کارگر

کارگر

 Yemen Ensarullah Hareketi lideri Abdülmelik Bedreddin el-Husi şunları söyledi: ‘Gazze'deki mazlum Filistin halkı, 20. haftadır Siyonistlerin saldırıları nedeniyle en büyük felaketlerle karşı karşıyadır. İşgalci İsrail, Gazze'de katliam ve aç bırakma dahil her türlü soykırımı gerçekleştirdi.
 

Gazze'ye yapılan bu saldırı başından beri Siyonist düşmanın suç teşkil eden davranışları ve toplu katliamlarıyla birlikte gerçekleşti. İsrail'in Gazze'yi işgalinin ilk gününde Amerika, İngiltere ve Avrupa'nın önde gelen ülkelerinin çoğu, Siyonist düşmana her türlü desteği sağladı.

Siyonist düşmanın büyük askeri imkânlarına rağmen Amerika ve Batı, bu rejime her türlü silahı, parayı ve bilgiyi sunmaya devam etti.

Mazlum Filistin milletine Müslümanların desteği nerede? Filistin milleti desteği ve yardımı hak ediyor. Ülkelerin ve hükümetlerin çoğu sadece seyirci kalıyor, hatta bazıları düşmana suç ortağı olup Siyonist düşmanı gizlice destekliyor. Güvenlik Konseyi yalnızca bazı ülkelerin, özellikle de ABD'nin çıkarları doğrultusunda hareket ediyor. Gazze'de yaşanan insanlık faciasının vahim boyutları, Arapların ve Müslümanların ciddi bir eylemde bulunma sorumluluğunu artırıyor.

Bazı rejimlerin zilleti ve sessiz kalmaları, Siyonist düşmanın suç ve cinayetlerini devam ettirmeye ve Gazze ablukasını yoğunlaştırmaya cesaret bulmasını sağlayacaktır. Amerika, sağladığı silahlarla ve örtbas ettiği kıtlıkla Gazze'deki soykırımı sürdürmeye kararlıdır. Gazze’deki açlığı en çok örtbas eden ve buna kılıf uyduran ABD’dir.

Amerika Gazze'de Filistinlilerin öldürülmesini durdurma kararının onaylanmasını engellemek ve Siyonist düşmana hizmet etmek için Güvenlik Konseyi'nde veto hakkını üçüncü kez kullandı. Bu ülke Gazze halkına yönelik katliamın sürdürülmesinde ısrar ediyor ve Gazze'deki Filistin halkının açlıktan ölmesini destekliyor. Amerika, Filistin halkına karşı işlediği suçlarda Siyonist düşmanın temel ortağıdır ve Siyonistlerin suç ve cinayetlerini destekleme rolünü İngiltere'den devralmıştır. Washington, Güvenlik Konseyi'nin ve Birleşmiş Milletler'in mazlum ulusları destekleme rolünü engelliyor. Gazze'deki acı ve açlığın boyutu dikkate alındığında Dünya Gıda Programı’nın (WFP) faaliyetlerinin askıya alınması, bu ülkenin rolünün ne olduğunu gösteriyor.

Zengin Arap ülkeleri önemsiz meselelere yüz milyarlarca dolar harcıyor, çatışmayı körüklüyor ama Filistin halkına bir miktar yiyecek bile sağlamıyor. Pek çok ülke büyük miktarlardaki güzel yiyecekleri çöpe atıyor, bu ülkelerde yaşayanlar obeziteden mustarip ama Filistin halkına hiçbir yiyecek vermiyorlar. Büyük Arap ülkeleri, insani yardım konusunda onurlu ve olumlu bir rol oynamak için bile Gazze halkına gıda, beslenme ve ilaç ulaştırmaya çalışmıyor. Gazze'deki insani durum kötüleştikçe Müslümanların sorumluluğu da artıyor. Müslümanlar bir şeyler yapmak için Gazze halkının tamamen yok edilmesini mi bekliyorlar? Gazze'de başta kadın ve çocuklar olmak üzere şehitlerin sayısı artıyor ve şu ana kadar 2 bin 544 katliam gerçekleşti.

İsrail düşmanı, gıda kamyonlarının Gazze'ye girişini engelleme konusunda vahşice tavrını sürdürüyor. ABD ve İsrail rejiminin uluslararası örgütlerdeki olumsuz rolü her geçen gün daha da belirginleşiyor. Gazze'de açlıktan ölenlerin sayısı artıyor, bunların çoğunu çocuk ve yaşlılar oluşturuyor. Gazze'de hayvanların otları bile tükeniyor. Gazze'de yüzbinlerce Filistinli açlık çekiyor ve İslam ümmetinden yardım istiyor. İsrail rejimi, Gazze'de yiyecek ve un için toplanan binlerce Filistinliye ateş açtı, çok sayıda kişi şehit oldu ve yaralandı. Siyonist düşman, tıpkı askeri üsse saldırır gibi tanklarla, insansız hava araçlarıyla en-Nasr hastanesine saldırdı. İşgalci rejim, Gazze'deki hastanelerde prematüre bebeklere bile saldırdı. Gazze'de çoğu çocuk olmak üzere yüz binlerce insan sağlık sorunları yaşıyor. Gazze'de 17 bin çocuk ailelerinden ayrıldı.

