
کارگر
İslam Dünyası Bilimde ABD’den Emir Almayacak Şekilde Güçlenmeli
İslam İnkılabı Rehberi, İslam dünyasında bilimsel hareketin hız kazanması gerektiğini ve İslam düşmanları ve Amerikalıların İslam ülkelerine emir verememeleri ve "şunu yap, bunu yapma" diyememeleri için bir kez daha İslam ümmetinin bilim ve medeniyetin zirvesine ulaşması gerektiğini beyan etti.
İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei bugün öğle saatlerinden önce "İslami Bilimlerin Ortaya Çıkışı Ve Gelişmesinde Şiiliğin Rolü" konulu uluslararası kongreye katılanları kabul ettiği görüşmede yaptığı konuşmada, İslam dünyasının günümüzdeki en önemli ihtiyacının "birlik ve beraberlik" ve "tüm bilim dallarında ilerleme için ciddi hareket" olduğunu belirterek, bugün İslam dünyasında "uyanış"ın yaşandığını ve Batılıların inkar çabalarına rağmen, bu uyanışın İslam'a yönelmek için zemin sağladığını ve daha iyi gelecek müjdelediğini vurguladı.
Ayetullah Hamanei, düşmanların uzun zamandır Müslümanları birbirine düşürmeye çalıştığına işaretle, "Müslümanların birbirinin güçlü yanlarını tanımasıyla birleşmesini sağlayabilecek her türlü girişim, İslam ümmetinin lehine olacaktır. Batı dünyası ise bilim alanında yıllarca geride kaldıktan sonra İslam dünyasının bu konuda ulaştığı başarıları vasıtasıyla askeri, siyasi ve propaganda amaçlı yeteneğini geliştirerek, sultacı politikaları kullanıp Müslümanları gördüğümüz hallere düşürdü." dedi.
İslami ve tabii bilimlerin yükselişi ve gelişmesi için tarih boyunca oynadığı role dikkat çeken İslam İnkılabı Rehberi, bu değerli eserler ve hizmetlerin İslam ümmetine tanıtılması gerektiğini, çünkü bu eserlerin onur kaynağı olduğu, ayrıca birlik ve beraberliğe katkı sağlayacağını vurguladı.
Ayetullah Hamanei, İslam mezhepleri arasında her türlü şüphe ve şaibenin oluşturulmasına engel olunması için ciddi şekilde dikkatli hareket edilmesi zaruretine temasla, İslam dünyasının günümüzdeki en önemli ihtiyacının "birlik ve beraberlik" ve "tüm ilim dallarında bilimsel ilerleme için ciddi hareket" olduğunu belirtti.
İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei, İslam dünyasının sulta altına girmesinin esas nedenlerden birinin, bilimde geri kalmışlık olduğunu ifade ederek, Batı dünyasının yüzyıllarca geri kalmışlığın ardından İslam dünyasının bilimsel ilerlemelerinden servet ve bilimsel, askeri, siyasi ve propaganda gücünü arttırmak için yaralandığını ve sonunda sömürgecilikle İslam ülkelerini bugünkü duruma getirdiklerini ifade etti.
Batılı güçlerin İslam ülkelerine karşı zorbalığına da dikkat çeken Ayetullah Hamanei, bu durumun İslam ülkelerinin bilimsel ilerlemesiyle değişmesi gerektiğini, bir kez daha İslam dünyasının insanlık medeniyetinin doruk noktasına ulaşabileceğini kaydetti.
İslam İnkılabı Rehberi ayrıca bilimsel ilerleme yolundaki hareketin, İslami hükümetler ve seçkin şahsiyetlerin görevi olduğunu hatırlatarak; İran İslam Cumhuriyeti'nin bilimsel ilerlemesini başarılı bir örnek olarak niteledi.
Dünyanın çeşitli bilimsel merkezlerinin raporlarına göre İran'ın bilim alanındaki ilerleme hızı son yıllarda dünyanın yaklaşık 13 katı kadardır.
Erdoğan'dan Trump'ın İran Kararına Tepki
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'nin İran nükleer anlaşmasından çekilmesi kararıyla ilgili, ''Kaybeden Amerika olacaktır. Çünkü yaptığınız bir anlaşmaya sadık kalmıyorsunuz" dedi.
AKP Genel Başkanı ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump'ın İran ile nükleer anlaşmadan çekilmesine ilişkin CNN İnternational'a değerlendirmelerde bulundu.
Erdoğan, Trump’ın bu kararının “yeni krizler” doğurabileceğini belirterek, “Bölgede yeni krizler istemiyoruz. Jeopolitik bir savaş çıkmasını istemiyoruz ve bunu beklemiyoruz. Bence bunda kaybeden ABD olacak. Sonunda ABD kaybedecek” dedi. CNN’den Becky Anderson’a konuşan Erdoğan, bu kararın sadece bölgeyi değil, bütün dünyayı etkileyeceğini dile getirdi. Erdoğan, Trump’ın anlaşmaya saygı göstermesi gerektiğini dile getirirken,” Uluslararası mekanizma böyle çalışmıyor. Uluslararası anlaşmalar isteğe göre bitirilemez. Eğer bir belgenin üzerinde imza varsa buna saygı göstermek zorundasınız” dedi.
TR.JAMNEWS.COM
Hiç Kimse Kudüs’ün Kimliğini Değiştiremez
Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas’ın Siyasi Büro Üyesi İsmail Haniye, Amerika Başkanı ve Siyonist Rejim Başbakanı’nın Kudüs’ün İslami ve Arap kimliğini değiştiremeyeceklerini vurguladı.
Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas’ın Siyasi Büro Üyesi İsmail Haniye, Gazze Şeridi’nde bulunan el-Beric’in doğusundaki el-Ude Garnizonunda yaptığı konuşmada şu ifadelerde bulundu: ‘Filistin halkı Mayıs ayının 14 ve 15. günlerinde Trump’a, Kudüs’ün İslami ve Arap olduğunu ve ne Trump’ın ne de Netanyahu’nun Kudüs’ün kimliğini değiştiremeyeceğini söylemek için dünya genelinde tek bir ses olacaktır.
14-15 Mayıs'ta düzenlenecek olan büyük bir yürüyüşün arifesindeyiz ve Ürdün vatandaşlarının el-Karama bölgesine doğru hareket edeceği gibi Lübnan kamplarındaki halkımız da Filistin'in kuzey sınırlarına doğru hareket edecektir.’
Haniye, işgalci Siyonist Rejime hitaben, Filistin işgalinin yıldönümü olan Nekbe günün İsrail ve Siyonist projeler için felaket gününe dönüşeceğini söyledi.
Hamas’ın Siyasi Büro Üyesi şu açıklamalarda bulundu: ‘11 yıldır aç bırakılan ve kuşatmada olan ve dört kez öldürülmeye çalışılan kaplanlar bugün, kafesi kırmış ve dışarı çıkmıştır ve kuşatmayı kırıp zafere ulaşıncaya kadar da kafese dönmeyecektir. Bizler bugün milletimiz için yeni bir tarih yazıyoruz.’
Haniye, tüm Filistinlilerin Büyük Dönüş ve kuşatmayı kırma yürüyüşlerinde birlik içerisinde olduğunu belirterek şunları söyledi: ‘Direniş ve ilkelerimiz bizi birleştirmektedir ve biz makam mevki peşinde değiliz.’
On binlerce Filistinli Cuma sabahından itibaren, Gazze Şeridi ve işgal altındaki Filistin sınırlarındaki belirlenmiş bölgelerde "Uyarı Cuma’sı” olarak adlandırılan Büyük Dönüş yürüyüşlerinin yedinci Cuma’sına katıldılar.
Gazze Şeridindeki Filistinliler, Toprak Gününün elli beşinci yıldönümüne tekabül eden 30 Mart'tan itibaren "Büyük Dönüş" yürüyüşleri düzenlemeye başladılar.
Filistinliler bu mitingde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 194 sayılı kararını vurgulamaya çalışıyorlar; bu kararın 11. paragrafında Filistinli mültecilerin topraklarına geri dönüş hakkı olduğuna değiniliyor.
Mitinglerin başlamasından bu yana 50'den fazla Filistinli vatandaş İsrail askerleri tarafından şehit oldu ve binlerce kişi de yaralandı.
Bazı Arap Ülkeleri ABD Karşısında Geri Adım Atıyor
Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, 'ABD'nin aldığı karar, Ortadoğu sorunun çözümüne katkı sağlamadığı gibi bölgedeki tırmanmayı artırıyor' dedi.
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İstanbul'da düzenlenen "Arap Gazeteciler İstanbul Buluşması" programına katıldı.Burada konuşan Bakan Çavuşoğlu şu ifadeleri kullandı:
"Bugün dünya genelinde çaba sarf ederken, bölgemizde yaşanan sorunların çözümü içinde Türkiye olarak katkı sağlamaya çalışıyoruz. Bunlardan bir tanesi Ortadoğu konusu. Filistin konusunda yaşananlar, ABD'nin aldığı karar, Ortadoğu sorunun çözümüne katkı sağlamadığı gibi bölgedeki tırmanmayı artırıyor. İslam İşbirliği Teşkilatı'nın olağanüstü zirvesi, daha sonra Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda aldırdığımız kararlar, Avrupa Birliği gibi birçok örgütlerle ve ülkelerle yaptığımız iş birliği ile beraber Ortadoğu sorununa barışçıl bir çözüm bulunması ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulması, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulması için, Filistin'i tanımayan ülkelerin tanıması için yoğun çaba sarf ediyoruz. ABD'nin aldığı bu karar yanlıştır. Bu yanlış karara ortak duruş sergilememiz lazım. Son zamanlarda İslam dünyasının içinde, özellikle de Arap Ligi'nin içinde, açıkça söylemek lazım, bu konuda biraz tereddütler, hatta geri adımlar görüyoruz. ABD'den çekinen bazı ülkelerin Filistin davasını savunmakta geri adım attığını görüyoruz. Bu çok yanlış bir düşüncedir, vahim bir hatadır. Tarih ve ümmet bunu affetmez. Bu ülkeler, Ürdün'e de Filistin'e de baskı yapmasınlar. Filistin davasını hiç kimse savunmasa, Kudüs davası konusunda herkes sussa bile Türkiye susmaz, Türkiye Filistin davasının savunmaya devam edecektir."
IRAK SEÇİMLERİ
"Hemen yanı başımızda Suriye'deki sorununa bir çare bulamazsak; terörle mücadelemiz de yarıda kalır, başarısız olur" diyen Bakan Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"Ülkenin istikrarın yerine getirilmesi konusunda herkesin endişeleri devam eder, kaos devam eder, iç savaş, sivil savaş devam eder. Özellikle de teröristle için bulunmaz bir ortam olmaya devam eder. Türkiye olarak siyasi çözüme önem veriyoruz. Bunun için de katkı sağlıyoruz. Astana süreci, Soçi süreci ve Cenevre sürecine en çok katkı sağlayan ülke Türkiye'dir. Her üç platformda da var olan Türkiye siyasi çözümün en iyi çözüm olduğunu tüm aktörlere, Suriye'deki aktörlere anlatmaya çalışıyor. Bu konuda son zamanlarda hareketlenmeler var ama maalesef Cenevre'de herhangi bir müzakere başlamadığı için soru işaretleri de devam ediyor, karamsarlık da devam ediyor. Farklı ülkelerin, farklı aktörlerin, farklı gündemi olabilir. Ama Türkiye'nin bir gündemi var o da Suriye'nin toprak bütünlüğü, barışı, istikrarı ve birlik beraberliğidir. Aynı düşüncelerimiz Irak için de geçerlidir.
