Mursi gitti kaybeden Erdoğan

Rate this item
(0 votes)

Haziran 2012’de seçildiğinde hiç kimse Mursi’nin 1 yıl dayanamayacağını düşünmüyordu. Ama ABD’nin ‘Arap Baharı’ oyununda neyin ne zaman olacağını hiç kimse kestiremez. Çünkü ABD bu ‘bahar’ ile uyumlu İslamcılara iktidar yolunu açmış ve onların kendisi, Batı ve İsrail ile ne denli uyum içinde çalışacaklarını test etmek istemişti. Ancak ABD istediği kadar dört dörtlük plan yapsın toplumsal dinamikleri bütünüyle kontrol edemiyor. Çünkü bu dinamikler matematiksel ya da geometrik değiller.

‘EVET AMA YETMEZ’ DESTEĞİ

Tıpkı Mısır’da olduğu gibi.

Örneğin başkanlık seçimlerinde ‘Bir deneyelim bakalım’ diyerek Mursi’ye oy veren Tahrir Gençleri ile Mursi’ye ‘Evet ama yetmez’ diyerek destek veren liberal aydınlar, bir yıl geçmeden hayal kırıklığına uğradıklarını anladılar. Çünkü Mursi onları ve Mısır halkını unutarak devlet kurumlarını ele geçirme ve toplumu İslamlaştırmanın derdine düşmüştü. Oysa vatandaşların % 42’sinin oy kullandığı bir seçimi kazanmış ve ancak halkın % 19’nun sandığa gittiği bir referandumla kendi şeriat anayasasını onaylattı. Geçen süre içinde bu ‘eksik’ demokrasiyi bile içine sindiremeyen Mursi, ne gençlerin ne de liberallerin hiç bir beklentisine karşılık vermeyerek kendi bildiği yolda yürüdü. AKP’yi kendine model olarak seçen Mursi binlerce Mısırlı Müslüman Kardeşi her alanda eğitilmek ve yetiştirilmek üzere Türkiye’ye gönderdi... Çünkü Mursi’nin Türkiye gibi önemli bir ülkeye ihtiyacı olduğu kadar Müslüman Kardeşler yönetiminde bir Mısır’ın AKP ve Başbakan Erdoğan için çok önemli olduğu ortadaydı. Çünkü Başbakan Erdoğan, Mısır’daki Müslüman Kardeşler olmadan bölgesel hiçbir projesini gerçekleştiremezdi. Üstelik aynı Erdoğan Suriye’de sıkışmış ve Katar’daki dostu Şeyh Hamed görevini genç oğluna devretmişti. Bu genç Şeyh Davutoğlu’nun stratejik müttefiği ve kişisel dostu başbakanı görevden almıştı. Suriye’de ise Katar, Suudi Arabistan, Türkiye ve Mısır’daki Müslüman Kardeşler'in ittifakı işe yaramamış ve dünyanın dört bir yanından getirilen on binlerce radikal İslamcı Kaide’ci militan hem Suriye’yi hem de bölgeyi karanlığa sürükleme çabası içine girmişti.

