AKP cenahı cemaati suçlamak için neden Şia'ya saldırıyor?

Rate this item
(0 votes)

Allah’ın adıyla…

AKP-Cemaat kavgasında birçok iddianın yanında birçok da suçlama ortaya atıldı. AKP iktidarı süresince birbirlerine omuz vererek büyüyen bu iki yapının suçlamaları da, “içeriden” olması hasebiyle dikkate değerdir.

Ancak suçlamalar birbirlerini kesmemiş olacak ki, birbirlerini, en azından “kerih” bildikleri düşünce, inanç ve ülkeler üzerinden de vurmaya başladılar… Bazen bu suçlamalar tek taraflı ( İsrail dostluğu, ABD güdümlülüğü gibi) bazen de bunlardan her ikisinin de “kerih” gördüğü düşünce, inanç ve ülke üzerinden de olmakta… Bunun en bariz örneği Şia ve İran üzerinden yapılan suçlamalar…

Cemaatin İran ve Şia düşmanlığı belli… Bu konuda kendilerinin de hiçbir çekinceleri yok ve bu düşmanlığı en yüksek perdeden ifade ediyorlar… Hatta öyle ki, ülkemiz için birinci tehlikenin “Acem oyunları” olduğuna herkesi inandırmaya çalışıyorlar.

AKP cenahı ise, zihin altında yuvalanmış bu “kerih inanç sahipleri” konusunda daha temkinli, daha siyaset diline uygun konuşmaya çalışırken, baskın zihin altı düşüncenin de etkisiyle falsolar verebilmekteler…

Burada konumuz Cemaat değil. Çünkü dediğimiz gibi onların Şia ve İran konusunda “düşmanlıkları” gizli değil ve bunu açıkça ifade etmekten de çekinmiyorlar. Ama AKP cenahı, “kuşdili ile” konuşmaya çalışırken, oldukça zor durumlara da düşebiliyor… Seçim öncesi Başbakan Erdoğan’ın Cemaat ve Şia arasında “Takiye” kıyaslaması yaparken, Cemaat suçlamak için sıraladığı olumsuz sıfatlarla ilgili kullandığı üslup, Şia toplumunda infiale sebep olmuştu… Neden Cemaati suçlamak isterken “Şia” gündeme getiriliyor sorusu ise bütün çıplaklığı ile orta yerde duruyor… Cemaati takiye üzerinden vurmak isterken, Şia’nın “takiye inancını da” sorgulamak ve bunu “politik argümanlarla yapmak” politik dilde ne kadar geçerlidir, o ayrı bir konu, ama laikliğe vurgu yapan bir partinin hele de“inançlar” alanında uluorta görüş serdetmesi, bazen onulmaz yaralar açabiliyor…

AKP’nin bu dilin ne kadar sakıncalı olduğunu fark ettiğini ve bunu terk ettiğini düşünüyorduk, ama gördük ki böyle değilmiş… AKP yandaşı olduğunu gizlemeyen ve “yandaş” bir gazetede pervasız yazılar yazan Hilal Kaplan’ın yazısı, yine Cemaat-Şia kıyası üzerine… (1) Yazısında “Şii yayılmacılığından” söz eden ve Şia ile benzer yanların olmasını neredeyse “züll” addederek reddeden Kaplan’ın yazısında da Şia’ya ince göndermeler var… Hilal Kaplan yazısında öyle bir dil kullanmış ki, Cemaat’e mi vurmak istiyor, Şia’yı mı hedef alıyor, belli değil… Mesela şu paragrafa bir bakın:

“İslam Dünyası Şii yayılmacılığı karşısında başını kaldırmış Türkiye'ye bakarken, Filistin'de Nasrallah'ın posterleri indirilip Erdoğan'ın posterleri asılırken, İran'ın ve Hizbullah'ın bayrakları indirilip Türkiye bayrakları asılırken Erdoğan'ın Şii yayılmacılığına çanak tuttuğunu söylemek insafsızlık değilse nedir?”