Irak'ta yanlış bir referandum girişimi oldu ve başarısızlıkla sonuçlandı. Bugün yarın Irak'ta seçimler var. İnşallah bu seçimler Irak'a istikrar getirir. Irak'ın toprak bütünlüğü, sınır bütünlüğü önemlidir. Ama her iki ülkede de terörle mücadeleyi de devam ettirmemiz gerekiyor. Çünkü her iki ülkede de terör örgülerinin tamamen bittiğini söyleyemeyiz. Buralarda PKK var, YPG var, IŞİD var ve diğer terör örgütleri var. Bunlarla mücadeleyi özellikle Irak ile seçimlerden sonra birlikte devam ettireceğiz. Irak'ın yeniden inşası önemlidir. Kuveyt'teki konferansta Irak'ın yeninden inşası için 5 milyar dolar taahhütte bulunduk. Seçimden sonra terör örgütleri temizlendi artık, Irak'ın her bir tarafının, Irak'ın yeniden inşası için Türkiye olarak, Türk şirketleri olarak en büyük katkıyı sağlayan ülke olacağız."
Ajanslar
bay Trump, sen halt etmişsin
İslam İnkılabı Rehberi yaptığı bir konuşmada ABD Başkanı Trupm’ın açıklamalarına tepki göstererek: “ABD Başkanı’nın dün akşamki basit sözlerini duydunuz. Belki 10’dan fazla yalan söyledi. Hem nizamı hem de İran milletini tehdit etti. Ben İran milleti tarafından, Trump’a halt ettiğini söylüyorum.” Açıklamasında bulundu.
Nükleer meselenin bir bahane olduğunu gördünüz. Bu mesele ilk başladığında bazı sorumlular nükleer mesele üzerinde neden bu kadar duruyorsunuz diyorlardı. Şimdi bu düşüncenin, -ABD ile bu çapta görüşmeler yapılmasının- ne kadar yanlış olduğunu görüyorsunuz. Bizim her yıl 20 bin megabayt nükleer elektriğe ihtiyacımız olduğunu herkes biliyor ve faaliyetlerimiz bu yöndedir. Ama mesele şu ki ABD’nin İran’la olan sorunu nükleer meseleden daha büyüktür, nükleer enerji sadece bir bahanedir.Herkes ABD Başkanı Trump’ın ucuz ve çirkin sözlerini duyduğunu, Trump konuşmasında nizamı tehdit ettiğini belirterek, “ben de İran milletini temsilen Trump’a bay Trump, sen halt etmişsin, diyorum” şeklinde konuştu.
Biz anlaşmayı kabul etsek de, taahhütlerimizi yerine getirsek de onların bize karşı düşmanlığı bitmek bilmedi. Şimdi de bizim bölgedeki gücümüz ve füzelerimiz meselesini gündeme taşıyorlar. ABD’nin bize karşı olmasının nedeni, İslam Cumhuriyeti’nin onların İran’da olan varlığına son vermesi olduğunu bilmelisiniz.
İmam Hamanei konuşmasının devamında "bu saatten sonra Avrupalılardan kesin garanti alamadığınız takdirde bu anlaşma sürdürülemez." dedi.
Ruhani'den Trump'a uyarı
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ABD Başkanı Donald Trump’ı uyardı. ABD’nin nükleer anlaşmaya uymaması durumunda, ciddi sonuçlara katlanacağını söyledi.
ABD Başkanı Donald Trump'ı uyaran İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Washington'un nükleer anlaşmaya uymaması durumunda, ciddi sonuçlara katlanacağını iddia etti.
Ruhani, İran devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, "Eğer biri anlaşmaya ihanet ederse, ciddi sonuçlarla karşı karşı kalacağını bilmek durumunda" dedi.
Dün Pekin'de Çinli mevkidaşıyla görüşen Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, İran ile Rusya, ABD, Fransa, İngiltere ve Çin ile Almanya'dan oluşan P5+1 ülkelerinin 2015'te imzaladığı nükleer anlaşmanın arkasında olduklarını belirtmişti.
Rus bakan, Çin'le birlikte anlaşmanın bozulması yönündeki hamlelere karşı çıkacaklarını vurgulamıştı.
Trump, ABD Başkanı seçilmeden önce ve seçildikten sonra, Barack Obama döneminde imzalanan anlaşmayı bozacağı yönündeki ifadeleri sık sık kullanıyor. Ancak henüz bu konuda ciddi bir adım atabilmiş değil.
Seçim Sonuçları Lübnan’da Yeni Dönemin Habercisi
Lübnan parlamento seçimlerinden Hizbullah’ın da içerisinde bulunduğu Direnişe Vefa İttifakı zaferle çıktı.
Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın partisi beklediği başarıyı elde edemezken Başbakan Hariri’nin partisi EL Müstakbel büyük kan kaybetti.
Hizbullah ve Emel hareketleri, Lübnan’ın güney kesiminde, Bekaa, Beyrut ve Baabda’da adeta süpürdü.
Hizbullah, Emel haretleri ve müttefikleri birçok bölgede zafer elde ederken, Hariri’nin partisi El Müstakbel özellikle kuzeyde ciddi oy kaybı yaşadı.
Başbakan Saad Hariri’nin liderliğini yaptığı Müstakbel Partisi başta başkent Beyrut olmak üzere birçok bölgede gerilemesi, Lübnan seçiminde yeni dönem olarak yorumlanıyor.
