Prof. Hüseyin Hatemi: Hitler ismi Museviler’e ne çağrıştırıyorsa “Yavuz” ismi de Alevilere aynı şeyi çağrıştırıyor

Rate this item
(0 votes)

Prof. Hatemi’den “Yavuz” köprüsüne tepki

 MUHABİR- Sayın hocam, Türkiye’deki son olayları değerlendirebilir misiniz, bize ne oluyor?

 PROF. HÜSEYİN HATEMİ: Bu soruya çok cevaplar verilmiştir, fakat ben başka bir açıdan bakmak istiyorum. Türkiyeli Müslümanlar, son 20 yılda devamlı darbeler ve saldırılara maruz kaldıkları için, bundan büyük tecrübeler kazandılar. Özellikle “Mazlumder” tarafından dile getirilen bir söz vardı, “Mazlumun ve zalimin dinine bakılmaz” yani mazlum kim olursa olsun yanında olmamız ve zalim de kim olursa olsun karşısında olmamız gerekir. 

Bu söylem çok güzel bir söylem iken, son zamanlarda özellikle 3. köprü meselesinde ciddi bir değişiklik olduğunu gördük. 

En önemli konu “Benim zalimim iyidir, sadece benim mazlumum mazlumdur” havasına girildi. Bu da zannediyorum ki biraz da Suriye’de savaşan bir zihniyet olan ve Müslümanlığın tam anlamına varamamış, kör bir taassuba sahip, kişilerin etkisiyle oldu. 

En-Nusra’yı mı kastediyorsunuz? 

PROF. HÜSEYİN HATEMİ: -Evet! En-Nusra ve benzerleri. Yani Katar ve Suudi Arabistan’ın sözde temsile ve korumaya çalıştığı acayip, İslam’la ilgisi olmayan, bazen haricilere, bazen Emevilere benzeyen akımları kastediyorum. 

İşte bunların etkisiyle son zamanlarda artık “senin mazlumun savunulması gereken kimse değildir” “Benim zalimim de iyidir” “Senden ancak zalim çıkar, mazlumun da korumaya layık değildir” havasına girme tehlikesi doğdu. 

Şimdi Yavuz Sultan Selim gibi kişilerin defteri ameli kapanmıştır. Özellikle onun katlettiği toplumlar tarafından bu amel defteri kapatılmışken, Allah’a havale edilmiş, hesap verilecek gün olan kıyameti beklerken, yeniden bu derdi deşmenin anlamı yoktur. 

HİTLER MUSEVİLER İÇİN NEYİ ÇAĞRIŞTIRIYORSA, YAVUZ DA ALEVİLER İÇİN ONU ÇAĞRIŞTIRIYOR

 Yeniden isminin Türkiye’nin en büyük projelerinden olan bir köprüye verilmesi doğru değildir. 

Nasıl Hitlerden övgüyle söz edildiğinde toplama kamplarında zulüm gören Museviler için büyük bir acıya ve ıstıraba sebep oluyorsa, Aleviler için de Yavuz Selim aynı şeyleri çağrıştırıyor.

Bu ülkede 40 bin, hatta bazı kaynaklarda geldiği kadarıyla 40 binden de fazla Alevi, Yavuz tarafından katledilmiştir. 

Hem de hiçbir suçları, günahları olmadığı halde, sırf Alevi oldukları için defter edilerek, listeleri tutularak tedbir olarak katledilmiştir. Yani çaldıran seferine çıkarken ordu, arkada kalmasınlar diye, emniyetlerini ihtiyaten sağlamak için katletmişlerdir.

 Daha sonra da bu katliamlar ve zulümler devam etti mi? 

PROF. HÜSEYİN HATEMİ: Bu katliamlar tabi tarih boyu devam etti. Sudan bahanelerle, sadece “Safevilerle ilişkisi var” ihbarı bile katledilmeleri için yeterli olmuştur. Oysa Hz. Ali “Suç işlenmeden ceza olmaz” diye buyuruyor. 

Bülent Arınç “Alevilerden ciddi bir itiraz gelmedi, sadece bazı köşe yazarları karşı çıktı” dedi. Örneğin Cem vakfı Genel Başkanı İzzettin doğan gibi Alevi kanaat önderleri bu konuda bir şey demediler. 

