Velayet Ekseninde Ayetler

Rate this item
(0 votes)
Velayet Ekseninde Ayetler

Kur'ân tarafından kazandırılan kapsam ve bütünlüğü- ile velayet ilkesi ekseninde dönen birçok konular vardır ve bunların her biri, İslâmî yönelişleri tanıma alanında bir ilke sayılabilir niteliktedir. Bunların bazıları, aşağıdaki ayetler üzerinde düşünmekle elde edilebilir:

1- İslâm toplumunun "veli"si -fikrî ve amelî faaliyet ve etkinliklerin tümüne önderlik eden ve yöneten güç- Allah'tır ve Allah'ın isim veya özellik belirleyerek velayetle görevlendirdiği kimsedir.

Sizin veliniz, ancak Allah'tır ve O'nun Resulü'dür ve namaz kılan ve rükû ederken zekât verenler inananlardır.1

Şüphe yok ki Allah, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Gerçekten de Allah, size ne de güzel öğüt vermede. Şüphe yok ki Allah, her şeyi duyar, görür.

Ey inananlar, Allah'a itaat edin, peygambere ve içinizden (Allah tarafından olan ve O'nun belirlediği) emir sahiplerine itaat edin. Allah'a ve ahret gününe inanıyorsanız bir şeyde ihtilâfa düştünüz mü o hususta Allah'a ve Peygamber'e müracaat edin; bu hareket, hem hayırlıdır, hem de sonu pek güzeldir.2

Peygamber'e itaat eden, gerçekten de Allah'a itaat etmiştir, (Peygamber'e itaatten) yüz çevirene gelince; zâten biz seni onları korumak için göndermedik ki.3

Görmez misin sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inandıklarını sananlar, tağut tarafından yargılanmalarını dilerler, halbuki onu inkâr etmeleri emredilmişti onlara ve Şeytan, onları tamamıyla sapıtmak, doğru yoldan pek uzak bırakmak ister.4

2- Allah'ın velayeti ve bu velayetin müminler tarafından kabul edilmesi, İslâm dünya görüşünde öngörülen fikrî bir felsefe ve temelden kaynaklanır. Buna göre bu, doğal bir olaydır. Geceleyin ve gündüzün yaşayıp barınan ne varsa hepsi, O'nundur ve O'dur duyan, bilen. De ki: "Gökleri ve yeryüzünü yoktan var eden Allah'tan başkasını mı dost edineyim ve O, yedirip doyurur, yiyip doymaya ihtiyacı yoktur." De ki: "Bana, Müslüman olanların ilki olmam ve müşriklerden olmamam emredildi."5

3- Allah'ın ve halifelerinin velayeti dışındaki her velayet şeytanın ve tağutun velayetidir. Şeytanın velayetini kabullenmek, insanın yaratılışına işlenmiş bütün yapıcı ve yaratıcı güçlerin şeytan egemenliğine geçmesi ve şeytanın, onları kendi heva ve hevesleri mecrasında harekete geçirmesi demektir. Tağut, kendi çıkarlarından başka hiçbir şeye değer vermediğinden, şahsî çıkarları gözüyle toplumun çıkarlarına baktığından ve de esasen insanî gereksinimlere ve insanın doğadaki imkânlarına vakıf olmadığından dolayı insanî topluma önderlik etmesi, birçok zarar ve ziyanlara ve hatta insanın değerli nice enerjilerinin zayi olmasına neden olacaktır. Toplumda ve dünyada tağut velayetinden doğan bilgisizlikler ve ilgisizlikler sonucunda insanlar, marifet ve insaniyet nurundan ve Allah dininin hayat bahşeden nurundan yoksun kalmışlardır; bilgisizlik, heva ve heves, şehvet, gurur ve azgınlık karanlıklarında tutsak olmuşlardır. Kur'ân okuyacağın vakit Allah'a sığın taşlanmış Şeytan'dan.6

O'nun kudreti, ancak ona dost olup itaat edenlere yeter ve onlar da Tanrıya şirk koşanlardır (Allah'ın velayetinin bir bölümünü ona verenlerdir).7

Kendisince doğru yol apaçık belli olduktan sonra Peygamber'e aykırı hareket eden ve inananların yolundan başka bir yola giden kişiyi döndüğü yolda bırakırız ve cehenneme atarız; orası, ne de kötü yerdir. Şüphe yok ki Allah, (velayet ve sultasında) kendisine eş tanıyanı bağışlamaz, bundan başka dilediği kişinin bütün suçlarını örter, bağışlar ve kim Allah'a eş tanırsa öylesine sapıtmıştır ki tuttuğu yol, doğru yoldan pek uzaktır. Onlar, Allah'ı bırakırlar da dişi saydıkları putlara taparlar, böylece de ancak inatçı Şeytan'a tapmış olurlar (onun velayetini kabullenirler). Allah'sa ona lânet etmişti, o da demişti ki: "Andolsun ki kullarından bir kısmını, ayartacağım da." "Onları doğru yoldan saptıracağım, olmaz isteklere sürükleyeceğim, putlara hayvanlar adatacağım da onların kulaklarını yarmalarını (bu, ilâhî olmayan cahilî zan ve yasaların bir örneğidir), Allah'ın yarattığını bozmalarını (insanları öz yaratılış mecrasından çıkarmalarını) emredeceğim." Allah'ı bırakıp Şeytan'ı dost edinen, apaçık bir zarara düşmüş, ziyana uğramıştır. Şeytan, onlara vaatlerde bulunur, onları olmayacak isteklere sürükler, kuruntular verir; fakat Şeytan'ın vaatleri, ancak aldatıştan ibarettir.8