Seçimin resmi olmayan ilk sonuçlarına göre, Müstakbel Hareketi 128 sandalyeli mecliste 13 sandalye kaybederek 34 milletvekilinden 21 milletvekiline düştü. Buna karşılık, Cumhurbaşkanı Mişel Avn'ın partisi Özgür Yurtseverler Hareketi 5 milletvekili daha fazla kazanarak sandalye sayısını 26'ya yükseltti. İttifak yapan Hizbullah ve Emel Hareketi de 29 sandalye sayısıyla gücünü artırdı.
Lübnanlı Maruni Hristiyan Semir Caca'nın liderliğindeki Lübnan Güçleri Partisi de meclisteki sandalye sayısını arttırdı. 2'si kadın 7 bağımsız isim de meclise girmeye hak kazandı.
İsrail Eğitim Bakanı Naftali Bennett, Lübnan seçimleri sonrası yaptığı açıklamada 'Hizbullah = Lübnan' ifadesini kullanmıştı.
Hariri Yenilgiye Bahane Arıyor
Lübnan Başbakanı ve Müstakbel Partisi’nin lideri Saad Hariri, seçimlerden büyük yara alarak çıkınca seçimlerin meşruiyetini tartışmaya açacak bir açıklama yaptı.
Seçimin meşruiyetini tartışmaya açacak ifadeler kullanan Saad Hariri, yeniş seçim kanununun partilerin seçimlerde ihlaller yapmasının önünü açtığını savundu.
Uzun yıllar iktidarda bulunan Müstakbel Partisi’nin seçimden aldığı sonucu değerlendiren Başbakan Hariri, partisinin büyük zorluklarla karşı karşıya kaldığını iddia etti.
“Bugün önümüzde yeni bir aşama var, önümüzde birçok zorluk var” diyen Hariri, ‘ulusal, politik ve ekonomik tüm zorluklara rağmen Müstakbel Partisi’nin liderliğine devam edeceğini” söyleyerek seçim mağlubiyetinden dolayı istifa etmeyeceğine işaret etti.
Konuşmasında, “Lübnan ve vatandaşlar için bir şey yapmak istiyorsak birlikte çalışmalıyız” ifadelerini kullanan Başbakan Hariri şöyle devam etti: “Birlikte çalışmamız gerekiyor ve çalışabiliriz. Sorun yok. Zayıf değiliz, çok güçlüyüz. Karar vermeliyiz, herkesle birlikte çalmalıyız. Ülkeyi hep birlikte inşa edeceğiz, başka yolu yok. Tarihin ortaya koyduğu şeyde budur. Refik Hariri, herkesle birlikte çalıştı ve ülkeyi inşa etti.”
Pazar günü yapılan parlamento seçimlerinden Hizbullah’ında içinde bulunduğu ittifak zaferle çıkmıştı. Başbakan Hariri’nin liderliğini yaptığı Müstakbel Hareketi, seçimlerde ciddi kan kaybetmişti.
İsrail'den ilk yorum: Artık Hizbullah eşittir Lübnan, ikisi arasında hiçbir ayrım yapmayacağız
Lübnan'da Hizbullah'ın parlamento seçimlerinde başarı göstermesinin ardından İsrail Eğitim Bakanı Naftali Bennett'den ilk yorum geldi.
Twitter hesabından açıklama yapan Bakan Naftali Bennet, "Hizbullah eşittir Lübnan" dedi. İsrail'in bundan sonra Lübnan ve Hizbullah arasında ayrım yapmayacağını belirten Bakan Naftali, İsrail'e yönelik herhangi bir saldırıda Lübnan'ı sorumlu tutacağını belirtti.
İslam İnkılabı Rehberi: İslam ülkeleri Kur’an’a sarılmadıkları için “zillet hastalığına” duçar olmuşlardır
İslam İnkılabı Rehberi, İslam ülkeleri Kur’an’a sarılmadıkları için “zillet hastalığına” duçar olmuşlardır ve Amerika başkanının çirkin bir şekilde “Eğer biz olmaz isek Arap ülkeleri bir hafta bile kalamazlar” demesinin sebebi bu hastalığın sonucudur, dedi.
35. Uluslararası Kur’an Yarışması katılımcıları bugün sabah İslam İnkılabı Rehberi ile görüştüler. Bu programda üstatlar ve yarışmaların seçilmiş yarışmacıları Kur’an tilavet ettiler ve İmam Humeyni (r.a.) Hüseyniyesi’nin atmosferini ilahi kelamın tilavetiyle güzel kokulara boğdular.
Ayetullah Uzma İmam Hamanei bu programda İslam ümmetinin ilerleme ve saadetinin tek yolunun Kur’an’a amel etmek olduğunu söylediler ve şu açıklamalarda bulundular: Kur’an’a amel gerçekte ilahi ipe sarılmaktır; bu, Müslümanların bireysel, toplumsal ve siyasal alanlarda düşüşünü, sapmasını ve zillete duçar olmasını engelleyecektir.
İslam İnkılabı Rehberi, Kur’an’a amel etmemenin ve önem vermemenin darbe almanın önünü açacağına vurgu yaparak şunları söyledi: Ne yazık ki bugün İslam ülkeleri Kur’an’a amel etmedikleri için geri kalmışlık ve kâfirlerin sultası altına girme zilletine tutulmuşlardır.
İslam İnkılabı Rehberi, İslam ülkeleri Kur’an’a sarılmadıkları için “zillet hastalığına” duçar olmuşlardır ve Amerika başkanının çirkin bir şekilde “Eğer biz olmaz isek Arap ülkeleri bir hafta bile kalamazlar” demesinin sebebi bu hastalığın sonucudur, dedi.