Siyonist düşman işlediği suçlara rağmen özellikle mahkûmların iadesi konusunda hedeflerine ulaşamadı. İşgalci rejim Gazzeli savaşçıları yenememiştir ve bu savaşçılar birlik olup kahramanca düşmana karşı savaşmaktadırlar. Gazze'deki direniş savaşçıları, çektikleri acılara rağmen düşmana büyük zararlar verdi. Düşmanın Filistin halkına yönelik şiddeti faydasız ve düşmanın kazanmasını sağlayamayacaktır. Düşman, Gazze halkını öldürmeye, kuşatmaya ve aç bırakmaya devam etmesine rağmen her gün bir öncekinden daha fazla yenilgiyle karşı karşıya kalıyor.

Mücahitlerimiz Bereket Rişa bölgesindeki casusluk araçlarını uygun silahlarla hedef alarak doğrudan vurdu. Lübnan Hizbullah cephesi oldukça büyük, aktif ve etkilidir ve düşmana büyük kayıplar yaşatmıştır. Iraklı savaşçılar, Amerika'nın saldırılarına rağmen Siyonist düşmana yönelik operasyonlarını sürdürüyor. Kızıldeniz ve Arap denizinde hedef alınan gemi sayısı 48 gemiye ulaştı. Denizaltı silahını Kızıldeniz'deki çatışmaya soktuk, bu, düşmanı endişelendiren bir silahtır. İşgal altındaki bölgelerdeki İsrail hedeflerine yönelik operasyonlarımız 183 füze ve İHA saldırısına ulaştı. Amerikalıların tüm aldatmacalarına ve büyük yeteneklerine rağmen hâlâ Kızıldeniz'deki gemiler hakkında detaylı bilgi alabiliyoruz. Amerikalılar füzelerin önünü kesemedi ve gemilere çarpmasını engelleyemedi. Kızıldeniz, Umman Denizi, Aden Körfezi ve Babülmendep Boğazı'ndaki operasyonlarımız devam ediyor ve bu operasyonları artıracağız.

Aptal ve cahil İngiltere, kendisiyle hiçbir ilgisi olmayan bir soruna bulaştı. Bölgeye istikrar gelmesi ve çatışmanın yayılmaması için bu ülkelerin Yemen'e saldırmak yerine Gazze'deki savaşı durdurması gerekiyor. Yemen, Gazze'ye yardım taşıyan her gemiye destek verecektir, deniz operasyonlarımız Allah yolunda cihattır ve bizim mukaddes bir hedefimiz var ve o da Gazze halkını desteklemektir. Amerikalılar ve İngilizler bizden bilgi saklamaya çalışıyorlar ve gemileri kamuflaj amacıyla diğer ülkelerin bayraklarını taşımaya zorluyorlar ama bunu başaramıyorlar. Diğer ülkelerin Amerikan ve İngiliz operasyonlarına katılmaması, gemilerinin Kızıldeniz'de güvende kalması açısından önemlidir. Amerikalılar kendileri bize karşı saldırıya katıldılar ve bu da şirketlerini ve ticari faaliyetlerini olumsuz etkiledi. Operasyonlarımıza devam ediyoruz ve düşmanın Gazze'ye yönelik soykırımının devam etmesiyle birlikte gerilimin tırmanmasına doğru ilerliyoruz.

Düşmanın binlerce kaybı var ama haberler sansürleniyor. Düşman askerlerinin bir kısmı direniş askerleriyle savaşma korkusundan dolayı psikolojik sorunlar yaşadı. Düşmanın yaşadığı psikolojik ve manevi zarar çok fazladır. Öte yandan, bir milyondan fazla İsrailli istikrarsızlık nedeniyle kalıcı veya geçici olarak bu rejimden kaçtı. Batılı Amerikalıların Siyonist rejime olan büyük desteğine rağmen, bu rejim, benzeri görülmemiş bir askeri ve ekonomik kayıp yaşamıştır. Siyonist rejimin para birimi istikrarsız ve bu rejimin döviz rezervleri azalıyor ve bu rejimin borçları ve bütçe açığı artıyor. Siyonist rejimin limanları felç oldu, bu rejimin turizm ve hava ulaşımı azaldı. Siyonist düşmanın ekonomisine yüz milyarlarca dolar zarar verildi.

Geçen hafta 13 operasyon gerçekleştirdik, bunlardan biri İngiliz gemisinin batırılmasıydı, düşman bizim deniz operasyonlarımızı engelleyemiyor. Amerika, filosunun Kızıldeniz ve Umman Denizi'nde hedef alınmasının ardından başını belaya soktu. Deniz operasyonlarımız İsrail rejiminin deniz ticaretinin %40'ını durdurdu.’

 

Cumartesi, 24 Şubat 2024 03:01

“İsrail'in Gıdası Türkiye'den”

 İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları devam ederken Türkiye’den kalkan gemilerin İsrail’e gıda seferini sürdürdüğü ortaya çıktı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın geçmişte beraber çalıştığı isimlerin yer aldığı Karar gazetesi konuyu manşetine taşıdı.
 

Karar bugünkü manşet haberinde Türkiye'den Tel Aviv limanlarına yalnızca geçen ay 41 milyon dolarlık gıda sevk edildiğini yazdı. Üstelik ihracat meyvede yüzde 60, zeytinyağında yüzde 100 arttı. Erdoğan'ın eski arkadaşları 'Filistinli çocuklar açlıktan ölürken katliamcı İsrail’e gemiler dolusu gıda gönderilmesi vicdanları yaraladı.' dedi.

Gazze’ye ‘soykırım’ saldırıları sonrasında bile Türkiye’nin İsrail’e ihracatının artış gösterdiği dış ticaret verilerine yansımıştı. Netanyahu hükümetinin vahşetine Türkiye’de kafe baskınları, neskafe yasaklarıyla karşılık verilirken iki ülke arasındaki gıda ticaretinde düşündürücü tablo çıktı. Filistinlileri aylardır açlıktan ölümle yüz yüze bırakan İsrail’in toplam meyve sebze ihtiyacının yüzde 55’inin, Türkiye ve Ürdün’den sağlandığı iddia edildi.