Sayın Kaplan’ın bu paragrafında bahsettiği “Şii yayılmacılığı” iddiası, tam da Cemaatin “Acem oyunları” diye dikkat çektiği “tehlikenin” başka bir ifadesi değil mi? “İslam Dünyası” Şii yayılmacılığı tehlikesi ile boğuşuyor öyle mi? Ve “En Kahraman AKP” bu tehlikeye karşı İslam Dünyasının umut bağladığı kurtarıcı!... Peki soralım Hilal Hanım’a, Filistin neden Nasrallah’ın posterlerini asmıştı da şimdi indiriyor? İran ve Hizbullah bayrakları neden Filistin semalarında dalgalanıyordu da, o bayraklar indirilip Türk Bayrakları asılıyor? Bütün bunlar “Şii yayılmacılığını” önlemek için mi idi? O zaman önceden bu posterlerin, bu bayrakların varlığı “Şii yayılmacılığına çanak tutmak” olarak mı algılanmalı? Eğer Filistin “Şii yayılmacılığın” yeni farkına vardıysa, o zaman Halit Meşal’in, daha geçenlerde “İran ile ilişkileri yeniden canlandırmak” istemesine ne diyeceğiz? (2) Filistin yeniden “Şii yayılmacılığına” çanak mı tutuyor?

Devam edelim.

Hilal Hanım, AKP’yi affedilmez “İran ve Şia yanlısı” suçundan kurtarmak için çırpınmaya devam ediyor. Kendi tespitleri mi, yazısında ismini zikrettiği “Serhat Sondahhak”’ın “kıyasından” mı aldığı çok da belli olmayan karşılaştırmada da Şia inançları konusunda “inceden” vuruşlarına devam ediyor:

“Gülenciler ise Gülen'in sözlerini, Şia'daki imamlar gibi tartışmasız kabul etmektedir. Ciddi bir itikadi problem teşkil eden 'Cebrail parti kursa, ona oy vermem' demesi gibi sözleri bile tevil edilmekte, Gülen'in her sözü şartsız, sorgusuz şekilde adeta masumiyet makamındaymışçasına kabul edilmektedir.

Takıyye - Tedbir: Şia'ya şüpheyle bakılmasına sebep olan en önemli sebep hiç şüphesiz takıyyedir. Ehli Sünnet'e göre sadece can korkusu ile kafire yapılması gereken takıyye, Şia inancında ise her durumda geçerli olabilir.

Gülen cemaatinin yılladır uyguladığı 'tedbirin' Şia'nın takkıye anlayışından farkı var mıdır? Takıyyenin isminin tedbir diye değiştirilmesi dışında ikisi arasında değişen nedir? Bürokrasideki 'abi'lerin tedbir için içki içtiği, eşlerinin tedbir için tesettürden çıktıkları gibi anlattıkları birçok olay tedbir denilen garabet inancın boyutlarını ortaya koymaktadır. Siyasi olaylara baktığımızda ise 7 Şubat ve 17 Aralık olaylarında Gülencilerin 'Bunların bizimle ilgisi yok' demesi takıyye değil de nedir? “

Takiye-Tedbir benzerliğine geçmeden önce bir konuya değinelim. F.Gülen’in “Cebrail parti kursa ona oy vermem” sözü gerçekten facia bir söz. Ama bizzat AKP mensuplarının Başbakan için benzer söylemleri yok mu? Örnek mi istiyorsunuz? İşte örnekler:

1- AKP Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin; “Sayın Başbakanımıza dokunmak bile inanın bence ibadettir. Ben bunu söylüyorum" dememiş miydi? (3)

2- AKP Aydın İl Başkanı İsmail Eser, Başbakan Erdoğan’ı “peygamber” ilan etmemiş miydi? (4)

3- Eski Bakanlardan Egemen Bağış, “Başbakanın doğduğu şehirler bile mübarektir” dememiş miydi? (5)

4- Başbakan’ın bizzat kendisi “rahmetimiz gazabımızı aşacaktır” dememiş miydi? (6)

5- Rize Çayeli Belediye Başkanı “Başbakanın çıkacağı televizyon yere konmaz” demedi mi? (7)

6- AKP Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, Başbakan için “O ilelebet, Türkiye’nin ezeli ve ebedi başkanıdır” demedi mi? (8)

7- AKP Düzce Milletvekili Fevzi Arslan “Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde toplayan bir lider var. İşte bunun önünü kesmek istediler” demedi mi? (9)

Başbakan için şiirler yazıp “Tayyip’i üzmek, Allah’ı üzmektir” diyen vatandaşları AKP’yi bağlamayacağından saymıyorum… Yiğit Bulut’un “Başbakan benim Atam’dır” sözünü saymıyorum.

Şimdi yukarıya aldığımız ifadelerin, F.Gülen’in ifadelerinden geri kalır yanı var mı?