İmam Hamanei, Kur’an ayetlerine işaret ederek şu hatırlatmalarda bulundu: Kur’an bize diyor ki mümin kâfirler ve dünyanın zorbaları karşısında sağlam bir set gibi durmalıdır; aksi takdirde zillete, fesada, kan dökülmesine ve geri kalmışlığa duçar olacaktır.
Yine Kur’an bize diyor ki müminler birbirleriyle vahdet içinde ve velayet bağıyla bağlı olmalıdırlar ve küfür cephesiyle hiçbir şekilde bağları ve ilişkileri olmamalıdır. Ama ne yazık ki bugün bazı İslam ülkeleri Siyonist rejim ile ilişki kurmuşlardır; Kur’an’ın bu emrine bu şekilde amel etmemenin sonucu bölgedeki savaşlar ve cinayetlerdir.
Yemen halkının şartlarına baksanıza! Nasıl da musibete tutulmuşlar ve düğünleri matem meclisine dönüşmüştür! Ya da Afganistan, Pakistan ve Suriye halklarının durumuna bir bakın! Bunların hepsinin nedeni, velayetin Müminler arasında unutulmasıdır ve Kur’an’ın tekit ettiği şeylere amel edilmemesidir.
Ayetullah Uzma İmam Hamanei, Kur’an’a amel etmenin izzet getireceğine vurgu yaparak şunları söyledi: İran İslam Cumhuriyeti, kırk yıldır istikbar güçlerinin zorbalığı karşısında durmuştur ve bu nizamı yıkmak için çaba sarf eden düşmanların kahrolası arzularının aksine, ilerleme, kudret ve kabiliyetler her geçen gün daha da artmıştır.
Ayetullah Uzma İmam Hamanei, Kur’an tilavetinin ve hıfzının onu anlama ve amel etmenin başlangıcı olduğuna vurgu yaptılar ve gençlere böyle bir bakışla Kur’an’a yaklaşmalarını tavsiye ederek şunları söylediler: Eğer Kur’an tilaveti ve hıfzı, ona amel etmenin başlangıcı ve mukaddimesi olursa kesinlikle İslam dünyasının yarını bugünden daha iyi olacaktır ve artık Amerika İslam ülkeleri ve ümmeti için yön belirleyemeyecek ve onları tehdit edemeyecektir.
İslam İnkılabı Rehberinin konuşmasından önce Veliyy-i Fakih temsilcisi ve Vakıflar ve Hayır İşleri Kurumu Başkanı Hüccetü’l-İslam Muhammedi Kur’an yarışmaları hususunda şu açıklamalarda bulundu: 35. Uluslararası Kur’an Yarışması 84 ülkeden 370 temsilcinin katılımıyla hafızlardan, Karilerden, hakemlerden ve Kur’an araştırmacılarından oluşan bir mecmuada düzenlenecektir.
Dünyaya Tapmanın Tehlikesi
Resulullah (s.a.a)’in zamanında, Suffe[1] halkından olan bir mümin, çok muhtaç ve fakir duruma düştü. O, bütün namazlarını Resulullah’ın arkasında kılan biri idi. Resulullah (s.a.a) ona acıyordu, ihtiyaç ve garipliğini göz önünde bulundurarak şöyle buyuruyordu:
“Ey Sa’d! Elime bir şey geçerse senin ihtiyacını gidereceğim.”
Bir müddet böyle geçti, fakat Resulullah’ın eline bir şey geçmedi. Hazret, Sa’d’ın haline daha çok üzülmeğe başladı. Allah Teala, Hz. Peygammber’in, Sa’d’a nispet üzüntüsüne teveccüh ederek Cebrail ile iki dirhem Resulullah’a gönderdi.
Cebrail, Hz. Peygamber’e şöyle arzetti:
“Ey Muhammed! Allah Teala, senin Sa’d için olan üzüntünden haberdardır; acaba onun ihtiyacını gidermek istiyor musun?”
Hz. Peygamber (s.a.a): “Evet.”
Cebrail: “Bu iki dirhemi ona ver ve emret ki onunla ticaret yapsın.”
Hz. Peygamber (s.a.a) o iki dirhemi Cebrail’den aldı; Hazret öğle namazına gittiğinde, Sa’d’ın, kapının önünde kendisini beklediğini gördü. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
“Ey Sa’d! Acaba ticaret yapmayı iyi başarabiliyor musun?”
Sa’d: “Ticaret yapabileceğim herhangi bir sermaye yoktur.” dedi.
Hz. Peygamber, iki dirhem ona vererek şöyle buyurdular: “Onunla ticaret yap ve Allah’ın sana nasip edeceği rızkı elde et.”
Sa’a iki dirhemi alarak Hz. Peygamber’le birlikte camiye gitti, öğle ve ikindi namazını Hazretle kaldı. Sonra Resulullah (s.a.a) ona şöyle buyurdular:
“Kalk rızkının peşine git; sürekli senin durumuna üzülüyordum.”
Sa’d, ticaret yapmakla meşgul oldu. Allah Teala onun parasına bereket verdi; aldığı her şeyi iki katına satıyordu. Dünya artık Sa’d’a yönelmişti, sermayesi git gide artıyordu, malı çoğaldı, muamelesi parladı; öyle ki, caminin yanında bir dükkan aldı; sermayesi ve eşyalarını orada toplayıp ticaret yapıyordu.
Bilal ezan okuduğunda, Resulullah (s.a.a) camiye hareket ederken Sa’d’ı alış verişle meşgul olarak görüyordu. Sa’d, henüz abdest alıp namaza hazırlanmamıştı, oysa daha önceleri ezandan önce abdest alarak namaza hazır oluyordu.
Resulullah (s.a.a) onu böyle gördüğünde şöyle buyurdular: “Ey Sa’d! Dünya seni namazdan geri bırakmasın!”
