کارگر

کارگر

 Mehr Haber Ajansı, Devrim Muhafızları Ordusu'nun icra ettiği misilleme operasyonu sırasında hedef alınan Siyonist İsrail'in hayati öneme sahip askeri üs ve noktaların isimlerini yayınladı.
 

İran'ın Siyonist Rejim'e yönelik düzenlediği "Gerçek Vaat 2" operasyonu sonucu bu rejime büyük zararlar verildi. Her ne kadar işgal rejimi uğradığı hezimeti sansürlemeye çalışsa da bu olayda İsrail'in büyük başarısızlığının derinliğini gösteren görüntü ve bilgiler elde edildi.

Mehr Haber Ajansı'nin elde ettiği bilgilere göre, operasyonda hedef alınan Siyonist askeri üsler şöyle:

1-Nevatim Hava Üssü (İngilizce: Nevatim Airbas - İbranice: ביסם נבטים - resmi adı: בחא 28 - Hava Kuvvetleri Üssü 28), Beerşeba'nın 15 kilometre doğu-güneydoğusunda ve Necef çölündeki Moshav Nevatim'in yakınında bulunan bir hava üssüdür.

İsrail'in en büyük üslerinden biri olan Nevatim farklı uzunluklarda üç piste sahiptir. Radara yakalanmayan  savaş uçakları, nakliye uçakları, yakıt ikmal uçakları ve radar sistemleri bu üste konuşlandırılmış durumdadır.

Nevatim Hava Üssü, İsrail hava sahasının savunmasındaki önemli rolü nedeniyle rejim ordusu için yüksek stratejik öneme sahiptir. Üs aynı zamanda askeri tatbikatlar ve hava operasyonları ile uluslararası tatbikatlar da dahil olmak üzere çeşitli operasyonlar için de kullanılıyor. Nevatim üssü, son yıllarda dünyanın en gelişmiş savaş uçaklarından biri olan F-35  gibi gelişmiş savaş uçaklarına ev sahipliği yapmasıyla daha da ün kazandı. F-35 ve F-16 savaş uçaklarının bulunduğu ve işgal altındaki topraklarının güneyinde bulunan üs, İsrail'in en büyük hava üslerinden biridir.

İsim: Nevatim

İbranice: ביסם נבטים

İran, İsrail'in hangi askeri üslerini hedef aldı?

İngilizce: Nevatim Air Base

Takma Adı: בחא 28 - Hava Üssü 28

Bağlı Kuruluş: İsrail Hava Kuvvetleri

Faaliyet dönemi: 1983'ten bugüne (yaklaşık 41 yıl)

En yakın şehirler: Beerşeba - Arad - Dimona

Koordinatlar: 31°12'30" Kuzey 35°00'44" Doğu

Komutan rütbesi: "Tat Aluf (תת-אלופ)" (Tuğgeneral'e eşdeğer)

Şu anki komutan: Tuğgeneral Yotem Sigler 23 (תא"ל יותם Sigler) - Temmuz 2023 - şimdi

Hava üssündeki uçak filosu ve birimler:

Filo 103: C-130J Super Hercules uçağı görev yapıyor.

Filo 116 ("Güneyin Aslanları - אריות הדרום"): F-35 savaş uçağı görev yapıyor.

İran, İsrail'in hangi askeri üslerini hedef aldı?

Filo 120 (Desert Giants - ענקי המדבר): Boeing 707 (ראם / שקנאי / ברבור) ve Wing Zion (Knaf Tzion) uçakları görev yapıyor.

 

Filo 122 ("Nachshon - הנחשון"): Gulfstream V 5 "Nachshon עיטם" ve "נחשון שביט" uçakları görev yapıyor.

Filo 131 ("Sarı Kuş Şövalyeleri - אבירי הציפור הצחובה"): C-130 Hercules (קרנף) uçağı görev yapıyor.

Filo 140 (Altın Kartal - נשר החזב"):  F-35I (Adir) uçağı görev yapıyor.

Birim 5700: İleri İniş Birimi

8200 numaralı uçuş birimi

АСМ 5708 Birimi: Bu ünite 2016 yılında kapatılmıştır)

669 Tedarik Birimi:  Özel Kurtarma Taktik Biriminde bulunuyor.

Birim 757: Ekipman ve mühimmat yükleme ve boşaltma sürecini kontrol ediyor.

Necef Savunucuları Savaş Filosu: 2010 yılında kurulan ve üssün kara savunma departmanının gözetiminde ve havacılık filosu komutanlığı altında bulunuyor.

İnşaat Birimi 328: Üssün ve sorumluluğu altındaki alanın tüm altyapısından sorumlu inşaat birimidir.

Bu üssün konutları resmi olarak Adi Kampı (מחנה עדי) adı verilen bir yerleşim yeri olarak biliniyor.

2-Hatzerim Hava Üssü: (Resmi adı: בחא 6 - Hava Kuvvetleri Üssü 6), Necef çölünde bulunan İsrail Hava Kuvvetlerinin en önemli ve en büyük üslerinden biridir. İsrail'in güneyinde ve Beerşeba kenti yakınında bulunan bu üs, pilot eğitimleri ve askeri operasyonlardaki önemli rolü nedeniyle büyük stratejik öneme sahiptir.

Bir üs komutanı, doğrudan Hava Kuvvetleri Komutanına rapor veren Tat Aluf (תת-אלופ) (tuğgenerale eşdeğer) rütbesinde bir pilottur. Yardımcısı, Segan Aluf (yarbay rütbesine eşdeğer) rütbesine sahip bir uçuş ekibi subayıdır.

3- Glilot üssü: Bu üssün gizli operasyonlar, sinyal istihbaratı faaliyetleri kapsamında ses ve görüntü toplama,  şifre kırma, anti-casusluk operasyonları, siber savaş ve askeri istihbarat ve gözetlemeden sorumlu olduğu söyleniyor. Glilot üssünde İsrail askeri istihbaratı (Aman) karargahı, Mossad karargahı ve Tel Aviv yakınlarındaki Birim 8200'ün siber ve merkezi birimi yer alıyor. Bu üss Lübnan'ın 110 km uzaklığında yer almaktadır. Hizbullah bugün Glilot üssüne bir saldırı düzenlemesinin ardından ABD bu üssün durumu ile ilgili endişelerini dile getirmişti.

İngilizce: Hatzerim Airbase

Türkçe: Hatzerim Hava Üssü

İran, İsrail'in hangi askeri üslerini hedef aldı?

Tür: Hava Üssü

Faaliyet dönemi: 1966'dan günümüze (yaklaşık 58 yıl)

En yakın kent: Beerşeba - Ofakim

Bu üssün filoları ve birimleri şu şekilde:

107. Filo ("Turuncu Kuyruk Şövalyeleri - פיסת אבירי הזנב הצום") F-16 uçaklarını işletmektedir.

69. Filo (Çekiç Filosu “טייסת אבירי הזנב הכתום”) F15 uçakarını işletmektedir.

102. Filo (Uçan Kaplan Filosu “טייסת הנמר המעופף”) M-۳۴۶ Master uçaklarını işletiyor. Hava kuvvetlerine ait müze de bu üste yer almaktadır.