Takiye konusuna gelince…

Takiye’nin İslam’da var olan bir tutum olduğu tartışılmaz. Bu konuda Kur’an’da da apaçık ayetler vardır. Mesela;

“Müminler, müminleri bırakıp kâfirleri dost edinmesinler. Kim böyle yaparsa, Allah ile hiçbir ilişkisi kalmaz. Ancak kafirlerden gelecek bir tehlikeye karşı (takiyye ederek) onlardan korunmanız icap ediyorsa, o başka.” (Al-i İmran :28)

Hilal Hanım da yazısında takiye’nin Sünnilikte de var olduğunu, ancak sadece “can korkusu” varsa yapılabileceğini söylüyor. Biz burada takiyenin “ilmi” açıklamasına girmeyeceğiz, onu ehline bırakalım. Ama Hilal Hanım’a bazı sorularımız olacak:

1- Yukarıya alıntıladığımız Başbakanı kutsayan ve iman açısından tehlikeli söz ve söylemlere karşı başta kendileri olmak üzere, AKP ya da yandaşlardan bir tepki gelmiş midir? (Burada Erdoğan’ı peygamber ilan eden Aydın il başkanına bizzat başbakan’ın tepkisini ve Düzce Milletvekili Fevzi Aslan’ın “kastımı aştım” açıklamasını hariç tutuyoruz.)

Neden tepki göstermediniz? Bu davranışınız da sizin deyiminizle “takiye” değil midir? Yoksa “ölüm korkusu” vardı da ondan mı “takiye yaptınız?

2- Fethullah Gülen’in, yazınıza da alıntıladığınız 'Hz. Peygamber temessül buyurdu, rüya değil, Türkiye'nin meselesini filancalara bıraktık biz, bakış bu, şimdi hakkınızda nebinin hüsnü zannı bu…'. Sözü yeni söylenmiş bir söz değildir. Yıllar önce söylenmiştir. Bunun gibi, “Peygamber Türkçe olimpiyatlarına geldi” veya “Ben Cebrail’i çok severim. Kendisi hiç görmediğim, tanımadığım bir melektir… Cebrail parti kursa ona da oy vermem” sözleri de öyle… İyi de sizler o zamanlar neden bu sözlere tepki göstermemiştiniz? Hele “Peygamber Türkçe olimpiyatlarına geldi” sözü çok da eski değil… AKP ile “al gülüm ver gülüm” devam ederken söylenmişti… Bir tepkiniz oldu mu? Neden? Bu da “takiye” değil mi? Yoksa yine “ölüm korkusu” vardı da ondan mı “takiye” yaptınız?

3- Başbakan’ın Mısır Tahrir meydanında yaptığı konuşmada “sizlere laikliği tavsiye ediyorum” sözlerine ne diyorsunuz? Siz mi takiye yapıyorsunuz, yoksa Başbakan mı? Neden?

4- F.Gülen’in “Başörtüsü teferruattır” sözüne bir tepkiniz olmuş muydu? Şimdi değil tabi, aranızın “çok iyi” olduğu dönemde!... Neden sessiz kaldınız da, aranız bozulunca sözün vahametini keşfettiniz?

5- 2006 yılında Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin “Türban, Türkiye’de yüzde 1.5'lik kesim için bir sorun.. Bizim gündemimizde halkın sadece yüzde 1.5′inin gündeminde olan bir konu öncelikli olarak yoktur. Bizim önceliğimiz türban değil işsizliktir..” (10) demişti. Acaba aynı sözü bu gün de söyleyebilir mi? Neden? Acaba o zaman mı “takiye” yapıyorlardı, yoksa şimdi mi?

6- Başbakan’ın yukarıdaki M.Ali Şahin’in sözünün sorulması üzerine söylediği “Ormanı düşünelim, oradaki birkaç ağacı değil. Birkaç ağaç üzerinden hareket edersek yanlış yaparız. Nitekim kamuoyu araştırmalarının neticeleri çok açık, net ortadadır. Yani bunlara bakarak değerlendirmeleri yaparsak Türkiye kazanır, kaybetmez..." (11) sözü için de yukarıdaki soru aynen geçerlidir: O zaman mı “takiye” yapılıyordu, şimdi mi?

7- Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL’ün eşi Hayrünnisa GÜL’ün, başörtüsü ile ilköğretime( o zamanlar 8.sınıfa kadar ilk öğretim sayılıyordu) giden bir kız çocuğu için söylediği "Bu konuda yaşanan bir cehalet varsa ortadan kaldıracağız. İlkokul öğrencisinin kendi isteğiyle başörtüsü takması sözkonusu olamaz. Bu konuda karar verecek yaşa geldiğinde kararını verir" (12) sözü için ne diyorsunuz? Yine aynı konuda zamanın Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun ““İlkokullarımızda özellikle örtülü olarak eğitim görme talebiyle karşılaşmış olmamızı zamanlama açısından manidar buluyorum”ve AKP Milletvekili ve İnsan Hakları Komisyonu başkanı Zafer Üskül’ün “Bu durum devam ederse, çocuğu ailesinin elinden alırız!” (13)sözleri için? Bu sözleri şimdi söyleyebilirler mi? O zaman mı „takiye“ yapılıyordu, şimdi mi?

8- Devletin resmi ajansı Anadolu Ajansı’nın bu haberi ancak diğer haber organlarında çıktıktan bir gün sonra görüp gerekçe olarak da haberdeki bu unsuru muhabirlerin atladığını söylemesi ne idi?... (14)

9- Bülent Arınç’ın, Mavi Marmara olayı için İsrail’e hükümet tarafından ateş püskürtüldüğü bir zamanda, F.Gülen’in „İsrail’den izin alınmalıydı“ sözü üzerine „Hocam söylemişse doğru söylemiş“ şeklinde çark etmesi „ ne anlama geliyordu? Önceki tavrı mı doğruydu, sonraki tavrı mı? Yoksa „takiye“ mi yapıyordu?

10- Başbakan Erdoğan’ın zamanında F.Gülen için dizdiği övgüler ne idi? O zaman mı takiye yapıyordu, şimdi mi?_

11- AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in “Cemaat Hükümeti ele geçirecekmiş. Buna kargalar bile güler” sözü için ne diyorsunuz? (15) O zaman mı takiye yapıyordu, şimdi Cemaate ateş püskürerek mi?

Söylenecek çok söz var. Ama maalesef yine bir köşe yazısının sınırlarını çoktan aştık…Sonuç olarak şunu söyleyelim. AKP’nin ve yandaşlarının bir inanç grubu özelde de Şia için kullandığı üslup oldukça itici… Hele yandaş yazarların!...

Elbette yandaş yazarlar, mesela Hilal Hanım Şia’yı sevmek zorunda değil… Ama ikide bir AKP gibi bir “siyasi partiyi” öveceğim ya da “savunacağım” diye halkın bir kesiminin inancı hakkında böylesine itici ve aşağılayıcı dil kullanılması ne kadar etik?

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- 

(1) http://yenisafak.com.tr/yazarlar/HilalKaplan/gulen-sia-benzerligi/51254

(2) http://www.internethaber.com/hamas-yonunu-irana-cevirdi-598967h.htm

(3) http://www.cnnturk.com/2011/turkiye/07/20/basbakana.dokunmak.bile.bence.ibadettir/623516.0/

(4) http://www.izleneo.com/basbakanimiz-bizim-icin-adeta-ikinci-peygamber-gibi/

(5) http://www.hurriyet.com.tr/gundem/22567341.asp

(6) http://www.gazeteport.com.tr/haber/162957/bizim-rahmetimiz-gazabimizi-asacak

(7) http://www.izleneo.com/basbakanin-ciktigi-televizyon-yere-konmaz-sacmaligi/

(8) http://www.sosyalmuhalefet.com/hangisi-soylu/

(9) http://www.timeturk.com/tr/2014/01/16/ak-parti-li-vekil-erdogan-allah-in-butun-vasiflarini-uzerinde-toplayan-bir-lider.html#.U0g75jjNsdU

(10) http://www.haber3.com/akp-turbani-nasil-asil-sorun-yapti-haberi-333439h.htm

(11) http://www.haberturk.com/gundem/haber/5241-erdogandan-sifreli-mesajlar

(12) 8.11.2010, Star Gazetesi, http://www.gazetea24.com/haber/aa-hayrunnisa-gulu-es-gecti_5296.html

(13) http://www.hurriyet.com.tr/gundem/16112623.asp

(14) http://www.gazetea24.com/haber/aa-hayrunnisa-gulu-es-gecti_5296.html

(15) http://siyaset.milliyet.com.tr/bu-iddiaya-kargalar-bile guler/siyaset/siyasetdetay/20.02.2012/1505571/default.htm ve http://www.youtube.com/watch?v=pBtt0mj0Syw)

 

MUHSİN KÜÇÜKER

Read 1835 times