Allah, velisidir inananların. Onları karanlıklardan ışığa çıkarır. İnanmayanlarınsa velileri Şeytan'dır, onları ışıktan karanlıklara götürür. Onlardır ateş ehli, onlardır orada ebedî kalanlar.9

Hicret

4- Cahilî ve tağutî düzende tağut ve şeytanın velayeti, imanlı insanı binlerce bağ ve bağlantı ile tağutun gücüne bağlar; cahilî düzenin görünmeyen ağı her yandan onu kuşatır; özgürlüğünü alır; bu düzeni bekleyen sonuca doğru onu da sürükler; Allah yolunda, İslâm dini uğrunda ve İslâmî çizgide gücünü kullanmasına bu düzen engel olur. Şüphe götürmeyen bu gerçek, "hicret" konusunu gündeme getirir. Hicret, cahilî düzenin kayıt ve bentlerinden kaçış ve İslâmî özgürlük çevresine giriştir. Orada bütün etken ve gayeler insanı Allah'ın razı olduğu hedefe yakınlaştırır; orada toplumun doğal seyri fikrî, ruhî ve maddî yücelik ve tekamül yönündedir; orada iyilik yolları açık ve kötülük kapıları kapalıdır...

Yani orası İslâm toplumudur. "Velayet" ilkesi uyarınca hicret, mümin için acil ve zaruri bir sorumluluktur. Bu, cahilî toplumdan çıkıp İslâmî topluma göçme ve Allah'ın velayet alanına adım atma sorumluluğudur.

Kur'ân'daki "hicret" ayetleri üzerinde dikkatle durulduğunda ve düşünüldüğünde, bu alandaki farklı konular da ortaya çıkacaktır. Aşağıdaki esin kaynağı ayetlere dikkat ediniz:

Onlar, sizin de kendileri gibi kâfir olmanızı ve böylece de hepinizin bir olmanızı (küfür cephesinde bulunmanızı) isterler, onun için Allah yolunda yurtlarından göçmedikçe (tağut ve şirke yardımdan ve onlarla işbirliğinden çıkmadıkça) onların hiçbirini dost edinmeyin. Bunu kabul etmez de yüz çevirirlerse (düşmanlıklarında ve küfürlerinde kalırlarsa) tutun onları ve öldürün onları bulduğunuz yerde ve onlardan ne dost edinin, ne yardımcı.10

İnanıp yurtlarından göçenler, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda savaşanlar, bunları yer-yurt sahibi edip barındıranlar ve yardımda bulunanlarsa işte bunlar, birbirlerinin velileridir (dostluk ve dayanışma bağına sahiptirler). İnandıkları hâlde yurtlarından göçmeyenlere gelince, göçünceye dek onlarla velayetiniz yoktur. Dine ait bir hususta sizden yardım isterlerse, aranızda bir ahit bulunan topluluğa karşı olmamak şartıyla onlara yardım etmeniz gerektir ve Allah, ne yaparsanız hepsini de görür. Kâfir olanlarsa birbirlerinin dostudur, yardımcısıdır. Birbirinize yardım etmezseniz (sizin gibi hicret ve iman edenlerle velayet bağı kurmaz ve başkalarına katılırsanız) yeryüzünde bir fitne belirir, büyük bir bozgun meydana gelir. İnananlar ve yurtlarından göçenler, Allah yolunda savaşanlar ve bir de bunları yer-yurt sahibi edenler ve yardımda bulunanlarsa onlardır gerçekten inanmış olanlar. Onların hakkıdır bağışlanmak ve sayısız, tükenmez rızk.11

Melekler, nefislerine zulmedenlerin (ölüm vakitleri geldiğinde) canlarını alırken ne hâldeydiniz derler. Onlar da, yeryüzünde derler, âciz kişilerdik biz. Melekler, Allah'ın yeri geniş değil miydi derler, siz de hicret edeydiniz. İşte onlardır (zillete boyun eğen, ancak hareket ve hicret etmeye yanaşmayanlardır) yurtları cehennem olanlar ve orası, ne de kötü bir yurttur. Ancak yurtlarından göçmek için bir düzen, bir yol bulamayan gerçekten de âciz erkeklerle kadınlar ve çocuklar bu hükümden dışarı. Onlardır Allah'ın bağışlayacağı umulanlar ve Allah bağışlayıcıdır, suçları örtücüdür.

Allah yolunda yurdundan göçen, yeryüzünde barınacak birçok yerler bulur, ferahlığa erer ve kim, Allah ve Peygamber'i uğrunda evinden çıkıp hicret eder de sonra ona ölüm gelip çatarsa onun ecri Allah'a aittir ve Allah suçları örter rahimdir.12

ehlader
-

1- Mâide, 55
2- Nisâ, 58-59
3- Nisâ, 80
4- Nisâ, 60
5- En'am, 13-14
6- Nahl, 98
7- Nahl, 100
8- Nisâ, 115-120
9- Bakara, 257
10- Nisâ, 89
11- Enfâl, 72-74
12- Nisâ, 97-100

 
 
 

Read 2646 times