4- Tel Nof Hava Üssü: İsrail'in en önemli hava üssüdür.

Rehovot kentinin 5 km uzaklığında yer almaktadır

İbranice: בסיס תל נוף

İngilizce: Tel Nof Airbase

İran, İsrail'in hangi askeri üslerini hedef aldı?

Tür: hava üssü

Faaliyet dönemi: 17 Ağustos 1948 - günümüze (yaklaşık 76 yıl)

Bu üssün filoları ve birimleri şu şekilde:

Savaş filoları( F-15A/B/C/D)

133. Filo (İki Kuyruklu Şövalyeler)

106. Filo(mızrak başı)

CH-53 Deniz Aygırı helikopter filosu

118. Filo (geceleri yırtıcı kuşlar - gece Dorsey)

Drone filosu

210. Filo(Beyaz Kartal - הנשר הלבן)

Deneysel filolar

5601. Filosu (Uçuş Test Merkezi)

Kızıl Baron Filosu

5- 555. Birim (Havadan Elektronik Harp Birimi): Gökyüzü Kargaları Birimi (יחידת עורבי השחקים) olarak bilinir, İsrail Hava Kuvvetlerinin havadan elektronik harp birimidir. Bu birim 1969 yılında Lod Hava Üssü'nde kurulmuştur ve şu anda genel merkezi Tel Nof Hava Üssü'nde bulunmaktadır. Bu birim İsrail Hava Kuvvetlerinin en gizli birimlerinden biri olarak bilinmektedir.

 Arif Alvi, İran'ın işgal altındaki topraklara yönelik füze saldırısını takdir etti.
 

Pakistan eski cumhurbaşkanı Arif Alvi, İran’ın Siyonist düşmana yönelik Gerçek Vaad-2 operasyonu hakkında şunları söyledi: ‘Şehit Haniye'nin, Şehit Hasan Nasrallah'ın ve Gazze halkının intikamını almak için İsrail'e füze saldırısı düzenleyen İran'a teşekkür ediyorum.’

Pakistan eski Cumhurbaşkanı Alvi, İslam dünyasının Tahran'ın Siyonist düşmana karşı eylemi ile dayanışmasına değinerek şu ifadelerde bulundu: ‘İran'ın son operasyonu Müslümanları gururlandırdı, bu saldırıdan dolayı İran'a teşekkür ediyorum.

Diğer İslam ülkelerinden de Siyonist rejimin Filistin ve Lübnan halkına karşı işlediği suç ve cinayetlerin sona erdirilmesinde rol oynamalarını istiyoruz. Biz de Pakistan'ın kurucusu Muhammed Ali Cinnah gibi, Filistin'in Filistin halkına ait olduğuna inanıyoruz.’

 

Pakistan’lı Siyasetçi: İran "Sadık Vaat 2" ile Siyonist Rejime Sert Bir Ders Verdi
 Pakistan Eski Dışişleri Bakan Yardımcısı, İran'ın "Sadık Vaat 2" operasyonuyla Siyonist rejime sert bir ders verdiğini belirterek, İslam ülkelerinin direnişi desteklemede birlik ve beraberlik içinde olması gerektiğini söyledi.
İran İnkılabı Devrim Muhafızları Ordusu, Siyonistler tarafından İsmail Haniye ve Seyyid Hasan Nasrallah'ın şehit edilmesine misilleme olarak, 200'den fazla balistik füzeyle işgal altındaki toprakların derinliklerini hedef aldı. Bu bağlamda Mehr Haber Ajansı, Pakistan Eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Şemşad Ahmed Han ile bir röportaj yaptı.

Ahmed Han, Siyonist rejimin Lübnan'a saldırısını vahşice ve korkakça olarak nitelendirerek, "Bu suçlar Amerika'nın destek şemsiyesi altında işleniyor ve Amerika ve İsrail'in cüretkar davranmasının nedenlerinden biri de bazı İslam ülkelerinin pasif kalmasıdır." dedi.

Pakistan Eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Şemşad Ahmed Han, "İslam'ın mesajı barıştır. Ancak Müslüman ülkeler, özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra daha az güvenliğe sahip olmuştur. Savaşların çoğu Müslüman ülkelerde yaşanmıştır. Müslüman ülkelerin toprakları işgal edilmiştir ve ne yazık ki İslam ülkeleri buna uygun bir tepki vermemiştir. Hatta bazı Müslüman ülkelerde Amerika'nın askeri üsleri bile var." dedi.

Pakistan Eski Dışişleri Bakan Yardımcısı, İslam ülkelerinin Amerika'nın bu ülkelerde askeri üs kurmasına izin vermeleri konusunda üzüntüsünü dile getirerek, "Amerika çoğu İslam ülkesinde askeri üsse sahipken, biz Müslümanlar nasıl güçlü olabiliriz?" dedi.

"Sadık Vaat 2" operasyonu hakkında konuşan Ahmed Han, "İran, İslam ülkeleri arasında yalnızca kendisinin yapabileceği böyle bir eylemle Siyonist rejime sert bir ders verdi. Ancak ortak hedeflerimize ulaşmak için İslam ülkeleri İran'ı desteklemelidir." dedi.

Ahmed Han, "Filistin sorununu çözmek ve ortak hedeflere ulaşmak için İran, Pakistan, Suudi Arabistan, Mısır, Nijerya, Türkiye, Malezya ve Endonezya gibi İslam ülkeleri NATO gibi bir askeri ittifak oluşturmalıdır." diye ekledi.

İsrail ordusu İran'ın İsrail'e yönelik füzelerle harekat başlattığını açıkladı. İran harekatta yaklaşık 500 füze kullandı.
-
Tüm dünyanın vahşetini seyrettiği İsrail, Aksa Tufanı Harekatı ve Gerçek Vaat Harekatından sonra üçüncü kez büyük darbe aldı. İran bu akşam İsrail'e Gerçek Vaat 2 Operasyonu başlattı. Deyim yerindeyse Tel Aviv semaları İran'ın uzun menzilli füzeleriyle aydınlandı. İsrail'in 'demir kubbe'si çöktü.

TEL AVİV'DE ALARM
 
ABD uçaklarının Ürdün üzerinden füzelere müdahale çabası da yeterli olmadı. Yüzlerce füze Tel Aviv'e düştü. Kent önce siren sonra patlama sesleriyle yankılandı.

ASKERİ ÜSLER VURULDU
İran İsrail'e ait çok sayıda askeri noktayı vurduklarını açıkladı. Vurulan noktalar arasında Netsarim, Nevatim, Hatzerim hava üslerinin olduğu öğrenildi. İranlı kaynaklar, Devrim Muhafızları'nın füze biriminin, kitle imha silahlarının depolandığı merkezleri vurduğunu bildirdi. İran ajansları İsrail'in Lübnan saldırılarında da kullandığı ABD yapımı onlarca F-35'in de imha edildiğini yazdı.