Erdoğan’ın eski dava arkadaşları yazdı: İsrail'in gıdası Türkiye'den - Resim : 1Erdoğan’ın eski dava arkadaşları yazdı: İsrail'in gıdası Türkiye'den - Resim : 2

TÜRKİYE’NİN İSRAİL’E ZEYTİNYAĞI İHRACATI YÜZDE YÜZ ARTTI

Tel Aviv limanlarına giden gemilerin taşıdığı gıdanın içeriğini ise Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin verileri ortaya koydu. Buna göre Türkiye’den İsrail’e kuru meyve ve mamulleri ihracatı ocak 2023’te 2.3 milyon dolar seviyesindeyken geçen ay 3.8 milyon dolara çıktı. Zeytin ve zeytinyağı ihracatında yüzde 100’lük artış yaşandı. Toplam gıda ihracatı geçen ay 41 milyon dolar olarak gerçekleşti. Ocakta 21 milyon dolarlık da bakliyat sevk edildi.

İsrail 7 Ekim’den bu yana Gazze’de dünyanın gözü önünde soykırım gerçekleştiriyor. Katliamların başıda ABD başta olmak üzere Batı’dan büyük destek gören İsrail yönetimi bölgeyi yerle bir etti. Çoğu çocuk 30 bine yakın sivil öldürüldü. Bu süreçte İslam başkentlerinin sessizliği ise vicdanları yaraladı. Tepkiler kınamaların ötesine geçemedi.

Ekonomik yaptırım adına adım atılamaması bir yana Tel Aviv yönetimi ile ticari ilişkiler sürdürüldü. Türkiye’nin de ticaret ilişkisini sürdürdüğü ortaya çıktı. Hatta Kasım ayında ticaret rekoru kırıldığı ortaya çıktı. Türkiye’den İsrail’e askerlerin ihtiyacı için termal içlik, silah parçaları, çelik ihraç edildiği, İsrail’den çöp ithal edildiği resmi verilere de yansıdı. Muhalefet süreçte sert eleştirilerini sürdürmesine rağmen ekonomik yaptırım adına bir hamlede bulunulmadı. Son gelişme ise 30 bin insanın katledilmesine rağmen İsrail’e desteğin sürdürüldüğünü gösterdi.

İSRAİL TARIM BAKANLIĞI AÇIKLADI

İsrail Tarım Bakanlığı’nın açıklamalarına göre, İsrail’in meyve ve sebze ihtiyacının büyük bir kısmı, bu dönemde Ürdün ve Türkiye’den karşılanmış. Özellikle bu iki ülke, İsrail’e yapılan toplam sebze ve meyve ihracatının yarısından fazlasını oluşturuyor. Son dönemlerde Türkiye’den İsrail’e yapılan ihracatın, sadece tarım ürünleriyle sınırlı kalmadığı; çelik, jet yakıtı ve silah malzemeleri gibi çeşitli ürünlerin de gönderildiği kamuoyuna yansımıştı. Bu gelişme, Türkiye genelinde olumsuz tepkilere neden olurken, muhalefet ve sivil toplum kuruluşları tarafından İsrail ile ticaretin durdurulması yönünde çağrılar yapıldı.

TÜRKİYENİN TİCARETİ SÜREÇTE ARTTI

Ancak, Ticaret Bakanlığın’nın, 7 Ekim 2023’ten 4 Aralık 2023’e kadar Türkiye ile İsrail arasındaki ticaretin yüzde 50’den fazla düştüğü yönündeki açıklamalarına rağmen, durumun farklı olduğu görülüyor. TÜİK verilerine göre, İsrail’den Türkiye’ye yapılan ithalat, ekim ayında 80 milyon dolar iken, kasım ayında yüzde 60 artarak 128 milyon dolara yükseldi. Bu veriler, Gazze’deki insani krize karşın Türkiye ve İsrail arasındaki ekonomik ilişkilerin devam ettiğini gösteriyor. Dünya genelinde Gazze’deki katliama karşı boykot çağrıları yapılırken, Türkiye’nin İsrail ile olan ticaretinin bu olaylardan etkilenmediği ve hatta bazı alanlarda artış gösterdiği anlaşılıyor.

İHRACATTA HANGİ SEKTÖRLER ÖNDE?

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, kasım ayında Türkiye’nin İsrail’e ihracatında, çelik sektörü 43,9 milyon dolarla ilk sırada yer alıyor. 41,6 milyon dolarlık ihracatla kimyevi maddeler ikinci sırada yer alırken, üçüncü sırada 30,4 milyon dolarla elektrik-elektronik sektörü, dördüncü sırada 23,9 milyon dolarla demir ve demir dışı metal sektörü yer alıyor.

