NİFAK MASKESİNİN DÜŞMESİ İÇİN SAFLARIN NETLEŞMESİ GEREKİR

Rate this item
(0 votes)
NİFAK MASKESİNİN DÜŞMESİ İÇİN SAFLARIN NETLEŞMESİ GEREKİR

 Allah’ın Adıyla

ABD ve İşgalci Rejimin son sıralarda Fars Körfezi bölgesindeki bazı emirlikler ile sözde normalleşme girişimleri başlatmaları başta Filistin’in mazlum halkı olmak üzere Müslümanlar arasında rahatsızlıklara sebep oldu.

Müslüman halkların bu tepkilerini dikkate alan iktidarlar, partiler, STK’lar, medya kuruluşları, yazar-çizer-yorumcu çevrelerin her biri konuya kendi bakış açılarından yaklaşarak tepkilerini ortaya koydular.

Filistin bağlamında normalleşme, uzlaşma, teslimiyet, uşaklık… adına ne denirse densin içinde bulunduğumuz zaman diliminde karşılaştığımız bu gelişmeler aslında ilk defa ortaya çıkmış ihanetler değildir.

Filistin halkının kendi ülkesinden çıkarılıp sürgüne gönderildiği, evinin barkının işgal edildiği, her türlü cinayete maruz bırakıldığı günden beri İslam ülkelerine tahakküm eden rejimlerin çoğu Siyonist terör çeteleri rejimiyle açık- gizli ilişkilerini sürdürmüş, bu rejimin ayakta durması için her türlü işbirliği içerisinde bulunmuşlardır.

Pek uzağa gitmeğe gerek yoktur; iğneği kendimize çuvaldız başkasına batıralım. İsrail’ın uğursuz varlığını resmen tanıyan ilk İslam ülkesi olan Türkiye de bu kuraldan müstesna olmayıp o günden bu yana işbaşına gelen hükümetlerin hepsi bu işgalci rejimle ilişkileri geliştirme yolunu tercih etmişlerdir.

Bugün BAE ve Bahreyn gibi ülkeciklerin adına yapılmak istenen şeyi, yani Arap ülkeleri ile İsrail arasında zaten devam eden ilişkileri alenileştirme girişimini şimdi işbaşında bulunan AKP hükümeti yıllarca önce yapmaya çalışmadı mı? Suriye hükümetini İsrail ile uzlaştırmak için bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından başlatılmış girişimler unutulmuş olamaz.

Dün yapmak isteyip de başaramadığını bugün Körfezdeki kukla emirliklerin yapmasına karşı çıkılması anlaşılır gibi değil. Belli ki, konu Filistin meselesi değil BAE ile başta Libya olmak üzere başka bölgelerdeki sürtüşmelere yönelik hesaplaşmalar için bir bahanedir.

Bu açıklama ışığında Filistin davası bağlamında birkaç noktanın madde madde madde açıklığa kavuşturulması gerekir:

1- Başını Suudi hanedanının çektiği Arap rejimlerinin çoğu doğrudan veya dolaylı olarak ABD’nin kontrolü altında hareket etmekteler ve kendi halklarına karşı rejimlerinin varlığını korumak için ABD’nin sultasını peşinen kabul etmişlerdir. Bunların ABD-İsrail sulta ekseninden ayrılmaları uğursuz varlıklarının da sonu demektir. Bunlardan Filistin davasına yardım ve destek beklemek abestir.

2- ABD ve İsrail’in bölgedeki kukla rejimlerin işbirliği ile başlattıkları bu son girişimleri Filistin halkının haklı mücadelesini asla engellemiyecektir.
Yetmiş yıldan fazla bir süredir Filistin halkını teslim alamayan İsrail ve hamileri bundan sonra da bu uğursuz hedeflerine ulaşamıyacaklardır.

3- Filistin halkının eşsiz direnişini kıramayanların Fars körfezindeki tağuut ve tağuutçuklara tevessül etmeleri aslında Filistin davası adına büyük bir zaferdir. Bu son girişimler görünürde işgalci rejimin başarısı gibi görünse de aslında onların zaafını gözler önüne sermektedir.

4- Filistin halkı ve direniş grupları geçen bu 70 yıllık çetin mücadelede hiçbir zaman bugünkü kadar vahdet içerisinde bulunmamıştı. Artık tek kurtuluş yolunun direniş olduğunda birleşmiş bulunuyorlar. Artık başta Arap ülkeleri olmak üzere nifak ehli güçlere dayanmak yerine kendi iman ve güçlerine dayanmanın tek çözüm olduğu sonucuna varmış bulunuyorlar.

5- Filistin davası İslam dünyasında turnosol kağıdı olmaya devam etmektedir. Filistinliler geçmiş dönemlerde zaman zaman gerçek dostlarının kimler olduğunda gaflete düşmüş olsalar ve münafık rejimlere güvenseler de işin ciddiyeti ortaya çıktığında kime güveneceklerini, kimlerin kendileriyle dayanışma ve işbirliğine hazır olduğunu öğrenmiş oldular.

6- İslam dünyasının çeşitli bölgelerindeki Müslümanlar da bugün her zamankinden daha açık bir şekilde Filistin davasını kimlerin desteklediğini, kimlerin Filistin davasını bir çıkar aracı olarak kullandığını görebilmektedir.

7- Hakla batılın bir birinden açık bir şekilde ayrışması için safların netleşmesi süreci devam edecektir. Bu ilahi gelenek şimdilik Filistin davası bağlamında gündemde olsa da başta Suriye, Yemen, Irak ve Lübnan olmak üzere bölgemizde ve yeryüzünde vuku bulan bütün gelişmeler için de geçerlidir. Ancak saflar netleştiğinde kimin hak, kimin batıl, kimin hakla ve kimin batılla birlikte olduğunu halklar teşhis etme imkanına kavuşacak, nifak ve küfrün maskesi ancak o zaman düşürülebilecektir.

Ziya Türkyılmaz

Read 962 times