Bozacının Şahidi Şıracı, Yandaş Medyanın Düştüğü Çukur

Rate this item
(0 votes)
Bozacının Şahidi Şıracı, Yandaş Medyanın Düştüğü Çukur

Bismillah

Ülkede bir grup medya kuruluşları vardır ki “yandaş medya” olarak tanımlanır ve tanınırlar. AKP hükümetinin doğru-yanlış her siyasetini gözü kapalı kabullenen ve propagandasını yapan bu medya kuruluşlarının ortak özelliği iktidarın maddi ve manevi desteğini arkalarına almış olmaları ve kendilerini hükümeti desteklemekle muvazzaf görmeleridir.

Bu medya organlarına çöreklenmiş veya görevlendirilmiş muhabir ve yazar takımının bir özelliği de iradelerini ve vicdanlarını kiraya vermiş olmalarıdır. Öyle ki dün mücahit dediklerine bugün terörist(IŞİD) demekten haya etmezler. Dost ve düşman konusunda ilkeleri yoktur. Muktedirlere paralel olarak dün dost dediklerine bugün düşman(ABD), dün düşman dediklerine bugün dost(Rusya) demekten çekinmeyecek kadar pişkindirler. Ölçüleri hak ve adalet değil efendilerinin izlediği siyasetlerdir.

Hatta bazen hükümetten de ileri giderek alışageldikleri tavırlarını sürdürmekten geri kalmazlar. Misal olarak; hükümetin Suriye siyasetindeki hatalarını görerek geri adım atıp dün aynı ittifak içinde bulunduğu güçlerle yolunu ayırmasına ve yine düşman olarak nitelediği ülke ve çevrelerle masaya oturmasına rağmen yandaşlar hala hızlarını alamamış görünüyorlar.

Suriye iç savaşında izlenen mezhepçilik temeline dayalı hatalı çizginin farkına varmış olan hükümet başta Suriye devletinin varlığı ve toprak bütünlüğünü kabullenmek olmak üzere komşu ülkelerle ilişkileri onarmaya, hataları telafi etmeye hızlı bir biçimde çaba sarfederken yandaş medya hala mezhepçi propagandalardan vazgeçmiyor.

Devletin din işleriyle sorumlu kurumu DİB başkanı bile bu kurumun eski hatalarını telafi edercesine “Akan kanın Sünnisi Şiisi olmaz, akan kan kardeş kanıdır (…)Birbirimizi suçlamakla bölgemizdeki ateşi söndüremeyiz…” demesine rağmen yandaş medya mezhepçilik taassubunu körükleyip durmaktadır.

Bu çevreler ya beş yıldan beri Suriye’de izlenen siyasetin yanlışlığına hala inanmıyorlar, ya basiretleri bağlandığı için doğruyu göremiyorlar, ya da hükümetten de öte başka güçlerden yeni görevler almış bulunuyorlar.

Suriye’nin Halep şehrinde yıllardan beri körü körüne destekledikleri silahlı çetelerin yenilgiye uğratılmasını bir türlü içine sindiremeyen yandaş medyacılar maalesef son günlerde Şia aleyhtarı propagandalarını daha da artırmış bulunuyor.

Niçin mi?

Yalanları ortaya çıktığı için.

Çünkü yıllardan beri yüzde 70-80’i Sünnilerden oluşan Suriye ordusunun dağıldığını söyleyip durmuşken Halep’in bu ordu, Suriye Halk Güçleri ve müttefikleri tarafından kurtarıldığını söylemeye dilleri varmıyor. Bunu itiraf etmek 2011 yılından beri halka söyledikleri yalanları kabullenmek, aleme rezil rüsva olmak demektir.

Çünkü, Halep’in kurtarılmasında önemli bir rolü olan hava gücünün –bugün bir numaralı dost olan- Rusya’ya ait olduğunu söyleyemedikleri için.

Peki yenilginin suçunu kimin üzerine atsınlar zavallılar?

Öyle bir suçlu bulunmalı ki, hem yalanları ortaya çıkmasın, hem hükümetin yeni siyasal çizgisine halel gelmesin, hem de mezhebi duygularını kışkırttıkları Sünni halka yeni hedefler gösterilsin. Bunun için –tarihi düşman!- Şii İran tam da biçilmiş kaftandır.

İran’ın hem Şii yayılmacılığı gündemde tutulmalı, hem de Pers imparatorluğu hayalleri(!). Öte yandan 37 yıldır amansız bir mücadele içinde olduğu, her türlü baskısına maruz kaldığı ABD ile gizli işbirliği(!) palavrası sallanmalı. Nasıl olsa kendileri yalan ve iftira yaymaya alışmış ve zavallı halk kitlelerini de yalanlarını yutmaya alıştırmışlar. Salla salayabildiğin kadar.

