کارگر

کارگر

Son birkaç yıl içinde yaşananlar…
Bölgemizde kartlar yeniden karılıyor.
ABD’nin hesapları tutmuyor.
Ukrayna’da pes etmeye yaklaştı.
Karadeniz planları işlemiyor.
Türkiye savunma sanayinde çok hızlı.
Batı’ya bağımlılığı azalıyor.

SEÇİMLER
14-28 Mayıs 2023 seçimleri…
ABD hüsrana uğramıştı.
31 Mart 2024 seçimleri umutlandırdı.
Şimdi buna göre hesaplar yapıyor.
En büyük avantajı:
AK Parti’nin seçim yenilgisi.
Bunu fırsata çevirme çabasında.
Uyuyan hücreleri uyandırdılar.
Buna AK Parti içindekiler de dahil.
Son günlerdeki kıpırdanmalar da bundan.

EKONOMİK KRİZ
ABD’nin bir başka avantajı da şu:
“Ekonomimizde yaşanan kriz.”
Irak işgali öncesi Ecevit’e yaptıkları…
Şimdi Erdoğan’a yaşatmaya çalışıyor.
“Ateşteki kestaneleri AK Parti’ye aldırmak.
Acı reçeteyi uygulatmak.”
Sonuçlarını tahmin etmek zor değil.
Faturası AK Parti’ye kesilir.
Zaten istenen de bu.

AK PARTİ TUZAĞA DÜŞER Mİ?
Aynı filmi yeniden izliyoruz.
Peki AK Parti bu tuzağa düşer mi?
Şu ana kadar izlenen politika…
ABD’de arayışlar…
Kemal Derviş rolü üstlenenler…
Hemen “hayır düşmez” diyemiyorum.
Ama geçmişin tecrübeleri de tartışılıyor.
Yakında bir karar verilmek zorunda.
Yanlış karar verilse de geçici olacaktır.
“Türkiye’nin çıkarları” herkesi yola getirir.

ABD AÇISINDAN
Genele bakacak olursak…
ABD için işler iyi değil.
Dünyadaki gerilemesi bölgemize de yansıyor.
En güvendiği İsrail…
İstikrarsızlık giderek artıyor.
İç çatışma hat safhada.
Gazze’ye yönelik saldırılar…
Uyguladıkları soykırım.
İsrail’le birlikte ABD’yi de bitiriyor.

İRAN’IN YANITI
ABD Doğu Akdeniz’de aktifti.
Gazze krizi işlerini karıştırdı.
Bir yanda Ukrayna, bir yanda Tayvan…
7 Ekim’den bu yana Gazze’de yaşananlar…
Bu kadar çok cephede savaşacak hali yok.
Buna bir de İran eklendi.
İsrail, İran’ın Şam konsolosluğunu vurdu.
İran ince bir diplomasi uyguladı.
Arkasından yanıtını verdi.
Yerli ve milli silahlarını kullandı.
“İsrail’in dokunulmazlığı” bitti.
“Caydırıcılığı” kalmadı.

YENİ DENGELER
Ortaya çıkan yeni durum…
Rusya’nın silah sanayisi güçlü.
Türkiye ve İran da hızla geliştiriyor.
Bölgenin en büyük avantajı…
Batı’nın tehditleri sökmüyor.
İsrail ciddi irtifa kaybetti.
Artık eskisi gibi korkulan bir ülke değil.
Herkes hesabını kitabını buna göre yapacak.
Türkiye, Rusya, İran, Suriye, Irak, Azerbaycan…
El ele verirse ABD bölgemizden çıkar.
Gönüllü ya da zorla…
Sonrası malum.
Terör örgütleri sahipsiz kalır.
Bölge ülkeleri rahatlar.

ERDOĞAN'IN VE FİDAN'IN MESAJLARI
Cumhurbaşkanı Erdoğan…
Salı günü Bakanlar Kurulu sonrası net konuştu.
Yaşanan krizden İsrail’i sorumlu tuttu.
Ardından bir açıklama daha:
“Türkiye'deki Kuvayı Milliye ne ise Hamas da işte odur.
Bunu söylemenin de bir bedeli olduğunun farkındayız” dedi.
Önemli bir çıkış.
Muhalefet hemen itiraz etti.
Ya cahilliğinden ya da niyeti başka.
Komik duruma düştü.


Dışişleri Bakanı Hakan Fidan…
Katar’dan mesaj verdi.
Netanyahu'yu suçladı.
Özetle;
“İktidarda kalabilmek için uğraşıyor.
Bölgemizi savaşa sürüklüyor.
Uluslararası hukuk herkes için bağlayıcıdır.
İsrail’e ‘dur’ denilmelidir.
Biz bölge ülkeleri olarak üçüncü tarafların kendi çatışmalarını bu coğrafyaya taşımasını istemiyoruz” ifadelerini kullandı.
Önümüzdeki dönem açısından dikkat çekici…

İsmet Özçelik

İran, 1979’dan beri Filistin’e destek veriyor. İran Devrimi, ABD emperyalizminin ve İsrail Siyonizminin birincil hedefi oldu. İran, ABD’nin kurmaya/ korumaya çalıştığı sistem içinde olsa bunlar belki de olmaz. İran bu sisteme 45 yıl önce isyan etti ve başka bir çizgi izledi
 

ABD destekli Şah rejimi döneminde İran’ın İsrail’le ilişkileri iyiydi. Bu rejim İsrail ile birlikte Ortadoğu’nun jandarmalığını yapıyordu. 1979 yılında İran’daki İslam Devriminden sonra çok şey değişti. En önemli simgesel değişim İran’ın Filistin davasına verdiği destekti. İran’da bulunan İsrail Büyükelçiliği ve konsoloslukları kapatıldı. Bu binalar Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ)’ne verildi. Bu binaya Filistin bayrağa çekildi. FKÖ lideri Yaser Arafat. Sıcak günlerde Tahran’a geldi. Bu devrimci tavır o günden bu yana sürüyor. 
İslam dünyasında Arap olmayan İran, 1979 yılından bu yana kararlı ve samimi bir şekilde Filistin’e destek veriyor. Bunu stratejik bir plan dahilinde yapıyor. İran Devrimi, ABD emperyalizmini ve İsrail Siyonizm’ini birincil düşman/hedef olarak görüyor. Savunma planlarını da buna göre yapıyor. Bunun da bedelini çok yerde ödedi. 45 yıldır da bu hedeften vazgeçmedi.


