Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı açıkladı: İran’la anlaşınca ABD bizi tehdit etti

Rate this item
(0 votes)
Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı açıkladı: İran’la anlaşınca ABD bizi tehdit etti

Filistin konusunda somut adım atılması gerektiğini belirten Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Doğan Bekin, ‘Kürecik radar üssünün söküp atılması gerekiyor.’ dedi. Bekin, ‘Güvenliğimiz ABD’ye mi bağlı olacak?’ sözleriyle Hükümet’i eleştirdi.


Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Doğan Bekin’i pazar günü Ulusal Kanal’da Ezber Bozan programında konuk ettik. Bekin, AK Parti Hükümeti’nin dış politikasına sert eleştiriler getirdi. Hükümet’in ‘günübirlik siyaset belirlediğini’ söyleyen Bekin ‘stratejik planlamalar yapılması’ çağrısında bulundu. Bekin’in sorularımıza verdiği yanıtları okurlarımızın bilgisine sunuyoruz:

Değerli Ulusal Kanal izleyenleri bu haftaki konuğumuz Doğan Bekin. Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili. Bekin, önümüzdeki günlerde TBMM’de yapılacak olan NATO’nun genişlemesi oylamasında ‘Hayır’ oyu kullanacaklarını açıklayarak dikkat çekmişti. Çok sayıda konuyu şimdi masaya yatıracağız. Sayın Bekin kaç yıldır Milli Görüş hareketi içerisindesiniz?

  
12 yaşından beri. 

Siyasi mücadeleye nasıl başladınız?
1969 yılında 12 yaşındayken Erbakan Hocamızla ailevi bir yakınlaşmamız vardı. Dayım siyasi mücadelenin içindeydi. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden tanışıyorlardı. Seçim zamanı büroda çay servisinde bulunuyordum, oranın işlerini yapıyordum. Bir yandan da konuşulanları dinleyip öğreniyordum. O günlerden beri Milli Görüş hareketinin içindeyim. 

 Türk siyasetinde pek göz önünde bulunmayan önemli isimler var. Sayın Hasan Korkmazcan’la tanıştığımda bunu düşünmüştüm. Korkmazcan’ın anıları büyük dersler içeriyor. Şu anda da Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı olarak milletimize hizmet etmeye devam ediyor. Siz de yıllardır önemli görevler yaptınız. Daha çok hangi alanda çalıştınız?
Necmettin Erbakan Hocamızla birlikte daha çok dış politika alanında çalışmalarda bulundum. 

O zaman dış politikayla başlayalım. Ama öncesinde bir makalenizde dikkatimizi çeken bir noktayı sormak isterim: 12 Eylül 2020’de yazdığınız bir makalede şöyle diyorsunuz: “ (12 Eylül darbesi sürecinde yaşadıklarına atıfla) Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca’nın bu zor imtihanda sabır örneği göstermesi, ister istemez bizlere Şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi’nin Taif’e sürgüne gönderilmesiyle ilgili yaşam öyküsünden kesitleri hatırlattı.” Hayrullah Efendi Namık Kemallerin kuşağından bir Jön Türk’tü. Mithat Paşa gibi Taif’e sürüldü. Süren kişi de, 2. Abdülhamit’ti. 26 Temmuz 1877 tarihinde sürüldü. Merhum Necmettin Erbakan’ı 2. Abdülhamid’in sürgün cezası verdiği bir din adamına benzetmenize bir itiraz geldi mi?
Yok gelmedi. Gelseydi de cevabım hazırdı.

 Neydi o yanıt?
Haksızlığa uğradı. İftiraya kurban olduğu için sürgün edildi. Taif’ten yazdığı mektuplar elimde mevcut. Son yazdığı mektup çok duygusal. Ailesine kişisel eşyalarının satılıp borçlarının ödenmesini istiyor. Çok önemli görevler ifa etmiş bir isim. Devlet görevlileri Hayrullah Efendi gibi dürüst olmalı.

