
کارگر
İran Dışişleri Bakanı: Suriye’deki Olaylardan Bu Ülkede Değişim Yapanlar Sorumludur
İran Dışişleri Bakanı Seyyid Abbas Irakçi, Fransa Haber Ajansı (AFP) ile yaptığı röportajda Suriye'deki gelişmelere değinerek, bu gelişmelerden sorumlu olanların, bu değişiklikleri yapanlar olduğunu belirtti.
Seyyid Abbas Irakçi, "Türkiye, İran'ı diğer ülkeleri istikrarsızlaştırmak için milis güçler kullanmakla suçluyor. Buna nasıl yanıt veriyorsunuz?" sorusuna şu yanıtı verdi: "Suriye'deki gelişmelerin doğrudan Türkiye ve birkaç diğer ülkenin etkisi altında olduğundan kimsenin şüphe duyduğunu sanmıyorum. Bu nedenle, ortaya çıkan sorunlar, örneğin İsrail'in Suriye topraklarını geniş çapta işgali, İsrail'in Suriye'nin tüm savunma ve bilimsel altyapısını yok etmesi ve yaşanan tüm çatışmalar, doğal olarak bu değişiklikleri yapanların sorumluluğundadır. Tabii ki bu, Türkiye ile bir çatışmamız olduğu anlamına gelmiyor. Hayır, dostane ilişkilerimize ve bölgesel meselelerle ilgili istişarelerimize devam edeceğiz" dedi.
İran Dışişleri Bakanı, ayrıca İran'ın nükleer programına yönelik tehditler hakkında şunları söyledi: "Birkaç nedenden dolayı İran'ın nükleer programı askeri operasyonlarla ortadan kaldırılamaz. İlk neden, bu alanda elde ettiğimiz teknolojidir. Teknoloji insanların zihnindedir ve bombalanamaz. Ayrıca, İran'ın nükleer tesisleri ülkenin birçok farklı noktasına dağılmış durumda ve uygun şekilde korunuyor. Bunların yok edilemeyeceğinden eminiz.
Üçüncüsü, son derece güçlü ve tamamen orantılı bir misilleme kapasitesine sahibiz. İsrailliler bunu biliyor ve bölgedeki diğer ülkeler de biliyor, İran'a yapılacak herhangi bir eylem, İsrail'e karşı benzer bir eylemi beraberinde getirecektir.
İran'a yapılacak bir saldırının bölgede geniş çaplı bir yangına dönüşebileceğine inanıyorum. Bu, bizim yapacağımız bir şey değil, İsrail'in bölgedeki diğer ülkeleri bir savaşa sürükleme arzusudur.
İsrail'in arzusu, Amerika'yı savaşa sokmaktır, aslında bu, İsrail'in Amerika'yı savaşa sokma planıdır. Amerika bölgede bir savaşa girerse, son derece savunmasız kalacaktır, bunu kendileri de biliyor.”
Tesnim Haber Ajansı’nın haberine göre, İran Dışişleri Bakanı, Amerika ile müzakerelere ilişkin olarak da şunları söyledi: "Amerika, maksimum baskı politikasını ve tehditlerini sürdürdüğü sürece, Amerika ile doğrudan müzakerelere girmeyeceğiz. Ancak bu, nükleer programımızla ilgili olarak diğer taraflarla görüşmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Üç Avrupa ülkesiyle, Rusya ve Çin ile, yani diğer nükleer anlaşma KOEP üyeleriyle görüşüyoruz ve bu yoldan da bir sonuca varabileceğimizi düşünüyorum.
Amerika hükümeti baskısını sürdürdüğü sürece, biz de direnişimizi sürdüreceğiz.
Eğer Amerika, İran ile yeni bir nükleer anlaşmaya dönmek isterse, doğal olarak adil ve eşit bir müzakerenin koşullarına uymalıdır. Biz, baskı ve tehdit diline yanıt vermediğimizi, aksine geçmişte olduğu gibi saygı ve onur diline yanıt vereceğimizi kanıtladık.
Nükleer programımızla ilgili olarak şu anda üç Avrupa ülkesiyle müzakereler yürütüyoruz. Rusya ve Çin ile yakın istişarelerde bulunuyoruz ve diyalog kurmak isteyen diğer ülkelerle görüşmelerimize devam ediyoruz. Doğal olarak, görüşlerimiz bu ülkeler tarafından Amerika hükümetine iletilmektedir.”
Hakan Fidan’a Göre Suriye’de Katliam Yok Provokasyon Var
Suriye’de HTŞ iktidarının “bir provokasyonla rayından çıkarılmaya” çalışıldığını öne süren Fidan Alevi, Hıristiyan, Dürzi ve Nusayrilerin "provokasyonlardan uzak durması” gerektiğini savundu.
Suriye’de Alevi nüfusun yoğun olduğu batı bölgelerinde HTŞ ve ona bağlı teröristlerin sivillere yönelik katliamı sürerken Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, katliamı kınamadı, ortada bir “provokasyon” olduğunu söyledi.
Ürdün’ün başkenti Amman’da düzenlenen Beşli Güvenlik Zirvesi'nin ardından Ürdün, Irak, Lübnan ve Suriye’nin dışişleri bakanlarıyla ortak basın toplantısında konuşan Fidan, “Suriye'de yeni kurulan hükümete her yönüyle yardımcı olmak, istikrarlaştırıcı bütün faaliyetlerini desteklemek konusunda tabii ki kararlılığımız var” dedi.
Suriye’de günlerdir devam eden Alevilere yönelik katliamdan söz etmeyen Fidan “Suriye hükümetinin hiçbir provokasyona gelmeden haftalardır sürdürdüğü politikanın, bir provokasyonla rayından çıkarılmaya çalıştığını görüyoruz" yorumunu yaptı.