"Çimento, cam seramik ve toprak ürünleri” sektörü 23,6 milyon dolarlık ihracatla beşinci sırada yer alırken, otomotiv sektörü 22,9 milyon dolarla altıncı, “mobilya, kağıt ve orman ürünleri” sektörü 22,3 milyon dolarla yedinci, “hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri” sektörü 18,3 milyon dolarla sekizinci, hazırgiyim 15,4 milyon dolarla dokuzuncu, mücevher sektörü 11,1 milyon dolarla onuncu sırada yer alıyor. Listenin devamında, 8,5 milyon dolarla madencilik ürünleri, 8,1 milyon dolarla makine, 5,7 milyon dolarla tekstil, 5,3 milyon dolarla iklimlendirme, 3,5 milyon dolarla zeytin ve zeytinyağı, 3,3 milyon dolarla meyve ve sebze, 3,2 milyon dolarla su ürünleri, 2,8 milyon dolarla yaş meyve ve sebze, 2,5 milyon dolarla halı, 1,6 milyon dolarla kuru meyve, 1,3 milyon dolarla fındık, 1,2 milyon dolarla deri ve 1,1 milyon dolarla tütün sektörleri sıralanıyor./odatv

Cumartesi, 24 Şubat 2024 02:56

Hizbullah, Kiryat Shmona’yı İHA İle Vurdu

Lübnan Hizbullah Hareketi’nden yapılan açıklamada; sivil savunma ekiplerine düzenlenen saldırıya misilleme olarak güney sınırda yer alan Siyonist yerleşim birimi "Kiryat Shmona"ya İHA’lı operasyon düzenlendiği belirtildi.
 

Açıklamada, iki kamikaze insansız hava aracı ile Siyonist yerleşim biriminde bulunan karargahın hedef alındığı kaydedildi.

Hizbullah ile işgalci Siyonist İsrail ordusu arasında 8 Ekim’den bu yana çatışmalar devam ediyor.

Lübnan direnişi bu eylemlerin düşman İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına tepki olarak yapıldığını söylüyor.

Daha önce Hizbullah Hareketi Genel Sekreter Yardımcısı Naim Kasım, İsrail ile Lübnan arasındaki çatışmaların durabilmesi için önce Gazze'deki savaşın durması gerektiğini belirtmişti.

 

Hizbullah: Düşman, sıfır saati için hazır olduğumuzu bilmelidir
Lübnan’da Hizbullah’ın önde gelen isimlerinden, Direniş’in İsrail’e karşı yürüttüğü savaşa ilişkin önemli açıklamalar geldi. 
 
Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Şeyh Naim Kasım, Direniş’in belirlediği çatının, düşmanın aştığı tüm çatıların üstünde olacağını belirtti.

Beyrut’ta düzenlenen bir programda konuşan Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Şeyh Naim Kasım, düşmanın çatıyı yükseltmesi durumunda Direniş’in çatıyı onun da üstüne çıkaracağını belirtti.

Kasım, “Gazze'ye, düşmanı şaşırtacak ve devam eden bu mücadelenin ışığında olası hedeflere ulaşacak şekilde destek sağladık, aynı zamanda Lübnan'ı daha büyük bir şeyden koruduk” dedi.

7 Ekim’den 4 gün sonra Biden ile Netanyahu arasında uzun bir görüşmenin gerçekleştiğini ve bu görüşmede, İsrail’in, aniden Lübnan’a karşı savaşa girme düşüncesini dile getirdiğini söyleyen Kasım, ABD’nin İsrail adına buna itiraz ettiğini kaydetti.

“Gazze'ye destek girişimimiz bizi hazır hale getirdi. Düşmanın yapacağı herhangi bir saldırı bizi şaşırtmaz” diyen Kasım şöyle devam etti:

“Düşmanı caydıran şey, çatışmadaki varlığımızdır. Batı diplomasisi İsrail'in güvenliğini sağlamak adına, İsrail'i rahatsız etme ve kafa karıştırma yeteneğimizi bozmak ve direniş cephesinde oluşan tüm bu desteklerin sebebi olan Gazze savaşının durdurulmamasını sağlamak istiyor.

Şu ana kadar Lübnan Cephesi ile çatışmanın çıtaları, bazı istisnaları ve bu istisnalara verilen tepkileri aşsa bile sınırlıdır. Ancak düşman en yüksek çıtayı aştığında bizim çıtamız onun çıtasından daha yüksek olacaktır.

Sahada geri çekilmeyeceğiz. Aksine, İsrail düşmanını caydıracak, onun planlarını reddedeceğiz. Sahaya ve çatışmaya ilişkin her türlü gereken şeyi yapacağız.”

Hizbullah Yürütme Konseyi Üyesi Şeyh Nebil Kavuk ise direnişin İHA’larının işgal altındaki Filistin'in Safed ve Tiberya bölgesine ulaştığını kaydetti.

Kavuk, savaşın uzamasının temel sebebinin ABD olduğunu kaydederek, direnişin gücünün arttığını ve direniş İHA’larının tüm caydırıcı sistemleri aştığını kaydetti.

Öte yandan Hizbullah’ın Lübnan Parlamentosu’ndaki kolu olan Direnişe Vefa Bloğu Milletvekili Hasan İzzeddin, “Bugün İsrail düşmanıyla belirli bir coğrafya üzerinde gerçek bir savaş yürütüyoruz. Nakura'dan Şeba Çiftlikleri'ne kadar uzanan bu çatışma bağlamında sahada uygun olan her şeyi kullanacağız” dedi.

İsrail ile çatışmalarda hayatını kaybeden Mustafa Hıdır Kuseyr’in taziye programında konuşan İzzeddin, “Bu savaşın coğrafyasını genişletmekle tehdit eden düşmanı caydırabiliyoruz. Düşman, hesapsız bir maceranın kendisine daha önce hiç görmediği bir yenilgiye mal olacağını ve varlığını yok olmaya yaklaştıracak stratejik bir yenilgiye maruz bırakacağını biliyor” ifadelerini kullandı.

İzzeddin, “Düşman, Direniş’in sıfır saati için tüm kabiliyetleriyle tam anlamıyla hazır olduğunu anlamalıdır. Vatanımızı, milletimizi, ümmetimizi, egemenliğimizi ve bağımsızlığımızı savunmak için düşmanın karşısına güç ve kararlılıkla çıkacağız” diye konuştu.