PROF. HÜSEYİN HATEMİ: -Ben hiçbir Alevinin bunu kabul edeceğini zannetmiyorum. İzzettin beye de sorulsa kesinlikle bu ismi kabul edeceğini zannetmiyorum. Şii olsun, Alevi veya Bektaşi bu ismi tasvip etmezler. 

Bir de bu ismin arkasında siyasi ümit var zannediyorum. Fakat Arap dünyası veya en-Nusra gibi teşkilatlar yeniden bir Osmanlı asla istemezler. Osmanlı deyimlerinin çoğalması en çok onları aslında rahatsız ediyor. Şu anda düşmanımın düşmanı dostumdur diye bakıyorlar. Son Gezi parkı olaylarında gördünüz en fazla zil takıp oynayanlar yine Arap medyası oldu. 

Osmanlı düşüncesi, Milliyetçi gurupların, Arap ulusalcılarının ve kendi hilafetinden başka bir hilafet kabul etmeyecek Arap şeyhlerinin ve krallarının kabul edeceği bir şey değildir. Kendilerine [B]“Kavmi necibi Arap”[/B] diyen Araplar, Türklere [B]“Etraki bi idrak”[/B] derlerdi. Aynı düşünce yine devam ediyor. 

Hocam muhafazakar kesim Kuran’ı kendisine ölçü alan bir kesimdir. Kuran’da bir insanı haksız yere öldürenin tüm insanlığı öldürdüğü ve yerinin ebedi cehennem olduğundan açıkça söz edilmektedir. Alevilere yapılan zülüm veya savaş kayıpları bir yana, Yavuz Selim herkesin kabul ettiği gibi, kendi kardeşlerini, yeğenlerini, birçok aile fertlerini öldürmüş biri. Ehli Sünnet bu şekilde elinden kardeşlerinin kanı damlayan birinin adını, önemli bir projeye nasıl verebiliyor? Örneğin biz değil de Yavuz’un kendi kardeşleri yaşasalardı bunu kabul ederler miydi? 

Yani Ehli Sünnet’in Yavuz’a bakış açısı Kurân-i değil mi? 

PROF. HÜSEYİN HATEMİ: -Evet! “nizamı alem” için “devleti kurtarmak” için yaptı denilerek temize çıkarılıyor. Zaten maalesef bu “memleketin düzeni için” yapılan cinayetle konusunda Yazid’i bile temize çıkaran Müslümanlar var. “Saltanat ortak kabul etmez” diyerek bu zulümlere rızayet gösterilmiştir.

 -Bu tehlikeli bir görüş değil mi? Yani örneğin yarın Yavuz İsmini Köprüye bırakanlar “Devleti Aliye’nin bekası için” her türlü zulmü ve katliamı caiz mi görecekler? 

PROF. HÜSEYİN HATEMİ: -Maalesef dikkate edilmesi gereken böyle bir tehlike var! Bir kısım bunu kendileri için caiz görüyorlar, ama başkalarından görünce dünyayı yıkıyorlar. AK Parti’nin karşısında olanlar da aynı zihniyete sahiptir. 27 Mayısa dokunmayın, Evren Paşa’ya dokunmayın, Atatürk’e dokunmayın, Dersim’e dokunmayın, Şeyh Sait’e dokunmayın, “Asarım sonra altında ağlarım” diyen Talat Paşa’ya dokunmayın….zihniyeti yanlış bir zihniyettir. 

Bizden olunca, ona dokunmayın, buna dokunmayın; ama karşı taraf en küçük hata yapsa “vay Kafir! Zındık! katli vaciptir” diye fetva verin mantığı yanlıştır. Her şeyin temeli adalettir. İslami ölçü olmadığından bu sorunlar hep oluyor. Kendi zalimiyle diğerlerinin zalimini insan ayrı tutmamalı. “Mazlumder” bir ara bu konuda güzel deyimler geliştirdi. Fakat şimdi Riyad Şakfa etkisiyle bunlar unutuldu. Yerini tekfir fetvaları aldı.

 Suriye olayının 3. köprünün adının konulmasıyla bir ilgisi var mı?