İRAN-IRAK SAVAŞI DERSLERİ
İran-Irak Savaşını da ABD ve Batı’nın kışkırtmasıyla zorunlu olarak girdikleri bir savaş olarak görüyorlar. Kutsal Vatan Savunması olarak gördükleri bu savaşta 500 bine yakın şehit, bir o kadar da yaralı verdiler. 1980 yılında başlayan savaş 8 yıl sürdü ve Irak güçleri ülkeden büyük bir bedelle kovuldu. Devrimin başındaki savaş İran’a ağır zararlar verdi ancak çok önemli kazanımlar da sağladı. En önemlisi bağımsız yaşama... İranlılar bunu “Silah ve ekmek senin olacak” sözüyle formüle ettiler. O günden buyana “Direniş Ekonomisi” uyguluyorlar. Bir de bugün İsrail’e uzanan bağımsız Savunma Sanayi Projelerini başlattılar. Savunmada füzelerin önemini savaşta gördüler ve buna ağırlık verdiler. İran’ın her alanda çok güçlü bir savunma sanayisi var.

İşte bu İran, stratejik olarak Düşmanı İleriden Karşılama Stratejisi uyguluyor. Bu çerçevede ABD emperyalizmini ve İsrail Siyonizm’ini düşman olarak görüyor. Onu İran’dan uzak tutmak için bütün bölgede direnen devlet ve örgütlerle işbirliği yapıyor. Irak, Suriye, Lübnan, Afganistan ve Filistin direnişlerine açıkça destek veriyor. Hatta Afrika’daki ülkelere de… Elindeki imkanları dini ve mezhebi ayrım yapmadan seferber ediyor. 2003 Irak işgalinde, 2011 Suriye kışkırtmasında, direnişçi gruplara destek verdi. Suriye devletini de stratejik işbirliği anlaşmalarla destekliyor. Sahada komutan ve gönüllü askerlerini seferber etti. Çok bedel de ödedi. Suriye’de çok sayıda generalini ve askerini şehit verdi. Irak ve bölge direnişini örgütleyen büyük komutan General Kasım Süleymani’yi 3 Ocak 2020 günü Bağdat’ta şehit verdi. Kasım Süleymani’nin komutanlık ettiği gücün ismi de anlamlı: Kudüs Gücü Komutanlığı… Bu komutanlık hem İran içindeki olası işgale karşı direnişi bir de İran dışındaki direniş güçlerini örgütlüyor ve onları eğitip donatıyor. Bunun da hedefi, bölgedeki ABD destekli İsrail’in planlarını boşa çıkarmak.

.
İRAN’A SALDIRILAR 
İran da ABD ve İsrail’in bölgede kendilerine bağlı kukla bir Kürt devleti kurmaya çalıştığını tespit ediyor. Bunu bozmak için de sahada mücadele ediyor. Talabani ve Barzani’yi yanında tutmak için onlarla sürekli temas halinde. Onlara bu güçlerden uzak durmalarını salık veriyor. Bölgeye 2003’ten sonra yerleştirilen PJAK’ı etkisiz hale getirmek için operasyonlar yapıyor.

İran, 13 Mart 2022 günü Erbil’deki MOSSAD karargâhını füzelerle vurdu. İş adamı Kerim Berzenci yara almadan kurtuldu. Mesaj yerini buldu. 15 Ocak 2024 günü de yine Erbil’de bulunan MOSSAD karargahını/ villayı vurdu. Olayda Peşrev Dizayi ve yanında bulunan 3 kişi öldü, 6 kişi de yaralandı. Ölenler arasında ünlü bir MOSSAD ajanının da bulunduğu açıklandı. Son saldırı, 25 Aralık 2023'te Devrim Muhafızları’nın Suriye’deki komutanı Seyyid Razi Musavi Şam’daki evinde füzeyle öldürülmesine misilleme olarak yapıldığı ileri sürüldü. Ayrıca Kirman saldırısı da bardağı taşıran son olay olmuştu. 3 Ocak 2024 günü İran’ın Kirman şehrinde Kasım Süleymani’nin 4. ölüm yıldönümü nedeniyle yapılan yürüyüş sırasında iki ayrı noktada patlayan bombalı saldırıda 91 kişi şehit oldu. 284 kişi de yaralandı. Saldırıyı IŞİD/DEAŞ’ın üstlendiği açıklandı. Bu örgütünde ne olduğunu herkes biliyor… Bu olayların Erbil’de bulunan bu merkezden yönlendirildiği ileri sürüldü.

LÜBNAN DİRENİŞİ
İran Devriminden sonra Lübnan’da Şii Emel ve daha sonra Hizbullah örgütleri kuruldu. Bunlar İsrail’in bölgeye yönelik katliam ve işgaline karşı koymak amacıyla kuruldu. Bu hareketleri İran başlangıcından itibaren destekledi. Kurulan bu örgütler İran’a bağımlı olmadan kendi ayakları üstünde kalmaya çalıştı. Humeyni de onlara bunu öğütlemişti. Bu çerçevede kurulan Hizbullah, 2006 yılında İsrail’in saldırısını göğüsledi ve 33 gün süren savaşı kazandı. İsrail ordusu Lübnan’a giremedi. Tarihinde en ağır yenilgiyi aldı. Bu savaşta Hizbullah’ın gücü ortaya çıktı. İsrail o günden buyana Hizbullah’a dokunamıyor!

‘KENDİNİZE GÜVENİN’
İran, 1979 yılından sonra da Filistin hareketini destekledi. Onlara da kendi güçlerine güvenmelerini ve buna dayalı direniş geliştirmelerini önerdi. Her türlü desteği vereceğini de söyledi. Bu dönemde FKÖ, dünya koşullarının da değişmesiyle sıkıntılı döneme girdi. Filistin sorununu diplomatik yollardan çözmeye çalıştı. Ancak buradan da istenilen sonuç alınamadı. Güzel sözler tutulmadı… İş oyalamaya döndü. Arafat 1987’den itibaren intifadayı başlattı. Yaser Arafat’ın deyimiyle “Çocuk generaller” taşlarla uzun soluklu mücadelede İsrail’i yıpratmaya çalıştı. Bu süreçte İslami Cihat ve HAMAS gibi örgütler güç kazanmaya başladı. HAMAS bugünkü direnişi hazırladı. 7 Ekim taarruzunu başlattı. O günden bugüne İran, Filistin direnişinin hep yanında oldu. Gerek diplomatik gerekse askeri ve siyasi desteği verdi. İslam dünyasına mesaj amacıyla Ramazan ayının son cumasını Kudüs Günü olarak ilan etti. İran’da o gün büyük gösterilerle kutlanıyor ve Filistin davasına destek dillendiriliyor. Ayrıca ABD ve İsrail tel’in ediliyor (lanetleniyor).

Filistin İslami Direniş Hareketi HAMAS Siyasi Büro üyesi Musa Ebu Mazruk 2016 yılında yaptığı açıklamada, İran’ın Filistin davasına verdiği desteği şu sözlerle özetledi:

“Bugüne kadar hiçbir İslâm ve Arap ülkesi, İran kadar Filistin direnişine yardım etmedi, özellikle 2006 yılında, İran Filistin Direnişine yardımının yanı sıra Gazze şeridinde de güçlü destek sağladı.”