Utanmasalar NATO ile, Koalisyon Güçleriyle Şii İran’ın işbirliği içinde olduğunu söyleyecekler. Yandaşların daha aşırıları ise Şii İran’ın on binlerce Şii’nin katili IŞİD ile Nusra ile gizli işbirliği içinde olduğunu söyleyebilecek kadar alçaklaşmaktadır. Niyeymiş efendim? Baksanıza IŞİD’in İran’da hiç eylem yaptığını duydunuz mu? Öyleyse gizli işbirliği içindeler(!) Peki sormazlar mı adama, madem IŞİD bu kadar Şii dostu da Irak’ta niçin her gün onlarca sivil Şiiyi katliama uğratmaktadır?!

İran’ın Irak ve Suriye’deki iç savaşlarda rolü olduğu inkar edilemez. Ancak İran bu ülkelerin yasal hükümetlerince yardıma çağrılmıştır. Yasal mı dediniz?! Suriye’deki Esed(Esad değil) rejimine nasıl yasal diyebilirsin, efendi? Evet, Türkiye Devleti’nin Aralık ayında Moskova üçlü(Türkiye-Rusya-İran) anlaşmasında yasallığını açıkladığı Suriye hükümetinin daveti üzerine bu ülkeye askeri müsteşarlar göndermiş, Suriye halk güçlerini eğitmiş, başka ülkelerden Suriye halkının yardımına koşan gönüllü grupları koordine etmiştir. Bunu gizlemediği gibi 35 yıllık müttefiki Suriye’yi bundan sonra da destekleyeceğini ilan etmiştir.

Türkiye’nin üyesi olduğu NATO’ya ülke sathında çok sayıda üs vermesini, zor anlarında bu askeri pakta üye ülkelerden yardım istemesini yadırgamayanlar her nedense komşu Suriye’nin müttefiklerini yardıma çağırmasına tahammül edememektedirler. Ey Müslümanlıkta kendini herkesten üstün gören zavallılar Hz. Peygamberin “Kendin İçin İstediğini Komşun İçin de İste” veya “Kendin için istemediğini başkası için de isteme “ hadisini duymadınız mı?

Bu ve benzeri hadisleri bilmedikleri için değil kibir ve hırsa kapıldıkları, istikbar ruhuna sahip oldukları için gözlerini taassup bürümüştür. Taassup gözlerini, basiretlerini kör ettiği için de hiçbir iftira ve yalandan çekinmezler. Dün iftiharla destekledikleri ve “Sünni Öfke” dedikleri IŞİD çetelerinin cinayetlerini Şiilere nisbet vermekteler. Hiçbir senet göstermeksizin Şii milislerin Halep’te çocukları katlettikleri yalanını dillerine pelesenk etmekteler.

Bunun için de son günlerde kendileri gibi iktidar düşkünü Suphi Tufeyli diye birini bulmuşlar. “Bozacının şahidi şıracı “ misali mücadeleden sadece başta olmayı anlayan ve bu yüzden de Hizbullah’ın takva erleri tarafından bu hareketten uzaklaştırılan Suphi Tufeyli’ye bir de “Ayetullah” ünvanı vererek beyanlarını görev taksimi yapmışcasına sırasıyla her gün pişirip pişirip sunmaktalar.

Daha on yıl önce Siyonist rejime karşı şanlı zaferinde en büyük desteği aldığı Suriye hükümetinin yardımına koşan Hizbullah, bu adına uygun herife( tufeyli) göre Suriye’ye girmemeliymiş. Tufeyli’nin yandaş medyada temcit pilavı gibi gündemde tutulan görüşlerine kalırsa Hizbullah İsrail’e karşı da aslında mücadele etmemeliymiş.Çünkü bunların hepsi İran’ın yeni bir Pers imparatorluğu(!) planlarına hizmet ediyormuş.

Başbakanın yakın bir tarihte Haşdi Şaabi’nin vatanı Irak’a gidip bu ülkeyle yeni bir sayfa açmaya çaba sarfederken yandaşlar hala Şiisiyle Sünnisiyle Irak halkının bağrından çıkmış ve bu ülkeyi terör çetelerinden temizlemeye kararlı bu gönüllü ve yasal güçleri terör çeteleriyle aynı kefeye koymakla aslında –dünkü dostları- teröristleri temize çıkarmaya çalışmaktalar.

Dileğimiz kimsenin basireti bağlanmasın ve basireti körelenlerin de basireti açılsın. Çünkü bu ümmet ve bütün bir insanlık alimlerinin, aydınlarının basiretsizliği yüzünden müşkülatlardan, meşakkatlerden kurtulamamakta ve adalet düzenine kavuşamamaktadır.

Ziya Türkyılmaz

Read 1918 times