کارگر

کارگر

Hamas Hareketi'nin siyasi büro başkanı, "Bu aşamadaki hedefimiz, Siyonist düşmanın Mescid-i Aksa'nın zaman ve mekan paylaşımına ilişkin planını yenilgiye uğratmaktır ve Filistin halkı bunu kesinlikle başaracaktır." açıklamasında bulundu.

 her yerinde devam ettiğini kanıtladı. Filistin halkı, işgalcilerin saldırganlığına karşı koymak ve kimliklerini savunmak için her durum için farklı araçlar ve stratejiler kullanıyor." dedi.
 

İsmail Haniye, yaptığı basın açıklamasını şöyle sürdürdü: "Filistinlilerin Mescid-i Aksa'da direnişin himayesinde korunması, Allah'ın yardımıyla köklü bir değişim yolunda Filistin halkının yenilmezliğini ve cesaretini göstermektedir. Bu, sonunda işgalcilerin Filistin topraklarından ve kutsal alanlarından çıkmasına ve parçalanmasına yol açacaktır."

Hamas lideri, Mescid-i Aksa'yı savunanları ve işgalcilere karşı savaşanları överek şöyle dedi: "İşgalci Siyonistler sadece korku ve dehşet içinde Mescid-i Aksa'ya girebiliyorlar ve mescidi koruyanlar onları oradan kaçmaya zorluyor. Düşmanla birden fazla cephede yüzleşmeye devam ediyoruz ve edeceğiz. Asla teslim olmayacağız, her gün daha çok zafer ve daha çok başarı elde edeceğiz.

 

Siyonist Askerlerin Saldırıda 50 Filistinli Yaralandı 

 Haber kaynakları Cuma gecesi Siyonist askerlerin Kuzey Batı Şeria'da Filistinlilere düzenlediği saldırıda 50 Filistinlinin yaralandığını bildirdi.
 

Filistin Today'in verdiği habere göre, Nablus'un güney ve doğusundaki Qaryut köyü ve Beit Dejan köyünde Siyonist güçlerle Filistinli gençler arasında çatışma çıktı. Filistin sağlık kaynaklarına göre, Siyonist İsrail askerleri metal mermi ve göz yaşartıcı gaz atarak 50 Filistinliyi yaraladı.

Habere göre, Filistinliler Batı Şeria'da Siyonist İsrail güçlerinin saldırısına uğrayan yerleşim yerlerini protesto etti.

Irkçı rejim, Siyonist yerleşim birimleri inşa ederek ve bu yerleşimleri geliştirerek, Filistin topraklarındaki işgalini pekiştirmek için bu bölgelerin nüfus yapısını Siyonistler lehine değiştirmeye çalışmaktadır.

23 Aralık 2016'da BM Güvenlik Konseyi, İşgal Altındaki Filistin Toprakları'ndaki İsrail yerleşimlerine son vermeyi amaçlayan bir karar lehinde oy kullandı.

 

İran: Filistin’i Savunmak İçin İslam Dünyasının Birliğine İhtiyaç Var
 
 İran Dışişleri Bakanlığı Söcüsü Said Hatipzade, Siyonist Rejim’in Kudüs kentinde Filistinlilere uyguladığı şiddete sert tepki göstererek, “İşgalcilik ve işgalciler geriliyor, Kudüs ve Filistin topraklarını işgal edenlere karşı mücadele Filistin halkının doğal, meşru ve yasal hakkıdır.” dedi.
 

İsrail apartheid rejiminin işgal altındaki Filistin topraklarındaki artan saldırganlığı ile ve barbarca eylemlerine değinen Hatipzade, uluslararası toplumu Filistin halkının mücadelesine destek vermeye çağırdı.

Hatipzade, Filistin'i savunmak ve Mescid-i Aksa'yı kurtarmak için İslam dünyasının birliğine ihtiyaç olduğunu vurgulayarak, İsrail apartheid rejimi ile normalleşme sürecinin işgal altındaki Filistin topraklarında Siyonist Rejim şiddetinin artmasına yol açtığına dikkati çekti.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü ayrıca, Polonya Dışişleri Bakanı Zbigniew Rau'nun İran'a geleceğini duyurdu.

Polonya Dışişleri Bakanı, İkinci Dünya Savaşı dolayısıyla mülteci duruma düşen Polonyalıların İran'a gelişinin 80'inci yıldönümü törenine katılacak.

İran İslam İnkılabı Rehberi Imam Seyyid Ali Hamenei, Dünya Kudüs Günü'nün yaklaşmasına değinerek, ''Filistin halkının büyük fedakarlıkları ve Siyonistlerin kötülük ve cinayetlerinin zirveye çıktığı dikkate alındığında, bu yılki Dünya Kudüs Günü geçen yıllardakinden daha farklıdır ve mazlum ve aynı zamanda güçlü Filistin halkı ile dayanışma içerisinde olmakla onların gücü ile moralini artırmalıyız'' dedi.

 

 Yüzlerce üniversite öğrencisi ve öğrenci kuruluşları üyelerini kabulünde konuşan İslam inkılabı rehberi Imam Hamenei, zulme boyun eğmemeyi İslam İnkılabının özelliklerinden biri olarak nitelendirerek, ''Bu ögeler dünyayı sarstı ve milletleri İslami İran'a yöneltti ve bundan dolayı geçtiğimiz yıllarda herhangi siyasi bakış açısıyla göreve gelen her Cumhurbaşkanı, yurt dışı gezilerinde halklarla bir araya geldiğinde o halklar Cumhurbaşkanlarımıza sempati duymuş ve yaktıkları ABD bayrağı yerine İran İslam Cumhuriyeti bayrağını dalgalandırmışlardır.'' dedi. 

