Direniş Ekseninin Düşmanları

Rate this item
(0 votes)
Direniş Ekseninin Düşmanları

  Allah’ın Adıyla

Direniş müphem, belirsiz bir kavram değildir; yapılan saldırıya karşı kendini savunmak, düşmana teslim olmamak; yurdunu, kimliğini, sahip olduğu maddi ve manevi varlıklarını, değerlerini korumak için canıyla malıyla mücadele etmek demektir.

Zulüm, baskı, işgal ve katliam karşısında direnmek dinimizin emridir. Kaldı ki, kendini savunmak canlı olmanın, insan olmanın bir gereğidir.

 

Bitkiler ve hayvanlar bile doğaları gereği kendilerine yönelik salıdırılara karşı direniş gösterirken insanların tepki göstermesi niçin yadırganır? Bu haklı mücadeleye niçin karşı çıkılır?


 
Direnişe karşı çıkmanın hiç bir mantığı yokken bazı çevrelerin direniş gösteren halklara kin ve düşmanlık göstermeleri, karşı çıkmaları nasıl izah edilebilir?


 
Direniş karşıtlarının başında saldırgan müstekbir güçler gelir. Bunlar kendilerini dünyanın efendisi, üstün varlıklar, sömürüye sultaya hak sahibi olarak gördükleri için karşılarında kimsenin durmasına tahammül edemez ve herkesin onlara teslim olmasını isterler. Kısacası uğursuz amaçları önünde duran, direnin herkesi ortadan kaldırmak isterler. Bunun günümüzdeki en açık örneği başını ABD’nin çektiği Batı Sulta Sistemi ve ileri karakolu rolündeki İşgalci Rejimdir.


 
Direniş Cephesinin düşmanlarından ikinci grubu varlıklarını, rejimlerini Batı Sulta Sistemine bağımlılıkta, uşaklıkta gören kukla rejimlerdir. Batı Asyadaki ve Kafkasya’daki rejimlerin çoğu bu gruba girer. Bu çevrelerden bazıları sözde zulme, sömürüye, katliama karşıdır, ama pratikte direnme cesareti gösteremedikleri, iktidarlarını , servetlerini, konumlarını ve itibarlarını kaybetmekten korktukları için Direnişin bir an önce bitmesini, yenilmesini, ortadan kaldırılmasını ister ve bu doğrultuda saldırgan müstekbir güçlere gizli ve açık destekte bulunmaktan çekinmezler.


 
Bu rejimlerin bazıları Direniş cephesine düşmanlıklarını açıkca izhar eder, bazıları ise görünürde timsah göz yaşları döker, gerçekte ise eziklikten, kınanmaktan, vicdan azabından-tabii varsa- kurtulmak, saldırgan canilerle ilişkilerine devam etmek için Direniş Cephesinin kökten ortadan kaldırılmasını arzularlar.


 
Devletler ve rejimler dışında Direniş cephesine düşmanlıkta sınır tanımayan öteki çevreleri ise kıskançlar, Emevi-Yezidi ekolü mensupları, NATO’nun mayın eşekleri selefi gruplar, ABD ve İsrail’den fonlanan maaşlı kalemler, Direniş Cephesinin yenilgisinden leş kapmaya hazırlanan Kürtçüler, Türkçüler, Arapçılar vb sırtlan sıfatlılardır.


 
Bu çevrelerin her biri farklı kategorilerde ele alınıp hangi motivasyonlarla Direniş Cephesine kin ve düşmanlık besledikleri ayrıntılı olarak tebyine muhtaçtır ve mutlaka açıklanarak genç nesiller aydınlatılmalıdır.


 
Medyada Direniş cephesine çeşitli bahanelerle kin kusan yandaş medya kalemşörleri ve hatiplerinin argümanları kıskançlıktır, bu kıskançlıklarını mezhebi kaygılarla perdelemeye çalışmakta, halbuki fonlandıkları/emir aldıkları efendilerinin ezikliğini ve bazen birinci gruptakilerle sürdürdükleri gizli işbirliğini örtmeye, gizlemeye çalışmaktalar.