Fidan sözlerine şöyle devam etti: “Burada tabii ki Suriye’de bulunan gerek Alevi, gerek Hıristiyan, gerek Dürzi, gerek Nusayri bütün kardeşlerimizin bu provokasyonlardan uzak durması önemli. Burada bölge ülkeleri olarak istikrarı bozucu hiçbir inisiyatifi desteklemiyoruz. Sivil halkın canının, malının, kültürel haklarının da kutsal olduğunu her platformda savunuyoruz.”
Beş ülke olarak "IŞİD’e yönelik bir müşterek operasyon ve istihbarat mekanizması” kurulması kararı aldıklarını da duyuran Fidan ayrıca “İsrail’in bölgedeki yayılmacı politikalarına karşı ortak duruşumuzu nihai bildirgeyle yansıtıyoruz” dedi. Fidan “Irak, Suriye ve Türkiye için ortak düşman olan PKK’nın da bölgeden silinmesi, silahlı terör faaliyetlerine son vermesi bizim önceliklerimiz arasında yer almakta” ifadelerini de kullandı.
Öte yandan bugün Adana’da katıldığı toplantıda konuşan AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Perşembe günü Suriye’nin Lazkiye kentinde HTŞ’ye bağlı güçlere dönük saldırıya ilişkin “Yaklaşık 30 saniye içerisinde bu Suriye yönetimine karşı terörist saldırıyı gerçekleştiren grubun adını duyduğumuzda ve başındaki kişiyi öğrendiğimizde bunun arkasındaki odağın ne olabileceğini, nasıl bir ilişki ağı içerisinde bu terörist eylemi gerçekleştirebileceğini hemen tespit ettik” dedi.
AKP Sözcüsü devamında "Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti kurumları sahadaki her gelişmeye hakimdir, kimin kim olduğunu yakından bilmektedir. Lazkiye ve Tartus merkezli olarak ortaya çıkan bu saldırı dalgası esasında, Esad rejiminin kalıntısı, artığı olan ve Esad rejimini diriltmek üzere birileri tarafından kullanılan birtakım güçlerdir" dedi ancak tespit ettikleri "odağa" ilişkin bir ayrıntı vermedi.
Çelik sivillere yönelik katliamlar için "katliam" ifadesini kullanmadı, “abartılı yaklaşımlar, aşırı eylemler” dedi. Çelik bunları gerçekleştirenlerin cezalandırılacağına inandıklarını savundu.
Çelik “Suriye yönetimi ve Suriye yönetiminin Cumhurbaşkanı, bu konuda yaptıklarının terörle mücadele olduğunu, terörle mücadele dışında sivillere dönük olarak ortaya koyulan hedef almaların hiçbir şekilde kabul edilmeyeceğini net bir şekilde ifade etmiştir” dedi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ise sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “provokasyon” söylemini yineledi ve “Eski rejim kalıntıları da hukuk dışı hareket eden her türlü oluşum da, kapsayıcı bir siyasi yapı yönünde Suriye’nin tarihi dönüşüme set çekemeyecektir” ifadesini kullandı/sol
Siyonist Rejim Tek Parça Bir Suriye İstemiyor
İran İslam Cumhuriyeti'nin Lübnan Büyükelçisi, Suriye gelişmelerine ve Siyonist Rejim'in işgalciliğine vurgu yaparak "Ne ABD ne Siyonist Rejim İsrail tek parça bir Suriye'yi istemiyor" dedi.
Tesnim Haber Ajansı’nın haberine göre, İran Büyükelçisi, Suriye gelişmeleri ile ilgili olarak "Esad'ın düşmesinin ardından bu durumla karşı karşıya kalacağımız belliydi. Giderek durum farklı azınlıklara yönelik organize katliamlara dönüştü. Bu çok tehlikeli. Zaten bölgemiz de bu durumdan etkilenecek. Özellikle Lübnan etkilenecek. Son günlerde şiddet dolu görüntüler paylaşılmaya başlandı. Bu görüntüler öyle görüntüler ki diğerlerini de katliam ve insan öldürmeye teşvik edebilir. Zaten son 13 yılda yaşanan da buydu. Tabii bu şiddet şimdi tırmanmış ve çok tehlikeli seviyeye gelmiş. Öyle ki bir grup cesaretlenip örneğin Aleviler gibi azınlıkları, kimi Sünni kesimleri ve Dürzileri hedef almaya başlamış.
İran Büyükelçisi tüm bu kesimlerin neredeyse hepsine karşılık Lübnan'da da bulunduğunu belirterek bu gerilimlerin Lübnan'a taşınması kaygılarından da bahsetti.
Siyonist Rejim'in bu durumu kendi lehine çevirmek istediğini belirten Emani "Sonuçta Siyonist Rejim tüm komşu ülkelere göz dikmiştir, defalarca komşulara saldırmış ve işgal etmiştir, nerede bir zafiyet görürse kendi amaçlarını uygulamaya başlar, işgalciliğini yaymaya çalıştırır. Defalarca bunu yaptılar. Lübnan'a, Suriye'ye, Ürdün'e ve Mısır'a yönelik. Suriye altyapısını yok etti. Ardından stratejik bölgeleri de işgal etti. Oradan çıkmayacağını da bildirdi. Bu şeilde kesinlikle Siyonist Rejim'in bölgede yayılma doğrultusunda büyük arzularının olduğu kesin. Siyonist Rejim, Suriye'nin parçalanmasından fayda sağlamaya çalışacak. Ne ABD ne Siyonist Rejim tek parça Suriye istemiyor. Böylece Siyonist Rejim için engelleri kaldırmak istiyorlar. Böylece Suriye topraklarını kolayca ilhak etmek istiyorlar" dedi.
