Seyyid Ali Hamanei Devrim Muhafızlarına 'suikast savaşı' fetvası mı verdi?

Rate this item
(0 votes)
Seyyid Ali Hamanei Devrim Muhafızlarına 'suikast savaşı' fetvası mı verdi?

 Hamanei'nin en önemli ifadesi “Devrim Muhafızları savaşını İran sınırları dışına taşıyabilir” ifadesiydi. Bu bir dil sürçmesi değil fetvaydı. Devim Muhafızlarının operasyonlarını Ortadoğu sınırının dışına taşıması, ister doğrudan ister dolaylı yolla suikast ve bombalı eylem operasyonlarının geri döneceği anlamına geliyor. Devrim Muhafızları bu sahada herhangi bir zorlukla karşılaşmayacaktır.

 

İran Rehberi Seyyid Ali Hamanei'nin 8 yıl aradan sonra ilk defa Tahran Camisinde verdiği büyük Cuma hutbesinde kullandığı her kelime ayrı ayrı çok önemliydi. Ancak bana kalırsa üzerinde durmamız gereken en önemli nokta, “Devrim Muhafızları savaşını İran sınırları dışına taşıyabilir” ifadesiydi. Bu bir dil sürçmesi değil fetvaydı.

Donald Trump bu ifadelere, bunun sonuçlarına ve ülkesi için ne anlama geldiğine dikkat eden ilk ABD Başkanı oldu. Seyyid Ali Hamanei bu adıma karşı uyardığında, Trump'ın sözleri ile tehditlerine çok dikkat etmesi ve Meşhed, Kum, Necef ve Kerbela gibi kültürel öneme sahip kutsal bölgeleri yıkma tehdidini geri çekmesi gerekiyor.

Devim Muhafızlarının askeri operasyonlarını Ortadoğu sınırının dışına taşıması, ister doğrudan ister dolaylı yolla suikast ve bombalı eylem operasyonlarının geri döneceği anlamına geliyor. Devrim Muhafızları bu sahada herhangi bir zorlukla karşılaşmayacaktır.

***

Devrim Muhafızlarının askeri ve güvenlik çalışma sahası bugün özellikle Irak, Suriye, Suudi Arabistan Krallığı, Körfez bölgesi ve işgalci İsrail devleti başta olmak üzere Ortadoğu bölgesi ile sınırlıdır. Ancak eğer çatışma sahasını bu coğrafi bölgenin dışına taşıma kararı alınırsa, bu Avrupa, Amerika ve dünyanın diğer bazı bölgelerini kapsayacaktır. Belki de Ukrayna uçağının hatayla ya da kasıtlı düşürülmesi, bu alanda önemli bir hatırlatıcı mesaj niteliğindedir. Eğer İran Devrim Muhafızlarının Avrupa'daki muhalif İranlı liderlere suikast eylemlerinin kaydına dönüp bakacak olursak bu listenin çok uzun ve önemli isimlerle dolu olduğunu görürüz. Sadık Şarafkandi, Şahbour Bahtiyar, Muhammed Hüseyin Nakdi ve birçok isimin yer aldığı bu listede, bazı suikastların üzerindeki sır perdesi hala kaldırılamamıştır.

Başkan Trump İsrail'in istihbarat örgütü Mossad ile koordinasyon içinde Hacı Süleymani'nin suikast emrini Güvenlik Kurumunun onayını almaksızın şahsen vermiştir. Bu sebeple yönetimde muhalif sesler yükseldi ve Trump'ın yaptığı işin sorumluluğunu reddettiler. İşler öyle bir yere vardı ki, Başkan yardımcısı Mike Pence çıkarak Başkanının sözlerini yalanladı. Pence Süleymani'nin 4 ABD elçiliğine saldırı planladığına dair hiçbir kanıt olmadığını vurguladı. Bu yüzden Trump kararının sorumluluğunu üstlendi, ne var ki ülkesi bunun bedelini ağır ödeyecek.

İran, Süleymani gibi önemli bir ulusal kahramana yapılan suikastı uzun süre intikamsız bırakmayacaktır. Amerika'nın “Ayn'ul Esed” üssüne düzenlediği füzeli saldırı ile de yetinmeyecektir. Zira Seyyid Hamanei bu saldırıyı ABD'ye atılan yakıcı bir tokat olarak niteledi. Hamanei şu anda büyük olasılıkla müttefikleriyle birlikte kapalı kapılar ardında Amerika ve İsrail “balığı”nı avlamanın ilk adımı olan suikastlar zincirini planlıyordur.

Trump'ın pervasız suikast politikası ve sonuçlarından dolayı en çok endişeye kapılanlar İsrailliler oldu. Bu endişenin kaynağı sadece beklenen suikastların bazı üst düzey siyasetçi ve diplomatlarına yansıyacağından dolayı değil, aynı zamanda nükleer anlaşmanın tamamen çöküşü, uranyum zenginleştirme çalışmalarının hızlandırılması ve iki önemli olayın meydana gelme olasılığıdır. Bunlardan birincisi, gizli bir yerde nükleer bomba üretilmesi olasılığıdır. İkincisi ise, hedefe ulaşabilen füze üretimidir.

İranlıların uzun bir nefes aldığını ve saldırı yürütme hassasiyetini en üst düzeye çıkardıklarını daha önce de söylemiştik. Eğer Ortadoğu içinde ya da dışında suikastlar savaşının fitili ateşlenirse, Amerika, İsrail ve Arap müttefiklerinin çıkarları en önemli hedeflerin başında gelecektir. 1970-80'li yıllardaki benzer savaşlar göz önüne alındığında, kazananın Trump ya da takipçisi olan Netanyahu olmayacağı çok açık bir şekilde görünüyor.

***

Trump'a yakınlığıyla bilinen İngiltere hükumetinin Hizbullah'ı terör listesine alması savaşın kapıda olduğunun göstergelerinden biri olabilir. Hizbullah, İran ve diğer tüm müttefik kollarının kaybedecek bir şeyleri yok. Amerika ve Avrupa'nın onlara dayatacak başka yaptırımları da kalmadı artık. Eğer bu savaş ateşlenirse, karşı taraf kaçınılmaz bir şekilde savaşı kaybedecektir.

 

Kaynak: Raialyoum
Çeviri: Merve Soydaş

Read 1289 times