İsrail'i bir sonraki operasyonun daha ağır olacağı yönünde uyardı. Demir kubbenin İran'ın stratejik hamleleri sonucu aşıldığı yorumları yapıldı.

FİLİSTİNLİLER SOKAKLARDA KUTLADI

Bölgenin direnen kuvvetleri, mazlum halklar, Filistinliler operasyonu sevinçle kutladı. İran sokakları da coşkulu kutlamalara sahne oldu. Sosyal medyaya düşen bir kutlama videosu bölge halklarının duygularına adeta tercüman oldu. Elinde İran füzesinin bir parçasını tutan Filistinli genç "Bu zafer füzesidir. Sünni, Şii, hepimiz biriz, inşallah direniş galip gelecek." dedi.


HAMANEY: ÇÜRÜMEKTE OLAN CESET
İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney, İsrail’e yönelik füze saldırısın ilişkin yaptığı açıklamada, "Allah’ın izniyle, direniş cephesinin darbeleri Siyonist rejimin yıpranmış ve çürümekte olan cesedi üzerinde daha güçlü ve acı verici olacaktır" dedi.

DEVRİM MUHAFIZLARINDAN AÇIKLAMA
İran Devrim Muhafızları Ordusundan yapılan yazılı açıklamada, İran'ın ulusal güvenliğini hedef alan İsrail'e onlarca füzeyle saldırı düzenlendiği bildirildi.

Saldırının HAMAS lideri İsmail Heniyye, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah ve İranlı general Abbas Nilfuraşan'ın şehit edildiği İsrail saldırılarına karşılık olarak gerçekleştirildiği belirtildi.

İsrail'in bu saldırıya askeri yanıt vermesi halinde "yıkıcı karşılık" göreceği uyarısında bulunuldu.

Devrim Muhafızları yaptığı ikinci duyuruyla Tel Aviv çevresindeki askeri üssünü hedef aldığını belirtti.

Ek olarak operasyonun başarılı oranının yüzde 90 olduğu ifade edildi. Operasyonun adının Gerçek Vaat - 2 olduğu duyuruldu.

 

CUMHURBAŞKANI PEZEŞKİYAN: BU YALNIZCA GÜCÜMÜZÜN BİR PARÇASI
İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, X sosyal medya hesabından paylaştığı mesajında, ülkesinin İsrail'e karşı füze saldırılarının "meşru haklar temelinde İran ile bölgenin barış ve güvenliği için" düzenlendiğini savundu.

İsrail'in saldırganlığına "kesin bir yanıt" verdiklerini ifade eden Pezeşkiyan, bu saldırıların İran'ın çıkarlarının ve vatandaşlarının savunulması amacıyla gerçekleştirildiğini kaydetti.

Pezeşkiyan mesajında şu ifadeleri kullandı:

"Netanyahu İran'ın savaş peşinde olmadığını ancak her tehdide kararlı yanıt vereceğini bilsin. Bu yalnızca gücümüzün bir parçasıydı. İran ile çatışmaya girmeyin."

Pezekişyan ayrıca ikinci bir tivit atarak İran bayrağı ile beraber İngilizce "Kendimizi savunma hakkımız var", Arapça olarak da "Allah'tan zafer ve fetih yakındır" diye yazdı.

 Lübnan Hizbullah Hareketi'nin Genel Sekreter Yardımcısı Şeyh Naim Kasım "2006'daki gibi kazanacağız, zafer bizimdir, biraz sabra ihtiyacımız var." açıklamasında bulundu.

Şeyh Naim Kasım Hizbullah Hareketi'nin merhum Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah'ın şehadeti sonrasında yaptığı ilk konuşmada "Seyyid Hasan Nasrallah hayatı boyunca cihad ve mücadele alanında bulunmuş ,rahmetli İmam Humeyni ve İslam İnkılabı Lideri İmam Hamaney'in yolundan gitmiştir." dedi.

Seyyid Hasan Nasrallah, Kudüs'ü destekleme yönünde hareket etti ve Mücahidlerin dostuydu." diyen Kasım "Sevgili liderimizin kaybından dolayı İslam İnkılabı Lideri, İmam-ı Zaman'a (as), Mücahidler ve ailesine, Lübnan'a, bölgeye, dünyaya ve özgürlük mücadelecilerine başsağlığı diliyoruz." ifadesine dikkat çekti.

İsrail'in Lübnan'ın her bölgesinde suç ve katliamlar gerçekleştirdiğini, sivillere ve sağlık merkezlerine saldırdığını belirten Kasım Siyonist rejimin savaşçılarla savaşmadığını masum insanları öldürdüğünü kaydetti.

Lübnan Hizbullahı'nın genel sekreter yardımcısı sözlerinin devamında "Amerika, Siyonist rejimin suç ortağıdır ve sınırsız siyasi ve askeri destek sağlamaktadır, ancak biz İmam Hüseyin'in (as) evlatlarıyız ve zafere ulaşacağız." vurgusunda bulunarak "Biz amel, cihat ve sabır adamlarıyız ve Allah'ın vaadi haktır." diye ekledi.

 
 

Irak'ta Bağdat Uluslararası Havaalanı yakınlarında bulunan ABD askeri üssü Victoria, Washington'un bölgede saldırganlığını arttıran İsrail’e verdiği açık destek nedeniyle ateş altında. 
 

ABD'nin Gazze, Lübnan ve Yemen'deki İsrail saldırganlığına verdiği sınırsız desteğe yanıt olarak, pazartesi günü geç saatlerde Bağdat Havaalanı yakınlarındaki ABD ordusuna ait Victoria Üssü’ne bir saldırı düzenlendi.

El-Meyadin'in Irak'taki muhabiri üs çevresinde art arda dört patlama sesi duyulduğunu ve tesis içinde alarm sirenlerinin çaldığını bildirdi. Şu ana kadar hiçbir grup operasyonun sorumluluğunu üstlenmedi.

Bu operasyon, Lübnan'a yönelik saldırılarını artıran İsrail'in eylemlerini açık bir şekilde destekleyen ABD'nin bölgedeki askeri müdahalesine karşı süregelen direnişin devamı olarak görülüyor.

 

Hizbullah'tan Hayfa'nın kuzeyine operasyon

Hizbullah, Gazze'deki Filistinlilere destek vermek amacıyla İsrail'in kuzeyindeki yerleşim birimlerine Fadi-1 füzeleriyle Hayfa'nın kuzeyine saldırı düzenledi.


Lübnan İslami Direnişi, Gazze Şeridi'ndeki Filistin halkına destek vermek, direnişlerini güçlendirmek ve Lübnan'ı savunmak amacıyla Hayfa'nın kuzeyindeki bir dizi yerleşimi Fadi-1 füzeleriyle hedef aldığını açıkladı.

Hizbullah, bu operasyonun İsrail'in Lübnan'daki şehirlere, köylere ve sivillere yönelik acımasız saldırılarına bir karşılık olduğunu vurguladı.

