
کارگر
Hizbullah, Kiryat Shmona’yı İHA İle Vurdu
Lübnan Hizbullah Hareketi’nden yapılan açıklamada; sivil savunma ekiplerine düzenlenen saldırıya misilleme olarak güney sınırda yer alan Siyonist yerleşim birimi "Kiryat Shmona"ya İHA’lı operasyon düzenlendiği belirtildi.
Açıklamada, iki kamikaze insansız hava aracı ile Siyonist yerleşim biriminde bulunan karargahın hedef alındığı kaydedildi.
Hizbullah ile işgalci Siyonist İsrail ordusu arasında 8 Ekim’den bu yana çatışmalar devam ediyor.
Lübnan direnişi bu eylemlerin düşman İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına tepki olarak yapıldığını söylüyor.
Daha önce Hizbullah Hareketi Genel Sekreter Yardımcısı Naim Kasım, İsrail ile Lübnan arasındaki çatışmaların durabilmesi için önce Gazze'deki savaşın durması gerektiğini belirtmişti.
Hizbullah: Düşman, sıfır saati için hazır olduğumuzu bilmelidir
Lübnan’da Hizbullah’ın önde gelen isimlerinden, Direniş’in İsrail’e karşı yürüttüğü savaşa ilişkin önemli açıklamalar geldi.
Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Şeyh Naim Kasım, Direniş’in belirlediği çatının, düşmanın aştığı tüm çatıların üstünde olacağını belirtti.
Beyrut’ta düzenlenen bir programda konuşan Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Şeyh Naim Kasım, düşmanın çatıyı yükseltmesi durumunda Direniş’in çatıyı onun da üstüne çıkaracağını belirtti.
Kasım, “Gazze'ye, düşmanı şaşırtacak ve devam eden bu mücadelenin ışığında olası hedeflere ulaşacak şekilde destek sağladık, aynı zamanda Lübnan'ı daha büyük bir şeyden koruduk” dedi.
7 Ekim’den 4 gün sonra Biden ile Netanyahu arasında uzun bir görüşmenin gerçekleştiğini ve bu görüşmede, İsrail’in, aniden Lübnan’a karşı savaşa girme düşüncesini dile getirdiğini söyleyen Kasım, ABD’nin İsrail adına buna itiraz ettiğini kaydetti.
“Gazze'ye destek girişimimiz bizi hazır hale getirdi. Düşmanın yapacağı herhangi bir saldırı bizi şaşırtmaz” diyen Kasım şöyle devam etti:
“Düşmanı caydıran şey, çatışmadaki varlığımızdır. Batı diplomasisi İsrail'in güvenliğini sağlamak adına, İsrail'i rahatsız etme ve kafa karıştırma yeteneğimizi bozmak ve direniş cephesinde oluşan tüm bu desteklerin sebebi olan Gazze savaşının durdurulmamasını sağlamak istiyor.
Şu ana kadar Lübnan Cephesi ile çatışmanın çıtaları, bazı istisnaları ve bu istisnalara verilen tepkileri aşsa bile sınırlıdır. Ancak düşman en yüksek çıtayı aştığında bizim çıtamız onun çıtasından daha yüksek olacaktır.
Sahada geri çekilmeyeceğiz. Aksine, İsrail düşmanını caydıracak, onun planlarını reddedeceğiz. Sahaya ve çatışmaya ilişkin her türlü gereken şeyi yapacağız.”
Hizbullah Yürütme Konseyi Üyesi Şeyh Nebil Kavuk ise direnişin İHA’larının işgal altındaki Filistin'in Safed ve Tiberya bölgesine ulaştığını kaydetti.
Kavuk, savaşın uzamasının temel sebebinin ABD olduğunu kaydederek, direnişin gücünün arttığını ve direniş İHA’larının tüm caydırıcı sistemleri aştığını kaydetti.
Öte yandan Hizbullah’ın Lübnan Parlamentosu’ndaki kolu olan Direnişe Vefa Bloğu Milletvekili Hasan İzzeddin, “Bugün İsrail düşmanıyla belirli bir coğrafya üzerinde gerçek bir savaş yürütüyoruz. Nakura'dan Şeba Çiftlikleri'ne kadar uzanan bu çatışma bağlamında sahada uygun olan her şeyi kullanacağız” dedi.