Suriye'de katledilen Alevilerin sayısı 700'ü geçti
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'nin (SİHG) aktardığına göre, Suriye sahilinde geçen perşembe gününden bu yana Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) militanları tarafından katledilen Alevi sivillerin sayısı 700'ü aştı.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, "Suriye sahil bölgelerinde ve Lazkiye dağlarında 745 Alevi sivilin öldürüldüğünü" belgeledi.
SİHG, bu eylemlerin "mezhepçi temellere dayalı tasfiyeler" ve "infazlar" olduğunu, aynı zamanda "evlerin ve mülklerin yağmalanması" olaylarının yaşandığını belirtti.
Aynı kaynağa göre, bu son olaylarla birlikte toplam ölü sayısı 1018'e yükseldi.
Ölenlerin 273'ü HTŞ militanları ile eski Suriye ordusu askerlerinden oluşuyor.
HTŞ rejiminin Savunma Bakanlığı Sözcüsü Hasan Abdülgani ise yaptığı açıklamada, "güçlerinin kamu güvenliği personelini hedef alan hain saldırıların yaşandığı bölgelerde kontrolü yeniden sağladığını" duyurdu.
Abdülgani, yayınlanan bir videoda, çatışma bölgelerindeki tüm birliklere "askeri yetkililerin talimatlarına kesinlikle uymaları" çağrısında bulundu ve "HTŞ tarafından belirlenen hedefler dışında, herhangi bir eve yaklaşmanın veya ev içindeki herhangi bir kişiye zarar vermenin kesinlikle yasak olduğunu" dile getirdi.(YDH)
Ramazan İlahi Rüzgârların Estiği Aydır
Kum İlim Havzası üstatlarından Dr. Habibullah Ferahzad, Peygamber Efendimiz'den (s.a.a) nakledilen "Eğer insanlar bu ayın faziletini idrak edebilseydi yılın tamamının Ramazan olmasını arzu ederdi" hadisine binaen yaptığı konuşmasında şunları söyledi:
"Hz. Ali'nin (a.s) Ramazan'ın üstünlüğü hakkında şöyle buyurduğu nakledilir:
'Ramazan ayı'nın diğer aylara olan fazileti, masum imamın diğer insanlara olan üstünlüğü gibidir.'
Yüce Allah, Ramazan'da rahmet ve lütuf sofrasını tüm insanlar için serer. Bu ayda en ufak bir iyilik yapanı Allah, kat kat fazlasıyla mükâfatlandırır. Bu ayda kılınan farz namazların sevabı normal günde kılınan namazın sevabının yetmiş katıdır.
Hz. Muhammed'in (s.a.a) buyurduğu gibi insan ömrünün bazı dilimlerinden ilahi rüzgârlar eser. İnsan için manevi fırsatlar hazır edilir. İnsan böylesi manevi fırsatları kaçırmamak için azami gayretini sarf etmelidir. Nasıl ki Ehlibeyt'e ait türbelerin, camilerin, evliyaların mezarlarının Müslümanlar için ayrı bir önemi varsa belirli zamanlarında ilahi dergâhta ayrı bir değeri vardır. Ramazan, bu zamanlardan en kıymetlisidir.
Rivayetlerde Ramazan ayı'nda gökyüzü kapılarının ardına kadar açıldığı nakledilmiştir. Bu nedenle bu kapılar ve ilahi ziyafet sofrası açık olduğu sürece Kur'an ile daha çok ünsiyet bulmalıyız. Ramazan'da ve ömrünün her anında Kur'an'la daha çok içli dışlı olanlara birçok başarı ve nimet nasip olur. İnsanın yüzüne cennetin kapılarını açıp cehennemin kapılarını kapatan İlahi kelamla (Kur'an) daha çok zaman geçirelim.
Ramazan'ın insan için sunabileceği en önemli lütuflardan birisi; insanın zamanla günahı terk edebilme iradesini elde etmesidir. Çünkü Ramazan ayı'nın asıl felsefesi takva ve Allah'a karşı gelmekten sakınmaktır. Bu ayda kendi nefsine hezimete uğratan, nefsinin şeytani burnunu toprağa sürtebilenin uykusu bile ibadet olur artık."
ehlader
Abbas Irakçi: İran Güvenliğini Satın Almaz, İnşa Eder
İran Dışişleri Bakanı Seyyid Abbas Irakçi, İttilaat gazetesinde yayımlanan yazısında, küresel siyasette yaşanan çalkantıları ve Batı ittifakındaki kırılmaları ele aldı.
Abbas Irakçi güvenliğin satın alınan bir olgu olmadığını, aksine ulusal kapasitelere, iç güçlere ve halkın desteğine dayanarak inşa edilmesi gerektiğini vurguladı.
Irakçi, “İran güvenliğini satın almaz, inşa eder” diyerek, İran'ın başka güçlere bağımlı olmadığını ve kendi bilgi birikimi, gücü ve iç dinamikleriyle savunmasını sağladığını belirtti.
İran Dışişleri Bakan ayrıca, İran’ın dış desteğe bel bağlamadığını, aksine ulusal çıkarları doğrultusunda bağımsız hareket ettiğini söyledi.
Abbas Irakçi, bağımsızlığın korunmasının ağır bir bedeli olduğunu, İran’ın İslam Devrimi’nden bu yana ekonomik yaptırımlar, askeri tehditler ve vekalet savaşlarıyla karşı karşıya kaldığını ancak bunlara rağmen teslim olmadığını ifade etti.
Batı dünyasında güç dengeleri değişiyor
Abbas Irakçi, son dönemde ABD ve Batı dünyasında yaşanan siyasi krizleri değerlendirdi.
