber uzman olan Amit Meltzer."

'Söz konusu kişiler Tahran yönetimi tarafından hedef alınabilir'

Haberde ayrıca Fars Haber Ajansının daha önce de İsrail'in "üst düzey bir yetkilisi" hakkında bazı bilgiler yayınladığı ve bunun üzerine bu kişinin evini, ofisini ve diğer bilgilerini değiştirdiği ileri sürüldü.

İsrail basını ise bu bilgilerin yayınlanmasının ardından "söz konusu kişilerin Tahran yönetimi tarafından hedef alınabileceği" yorumunda bulundu.

 Filistinli veya Filistinli olmayan çeşitli taraflar yayınladıkları bildirilerle “El Cezire” muhabirinin katil İsrail askerlerince öldürülmesinin yasal takibata alınmasını istediler.


Filistinli “El Cezire” kanalı muhabiri Şirin Ebu Akile” bugün (Çarşamba) Batı Şeria’daki Cenin kentinde muhabirlik yeleği üzerindeyken katil İsrail askerlerince kalleşçe hedef alınarak şehid edildi.

İşgalci İsrail askerlerinin Cenin’e düzenledikleri saldırı esnasında gerçekleştirilen bu terör hadisesinde El Cezire kanalı yapımcısı Ali El Semavi de yaralandı.

Katil İsrail’in bu saldırısı Filistinli veya Filistinli olmayan çeşitli tarafların geniş öfke ve tepkilerine yol açtı.

“El Cezire” kanalı bu hadise bağlamında bir bildiri yayınlayarak “Siyonist İsrail askerleri, uluslararası örf ve kanunlara aykırı feci bir cinayet işleyerek bir muhabirimize karşı terör girişiminde bulundular” diye kaydederken bu olaydan işgalci İsrail Hükümeti ve askerlerini sorumlu tuttuklarını belirtti.

Katar Dışişleri Bakanı Yardımcısı da verdiği demeçte katil İsrail’in bu girişimini “çok feci bir cinayet” diye tanımladı.

Ayrıca, Yemen Ensarullah grubu, Lübnan Hizbullah Grubu, Filistin Özerk Teşkilatı, Filistin İslami Cihad Cephesi, Filistin El Mücahidin Hareketi, HAMAS ve Filistinli Gazeteciler Birliği gibi grup, organ veya tanınmış şahıslar da bildiri veya demeç vasıtasıyla katil İsrail askerlerinin bu girişimini şiddetle kınadıklarını ifade ederek, olayın yasal olarak takibata alınması talebinde bulundular.  

İşgalci Siyonist Askerler Al Jazeera Muhabirini Öldürdü
 
Katar merkezli Al Jazeera televizyon kanalının muhabiri Şirin Ebu Akile, işgal altındaki Batı Şeria'nın Cenin Mülteci Kampı'nda İsrail askerleri tarafından açılan ateş sonucu hayatını kaybetti.
 

Filistin Sağlık Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, 51 yşaındaki deneyimli muhabir Şirin Ebu Akile'nin, Cenin kentinde İsrail askerleri tarafından gerçek mermiyle açılan ateş sonucu başından ağır yaralandıktan sonra yaşamını yitirdiği belirtildi.

Yerel gazeteci Ali es-Sumudi'nin de sırtından yaralandığı aktarılan açıklamada, durumunun stabil olduğu bilgisi paylaşıldı.

Sosyal medyada yayınlanan görüntülerde ise vurulmasının ardından kanlar içinde bir araca bindirilen gazeteci Akile'nin çelik yelek giydiği görülüyor.

İsrail Başbakanı, Filistinli göstericileri suçladı

İsrail ordusundan yapılan yazılı açıklamada ise olayla ilgili inceleme başlatıldığı belirtildi. Ordu güçlerinin, 'Cenin Mülteci Kampı'ndaki terör şüphelilerini yakalamak için terörle mücadele faaliyeti yürüttüğü' aktarılan açıklamada, İsrail askerlerinin kampa müdahalesi sırasında 'onlarca silahlı Filistinlinin İsrail askerlerine ateş açtığı ve askerlere doğru patlayıcı madde fırlattığı' ileri sürüldü.