İsrail ile çatışmalarda hayatını kaybeden Mustafa Hıdır Kuseyr’in taziye programında konuşan İzzeddin, “Bu savaşın coğrafyasını genişletmekle tehdit eden düşmanı caydırabiliyoruz. Düşman, hesapsız bir maceranın kendisine daha önce hiç görmediği bir yenilgiye mal olacağını ve varlığını yok olmaya yaklaştıracak stratejik bir yenilgiye maruz bırakacağını biliyor” ifadelerini kullandı.
İzzeddin, “Düşman, Direniş’in sıfır saati için tüm kabiliyetleriyle tam anlamıyla hazır olduğunu anlamalıdır. Vatanımızı, milletimizi, ümmetimizi, egemenliğimizi ve bağımsızlığımızı savunmak için düşmanın karşısına güç ve kararlılıkla çıkacağız” diye konuştu.
Gazze'de Şehit Sayısı Artıyor
Siyonist İsrail'in halkı zorla aç ve susuz bıraktığı Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarında şehit ettiği Filistinlilerin sayısı, son 24 saatte 104 artarak, 29 bin 514'e yükseldi.
Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, Siyonist İsrail'in 140 gündür sürdürdüğü saldırılara ilişkin bilgi verildi.
Siyonist İsrail'in son 24 saatte 104 Filistinliyi şehit ettiği belirtilen açıklama, toplam can kaybının 29 bin 514'e yükseldiği aktarıldı.
Son saldırılarda 160 Filistinlinin yaralanmasıyla toplam yaralı sayısının ise 69 bin 616'ya çıktığı aktarıldı.
Sağlık Bakanlığının açıklamasında halen enkaz altında ve yol kenarlarında ölülerin bulunduğu ancak İsrail güçlerinin engellemesi nedeniyle sağlık ekipleri ile sivil savunma görevlilerinin cenazelere ulaşamadığı vurgulandı.
"Gazze'de Can Kaybı 100 Bine Yükselebilir"
Sivil toplum kuruluşlarının paylaştığı raporlara göre Gazze'de Siyonist İsrail saldırılarının sürmesi halinde can kaybı Ağustos ayına kadar 100 binin üzerine çıkabilir.
Sivil toplum kuruluşları tarafından paylaşılan raporlara göre, Siyonist İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının sürmesi halinde önümüzdeki 6 ay içerisinde can kaybı 100 binin üzerine çıkabilir.
London School of Hygiene and Tropical Medicine, Health in Humanitarian Crises Centre ve John Hopkins Center for Humanitarian Health isimli kuruluşların araştırmacıları tarafından kaleme alınan raporda, Gazze'deki İsrail saldırılarının olası etkileri ortaya konuldu.
"Gazze Projeksiyonları" isimli rapora göre, 6 Ağustos 2024 tarihine kadar can kaybının endişe verici boyutlara ulaşma riski bulunuyor.
Raporda dört ayrı tahmine yer verildi. Bu kapsamda, eğer salgın hastalıklar yaşanmazsa ve ateşkes ilan edilmesi halinde mevcut ölümlere ek olarak 6 bin 550 kişi daha hayatını kaybedecek.
Çatışmalar şu anki seyrinde devam ederse 58 bin 260, gerilim daha fazla artarsa 74 bin 290 kişi daha can verecek.
Rapora göre bölgede salgın hastalıklar yaşanırsa ve çatışmalar daha da yoğunlaşırsa en kötü senaryoya göre ortalama can kaybı artışı 85 bin 750 olacak. Mevcut can kaybı rakamları da eklenince Ağustos ayı başında Gazze'de şehit sayısı 100 bini aşacak.
7 Ekim'den bugüne kadar Gazze'deki işgalci İsrail saldırılarında şehit olanların sayısı 30 bine yaklaşmış durumda. 70 binden fazla yaralının olduğu bölgede can kaybının daha fazla artmasından endişe ediliyor/mepa
İnanılır gibi değil ama gerçek...MÜSİAD üyeleri, İsrail'e ticarette başı çekiyor..
Siyonist İsrail’in çelik ithalatının yüzde 65’i Türkiye’den yapılırken, MÜSİAD üyesi İÇDAŞ İsrail’e en çok çeliği ihraç eden firma oldu. MÜSİAD üyesi patronlar İsrail’e kablo, inşaat malzemesi de satıyor.