Cumartesi, 24 Şubat 2024 02:51

Gazze'de Şehit Sayısı Artıyor

Siyonist İsrail'in halkı zorla aç ve susuz bıraktığı Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarında şehit ettiği Filistinlilerin sayısı, son 24 saatte 104 artarak, 29 bin 514'e yükseldi.
 

Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, Siyonist İsrail'in 140 gündür sürdürdüğü saldırılara ilişkin bilgi verildi.

Siyonist İsrail'in son 24 saatte 104 Filistinliyi şehit ettiği belirtilen açıklama, toplam can kaybının 29 bin 514'e yükseldiği aktarıldı.

Son saldırılarda 160 Filistinlinin yaralanmasıyla toplam yaralı sayısının ise 69 bin 616'ya çıktığı aktarıldı.

Sağlık Bakanlığının açıklamasında halen enkaz altında ve yol kenarlarında ölülerin bulunduğu ancak İsrail güçlerinin engellemesi nedeniyle sağlık ekipleri ile sivil savunma görevlilerinin cenazelere ulaşamadığı vurgulandı.

 

"Gazze'de Can Kaybı 100 Bine Yükselebilir"
 
Sivil toplum kuruluşlarının paylaştığı raporlara göre Gazze'de Siyonist İsrail saldırılarının sürmesi halinde can kaybı Ağustos ayına kadar 100 binin üzerine çıkabilir.
 

Sivil toplum kuruluşları tarafından paylaşılan raporlara göre, Siyonist İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının sürmesi halinde önümüzdeki 6 ay içerisinde can kaybı 100 binin üzerine çıkabilir.

London School of Hygiene and Tropical Medicine, Health in Humanitarian Crises Centre ve John Hopkins Center for Humanitarian Health isimli kuruluşların araştırmacıları tarafından kaleme alınan raporda, Gazze'deki İsrail saldırılarının olası etkileri ortaya konuldu.

"Gazze Projeksiyonları" isimli rapora göre, 6 Ağustos 2024 tarihine kadar can kaybının endişe verici boyutlara ulaşma riski bulunuyor.

Raporda dört ayrı tahmine yer verildi. Bu kapsamda, eğer salgın hastalıklar yaşanmazsa ve ateşkes ilan edilmesi halinde mevcut ölümlere ek olarak 6 bin 550 kişi daha hayatını kaybedecek.

Çatışmalar şu anki seyrinde devam ederse 58 bin 260, gerilim daha fazla artarsa 74 bin 290 kişi daha can verecek.

Rapora göre bölgede salgın hastalıklar yaşanırsa ve çatışmalar daha da yoğunlaşırsa en kötü senaryoya göre ortalama can kaybı artışı 85 bin 750 olacak. Mevcut can kaybı rakamları da eklenince Ağustos ayı başında Gazze'de şehit sayısı 100 bini aşacak.

7 Ekim'den bugüne kadar Gazze'deki işgalci İsrail saldırılarında şehit olanların sayısı 30 bine yaklaşmış durumda. 70 binden fazla yaralının olduğu bölgede can kaybının daha fazla artmasından endişe ediliyor/mepa

Siyonist İsrail’in çelik ithalatının yüzde 65’i Türkiye’den yapılırken, MÜSİAD üyesi İÇDAŞ İsrail’e en çok çeliği ihraç eden firma oldu. MÜSİAD üyesi patronlar İsrail’e kablo, inşaat malzemesi de satıyor.

 
 Siyonist İsrail’in çelik ithalatının yüzde 65’i Türkiye’den yapılırken, MÜSİAD üyesi İÇDAŞ İsrail’e en çok çeliği ihraç eden firma oldu. MÜSİAD üyesi patronlar İsrail’e kablo, inşaat malzemesi de satıyor.

Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Başkanı ve aynı zamanda İÇDAŞ patronu Adnan Aslan, 2022’de yaptığı açıklamada, “Tel Aviv’de 17 Türk çelik ihracatçı firmanın katılımıyla ticaret görüşmeleri gerçekleşti. İsrail’de yüzde 65 oranında Türk çeliği kullanılıyor. Bu oranı daha da artıracağız” demişti.

Kayseri’de üretim yapan Demiryaka Holding bünyesinde faaliyet gösteren Metal Matris de İsrail’e kablo üretiyor. MÜSİAD üyesi Metal Matris, günlük 300 ton kapasite ile dünyada ilk 3’de çelik yay tedarikçisi konumunda yerini koruyor.

“Bu nasıl ikiyüzlülük?”

Siyonist İsrail karşıtı protesto gösterilerine çağrı yapan MÜSİAD’a, Metal Matris işyerinde çalışan işçiler tepki gösterdi. Evrensel'e konuşan işçiler, “İsrail’e üretim yaparken, nasıl lanet okuyacaksınız? Bu nasıl ikiyüzlülük?” dedi. 

Kayseri’den Metal Matris işçileri, “Türkiye-İsrail arasındaki çelik anlaşmalarından vazgeçmeyenler, şimdi İsrail’e lanet mi okuyacak? Samimi değilsiniz” diye konuştu.

Metal Matris işçisi, “İsrail’e fiber kablo üretimi sürekli olarak yapılıyor. İş yerinde yapılan üretim dış pazarda tercih ediliyor. Özellikle de İsrail ile anlaşmalar, keyifler gayet yerinde. Filistin saldırıları başladığında fabrika da bir işçi arkadaş ‘Bizim patron şimdi elini ovuşturuyordur’ demişti. İsrail’e her koşulda üretim yapılıyor. Hem de Kayseri’den. Yazık” ifadelerini kullandı.