İslam inkılabı rehberi konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Öz İslam'a dönüş ve Filistin konusu, İslam Devrimi'nin diğer ögelerinden sayılıyor. Kimliksizleştirme ve ülküsüzleştirme, uyanık olmamız gereken iki kaygı verici unsurdur. Ancak kimlerin kimliksizleştirme, ülküsüzleştirme ve bağımsızlaştırma peşinde olduğu ve ne kadar başarılı olup olmadığı meselesi, üniversite ve akademi camiası ile düşünürlerin görevidir.''

İslam inkılabı rehberi ayrıca şöyle dedi: ''Günümüzde dünya yeni bir düzene girmektedir. İki kutuplu dünya düzeni ve tek kutuplu dünya düzeni sonrası oluşmaya başlayan bu yeni düzende ABD her geçen gün zayıflamaktadır. Ukrayna savaşında yaşananları daha derin ve yeni dünya düzeni çerçevesinde ele almak gerekir. Bu savaş sonrası muhtemelen karmaşık ve zor süreçler ortaya çıkacak ve bu yeni ve karmaşık koşullarda İran dahil tüm ülkelerin görevi, yeni düzende menfaat ve güvenliği sağlamak ve izole olmamak için donanımlı ve yazılımlı katılımdır. Bu büyük görevi yapmakla ilgili en büyük sorumluluk, üniversite öğrencileri ve akademi dünyasına düşüyor ve bu nedenle üniversitelere ilişkin ilginin önemi ikiye katlanıyor.''

''Bu yılki Dünya Kudüs Günü eskilerine kıyasla daha farklı geçecek. Filistin halkının büyük fedakarlıkları ve Siyonistlerin kötülük ve cinayetlerinin zirveye çıktığı dikkate alındığında, bu yılki Dünya Kudüs Günü geçen yıllardakinden daha farklı olacak ve mazlum ve aynı zamanda güçlü Filistin halkı ile dayanışma içerisinde olmakla onların gücü ile moralini artırmalıyız. İsrail rejimi her ne halt ediyorsa ABD ve Avrupa onu destekliyor.'' diyen İslam inkılabı rehberi konuşması şöyle sürdürdü: ''Filistin halkı mazlum olmakla birlikte güçlüdür ve Filistinli gençler, Filistin davasının unutulmaması adına cihat ve direniş sergilemektedir. Kudüs Günü mazlum Filistin halkı ile dayanışma adına ve onlara moral vermek üzere iyi bir fırsattır.İslam ülkelerinin Filistin  konusuna ilişkin performansı çok kötüdür. Maalesef İslam ülkeleri bu açıdan çok kötü performans sergiliyor ve hatta Filistin konusuna değinmekten kaçınıyorlar ve bazıları da Filistin'e yardım yolunun siyonist İsrail rejimi ile ilişki korumaktan geçtiğini sanıyor. Oysa bu, büyük bir yanlıştır.''

İslam inkılabı rehberi ayrıca şöyle dedi: ''Mısır devleti son 40 yılda bu büyük yanlışa kapılarak ve siyonist İsrail rejimi ile ilişki kurarak yanlış yola girdi. Mısır'ın terör rejimi İsrail ile ilişki kurması, siyonistlerin Filistin halkına karşı cinayetlerini azalttı mı veya Mescid-i Aksa'ya saygı göstermelerine mi vesile oldu? Şimdi de bazı Arap ülkeleri Enver Sedat'ın yanlışını tekrarlamak istiyor. Irkçı İsrail rejimi ile irtibat kurmanın faydası yoktur. Umarız Allah'ın yardımıyla Filistin'de iyi sonuç elde edilir ve Filistinlilerin kendi toprakları ile Mescid-i Aksa'ya egemen olmaları yakında gerçekleşir.''

İran İslam İnkılabı Rehberi Imam Seyyid Ali Hamenei, Dünya Kudüs Günü'nün yaklaşmasına değinerek, ''Filistin halkının büyük fedakarlıkları ve Siyonistlerin kötülük ve cinayetlerinin zirveye çıktığı dikkate alındığında, bu yılki Dünya Kudüs Günü geçen yıllardakinden daha farklıdır ve mazlum ve aynı zamanda güçlü Filistin halkı ile dayanışma içerisinde olmakla onların gücü ile moralini artırmalıyız'' dedi.

 

 Yüzlerce üniversite öğrencisi ve öğrenci kuruluşları üyelerini kabulünde konuşan İslam inkılabı rehberi Imam Hamenei, zulme boyun eğmemeyi İslam İnkılabının özelliklerinden biri olarak nitelendirerek, ''Bu ögeler dünyayı sarstı ve milletleri İslami İran'a yöneltti ve bundan dolayı geçtiğimiz yıllarda herhangi siyasi bakış açısıyla göreve gelen her Cumhurbaşkanı, yurt dışı gezilerinde halklarla bir araya geldiğinde o halklar Cumhurbaşkanlarımıza sempati duymuş ve yaktıkları ABD bayrağı yerine İran İslam Cumhuriyeti bayrağını dalgalandırmışlardır.'' dedi. 