Siyonist İsrail’in çelik ithalatının yüzde 65’i Türkiye’den yapılırken, MÜSİAD üyesi İÇDAŞ İsrail’e en çok çeliği ihraç eden firma oldu. MÜSİAD üyesi patronlar İsrail’e kablo, inşaat malzemesi de satıyor.
Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Başkanı ve aynı zamanda İÇDAŞ patronu Adnan Aslan, 2022’de yaptığı açıklamada, “Tel Aviv’de 17 Türk çelik ihracatçı firmanın katılımıyla ticaret görüşmeleri gerçekleşti. İsrail’de yüzde 65 oranında Türk çeliği kullanılıyor. Bu oranı daha da artıracağız” demişti.
Kayseri’de üretim yapan Demiryaka Holding bünyesinde faaliyet gösteren Metal Matris de İsrail’e kablo üretiyor. MÜSİAD üyesi Metal Matris, günlük 300 ton kapasite ile dünyada ilk 3’de çelik yay tedarikçisi konumunda yerini koruyor.
“Bu nasıl ikiyüzlülük?”
Siyonist İsrail karşıtı protesto gösterilerine çağrı yapan MÜSİAD’a, Metal Matris işyerinde çalışan işçiler tepki gösterdi. Evrensel'e konuşan işçiler, “İsrail’e üretim yaparken, nasıl lanet okuyacaksınız? Bu nasıl ikiyüzlülük?” dedi.
Kayseri’den Metal Matris işçileri, “Türkiye-İsrail arasındaki çelik anlaşmalarından vazgeçmeyenler, şimdi İsrail’e lanet mi okuyacak? Samimi değilsiniz” diye konuştu.
Metal Matris işçisi, “İsrail’e fiber kablo üretimi sürekli olarak yapılıyor. İş yerinde yapılan üretim dış pazarda tercih ediliyor. Özellikle de İsrail ile anlaşmalar, keyifler gayet yerinde. Filistin saldırıları başladığında fabrika da bir işçi arkadaş ‘Bizim patron şimdi elini ovuşturuyordur’ demişti. İsrail’e her koşulda üretim yapılıyor. Hem de Kayseri’den. Yazık” ifadelerini kullandı.
Başka bir Metal Matris işçisi, “Migros’un, Efes’in sahibi Kayserili Tuncay Özilhan’a Coca-Cola teşviki adı altında 590 milyon destek/teşvik verilmedi mi? Verildi. Her yerden İsrail’e üretim yapılıyor. İşçiler olarak biz bunları biliyoruz. Patronlar Filistin’e ağlıyormuş gibi yapıp ticareti sürdürüyorlar. Hatta İtalya’da İsrail’e giden gemileri göndermeyen işçiler kadar olamadık demiştik” şeklinde konuştu.
Hürsedahaber
Gazze'de kardeşlerimiz katledilirken Aliyev, İsrail'le işbirliğini görüştü...
Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Cuma günü Münih'te Siyonist İsrail sözde cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile bir araya geldi.
Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Cuma günü Münih'te Siyonist İsrail sözde cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile bir araya geldi.
Taraflar görüşmede Azerbaycan Cumhuriyeti ile Siyonist İsrail arasındaki işbirliğini ele aldı.
Aliyev ve Herzog, Azerbaycan’ın İsrail Büyükelçiliği'nin açılmasının ikili ilişkilerin gelişmesi için teşvik oluşturduğunu kaydetti.
Azerbaycan Cumhuriyeti, ülke halkının tüm tepkilerine rağmen geçen yıl Tel Aviv'de büyükelçilik açtı ve Siyonist rejimle ilişkilerini geliştirmeye devam etti.
18 Kasım 2022'de Azerbaycan Cumhuriyeti Parlamentosu, Azerbaycan’ın işgal altındaki Filistin topraklarında büyükelçiliğinin açılmasını onayladı ve bu karar İlham Aliyev tarafından da onaylandı.
Bakü hükümeti, daha önce Azerbaycan Cumhuriyeti Eğitim Bakanı Yardımcısı ve Dışişleri Bakanlığı görevlerinde bulunan Muhtar Muhammedov'u Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklardaki ilk büyükelçisi olarak tanıttı.
Azerbaycan, İsrail petrolünün yüzde 40'ını karşılıyor ve İsrail'le Azerbaycan arasındaki ticari, askeri ve istihbari ilişkiler Filistinli direniş güçlerinin ve sınır komşusu İran'ın tepkisini çekiyor.