İsrail ordusu ise, Lübnan'dan Celile ve Hayfa'nın merkezine en az 10 füze atıldığını bildirdi.

Bölgede ve Hayfa'nın kuzeydoğusundaki Kiryat Ata yerleşiminde sirenler çaldı. Lübnan'dan atılan bir füze sonucu çıkan yangın, paniğe neden oldu.

Ayrıca Hizbullah, İsrail'in Kfar Giladi yerleşim birimini Nur füzesiyle hedef aldı. Hizbullah, 8 Ekim'den bu yana ilk kez bu tür bir füze kullandığını duyurdu.

Hizbullah, füzelerle Yiftah yerleşiminde İsrail askerlerinin toplanma noktasını doğrudan vururken, Beyt Sayda'da başka bir toplantıyı, Zaura'da ise üçüncü bir toplanma noktasını hedef aldı.

İsrail'in Lübnan'daki yerleşim yerlerine ve sivillere yönelik saldırılarına karşılık olarak Hizbullah, Capri, Saar, Geşer Haziv yerleşimlerini ve işgal altındaki Safed kentini bombaladı. Her bir hedefe birer roket mermisi atıldı.

Hizbullah ayrıca, Naura üssünü Fadi-2 füzeleriyle ve Sade mevkiindeki bir İsrail piyade gücünü topçu mermileriyle hedef alarak doğrudan isabet sağladığını bildirdi.

Savaşlarda iki tür haber vardır: Savaşı kazanmaya hizmet eden haber ve bozguna hizmet eden haber. Ve savaşlarda iki tür habercilik vardır: Savaşanların haberciliği ve bozguncuların haberciliği.

Filistin, Gazze, HAMAS kahramanca direniyor.

 
Lübnan, Hizbullah emperyalizme ve Siyonizme karşı göğsünü siper ediyor.

Onlar savaşıyor.

Onlar ölmekten korkmuyor.


Onlar zaferden emin.

Tarihi zaferler, savaşmaktan ve ölmekten korkmayanlarındır.

Filistin, Lübnan tüm dünyaya örnek oluyor.

ABD-İsrail füzelerine boyun eğmiyorlar.

Fakat Türkiye’de bazı medya kuruluşları, kayıpları öne çıkıyor.

Umutsuzluk, karamsarlık yayıyor.

Düşman adına resmen psikolojik savaşı yapıyor.

 

Takvim’in İran’ı ihanetle suçladığı manşeti buna bir örnek. Böyle yazılar dolu:

Türkiye’den Cem Küçük, “Direniş felç olurken” yazısı yazmış.

İnternethaber’den Tülin Türkoğlu, “Şia rejimi=Siyonizm” başlığı atmış.

Milliyet’ten Hakkı Öcal’ın başlığı: “Hizbullah mı, İsrail’in tiyatrosu mu?”

Akşam’dan Kurtuluş Tayiz: “İran, Nasrallah'ı neden sattı?”

Akşam’dan Tacettin Kutay, “Hasan Nasrallah'ın ölümü, yaşamından hayırlıdır.” ifadelerini kullanıyor.

Yeni Şafak da manşet atmış, Neslihan Önder imzalı: “Lübnan umudunu kaybetti.”

 

Bakın ne yazıyorlar: Hükûmet ve ordu çaresizmiş. Ülkede derin karamsarlık varmış. Süreç tersine çevrilmezmiş! İç savaş çıkarmış!

Bu manşeti ancak İsrail’in savaş kabinesi alkışlar. Netanyahu alkışlar. Pentagon alkışlar. Biden alkışlar.

Yeni Şafak oraya niye gitti? Düşmana hizmet etmeye mi?

Neslihan Önder savaş haberi yapmaya mı gitti, savaşanların direncini kırmaya mı?

Hiç mi utanmadınız bu başlığı atmaya?

Yeni Şafak muhabiri bu haberi gönderdi diyelim. Editörünüz, Haber Müdürünüz, Yazı İşleri Müdürünüz, Genel Yayın Yönetmeniniz buna, bu başlığa, bu başlıkaltına nasıl olur verdi?

Organize kötülüktür bu.

Yetmiyor. Yeni Şafak yazarı Aydın Ünal, ABD-İsrail silahıyla Suriye’de ayaklanma başlatan muhalefetin, Nasrallah’ın şehit olmasından sonra tatlı dağıtmasına, “haksız değiller” desteği veriyor. Tatlı tepsilerine ortak olun Aydın Bey. Afiyet olsun. Kimi düşmanın zehrini içer kimi düşmanın şerbetini içer. Herkesin midesi kendisine tabiî… Yetmiyor, Hizbullah ve İran elini çeksin diyor. Neymiş, sağlıklı bir direniş hattı kurulurmuş! İsrail ve ABD’nin amacı da bu değil mi?

Neden mi bunları yazıyoruz?

Savaşlarda iki tür haber vardır: Savaşı kazanmaya hizmet eden haber ve bozguna hizmet eden haber. Ve savaşlarda iki tür habercilik vardır: Savaşanların haberciliği ve bozguncuların haberciliği.

Bozguncular savaşta o bombaların yıktıklarını görür.

Korkaklığı, gözyaşını, çaresizliği, karamsarlığı, teslimiyeti görür.

Savaşanlar ise vatanseverliği, cesareti, namusu, emeği, fedakârlığı, çalışkanlığı, dayanışmayı, elbirliğini görür.

Yeni Şafak’a soruyoruz. Haberciliğiniz neye hizmet ediyor?

Biz bu haberlerin yabancısı değiliz.

İstiklâl Savaşımızda “Millî kuvvetler dağılmıştır, Ordunun manevî kuvveti kalmamıştır, asker kaçıyor” diyenler vardı.

Mustafa Kemal Paşa onlara ne yanıt veriyordu:

“Evet efendiler, dağılmıştır. Fakat bu avamın ifadesidir. Efendiler, onlar dağılmamış, çekilmiştir. Şu istikamette veyahut bu istikamette çekilmişlerdir ve yürümüşlerdir efendiler.” (“Büyük Millet Meclisi’nde Yurt Savunması Kuvvetlerinin Durumu ve Milletin Maneviyatı Üzerine Konuşma”, 8 Temmuz 1920, Atatürk’ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınları, cilt 9, s.29)

6 Şubat depremlerinde de bozguncu haberciliğin örneklerini görmedik mi?

En azından buradan ders çıkaramıyor musunuz?

Konu Türkiye olmayınca, sorumsuzca yayın yapma hakkını mı buluyorsunuz?

Tüm basınımıza çağrı yapıyoruz:

Safınızı seçin.

Savaşanların mevzisine gelin.

ABD-İsrail füzelerinin yanına siz de psikolojik bombalar atmayın.

Yoksa tarihe utanç manşetlerinizle geçersiniz.

NADİR TEMELOĞLU

 

Gazze ve güney Lübnan'da katliamlarını sürdüren İsrail, dokuz silah üreticisiyle beraber Azerbaycan Savunma Fuarı'nda (ADEX) ağırlandı.

