El-Hatib’in Nasrullah’a Mektubu Neye Alamet?

Rate this item
(0 votes)

  Bismillah,

Bu günlerde Suriye SMDK eski Başkanı Muaz el-Hatib, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'a yönelik mesajı sosyal medyada dolaşmaya başladı. Acaba bu zamanda böyle bir mektubun piyasaya sürülmesi ne anlama geliyor? El–Hatib mektuptaki sözlerinde ne kadar samimidir? Acaba bu mektuptaki iddialar El-Hatip ve akıl hocaları tarafından niye gündeme getirildi?

-El-Hatibmektubunaşöylebaşlıyor."Savaşa inanmıyorum, savaşın bir acziyet olduğunu düşünüyorum. Anlayışlı yaklaşımın, bireyler ve toplumlar arasındaki ihtilaflı meselelerde tek çözüm yolu olduğunu düşünüyorum. Güce güvenilmemelidir, güçle gurur duyulmamalıdır, nice imparatorluklar gurur duydukları güç yüzünden parçalanmıştır. Sünni ve Şii olarak bin yıldır süren bu hısımlık yetmez mi? Dar mezhepçi düşünceyi gömelim ve ümmeti bu karanlık kavgadan çıkaralım."

Şimdi El-Hatibe sormak lazım madem savaşa inanmıyordun ve ihtilaflarda anlayışlı yaklaşımın tek çözüm yolu olduğuna inanıyordun kargaşanın daha başında bu yolu savunan İslami İran, Hizbullah başta olmak üzere çözüm taraftarlarının bu doğrultudaki çağrılarına niye kulaklarınızı tıkadınız? Rejimde yapılmak istenen reformlara destek vererek mücadelenizi niye siyasi mecrada sürdürmeyerek direniş üzerinde şeytani emelleri olan bir takım dış güçlerin oyununa gelerek ülkeyi harabeye çevirdiniz? Madem ki gücün üstünlüğüne inanmıyorsun o zaman akıl babalarınız olan ABD , Batılı emperyalist güçler ve NATO’nun kurtarıcı(!) gücüne her fırsatta sarılmanızın anlamı nedir?

Sunni ve Şii düşmanlığını körükleyenler Şiiler mi ? Yoksa Suriye kargaşasının başrolündekilerin olaylara mezhebi temelde yaklaşarak varlığını koruyan Suudi Amerika, Katar, Bahreyn ve satılmış diğer körfez diktatörleri ile bölgesel hesaplar güden AKP hükümeti mi? Zalim-mazlum edebiyatı yaparak muhaliflere bu gün maddi ve savaşçı her türlü desteği veren ve Suriye’yi mahveden bu malum Arap diktatörlerinin bu ümmetin yiğitleri olan Hizbullah’ın hatta Sunni direniş cephesi olan Hamas’ın Siyonist İsrail ile olan savaşlarında kimin tarafında olduğunu ve kime silah sağladığını herhalde en iyi El-Hatib’dir! Madem malum ülkeler mazlumun yanındaydılar bugün Suriye’ye akın akın akan bu sözde mücahitler(!) o zaman neredeydiler? Bu sözde küresel cihatçılar acaba bu güne kadar Siyonistlere bir kurşun atmışlar mıdır?