İslam inkılabı rehberi konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Öz İslam'a dönüş ve Filistin konusu, İslam Devrimi'nin diğer ögelerinden sayılıyor. Kimliksizleştirme ve ülküsüzleştirme, uyanık olmamız gereken iki kaygı verici unsurdur. Ancak kimlerin kimliksizleştirme, ülküsüzleştirme ve bağımsızlaştırma peşinde olduğu ve ne kadar başarılı olup olmadığı meselesi, üniversite ve akademi camiası ile düşünürlerin görevidir.''

İslam inkılabı rehberi ayrıca şöyle dedi: ''Günümüzde dünya yeni bir düzene girmektedir. İki kutuplu dünya düzeni ve tek kutuplu dünya düzeni sonrası oluşmaya başlayan bu yeni düzende ABD her geçen gün zayıflamaktadır. Ukrayna savaşında yaşananları daha derin ve yeni dünya düzeni çerçevesinde ele almak gerekir. Bu savaş sonrası muhtemelen karmaşık ve zor süreçler ortaya çıkacak ve bu yeni ve karmaşık koşullarda İran dahil tüm ülkelerin görevi, yeni düzende menfaat ve güvenliği sağlamak ve izole olmamak için donanımlı ve yazılımlı katılımdır. Bu büyük görevi yapmakla ilgili en büyük sorumluluk, üniversite öğrencileri ve akademi dünyasına düşüyor ve bu nedenle üniversitelere ilişkin ilginin önemi ikiye katlanıyor.''

''Bu yılki Dünya Kudüs Günü eskilerine kıyasla daha farklı geçecek. Filistin halkının büyük fedakarlıkları ve Siyonistlerin kötülük ve cinayetlerinin zirveye çıktığı dikkate alındığında, bu yılki Dünya Kudüs Günü geçen yıllardakinden daha farklı olacak ve mazlum ve aynı zamanda güçlü Filistin halkı ile dayanışma içerisinde olmakla onların gücü ile moralini artırmalıyız. İsrail rejimi her ne halt ediyorsa ABD ve Avrupa onu destekliyor.'' diyen İslam inkılabı rehberi konuşması şöyle sürdürdü: ''Filistin halkı mazlum olmakla birlikte güçlüdür ve Filistinli gençler, Filistin davasının unutulmaması adına cihat ve direniş sergilemektedir. Kudüs Günü mazlum Filistin halkı ile dayanışma adına ve onlara moral vermek üzere iyi bir fırsattır.İslam ülkelerinin Filistin  konusuna ilişkin performansı çok kötüdür. Maalesef İslam ülkeleri bu açıdan çok kötü performans sergiliyor ve hatta Filistin konusuna değinmekten kaçınıyorlar ve bazıları da Filistin'e yardım yolunun siyonist İsrail rejimi ile ilişki korumaktan geçtiğini sanıyor. Oysa bu, büyük bir yanlıştır.''

İslam inkılabı rehberi ayrıca şöyle dedi: ''Mısır devleti son 40 yılda bu büyük yanlışa kapılarak ve siyonist İsrail rejimi ile ilişki kurarak yanlış yola girdi. Mısır'ın terör rejimi İsrail ile ilişki kurması, siyonistlerin Filistin halkına karşı cinayetlerini azalttı mı veya Mescid-i Aksa'ya saygı göstermelerine mi vesile oldu? Şimdi de bazı Arap ülkeleri Enver Sedat'ın yanlışını tekrarlamak istiyor. Irkçı İsrail rejimi ile irtibat kurmanın faydası yoktur. Umarız Allah'ın yardımıyla Filistin'de iyi sonuç elde edilir ve Filistinlilerin kendi toprakları ile Mescid-i Aksa'ya egemen olmaları yakında gerçekleşir.''

Saddam Hüseyin’in “Halkın Mücahitleri” denen terörist örgütü unsurlarını Irak’a kabul etmesi, tarihi köklere dayanıyor.


 İsveç’in Başkenti Stockholm’de, geçerli hiçbir delil olmadan tutuklanıp yargılanan İslami İran vatandaşı Hamid Nuri’nin bu yargı süreci, kimilerinin bu bahaneyle “Halkın Mücahitleri” denen “Münafıklar” terör örgütünün geçmişiyle ilgili tarihi gerçekleri saptırmalarına veya saklamalarına sebep oldu.

Bu güne kadar 90 duruşmayı geride bırakan Stockholm Makemesi terörist Münafıklardan yana aldığı tavrıyla dikkat çekti. Mahkemenin bütün duruşmalarında Hamid Nuri aleyhine şahitlik yapacak kişiler olarak bulunan Münafık örgüt unsurları bu yargı sürecinde, Münafıklar örgütünün bütün eylemlerinin bağımsız olduğu iddiasıyla, hiçbir tarihte Irak’ta Saddam Hüseyin’in iktidarda olduğu dönemde Saddam’ın Baas Ordusuyla işbirliği yaparak İslami İran aleyhine savaşmadıklarını ileri sürdüler.