Beyaz Saray’da Donald Trump, J.D. Vance ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy arasında yaşanan tartışmanın, Batı ittifakındaki derin çatlakları ortaya çıkardığını belirtti. Ona göre bu olay, sadece bir görüş ayrılığı değil, aynı zamanda küresel siyasette büyük bir dönüşümün göstergesiydi.
ABD’nin yıllardır Batı dünyasının merkezi olarak kendini konumlandırdığını söyleyen Erakçi, ancak son gelişmelerin bu liderliğin artık sorgulandığını gösterdiğini kaydetti. Trump yönetiminin “hızlı barış” söylemiyle yola çıktığını ancak mevcut savaş ortamında bu sözlerini yerine getirmekte zorlandığını aktardı.
Ukrayna: Bağımlılıktan direnişe
Bu siyasi gerilimin en dikkat çeken noktalarından birinin, Ukrayna’nın Batı’ya karşı tutumundaki değişim olduğunu belirten
Abbas Irakçi, Zelenskiy’nin Beyaz Saray’da ABD Başkanı’na karşı sert bir çıkış yapmasının, artık Ukrayna’nın sadece bir “bağımlı devlet” olmadığını gösterdiğini vurguladı.
Başlangıçta tamamen Batı desteğine bel bağlayan Ukrayna’nın artık kendi çıkarlarını korumak için mücadele ettiğini kaydeden Irakçi, uluslararası arenada küçük ülkelerin bile büyük bedeller ödeyerek kendi bağımsızlıklarını savunmak zorunda kaldıklarını söyledi.
Avrupa ve büyüyen bölünmeler
Bu gelişmelerin ardından, Avrupa’nın nasıl bir tutum sergileyeceği büyük bir soru işareti olarak ortaya çıkıyor. Fransa ve Almanya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi, Ukrayna savaşına karşı başından beri temkinli bir yaklaşım sergiliyordu. Ancak Beyaz Saray’da yaşanan tartışma, Batı ittifakında zaten var olan ayrılıkları daha da görünür hale getirdi.
Irakçi, Avrupalı liderlerin artık şu soruyla yüzleşmek zorunda olduklarını söyledi: “ABD hala Batı dünyasını bir arada tutacak güç ve iradeye sahip mi?”
Moskova: Seyirci mi, stratejik oyuncu mu?
Bu olaylar Moskova tarafından dikkatle takip ediliyor. Irakçi, Rusya’nın uzun zamandır Batı ittifakının kırılgan olduğuna inandığını ve Beyaz Saray’daki son gelişmelerin bu görüşü desteklediğini belirtti. Ancak Rusya artık sadece bir izleyici değil, küresel güç dengesini şekillendiren aktif bir oyuncu konumunda.
Irakçi, Rusya’nın bir yandan Çin ile stratejik ortaklığını derinleştirirken, diğer yandan gelişmekte olan ülkelerle ekonomik ve güvenlik işbirliklerini artırarak Batı’nın küresel etkisini sınırlamaya çalıştığını vurguladı.
Avrupa’daki Rusya politikalarının da değişmekte olduğunu kaydeden Irakçi, Macaristan ve Slovakya gibi bazı ülkelerin, AB’nin sert Rusya karşıtı politikalarına direndiğini ve Moskova ile daha yakın ilişkiler kurmaya çalıştığını söyledi.
İç politika, ABD’nin dış politikasını gölgede bırakıyor
Abbas Irakçi’ye göre, Beyaz Saray’daki tartışmanın ortaya çıkardığı en önemli gerçeklerden biri, ABD’de iç politikanın dış politika kararlarını doğrudan etkilemeye başlaması. ABD liderlerinin uluslararası krizleri yönetmek yerine, iç siyasi çekişmelere odaklanmak zorunda kalmaları, müttefikleri için belirsizliğe yol açıyor.
Bu durum, sadece ABD için değil, onunla ittifak halinde olan ülkeler için de büyük bir sorun yaratıyor/mehr
Zelenskiy’in Hali Amerikancılara Ders Olmalı
ABD-Zelenskiy ilişkisi…Evlere şenlik bir hal aldı.
ABD’de Biden yönetimi…
Bir başka ifade ile ABD derin devleti…
Arkasına geçip Rusya’ya karşı kışkırttı.
Avrupa’yı da kuyruğuna taktı.
Zelenskiy kendini “kahraman” sandı.
“Dayısını” arkasına aldı.
Şımardıkça şımardı.
Rusya’ya meydan okumaya kalktı.
UKRAYNA’YI BİTİRDİ
Üç yıldır süren savaş…
Zelenskiy ve çevresi kazanmış olabilir.
Batı’dan gelen yardımlar…
Önemli bölümünü iç ettikleri konuşuluyor.
Ama Ukrayna’nın zararı büyük.
Topraklarının önemli bölümünü kaybetti.
Askerleri telef oldu.
Askeri tesisleri yerle bir.
Ekonomik kayıpları çok yüksek.
Ukrayna’yı bitirdi.
Uzun yıllar toparlanması zor.
BIDEN GİTTİ TRUMP GELDİ
ABD Suriye’de şimdilik başarı kazandı.
Ama tüm dünyada kaybediyor.
Buna Ukrayna da dahil.
Bu durum içeriye de yansıdı.
Faturayı Biden takımı ödedi.
“ABD’yi içe döndüreceğim.” diyen Trump kazandı.
Ukrayna’da son durum…
Trump ekibi yenilgiyi kabul etti.
Zelenskiy paçasını kurtarmak için çırpınıyor.
BEYAZ SARAY
Geçen günlerde Beyaz Saray’daydı.
ABD Başkanı Trump’la görüştü.
Başkan Yardımcısı JD Vance de vardı.