DEVRİMİN SICAKLIĞINDA GELİŞEN DOSTLUK
Mazruk’un vurguladığı bu yardımın temelleri İran Devriminin hararetli günlerinde atıldı. (Hatta devrim öncesi günlerde de gerek Filistin kamplarında gerekse siyasi zeminde hep temas halinde olundu ve iki ülkenin devrimcileri birbirini destekledi ve yardım etti.) FKÖ lideri Yaser Arafat, 18 Şubat 1979 günü İran’ı ziyaret etti. Devrimin lideri İmam Humeyni ile sıcak bir görüşme yaptı. 3 günlük gezi sırasında İran hükümeti yaptığı açıklamada dış politikada birinci hedeflerinin Filistin halkını desteklemek olduğunu belirtti. Arafat da yaptığı açıklamada, İran devriminin büyük devletlerin bölge politikalarını alt üst ettiğini ve Filistin için yeni bir sayfa açıldığını kaydetti. Arafat, Humeyni için “İmamımız, şefimiz, tüm mücahitlerin yöneticisi” diye söz etti ve verilen desteği şöyle açıkladı: “Tahran’daki FKÖ bürosu, ister temsilcilik, isterse büyükelçilik adını taşısın bu büro İran ve Filistin halklarının dava birliklerinin bir simgesi olacaktır.”

Yaser Arafat, ilk büyükelçiliğe Filistin bayrağını İran Başbakan Yardımcısı Dr. Yazdi ile birlikte çeker ve şunları söyler: “İlk büyükelçiliğimize bayrağımızı çekmeyi kutluyoruz.” Yazdi de şunları söyler: “Bu bütün İran halkının beklediği bir olaydı. Bizim için çok tarihi bir an olan ilk Filistin büyükelçiliğinin açılışında bulunmaktan çok memnunum.” (Aydınlık, 20 Şubat 1979.) İran o günlerde İsrail ve ırkçı Güney Afrika devletine bir bardak petrol bile satmayacağını açıkladı. İlişkileri kesti. Filistin’e yardım edeceğini ilan etti. Büyük devletlerin iç işlerine karışmamasını istedi. Petrolü millileştirdi. Eski eşit olmayan anlaşmaları iptal etti. İngilizlerin kurduğu CENTO’dan çıktı. Ayrıca ABD ve İsrail’in İran’da bulunan personelini sınır dışı etti. İsrail Hava Yolları El Al’ı kapattı. Camp David Anlaşması’na karşı çıktı ve Mısır ile diplomatik ilişkilerini kesti.

25 Nisan 1979’da Küba resmi heyeti İran’ı ziyaret etti. Daha önceki Şah rejimi Küba ile resmi ilişki kurmamıştı. İran, emperyalizm karşıtı özgürlük hareketlerini desteklediğini ifade ederek, Zimbabwe’nin (1980’ne kadar Güney Rodezya) mücadeleci halkıyla dayanışma içerisinde olduğunu belirtti. Nikaragua’nın ve Angola Halk Cumhuriyeti’nin devrimci yönetimlerini tanıdı. Hindistan ile ilişkilerini geliştirdi. Bağlantısızlar Hareketi’ne katılmak için başvuruda bulundu. Ayrıca Çin ve Kore DHC ile de ilişkilerini geliştirdi.

İran bu çizgisini bugün de sürdürüyor. 2005-2013 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı yapan Mahmud Ahmedinejad döneminde İran, Güney Amerika ülkelerinin devrimci yönetimleriyle ilişkilerini geliştirdi. Ahmedinejad ve Chavez 7 kez görüştü…

Dünden bugüne… ABD ve İsrail bugün de İran’a saldırıyor. Mazlumlara verdiği desteğin bedelini ödüyor. İran, ABD’nin kurmaya/ korumaya çalıştığı sistem içinde olsa bunlar belki de olmaz. İran bu sisteme 45 yıl önce isyan etti ve başka bir çizgi izledi. Bugün başı dik onurlu bir ülke olarak gelişmesini sürdürüyor. Zenginliklerini yağmalatmıyor. Emperyalist düzene karşı kendi milli çıkarlarını koruyor. ABD bu süre içinde İran’a diz çöktüremedi. Onun bölgedeki karakolu mu diz çöktürecek!

 Birleşmiş Milletler (BM) Filistin Özel Raportörü olarak 2008-2014 döneminde görev yapan Richard Falk, İsrail'in Gazze'deki soykırımının "Batı'nın liberal demokrasilerinin onayı ve desteğiyle yapıldığını" söyledi.
 

Princeton Üniversitesi Uluslararası Hukuk Fahri Profesörü Falk, İsrail'in uluslararası hukuk ihlallerini ile aleyhinde süren davalar ve ABD'nin desteği hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Gazze'de 7 Ekim 2023'ten itibaren yaşananların "hem beklendik hem de beklenmedik olduğu" yorumunu yapan Falk, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun başbakan seçilip "İsrail tarihindeki en aşırı sağcı hükümeti" kurmasının bugün yaşananlara kapı araladığını dile getirdi.

Falk, Netanyahu'nun hükümet programında yer alan "Büyük İsrail" planının başta Batı Şeria ve Doğu Kudüs olmak üzere Filistin'in işgal altındaki topraklarını İsrail'e katmayı içerdiğine işaret ederek, "Bu bakımdan, bugün yaşananlar, İsrail-Filistin ilişkilerinin yeni bir aşamasından ziyade bir devamıdır." dedi.

"Batı'nın liberal demokrasilerinin onayladığı ve desteklediği ilk soykırım"

7 Ekim'den sonra yaşananlar ile öncesi arasındaki değişimin İsrail tarafından halihazırda uygulanmakta olan apartheid sistemi, uluslararası insancıl hukuk ihlalleri ve toplu cezalandırmanın "soykırım" olarak tanımlanabilecek hale dönüşmesi olduğunu dile getiren Falk, "Yaşanan değişim, insanlık tarihindeki en özgün ve somut soykırım örneğinin yaşanmasıdır, çünkü (bu soykırım) gerçek zamanlı olarak kayıtlara geçiyor." diye konuştu.

İsrailli liderlerin açıklamaları ve kullandıkları dilin "soykırım işleme suçu niyetine" dair kanıtlar sunduğunu aktaran Falk, "Bu, Batı'nın liberal demokrasilerinin onayladığı ve desteklediği ilk soykırım olması gerçeğinin vurgulandığı oldukça sıra dışı bir durumdur." değerlendirmesinde bulundu.

Batı ülkelerine "çifte standart" eleştirisi

Yaşananların sadece Gazze için değil uluslararası hukuk ve demokrasi ile insan haklarını savunan ülkelerin tutumları açısından da "dramatik olduğunu" dile getiren Falk, söz konusu ülkelerin konu Filistin olunca çifte standart uyguladığını kaydetti.

Falk, "Bu çok dramatik bir olay ve jeopolitiğin uluslararası hukuka karşısında daha önemli olduğunun oldukça dramatik bir göstergesi olmaya devam ediyor." ifadesini kullandı.