Münafıklar’ın davacı ve aynı zamanda şahit kılığıyla mahkemelerde bulunan Avukatları Kent Lewis, Savcının iddiasının aksine, Münafıklar örgütünün Saddam Ordusunun bir parçası olarak İslami İran’a karşı savaşmadıkları, 1988 yılı idamlarının da İran’la Irak arasında çıkan 8 yıllık dayatmacı savaşın arka planında olmadığı ve esasen Münafıklar terör örgütünün İslami İran’la karşı silahlı saldırılarının uluslararası çerçevede yer almadığını iddia etti.

Münafıklar örgütü avukatı ayrıca, Saddam Hüseyin ile Münafıklar örgütü lideri Mesud Recevi arasında hiçbir işbirliğinin söz konusu olmadığı ve Münafıklar örgütü unsurlarının Saddam Ordusunun bir parçası olarak İran İslam Cumhuriyeti aleyhine savaşmadıklarını ileri sürdü.  

İslami İran Dışişleri Bakanı, Türkiyeli meslektaşıyla telefon görüşmesinde, iki ülke arasındaki işbirliğinin daha da geliştirilmesini vurguladı.


İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahian Türkiyeli meslektaşı Mevlud Çavuşoğlu’yla kurduğu telefon temasında, ikili ilişkilere dair son gelişmelerin yanı sıra, bölgesel ve uluslararası meseleleri de görüştü.

Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Ramazan bayramı tebriklerini ifade ederek, İran’la Türkiye arasındaki iyi ve dostane ilişkilerin arttırılması yolunda etkin ve somut adımlar atılması gerektiğinden söz etti.

Çavuşoğlu ayrıca Türkiye’nin, İkili stratejik işbirliği Yüksek Konseyi 7. Toplantı turunun bir an önce düzenlenmesine ve bu ülke Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Tahran ziyareti için program koordinesine hazır olduğunu vurguladı.

Dışişleri Bakanımız Emir Abdullahian da bu görüşmede, Ramazan bayramı tebriklerini dile getirerek, iki ülke üst düzey yetkililerinin karşılıklı ziyaretlerinin devam ettirilmesini, Tahran- Ankara arası ilişkilerin daha da güçlendirilmesi yolunda bir gelişme olarak tanımladı. 

 İran Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan ve Antonio Guterres cuma akşamı telefonda; Yemen, Afganistan, Ukrayna'daki durum ve İran'a yönelik yaptırımları kaldırma müzakereleri de dahil olmak üzere bazı bölgesel ve uluslararası gelişmeleri görüştüler.
 

Hüseyin Emir Abdullahiyan, İran ve ABD arasında Avrupa Birliği aracılığıyla devam eden mesajlaşmalara işaret ederek ABD'nin maksimum baskı politikasının mevcut durumun nedeni olduğunu belirtip son zamanlarda bağlayıcı olmayan kongre kararını eleştirdi. Kalıcı, güçlü ve adil bir anlaşmaya varmak için Amerika hükümetinin gerçekçi ve cesur davranarak eski hatalarını tekrarlamaması gerektiğini vurguladı. 

İran Dışişleri Bakanı, Yemen'de geçici ateşkesin inşasına atıfta bulunarak; ateşkesin devamını gerekli gördüğünü, ancak geçici ateşkes anlaşmasından doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesini ve insani kuşatmanın kaldırılmasını şart olduğunu vurguladı.

Hüseyin Emir Abdullahiyan, Afganistan'daki insani ve güvenlik durumunu çok endişe verici olarak nitelendirdi ve Afganistan'daki tüm etnik grupların katılımıyla kapsamlı bir hükümet kurulması gereğini vurguladı.

İran Dışişleri Bakanı, Afganistan'daki terör eylemlerinin artmasına ve bu ülkede yoksulluğun yol açtığı sorunlara değinerek, Afgan halkının engellenen sermayesinin serbest bırakılması gerektiğini vurguladı.

Emir Abdullahiyan, İran İslam Cumhuriyeti'nin Ukrayna'daki savaşa karşı olduğunu ilan ederek Ukrayna krizinin başlangıcından bu yana savaştan kaçınma, siyasi bir çözüme odaklanma ve insani boyutlara dikkat edilmesi yönündeki siyasi çabalarına atıfta bulunarak şunları söyledi: "Ukrayna krizi, uluslararası toplumun Afganistan'daki kötü insani duruma ilgisizliğine yol açmamalı." 

BM Genel Sekreteri ise bu görüşmede; Viyana görüşmeleri olarak bilinen yaptırımların kaldırılmasına yönelik müzakerelerde siyasi girişimlerin önemine dikkat çekerek, müzakerelerin devam etmesi ve olumlu bir anlaşmaya varılması yönündeki umudunu dile getirdi.

Guterres, İran İslam Cumhuriyetinin Yemen'deki ateşkesi destekleme konusundaki yapıcı çabalarını ve tutumlarını da övdü.

Guterres; İran ile Suudi Arabistan arasındaki görüşmelerin devam etmesini ve Riyad ile Tahran arasındaki normal diplomatik ilişkilerin geri dönüşüne yönelik hareketi memnuniyetle karşıladığını da belirtti. 

Afganistan'da kapsayıcı bir hükümet kurmanın önemini vurgulayan Guterres, İran İslam Cumhuriyeti'ne Afgan mültecileri kabul etmedeki yapıcı rolü ve İslam Cumhuriyetinin insani yardım ve mültecilere ev sahipliği yapmasından dolayı teşekkür etti.