Şii uleması tarih boyunca bir Sunni Müslümanın öldürülmesine yönelik caiz fetvası vermemişken maalesef El–Hatib’in içinde olduğu zihniyet olan Selefi dini önderlerinin Şiilerin katledilmesine, namus ve ırzlarının helal olduğuna dair fetvaları havada uçuşuyor! El-Hatip eğer samimi olsaydı öncelikle bu selefi alimlerinin bu alçakça Şii-Alevi sivil halkın katledilmesi, hertürlü insanlık dışı muameleye tutulmalarının caiz olduğuna dair fetvalarına karşı bir uyarı mektubu yazsaydı daha anlamlı olmaz mıydı? Kendilerine yegane düşman olarak Siyonistleri seçen Hizbullah’ı mezhepçi yaklaşımla itham etmek kelimenin en basitiyle insafsızlıktır. Lübnan Hizbullahı’na onurlu duruşu ve geniş ufuklu görüşünden dolayı dünya genelinde halklar nezdinde olan sevgi ve muhabbet yumağı bu hareketin görüşünün ne kadar evrensel temellere dayandığının en büyük delili değil mi? Bunu artık herkes iyi biliyorki bugünkü mezhep temelli çatışmayı isteyen ve bu doğrultuda emperyalist güçlerin emrinde olan zihniyet maalesef El–Hatip’in bağlı olduğu Selefi-Vahabbi zihniyetidir. Şii uleması tarihi boyunca her zaman Müslümanların kardeşliğine inanmış olup tek düşman olarak İslam düşmanlarını hedef seçmişleridir.

-El-Hatib’in mektubundaki mesajlara geri dönersek,İsrail'in Lübnan saldırısında direnişe kucak açtıklarını hatırlatan Hatib, "Hizbullah bayrakları mahallelerimizde dalgalandı. Çocuklarımızın rızkını sizinle paylaştık, bunun karşılığı böyle mi olmalıydı?" değerlendirmesinde buluyor.

El–Hatib, Hizbullah’ın İsrail ile yaptığı savaşda Lübnanlılara kucak açtıklarını ve mahallelerinde Hizbullah bayrakları dalgalandırdıklarını söyleyerek bununla övünmekte ve minnet koymaktadır. El-Hatib bu ifade ile sivil halka olan yardımlarını Allah rızası için değil bu günler için yaptığını itiraf etmiş olmaktadır. Şunu açıkça söyleyelim ki sizler niçin o gün Hizbullah’ın bayrağı mahallenizde dalgalandırdığınızı bizler çok iyi biliyoruz. Siyonistler geçmişte sizlerin Arap gurunuzu ,onurlarınızı ,namuslarınızı , hasiyetinizi kirletmiş ve yerlere sermişti. Bugünkü akıl babalarınız olan Arap rejimleri birleşmiş olmalarına rağmen Siyonistler karşısında büyük hezimet yaşamıştınız. Hizbullah biiznillah Siyonistleri dize getirerek sizlerin de kirlenmiş onurunuzu, namusunuzu, hasiyetinizi kurtararak gönüllerinizi ferahlandırdığı için o gün o bayrağı dalgalandırdınız!. Peki size sormak gerek, Hizbullah’a yönelik bu alçakça düşmanlık neden? Ayrıca Hizbullah sizlerin sebep olduğu bu kargaşa ve yıkım neticesinde sınır boylarında Lübnan’a sığınan mazlum Suriye halkına gereken maddi ve manevi yardımı fazlasıyla yapmasına rağmen sizler gibi demagoji ve ajitasyon yapma gereği duymuyor.Tabi ki bu da Hizbullah olmanın farkı olsa gerek!..

El-hatip mesajına şöyle devam ediyor

"Sizden, halkımızın akan kanı dursun diye siyasi ve toplumsal ağırlığınızı kullanmanızı bekliyorduk. Halkımızın Scud füzeleri ile uçaklarla bombalanması hoşunuza gidiyor mu? Binlerce kadının tecavüze uğraması, yüzlerce çocuğun işkenceyle öldürülmesi hoşunuza gidiyor mu? Suriye halkının 50 yıl tağut bir partinin baskısı altında olması sizi rahatsız etmiyor mu? Ehli Beyt'in mezhebi hakkın mutlak destekçisi midir, yoksa tağutun mu? Suriye halkı şehit imam Hz. Hüseyin'in yaşadıklarını yaşıyor. Bunun birinci sorumlusu da rejimdir. İslam dünyası Şii-Sünni kavgasına çekilmek isteniyor"

El-Hatip vicdansız ve insafsız bir yaklaşımla edebiyat yapmaya devam ediyor. Adama sormazlar mı, daha gösterilerin yeni başladığı zamanlarda Seyyid Nasrallah defalarca diyalogdan ve uzlaşıdan bahsetmedi mi? Hanginiz o zaman Nasrallah’a kulak kesilip görüşüne değer verdiniz? Suriye’de daha ufak tefek gösterilerin olduğu zamanlar da rejim aleyhine değil de Hizbullah ve İran aleyhtarı gösterilerin düzenlenmesi ve akıl almaz iftiraların havada uçuşmasının ne anlama geldiğini insaflı(!) El-Hatip’in açıklaması gerekir.