İslamiAnaliz
Zemzem Kuyusu ve Geçmişi
“Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe’nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler.”
Gerçekten Safa ile Merve Allah'ın alametlerindendir. Bakara/158 Zemzem kuyusu, Mescidü’l-haram’da Hacerülesvedin tam karşısında Kâbe’ye 19 m. uzaklıkta yer alır. Suya bu isim “bol ve akıcı olma, Cebrâil’in konuşma sesi, akarken çıkardığı ses, şimşek sesi, nereden geldiği belli olmayan ses” anlamlarındaki zemzem ile (zemzeme, zemmezem, zümmezim, zemmizem) arasında bir ilişki kurularak verilmiştir. Hz. İsmail’in annesi Hacer’in, uzun arayışlardan sonra İsmail’i bıraktığı yerde suyun kaynağından fışkırarak aktığını görünce, “Yavaş yavaş ak, dur!” demesi veya etrafa yayılmaması için çevresini kumla çevirmesinden dolayı bu adı aldığı da ileri sürülmüştür.
Hz. İbrahim, Allah’ın emri gereğince eşi Hacer ile oğlu İsmail’i o zaman çorak bir vadi olan Mekke yakınlarına getirip bıraktığında şöyle dua etmişti:
“Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe’nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler.”
Allah’ın bu duaya icabeti zemzem suyunun kaynamasıyla başladı. Allah’ın emrine itaat edip bebeğiyle birlikte Mekke’ye gelen Hacer, eşi İbrahim Şam’a döndükten sonra bir başına kalmıştı. Günler geçti, azığı ve suyu tükendi. Bebeği İsmail susamış, her bebek gibi isteğini ağlayarak anlatmaya çalışmıştı. İsmail’in tahammülfersa hıçkırıkları Hacer’i dört bir yana koşuşturmuş, çaresizce Safa ve Merve tepeleri arasında su bulma ümidiyle gidip gelmişti. Yardım çağrılarına dağlardan yankılanan kendi sesi dışında cevap veren de yoktu. Safa ile Merve arasındaki gidiş gelişlerinin sayısı yediye ulaştığında, Merve tepesinde iken, oğlunu bıraktığı yerden bir ses işiterek Cebrail tarafından kazılan topraktan su kaynadığını fark etti.
Allah rahmandır, rauftur, merhametlidir ve vaadinden dönmez! Çorak Mekke vadisinde kendilerine su ihsan ettiği için Allah’a şükreden Hacer, avucu ile suyu kabına doldururken aynı zamanda etrafını çevirmeye uğraştı. Bu esnada nazil olan Cebrail ona, “Bu suyun yok olacağından, kaybolup çekileceğinden korkma. Burası Allah’ın evidir, Allah dostlarını korur. Bu Allah’ın misafirlerinin içeceği bir sudur,” dedi.
Cebrail zemzemin tarihî rolünü açıklayarak Hacer’i teskin etti. Sadece Hacer ile İsmail değil, Mekke etrafındaki kabileler de zamanla zemzem suyunun etrafında toplandılar ve Karyelerin Anası (ümmü’l-kura) olacak Mekke’nin çekirdek topluluğunu oluşturdular.
Hacer ilahî imtihandan yüzü ak çıkmıştı. Bundan böyle Dostun hareminin mahremi, Kâbe’nin mülazımıydı. Orada itikâfa çekildi, orada öldü ve Hicr-i İsmail’de yıllar yılı ziyaret edildi. Safa ve Merve arasında korku içinde koşuşturmasının hatırası yüzyıllarca hacıların sayında ve tavafında tekrarlandı, Allah’ın alametlerinden biri oldu:
“Gerçekten Safa ile Merve Allah'ın alametlerindendir.” (Bakara 158)
İnsanlar zemzemin ve sonrasında Hz. İbrahim ile Hz. İsmail’in birlikte inşa ettikleri Kâbe’nin etrafında toplanınca, o zaman tek gözeli bir kaynak olan zemzem suyunun yetersiz kalacağı endişesi baş gösterdi. İmam Cafer es-Sadık’tan rivayet edilen Mekke’nin erken tarihine dair uzunca bir hadise göre, Hz. İbrahim ile Hz. İsmail arasında bu konuda bir konuşma geçmiştir. Bu konuşmanın üzerine Allah Hz. İbrahim’e zemzem kaynağının üzerinde bir kuyu kazmasını emretmiş, Cebrail de nazil olup bu kuyuyu su çoğalıncaya dek genişletmiştir. Bundan böyle zemzem kaynağı zemzem kuyusu olmuştur. Zemzem kuyusu, Hz. İsmail’den sonra Kâbe hizmetleri görevini üstlenen Cürhümîler döneminde çekilmiş, Abdulmuttalib zamanında tekrar bulununcaya dek gizli kalmıştır.