İsrail askerlerinin de 'silahlı kişilere ateşle karşılık verdiği ve vurulanlar olduğu tespit edildiği' kaydedilen açıklamada, "Ordu olayı araştırıyor ve gazetecilerin Filistinli silahlı kişiler tarafından vurulmuş olma olasılığını inceliyor" ifadelerine yer verildi.

Bununla birlikte İsrail Başbakanı Naftali Bennett de Akile'nin öldürülmesinin faili olarak Filistinli göstericilere işaret etti. Akile'nin, 'Filistinlilerin açtığı ateş sonucu öldürülmesinin muhtemel' olduğunu savunan Bennett, "Topladığımız bilgilere göre, o sırada ayrım gözetmeksizin ateş açan silahlı Filistinlilerin, gazetecinin talihsiz ölümünden sorumlu olması muhtemel görünüyor" dedi.

Saha gazetecilerindendi

Öte yandan Al Jazeera'nın sitesinde yer alan haberde de Şirin Ebu Akile'nin kanalın ilk nesil saha gazetecilerinden olduğu, İsrail'in, işgal altındaki topraklarda Filistin halkına yönelik saldırılarını kayıt altına almak için bölgede uzun süredir çalışmalar yürüttüğü belirtildi.

Haberde ayrıca, 1971 Kudüs doğumlu olan gazetecinin, Ürdün'deki Yermuk Üniversitesi Gazetecilik ve Medya Bölümü mezunu olduğu bilgisi paylaşıldı.

Cenin kentine baskın düzenleyen ve bir Filistinliyi gözaltına almak için evinin çevresini kuşatan İsrail güçleri ile Filistinliler arasında olay çıkmıştı.

 Al Jazeera: Meslektaşımızın öldürülmesinden İsrail hükümetini sorumlu tutuyoruz

Katar merkezli Al Jazeera kanalı, sosyal medya hesaplarından yaptığı açıklamada, "İsrail işgal güçleri, muhabirimiz Şirin Ebu Akile'ye soğukkanlılıkla, uluslararası yasaları ve normları ihlal ederek ve önceden tasarlanmış bir cinayetle suikast düzenledi" dedi.

Deneyimli gazeteci Akile'nin, kimliğini açıkça gösteren bir basın yeleği giydiği sırada doğrudan kendisini hedef alan gerçek mermilerle' öldürüldüğüne dikkat çekilen açıklamada, "Basının görevini gerçekleştirmesini engellemeyi amaçlayan bu menfur suçu kınıyor ve meslektaşımızın öldürülmesinden İsrail hükümetini sorumlu tutuyoruz" ifadeleri kullanıldı.

Olayın takipçisi olacağını vurgulayan Al Jazeera, açıklamasına şöyle devam etti: "Uluslararası toplumu, İsrail işgal güçlerini, Şirin Ebu Akile'yi kasıtlı olarak hedef aldığı ve öldürdüğü için kınamaya ve hesap sormaya çağırıyoruz. Ne kadar suçlarını örtbas etmeye ve adaletten kaçmaya çalışsalar da hukuki yollardan hesap sorulması için faillerin peşini bırakmayacağımızı taahhüt ediyoruz."

 Filistinli veya Filistinli olmayan çeşitli taraflar yayınladıkları bildirilerle “El Cezire” muhabirinin katil İsrail askerlerince öldürülmesinin yasal takibata alınmasını istediler.


Filistinli “El Cezire” kanalı muhabiri Şirin Ebu Akile” bugün (Çarşamba) Batı Şeria’daki Cenin kentinde muhabirlik yeleği üzerindeyken katil İsrail askerlerince kalleşçe hedef alınarak şehid edildi.

İşgalci İsrail askerlerinin Cenin’e düzenledikleri saldırı esnasında gerçekleştirilen bu terör hadisesinde El Cezire kanalı yapımcısı Ali El Semavi de yaralandı.