Muhalif gurubun izlediği bu kargaşa çıkarma yönteminin yanlış olduğunu insaflı, mezhepçi gözlüğü ile bakmayan ve İslam’ın, Suriye vatandaşlarının maslahatını gözeten emperyalistlerin Suriye üzerinde oynadığı oyunun fark eden bir çok Sunni alim ve siyasilerin uyarılarını niye dikkate almadıklarını El- Hatip ve zihniyetine sormak lazımdır.

Evet, asıl El- Hatibe sormak gerekir ki Şii çoğunluğun yaşadığı köylere girerek orada kendileri gibi düşünmeyen Sunni veya Şii birçok kadının sözde cihatçılar tarafından ırzlarına geçilmesi, onlarca masum insanın başlarının tekbirle kesilmesini, ölülere işkence edilmesini özellikle Şii köylerin muhasara altında alınarak halkın aç ve susuz bırakılarak ölüme terk edilmesi hakkında ne düşünüyor acaba? Ve yine Hz. Peygamberin(s.a.a) evlatlarının mezarlarına yönelik roketli saldırıları ve Hüseyniyelerin tekbirlerle yıkılması ve yakılması hakkında El-Hatip ne düşünüyor?

Evet,Esad rejimi ilahi açıdan bakıldığı zaman ilahi bir rejim değildir. Dolayısıyla haksızlıkların bu rejimde olması gayet doğaldır. Kimse özellikle de Hizbullah’ın Esad rejimine bu sebepten dolayı sahip çıkması söz konusu olmayıp rejimin Siyonist İsrail karşısında direnişe verdiği maddi ve manevi desteğinden dolayı sahip çıktığını dost düşman herkes biliyor.

Şimdi El Hatibe sormak lazım: Esad rejimi tagut rejimi de peki muhalif çetelerin maddi ve manevi destekçisi olan Suudi, Katar, Bahreyn, Ürdün ve diğer körfez ülkelerinin dikta yönetimleri mi ilahi rejimlerdir? Ve yahut kendileriyle iş tuttuğu, ortaklık yaptıkları bundan sonra sadece emirleri bizden alacaksın diyen ABD ve emperyalist güçler mi ilahi rejimdir? Kendi çıkarı için en büyük tağuti rejimler olan Arap rejimleri ve her gün onlarca masum Müslümanı katleden kafir emperyalist güçlerle işbirliği yapmayı kendine ayıp görmeyen El- Hatip ne hikmetse ümmetin en büyük düşmanlarından olan Siyonist rejim karşısında direnişe eşsiz ve hayati desteği olan Esad rejimini Hizbullah’ın savunmasını ümmete hakaret olarak görmesinin izahı var mıdır? Esad rejiminin tağutluğu ABD ve Nato’nun Müslümanlığına tercih edilse kınanılmaz herhalde. Maalesef emperyalist güçlerin bölgesel oyunlarını hesaba katmayan El-Hatip ve onun zihniyetinin mezhepçi yaklaşımlarının, ahmaklıklarının bedelini bugün Suriye’nin Sunni-Şii bütün mazlum halkı ödemektedir.

-El-Hatib, siyasetçilerin tehlikeleri geç fark ettiklerini, savaşların başlamasının en büyük nedenlerinden birinin de onların basiretsizliği olduğunu söyleyerek mesajının sonunda İran-Irak savaşını ve Lübnan iç savaşını örnek vererek Hizbullah liderinden Sünni liderlerle bir araya gelerek meseleye çözüm bulmasını da talep ediyor. Hatib, Nasrallah'tan Suriye'deki militanlarını geri çekmesini ve Şii bölgelerindeki muhaliflerle bölgede güvenliğin sağlanması için irtibat halinde olmasını istedi.