 PROF. HÜSEYİN HATEMİ: Bilmiyorum! inşallah yoktur. fakat Suriye’deki olaylardan sonra “Yavuz Sultan Selim” adının konulması ister Dersim’deki Aleviler olsun, İster Nusayri olsun veya Anadolu Aleviliği, tüm Alevileri, Azerileri, Bektaşileri rahatsız etmiştir ve etmeye de devam edecektir.

 Ayrıca bu köprüye bırakılacak isim mi kalmadı. “Resulü Ekrem”, “Ehlibeyt” isimleri bırakılabilirdi. Aslında insanların ismi değil de ortak insani değerlere vurgu yapan isimler de bırakılabilirdi, örneğin “Barış” köprüsü olabilirdi. 

Bu köprü konusunda geri adım atacaklarına, isim değişikliğine gideceklerine inanıyor musunuz?

 PROF. HÜSEYİN HATEMİ: -Hiç olmasa köprü konusunda atmaları gerekir diye düşünüyorum. Aksi taktirde tepkiler gitgide yayılacaktır. Ben bunu iyi niyetli olarak söylüyorum. Ben hiçbir partiden değilim, fakat Erdoğan’a Türkiye’de alternatif olabilecek bir lider şu an yok. Bunu açık söylüyorum. 

Ama son dönemlerdeki yaklaşımları birçok kesim tarafından, hatta kendi arkadaşları tarafından eleştirilmeye başlandı.[/B] 

PROF. HÜSEYİN HATEMİ: Şu anda çevresinin bazı kötü etkileri altında olduğuna inanıyorum. Öyle zannediyorum 2010 yılında Alevi Muharrem iftarında, ki ben de davetliydim, Alevi Reha Çamuroğlu’nun teşebbüsüyle yapılan bir Alevi iftarında yaptığı konuşma metnini yeniden kendisinin okumasını rica ediyorum. Oradaki konuşma ve hisler herkesi memnun etmişti. İmam Hüseyin hakkında söylediği, Kerbela hakkındaki söyledikleri çok önemliydi. 

O hislerin geri dönmesini istiyoruz. Belki kendisi ondan uzaklaşmadı, ama çevresindeki bazı kişilerin kötü etkisiyle, bu iyi hislerin Türkiye’de uyandırdığı iyi sonuçlar, son derece ciddi bir şekilde tehlikeye girdi. En-Nusra tipi kişileri himaye eder pozuna girmekle, Tarık Haşimi, Riyad Şakva gibi insanları himayeye almış gibi görünmesi veya Maliki’ye “Yezid” demesi, kendisine sevgi duyan samimi bir toplumdan uzaklaştırdı. 

SURİYE POLİTİKASINDAN BİR “U” DÖNÜŞÜ YAPMALIYIZ 

Bekir Bozdağ Hizbullah’a “Hizbuşşeytan” dedi. 

PROF. HÜSEYİN HATEMİ: Evet! Bekir Bozdağ tarafından Hizbullah’a “Hizbuşşeytan” denilmesi çok büyük bir hatadır. Nasıl olur bir Müslüman, Seyit Hasan Nasrallah gibi birine “Hizbuşşetan” diyebilir? 

Bu şeşi “Beş” görmekten kurtulmak lazım. Hizbullah’a “Hizbuşşeytan” deyip, gerçek “Hizbuşşeytanları” mücahit görmek son derece yanlıştır.

 Suriye politikasından bir “u” dönüşü yapmak lazım. Komşularımızla yeniden sıfır sorun çizgisine gelmek de hayırlı olacaktır. 

Bu saatten sonra komşularımızı ikna edebilir miyiz?

PROF. HÜSEYİN HATEMİ: Edilir diye düşünüyorum. Ehlibety mektebine mensup olanlar İyi niyetlidirler. Mevlana’nın dediği gibi “gel yine gel, ne olursan ol gel!” diyen bir topluma kucak açmak gerekir. Ayetullah Sistani’yle görüşen, çok büyük bir sevgiyle karşılanan, bütün Şii Araplar tarafından, İran tarafından sevgiyle karşılanan Erdoğan, bu sevgilerini tamamen kaybetmedi, ama yüreklerini yaraladı. “Niye böyle oldu!” diye acı duymaya başladılar. 

Bunları samimi olarak söyledim. İnşallah ülkemiz için gerekli huzur ve barış ortamını en kısa zamanda görürüz. (shafaqna)

Read 2978 times