Richard Falk, İsrail'in en büyük destekçilerinden biri olan ABD'nin, Gazze'de yaşanan insanlık trajedisi hakkındaki söylemlerinde gözlemlenen değişimlerin herhangi bir politika değişimine neden olup olmayacağının İsrail'in bundan sonra atacağı adımlara bağlı olduğunu kaydetti.

Biden, "ince bir çizgide yürüyor"

Falk, ABD Başkanı ve 5 Kasım'da yapılacak seçimlerde Demokrat Partinin adayı olması beklenen Joe Biden'in İsrail'e verdiği desteğin özellikle ABD'li Müslümanlar arasında rahatsızlığa neden olduğuna dikkati çekti.

Falk, "Biden şu anda, ABD'de kasım ayında ikinci kez başkan olmak için yürüttüğü seçim kampanyası ile Müslüman Amerikan toplulukları da dahil olmak üzere normalde Demokrat olan insanlardan gelen çok sayıda karşı çıkışla karşılaştığı seçim kampanyası sırasında bir tür ince ipte yürüyor." diye konuştu.

Başkanlık seçimlerinin yaklaşması ve Demokrat Partinin en önemli seçmen gruplarından sayılan Müslümanlardan gelen eleştirilerin, Biden yönetiminin söylemlerinin değişmesine neden olduğu değerlendirmesi yapan Falk, öte yandan bu durumun da İsrail yanlısı bağışçıların baskısına yol açtığını söyledi.

Netanyahu'nun taktiği "daha geniş bir savaş çıkartmak olabilir"

Falk, yakın gelecekte Netanyahu'nun Birleşmiş Milletler (BM) ve ABD ile ilişkileri nasıl dengeleyeceği konusunda ikilemle karşılaşacağı değerlendirmesinde bulunarak, "Filistinlilerin önemli bir bölümünü Mısır ya da Ürdün sınırlarına sürerek onlardan kurtulma ve Hamas'ı Filistin mücadelesinde siyasi bir güç olarak ortadan kaldırmayı başarma politikalarının başarısız olduğu açık." dedi.

Netanyahu'nun İsrail içinde de eleştirilerin odağında olduğunu hatırlatan Falk, "Taktiğinin, dikkatleri Filistinlilere yönelik politikaların başarısızlığından uzaklaştırmak için bölgede daha geniş bir savaş yaratmak olması güçlü bir olasılık." ifadesini kullandı.

Falk, Biden'in İsrail ordusunun 1 Nisan'da Gazze'deki Deyr el-Belah bölgesine düzenlediği ve Dünya Merkez Mutfağının (World Central Kitchen-WCK) 6'sı yabancı biri de Filistinli olmak üzere 7 çalışanın öldüğü saldırıyı desteklemezken, öte yandan İran'a verdiği yanıta desteğini bildirdiğini hatırlatarak, "Bu da neredeyse İsrail'e, çatışmayı genişletme ve İsrail ile işgal altındaki Filistin arasındaki ilişki üzerindeki baskıyı azaltma yönünde bir sinyaldir." değerlendirmesinde bulundu.

İsrail ve Filistin çatışması dünyayı ikiye ayırdı

Saldırıda ölen WCK çalışanlarının 6'sının İsrail'i destekleyen ülkelerin vatandaşları olduğuna dikkati çeken Falk, İsrail'in bu nedenle uluslararası toplum karşısında imajını değiştirmeye yönelik adımlar atmaya çalıştığını dile getirdi.

Falk, "Dikkat ederseniz, bu olay medyada, Filistinlilerin çok daha ciddi ve büyük bir şekilde mağdur olduğu daha önceki vahşetlerin alamadığı kadar yer buldu. Ve Netanyahu ilk kez yapıldığı iddia edilen hata için özür diledi." diye konuştu.

7 Ekim'in ardından İsrail ve Filistin'i destekleyen ülkeler ve geçmişleri arasında bir bağlantı olduğunu belirten Falk, şunları kaydetti:

"İsrail'i destekleyen tüm ülkelerin ya Avrupa'daki eski sömürgeci güçler ya da dünyanın diğer bölgelerindeki yerleşimci sömürgeci beyaz ülkeler, beyazların hakim olduğu ülkeler ve tabii ki ABD ve Kanada olduğunu görürsünüz. Filistinlilerin yanında yer alanların tamamı ise ya dünyanın İslami kesiminden, ya komşu ülkelerden, ya da Güney Afrika ve Nikaragua gibi Küresel Güney'den. Yani çatışmanın jeopolitik bir özelliği var ve bir tarafa Küresel Batı'yı, diğer tarafa da dünyanın geri kalanını koyuyor."

"BMGK'da veto yetkisine sahip üyeler kendi stratejik çıkarlarını önemsiyor" eleştirisi

Falk, İsrail aleyhine Uluslararası Adalet Divanında süren (UAD) dava ve Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) soruşturmasından çıkacak kararlara İsrail’in uymasını beklemenin "naiflik" olacağını söyleyerek, şunları kaydetti:

"İsrail'in uluslararası hukuka ve BM kararlarına uymama konusunda uzun yıllara dayanan tutarlı bir sicili var. Ve daha şimdiden BM'ye, UAD ve UCM'ye şikayetler üzerinde yargı yetkisini kullandığı için saldırmıştır. Temelde İsrail'e yönelik bu tür eleştirilerin bir tür antisemitizm olduğunu öne sürüyorlar."

UAD'ın ilan ettiği ihtiyatı tedbir kararlarının İsrail tarafından dikkate alınmadığını ve ABD'nin veto yetkisine sahip olduğu BM Güvenlik Konseyinin de bunları uygulamakta başarısız olduğunu belirten Falk, yaptırım uygulama gücünün BM Güvenlik Konseyine ait olduğunu anımsattı.

Falk, "Veto yetkisine sahip olan Güvenlik Konseyinin beş daimi üyesi, kendi stratejik çıkarlarının UAD'den çıkacak sonuçla çatıştığını gördüklerinde, uluslararası hukuka ve BM'nin açık otoritesine saygı göstermekle tamamen tutarsız olmasına rağmen veto etmekten çekinmezler." eleştirisinde bulundu.

ABD'nin Güney Afrika'nın UAD'de İsrail aleyhine açtığı davanın "hukuki değeri olmadığı ve dikkate alınmaması gerektiği" yönündeki savunmasının UAD yargıçları tarafından desteklenmemesinin önemli bir duruş olduğunu belirten Falk, bunun ABD'nin "jeopolitik taahhütleriyle çeliştiğinde uluslararası hukuku ne kadar küçümsediğini gösterdiğini" sözlerine ekledi./baran

 Gazze Sağlık Bakanlığı, Siyonist rejimin saldırılarında şehit ve yaralılara ilişkin son verileri yayınlayarak, rejim ordusunun Gazze Şeridi'ne yönelik saldırısının başladığı 7 Ekim'den bu yana Filistinli şehitlerin sayısı 34 bin 49 kişiye yükseldiğini bildirdi.