Başka bir Metal Matris işçisi, “Migros’un, Efes’in sahibi Kayserili Tuncay Özilhan’a Coca-Cola teşviki adı altında 590 milyon destek/teşvik verilmedi mi? Verildi. Her yerden İsrail’e üretim yapılıyor. İşçiler olarak biz bunları biliyoruz. Patronlar Filistin’e ağlıyormuş gibi yapıp ticareti sürdürüyorlar. Hatta İtalya’da İsrail’e giden gemileri göndermeyen işçiler kadar olamadık demiştik” şeklinde konuştu.

Hürsedahaber

Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Cuma günü Münih'te Siyonist İsrail sözde cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile bir araya geldi.

 
 Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Cuma günü Münih'te Siyonist İsrail sözde cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile bir araya geldi.

Taraflar görüşmede Azerbaycan Cumhuriyeti ile Siyonist İsrail arasındaki işbirliğini ele aldı.

Aliyev ve Herzog, Azerbaycan’ın İsrail Büyükelçiliği'nin açılmasının ikili ilişkilerin gelişmesi için teşvik oluşturduğunu kaydetti.

Azerbaycan Cumhuriyeti, ülke halkının tüm tepkilerine rağmen geçen yıl Tel Aviv'de büyükelçilik açtı ve Siyonist rejimle ilişkilerini geliştirmeye devam etti.

18 Kasım 2022'de Azerbaycan Cumhuriyeti Parlamentosu, Azerbaycan’ın işgal altındaki Filistin topraklarında büyükelçiliğinin açılmasını onayladı ve bu karar İlham Aliyev tarafından da onaylandı.

Bakü hükümeti, daha önce Azerbaycan Cumhuriyeti Eğitim Bakanı Yardımcısı ve Dışişleri Bakanlığı görevlerinde bulunan Muhtar Muhammedov'u Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklardaki ilk büyükelçisi olarak tanıttı.

Azerbaycan, İsrail petrolünün yüzde 40'ını karşılıyor ve İsrail'le Azerbaycan arasındaki ticari, askeri ve istihbari ilişkiler Filistinli direniş güçlerinin ve sınır komşusu İran'ın tepkisini çekiyor.

İslamiAnaliz

Cuma, 23 Şubat 2024 05:10

Zemzem Kuyusu ve Geçmişi

“Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe’nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler.”

 

Gerçekten Safa ile Merve Allah'ın alametlerindendir. Bakara/158  Zemzem kuyusu, Mescidü’l-haram’da Hacerülesvedin tam karşısında Kâbe’ye 19 m. uzaklıkta yer alır. Suya bu isim “bol ve akıcı olma, Cebrâil’in konuşma sesi, akarken çıkardığı ses, şimşek sesi, nereden geldiği belli olmayan ses” anlamlarındaki zemzem ile (zemzeme, zemmezem, zümmezim, zemmizem) arasında bir ilişki kurularak verilmiştir. Hz. İsmail’in annesi Hacer’in, uzun arayışlardan sonra İsmail’i bıraktığı yerde suyun kaynağından fışkırarak aktığını görünce, “Yavaş yavaş ak, dur!” demesi veya etrafa yayılmaması için çevresini kumla çevirmesinden dolayı bu adı aldığı da ileri sürülmüştür.

 Hz. İbrahim, Allah’ın emri gereğince eşi Hacer ile oğlu İsmail’i o zaman çorak bir vadi olan Mekke yakınlarına getirip bıraktığında şöyle dua etmişti:

 “Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe’nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler.”

    Allah’ın bu duaya icabeti zemzem suyunun kaynamasıyla başladı. Allah’ın emrine itaat edip bebeğiyle birlikte Mekke’ye gelen Hacer, eşi İbrahim Şam’a döndükten sonra bir başına kalmıştı. Günler geçti, azığı ve suyu tükendi. Bebeği İsmail susamış, her bebek gibi isteğini ağlayarak anlatmaya çalışmıştı. İsmail’in tahammülfersa hıçkırıkları Hacer’i dört bir yana koşuşturmuş, çaresizce Safa ve Merve tepeleri arasında su bulma ümidiyle gidip gelmişti. Yardım çağrılarına dağlardan yankılanan kendi sesi dışında cevap veren de yoktu. Safa ile Merve arasındaki gidiş gelişlerinin sayısı yediye ulaştığında, Merve tepesinde iken, oğlunu bıraktığı yerden bir ses işiterek Cebrail tarafından kazılan topraktan su kaynadığını fark etti.

 Allah rahmandır, rauftur, merhametlidir ve vaadinden dönmez! Çorak Mekke vadisinde kendilerine su ihsan ettiği için Allah’a şükreden Hacer, avucu ile suyu kabına doldururken aynı zamanda etrafını çevirmeye uğraştı. Bu esnada nazil olan Cebrail ona, “Bu suyun yok olacağından, kaybolup çekileceğinden korkma. Burası Allah’ın evidir, Allah dostlarını korur. Bu Allah’ın misafirlerinin içeceği bir sudur,” dedi.

 Cebrail zemzemin tarihî rolünü açıklayarak Hacer’i teskin etti. Sadece Hacer ile İsmail değil, Mekke etrafındaki kabileler de zamanla zemzem suyunun etrafında toplandılar ve Karyelerin Anası (ümmü’l-kura) olacak Mekke’nin çekirdek topluluğunu oluşturdular.