 Son günlerde Sana Haber Ajansı'na konuşan Suriye Dışişleri Bakanlığı'ndan resmi bir kaynak, Suriye hükümeti ile Türk yetkililer arasında çeşitli düzeylerde görüşmeler olduğu yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını açıklamıştı.
 

Suriyeli kaynak, Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun terörle mücadelede Suriye ile işbirliği olasılığına ilişkin ifadelerini reddetmişti.

Ray el Yevm E-Gazetesi yazı işleri müdürü ve analisti Abdulbari Atvan’ın konuya ilişkin kaleme aldığı yazıda şu ifadelere yer verildi:

“Suriye Dışişleri Bakanlığı, nihayet sessizliğini bozdu ve Türkiye ile herhangi bir görüşme veya işbirliğinin söz konusu olmadığını açıkladı. Şam hükümeti aynı zamanda Türk yetkililerin iddialarını reddetti. Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada terörle mücadele alanında terörü destekleyen, teröristleri eğiten ve bölge ile dünyada terörizmi yayan bir rejim ile işbirliği yapmanın imkansız olduğunu vurguladı. Dışişleri Bakanlığının açıklamasında, yalan ve sahtecilik belasının sırf Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile sınırlı olmadığı ve rejimin diğer yetkililerine de sıçradığı kaydedildi.”

Atvan, Suriye’nin resmi haber ajansı (SANA) tarafından aktarılan açıklamalara atıfta bulunarak, bakanlık açıklamasını Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun terörle mücadelede Suriye ile işbirliği olasılığına ilişkin ifadelerine sert bir tepki olarak yorumladı.

Ray el Yavm yazarı Atvan, Suriye yönetiminin Türkiye ile işbirliğini reddederken Türkiye'nin kuzey Irak'taki askeri harekatın Irak hükümetinin bilgisi ve desteğiyle gerçekleştirildiğini ileri süren Erdoğan’ın iddiaları da Irak hükümeti tarafından yalanlandığına dikkati çekti.

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halihazırda ekonomik ve güvenlik krizlerinin yoğunlaşmasıyla karşı karşıya olduğunu anlatan Atvan, yazısına şöyle devam etti:

“PKK yanlısı Kürt silahlı gruplar, Türkiye'nin turizm şehri Bursa başta olmak üzere İstanbul ve diğer bazı kentlerde saldırılarına yeniden başladı.

Erdoğan, Türkiye'de cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler yaklaştığı dönemde, Türk halkının krizin büyük bir bölümünün Adalet ve Kalkınma Partisi'nin politikalarından kaynaklandığı sonucuna varmasını istemiyor.

Erdoğan'ın Irak hükümetinin ülkenin kuzeyindeki son saldırıları desteklediği iddiası ve aynı zamanda Suriye'nin Türkiye ile işbirliğine istekli olduğu ve Ankara'nın Haseke bölgesine yönelik saldırılarını kabul ettiği yönündeki iddialar, saldırganlığı meşrulaştırmak amacıyla yapılmıştır; TSK’nın askeri saldırıları, Irak ve Suriye'nin ulusal egemenliğini çiğnediğini gösteriyor. Zira Türkiye'nin bu saldırıları ülke kamuoyunun büyük tepkisini çekti; Özellikle Türk kuvvetlerinin saflarındaki zayiat sayısı da artmış durumda.”

Atvan’a göre, Irak’ta Lübnan topraklarının tamamına yakın veya daha fazla bir alanı işgal eden Erdoğan hükümeti ve Türk güçleri tıpkı Suriye'nin kuzey ve kuzeybatısında yaptığı gibi Irak topraklarında çeşitli askeri üsler kurup binlerce Türk askeri ve ağır askeri teçhizatı konuşlandırdı. Dolayısıyla, Türk askeri operasyonlarının iki komşu ülke olan Suriye ve Irak'ı Ankara yönetimine karşı bir cephede birleştirdiği söylenebilir.

Erdoğan'ın Suriye ve Irak hükümetiyle ilgili yaklaşımını eleştiren Abdulbari Atvan, “Bu, Türkiye'nin iç güvenliği için birçok olumsuz sonuç doğuracaktır. Özellikle Türkiye'deki istikrarsızlık, hazineye 50 milyar dolara yakın kâr getiren turizm sektörüne büyük darbe vuruyor; Ayrıca Türkiye'de AK Parti’den memnun olmayan azınlıklar var. Hem içeride hem de Suriye başta olmak üzere komşu ülkelerde Erdoğan'ın politikalarına katlanmayanlar var.” değerlendirmesinde bulundu.

Arap yorumcu Atvan, şunları kaydetti: “Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Suriye’nin ülkenin kuzey ve batısındaki Kürtlere karşı savaşta Ankara ile işbirliği yapmak istediği yönündeki açıklamaları Şam hükümetini kızdırdı. Şam hükümeti, tüm Türk güçlerinin Suriye topraklarından çekilmeden önce Ankara ile herhangi bir siyasi diyaloğu reddetme konusunda ısrar ediyor. Erdoğan, Ukrayna krizi başta olmak üzere her alanda siyaset yapmanın Türkiye için olumsuz sonuçlar doğurduğunu ve ülke güvenliğini hedef aldığını anladıktan sonra, şimdi büyük bir iç ve dış açmaza girmiştir.”