Zemzem suyuyla teberrük
Zemzem suyu, Allah’ın rablik sıfatının ifazesinin sonucunda ortaya çıkmış bir su olması sebebiyle, dünya sularının tamamından üstündür. Hz. Ali şöyle buyurur: “Zemzem suyu, yeryüzündeki bütün sulardan hayırlıdır.” Bu yüzden zemzem suyunu cismanî ve ruhanî sıkıntılardan, dertlerden kurtulmak için teberrük ve şifa niyetiyle içmek eskiden beri uygulanan güzel bir âdettir. Şiî hadis mecmualarında zemzemin şifalı olduğuna dair çok sayıda hadis nakledilmiştir. Örnek vermek gerekirse:
İmam Cafer es-Sadık, Hz. Peygamber’den şöyle nakleder:
“Zemzem suyu içene şifadır.” (Allame Meclisî, Biharu’l-envar, c. 99, s. 245)
İmam Cafer es-Sadık:
“Zemzem suyu, bütün dertlere devadır.” (aynı yer)
kaynak: Ali Kadı Asker, “Zemzeme-i Zemzem”, Mikat-ı Hac, 1373, Sayı: 10, s. 83-105; Muhammed Taki Rehber, “Emakin ve Asar: Zemzem der Tahavvulat-ı Tarih”, Mikat-ı Hac, 1379, Sayı: 32, s. 85-102; Muhammed Taki Rehber, “Teberruk ve İstişfa be Zemzem”, Mikat-ı Hac, 1379, Sayı: 31, s. 93-112; Mustafa Sabri Küçükaşcı, “Zemzem”; İbn Hişam, Hz. Muhammed'in Hayatı, çev. İzzet Hasan-Neşet Çağatay, Ankara 1971, s. 69-71
Nasrallah’ın konuşması İsrail’de panik yarattı..
Hizbullah'ın füze saldırılarından ve işgal altındaki toprakların kuzeyinde savaşın yayılmasından korkan İsraillilerin mağazalara akın ettiği bildirildi.
İsrail medyası, Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah'ın konuşması ve işgal altındaki toprakların kuzeyinde topyekûn bir savaş korkusunun yanı sıra Eilat limanına ulaşan füze tehditlerinin, İsraillilerin mağazalara akın etmesine neden olduğunu açıkladı.
İşgal altındaki topraklarda faaliyet gösteren NOGA Enerji Şirketi'nin CEO’su Shaul Goldstein da Hizbullah'ın İsrail tesislerine ve elektrik santrallerine yönelik saldırılarından duyduğu “endişeyi” dile getirdi. Söz konusu yetkili, Gazze Şeridi'ndeki savaş devam ederse İsrailli ‘yerleşimcilerin’ elektrik ve gaz sıkıntısı yaşayabileceğini vurguladı.
Shaul Goldstein, İsrail Kanal 12 televizyonuna verdiği röportajda, İsrailli ‘yerleşimcilere’ “benzin depolamanın ve depoları doldurmanın yanı sıra büyük elektrik pilleri satın almalarını tavsiye etti.”
İsrail medyası, Hizbullah'ın İsrail rejiminin enerji santrallerine saldırısı durumunda İsrailli ‘yerleşimciler’ için “kötü bir senaryo” öngörüyor.
"Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrullah'ın sözlerini duyduk ve söylediklerine inanıyoruz" diyen Goldstein sözlerine şöyle devam etti: “Nasrullah, İsrail'in hayati konumdaki elektrik sistemini vuracağını söylediğinde neden bahsettiğini biliyor.”
Shaul Goldstein “tüm senaryolara mümkün olduğunca hazırlıklı olmaya çalıştıklarını” da belirtti.