 

Beşincisi düzenlenen Azerbaycan Savunma Fuarı (ADEX) cumartesi günü Bakü'de başladı. Fuara, aralarında Türkiye, Katar ve İsrail'in de bulunduğu 24 ülkeden katılımcılar yer aldı.

Türk savunma şirketi Baykar, İsrail Havacılık ve Uzay Sanayii (IAI) ve Katarlı savunma firması Barzan Holdings'in sponsorluğunda düzenlenen etkinlikte, Gazze'de ve güney Lübnan'da katliamlarını sürdüren İsrailli dokuz silah şirketinin yer alması dikkat çekti.

İsrail'in önde gelen katılımcıları arasında Elbit Systems, Rafael ve İsrail ordusu için savaş uçağı ve silah üreten devlet destekli IAI yer alıyor.

Türk savunma şirketleri fuarda en büyük katılımcı grubunu oluştururken, Birleşik Arap Emirlikleri merkezli Edge Group da fuara katılan uluslararası şirketler arasında yer aldı.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, fuar alanını ziyaret ederek aralarında Pakistan'ın Global Industrial & Defence Solutions (GIDS) şirketinin de bulunduğu çeşitli stantları inceledi.

Bu fuar kapsamında, Azerbaycan ile Siyonist rejim arasında yeni bir askeri-sanayi işbirliği anlaşması imzalandı. Gelişme, İsrail'in Bakü Büyükelçisi George Dick tarafından kamuoyuna duyuruldu.

Anlaşma, NATO standartlarına uygun hafif silah üretiminde uzmanlaşmış İsrailli AS Holdings ve bu şirketin yan kuruluşu Ari Arms ile Azerbaycan Savunma Sanayii Bakanlığı'na bağlı devlet şirketi Azersilah arasında imzalandı.

Fuar, 1 Ekim'e kadar sürecek.

  Bismillah…
Direniş Cephesinin Seyyid’i, büyük mücahid ve lider Hasan Nasrallah’ın şehid edilmesi müminlerin yüreğinde tedavisi zor büyük bir yara açtı. Hizbullah’ın önde gelen lider kadrosu ve komutanlarından bir bölümü son bir hafta içerisinde şehidler kervanına katıldılar. Sivil halktan binlercesi yaralandı, iki yüzbin kişi evlerini barklarını terketmek zorunda kaldı. Özetle Direniş Cephesinin ön karakolu Lübnan cephesi ağır bir yara aldı.

 Aynı terör devletinin bir yıldan beri Gazze'ye yönelik saldırılarında çoğu çocuk, kadın ve ihtiyarlardan oluşan elli bine yakın Filistinli şehid oldu, yüz binden fazlası yaralandı, yüz binler evlerinden barklarından edildi, on binlerce çocuk yetim kaldı.

ABD ve NATO'daki müttefikleri ile bölgedeki halkı Müslüman ülkelere çullanmış rejimlerin her türlü  doğrudan ve dolaylı  desteğini, ihanetini arkasına alan İsrail denen terör çeteleri hiç bir cinayetten çekinmemektedir.

Başta BM olmak üzere sözde uluslararası, gerçekte ise Batı emperyalizminin hizmetindeki kuruluşlar da herhangi ciddi bir tepki vermemekle gerçekte İsrail'in yanında yer almakta, sürdürülen cinayetleri desteklemektedir.

Uluslararası toplum, uluslararası hukuk, insan hakları vb. kurum kuruluş ve çevrelerin de gerçekte karşılığı olmadığı bilinmekle birlikte bir kez daha gün yüzüne çıkmış oldu.

Düşmanın askeri, ekonomik, medya, siber-teknolojik ve idari sistem açılarından üstün bir durumda olduğu inkar edilemez. Peki Siyonist düşman sahip olduğu bunca imkanlara rağmen niçin amaçlarına ulaşamıyor?  Üzerinde ciddi ciddi düşünmeye değmez mi?

Çekinmeden, korkmadan ilan edelim ki, direniş cephesi mücahitleri yeryüzünde üç-dört yüzyıldan beri devam eden sulta sistemine karşı Allah'a tevekkül ederek tüm dünya mustazaflarının, zayıf bırakılmışların, hakları çiğnenmişlerin adına meydana çıkmış bulunuyor.

Bu meydanda mücadelenin  kolay olacağı sanılmasın.  Daha doğrusu kolay savaş olmadığı gibi kolay zafer de yoktur. Sulta sisteminin yıkılması, yeni bir çağın başlatılması sancılı, oldukça zor olmanın ötesinde ateş çemberinden geçmeyi gerektirir. Düşmanı hafife almak safdillik olur. Batılı sömürücüler NATO,  BMGK, UAEK, G7 ve onlarca ayrı kuruluşu aracılığıyla asırlardan beri ördükleri donattıkları sulta sistemini devam ettirmeye, ayakta tutmaya, genişletmeye çalışacaktır.

İsrail terör çeteleri işte bu sulta sisteminin temsilciliğinde ve desteğinde cinayetlerine her gün yenisini eklemektedir.

Direniş Cephesi mücahitleri bugün Lübnan, Filistin, Yemen, Irak ve Suriye'de genciyle, çocuğuyla,  kadını ve ihtiyarıyla canlarını siper ederek direnirken, savaşırken, şehid düşerken senin ve benim görevimiz nedir diye kendimizi sorgulayalım. Üzülmek, ağıt yakmak, cinayetleri rivayet etmek veya kınamak yeterli değil artık.

Bu mücadele her iki cephe için de bu tezlikte, bu kolaylıkta sona ermeyeceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Bu mücadelenin işaret ettiğimiz bölgelerle sınırlı kalmayacağı da bilinmelidir.

Direniş Cephesi ağır kayıplar verirken Sulta Sistemi de ağır kayıplar vermektedir. Direniş Cephesi mücahitleri Allah'la muamele ederken, O'nun rızasını kazanmak isterken dünya hayatına düşkün düşman askerleri  nefsani arzular peşinde ve nihayetinde şeytanın hizmetinde geberip gitmektedir.

Peki bu çetin, uzun süreli ve geniş çaplı mücadelede bizlerin vazifesi nedir ve ne olmalıdır?

1- Mevcut şartlarda vazifenin en alt derecesi  tebyin'dir. Yani, insanları etrafımızda olup bitenler konusunda aydınlatmak,  düşmanın psikolojik ve algı savaşına karşı koymaktır.

Bu alandaki baş düşman Sulta Sistemi, içimizdeki uzantıları ile  taassup, haset ve nifak ehlinin elebaşlarıdır. Bunlar ıslah ve iflah olmazlar, bunun için hedef kitle bunların propagandalarının etkisinde kalan, aldatılmaya müsait kitleler olmalıdır. Ayrı bir ifadeyle NATO kafalı, Batı hayranı ve Direniş Cephesi düşmanı münafık kalemlerin ve sözcülerin halk kitleleri üzerindeki olumsuz etkilerini kırmak için kolları sıvamak gerekir.