Dış politikayla başlayalım dilerseniz. Ben bir analiz atayım ortaya dilerseniz onu çekiştirelim birlikte. AK Parti Hükümeti özellikle seçimlerden sonra ABD ve AB’yle kriz konularını soğutmaya çalışan bir çizgi izliyor. Mavi Vatan’da sondaj gemileri, Yunanistan’la ilişkiler, Suriye’yle normalleşme sürecinin dondurulması, AB hedefinin yeninden kamuoyunun gündemine getirilmesi gibi çok sayıda başlık sayabiliriz. Yeniden Refah Partisi’nin dış politika siyasetiyle bu hedefler birbirine uygun mu?
AK Parti'nin dış politikası sürekli değişiyor. Dış politikanın iç politikaya eklemlenmemesi gerekir. Dış politika kendi başına bir yapılanma olmalı. Argümanlarınızın çok güçlü olması gerekir. Günübirlik politikalarla dış politikayı yürütmek mümkün değil. Adalar Denizi’nde Yunanistan'la ciddi kriz yaşıyoruz. Bunu soğutmak çözüm değil. Yunanistan, Türkiye’nin savaş sebebi demesine rağmen hala karasularını 12 mile çıkaracağını seslendirmektedir. Adalarımızı kendi uhdesine alıyor. En son Yunanistan Dışişleri Bakanlığının Zürafa Ada’sıyla ilgili açıklaması var. Zürafa Adası her ne kadar bir kayacık adası gibi görünüyorsa da şu anda Amerika Birleşik Devletleri’nin Dedeağaç’ta kurduğu büyük üssün hemen altında yer alması itibariyle stratejik önemdedir. Bu adayla ilgili Dışişleri Bakanlığının bir ses çıkartmasını bekliyorduk ama ne yazık ki olmadı. Cihat Yaycı Paşa bir tek bu konuya eğildi.

 

AB bu konuya doğrudan müdahil durumda. Sizce Türkiye'nin Avrupa Birliği’ne kabul edilme ihtimali var mı?
Hemen hemen yok gibi

Siz TBMM’de Avrupa Birliği Uyum Komisyonu üyesi değil misiniz?
Doğrudur. 

Bu komisyon ne iş yapıyor o zaman?
AB’den ‘kabul’ yönünde bir sinyal olmadığı için komisyon tam olarak çalışmalarını başlatmadı. Ortada hiçbir somut adım yok. AB Komisyonu’nun raporları da Türkiye’nin aleyhine. 17 Aralık’ta da kesinleşecek. Türkiye stratejik bir hata yaptı. Önce Gümrük Birliği anlaşmasını imzalayarak büyük hata yaptı. 

Nasıl bir sonuca yol açtı bu?

Avrupa Birliği Türkiye açısından amacına ulaştı. Avrupa Birliği'nin inisiyatifiyle ihracatımızı yapabiliyoruz. Kamyonlarımıza vize zorluğu çıkarılıyor. Bazı mamullerimizin üçüncü dünya ülkelerine satışı mümkün olmuyor. Çünkü hepsi Avrupa Birliği tasallutu altında. Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesi gerekiyor. Gümrük Birliği Türkiye’nin dış ticaretinde idam sehpasıdır. Bu 1838’deki kapitülasyonlara benzer bir anlaşmadır.

AK Parti hükümetini neden bu konuyu yeniden Türkiye'nin gündemine soktu o zaman?
AK Parti zaman zaman yaklaşıyor, zaman zaman uzaklaşıyor. Türkiye’nin AB’ye kabul edilmesi mümkün değil. Avrupa Birliği’nin kuruluş sürecine bakınız. Aslında bir Katolik birliğidir. Türkiye Hükümeti Erbakan Hoca’nın Çırağan Sarayı’nda 15 Haziran 1997’de D8 ülkeleriyle başlattığı çalışmayı devam ettirmelidir. 

TBMM’de NATO’nun genişlemesine onay çıkacak mı?
Biz Yeniden Refah Partisi Milletvekilleri olarak ‘Hayır’ diyeceğiz. İsveç Devleti ayrıca Suriye’nin kuzeyinde bir Asuristan devleti kurmak için çaba içerisinde. Parlamento kararı bile aldılar. 750 bin Asuri’ye soykırım kararı aldı, anıt dikti. Türkiye’nin bu sessiz politikası nereye kadar… IŞİD nereden çıktı? Batı ülkelerinin planlarıyla bağlantılı. 