Zelenskiy’e söylenenler…
Anadolu tabiriyle köpeğe atsan yenmez.
Olanları bütün dünya izledi.
Zelenskiy’e söylenen söz:
“3. Dünya Savaşı kumarı oynuyorsun.
Senin pazarlık yapacak halin mi var?”
Emperyalistlerin klasik yöntemi…
“Kullan-at” politikasının tipik örneği.
DERS OLMALI
Özetlersek…
Zelenskiy Beyaz Saray’dan resmen kovuldu.
Bütün dünya da olayı böyle gördü.
Ukrayna açısından içler acısı bir durum.
ABD’nin kucağına düşenlerin…
Emperyalist planlarda rol alanların hali…
Bizde de ABD sevdalıları var.
Zelenskiy’nin durumu…
Umarız herkese ders olur.
AVRUPA
ABD’den kovulan Zelenskiy…
Avrupa’da çıkış arıyor.
İlk kucaklayan İngiltere oldu.
Onu Makron ve diğerleri takip etti.
Trump gerçeği kabul etti.
Avrupa’daki yönetimler ise yanlışta ısrarlı.
Bir bataklığa düştüler.
Çırpındıkça daha da batıyorlar.
SAHİPLERİ İLE GÖRÜŞÜYOR
Ukrayna’da barış görüşmeleri…
Rusya Ukrayna ile değil ABD ile görüşüyor.
ABD de Zelenskiy’i iplemiyor.
Zelenskiy de durumun farkında.
Türkiye’de yaptığı açıklama şöyleydi:
“Riyad'daki Rusya-ABD görüşmesi…
Bizim için sürpriz oldu.
Medyadan öğrendik.”
Konuyu Moskova’daki uzmanlara sordum.
Şu yanıtı verdiler:
“Zelenskiy muhatap değil.
Rusya sahibiyle görüşüyor.”
Şu anda yaşanan da bu.
Askeri yardımlar da durduruldu.
ABD olmadan Zelenskiy bir hiç.
Bunu yakında daha iyi göreceğiz.
***
EDİP AKBAYRAM
1990’lı yılların ortalarında tanışmıştım.
Aynı uçakta yolculuk yapmıştık.
Ankara’da bir programa katılacaktı.
Gideceği yere bırakmayı önerdim.
Kabul etti.
Beş yıldızlı bir otele değil…
Öğretmen Evi’ne bırakmamı istedi.
Çok mütevazi bir yaşamı vardı.
Fikret Otyam toprağa verilirken de birlikteydik.
Fikret Baba “Beni türkülerle gömün.” demişti.
Vasiyetini yerine getirdik.
Bize O öncülük etti.
Birkaç gün önce Filiz Otyam’la konuştuk
“Edip Akbayram iyi değil.” dedi.
Eşi ve kızıyla temastaymış…
Pazar akşamı ölüm haberi geldi…
Dün cenaze töreni vardı.
Seni hiç unutmayacağız…
aydınlık İsmet Özçelik
Beyaz Saray'dan HAMAS itirafı:
Beyaz Saray Sözcüsü yaptığı açıklamayla ABD'nin HAMAS ile doğrudan görüştüğü iddiasını kabul etti.
ABD ile HAMAS'ın doğrudan görüştüğü iddiası gündeme gelmişken Beaz Saray'dan iddiaya dair açıklama geldi.
Sözcü Karoline Leavitt, HAMAS'la doğrudan görüşme yaptıklarını teyit ederek, "Bu müzakereleri yürüten özel temsilci (Steve Witkoff), herkesle konuşma yetkisine sahiptir ve bu konuda İsrail’e danışıldı." dedi.
Beyaz Saray Sözcüsü Leavitt, düzenlediği basın brifinginde gündemdeki konulara ilişkin basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
İDDİALARI DOĞRULADI
ABD'li sözcü, "ABD'nin HAMAS'ın elindeki Amerikalı esirlerin kurtarılması için" HAMAS'la doğrudan görüştüğü iddiasını doğruladı.
Leavitt, "Bu müzakereleri yürüten özel temsilci (Steve Witkoff), herkesle konuşma yetkisine sahiptir ve bu konuda İsrail’e danışıldı. Bunlar halen devam eden görüşmeler, o yüzden şu an detaya girmeyeceğim. Söz konusu olan Amerikalıların hayatlarıdır." ifadelerini kullandı.
Beyaz Saray sözcüsü, dünyanın herhangi bir yerinde ülke çıkarları doğrultusunda birçok görüşme yaptıklarını ve Amerikan halkı için doğru olan şeyi yapmaya çalıştıklarını kaydetti.
Trump Hamas’ı Tehdit Etti
ABD Başkanı Donald Trump, Truth Social hesabından Hamas ve Gazze halkına yönelik gözdağı içerikli açıklamalarda bulundu.
Rehinelerin serbest bırakılması koşulunu öne süren Trump "Tüm rehineleri şimdi serbest bırakın; ölülerin bedenlerini derhal iade edin yoksa sizin için her şey biter. İsrail'e işi bitirmesi için ihtiyaç duyduğu her şeyi gönderiyorum. Eğer dediklerimi yapmazsanız tek bir Hamas üyesi bile güvende olmayacak" ifadelerine yer verdi.
Hamas liderlerine seslenen Trump "Bu sizin için son uyarıdır. Hala bir şansızın varken Gazze'yi terk etmenin tam zamanı" dedi.
"Ayrıca Gazze halkına" diye ekleyen Donald Trump, Gazzelilere rehineler konusunda istediğini yapmadıkları takdirde öleceklerini belirtti. Trump "Güzel bir gelecek sizi bekliyor ama rehineleri elinizde tutarsanız değil. Bunu yaparsanız öldünüz" dedi.