 Tebyin,  sosyal medya hesaplarında, çeşitli gruplarda birbirimizi haberdar etmekle sınırlı kalmamalıdır.

Tebyin, Batı Sulta Slsteminin ve içimizdeki müttefiklerinin mahiyeti, amaçları, algı yöntemleri ve yıkıcı propagandaları konusunda kitleleri aydınlatmak, bu konuda ciddi araştırma ve incelemeler yaparak muhatap kitlelere ulaştırmaktır.

Tebyin insanları mezhepçilik, ırkçılık ve bölgecilik taassubuyla düşmanın gönüllü maşası haline getiren elebaşların olumsuz faaliyetlerine karşı aydınlatmak, basiret  kazandırmak ve dayanışma ortamı hazırlamaktır.

2- Direniş Cephesi mücahitleri ve ailelerine maddi destek sağlamak. Allah Teâlâ Kur'an'da onlarca ayette mallarınız ve canlarınızla cihat edin buyurmuştur. Canlarımızla cihattan mahrum olsak veya böyle bir ortam mevcut olmasa da mallarımızla cihat için hiç bir engel yoktur.

 Bizim ve tüm mustazafların şerefi, haysiyeti ve baş yüceliği, ilâ-yı kelimetullah davası için canından geçen Yemen ve Filistin halkına ilaveten son bir hafta içerisinde yüzbinlece Lübnanlı Müslüman evlerini barklarını terketmek  mecburiyetinde bırakılmıştır.  On binlercesi Beyrut’un güney mahallelerine yerleşmişken bir o kadarı da Suriye’ye göç etmek zorunda kalmış olarak ağır şartlar altında hayatta kalmaya çalışmaktadır.

Bu durum karşısında yardımın her türlüsüne muhtaç kardeşlerimize mallarımızla destek olmalıyız. Maddi desteğin azı çoğu olmaz, gönülden geçen yardımlara Allah(cc) hiç kuşkusuz bereket verecektir.

3- Geleceğe hazırlık.

Dünya bir geçiş dönemi yaşamaktadır. Dünya üzerindeki mevcut dengelerin uzun süre devam etmesi mümkün gözükmüyor. Bu geçiş döneminde gelişmelere kayıtsız ve seyirci kalmak Müslümana yakışmaz. Her bir Müslüman kendi çapında ve seviyesinde bir vazife üstlenmek zorundadır. Herkes kendi yaşadığı beldede maddi ve manevi gücü ve birikimiyle pek uzak olmayan günlere hazırlıklı bulunmalıdır.

 

Allah'tan isteğimiz bize  vazifemizin ne olduğu idrak bilinç ve basiretini inayet buyurması olsun.

 

Ziya Türkyılmaz

Salı, 01 Ekim 2024 06:05

Allah'ın Yardımı Ne Zaman?

Lübnan Hizbullah Hareketi Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, Siyonist rejimin 27 Eylül'de Lübnan'ın başkenti Beyrut'a düzenlediği hava saldırısında şehit oldu.
 

1.Biz ve Nasrallah: Bu ağır bir kayıp; Bölgedeki direnişin temel direklerinden Seyyid Hasan Nasrallah terör saldırısı sonucu şehit düştü, ayrıca çok sayıda Hizbullah komutanı da şehit oldu. Böyle bir durumda akla gelen ilk soru şu; İş sona mı yaklaşıyor ve hayal kırıklığına mı uğramamız gerekiyor?

En az 3 sebepten dolayı hayal kırıklığına ve pasifliğe bir argüman göremiyorum. Bir sebebi ikinci bölümde anlatacağım. Diğer iki sebep ise tarihin doğrusal bir yolda sürekli olarak hareket etmemesiyle ilgilidir. Dünyanın denklemleri bildiğimiz sebep ve sonuçlara bağlı değil; Tarih boşluklarla doludur. Mevlanan’nın yorumuna göre Kur'an'ın tamamı, bildiğimiz dünyanın sebeplerini tamamen inkâr etmektedir: Kur'an'ın tamamı sebebi aşmak hakkındadır; yoksulun büyüklüğü ve Ebu. Leheb'in helak olması gibi.

Mevcut durumda Siyonistler tarafından sürekli terör saldırıları yapılıyor ve direniş komutanlarına yönelik saldırılar böyle devam edemez. Kuran-ı Kerim’e göre mazlumlar yeryüzünün mirasçıları haline gelecektir.

Bakara sûresi 214. ayet, Allah'ın yardımı hakkında şöyle diyor:

Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali (sizin de) başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle şiddetli bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, en sonunda Resul ve beraberindeki mü'minler "Allah'ın yardımı ne zaman?" dediler. İyi bilin ki, Allah'ın yardımı pek yakındır.

Biz şu ayete inanıyoruz; Tarihte boşluk olduğunu düşünüyoruz ve bu süreksizliklerde tüm koşulları değiştirecek zaferler görüyoruz. Elbette bu, kaygılı durumlarda çabaların iki katına çıkarılmasının inkarı anlamına gelmez. Ancak bu Allah'ın sünnetidir, buna inananlar işi zaferle sonuçlandıracak, yolun ortasından dönenler ise zarar görür.

2.Biz ve İsrail: Sloganlara gerek yok ve şimdi slogan atmanın zamanı değil; Ancak iltifat etmeden İsrail'in, özellikle son dönemdeki suikastlarda tüm taktiksel başarılarına rağmen üstünlüğe sahip olmadığına ve nihai ve büyük stratejik hedefine ulaşamadığına inanıyorum.

İşgalci İsrail, gasp ettiği Filistin  topraklarında kalıp bundan sonraki adımlarını atmak istiyorsa, ilk etapta iki şeye ihtiyacı olacaktır; Birincisi, mevcut göçmen işgalcileri tutabilecek ve diğer göçmenleri Filistin'e çekebilecek istikrarlı ve mutlak güvenlik. İkincisi, bölge ve dünya ile normalleşme; Öyle ki bölgenin bazı ülkeleri özellikle gerici ve cahil Arap rejimleri, Siyonistlerle görünürde barış içinde bir arada yaşamaya ve kendilerini silahsızlandıracak bir normalleşmeye yönelmiştir.  Bu stratejiyi ilerletmek için Araplarla normalleşme ve IMAC ekonomik koridoru (Hint-Arap-İsrail) gibi projeler hazırlanmıştır.

Siyonistlerin güvenliğini istikrarsızlaştıracak ve sahte normalleşme projesine gölge düşürecek her şey, temelde Siyonistlerin aleyhinedir ve bu bağlamda onların taktiksel başarıları makro-stratejik bir çözüm değildir.