OBAMA VE BATI ‘DARBE’ DEMEDİ

İşte tüm bunlar bölgede yaşanırken Mısır halkı Müslüman Kardeşler ve Başkan Mursi gerçeğini çok daha iyi anlıyordu. Liberallerin ve gençlerin katılımı ile güç kazanan muhalifler Mursi’den erken seçim kararı almasını ve giderek gerginleşen toplumu uzlaştırmasını istediler. Ancak bunu kabul etmeyen Mursi kendi yandaşlarına 'Meydanlara çıkın' dedi... İşler giderek karışıyor ve tehlikeli bir özellik kazanıyordu. İşte böyle bir ortamda devreye askerler girdi. Yanına El-Ezher gibi saygın kurumun şeyhini, Hıristiyan Kıptilerin dini liderini de alan Savunma Bakanı El-Sisi bildik açıklamasıyla ordunun duruma el koyduğunu ilan etti. El-Sisi’nin açıklaması ile Mısır’da olduğu kadar tüm dünyada yeni bir tartışma başladı. Nasıl olur da demokrasi isteyenler askeri bir darbe ya da müdahaleyi destekler? Nitekim Obama ve birçok Avrupalı lider ordunun müdahalesine net olarak 'askeri darbe' demedi. Bu müdahaleye ilk destek ise Müslüman Kardeşler’den hoşlanmayan Amerikan işbirlikçisi Suudi Arabistan, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman ve Ürdün’den geldi. İngiliz Dışişleri Bakanı da ‘Halk desteğine sahip müdahale’den söz ediyordu. Başkaları ise ‘Mübarek’i devirerek Müslüman Kardeşlere iktidar yolunu açan askerlerin Mursi’ye dur dediklerine’ dikkat çekerek tartışmanın aslında Mısır gerçeği içinde değerlendirilmesi gerektiğini savunuyordu. Çünkü daha 1 yıl önce Mursi’yi seçen insanların bir bölümü onun işe yaramaz beceriksiz bir başkan olduğunu söyleyerek istifa etmesini istiyordu. Gençler, liberaller ve muhalefetin tüm grupları olaya artık farklı bakıyordu. Onlara göre Mursi’ye daha fazla zaman tanınırsa ekonomi tümüyle çöker ve devletin tüm kurumlarını ele geçirecek olan Müslüman Kardeşler toplumu çatışmanın eşiğine getireceklerdir. Mısırlılar önünde iki seçenek vardı: Ya buz gibi bir kışa dönüşen ‘Arap Baharı’nın soğuğundan felç olacaklar ya da hep alıştıkları askerlerin sıcağına biraz daha katlanacaklardır. Onlar da ikinciyi seçti. Çünkü son 60 yılda Arap ülkelerinde neredeyse 40 kadar darbe olmuştu. Üstelik Mısır’daki olaylar yalnızca o ülke değil tüm bölge için çok tehlikeli bir özellik taşımaya başlamıştı. Müslüman Kardeşler'in ideologları ve din adamları başta Suriye ve Irak olmak üzere tüm bölgeyi Sünni-Şii ve Sünni-Alevi çatışmasının içine sürüklemek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Suriye’de savaşan Kaide’ci gruplar da onlara yardımcı oluyordu. İşte böylesi karmaşık bir süreçte Mısırlılar %42’nin %21’ini alarak başkan olan Mursi’den bir an önce kurtulama kararı aldılar. Çünkü onlara göre geçici olarak iktidara gelen askerler bütün koşullarda Mursi’den çok daha iyi olacaktı. Çünkü askerler en kısa sürede iktidarı tekrar demokratik seçimlerle sahiplerine devredeceklerdir. Oysa Mursi ve yandaşı Müslüman Kardeşler ‘Arap Baharı ‘ koşullarında geldikleri iktidardan hiçbir zaman gitmeyecek şeklide kendilerini koşullandırdıkları için ne demokrasiye ne de başkalarının yaşama hakkına saygı göstermiyorlardı. İşte böylesi tartışmanın sonucu olarak Mısır halkının ezici çoğunluğu askerlerin gelişini darbe olarak görmüyor ve bunun ulusal barış ve toplumsal uzlaşma için gerekli olduğuna inanıyor.

EN ÇOK KIZAN AKP OLDU

Bunun tersi doğru ise 6-8 ay sonra yapılacak seçimlerde insanlar tekrar gider Müslüman Kardeşlerini seçer. O zaman da hiç kimsenin itiraz etme hakkı olmayacaktır. Her ne kadar demokratik uygulamaların tümünde bir tartışma noktası var ise de. Örneğin her zaman oy kullanan %50’nin %51’ini alan Amerikan başkanları gider başka ülkeleri işgal eder ve milyonlarca insanı öldürür ve perişan ederler. Nasıl olsa demokrasi ile seçilmişlerdir. Bir de ülkelerini iflasa sürükleyen liderler var. Örneğin Yunanistan, İtalya, Portekiz, İspanya, İzlanda, Rum yönetimi hepsi demokratik seçimle seçilmiştir. Başbakan Erdoğan da demokratik seçimle seçilerek iktidara gelmiş ancak Türkiye’yi Suriye ve Suriye’den dolayı Irak ve İran ile düşman etmiştir. Belki de bu nedenle bu üç ülkeye düşman Mursi’nin düşürülmesine en çok üzülen ve kızan AKP Hükümeti olmuştur. Çünkü Mursi ve Müslüman Kardeşler yönetiminde bir Mısır’ın desteğinden yoksun bir AKP, bölgesel hiçbir plan ve projesini gerçekleştiremez. Yani AKP Arap ve İslam âlemindeki İslamcılar için bir model olmaktan çıkar Başbakan Erdoğan da bu iki âlemin ideolojik, siyasal ve psikolojik lideri olamaz. Bölge hayalleri suya düşen bir AKP, Türkiye iç politikalarında zorlanacaktır. Tam da Gezi Parkı direnişlerinin yaşandığı bir zamanda.