İran’dan Fidan’ın açıklamalarına yanıt; İsrail'e karşı...
طİran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Bekayi, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın İran'ın bölgesel politikalarına yönelik açıklamalarına yanıt olarak, “Biz ilkeli tutumumuzda kararlıyız” dedi.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın İran'ın bölgesel politikalarına yönelik açıklamalarına yanıt olarak, sosyal medya X platformunda şöyle bir paylaşımda bulundu:
“ABD ve İsrail’in bölgedeki açık ve gizli ellerini görmemek büyük bir hatadır. Türkiye Dışişleri Bakanı’nın da ifade ettiği gibi, “Bölge, bir ülkenin diğerlerine hükmetme kültüründen kurtulmalıdır; ne Araplar, ne Türkler, ne Kürtler ne de İranlılar—hiçbiri diğerine hükmetmeye, rahatsızlık vermeye veya tehdit oluşturmaya çalışmamalıdır.” Peki ya İsrail?
Türkiye’nin desteklediği güçler tarafından Şam’ın düşmesinden sadece birkaç gün sonra, İsrail Suriye’nin askeri ve savunma tesislerine, hatta bilimsel ve araştırma merkezlerine karşı büyük çaplı saldırılar gerçekleştirdi ve bunların yüzde 90'ından fazlasını yok etti. Bunun yanı sıra İsrail, Golan Tepeleri’ni tamamen yeniden işgal etti ve yayılmacı politikalarını sürdürerek bugüne kadar Suriye topraklarının büyük ve stratejik bölgelerini ele geçirdi. İsrail şu anda Suriye’nin en önemli su kaynaklarını kontrol ediyor ve sürekli olarak bu ülkenin toprak bütünlüğünü ve ulusal egemenliğini ihlal ediyor. Bu, yanlış bir politikanın Suriye, Filistin ve tüm bölge halkları için sonuçlarıdır.
İran, son 50 yılda bölgesel bir hırs peşinde olmamıştır. Tek kaygımız, Filistin halkını desteklemek, onların işgal ve saldırıya karşı mücadelesine arka çıkmak ve İsrail’in bölgeye hâkim olmasını önlemektir. Bugün Filistin meselesi her zamankinden daha canlı ve İsrail her zamankinden daha nefret edilen bir durumdadır. Eğer arkadan vurulan hançerler olmasaydı, bugün kimse Gazze halkının zorla göç ettirilmesinden ve Batı Şeria’nın ilhakından bahsedemezdi.
İran İslam Cumhuriyeti, direnişi her zaman desteklemiştir ancak aynı zamanda yasa dışı eylemlerle ve terörizmle de kararlılıkla mücadele etmiştir. Biz, şehit Kasım Süleymani’nin öncülüğünde IŞİD ve aşırıcılıkla mücadele bayrağını kaldıran ilk ülkeydik ve bu örgütleri bölgede yenilgiye uğrattık. Türkiye’deki darbeye ilk karşı çıkan ve onu engelleyen biz olduk. PKK’nın silah bırakmasını destekleyen ilk ülkelerden biri olarak, bunu Türkiye’nin güvenliğini artıran önemli bir adım olarak değerlendirdik.
Biz ilkeli tutumumuzda kararlıyız ve her gün bir politikadan diğerine tutum değiştirmiyoruz.”(Ajanslar)
Şehit Nasrallah’ın Filistin davası ve İslam ümmeti için yürüttüğü çabalar
İslam ümmetinin sorunları ve kaygılarını asla göz ardı etmeyen Lübnan Hizbullah Hareketi’nin eski Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, Arap ve Müslümanların en önemli meselesi olan Filistin yolunda şehit düşmüştür.
Arap ve Müslümanların meseleleri, direniş şehidi Seyyid Hasan Nasrallah'ın düşüncelerinden ve yaklaşımından hiçbir zaman uzak olmamıştır. O, tüm hayatını, evlatlarını, en yakın dostlarını ve Hizbullah'ın en iyi gençlerini bu dava uğruna feda etmiş ve Arap ve Müslümanların en önemli meselesi olan Filistin yolunda şehit düşmüştür.
Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın Filistin davasının canlandırılmasındaki önemli rolü
Şehit Seyyid Hasan Nasrallah önderliğindeki Lübnan Hizbullah Hareketi hiç şüphesiz Filistin davası için büyük çabalar ve fedakarlıklar sergiledi. O şehit cihatçı hayatının başlangıcından, gençliğinden Hizbullah Genel Sekreteri olduğu zamana kadar Filistin'i her zaman pusula ve yol gösterici olarak gördü ve Hizbullah'ın Filistin ve halkından asla vazgeçmeyeceğini söyledi.
Kendi güvenliğini düşünen Siyonist rejim, yürüttüğü komplolarla dolaylı olarak Hizbullah'tan direniş çalışmalarını ve Filistin'e verdiği desteği bırakmasını istemişti. Ancak şehit Seyyid Hasan Nasrallah, Filistinli çocuklar güvende olmadığı sürece güvenliğin olmayacağını, Hizbullah'ın Siyonist düşmanı asla resmen tanımayacağını ve hatta tüm Araplar Filistin'i terk etse bile Lübnan direnişinin Filistin'in yanında kalacağını kararlılıkla vurguladı.
Hizbullah’ın şehit liderinin bu onurlu duruşu, (İsrail ile normalleşme anlaşması imzalayan) Arap rejimlerinin ve hatta kendisini Filistin'in temsilcisi olarak gören Filistin Özerk Teşkilatı’nın Amerikan-Siyonist düşmana teslim olduğu ve Filistin halkına mümkün olan en büyük ihaneti işlediği bir ortamda ortaya çıkmıştır. Aksa Tufanı savaşında gördüğümüz gibi, Arap yöneticiler, Filistin davasına destek verdiklerini defalarca iddia etmelerine rağmen, Gazze halkına tek bir ilaç paketi bile göndermedikleri gibi, perde arkasında Siyonistlerle işbirliği yapmışlardır.