Sa’d da şöyle diyordu: “Ne yapayım? Sermayemi yok mu edeyim? O adama bir cins satmıştım, paramı ondan almak istiyorum, başka birisinden de bir takım eşya almışım, parasını ödemem gerekir!”
Resulullah (s.a.a), Sad’ın bu haline onun fakirliğine üzüldüğünden daha çok üzüldü. Cebrail Hz. Peygamber’in huzuruna gelerek şöyle arzetti:
“Ey Peygamber! Allah Teala, senin Sa’d için üzüldüğünden haberdardır; onun hangi halini daha çok seviyorsun? Önceki halini mi yoksa şimdiki halini mi?”
Resulullah (s.a.a) cevaben şöyle buyurdular:
“Ey Cebrail! Onun önceki halini (fakirliğini) seviyorum. Çünkü dünya, onun ahiretini elinden aldı.”
Cebrail şöyle arzetti: “Kuşkusuz dünya malı bir imtihan olup insanı ahiretten alı koymaktadır.”
Cebrail sözünün devamında şöyle dedi:
“Ya Resulellah! Sa’d’a de ki, ona verdiğin o iki dirhemi size geri versin, geri verdiği takdirde durumu önceki haline dönecektir.”
Peygamber (s.a.a) bu söz üzerine Sa’d’a şöyle buyurdular: “Ey Sa’d! Sana verdiğim o iki dirhemi bana geri verir misin?”
Sa’d cevaben şöyle arzetti: “İki dirhemin yerine iki yüz dirhem sana veririm.”
Hz. Peygamber (s.a.a) de buyurdular ki: “Hayır! Sadece o iki dirhemi istiyorum.”
Sa’d o iki dirhemi çıkarıp Hazrete verdi. Çok geçmeksizin artık dünya ondan yüz çevirmeye başladı, sahip olduğu her şey elinden çıktı. Sa’d tekrar önceki fakirlik ve yoksulluk haline düşü verdi.[2]
tebyan
[1] - Suffe, Hz. Peygamber’in camisinin yanında kurulmuş olan bir gölgelik yerin ismi idi. Yeni Müslüman olan, garip ve sığınaksız kimseler, oraya yerleşiyorlardı...
[2] - Bihar, c.22, s.123.
On İki İmamın Müjdelendiği Beşaret Hadisi
Ehl-i Sünnet kaynaklarında Hz. Peygamber’in On İki İmamı müjdelediği Beşaret Hadisi
Hz. Peygamber (s.a.a.), Veda Hutbesinde, kendisinden sonra gelecek olan On İki İmamı haber vermiştir. Bu hadis Ehl-i Sünnet kaynaklarında üç râvi tarikiyle nakledilmiştir. Ehl-i Sünnet âlimleri ise üçünden yalnızca Câbir b. Semure tarafından nakledilen rivayete ilgi göstermişlerdir.
Ehl-i Sünnet kaynaklarında Hz. Peygamber'in On İki İmamı müjdelediği Beşaret Hadisi[1]
Yazar bu makalede, On İki İmamı müjdeleyen beşaret hadisini naklettikten sonra, hadis âlimlerinin bu rivayete yaklaşım biçimlerini tartışmaya açacaktır. Bu meyanda tartışılacak konular arasında, Buharî ve Müslim'in icaza (kısaltmaya) başvurmaları, başka râviler yerine bir çocuk râvinin rivayetinin tercih edilmesi, hadisin Emevî ve Abbasî halifelerine tatbik edilmeye çalışılması gelmektedir.
Giriş
Allah Resulü'nden sonra halife tayininin gerekliliği tartışmasız bir konudur. Bu, önceki peygamberlerin de uyguladığı bir yöntemdir ve salih ve iyi işler yapan bir neslin, Kitaba, yönetime ve nübüvvet makamına varis olması ilahî bir kanundur. Hz. Peygamber ise, kendisinden sonra Kitap ve nübüvvet yerine imamet makamını miras bırakmıştır. Allah, Hz. Peygamber'in ıtretini (soyunu), Ehl-i Beyt'ini (a.s.) kirden ve kötülüklerden temizlediğinden (“Şüphesiz Allah sizden her türlü kiri gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.”[2]) onları imamete seçmiştir (“Sonra bu Kitabı kullarımızdan seçtiğimiz kimselere miras bırakmışızdır. Onlardan kimi kendine yazık eder, kimi orta davranır, kimi de, Allah'ın izniyle, iyiliklere koşar. İşte büyük lütuf budur.”[3]) ve imamet Ehl-i Beyt'e özgü bir makamdır. Hz. Peygamber'in hayatı da bu görüşü doğrulamaktadır: Hz. Peygamber sağlığında zaman zaman dirayetle ve hikmetle, ya açıktan ya da kinaye yoluyla Ehl-i Beyt'inin velayetinden söz etmiştir.[4]
Hz. Peygamber'in zürriyetinden olan On İki İmamın imametine delalet eden hadislerinden biri, Veda Hutbesinde geçmektedir. Bu hadis, Ehl-i Sünnet kaynaklarında da nakledilmiştir. Bu makalede önce, Ehl-i Sünnet kaynaklarında geçen şekliyle söz konusu hadisi nakledecek, ardından Sünnî âlimlerin hadisi nasıl değerlendiğini tahlil edeceğiz. Makalenin devamında ise birkaç hususa işaret ederek Sünnî ulemanın görüşlerini tartışmaya açacağız.