Siyonistler tam anlamıyla güvenliği sağlayabilir veya en azından geliştirip normalleşebilirlerse stratejik bir zafer kazanmış olurlar ama sorun şu ki, her ileri gittiklerinde ikisini de daha fazla yok ediyorlar. Netanyahu'nun Birleşmiş Milletler'deki konuşmasında itiraf ettiğine göre bugün Siyonistlere karşı - İran'dan Irak'a, Yemen'e, Suriye'ye, Lübnan'a, Gazze'ye ve hatta Batı Şeria'ya kadar - en az 7 cephe var. İsrail’in işlediği suçlar, askeri saldırılar, sivil katliam ve soykırım devam ediyor. Gazze'deki durum Avrupa ve Amerika halklarının da tepkisini çekti.

3.Biz ve Matem: General Kasım Süleymani ve Seyyid Hasan Nasrallah gibi büyük isim ve kahramanlar için yas tutmak ve ağıt yakmak doğaldır; Hatta Peygamber Efendimiz (s.a.v.), vefat eden generalleri için ağlarmış; Bazı rivayetlerde Peygamber Efendimiz'in Hamza (a.s.) için ağladığı ve hatta yüksek sesle ağladığı için bayıldığı söylenmektedir.

Ama ağıtlar destana ulaşmaz ve sadece pasiflikle birleşirse bunun ne direnişe, ne de direnişin Seyyid'ine (Şehit Nasrallah) faydası olur!

Lübnan direnişi Siyonistlere karşı savaşmaya karar verdiğinde düşmanın teknolojik üstünlüğe ve para ile güce sahip olduğunu, dünyadaki tüm zalimlerin casusluk, güvenlik ve terör servislerinin onun arkasında olduğunu biliyordu; Komutanlara suikast düzenleyebileceğini biliyordu; İmkanlarının karşı taraftan çok daha az olduğunu da biliyordu. Ancak durumunu bilen Hizbullah pasif bir şekilde kalmayı ve sırf ağıtlar yakmayı benimsemedi.

Bunlar bize tek şeyi anlatıyor: İmkanlar az, koşullar daha zor olursa, daha büyük inanç ve kararlılıkla 24 saat çalışmamız gerekiyor; Zira sadece ağıt yakmayı Süleyman bin Surad el-Khuza'i (İslam peygamberi Hazreti Muhammed'in (s.a.v)  torunu İmam Hüseyin'nin (a.s) intikamını almak için İkinci Fitne sırasında Tevvâbîn hareketine liderlik eden Kufeli ve Hz. İmam Ali yanlısı bir lider) de biliyordu!


Gazeteci ve yazar Aydın Altay İran İslam Cumhuriyeti’nin Siyonist İsrail rejimine karşı gerçekleştirmiş olduğu askeri operasyonu ele aldığı yazısında bu saldırının medya başta olmak üzere farklı alanlardaki etkilerine değindi.

İran İslam Cumhuriyeti’nin işgal rejimi İsrail’e düzenlediği “Gerçek Vaad” operasyonu sadece İsrail’in imajını yıkmadı, aynı zamanda ona umut bağlayanlarında hayallerini yıktı. Bu kutsal operasyon Direniş Ekseni’ne moral verirken, içimizdeki İsrail severlerin maskesini de düşürmüş oldu.

7 Ekim’de Hamas’ın başlattığı “Aksa Tufan’ı Siyonist rejimle birlikte dostlarını da boğdu. Aslında “dost” ve “düşman”ın aynı zamanda kimler olduğunu da gösteren bu operasyon, İslam coğrafyasındaki yeni denklemi de beraberinde getirdi. İsrail’in İran’ın Şam’daki Büyükelçilik binasına yaptığı terör saldırısı, devamında İran’ın misillemesi tüm dünyanın gündeminin birinci sırasında yer aldı. Ancak başta Türkiye olmak üzere İslam medyasında “Tiyatro” olarak değerlendirildi. İran devleti söz konusu operasyonla gerek Siyonist rejime, gerek Batılı güçlere tarih boyunca unutamayacağı bir ders verirken, bazı bölge ülkelerinin medyalarındaki “dost” görünümlü maskesini de düşürmüş oldu. Öte yandan Direniş Ekseni için önemli bir kazanım sağlayan İran İslam Cumhuriyeti, halkıyla olan bütünlüğünü daha da pekiştirdi.

İsrail rejimi Gazze’de boğuldu
İşgal politikalarını soykırım üzerinden inşa eden İsrail, son Gazze saldırısıyla Direniş’in demir yumruğuyla karşılaştı. 7 aylık orantısız güç kullanarak Gazze’yi insansızlaştırma stratejisi tutmadı. Savaş uzadıkça içerden muhalefetin sesi yükseldi ve Netanyahu’ya karşı ciddi bir tepki oluştu. İçerde prestij kaybeden Netanyahu dünya çapında da tepkiler topladı. Hem içerde hem de dışarıda sıkışan Netanyahu, çareyi İran’ı savaşın içine çekip, bölgesel bir savaşı körüklemekte gördü. Ancak İran’ın “stratejik sabır” politikası bütün hesapları boşa çıkardı. İran savaşa direk dahil olmak yerine Direniş Ekseni bileşenler üzerinden işgal rejimini etkisiz hale getirdi. Lübnan Hizbullah’ı ve Yemen Ensarullah hareketi açtığı cephelerle Gazze’deki savaşın seyrini değiştirmeyi başardı. Bütün bunlarla başa çıkmak için kıvranan Siyonist işgal rejimi Irak Direniş gruplarının attığı füzelerle adeta sersemleşti.

İşgal topraklarında sıkışan İsrail, sınır ötesi terörist saldırılarla provokasyonlara girişti.

Gazze kasabı Netanyahu gerçekleştirdiği soykırıma karşın müttefikleri sessizliği tercih ederken, ehli vicdan ülkeler adeta bu oyunu bozarak tarihte görülmemiş bir tepkiyi gösterdi. Güney Afrika’nın soykırımı uluslararası savaş suçları mahkemesine taşıması İsrail’i köşeye sıkıştırdı.

Giderek dünya kamuoyunda kan kaybeden Netanyahu, çareyi sınır ötesi terör eylemlerinde aradı ve Şam’daki İran Büyükelçiliği’ne saldırdı. Bu saldırıda İran’ın önemli isimleri şehit verdi. İşte tam da bu aşamada bütün dengeler yerle yeksan oldu ve bütün dünya nefesini tuttu, gözler İran’ın alacağı tavrın nasıl olacağına kilitlendi. İran bu saldırı karşısında elbette sessiz kalamazdı, ancak ortada bir de Netanyahu’nun ısrarla hayata geçirmek istediği planı vardı; İran’ı savaşın içine çekip bölgesel bir savaşın pimini çekmek… İran bu tuzağın farkındaydı ve kadim ferasetiyle sakin bir duruş sergiledi. Olayı öncelikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne taşıdı ve bu saldırının kınanmasını istedi.

Bütün diplomatik girişimleri karşılıksız kalınca dediğini yaptı ve ilk kez vekiller üzerinden değil de direk kendisi, yani topraklarından attığı füze ve insansız hava araçlarıyla işgal rejimini vurdu.