Doğrudur siyasetçiler basiretsiz davranmış olabilirler ve Suriye olayının bu hale gelmesinde katkıları büyük olabilir. Peki, El -Hatibe sormak lazım kendisi basiretli(!) bir din adamı olarak geçen bunca zamanda hangi basiretli harekette bulundu. Mesela, ABD, NATO ve onların yerli uşaklarından akıl alacağına niye İslami İran’ın ve Hizbullah’ın bu kargaşanın çözümüne yönelik önerilerine kulaklarını tıkayarak bu konuda İslami İran’ın ve Hizbullah’ın etkin rol oynamasını kabul etmeyerek onlara akıl almaz itham ve iftira atmaktan geri durmadılar. El-Hatib’e sormak gerekir, yoksa ABD ve NATO’dan Suriye’yi bombalamasını istemek ve onlarla toplantı üstüne toplantı düzenleyerek bu küresel emperyalist cepheden kurtuluş beklemek mi basirettir? El-hatibin yeni mi aklı başına geldi. Türkiye, Lübnan, Irakve İran gibi ülkelerde ümmetin geleceğini düşünen bir kısım siyasive dini şahsiyetlerin Suriye meselesinin ümmet içerisinde diyalog ile çözülmesi gerektiğini söylemesine rağmen ısrarla kendilerinin ABD ve NATO bombalarından yardım bekleyerek satılmış Arap rejimlerinden medet umarak çözülmesi sanmak mı basiret oluyor? Ayrıca Ebu Süfyan, Muaviye ,Yezid tugayları kurarak her fırsatta Şii-Alevi ve kendi gibi düşünmeyenleri hunharca katleden ve sivil insanları tekbirlerle boğazlayan muhaliflere güvenerek oradaki masum halk nasıl güvencesiz bırakılır?

Sözün özü şudur: El -Hatibin bu çıkışı bize göre psikolojik savaşın medya boyutu olup aynen dedeleri Muaviye’nin Sıffın savaşını kaybetmeye yakın olduğu bir zamanda hile metoduna baş vurarak yüce Kur’an’ı mızraklarının ucuna takarak, kafaları karıştırarak savaşın seyrini değiştirmeye ve Hizbullah üzerindeki psikolojik baskıyı artırmaya yönelik bir muaviyevari bir hamledir. Bu son hamleyle El-Hatip onun destekçileri ve akıl hocaları kazanmayacakları Suriye savaşında yenilginin faturasını Hizbullah özelinde Şiilere çıkarmaya çalışmaktadırlar. Eğer El-Hatip Suriye meselesinin ümmet içerisinde kardeşçe ve diyalog yöntemiyle çözülmesini isteseydi öncelikle bu mesajı kendi taraftarlarına vererek din adına yapmış oldukları akıl almaz zulümlerini durdurmalarını istemesi gerekmez miydi? Özellikle Selefi alimlerinin kendileri gibi düşünmeyenlere yönelik nerdeyse her gün Müslümanlar için verdikleri akıl almaz insanlık dışı fetvalarının önünün alınması taraftarların yaptıkları vahşeti durdurmaları için bir mektup yazması, beyanat vermesi daha insani ve İslami olmaz mıydı? Şunu El–Hatip ve aynı zihniyettekiler çok biliyor ki, Şiiler için yegane düşman Siyonist ve emperyalist güçlerdir. Başta ümmetin iftiharı olan Hizbullah olmak üzere bütün Şii gruplar İslam ümmetinin kardeşliğinden yana olup ümmetin bütün gücünü tek ve yegane düşman olan müstekbir güçlere karşı kullanılması gerektiğine inanmaktadır.

Vesselam...

MEHMET YETKİN

Read 1752 times