Katil İsrail’in bu saldırısı Filistinli veya Filistinli olmayan çeşitli tarafların geniş öfke ve tepkilerine yol açtı.

“El Cezire” kanalı bu hadise bağlamında bir bildiri yayınlayarak “Siyonist İsrail askerleri, uluslararası örf ve kanunlara aykırı feci bir cinayet işleyerek bir muhabirimize karşı terör girişiminde bulundular” diye kaydederken bu olaydan işgalci İsrail Hükümeti ve askerlerini sorumlu tuttuklarını belirtti.

Katar Dışişleri Bakanı Yardımcısı da verdiği demeçte katil İsrail’in bu girişimini “çok feci bir cinayet” diye tanımladı.

Ayrıca, Yemen Ensarullah grubu, Lübnan Hizbullah Grubu, Filistin Özerk Teşkilatı, Filistin İslami Cihad Cephesi, Filistin El Mücahidin Hareketi, HAMAS ve Filistinli Gazeteciler Birliği gibi grup, organ veya tanınmış şahıslar da bildiri veya demeç vasıtasıyla katil İsrail askerlerinin bu girişimini şiddetle kınadıklarını ifade ederek, olayın yasal olarak takibata alınması talebinde bulundular.  

İşgalci Siyonist Askerler Al Jazeera Muhabirini Öldürdü
 
Katar merkezli Al Jazeera televizyon kanalının muhabiri Şirin Ebu Akile, işgal altındaki Batı Şeria'nın Cenin Mülteci Kampı'nda İsrail askerleri tarafından açılan ateş sonucu hayatını kaybetti.
 

Filistin Sağlık Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, 51 yşaındaki deneyimli muhabir Şirin Ebu Akile'nin, Cenin kentinde İsrail askerleri tarafından gerçek mermiyle açılan ateş sonucu başından ağır yaralandıktan sonra yaşamını yitirdiği belirtildi.

Yerel gazeteci Ali es-Sumudi'nin de sırtından yaralandığı aktarılan açıklamada, durumunun stabil olduğu bilgisi paylaşıldı.

Sosyal medyada yayınlanan görüntülerde ise vurulmasının ardından kanlar içinde bir araca bindirilen gazeteci Akile'nin çelik yelek giydiği görülüyor.

İsrail Başbakanı, Filistinli göstericileri suçladı

İsrail ordusundan yapılan yazılı açıklamada ise olayla ilgili inceleme başlatıldığı belirtildi. Ordu güçlerinin, 'Cenin Mülteci Kampı'ndaki terör şüphelilerini yakalamak için terörle mücadele faaliyeti yürüttüğü' aktarılan açıklamada, İsrail askerlerinin kampa müdahalesi sırasında 'onlarca silahlı Filistinlinin İsrail askerlerine ateş açtığı ve askerlere doğru patlayıcı madde fırlattığı' ileri sürüldü.

İsrail askerlerinin de 'silahlı kişilere ateşle karşılık verdiği ve vurulanlar olduğu tespit edildiği' kaydedilen açıklamada, "Ordu olayı araştırıyor ve gazetecilerin Filistinli silahlı kişiler tarafından vurulmuş olma olasılığını inceliyor" ifadelerine yer verildi.

Bununla birlikte İsrail Başbakanı Naftali Bennett de Akile'nin öldürülmesinin faili olarak Filistinli göstericilere işaret etti. Akile'nin, 'Filistinlilerin açtığı ateş sonucu öldürülmesinin muhtemel' olduğunu savunan Bennett, "Topladığımız bilgilere göre, o sırada ayrım gözetmeksizin ateş açan silahlı Filistinlilerin, gazetecinin talihsiz ölümünden sorumlu olması muhtemel görünüyor" dedi.

Saha gazetecilerindendi

Öte yandan Al Jazeera'nın sitesinde yer alan haberde de Şirin Ebu Akile'nin kanalın ilk nesil saha gazetecilerinden olduğu, İsrail'in, işgal altındaki topraklarda Filistin halkına yönelik saldırılarını kayıt altına almak için bölgede uzun süredir çalışmalar yürüttüğü belirtildi.