Demir Kubbe Efsanesi Yıkıldı
İsrail’in yere göğe sığdıramadığı savunma sistemleri İran’ın gerçekleştirdiği “Gerçek Vaad” operasyonu karşısında adeta aptallaştı, yani “sarsılmaz” denilen Demir Kubbe ve diğer savunma araçları işgal rejimini savunamaz olduğunu gözler önüne serdi. Böylece İsrail’in “yenilmez” efsanesini de yıkmış oldu. İran vurur da İsrail dostları durur mu? İran’ın füzelerine karşı çaresiz kalan işgal rejiminin imdadına dostları yetişti. Amerika, İngiltere, Fransa ve Ürdün harekete geçerek atılan füze ve insansız hava araçlarının hedefine ulaşmasını engellemeye çalıştı. Ancak bütün bu yoğun savunmaya rağmen İran’ın belirlediği hedefleri vurmasına engel olamadılar. Kuşkusuz İran’ın bu operasyonu meşru hakkıydı, ancak İsrail’in dostları bu meşru hakkı tanımak yerine, İran’ı kınamak için birbiriyle yarıştı.

İran Bir Taşla İki Kuş Vurdu
İran aslında bölgedeki denklemi son derece iyi okumuştu. İran’ı bölgesel bir savaşın içine çekmeye çalışan İsrail’in ve dostlarının alacağı tavrı iyi biliyordu. Dolayısıyla bütün dengeleri tarttı ve ona göre harekete geçti. İran, bu operasyonu sadece meşru hakkını kullanmak için gerçekleştirmedi, aynı zamanda dost ve düşmanını görmeyi de amaçlıyordu, nitekim öyle de oldu. İran’ın ajandasında birçok başlık vardı; elindeki silahları denemek, “Demir Kubbe”yi test etmek, İsrail’in savunma sistemlerinin kurulu bölgeyi açığa çıkarmak, İsrail’in sahip olduğu teknolojiyi ve gücünü tartmak, İsrail’e düzenleyeceği operasyona karşı işgal toprakları dışında hangi ülkelerde kendisine engel olacak üsleri tespit etmek ve en önemlisi bölge ülkelerinin “dost” mu, “düşman” mı? Sorusuna cevap aramak… İran bütün bu olasılıkları çözmüş oldu.

İsrail ve Dostlarının Prestiji Ağır Darbe Aldı
Filistin topraklarını Batı’nın sınırsız desteğiyle işgal eden İsrail, kurulduğu günden bu yana ilk kez ağır bir darbe aldı. Batılı dostları tarafından en teknolojik silahlarla donatılan İsrail, kibir abidesi haline gelmişti.

Amerika’nın şımarttığı işgal rejimi, Batılı dostlarının da sınırsız desteğini arkasına almasına rağmen Direniş Cephesi tarafından karizması yerle yeksan oldu. Bu yenilgi sadece İsrail’in değil, aynı zamanda dünyanın süper güçleri olarak kabul edilen dost ve müttefiklerinin de yenilgisi oldu.

İran’ın “Gerçek Vaad” operasyonu ve medyanın gör dediği…

Yukarıda İsrail’in dost ve müttefiklerinin tutumunu ele alırken, Türkiye’deki bazı çevrelerin tavrı da dikkatlerden kaçmadı. Sürekli Filistin üzerinden edebiyat yapan bazı çevreler, söz konusu İran’ın İsrail’i vurması olunca dut yemiş bülbüle dönüştüler.

Türk uzmanlardan "Tiyatro" kod adı Altında İran'ın İsrail'e Saldırısına Karşı Algı Operasyonuna Sert TepkiDilleri çözülünce de bülbül lisanıyla değil, baykuş lisanıyla konuştular. Dünya basını İran’ın operasyonunu aktarırken ve bu operasyon İsrail’in imajını yıktı derken, bu kesim İran’ın başarısını kamuoyundan gizlemek için “TİYATRO” deyip, İran’ı küçümsemeye çalıştılar.

Bu da yetmedi, İran danışıklı hareket etti ve öncesinden İsrail’i bilgilendirdi. Yok efendim füzeleri çöle-dağa attı, maksat İsrail’i vurmak değildi de, kendi vatandaşının tepkisini kırmak içindi. Ve akla ziyan onlarca yalan uydurdular.

 

Peki neden bunu yaptılar? Ya gerçekten de söyledikleri gibiydi, İran İsrail’le işbirliği içinde hareket ediyor, ya da tam kelimenin anlamıyla ihanet içindeler. Hamas ve diğer İslami Direniş hareketleri tarafından yapılan açıklamalar ve İran’a bu (Gerçek Vaad) operasyondan dolayı teşekkürlerini sunmalarını göz önünde bulunduralım. Dünya devletleri bu operasyonu konuştu, İsrail rejimi en üst düzey elebaşları bu yıkıcı operasyonu dile getirdi.

Durum böyleyken İran İsrail’le işbirliği içinde olduğu iddiasının ne kadar gerçeklerden uzak komik bir iddia olduğunu görmek zor değil, demek ki birinci şık gerçekleri yansıtmamaktadır.  Geri de ikinci şık kalıyor; ihanet…

Neden ihanet? Çünkü yaptıkları şey Filistin davasına ihanettir. İsrail’in işgal ve soykırım politikalarına destektir. Yıllardır Filistin üzerinden rant devşiren İslamcı camianın böyle bir girişimi ayrıca çok detaylıca incelenmesi gereken vahim bir durumdur. Özelikle bu kesimin muhafazakar-milliyetçi elbisesiyle bu zehirlerini kusmaları apayrı bir durum olmakla birlikte, bu kesimin iplerinin de İsrail’in elinde olması mümkün olabilir.  

Hatırlarsanız Ocak ayının hemen başından İçişleri Bakanlığı ve Türkiye Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Türkiye genelinde bir operasyon başlattılar. İsrail hesabına çalışan casuslar gözaltına alındı ve çoğu tutuklandı. Tutuklananların hepsinin İslamcı kimlikleriyle görünmeleri bizi böyle bir sonuca götürüyor. İsrail’in bu ülkede Müslümanları casus olarak kullanabilecek kadar örgütlenmesi ve güçlenmesi ise başta Türkiye olmak üzere bölge için büyük bir tehlike arz etmektedir. Bu şebeke sosyal medya ağlarını yoğunlukla kullanıyor.

Direniş ekseni, Filistin, Gazze mevzusunu dile getirenleri “İran ajanı” yaftasıyla hedef göstermeleri de İsrail’in bir oyunudur. Şunu belirtmek isterim ki, Batı emperyalizmine, Amerika’ya, işgalci İsrail rejimine ve onun dostlarına itiraz etmek hem insani, hem de vicdani bir sorumluluktur. Bu sömürgeci güçlere karşı çıkmak da İran ajanlığı değildir, bilakis vatanseverliktir. Sanırım kendileri “biz İsrailciyiz” diyemedikleri için kendileri gibi düşünmeyenlere “İrancı” demeyi daha kolay görüyorlar.

Aydın Altay