Elbette Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın Filistin davasına gösterdiği büyük ilgi, onun İslam ümmetinin diğer meselelerinden ve sorunlarından habersiz olduğu anlamına gelmiyordu. O, Filistin'e ek olarak diğer Arap ülkelerini de Siyonist-Amerikan düşmanının komplolarından ve saldırılarından koruyan özel bir liderdi.
Şehit Hasan Nasrallah liderliğindeki Hizbullah’ın, 2003 yılında Irak topraklarının Amerikan birlikleri tarafından işgal edildiğinde, Amerikan düşmanına karşı başlatılan mücadelede Irak halkını ve direnişini nasıl desteklediğini hiç kimse unutamaz.
Şehit Nasrallah’ın Bahreyn yaklaşımı
Şehit Seyyid Hasan Nasrallah Bahreyn’deki iktidarın zulmüne Bahreyn halkının haklarını korumada önemli rol oynamış ve onlara yardımcı olmak için büyük çaba sarf etmiştir. Bazı nedenlerden dolayı Bahreynlilere yaygın ve kamuoyu desteği sağlanaması mümkün değildi. Ama buna Hizbullah’ın şehit lideri, Bahreyn meselesinin ve bu ülke halkının maruz kaldığı ve kalmaya devam eden zulmü hiçbir zaman gözardı etmedi. 16 Şubat 2021'deki konuşmasında Bahreyn milleti ve ülkenin devrimi konusuna değine Şehit Nasrallah, "Şeyh İsa Kasım başkanlığındaki alimleri tarafından yönetilen Bahreyn milleti, zulme karşı büyük bir ayaklanma başlattı. Bu mazlum insanlar, doğal haklarını geri almak için ayağa kalktı ve bu şekilde birçok fedakarlık yaptı, birçok şehit ve yaralı verdi ve binlercesi esir alındı. Bahreyn halkı bugün ülkelerinin İslam ümmeti içindeki doğal yerini yeniden kazanması için seslerini yükseltti.Zalim ve yozlaşmış yöneticiler Bahreyn'i Siyonist düşmanla normalleşmenin üssü haline getirip Filistin davasına ve İslam ümmetinin kutsal değerlerine ihanet ettikten sonra aziz ve sabırlı Bahreyn halkı Filistin davasına bağlı kalmıştır." demişti.
Bahreyn halkının meselelerine olan ilgisini dile getiren 14 Şubat Koalisyonu Siyasi Ofisi Direktörü Dr. İbrahim El-Aradi, Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın Kur'an-ı Kerim ve İmam Hüseyin (a.s) mektebinin bir evladı olduğunu ve İmam Humeyni (r.a), İmam Musa Sadr ve İran İslam Devrimi Lideri İmam Hamanei'nin yolunu izlediğini belirterek, ‘’Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın Bahreyn milletine desteği tarihi bir duruştu ve Bahreyn halkı, Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın sözlerinde ve söyleminde her zaman yer alıyordu.’’
Şehit Nasrallah'ın Suriye iç kirizinde Suriye halkına desteği
Ancak 2011 yılında patlak veren Suriye iç krizi ve ABD'nin Suriyelilere karşı başlattığı büyük küresel savaş sırasında, Şehit Seyyid Hasan Nasrallah liderliğindeki Hizbullah, Suriye’nin ulusal egemenliğini ve halkını savunmak için Lübnan’ın en iyi gençlerini ve direniş komutanını feda eden ilk direniş gruplarından biriydi.
Stratejik ilişkiler konusunda uzman ve yazar Dr. Taleb İbrahim, Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın tarihi bir aşamada Siyonist düşmanla büyük bir mücadeleye girdiğine, İslami direniş grupları ile Arap etnik grupları arasında olağanüstü bir koordinasyon ve uyum yaratmayı başardığına inanıyor. Öyle ki, Şii’lerin yanı sıra Sünniler de Şehit Hasan Nasrallah'ı tüm Arap-İslam dünyasının ‘’en büyük şeref sembolü’’ olarak görüyorlar.
Şehit Nasrallah Yemen'i Siyonizm'e karşı mücadele için nasıl yetiştirdi?
Burada Şehit Seyyid Hasan Nasrallah’ın Yemen halkının özgürlük ve egemenlik haklarını destekleme ve ABD liderliğindeki Arap ülkelerinin Yemenlilere karşı başlattığı saldırıları reddetme konusundaki rolünden de bahsetmeliyiz. Arap-Amerikan koalisyonunun Yemen'e karşı saldırgan savaşı sırasında, Şehit Nasrallah bu ülkeyi desteklemek için kararlı bir duruş sergiledi.
Arap dünyasının neredeyse tamamının Yemen'e karşı seferber olduğu bir durumda Şehit Nasrallah Yemen'deki gelişmeler konusunda en başından itibaren açık ve net bir söylem benimsedi. Yemen savaşıyla ilgili ilk konuşmasında, Yemen'e yönelik askeri saldırının, ABD ve Siyonist rejimin çıkarları doğrultusunda Ortadoğu haritasını değiştirmeyi amaçlayan geniş ve kapsamlı bir planın parçası olduğunu vurguladı.
Yemenlileri direnişin sembolü olarak nitelendiren Hizbullah’ın şehit lideri, Yemen’in Amerikan-Siyonist ekseninin komplolarına karşı duran direniş ekseninin temel direklerinden biri olarak kabul edildiğini çok iyi biliyordu.