 

El Cezire'de yer alan habere göre, Siyonist ordu, son 24 saatte 4 suç olayında 37 Filistinliyi şehit etti, 68 kişiyi de yaraladı.

Bununla birlikte, Siyonist rejim ordusunun Gazze Şeridi'ne yönelik saldırısının başladığı 7 Ekim'den bu yana Filistinli şehit sayısı 34 bin 49'a, yaralı sayısı ise 76 bin 901'e ulaştı.
 Bu açıklama, Siyonist rejimin bölgeye yönelik yeni saldırıları nedeniyle, bugünün haber kaynaklarında Gazze Şeridi'nde çok sayıda vatandaşın şehit olduğu bilgisi verildiği an paylaşıldı.

Siyonist rejimin Gazze Şeridi'ndeki saldırıları bu sabah da devam etti ve Siyonist rejim savaşçıları Gazze Şehri'nin iki bölgesindeki tarım alanlarını ve iki evi bombaladı. saldırılar sonucunda 8'i çocuk en az 10 Filistinli şehit olurken, çok kişi de yaralandı.

Öte yandan Gazze'deki Filistin Sivil Savunma Teşkilatı, yaptığı açıklamada İsrail'in Refah'ın batısındaki bir apartmana düzenlediği hava saldırısının ardından personelinin şehitleri enkaz altından çıkarmaya çalıştığını duyurdu.

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Batı'nın Gazze tutumunu eleştirerek, ''Ne yazık ki Batı'daki sözde insan hakları savunucuları utanç verici bir şekilde sessizliğini sürdürüyor.'' dedi.
 

İran Cumhurbaşkanı Seyyid İbrahim Reisi, online olarak düzenlenen Dünya Kudüs Günü programında bir konuşma yaptı.

Reisi, ''Dünya Kudüs Günü'nün İmam Humeyni (r.a) tarafından seçilmesi, Filistin davasını canlı tutma adına ilham verici bir girişimdir.'' dedi.

Filistin direnişinin yürüttüğü Aksa Tufanı operasyonu hakkında Reisi, şu açıklamalarda bulundu:

''Filistinlilerin gayreti, inancı ve cesareti sonucu Aksa Tufanı operasyonu sonucu bugün Siyonist Rejimin sahte temellerinin örümcek ağından daha zayıf olduğu ortaya çıktı ve tüm dünya Allah’ın verdiği vaadin gerçekleştiğini izlemektedir. Dünya ve bölge Aksa Tufanı öncesi duruma geri dönmeyecektir.''

Gazze'deki durumu değerlendiren Cumhurbaşkanı Reisi, ''Filistinlilerin tarihi operasyonu katil Siyonist ordusunu çaresiz duruma düşürdü. Siyonistler çizilen imajını yeniden düzeltmek ve yenilgisini telafi etmek için mazlum kadın ve çocukları en gelişmiş silahlarla katletmeye ve soykırıma başvurdu.'' ifadesini kullandı.

İbrahim Reisi, Batı'nın Gazze tutumunu eleştirerek, ''Ne yazık ki Batı'daki sözde insan hakları savunucuları utanç verici bir şekilde sessizliğini sürdürüyor.'' açıklamasını yaptı.

Cumhurbaşkanı Reisi, ''Gazze halkının ve direniş güçlerinin son altı aydaki güçlü inancından kaynaklanan örnek sabır ve kararlılık, Siyonist düşmanın Gazze savaşında stratejik hedeflerinden hiçbirine ulaşamamasına neden oldu.'' diye konuştu.

İran’ın Filistin'i desteklemeye devam edeceklerini belirten Reisi, şunları kaydetti:

''İran İslam Cumhuriyeti olarak direnişi desteklemeye devam edeceğiz ve işgalci düşmana karşı mücadelede Filistinlilerin haklı olduğuna inanıyoruz. İran milleti, bölgede emperyalizmle mücadelenin ön saflarında yer alan tüm direniş gruplarının yanında yer alıyor/mehr

 Siyonist İsrail medyası, İran'ın Suriye'nin başkenti Şam'daki konsolosluk binasının "İsrail tarafından bombalanmasına" karşılık verme tehdidinde bulunmasının ardından Büyük Tel Aviv Bölgesi'ndeki yerel yetkililerin sığınakları açmayı düşündüğünü bildirdi.
 

İsrail merkezli "Walla" sitesinde yer alan haberde güvenlik gerilimlerinin ardından Gush Dan'deki (Büyük Tel Aviv Bölgesi) birçok yerel yetkilinin bu gece sığınakları açmayı düşündüğü ifade edildi.

Kanal 12 televizyonunun haberine göre de Siyonist İsrail'in eski Askeri İstihbarat Dairesi (AMAN) Başkanı Amos Yadlin, "İran, doğrudan İsrail'e füze atarsa ​​şaşırmam." ifadesini kullandı.

Yadlin, "Hizbullah, ramazan ayının son cuma günü yani tam iki gün sonra savaşı başlatmak için emir almış olabilir" görüşünü paylaştı.

Maariv gazetesi ise Siyonist İsrail Hava Kuvvetlerinin, İran'ın yakın zamanda karşılık verme ihtimali nedeniyle yüksek alarma geçirildiğini bildirdi.

Kanal 13'ün askeri yorumcusu Alon Ben David, "İsrail, İranlıların bu sefer karşılık verme konusunda önceki zamanlara göre daha kararlı olduğunun farkında." değerlendirmesinde bulundu.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, İran'a resmi ziyaret gerçekleştirdi. Bakan Bayraktar, İran Petrol Bakanı Cevad Ovci ve İran Enerji Bakanı Ali Akbar Mehrabian ile bir araya geldi.
 

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, ikili ilişkileri ele almak için İran'ın başkenti Tahran'da temaslarda bulundu. Bayraktar temasları kapsamında İran Petrol Bakanı Cevad Ovci ve İran Enerji Bakanı Ali Akbar Mehrabian ile bir araya geldi.

 İran'ın doğal gazda Türkiye için çok önemli bir tedarikçi olduğunu ifade eden Bakan Bayraktar, “İnşallah bundan sonraki dönemde bugün itibariyle başladığımız müzakereleri hızlı bir şekilde sonuçlandırıp doğal gaz tedarik anlaşmamızı daha da ileri götürecek adımları atmış oluruz” dedi.

 

HEDEF 30 MİLYAR DOLAR TİCARET HACMİ

Bakan Bayraktar, Ocak ayında Ankara’da düzenlenen Türkiye-İran Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi 8. Toplantısı’nda enerji alanında imzalanan anlaşmaların takibi için İran’da bulunduğunu ifade ederek iki ülke Cumhurbaşkanının ticaret hacmini 30 milyar dolara çıkarma hedefi koyduğunu belirtti.