“Rusya'nın Türkiye'nin Ukrayna'ya yüzlerce Rus askerinin ölümüne yol açan Bayraktar insansız hava araçlarını sattığını unutması mümkün değil” diyen” diyen Orta Doğu uzmanı Atvan, şöyle devam etti:

“Erdoğan'ın Ukrayna-Rusya savaşı konusunda sözde tarafsız duruşu ve arabuluculuk rolü oynamaya çalışma politikası da kendisine yardımcı olmayacaktır. Öte yandan, başta Mısır ve Suudi Arabistan olmak üzere Erdoğan'ın sorunlarını çözmeye çalıştığı söylenen ülkeler, Türkiye’deki siyasi dalgalanmalar nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a güvenmiyor.

Recep Tayyip Erdoğan'ın en büyük sorunu, kişisel çıkarlarını Türkiye'nin çıkarlarına, güvenliğine ve istikrarına tercih etmesidir. Bu nedenle İsrail, Suudi Arabistan, BAE, Kıbrıs, Yunanistan ve Rusya gibi taraflara hayali tavizler verme konusunda istekli olmuştur. Ancak iş Suriye'ye geldiğinde Erdoğan yenilgiyi kabul etmeli, zira Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad iktidarda kaldığı sürece Erdoğan rahat etmeyecek.”/tesnim

 Suriye resmi haber ajansı SANA'ya göre, Amerikan işgal güçleri, Suriye petrolü ve lojistik teçhizatları taşıyan bir konvoyu, el-Velid gayri meşru sınır geçidi üzerinden Irak’a doğru çıkarmak üzere Yarubiye kırsalındaki Harab el Jir havaalanına aktardı.
 

Bölge kaynaklar SANA muhabirine, Amerikan işgalinin, çoğu çalıntı petrol ile yüklü tanker olmak üzere ve bazı askeri teçhizat taşıyan 50 araçtan oluşan bir konvoyun 8 zırhlı aracın eşliğiyle Haseke kırsalındaki Tel Hamis’ten Yarubiye Beldesinin civarında bulunan Harab el Jir havaalanına aktardığını belirtti.

Kaynaklar, çıkış yapan araçların yarın el Velid yasadışı geçişine gitmek için Harab el Jir Havalimanı’nda durduğuna dikkat çekti.

IŞİD terör örgütünün ABD'nin Suriye'deki askeri kolu olarak yenilgiye uğraması ile doğrudan grubun yerini alan Amerikan güçleri,  o andan itibaren IŞİD yerine Suriye petrolünü çıkarmaya ve çalmaya başladılar.

Rusya ve Ukrayna'da son dönemde yaşanan gelişmeler ve dünyanın en büyük petrol ve enerji ihracatçısı Moskova'ya yönelik kapsamlı yaptırımların küresel petrol piyasasını ve piyasalardaki petrol fiyatlarını etkilemesi, ABD işgal güçlerinin Suriye petrolünün çalınmasını yoğunlaştırdı.

  İran Devrim Muhafızları Ordusu Başkomutanı Tümgeneral Hüseyin Selami, ''İmam Hamanei’nin belirttiği gibi kitle imha silahlarının İslam'da yeri yoktur. Bu söz, bir taktik değil İslam'ın talimatıdır'' dedi.
 

Tümgeneral Selami, ''Kitle imha silahı kıyım aracı olarak kabul edilemez ve düşmanla mücadele için böyle bir mantık, İslam'ın reddettiği bir konudur'' diye konuştu.

İmam Hamanei’nin nükleer silah sahibi büyük güçlere karşı bu tür duruş sergilediğini ve Kur'an ayetlerine uymak için kitle imha silahını yasakladığını kaydeden Selami, ''Bunlar, Devrim Lideri Ayetullah Hamanei'nin Kur'an huzurunda yetiştiğinin göstergesidir'' diye açıkladı.

General Selami, ''Devrim Muhafızları Ordusu'nun Kuran'ın cilvesi ve koruyucu olması gerekiyor, aynen Devrim Muhafızları mensuplarının Allah yolunda adalet ve cihat eylemi yaptıkları gibi'' diye ekledi.

Tümgeneral Selami, İran Devrim Muhafızları yaptırımlarının kaldırılmasını önlemek amacıyla ABD Senatosu'nun ikinci İran karşıtı tasarısının onaylanmasına atıfta bulunarak, "Amerikalıların Devrim Muhafızları'na karşı nefreti ve düşmanlıkları tamamen doğaldır" dedi.

İnsanlar sürekli değişik yollarla Allah’ın sınamasına tabi tutulur ve başarılı şahıslar ancak bu sınamalardan yüz akıyla çıkanlardır. Bu esas uyarınca Allah’ın rahmetinden meyus olmayın ve Allah’a dua etmeyle, O’ndan rızık talebinde bulunmayla ve sorunları gidermeyi istemeyle birlikte mevcut durumunuzun iyileşmesi için çalışın. Her halükârda sabır göstererek ve şükrederek Allah’tan iyi bir ödül alacağınızı bilin.