Şehit Nasrallah'ın Amerikan işgaline karşı Irak halkına verdiği destek
Irak da her zaman Şehit Nasrallah’ın ilgi odağı olmuştur. Direniş şehidi Nasralalh Şubat 2003'te Irak Savaşı'ndan sonra yaptığı ilk konuşmada, bu savaşın boyutlarını ve hedeflerini açıklamış, Amerika'nın iddialarının yalanlarını ortaya koymuştur.
Şehit Seyyid Hasan Nasrallah bu konuşmasında, ABD'nin Irak'a karşı savaştaki ana hedefinin, iddia ettiğinin aksine, Irak halkını kurtarmak, Kuveyt ulusunu desteklemek veya Saddam rejimini devirmek olmadığını vurguladı. Şehit Nasrallah, ‘’Bu nedenle, dünyada hiç kimse Amerikalılara yardım etme hakkına sahip değildir ve Irak'taki ABD işgal güçleriyle herhangi bir politik veya başka türlü işbirliği yasaktır.’’ demişti.
Şehit Hasan Nasrallah ayrıca, Irak'ta Amerikan-Batı işgalci koalisyona karşı Arap-İslam girişimiyle desteklenmesi çağrısında bulunmuştu.
Irak Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Dr. Mahmud El Haşimi ise, ‘’Şehit Seyyid Hasan Nasrallah, genel olarak Arap-İslam ümmetinde ve özel olarak da Irak halkı arasında direnişin büyük bir sembolüdür ve Hizbullah Genel Sekreteri olarak görev yaptığı 30 yılı aşkın süre boyunca tüm zamanını Filistin davasının ve İslam ümmetinin diğer meselelerinin savunulmasına adadı.’’ değerlendirmesinde bulundu. (Tesnim)
ABD'den Çocuk Katillerine 3 Milyar Dolarlık Bir Silah Yardımı Daha
ABD yönetimi, Siyonist İsrail'e yaklaşık 3 milyar dolar değerinde yeni bir silah satışını onayladı. Paket kapsamında zırhlı buldozerler, çeşitli bombalar, mühimmat ve güdüm kitleri yer alıyor. Bu anlaşma, Trump yönetiminin Ocak ayındaki ikinci büyük silah satışı olarak dikkat çekiyor.
ABD yönetimi, soykırımcı İsrail'e yaklaşık 3 milyar dolar değerinde yeni bir silah satışına onay verdi. Satış paketinde çok sayıda buldozer, bomba, mühimmat ve çeşitli askeri teçhizat bulunuyor.
ABD Savunma Bakanlığı'na bağlı Savunma Güvenlik ve İşbirliği Ajansı (DSCA) tarafından yapılan açıklamaya göre, ABD Dışişleri Bakanlığı İsrail'e yönelik üç ayrı silah satışını onayladı. Bu satışlarla ilgili olarak Kongre'ye resmi bildirimde bulunuldu. Ancak, Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu Kongre'de bu satışları engelleyecek bir girişimde bulunulması beklenmiyor.
DSCA'nın duyurusuna göre, İsrail'e satışı onaylanan askeri ekipman üç ana kalemden oluşuyor:
295 milyon dolar değerinde D9 buldozerleri ve ilgili ekipmanlar: Bu ağır zırhlı iş makineleri, İsrail tarafından askeri operasyonlarda ve tahkimat çalışmalarında kullanılıyor.
2 milyar doları aşan bomba ve yedek parçalar: Satış paketinde çeşitli tipte bombalar ile bunların bileşenleri yer alıyor.
675 milyon dolarlık mühimmat ve güdüm kitleri: Bu kapsamda farklı türde mühimmat, güdümlü silah sistemleri ve lojistik destek sağlanacak.
Bu yeni satış paketi, Donald Trump yönetiminin Ocak ayı içinde İsrail'e yönelik ikinci büyük silah anlaşması olarak kayıtlara geçti. ABD yönetimi, birkaç hafta önce de İsrail'e toplam değeri 7,4 milyar doları bulan başka bir silah satışına onay vermişti.
İran’dan PKK'nın Silah Bırakma Çağrısına Destek
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Bekayi, Abdullah Öcalan'ın PKK'ya 'silah bırakma' çağrısını olumlu karşıladı.
Bu kararı, şiddetin reddedilmesi yönünde önemli bir adım olarak nitelendiren Bekaî, İran İslam Cumhuriyeti'nin, terörizmin sona ermesine ve komşu ülke Türkiye'nin güvenliğinin güçlenmesine katkı sağlayacak her süreci desteklediğini vurguladı. Ayrıca, bu gelişmenin bölge genelinde de olumlu etkiler yaratmasını umduklarını ifade etti.
PKK lideri Abdullah Öcalan yaptığı tarihi bir çağrıyla, örgütün silah bırakması ve kendini feshetmesi gerektiğini belirtti. İmralı Cezaevi'nde tutuklu bulunan Öcalan, DEM Partisi heyetiyle gerçekleştirdiği görüşmenin ardından, PKK'nın bir kongre düzenleyerek bu kararı almasını istedi. Bu çağrı, 40 yılı aşkın süredir devam eden ve 40.000'den fazla insanın hayatını kaybettiği çatışmaların sona erdirilmesi amacıyla yapıldı.
Reuters’in haberine göre, Öcalan'ın açıklaması, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve diğer siyasi liderler tarafından da olumlu karşılandı.
Ancak bazı PKK üyeleri arasında şüphe ve direnç olduğu bildiriliyor. Ayrıca, Suriye'deki Kürt gruplarının PKK ile bağlantılı savaşçıları sınır dışı etmesi ve bölgedeki güvenlik yapısının istikrar kazanması bekleniyor