 

30 YILLIK İŞ BİRLİĞİ 

Bu ticaret hedefine ulaşabilmek için özellikle enerji ve tabii kaynaklar alanında iki ülkenin yapacağı birçok iş birliği alanı bulunduğuna işaret eden Bayraktar, “Özellikle doğal gaz alanında 30 yıla yaklaşan bir iş birliğimiz ve ticaretimiz var. Doğal gaz, Türkiye için oldukça önemli. Çünkü biz doğal gazı çok büyük çapta sanayide, evlerimizde ve elektrik üretiminde kullanıyoruz. Dolayısıyla Türkiye'nin doğal gaz arzını kesintisiz bir şekilde sağlaması için birçok farklı kaynaktan doğal gaz ithalatı söz konusu” dedi.

Bayraktar, İran'da gaz tedariki anlamında Türkiye için önemli bir tedarikçi olduğuna dikkat çekerek “İnşallah bundan sonraki dönemde bugün itibariyle başladığımız müzakereleri hızlı bir şekilde sonuçlandırıp bu gaz tedarik anlaşmamızı daha da ileri götürecek adımları atmış oluruz” diye konuştu.

ÖZEL SEKTÖRÜNÜN İLGİSİ

Türk özel sektörünün İran’daki doğal gaz altyapı projelerine yatırım yapması konusunu da ele aldıklarını ifade eden Bakan Bayraktar, “Sayın Bakan ve ilgili şirketlerle bu projeleri de görüştük ve görüşmeye devam edeceğiz. Enerji alanı iki ülke arasındaki en önemli iş birliği alanlarından bir tanesi, en uzun soluklu ve karşılıklı fayda temelinde ortaya konulan anlaşmalar çerçevesinde yürüyen bir konu. Dolayısıyla biz bunun devamı için burada kararlılığımızı ve buradaki irademizi bir kez daha göstermiş oluyoruz” dedi.

İran ziyaretinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar'a DİGM Genel Müdürü Öztürk Selvitop, BOTAŞ Genel Müdürü Abdulvahit Fidan, TEİAŞ Genel Müdürü Orhan Kaldırım ve BOTAŞ Genel Müdür Yardımcısı Mithat Aydın da eşlik etti.

Salı, 02 Nisan 2024 08:38

Kadir Gecesini İdrak Et!..

Kadir Gecesi iki açıdan bizim için değerlidir. Söz konusu olan sadece bu iki eksenel unsurdur. Bu gece o iki eksenel unsuru bir araya toplayabilir. Bu iki eksenel unsurun biri Kur'an, diğeri İtrettir. Bu, Resulullahın zat-ı akdes-i ilahi tarafından insani ve İslami, bil husus şia toplumlarına tanıttığı iki ağır yüktür; şöyle buyurmuştu: "Ben aranızda iki ağır emanet bırakıyorum". Kadir gecesi Kur'an'a ve Ehlibeyte tevessül gecesidir.


"Kur'an'ı elinize alın, duası var; sonra başınızın üzerine koyun, duası var ve bu 14 masumun adını anın" denmesinin sebebi Kur'an'ın Ehlibeytin yanında, Ehlibeytin de Kur'an'ın yanında olmasıdır. Bu iki ağır yük, Allah'a tevessül vesilemizdir. Kur'an ve itrete tevessül konusunda kısa bir açıklamayla inşallah açık bir kalp ile Kur'an ve Ehlibeyte tevessül etmeye muvaffak olalım ve o nihai bereketleri zat-ı akdesten isteyelim.

Allah'ın Kendilerine Yakınlığına Rağmen Bazılarının Uzak Oluşu

Zamansal veya mekânsal olayda bu oran eşittir; yani eğer bir şey başka bir şeye yakın ise, o da buna yakındır; ya da ondan uzak ise, o da bundan uzaktır. Fakat manevi yakınlık ve uzaklıkta böyle değil; birisi yakın iken diğeri uzak olabilir. Allah herkese yakın iken "ve o, sizinledir nerede olursanız" fakat bir grup "sanki onlara pek uzak bir yerden nidâ edilmede." Kafir, mülhit ve münafık Allah'tan uzaktırlar. İşrakiye felsefesinde böyledir. Manevi yakınlık ve uzaklıkta böyledir; Allah yakındır fakat kul uzak.

Kulların Allah'a Yakınlık Vesileleri ve Yardımıyla Yakınlaşması

Eğer uzak kul yakın olan Allah'a yaklaşmak isterse, vesile gerekir. İbadeti vesiledir, Kur'an ve itret vesiledir; “ve onu vesîleyle arayın” ayeti de, bir dizi işlerin vesile olduğunu ispatlamaktadır. Lakin yılın en üstün geceleri olan Kadir gecesi, Kur'an ve itrete tevessül gecesidir. Bu iki vesileyi muhterem kılalım, başımızın üzerine koyalım, mukaddes isimleri dillerimizde cari edelim, Allah'a tevessül edelim ve bu uzaklığımızı yakınlığa çevirelim, kendimizi kurtaralım, ebedi olarak kurtulalım. çünkü Allah etmesin eğer bir kimse bu günlerde kendini kurtaramazsa, devamlı köledir; borçlu ve köle insanı ise rehin alırlar. Eğer birisi borçlu olursa, Allah'ın hakkını eda etmezse, borçluyu rehin alırlar.

Günahkâr İnsanın Kendi Amellerinin Esiri Olması

Kur'an'da geçen "Herkes kazandığına karşılık bir rehindir." ve "Herkes kazancı mukabilinde bir rehindir." Ayetlerinde rehin olmak borçlulara mahsustur. Normal ve maddi borçlarda mülkü ipotek ederler fakat itikat ve ahlak meselelerinde insanın kendisini rehin alırlar. Eğer birisi Allah'ın hakkını eda etmezse o kişiyi rehin alırlar. O kişi hakkı eda edemez çünkü bağımlıdır ve özgür değildir. Allah resulünün nurlu hutbesinde şöyle geçer: “Nefisleriniz günahlarınızın rehinidir, istiğfar ederek nefislerinizi kurtarın.” Yani günah işlediğinizde borçlu olursunuz; borçlu rehin bırakmalı, Allah sizin kendinizi rehin alır, siz bağlısınız; mübarek Ramazan ayında istiğfar ile kendinizi azat edin.

Mukarreblerin Ahrara Üstünlükleri

Kur'an ve itrete bu tevessülümüz, ahrardan olmamız adına kendimizi özgür kılmak içindir. Bundan sonrasında birçok aşama vardır. Eğer azat olsak, daha yeni ashab-ı yeminden olmuş oluyoruz! Ashab-ı Yemin olmakla mukarreblerden olmak arasında çok fasıla vardır. "Herkes, kazancına bağlıdır. Ancak sağ taraf ehli başka." Sağ taraf ehli olanların işleri kutlu ve mübarektir, sözlerinde, yazılarında ve davranışlarında şer, fesat ve fitne yoktur, özgürdürler, ahrardandırlar.Fakat onlarla mukarreplerin arasında büyük fasıla vardır. Onlar mukarreplerin gözetimi altındadırlar; ne iş yapsalar mukarrepler görürler. "şüphe yok ki iyi kişilerin amel defterleri, illiyyîn'dedir. Ve nedir, bilir misin illiyyîn? Bir kitaptır ki yazılmış. Onu görür ancak mâbutlarına yaklaştırılanlar." Ebrarın amel defterleri, mukarreplerin gözetim ve aydınlatması altındadır. Mukarreplerin, ebrarın sahip olmadığı yüce dereceleri vardır.