Haberde ayrıca, 1971 Kudüs doğumlu olan gazetecinin, Ürdün'deki Yermuk Üniversitesi Gazetecilik ve Medya Bölümü mezunu olduğu bilgisi paylaşıldı.

Cenin kentine baskın düzenleyen ve bir Filistinliyi gözaltına almak için evinin çevresini kuşatan İsrail güçleri ile Filistinliler arasında olay çıkmıştı.

 Al Jazeera: Meslektaşımızın öldürülmesinden İsrail hükümetini sorumlu tutuyoruz

Katar merkezli Al Jazeera kanalı, sosyal medya hesaplarından yaptığı açıklamada, "İsrail işgal güçleri, muhabirimiz Şirin Ebu Akile'ye soğukkanlılıkla, uluslararası yasaları ve normları ihlal ederek ve önceden tasarlanmış bir cinayetle suikast düzenledi" dedi.

Deneyimli gazeteci Akile'nin, kimliğini açıkça gösteren bir basın yeleği giydiği sırada doğrudan kendisini hedef alan gerçek mermilerle' öldürüldüğüne dikkat çekilen açıklamada, "Basının görevini gerçekleştirmesini engellemeyi amaçlayan bu menfur suçu kınıyor ve meslektaşımızın öldürülmesinden İsrail hükümetini sorumlu tutuyoruz" ifadeleri kullanıldı.

Olayın takipçisi olacağını vurgulayan Al Jazeera, açıklamasına şöyle devam etti: "Uluslararası toplumu, İsrail işgal güçlerini, Şirin Ebu Akile'yi kasıtlı olarak hedef aldığı ve öldürdüğü için kınamaya ve hesap sormaya çağırıyoruz. Ne kadar suçlarını örtbas etmeye ve adaletten kaçmaya çalışsalar da hukuki yollardan hesap sorulması için faillerin peşini bırakmayacağımızı taahhüt ediyoruz."

Perşembe, 12 May 2022 02:59

Ahiret Ehlinin Özellikleri

 Miraç hadisinin bu bölümünde yüce Allah ahiret ehlinin özelliklerini buyurmaktadır, onların özellikleri şunlardan ibarettir: 1.       Hayâları çoktur:

Dünya ehli dini kültürdeki kötü ve beğenilmeyen işleri hiç umursamadan defalarca yaptıkları için zamanla hayâsızlaşırlar, ama ahiret ehli kötü işler yapmamaya özen gösterdiklerinden fıtratlarında bulunan utanmayı da kaybetmezler.

2.       Akılsızlıkları azdır:

Onlar bütün işlerini önceden planlayarak akıllıca yapmaktadırlar.

3.       Faydaları çoktur:

Topluma, insanlığa ve başkalarına faydaları çoktur.

4.       Hileleri azdır:

Hilekâr ve düzenbaz kimseler değillerdir, onların hileleri azdır.

5.       İnsanlar onların elinden rahattadır:

Başkaları onlardan rahattadır, kimseler bir zarar görmez ama kendileri sürekli zorluktadırlar. Kimseyi rahatsız etmemek ve başkalarının hakkını çiğnememek için hep kendilerine dikkat ederler.

6.       Ölçülü konuşurlar:

Bir şeyi söylemeden önce, o sözün zararını ve faydasını düşünürler, ilahi rıza ve başkalarının zararına olup olmadığını hesaplarlar, ondan sonra konuşurlar. Konuştukları zaman da, karşı tarafın anlamayacağı şekilde üstü kapalı yahut dinleyicinin yorulacağı şekilde sürekli aynı şeyleri tekrarlayıp durmazlar. Kısa, öz ve anlaşılacak şekilde konuşurlar.

7.       Muhasebe yaparlar:

Her gün yaptıkları işlerin olumlu veya olumsuz yönlerini gözden geçirip bir yargıya varırlar.