Ahiret ve uhrevî daimî yaşama inanan her imanlı insan saadet ve mutluğunu yalnız bu dünyada aramaz. Elbette bu dünyada ona sahip olmanın veya onu istemenin bir engeli yoktur. İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmuştur:

“Servet ve evlatlar bu dünya için faydalıdır, ahiret içinse iyi işler değerlidir. Ama Allah her ikisini birden nadiren insana hediye etmektedir.”[1]

Aynı şekilde şöyle buyurmuştur:

“Dünya mümin için bir zindan gibidir. Zindan yaşamının onun için hoş geçmesi beklenebilir mi?” [2]

İmam Hasan Mücteba’nın (a.s) buyurduğuna göre ise zahirde zengin ve nimetler içinde olan imanlı fertler, Allah’ın ahiretteki vaatlerini göz önünde bulundurarak ve onu dünyanın sınırlı ve gidici servetiyle mukayese ederek kendilerini zindandaymış gibi hissederler.[3] Bu esas uyarınca ilk merhalede ahireti düşünmeli, sonraki merhalede Allah’tan dünya yaşamını da bizim için daha kolay kılmasını istemeliyiz. Bununla birlikte, eğer Allah bir şahsa üstün ekonomik imkânlar vermişse ve onu hastalık, derbederlik ve buna benzer sorunlardan uzak kılmışsa, o halde Allah onu daha çok sevmektedir, diye bir düşünceye kapılmamalıyız. Allah’ın, mümin kulunun iyiliğini herkesten daha iyi bildiğine ve onun için aldığı her kararda bir hayır olduğuna kesin bir şekilde inanmalıyız. İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmaktadır:

“Ben mümin kul hakkında hayrete düşmekteyim. Zira Allah onun için neyi mukadder etmişse, sonunda bu kul için hayırdır. Eğer onu makasla parça parça etmeleri mukadder ise onun için iyidir ve eğer dünyanın doğu ve batısının onun olması mukadder ise yine onun faydasınadır!” [4]

Bu farklılıkları hatta peygamberler arasında bile müşahede etmekteyiz. Örneğin Hz. Süleyman (a.s) gibi bir peygamber engin bir alana hükmetmekteydi ve cinler, insanlar ve kuşlar kendisinin hizmetindeydi.[5]Rüzgârlar onun emrindeydi ve istediği yere kendisini götürmekteydiler.[6]Öte taraftan Hz. Eyyûb (a.s) gibi bir peygamber ise birçok zorluk ve sorun içinde yer almaktaydı.[7]Bu, Allah’ın Hz. Süleyman’ı (a.s) Hz. Eyyûb’e (a.s) tercih ettiğine bir delil olamaz. Sadece her kulun ayrı bir şekilde sınandığına delil teşkil eder. Bu meseleyi ve Allah nezdinde kullar için bir takım makamlar olduğu ve malları verme veya şahsa bedensel bir zararın gelmesi dışında bu makamlara ulaşmanın mümkün olmadığı[8]veyahut yaşamın zorlukları ne kadar çok olursa bunun karşılığında Allah’ın vereceği mükâfatın daha çok olacağı ve Allah’ın bir kulu sevdiği zaman onu büyük zorluklara müptela kıldığını[9]bilmekle, zorluklar bizim için daha kolay olacaktır. Ama tüm bu belirtilenler, sadece köşeye kapanıp zorluklara tahammül etmemizi ve Allah’tan dünyevî yaşamımızı iyileştirmesi için yardım talebinde bulunmamamızı gerektirmez. Aksine zorluklara tahammül etmenin bir mükâfatı ve onların bertaraf olması için dua etmenin de ayrı bir mükâfatı bulunmaktadır.

Bu esas uyarınca, İmamlarımızdan (a.s) sorunların bertaraf edilmesi hakkında bir takım tavsiyeler nakledilmiştir. Şimdi bu rivayetleri burada naklediyor ve sizi bekleyen uhrevî mükâfatın yanı sıra, dünyevî sorunlarınızın da azalmasını ümid ediyoruz.

1. Çok az miktarda olsa da sadaka vermek, Allah’ın rahmetine nail olmanıza neden olabilir. İmam Sâdık (a.s) şöyle buyuruyor:

“Hastalar, kendinizi sadaka ile tedavi edin, dualarınız ile kendinizi belalardan uzak kılın ve rızık ve azığınızı sadaka vererek Allah’tan isteyin.” [10]

Başka bir tabirle sadaka bir çeşit Allah ile ticaret sayılmaktadır. Bu hususta İmam Sâdık (a.s) evlatlarına şu miktarda sadaka verin diye buyurmuş ve evlatları eğer bu miktarda sadaka verirsek bizim için bir şey kalmayacaktır dediklerinde de Allah onun karşılığını bize verecektir, çünkü sadaka rızkın kilididir, diye buyurmuştur.[11]

2. Yaşamdaki bereketin yollarından birisi de istiğfardır. İmamlarımız (a.s) Kur’an âyetlerine[12]dayanarak istiğfarın mal, evlat, dünya ve ahiret hayrının çoğalmasını sağladığını belirtmişlerdir.[13]

3. Rivayet ve dua kitaplarında Allah’tan rızık dilemek için değişik dualar bulunmaktadır.[14]Kendi çabalarınızın yanı sıra bu dualardan da yararlanabilirsiniz. Örneğin aşırı fakirliği bertaraf etmek için tavsiye edilen[15]“la havle vela kuvvete illa bilah” zikrini devamlı söylemeye işaret edilebilir.