SURİYE DİRENDİ, İŞLER KARIŞTI

Geriye şöyle bir soru kalıyor?

Peki ‘Arap Baharı’ ne olacak?

Slogan olarak uyumlu İslamcıları iktidara taşıyan Amerikan ve Batı destekli bu ‘bahar’ Müslüman Kardeşler'i Tunus ve Mısır’da iktidara taşımıştı. Libya ise işgal edilerek Müslüman Kardeşler'e teslim edilmişti. Suriye bu ‘bahara’ direnince işler karıştı. ABD’nin Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye üzerinden yürüttüğü bu plan tökezledi. Mursi’nin düşürülmesi ise bu baharın sonu olabilir. Müslüman Kardeşler yapılacak ilk seçimde tekrar iktidara gelmezse bundan etkilenecek ilk ülke komşu Libya ve yanı başındaki Tunus olacak. Üstelik Tunus’taki Müslüman Kardeşler tek başına değil, başka milliyetçi ve sol iki parti ile birlikte iktidarda. Böyle bir durum daha şimdiden Arap âleminde çok yoğun ve her düzeyde tartışılmaktadır. Çünkü herkes ABD’nin uyumlu İslamcı Müslüman Kardeşler'den vazgeçip geçmeyeceğini merak ediyor. Başta Suudi Arabistanlı Vahabiler olmak üzere bölgede birçok Arap ülkesinin hoşlanmadığı Müslüman Kardeşler acaba ne tür pazarlıklarla yeniden ABD’nin desteğini kazanabilirler. ABD ilk denemede başarısız olan Müslüman Kardeşleri acaba yeniden ve onları daha da uyumlaştırarak Mısır’da iktidara taşıyabilir mi? Suriye’de kendi projesini uygulayamayan ABD ve bölgesel müttefikleri Müslüman Kardeş ruhlu Türkiye ve Katar acaba bundan sonra ne yapar ya da ne yapabilir.

MURSİ’NİN SONU MORAL BOZDU

Özetle ABD ne yaparsa yapsın ve kim ne düşünür düşünsün Mursi’nin sonu bölgede HERŞEYİ çok etkileyecektir. Örneğin başta Suriye olmak üzere bölgedeki Müslüman Kardeşler ve tüm İslamcıların morali bozulmuştur, bozulacaktır. Morali bozulan farklı İslamcı parti, grup, örgüt ve cemaatler daha da radikalleşerek hırçınlaşabilir. Böyle bir olası durumun etki ve sonuçlarını Türkiye dahil tüm bölge ülkelerinde hep birlikte yakında göreceğiz. Çünkü kim ne derse desin Mursi’siz bir Mısır artık her anlamda farklı bir ülke. Konu Mısır olunca herkes oturup hesap kitap yapmak zorundadır. Çünkü Müslüman Kardeşler hareketi Mısır’da kurulmuş ve bu ülke 1517’de Selim’in Kahire’yi almasından sonra hep Türkiye ile sıcak ve soğuk duygusal bağlar içinde olmuş ve AKP ile birlikte bu bağlar müthiş güçlenmişti. İşte bu nedenle Mursi’nin gitmesi ve tekrar geri gelememe olasılığı AKP’lileri çok kızdırdı ve morallerini bozdu. Bu devam ederse AKP bölge için model olmaktan çıkar. Model olmayan bir AKP’ye Batı ve özellikle ABD nasıl bakar yakında hep birlikte göreceğiz. Belki de Taksim olaylarını saatlerce canlı yayınla veren İngiliz BBC ve Amerikan CNN Ankara’ya bir şeyler söylemek istiyordu!!!

Belki de gazeteci sezileri ile Mursi’nin gideceğini biliyorlardı!!!

 

Hüsnü Mahalli   06/07/2013  yurtgazetesi

 

Read 1637 times