Kadir Gecesinde Kur'an Ve Ehlibeyte Tevessül

Bizim bu gecedeki çabamız, kendimizi ahrar ve özgürlerin arasına katarak ashab-ı yeminden olmak olmalıdır; ondan sonra inşallah mukarreplerin makamına ulaşma ümidi de vardır. İpoteği kaldırabilecek, köleyi azat edebilecek ve esiri kurtarabilecek o önemli vesile Kur'an ve itrettir. İtretin örnek ve simgesi, bu gecenin ona ait olduğu Ali b. Ebu Talib'dir. Eğer bir kimse kalbinde velayeti ve canında Kur'an'ı taşıyorsa, bu iki ağır yükle Allah'a tevessül etmeli. Kur'an'ı başının üzerine koymalı yani Kur'an bütün işlerimizin başındadır ve 14 masumun adını anmak yani bunlar Kur'an'ın müfessirleridir, hükümlerini uygulayanlardır, açıklayıcısıdır, tanıtıcısıdır, hükümlerinin koruyucusudur. Öyleyse Kadir gecelerinde vazifemiz, bu iki ağır emanete tevessül ederek Allah'a yakınlaşmaktır.

Kadir Gecesi Gibi Bazı Günlerde Allah'ın Özel Tecellisi

Diğer bir konu şu ki her zaman bu iki ağır emanete tevessül edilebilir lakin Kadir gecesinin diğer geceler ve zamanlarda bulunmayan bir özelliği vardır. Hz. Musa'nın (a.s) kavminin olayı için bazı muvaffakiyetler vardır ki Allah şöyle buyurdu: "ve onlara Allah'ın günlerini an" Yani bazı günler vardır ki Allah o günlerde özel olarak tecelli eder, mustazaf İsrail Oğullarının muvaffakiyetine ve Firavunların devrilmesine sebep olur. Halkı o Allah günlerinden haberdar et ki sabırlıları aşıp daha sabırlılardan olsunlar ve zafere ulaşsınlar. İslam'da Kadir gecesi, Hz. Musa'nın Allah günleri konumundadır.

Kadir Gecesini İhya Sayesinde Zulmün Giderilmesi

Eğer birisi bu Kadir gecesini ihya eder, velayeti ihya eder ise her asrın firavunları da yok olur; artık ne Irak'ta ne Afganistan'da bir zulüm ve ne de Filistin ve başka yerlerde kan dökülmesini görürüz! Allah Hz. Musa'ya buyurdu: İnsanları Allah günlerine yönlendir ki zulüm ortadan kalksın; bizim peygamberimize de buyurdu: İnsanları Kadir gecesine davet et ki zulüm düşsün. Demek ki bu Kadir gecesi bizim için belirleyicidir.

Gözyaşı ve Feryat; Müminlerin Düşman Karşısındaki Silahı

Biz hak üzere olduğumuz için hakikate tevessül etmeliyiz. Demire yaslandığımızdan fazlaca feryada yaslanırız. Bizim dualarımızın kabulündeki silahımız Kumeyl duasında okuduğumuz ah-u figanlarımızdır: “ve silahı gözyaşı” Allah'ım bize dedin ki silahlanın; silahımız gözyaşımız ve bizler gözyaşını Kadir gecelerinde biriktiririz. Zayıf ve az sayıdaki bir millet Allah'ın izniyle güçlü ve sayısı fazla bir millete galip gelebilir. Allah, Irak ve Afganistan milletini, ne zaman ki İran halkı gözyaşlarıyla Allah'tan onların zaferini istese kurtaracaktır. Zahiri üzüntünün hiçbir etkisi olmaz. Bir gün Firavundan kurtulan İsrail Oğulları bugün Firavunun yaptıklarını yapıyorlar! Allah onlara buyurmuştu: Biz size kudret verdik: nasıl davranacağınıza bakmak için. Müslümanlara da buyuruyor: Eğer gözyaşı, nale ve dua silahıyla silahlanırsanız, sizleri de muvaffak kılacağız. ehlader

Ayetullah Cevadi Amuli

İran Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan, Siyonist rejimin Pazartesi günü İran İslam Cumhuriyeti'nin Şam Büyükelçiliği konsolosluk bölümüne saldırmasının ardından İsviçre'nin Tahran Büyükelçiliği maslahatgüzarının Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldığı ve Siyonist rejimin bir destekçisi olarak Amerikan hükümetine önemli bir mesaj gönderildiğini belirterek: ABD'nin sorumlu tutulması gerekiyor.

Dışişleri Bakanı sosyal medya platformu X üzerinden konuyla ilgili yaptığı paylaşımda " İsrail rejiminin Şam'daki İran İslam Cumhuriyeti Konsolosluğu diplomatik binasına düzenlediği terör saldırısı ve ülkemizin birçok resmi askeri danışmanının şehit olmasının ardından, İran'daki Amerikan çıkarlarının koruyucusu olan İsviçre Büyükelçiliği yetkilisi, ABD Genel Müdürü tarafından bu sabah saat 00.45'te Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldı. Bu çağrıda terör saldırısının boyutları ve İsrail rejiminin işlediği suç anlatılarak ABD hükümetinin sorumluluğu vurgulandı." ifadelerine yer verdi.

Siyonist rejimin destekçisi olarak Amerikan hükümetine önemli bir mesaj verildiğini vurgulayan dışişleri bakanı " Amerika hesap vermeli." dedi.

Emir Abdullahiyan aynı şekilde yaklaşık bir saat önce de  Hüseyin İbrahim Taha ile yaptığı telefon görüşmesinde, Siyonist rejimin İran İslam Cumhuriyeti'nin Şam Büyükelçiliği konsolosluk bölümüne düzenlediği terör saldırısına karşı İslam İşbirliği Teşkilatı'ndan uygun ve acil eylem ve yanıt talep etmişti.

İran Dışişleri Bakanı, bu çağrıda Siyonist rejimin İran' ın diplomatik mekanlarına yönelik, uluslararası hukukun tüm kurallarına, diplomatik ve konsolosluk hakları sözleşmelerine aykırı olan cani saldırısının  kınanmasını gerektiğini  ifade ederken,  İsrail rejiminin bu suçuna karşı İslam İşbirliği Teşkilatı'na uygun ve acil yanıt verilmesi çağrısında bulundu.

İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Taha da  bu telefon görüşmesinde, Siyonist rejimin suçlarla dolu tarihine dikkat çekerken, bu rejimin diplomatik yerlere karşı işlediği yeni suçları da şiddetle kınayarak, İran  hükümeti ve milletiyle dayanışma içinde olduğunu belirterek bu canice saldırıda şehit olanların ailelerine başsağlığı ve sabır diledi.