1. On İki İmamı müjdeleyen Beşaret Hadisi
On İki İmamı müjdeleyen beşaret hadisi, Veda Hutbesiyle ilgili rivayetlerin arasında yer alır. Râvilerin bildirdiğine göre Hz. Peygamber, hem Arafat ve Mina'da hem de Medine'de kendisinden sonra gelecek On İki İmamdan söz etmiş ve bu imamlar var oldukça İslâm'ın izzetli olacağını bildirmiştir. Hadisin varid olduğu yer ve zaman ile kalabalık dinleyici kitlesi, binlerce kişiden oluşan sahabe topluluğu göz önüne alındığında Hz. Peygamber'in bu hadisini onlarca râvinin nakletmesi beklenirdi. Ama ne yazık ki durum böyle olmamıştır. Ehl-i Sünnet kaynaklarında hadis yalnızca üç râviden aktarılmış ve bu üç râvi arasından da yalnızca birine teveccüh edilmiştir. Râvilerin uyguladığı sansüre ilaveten rivayetin metni de tam değildir. Söz konusu üç rivayetin metni Ehl-i Sünnet kaynaklarında geçtiği şekliyle şöyledir:
1.1Câbir b. Semure rivayeti: Buharî, Câbir b. Semure'den şöyle rivayet eder:
Allah Resulü'nün “on iki emir” dediğini işittim. Sonra bir şeyler daha söyledi ama ben duyamadım. Babam [Hz. Peygamber'in] “Onların hepsi Kureyş'tendir” dediğini söyledi.[5]
Müslim ise şöyle rivayet eder:
Câbir b. Semure şöyle der: Allah Resulü'nün “İslâm, on iki halifeye kadar izzetli ve güçlü olacaktır.” Sonra bir söz söyledi ama ben ne söylediğini anlamadım. Babama “Ne dedi?” diye sordum, “Hepsi Kureyş'tendir” dediğini söyledi.
Müslim aynı rivayeti bir kez de şu şekilde nakleder: “[Hz. Peygamber] bir şey söyledi ama ben ne dediğini anlamadım.”
Rivayetin yine Müslim'in Sahih'inde yer alan üçüncü versiyonu ise şöyledir: [Hz. Peygamber]bir şey söyledi ama insanların uğultuları yüzünden söylediği kayboldu, duyamadım. Babama, “Ne dedi?” diye sordum, Babam, “Hepsi Kureyş'tendir” dediğini söyledi.[6]
Taberanî de İbn Semure'den şöyle nakleder: Allah Resulü'nün minber üzerinde hutbe verirken şöyle dediğini duydum: “Kureyş'ten on iki kayyım vardır ki düşmanların düşmanlığı onlara hiçbir zarar vermez.” Arkama baktığımda Ömer b. Hattab ile babamı gördüm. Onlar bu hadisi işittiğim şekilde benim için yazdılar.[7]
Mecmaü'z-zevâid'de de bu rivayet İbn Semure'den nakledilmiştir. Yalnız bu rivayette bir ekleme vardır:
Sonra Hz. Peygamber evine doğru yürüdü, ben de onun yanındaydım. “Ondan sonra ne olacak?” diye sordum. “Fitne ve kargaşa.” buyurdu. Bu rivayetin râvileri güvenilirdir (sika).
1.2. Avn b. Ebi Cuheyfe Rivayeti
Hâkim Nişaburî'nin el-Müstedrek'inde Avn b. Ebi Cuheyfe'den şöyle rivayet edilmiştir: Ben, amcamla birlikte Hz. Peygamber'in yanındaydım. Hz. Peygamber, “On iki halife[nin hüküm süreceği dönem] sona erinceye değin ümmetimin işleri daima hayır ve salah üzeredir.” Sonra alçak sesle bir şey söyledi. Benim önümde bulunan amcama, “Amca, ne dedi?” diye sordum. Amcam, “Onların hepsi Kureyş'tendir, dedi.” diye cevap verdi.[8]
Heysemî şöyle yazar: Bu rivayeti Taberanî Evsat (el-Mucemü'l-evsat) ve Kebir (el-Mucemü'l-kebir) kitaplarında ve Bezzâr (da kendi kitabında) rivayet etmiştir ve Taberanî'nin kitaplarına aldığı rical sahihtir.[9]
1.3.Abdullah b. Mesud Rivayeti
Abdullah b. Mesud'un rivayeti Mecmau'z-zevâid'de şöyle geçer:
Mesruk'tan şöyle dediği nakledilmiştir. “Abdullah'ın yanında oturmuştuk, o bize Kur'ân öğretiyordu. Bir adam, “Ey Eba Abdurrahman! Allah Resulü'ne bu ümmetin kaç halifesi olacağını sordunuz mu?” diye sordu. Abdullah, “Sen Irak'a gelmeden önce kimse bana bu konu hakkında soru sormamıştı.” dedi ve şöyle devam etti: “Evet, [bu konuyu] Allah Resulü'ne sorduk ve Hz. Peygamber şöyle cevapladı: ‘On iki kişi; İsrailoğullarının nakipleri sayısınca.'”
