''ABD ve müttefiki ülkelerin tüm çaba, plan ve hesabı tutmamıştır''

Rate this item
(0 votes)

Suriye muhalefetinin ilk toplantısı 31 Mayıs 2011’de Antalya’da yapıldı. Peşinden farklı muhalif grupları toplayan Suriye Ulusal Konseyi 23 Ağustos’ta İstanbul’da kuruldu. Sonrasındaki süreci hep birlikte yaşadık. 24 Şubat 2012’de Suriye Dostları ilk kez Tunus’ta toplandı. İkinci toplantı 1 Nisan’da İstanbul’da yapıldı. Bu toplantılara katılan 100’den fazla ülkenin temsilcileri daha sonra beş sefer bir araya geldiler. Son toplantı çarşamba günü çekirdek bir grupla (11 ülke) Ürdün’ün başkenti Amman’da yapıldı.

Peki ne oldu?

 Başından beri ‘Esad gitsin’ diyenler Amman’da ABD’nin talimatıyla müthiş bir manevra yaparak ‘Esad kalabilir ama yetkilerini geçici hükümete devretsin’ deyiverdiler.

Bir gün sonra yani önceki gün üç sefer görevinden istifa edip tekrar ikna edilen Suriye Ulusal Koalisyonu Başkan El-Hatip dünyadan haberi yokmuş gibi ‘Esad 20 günde gitmeli’ dedi. Oysa aynı El-Hatip şubat sonunda ‘Esad ile görüşmelere hazırım’ demişti. Demiş ama muhalifler de birbirine girmişti. Bu kavga salı günü muhaliflere ev sahipliği yapan Madrid’de devam etti. Tıpkı iki gündür İstanbul’da devam ettiği gibi. Tıpkı önceki gün Kahire’de toplanan Arap Birliği Suriye Komitesi’ne katılan Arap bakanlar arasında ortaya çıkan kavga gibi. Herkes şaşkın.

Çünkü herkes Büyük Patron ABD’nin talimatına uymak zorunda.

Özetle Suriye sorunu artık farklı bir zeminde tartışılıyor. Rusya- ABD anlaşması çerçevesinde...

KOLAY OLMAYACAK

Yani Esad ile muhalifler bir araya getirilecek ve önümüzdeki yıl yapılacak başkanlık seçimine kadar Esad iktidarda kalacak. Bu sürecin kolay olduğunu söylemek elbette kolay değil. Birçok ülke, güç ve grup bu süreci baltalamak için elinden geleni yapacaktır. Başarırlar mı bilinmez ama kesin olan şey ABD ve Rusya Suriye’deki çözümün er ya da geç siyasi olması konusunda anlaşmış durumda. Yani ABD Moskova’nın başından beri savunduğu çizgiye gelmiştir. Gelmiştir çünkü ABD ve müttefiki ülkelerin tüm çaba, plan ve hesabı tutmamıştır.

Tıpkı bizdeki süper zekâ Ortadoğu uzmanlarının hesapları gibi. Tıpkı yandaş ve mandaş medya ve medyacıların hesapları gibi. Çünkü hiçbiri ne Suriye ne de bölge gerçeklerini biliyordu. Dünya gerçekleri ise hiç. Bilenler de bunların ne anlama geldiğini bilmiyordu. Ne anlama geldiğini bilenler ise anlamlarını kavrayamıyorlardı.

HESABI KİM VERECEK?

Oysa biraz tarih ve coğrafya bilenler Suriye’de olayların bu noktaya geleceğini bilir. Bu gerçeği yüzlerce kez bu köşeden ve televizyon programlarından anlatmaya çalıştım. Bundan rahatsız olanlar televizyonlarda bana ambargo uyguladı. Oysa bir gazeteci olarak ben yalnızca gerçekleri anlattım. İki yıl aradan sonra söylediğim her şey en ince detayına kadar kanıtlandı.

Peki o zaman ölen ve yaralanan yüz binlerce insanın hesabını kim verecek?

Yurtiçinde ve dışında göçmen durumuna düşen milyonlarca insanın dramını hangi vicdan kabullenecek? Yıkılan yüz binlerce evin anısını kim ve nasıl yeniden yaşatacak?

Yoksa bu bizim coğrafyanın kaderi midir?

Yoksa her şey ‘Nasıl olsa bu insanlar unutur’ diyen Batı’nın büyük oyunu mudur?

Eğer öyleyse o zaman biz neden ve nasıl bu kadar saftirik oluyoruz?

Yoksa her şey ‘tamamen duygusal’ mıdır?

YAZININ DEVAMI İÇİN...

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/nereden-nereye/haber-209340

Read 1591 times