    Hacer ilahî imtihandan yüzü ak çıkmıştı. Bundan böyle Dostun hareminin mahremi, Kâbe’nin mülazımıydı. Orada itikâfa çekildi, orada öldü ve Hicr-i İsmail’de yıllar yılı ziyaret edildi. Safa ve Merve arasında korku içinde koşuşturmasının hatırası yüzyıllarca hacıların sayında ve tavafında tekrarlandı, Allah’ın alametlerinden biri oldu:

 “Gerçekten Safa ile Merve Allah'ın alametlerindendir.” (Bakara 158)

İnsanlar zemzemin ve sonrasında Hz. İbrahim ile Hz. İsmail’in birlikte inşa ettikleri Kâbe’nin etrafında toplanınca, o zaman tek gözeli bir kaynak olan zemzem suyunun yetersiz kalacağı endişesi baş gösterdi. İmam Cafer es-Sadık’tan rivayet edilen Mekke’nin erken tarihine dair uzunca bir hadise göre, Hz. İbrahim ile Hz. İsmail arasında bu konuda bir konuşma geçmiştir. Bu konuşmanın üzerine Allah Hz. İbrahim’e zemzem kaynağının üzerinde bir kuyu kazmasını emretmiş, Cebrail de nazil olup bu kuyuyu su çoğalıncaya dek genişletmiştir. Bundan böyle zemzem kaynağı zemzem kuyusu olmuştur. Zemzem kuyusu, Hz. İsmail’den sonra Kâbe hizmetleri görevini üstlenen Cürhümîler döneminde çekilmiş, Abdulmuttalib zamanında tekrar bulununcaya dek gizli kalmıştır.

 Zemzem suyuyla teberrük 

   Zemzem suyu, Allah’ın rablik sıfatının ifazesinin sonucunda ortaya çıkmış bir su olması sebebiyle, dünya sularının tamamından üstündür. Hz. Ali şöyle buyurur: “Zemzem suyu, yeryüzündeki bütün sulardan hayırlıdır.” Bu yüzden zemzem suyunu cismanî ve ruhanî sıkıntılardan, dertlerden kurtulmak için teberrük ve şifa niyetiyle içmek eskiden beri uygulanan güzel bir âdettir. Şiî hadis mecmualarında zemzemin şifalı olduğuna dair çok sayıda hadis nakledilmiştir. Örnek vermek gerekirse:

 İmam Cafer es-Sadık, Hz. Peygamber’den şöyle nakleder:

 “Zemzem suyu içene şifadır.” (Allame Meclisî, Biharu’l-envar, c. 99, s. 245)

 İmam Cafer es-Sadık:

 “Zemzem suyu, bütün dertlere devadır.” (aynı yer)

kaynak: Ali Kadı Asker, “Zemzeme-i Zemzem”, Mikat-ı Hac, 1373, Sayı: 10, s. 83-105; Muhammed Taki Rehber, “Emakin ve Asar: Zemzem der Tahavvulat-ı Tarih”, Mikat-ı Hac, 1379, Sayı: 32, s. 85-102; Muhammed Taki Rehber, “Teberruk ve İstişfa be Zemzem”, Mikat-ı Hac, 1379, Sayı: 31, s. 93-112; Mustafa Sabri Küçükaşcı, “Zemzem”; İbn Hişam, Hz. Muhammed'in Hayatı, çev. İzzet Hasan-Neşet Çağatay, Ankara 1971, s. 69-71

Hizbullah'ın füze saldırılarından ve işgal altındaki toprakların kuzeyinde savaşın yayılmasından korkan İsraillilerin mağazalara akın ettiği bildirildi.

  
 İsrail medyası, Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah'ın konuşması ve işgal altındaki toprakların kuzeyinde topyekûn bir savaş korkusunun yanı sıra Eilat limanına ulaşan füze tehditlerinin, İsraillilerin mağazalara akın etmesine neden olduğunu açıkladı.

İşgal altındaki topraklarda faaliyet gösteren NOGA Enerji Şirketi'nin CEO’su Shaul Goldstein da Hizbullah'ın İsrail tesislerine ve elektrik santrallerine yönelik saldırılarından duyduğu “endişeyi” dile getirdi. Söz konusu yetkili, Gazze Şeridi'ndeki savaş devam ederse İsrailli ‘yerleşimcilerin’ elektrik ve gaz sıkıntısı yaşayabileceğini vurguladı.

Shaul Goldstein, İsrail Kanal 12 televizyonuna verdiği röportajda, İsrailli ‘yerleşimcilere’ “benzin depolamanın ve depoları doldurmanın yanı sıra büyük elektrik pilleri satın almalarını tavsiye etti.”

İsrail medyası, Hizbullah'ın İsrail rejiminin enerji santrallerine saldırısı durumunda İsrailli ‘yerleşimciler’ için “kötü bir senaryo” öngörüyor.

"Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrullah'ın sözlerini duyduk ve söylediklerine inanıyoruz" diyen Goldstein sözlerine şöyle devam etti: “Nasrullah, İsrail'in hayati konumdaki elektrik sistemini vuracağını söylediğinde neden bahsettiğini biliyor.”

Shaul Goldstein “tüm senaryolara mümkün olduğunca hazırlıklı olmaya çalıştıklarını” da belirtti.

Hizbullah'ın bir veya iki elektrik santraline saldırmayı başarması durumunda ne olacağı sorulduğunda Goldstein'a, “saatler önce yaşanan senaryonun tekrarlanacağını” (yaklaşık 120 bin kişinin elektriğinin kesileceğini) söyledi.