Taha ayrıca, İslam İşbirliği Teşkilatı'nın konu hakkında sorumluluğunu da teyit etti.

 

İran: Şam’daki Konsolosluğumuza Saldırıya Karşılık Verme Hakkımız Var
 
- İran’ın Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilciliği’nden BM Genel Sekreteri ve BM Güvenlik Konseyi Başkanına gönderilen mektupta, İran’ın, Şam’daki konsolosluğa gerçekleştirilen saldırı nedeniyle Siyonist İsrail’e sert yanıt verme hakkını saklı tuttuğu belirtildi.
 

İran’ın BM Daimi Temsilcisi, Suriye'nin başkenti Şam’da bulunan İran Konsolosluğu’na yönelik hava saldırısıyla ilgili BM Genel Sekreteri ve BM Güvenlik Konseyi Başkanına mektup gönderdi.

Mektupta, saldırıdan tamamen İsrail’in sorumlu olduğu kaydedilirken, “İran İslam Cumhuriyeti, uluslararası hukuk ve BM Anlaşması kapsamı içinde, bu kınanmaya değer eyleme kararlı misilleme sağlama yönündeki meşru ve devredilemez hakkını saklı tutar” ifadesine yer verildi.

BM Güvenlik Konseyi’ne, Şam’daki Konsolosluğa saldırıyı “en sert ifadelerle” kınama çağrısında bulunan İran, bu suçun sorumlularını derhal adalet önüne çıkaracak tedbirlerin alınmasını talep etti.

İsrail'in İran'ın Şam Büyükelçiliği yerleşkesindeki konsolosluk binasına düzenlediği hava saldırısında Devrim Muhafızları Ordusu komutanlarından Tuğgeneral Zahidi şehit oldu.

 
İran'ın yarı resmi Tesnim Haber Ajansı, İsrail'in İran'ın Şam Büyükelçiliği yerleşkesindeki konsolosluk binasına düzenlediği hava saldırısında Devrim Muhafızları Ordusu komutanlarından Tuğgeneral Zahidi'nin şehit olduğunu duyurdu.

Zahidi'nin bir dönem Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü'nün Suriye ve Lübnan sorumlusu olarak görev yaptığı belirtildi.

İran'ın Şam Büyükelçisi Ekberi, İsrail'in İran'ın Şam Büyükelçiliği yerleşkesindeki konsolosluk binasını F-35 savaş uçaklarından fırlatılan 6 füzeyle hedef aldığını belirtti.

Saldırıda diplomatlar ve askeri danışmanların da aralarında olduğu 7 kişinin hayatını kaybettiğini aktaran Ekberi, hayatını kaybedenlerin kesin sayısı ve isimlerinin enkaz kaldırma çalışmalarının ardından açıklanacağını ifade etti.

İranlı Büyükelçi, İran'ın saldırıya "hızlı, doğrudan ve güçlü" şekilde karşılık vereceğini sözlerine ekledi.

İran, Filistin ve Yemen direnişini finansal ve askeri açıdan destekliyor. İran, uluslararası sistemde devlet olarak yapamadıklarını, "direniş ekseni" adı altında ittifak ettiği örgütler aracılığıyla gerçekleştiriyor. İran'ın bölgedeki en önemli müttefikleri Hamas, İslami Cihad, Hizbullah ve Ensarullah (Husiler).

 

Hizbullah: İran Konsolosluğuna Düzenlenen Saldırının İntikamını Alacağız
 
 Lübnan Hizbullah Hareketi yaptığı açıklamada, Siyonist rejimin İran’ın Şam'daki konsolosluğuna düzenlediği saldırıda İslam İnkılabı komutanlarının şehit olmasından dolayı taziyelerini sunarak, bu cinayetin cevapsız kalmayacağını ve bu cinayetin intikamının alınacağını vurguladı.
 

Lübnan Hizbullah Hareketi, Siyonist rejimin İran’ın Şam'daki konsolosluk binasına düzenlediği saldırıya yanıt olarak bir açıklama yaptı ve General Muhammed Rıza Zahidi ve arkadaşlarının şehadetinden dolayı, başta Kudüs Gücü olmak üzere İslam Devrim Muhafızları Ordusu'nun komutanlarına, İmam Hamanei’ye ve İran İslam Cumhuriyeti yetkilileri ve şehit ailelerine taziyelerini sundu.

Hizbullah tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: ‘Hakkı, mazlumları ve yüce ilahi değerleri savunmak için pak ve mutahhar kanının aktığı gün olan İmam Ali’nin (a.s) şehadet günü olan Mübarek Ramazan Ayının 21. Gününde, General Muhammed Rıza Zahidi, Muhammed Hadi Hacı Rahimi ve kıymetli kardeşimiz Hüseyin Emanullahi, Mehdi Celaleti, Muhsin Sadakat, Ali Ağa Babai ve Ali Salihi birçok şehidin arasına katılmış ve şahadete nail olmuşlardır.’

Hizbullah, Şehit Muhammed Rıza Zahidi hakkında şunları söyledi: ‘Aziz şehit Muhammed Rıza Zahidi, Lübnan'daki direnişin gelişmesi ve ilerlemesi için ilk destek veren ve fedakârlıkta bulunanlardan biriydi. O, özellikle Filistin'de direnişi ve mazlumları savunmayı seviyordu. O, kıymetli ailesi ile birlikte uğrunda büyük fedakârlıklar yaptığı ve bedeninin yaralarla dolu olduğu vatanından uzak kalmaya razı oldu.

Bu suç ve cinayet, İsrail düşmanın hâlâ aptallığıyla, komutanlara ve liderlere suikast düzenleyerek halkın yoğun direniş dalgasını durdurabileceğini zannettiğini gösteriyor. Şüphesiz bu suç cezasız kalmayacak ve düşmandan intikam alınacaktır.’

 

Hamas'tan Siyonist İsrail'in İran Konsolosluğuna Saldırısına Tepki
 
 Filistin İslami Direniş Hareketi (Hamas), Siyonist rejimin İran'ın Şam Büyükelçiliği yerleşkesindeki konsolosluk binasına düzenlediği terör saldırısını kınayan bir bildiri yayınladı ve bunu uluslararası hukukun ağır bir ihlali ve İran ile Suriye'nin egemenliğine bir tecavüz olarak değerlendirdi.
 

Hamas, bu saldırının gerginliği arttırıcı bir tehlike olduğunu belirterek, bu olayda İran ve Suriye ile dayanışma içinde olduğunu ifade ederek şöyle konuştu: Güvenlik Konseyi'nden İsrail'e ve onun suçlu liderlerine karşı caydırıcılık yaratacak şekilde harekete geçmesini, böylece Gazze Şeridi'ne ve bölgeye yönelik İsrail saldırılarının durdurulmasını talep ediyoruz.