IŞİD nereden geldi?
Paraşütle inmediler 35.000 kişi birden savaşçı geldi oraya. Büyük kısmı Orta Asya. Cumhuriyetlerinden geldi. Hepimiz biliyoruz ki oradaki insanların bir pasaport alma imkanları bile zor. Her biri cebine 1.000 dolar, 2.000 dolar koyuldu. Bu bir devlet aklıyla oldu. Musul’a kadar geçmeleri sağlandı. Tam bu süreçte Japonya’nın Irak’a pikap araç ihracı tam 10 kat arttı. O araçlar silah kullanmaya daha müsait çünkü. 28 Ekim 2017 deşifre edilen belgelerde IŞİD’in CIA ve MOSSAD’la ilişkileri tüm çıplaklığıyla ortaya çıkıyor. 

Batı neden bunu yapıyor?
Türkiye’ye Sevr’i dayatıyorlar. Irak’ı, Suriye’yi, Libya’yı böldüler. Bazı Arap devletlerinin hükümetlerini değiştirdiler. Batı bölgede güçlü devlet istemiyor. Demokrasi söylemi adı altında Irak’a, Suriye’ye müdahale ettiler. 

Filistin konusuna geçebiliriz izninizle. Hükümetin tutumunu yeterli buluyor musunuz?
Bulmuyoruz. Çünkü somut adımların atılması gerekiyor. Kürecik’teki radarın butonu ABD’nin elinde diye açık açık söylediler. Radar sistemi kurulmadan önce yine Türkiye üzerinde baskı uyguladılar. Bu müstemleke bir ülkenin uygulayacağı bir şeydi. Sökülüp atılması gerekiyor. Savunmamız ABD’ye mi bağlı olacak? İran’a karşı kurulan bir radar topraklarımızda ne arıyor. Komşumuzla, Müslüman bir ülkeyle ABD ve İsrail için neden karşı karşıya gelelim. İncirlik Üssü de kapatılmalıdır.

Türkiye’de İslamcı görüşü öne çıkaran isimlerin bir çoğu İran’a karşı ciddi bir düşmanlık içerisinde. AK Parti içinde de böyle isimler var. Partiniz İran’la ilişkiler konusunda nasıl bir tutum benimsiyor?
Refah yol döneminde yaptıklarımızı bu sualinize yanıt niteliğinde. Erbakan Hocamız ilk dış gezisini İran'a yapmıştı. Recai Kutan Beyefendi Enerji Bakanıydı. Enerji anlaşmaları yapmıştık komşumuzla. İlk defa burada anlatmak isterim. Hazineden Sorumlu Bakanımız Fehim Adak’a o zaman Amerikalılar sordu ‘Neden İran’la görüştünüz’ diye. 

Yıl kaçtı?
Sanıyorum 1997. İran’la anlaşma rahatsız etti onları. ‘Biz size temin ederdik’ dediler. 

Bakan ne yanıtı verdi?
Biz milli menfaatimize bakarız demiş ve ‘Daha ucuza mı bulacaksınız?’ diye sormuş. Bunun garantisini veremeyiz diye yanıt vermişler. Bakanımız ‘Peki neden karışıyorsunuz’ diye yine sorunca ‘İran’la böyle bir ticarete girmenizi istemiyoruz’ demişler. ABD, Türkiye ve İran’ın birlikte hareket etmesini istemez. Hatta birbirine düşman olması için yapay sorunlar üretirler. 

Yeniden Refah Partisi Şangay İşbirliği Örgütü ve BRICS’in yükselişine ve Atlantik sisteminin karşısında yarattığı fırsatlara pek vurgu yapmıyor, neden?
Bu söylediğiniz kurumlardan önce D8’i kurduk. Endonezya, Bangladeş, Malezya, Pakistan, İran, Türkiye, Mısır ve Nijerya vardı. O zaman Erbakan Hoca’ya ‘Bunlarla mı kalkınacağız’ demişlerdi. Ama şu anda gelişmenin dinamikleri değişiyor. Batı müdahale ediyor mazlum ulusların gelişmesine. 

Hangi yöntemlerle müdahale ediyor?
Endonezya'nın rahmetli Cumhurbaşkanı Yusuf Habibi bizzat bana anlattı. IMF anlaşma şartı olarak ülkenin en iyi fabrikasını kapatma şartı koyuyor. Erbakan Hoca’nın sanayileşme yönündeki adımlarına ithalatçılar baskı uyguladı engellemeye çalıştı. Yusuf Habibi’nin Boeing ve Airbas’larda patenti var. Sonradan öğrendik 62 patenti varmış. 

Read 153 times