Bu rivayeti Ahmed, Ebu Yala ve Bezzâz da nakletmiştir. Rivayetin isnadında Mücalid b. Said'in ismi geçer ki Nesâî onun sika, güvenilir olduğunu bildirmiştir. Ulemanın çoğunluğu ise onu tezyif etmiş, zayıf addetmiştir. Bununla birlikte, rivayetin isnadında geçen ricalin geri kalanı sikadır.[10]
İbn Hazzâz, İbn Mesud'un şöyle dediğini nakletmiştir:
Allah Resulü'nün şöyle buyurduğunu işittim: “Benden sonra imamlar on ikidir; dokuzu Hüseyin'in neslindendir ve dokuzuncuları Mehdi'dir.”[11]
1.4.Sünnî râvilerin Ömer'den rivayet ettikleri ve İbn Hazzâz'ın naklettiği Rivayet
İbn Hazzâz bu hadisi isnadıyla birlikte Mufaddal b. Husayn aracılığıyla Ömer'den şöyle rivayet eder:
Ömer dedi ki Allah Resulü'nü şöyle derken işittim: “Benden sonra imamlar on ikidir.” Sonra sesini alçaltarak konuştu. Şöyle dediğini duydum: “Ve onların hepsi Kureyş'tendir.”[12]
2.Ehl-i Sünnet kaynaklarında nakledilen Beşaret Hadisinin değerlendirmesi
Ehl-i Sünnet kaynaklarında On İki İmam hadisi üç şekilde ve üç râvi aracılığıyla nakledilmiştir: Bütün kaynaklar İbn Semure rivayetinin sahih olduğunda birleşmektedir.[13]
İbn Semure'nin rivayetiyle benzerlik gösteren İbn Cuheyfe rivayetinin hasen hadis[14] olduğu kabul edilmiştir. Bununla birlikte bu rivayetin sahih olduğu yönünde görüş bildirenler de olmuştur. (Sakife toplantısına muhalefet eden) İbn Mesud'un rivayeti bağlamında farklı görüşler ileri sürülmüştür. Kimileri İbn Mesud'un rivayetinin sahih olmamasının nedenini isnadında adı geçen ve Nesâî dışında bütün Sünnî ulema tarafından tezyif edilen Mücalid b. Said'e bağlamışlardır.
İbn Hacer ve Suyutî'ye göre İbn Mesud'un rivayeti hasendir ve onların bildirdiklerine göre “Ahmed ve Bezzâz'a göre de İbn Mesud'un rivayeti hasendir.”[15]
Busayri de “Müsedded'in, İbn Rahuye, İbn Ebi Şeybe, Ebu Yala ve Ahmed'in bu rivayeti hasen senetle” naklettiklerini yazmıştır.[16]
Ayrıca Ehl-i Sünnet'in diğer kaynaklarında da, örneğin Ahmed b. Hanbel (Müsned, c. 1, s. 398, 406), Muttaki el-Hindî (İbn Sad'dan nakleder, Kenzü'l-ummal, c. 6, s. 89), İbn Asakir (Ahmed, Taberanî ve İbn Hammad'dan nakleder, es-Savaiku'l-muhrika, c. 12, s. 32) bu rivayet nakledilmiştir.
Şia kaynaklarında ise bu rivayet, isnadında Mücalid'in adının geçmediği bir senetle nakledilmiştir (örneğin bkz. Şeyh Müfid, el-İhtisas, s. 233; Şeyh Sadûk, el-Hisal, s. 466; İbn Hazzâz, Kifâyetü'l-eser, s. 73; Numanî, el-Gaybet, s. 106).
Bu nakiller Ehl-i Sünnet'in bu rivayeti kabul etmesini icap ettirmez; zira rivayette, imamlar sadece Hz. Peygamber'den sonraki dinî yöneticiler olarak tanıtılmış ve Sakife'yi ortaya çıkaranların hilafeti kanuna aykırı addedilmemiştir.
3.Ehl-i Sünnet ulemasının Beşaret Rivayeti hakkındaki görüşleri
Ehl-i Sünnet âlimleri On İki İmamın müjdelenmesiyle ilgili hadis hakkında farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Aşağıda bu görüşlerden bazılarına değineceğiz.
3.1.Buharî ve Müslim'in hadisi kısaltarak nakletmeleri
Buharî, Câbir b. Semure'nin rivayetini nakletmiş, bununla birlikte Hz. Peygamber'in bu hadisi Veda Hutbesi'nin bir bölümünde beyan ettiğine hiç işaret etmemiştir. Buna karşılık başka bazı kaynaklarda bu hususa işaret edilmiştir:
Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde şöyle geçer: Câbir b. Semure'den “Hz. Peygamber, Arafat'ta, bizim aramızda bir konuşma yaptı”[17] veya “Veda Hutbesinde şöyle buyurdu”[18] veyahut “Allah Resulü'nün Mina'da hutbe irad ettiğini duydum.”[19]
Bu ifadeler, Hz. Peygamber'in Arafat'ta ve Mina'da en az iki kez bu konuda konuşma yaptığını ve son olarak Gadir-i Hum'da bu hususu kesin bir dille ve açıklıkla ilan ettiğini göstermektedir.[20]
Buharî'nin Veda Hutbesi bağlamında sözü kısa tutmasının sadece bu olayla ilgili olması tuhaftır; öte yandan diğer konularda, örneğin Hz. Âişe'nin hayız olması ve Hz. Peygamber'in bu soruna çözüm bulması konusunda olayı bütün şeffaflığıyla anlatan ayrıntılı rivayetler nakletmiştir.[21]
Müslim ise Buharî'nin aksine hadisi daha uzun ifadelerle nakletmiş, bununla birlikte hadisin sonunu müphem bırakmıştır. Hadiste Hz. Peygamber'in on iki halifesine işaret edilmiş ama hadisin devamında ne sözü geçen on iki kişiyi tanıtıcı bir ifade kullanmış ne de onların hangi kavim ve kabileden olduklarını belirtmiştir.
3.2.Tuleka çocuklarından bir çocuğun rivayetine gösterilen teveccüh ve bu rivayetin büyütülmesi
Ehl-i Sünnet kaynaklarında beşaret hadisi üç tarikle nakledilmiştir; bununla birlikte Sünnî uleması yalnızca o sırada on yaşlarında bir çocuk olan Câbir'in rivayetine teveccüh göstermiş ve bütün yorumlarını ve çıkarımlarını bu rivayete dayandırmışlardır.
yazının devamı için linki tıklayınız
http://medyasafak.net/haber/2513/ehl-i-sunnet-kaynaklarinda-hz-peygamber-in-on-iki-imami-mujdeledigi-b