Hizbullah'ın bir veya iki elektrik santraline saldırmayı başarması durumunda ne olacağı sorulduğunda Goldstein'a, “saatler önce yaşanan senaryonun tekrarlanacağını” (yaklaşık 120 bin kişinin elektriğinin kesileceğini) söyledi.
Goldstein, mümkün olan en iyi senaryonun, arızaların 24 saatle 72 saat arasında giderebileceği yönünde olduğunu açıkladı.
İsrail Yerleşim Konseyi Margaliot’un başkanı da geçtiğimiz hafta sonu yaptığı açıklamada, artık yerleşime kolayca girip çıkamadıklarını ve yapabildikleri tek şeyin "saklanmak" olduğunu söylemişti.
Filistinli İslami Direniş Hareketi HAMAS’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın 7 Ekim 2023’te gerçekleştirdiği Aksa Tufanı Operasyonu’nun hemen ardından, Filistin halkına destek olmak için operasyonlara başlayan Lübnan Hizbullahı’nın saldırılarından korkan on binlerce ‘yerleşimci’ iç bölgelere gitmek zorunda kalmıştı.
Siyonist Rejimin Katliamında 140. Gün; Yine Kadınları ve Çocukları Hedef Aldı
Siyonist İsrail ordusunun, Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Deyr el-Belah kentinde sivillerin evlerine düzenlediği saldırıda, en az 40 Filistinlinin şehit olduğu, çoğu kadın ve çocuk 100'ünün de yaralandığı belirtildi.
Gazze'deki hükümetin Medya Ofisinden yapılan yazılı açıklamada, "İşgalci İsrail ordusuna ait savaş uçakları Deyr el-Belah'ta sivillere ait 4 evi bombardımana tutarak korkunç bir katliam gerçekleştirdi. Şu ana kadar 40 kişiyi şehit etti, 100'den fazla kişi yaralandı. Hayatını kaybedenlerin yüzde 90'ı çocuk ve kadınlardan oluşuyor" ifadesine yer verildi.
Siyonist İsrail'in Gazze'de işlemeye devam ettiği suçlardan ABD yönetimi ile uluslararası toplumun sorumlu tutulduğu açıklamada, dünya ülkelerine seslenildi.
Açıklamada, "Özgür dünya ülkelerine, İsrail işgal ordusunun sivillere, çocuklara ve kadınlara karşı yürüttüğü soykırım savaşını derhal ve acilen durdurma çağrısı yapıyoruz" denildi.
Filistin resmi ajansı WAFA'nın haberinde İsrail savaş uçaklarının Deyr el-Belah kentindeki Ebu Arif Caddesi'nde "el-Attar" ailesinin, Zevayide bölgesinde de "Yaği" ailesinin evlerini hedef aldığı, hayatını kaybedenlerden çoğunun kadın ve çocuk olduğu belirtildi.
İran’dan ABD’ye Veto Tepkisi; ''Yüzyılın Diplomatik Felaketi’’
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Tahran'da düzenlenen Uluslararası Kur'an-ı Kerim yarışmalarının kapanış töreninde bir konuşma yaptı.
Konuşmasında ABD'nin, BM Güvenlik Konseyinde (BMGK) Cezayir'in sunduğu Gazze'de acil insani ateşkes talep edilen karar tasarısını veto etmesine tepki gösteren Reisi, ''İslam ülkeleri Kur'an-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin (s.a.v) öğretilerine uysaydı, ABD, Gazze'deki ateşkesle ilgili birçok karar tasarısını veto etmeye cesaret edebilir miydi? Amerika'nın bu korkunç suçu işlemesi mümkün değildi.'' dedi.
ABD’yi "kötülük ekseni"nin ana üyesi olarak nitelendiren Reisi, "Gazze tüm onuryla kötülüğe karşı duruyor. Kur'an’dan uzak durulduğu için Filistin'e bu kadar zulüm yapılıyor. Bunun çözümü, Kur'an'a dönmek, Kur'an-ı Kerim, Peygamber ve Ehl-i Beyt eksenli bir İslam ümmeti oluşturmak ve Kur'an-ı Kerim ayetlerine uymaktır.’’ diye konuştu.
İran Dışişlei Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan da ABD'nin, Gazze'de acil insani ateşkes talep edilen karar tasarısını veto etmesine tepki gösterdi.