 
Bu çevreler açısından asıl düşman ne ABD’dir ne İsrail, var da yok da tek bir düşman vardır, o da Şii İran ve İran’la dayanışma içerisindeki direniş gruplarıdır. Bunlara göre Şii İran ABD ve İsrail ile düşman değildir, yıllardır batı Asya bölgesinde Batı Sulta sistemine karşı verilen mücadelede on binlerce şehid vermeleri, kuşatmalara, yaptırımlara katlanmalarının tek bir hedefi var, o da Sünnileri Şiileştirmek, yeni bir İran imparatorluğu kurmaktır.


Bunlara göre Direniş Cephesiyle ABD ve İsrail arasındaki savaşların hepsi senaryodan ibaret(!).


 
Yine bunlara göre Suriye’de gizli olarak değil apaçık bir şekilde NATO ile, İsrail ile işbirliği yaparak bir terör grubunu iktidara taşımakla devrim yapılmış ve Sünnilik kurtarılmıştır(!) Cüppeli Mahmud’dan Yusuf Kaplan’ına, İsmail Kılıçarslan’ına kadar onlarca kalemşör ve hatip bu amaçla görevlendirilmiştir veya gönüllü olarak Direniş’e saldırmaktalar. Bunlara göre; yaşadığımız dönemde Sünniliğin maslahatı Şii İran ile birlikte bölgede işgalcilere soykırımcılara karşı direnmekte değil, bölge halkları ve ülkelerini Abraham Anlaşması, BOP ve NATO planları çerçevesinde İsrail ile uzlaştırmaktadır. Bu zavallı güruh Suriye’yi, Lübnan’ı İsrail sultası altına yönlendirmekle Şii tehlikesini bölgeden uzaklaştıracaklarına inanırlar. Bu çevrelerin söyleminde ve yemlendikleri efendilerinin pratiğinde bu iddiamızın aksini gören varsa buyursun kanıtlarını ortaya koysun, ikna etsin bizi.


 
Bir de dıştan daha doğrusu ABD ve dolayısıyla İsrail’den fonlanan medya kalemşörleri ve sözcüler var ki bunların daha açık sözlü oldukları söylenebilir. Bunlarda bir öncekilere göre nifak, iki yüzlülük daha azdır. Çünkü İslami değerlere başından karşı oldukları için gizlemeye çalışsalar da Batılı efendilerinin Direniş Cephesine galip gelmesini inançları gereği dört gözle beklerler.
Çünkü bunların dini modernitedir/Batı uygarlığıdır, dinlerine aykırı olan Direniş Cephesinden hiç hazzetmez ve bir an önce yenilmesini isterler.


 
Bir de ne idüğü belirsiz, densiz, kimin hizmetinde olduğu belirsiz çevreler vardır. Bunlara örnek olarak Kernan Çamurcu gibileri gösterilebilir. Etrafa çamur atmakla ünlenmiş Kenan Çamurcu sözde İran uzmanı rolünde hala 2009 fitnesinde başrolde olan liberal batıcıları övüp durmakta, İran’a dayatılan ABD desteği ve İsrail öncülüğündeki savaşta İsiyonist medya imparatorluğu tarafından üretilmiş yalan ve iftiraları yaymaktan büyük zevk duymaktadır.


 
Türkçe medyada son bir yılda Direniş Cephesi konusunda yazılan, çizilen, konuşulan konular yeniden gözden geçirildiğinde Pan Arabist, Pan Türkist, Pan Kürdist, Mezhepçi Selefi/tekfirci çevrelerin hepisinin Direniş Cephesine yönelik saldırılarda doğrudan veya dolaylı olarak, bilerek veya farkında olmaksızın Batı Sulta sistemiyle el ele vermiş oldukları ve siyonist projenin ilerlemesine yardımcı oldukları açıkca görülür.
 
Ziya Türkyılmaz

 

Read 5 times
More in this category: « Bu Savaş Kimin?