Goldstein, mümkün olan en iyi senaryonun, arızaların 24 saatle 72 saat arasında giderebileceği yönünde olduğunu açıkladı.

İsrail Yerleşim Konseyi Margaliot’un başkanı da geçtiğimiz hafta sonu yaptığı açıklamada, artık yerleşime kolayca girip çıkamadıklarını ve yapabildikleri tek şeyin "saklanmak" olduğunu söylemişti.

Filistinli İslami Direniş Hareketi HAMAS’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın 7 Ekim 2023’te gerçekleştirdiği Aksa Tufanı Operasyonu’nun hemen ardından, Filistin halkına destek olmak için operasyonlara başlayan Lübnan Hizbullahı’nın saldırılarından korkan on binlerce ‘yerleşimci’ iç bölgelere gitmek zorunda kalmıştı.

 

 

  Siyonist İsrail ordusunun, Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Deyr el-Belah kentinde sivillerin evlerine düzenlediği saldırıda, en az 40 Filistinlinin şehit olduğu, çoğu kadın ve çocuk 100'ünün de yaralandığı belirtildi.
 

Gazze'deki hükümetin Medya Ofisinden yapılan yazılı açıklamada, "İşgalci İsrail ordusuna ait savaş uçakları Deyr el-Belah'ta sivillere ait 4 evi bombardımana tutarak korkunç bir katliam gerçekleştirdi. Şu ana kadar 40 kişiyi şehit etti, 100'den fazla kişi yaralandı. Hayatını kaybedenlerin yüzde 90'ı çocuk ve kadınlardan oluşuyor" ifadesine yer verildi.

Siyonist İsrail'in Gazze'de işlemeye devam ettiği suçlardan ABD yönetimi ile uluslararası toplumun sorumlu tutulduğu açıklamada, dünya ülkelerine seslenildi.

Açıklamada, "Özgür dünya ülkelerine, İsrail işgal ordusunun sivillere, çocuklara ve kadınlara karşı yürüttüğü soykırım savaşını derhal ve acilen durdurma çağrısı yapıyoruz" denildi.

Filistin resmi ajansı WAFA'nın haberinde İsrail savaş uçaklarının Deyr el-Belah kentindeki Ebu Arif Caddesi'nde "el-Attar" ailesinin, Zevayide bölgesinde de "Yaği" ailesinin evlerini hedef aldığı, hayatını kaybedenlerden çoğunun kadın ve çocuk olduğu belirtildi.

  İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Tahran'da düzenlenen Uluslararası Kur'an-ı Kerim yarışmalarının kapanış töreninde bir konuşma yaptı.
 

Konuşmasında ABD'nin, BM Güvenlik Konseyinde (BMGK) Cezayir'in sunduğu Gazze'de acil insani ateşkes talep edilen karar tasarısını veto etmesine tepki gösteren Reisi, ''İslam ülkeleri Kur'an-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin (s.a.v) öğretilerine uysaydı, ABD, Gazze'deki ateşkesle ilgili birçok karar tasarısını veto etmeye cesaret edebilir miydi? Amerika'nın bu korkunç suçu işlemesi mümkün değildi.'' dedi.

ABD’yi "kötülük ekseni"nin ana üyesi olarak nitelendiren Reisi, "Gazze tüm onuryla kötülüğe karşı duruyor. Kur'an’dan uzak durulduğu için Filistin'e bu kadar zulüm yapılıyor. Bunun çözümü, Kur'an'a dönmek, Kur'an-ı Kerim, Peygamber ve Ehl-i Beyt eksenli bir İslam ümmeti oluşturmak ve Kur'an-ı Kerim ayetlerine uymaktır.’’ diye konuştu.

İran Dışişlei Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan da ABD'nin, Gazze'de acil insani ateşkes talep edilen karar tasarısını veto etmesine tepki gösterdi.

ABD’nin veto kararını ''yüzyılın diplomatik felaketi’’ olarak nitelendiren Emir Abdullahiyan, ''ABD’nin devam eden vetoları, sahte İsrail rejiminin Gazze'deki soykırımının ve Filistin'in Batı Şeria'sındaki savaş suçlarının sürdürülmesinin uluslararası sorumluluğunun Beyaz Saray'ın üzerine düştüğünü gösteriyor. Tüm dünyanın ABD’yi sorumlu tutması gerekiyor.'' dedi.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani de ABD’nin veto kararını kınadı.

Kenani, ''Amerika bu kararla Gazze'deki insani kriz ve felaketin çözümünde yer almadığını,  bilakis krizin devam etmesinde ve bölgeye yayılmasında büyük rolü olduğunu bir kez daha dünyaya kanıtladı.’’ dedi.

Kenani ayrıca, “ABD'nin BM Güvenlik Konseyi'nde veto hakkını suistimal etmesi, bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliği için ciddi sorunlarlar yaratırken Birleşmiş Milletler'in BM Güvenlik Konseyi'nin kuruluş amacını da baltalamıştır. Uluslararası barış ve güvenliği korumakla görevli olan BMKG, ülkelerin ve dünya kamuoyunun uluslararası barış ve güvenliğin korunmasında Birleşmiş Milletler'in rolüne olan güvenini zayıflattı” ifadesinde bulundu.

ABD'nin Gazze’deki savaşın ana yöneticisi olduğunu anlatan Kenani, ‘’Uluslararası toplum, zülme uğrayan Filistin halkına destek vererek soykırımı önlemek için harekete geçmeli, aynı zamanda ABD'nin BM Güvenlik Konseyi'ni rehin alarak bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliği tehlikeye sokan tek taraflı eylemlerini engellemelidir.’’ diye konuştu.