ABD’nin veto kararını ''yüzyılın diplomatik felaketi’’ olarak nitelendiren Emir Abdullahiyan, ''ABD’nin devam eden vetoları, sahte İsrail rejiminin Gazze'deki soykırımının ve Filistin'in Batı Şeria'sındaki savaş suçlarının sürdürülmesinin uluslararası sorumluluğunun Beyaz Saray'ın üzerine düştüğünü gösteriyor. Tüm dünyanın ABD’yi sorumlu tutması gerekiyor.'' dedi.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani de ABD’nin veto kararını kınadı.
Kenani, ''Amerika bu kararla Gazze'deki insani kriz ve felaketin çözümünde yer almadığını, bilakis krizin devam etmesinde ve bölgeye yayılmasında büyük rolü olduğunu bir kez daha dünyaya kanıtladı.’’ dedi.
Kenani ayrıca, “ABD'nin BM Güvenlik Konseyi'nde veto hakkını suistimal etmesi, bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliği için ciddi sorunlarlar yaratırken Birleşmiş Milletler'in BM Güvenlik Konseyi'nin kuruluş amacını da baltalamıştır. Uluslararası barış ve güvenliği korumakla görevli olan BMKG, ülkelerin ve dünya kamuoyunun uluslararası barış ve güvenliğin korunmasında Birleşmiş Milletler'in rolüne olan güvenini zayıflattı” ifadesinde bulundu.
ABD'nin Gazze’deki savaşın ana yöneticisi olduğunu anlatan Kenani, ‘’Uluslararası toplum, zülme uğrayan Filistin halkına destek vererek soykırımı önlemek için harekete geçmeli, aynı zamanda ABD'nin BM Güvenlik Konseyi'ni rehin alarak bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliği tehlikeye sokan tek taraflı eylemlerini engellemelidir.’’ diye konuştu.
Ensarullah lideri Abdulmelik El Husi: Direniş ekseni olarak biz savaştayız, geri kalan İslam dünyası nerede?
Yemen Ensarullah Hareketi Lideri Seyyid Abdulmelik el-Husi, Amerika’nın İsrail rejimine verdiği sınırsız desteğe dikkat çekerek Arap ülkelerinin Filistin’e neden destek vermediğini sordu?
Yemen Ensarullah Hareketi Lideri Seyyid Abdulmelik Husi, 13 Şubat’ta yaptığı konuşmada çarpıcı açıklamalarda bulundu:
Düşmanın Gazze'ye karşı kullandığı patlayıcı miktarı Amerika'nın Japonya'nın Hiroşima kentine attığı 4 atom bombasına eşdeğerdir.
Coğrafi açıdan oldukça küçük ve nüfus yoğunluğu fazla olan Gazze'ye yapılan hava saldırıları toplamda 46 bini aştı.
Amerikalılar, Gazze halkını öldürmek için işgalcilere 25 bin tondan fazla silah sağladı ve Amerikan askeri uzmanları İsrail ordusunun savaş toplantılarına katıldı.
İşgal nedeniyle 79.200 konut tamamen yıkıldı, 290.000 konut kısmen yıkıldı, 30 hastane hizmet dışı kaldı.
İstatistiklere göre Gazze halkının yüzde 95'i yerinden edilmiş durumda.
Seyyid Abdulmelik el-Husi, İsrail tarafına ilişkin de rakamlar vererek şunları söyledi:
“Psikolojik olarak hasta olan yüzlerce İsrail askeri var ve bunların çoğu çatışmalara katılmaktan kaçınıyor.
İşgal güçleri ayrıca 2 bin Filistinlinin mezarını açtı ve 300'den fazla cesedin organlarını çaldı.
İşgalci rejimin askerleri ayrıca Gazze'de ya da Batı Şeria'da Filistinlilerin evlerinde hırsızlık yapıyor ve evleri yağmalıyor.”
Direniş Ekseni savaşta, İslam dünyası nerede?
Seyyid Abdulmelik el-Husi, Direniş Ekseni güçlerinin Gazze halkına destek için savaş cephelerinde bulunduğunu belirterek İslam ülkelerine sitem etti ve şunları söyledi:
“Amerikan başkanını son olarak İsrail rejimine 14 milyar dolarlık destek paketi açıkladı. Amerika'nın İsrail rejimine verdiği bu desteğe karşı, Filistin'e Arap desteği nerede?