8.       Nefislerini hep azarlarlar:

Kendisini mükemmel zanneden, egoist kimseler değillerdir, nefislerinde bulunan kusurlar dolayısıyla sürekli onu zahmete sokarlar.

9.       Gözleri uyusa bile gönülleri uyumaz:

Gün boyu Allah'ı düşündükleri ve ahiret için çalıştıklarından dolayı, uykuda da Allah'tan gafil olmazlar. Uyurken bile teveccühleri Rabb'ul âleminedir.

10.   Her an Allah’ı anarlar:

Gözleri ağlar ve kalpleri sürekli Allah'ı zikreder.

11.   Her zaman hamd ve şükür ederler:

Bir nimete ulaştıklarında hemen başında hamt ve sonunda da şükrederler.

12.   Allah’tan gafil olmazlar:

Hiçbir şey onları Allah'ın zikrinden alı koymaz.

13.   Aşırıya gitmezler:

Ahiret ehli olanlar, dünyada hiçbir zaman fazlaya kaçmazlar. Onlar çok yemez ve çok konuşmazlar; giyim hususunda da sade giyinir, israf etmezler.

14.   Onlar için herkes ölü, yalnız Allah diridir:

Bütün işlerini sadece Allah'ın hoşnutluğu için yaparlar, başkalarının hoşuna gitsin diye değil.

15.   Bağışlayan kimselerdir:

Kendilerine sırt çevirenleri büyüklükleriyle çağırır, kendilerine gelenleri de lütuflarıyla kabul ederler. Birisi onlarla küstü mü onu kendi haline bırakmazlar, "Ne hali varsa görsün" deyip onunla küs kalmazlar, sırf Allah rızası için ona yaklaşıp kalbini kazanmaya çalışırlar.

16.   Gözlerinde dünya ve ahiret birdir:

Onlar dünyayı ulaşılacak bir şey olarak gördükleri gibi ahireti de böyle görmektedirler, onlar için dünyada ahirette aynıdır. Her zaman dünyayla ahireti karşılaştırıp, ahiret nimetlerini dünya nimetlerine tercih etmedeler, çünkü ahiret lezzetlerini peşin olarak görüyorlar.

17.   Nefisleriyle mücadele halindedirler:

Sürekli nefis ve şeytanla mücadele ettiklerinden her gün sanki defalarca ölüp ölüp dirilmektedirler.

18.   İradeleri güçlüdür:

Allah'ın karşısına çıkıp ibadetle meşgul olduklarındaysa demirden binalar gibi sapa sağlamdırlar, hiç sıkılıp yorulmazlar, hiçbir şey onları Allah'la olan münacatlarından alı koymaz.

19.   Kalplerinde yalnız Allah vardır:

Gönüllerinde sadece Allah vardır, ondan başka hiç bir şeyle meşgul etmezler.

Miraç hadisinin şerhinden alıntıdır…

  İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan İslami Şura Meclisi'nin bugünkü açık oturumunda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin Dicle ve Aras nehirleri üzerinde baraj kurmasıyla ilgili değerlendirmede bulundu.
 

Bakan Emir Abdullahiyan, "Dost ve komşu ülkemiz Türkiye'nin baraj inşaatı alanında, bölgenin çevre koşullarını bozacak, halkımız ve bölge için sorun yaratacak, diğer yandan ülkemize giren su miktarını olumsuz yönde etkileyecek önlemler alması kabul edilemezdir." dedi.

Emir Abdullahiyani "Bu konuyu son 8 ayda Türkiye Dışişleri Bakanı'ndan en az üç kez takip ettim. Tahran ve Ankara arasında su işbirliği konusunda ikili bir anlaşma olmamasına rağmen, son dört ay içinde istişareler yapıldı. Bu doğrultuda ortak su komitesinin kurulması planlanıyor" ifadesini kullandı.

Emir Abdullahiyan, son üç ayda Dışişleri Bakanlığı ve Enerji Bakanlığı'ndan bir heyetin Türkiye'ye gittiğini ve yakında bir Türk heyetinin de Tahran'a geleceğini söyledi./mehr