4. Ümitsiz Olmamak: En büyük günahlardan birisi Allah’ın rahmetinden ümitsiz olmaktır.[16]Bu esas uyarınca, her ne kadar Hz. Eyyûb (a.s) gibi yoksulluk, hastalık, mal ve evlatların elden gitmesine duçar olsak ve Hz. Yakub (a.s) gibi yıllarca beklesek de Allah’tan yüz çevirmemeli ve ümitsiz olmamalıyız. Çünkü zorluklardan sonra rahatlıklar pekâlâ gelebilir.[17]Elbette fakirlik, hastalık ve diğer yaşam sorunları insan hayatında kesinlikle rahatsız edici etkiler oluşturmaktadır. Bu tabiidir ve ilahi kazaya razı olmayla da çelişmemektedir. Nitekim Hz. Yakub’un (a.s) gözleri aşırı rahatsızlıktan dolayı görmez olmuştu ama o yüce şahsiyet hiçbir zaman Allah’ın rahmetinden ümitsiz olmamıştı.

5. Sürekli Çabalamak: Medine Şiilerinden birisi aşırı bir fakirliğe duçar oldu ve durumu vahimleşti. İmam Sâdık (a.s) bu durumu görünce kendisine şöyle buyurdu:

“Pazara git, kendin için bir yer seç, tezgâhını ser, bir testi su kenarına koy ve kazanç yerinden ayrılma!”

İmam’ın (a.s) bu buyruğunu yerine getirdikten sonra bu şahsın durumu zamanla iyileşmeye başladı.[18] İmam’ın (a.s) o şahsa buyurduğu şeylerin ona özgü olduğunu biliyoruz. Tüm fertlerin böyle bir şey yapması gerektiği düşünülmemelidir. Ama İmam’ın (a.s) buyruklarından elde edilen nokta şudur: Allah’tan rızık istemekle beraber, aynı zamanda ciddiyet ve çaba göstermeli, gevşeklik ve tembellikten de kaçınmalıyız.

6. Yaşam harcamalarında dengeye riayet etmek de yaşama bereket katan yollardan biri olabilir. Çünkü geliri az olmasına karşın maalesef gelirleriyle uyuşmayan harcamalar yapan insanlar da gözlemlenmektedir. Oysaki bu harcamalar olmadan da hayata devam edilebilir. Bir rivayette dört grubun duasının kabul edilmeyeceği belirtilmiştir. Bunlardan iki gurup daha önce kendilerine işaret edilen, evinde oturup hiçbir çaba göstermeden Allah’tan rızık isteyen kimseler ve diğer gurup ise malı olan ama onu boş şeylere harcayan ve sonra Allah’tan rızık talebinde bulunan kimselerdir. Yüce Allah bu gruba “Ben yaşamda size dengeli davranmayı emretmedim mi?” diye buyurmaktadır. Bu rivayette mallarını diğerlerine senetsiz olarak borç verenler de bu gurupta yer alan insanlardan sayılmıştır.[19]

7. Başkalarına ve özellikle de anne ve babaya kendileri hayattayken veya vefat ettikten sonra yapılan iyilik, rızkın çoğalmasına neden olur.[20]Rivayetlerde rızkın çoğalmasına neden olan başka birçok husus daha sayılmıştır. Ezan okurken müezzine eşlik etmek[21], tırnak ve bıyık kesmek, başı gül suyu ile yıkamak[22], bakımlı ve güzel kokulu olmak, yaşanan yeri temiz tutmak[23], komşulara iyi davranmak[24], İmam Hüseyin’in (a.s) kabrini ziyaret etmek[25]vb.[26]hususlara işaret edilebilir. (ehlader)

[1] Meclisî, Muhammed Bâkır, Biharu’l-Envar, Müessese-i el-Vefa, Beyrut, h.k. 1404, c. 67, s. 225.

[2] a.g.e., c. 65, s. 221, 11. rivayet.

[3] a.g.e., c. 43, s. 346.

[4] Hürr Âmulî, Muhammed b. el-Hasan, Vesailu’ş-Şia, Müessese-i Âlu’l-Beyt, Kum, h.k. 1409, c. 3, s. 250, 3544. rivayet.

[5] Neml, 17.

[6] Sebe, 12.

[7] Enbiya, 83.

[8] Vesailu’ş-Şia, c. 3, s. 262, 3587. rivayet.

[9] a.g.e., c. 3, s. 252, 3553. rivayet.

[10] a.g.e., c. 9, s. 375, 12276. rivayet.

[11] a.g.e., c. 9, s. 369, 12260. rivayet.

[12] Nuh, 10-11.

[13] Biharu’l-Envar, c. 88, s. 336, 20. rivayet, c. 92, s. 293.

[14] Örnek olarak Biharu’l-Envar, c. 92, s. 293, 11. Bâb.

[15] Vesailu’ş-Şia, c. 17, s. 218, 9159. rivayet.

[16] Yusuf, 87.

[17] İnşirah, 5-6.

[18] Vesailu’ş-Şia, c. 17, s. 56, 21966. rivayet.

[19] a.g.e., c. 7, s. 124, 8908. rivayet.

[20] a.g.e., c. 18, s. 381, 23874. rivayet.

[21] a.g.e., c. 1, s. 314, 828. rivayet.

[22] a.g.e., c. 2, s. 60, 1480. rivayet.

[23] a.g.e., c. 5, s. 7, 5746. rivayet.

[24] a.g.e., c. 12, s. 123, 15831. rivayet.

[25] a.g.e., c. 14, s. 413, 19483. rivayet.

[26] a.g.e., c. 15, s. 347, 20704. rivayet.