Lübnan, Irak ve Yemen'de Gazze'ye destek veren cepheler devam ediyor. Lübnan'daki Hizbullah cephesi sürekli tırmanıyor ve İsrail'i aciz bırakıyor. Irak'taki mücahitler, Amerika'nın yaptığı saldırılara rağmen ne teslim oldular ne de geri çekildiler.
Yemen'deki cephemiz, düşmanımız İsrail’e destek veren Amerikan ve İngiliz saldırganlığına rağmen etkili olmaya devam ediyor.
İngiliz-Amerikan saldırıları, düşmanların kendisinin de itiraf ettiği gibi, hedeflerine ulaşmayı başaramayan saldırılardır.
Amerikan ve İngilizler, Yemen cephesinin Gazze'yi destekleme konusundaki etkisinin İsrail rejimi ve onun ekonomisi üzerindeki etkisinin farkındadır.
Amerikalılar ve İngilizler, İsrail'e destek vermeye başladıktan sonra Yemen cephesi onları da etkilemeye başladı.
Denizdeki operasyonlarımız, İsrail rejimine bağlı gemilerin hareketini neredeyse sıfır noktasına kadar engelleme etkisi yarattı.
İslamiAnaliz
Türkiye'nin Tahran Büyükeçisi: İsrail ile ekonomik ilişkileri kesmekten yanayız
Türkiye'nin Tahran Büyükelçisi, Türkiye'nin Gazze halkını desteklediğini ve İsrail ile ekonomik ilişkileri kesmekten yana olduklarını vurguladı.
Türkiye'nin Tahran Büyükelçisi Hicabi Kırlangiç bugün (Çarşamba) katıldığı 24.Iran Medya Fuarı'nda İRNA muhabirine verdiği röportajda “7 Ekim’den sonra Türk halkı,İsrailli şirketlerle ekonomik ilişkilerin kesilmesi için özel sektöre baskı yaptı ve Türk şirketleri ile bu şirketler arasındaki ilişkiler oldukça azaldı. Türkiye’nin özel sektörünün İsrail rejimi ile ekonomik ilişkileri hükümetin iradesi dışında sınırlı bir şekilde devam ediyor. Ancak Türk şirketlerinin çoğunun bu rejimle ilişkileri kesilmiş durumda ve sadece bazı uluslararası şirketler Siyonist şirketlerle işbirliği yapmaya devam ediyor. ” dedi.
Türk Büyükelçi Türkiye'ye hakim olan ekonomik söylem hakkında da, “Türkiye'nin ekonomisi serbest ekonomi politikasına dayanmakta ve ekonominin bir kısmı hükümetin iradesi dışındadır ve mevcut hükümet İsrail ile ekonomik ilişki kurma niyetine değildir. ” ifadelerini kullandı.
Kırlangıç röportajda, İran ve Türkiye'nin siyasal, kültürel, sosyal, dinsel ve dilsel ortaklıklarına dikkat çekerek “İki ülke arasındaki siyasi ilişkilerinde farklı dönemlerde iniş çıkışlar yaşanmış olabilir ancak kültürel- toplumsal açıdan ilişkilerimiz her zaman üst düzeyde olmuştur ve bu ilişkiler birbirinden ayrılamaz” ifadesini kullandı.
Türkiye’nin Tahran Büyükelçisi, ülkesinin İran’la ilişkileri geliştirmekten yana olduğunu vurgulayarak, “İran’la siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel gibi düzeylerde ilişkileri geliştirmek istiyoruz ve iki kardeş ve komşu ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesinin bölgede ve dünyada barışın sağlanmasında yardımcı olabileceğine inanıyoruz” dedi.
Fars Dili ve Edebiyatı mezunu olan Türk diplomat, bu dilin bölge medeniyetindeki tarihi etkisine dikkat çekerek, “Fars dili bölgedeki Müslüman halkların tarihi dilidir. İki ülke arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkileri geliştirmek ve bölge halkları arasındaki dostluğu geliştirmek için bu dilin sahip olduğu kapasitelerden yararlanmalıyız” ifadelerini kullandı.
Kırlangıç, İslam Cumhuriyeti Haber Ajansı’nın (IRNA) İran haberleri alanındaki referans medyalarından biri olduğunu belirterek, “Türk medyası ve İRNA arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesini destekliyoruz” dedi.