Ayet ve Hadisler Işığında Hac Hakkında Bilinmesi Gereken Şeyler

Rate this item
(0 votes)

Haccın Felsefesi / Hacc’ın Fakirliği Ortadan Kaldırması / Haccın Günahları Temizlemesi / Haccın Kamil Olmasına Sebep Olan Şey / Haccı Terketmenin Akıbeti / Haccı Tatil Etmek / Yetmiş Hacdan Üstün Olan Şey / Gerçek Hacılar Azdır / Hacca Gidenin Edebi / Kendine Dikkat Edenlerin Adabı / İhram Giymenin Adabı / Hac Çeşitleri / Hac Yolunda Ölen Kimsenin Sevabı / Haremin Hürmeti / Hac Mevsiminde Gaip İmamın Hazır Oluşu

Kur’an:

“ Yoluna gücü yetenlerin o evi (Kabe'yi) haccetmesi Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır.” [1]

“ İnsanları hacca çağır; yürüyerek veya binekler üstünde uzak yollardan sana gelsinler.” [2]

İmam Ali (a.s), vefat esnasında ettiği vasiyetinde şöyle buyurmuştur: “Allah için, Allah için Rabbinizin evinin hakkını gözetin! Hayatta olduğunuz müddetçe onu boş bırakmayın. Şüphesiz eğer terk edilirse sizlere (ilahi azap hususunda) mühlet verilmez.” [3]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hac her zayıfın cihadıdır.” [4]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hacda bir dirhem harcamak (sevap hususunda) bin dirheme eşittir.” [5]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hac ve Umre ziyaretçisi Allah’ın misafiridir. Ona hediye olarak mağfiret verir.” [6]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim haccetmek isterse, kendisini buna hazırlasın. Eğer gidemezse bir günah yüzünden gidememiştir.” [7]

İmam Bakır (a.s) veya İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz İbrahim insanları hacca çağırdı ve şöyle dedi: “Ey insanlar! Ben İbrahim Halilullahım! Şüphesiz Allah bu evi haccetmenizi emretmiştir; o halde haccedin.” Kıyamete kadar haccedenler onun sesine icabet etmiş olurlar. Onun çağrısına ilk icabet eden Yemen ehlinden biriydi.” [8]

Haccın Felsefesi

Fazl b. Yunus şöyle diyor: “İbn-i Ebi’l Evca meslektaşlarından bir grupla birlikte İmam Sadık’ın (a.s) yanına geldi ve şöyle dedi: “Ey Eba Abdillah! Şüphesiz meclisler emanettir. Öksürüğü olan öksürmelidir. Konuşmama izin verir misin?”İmam Sadık (a.s) “İstediğini konuş”diye buyurdu. İbn-i Ebi’l Evca şöyle dedi: “Daha ne zamana kadar bu harmanı dövecek, bu taşa sığınacak, bu harç ve kiremitten yükseltilmiş eve tapacak ve ürkmüş deve gibi etrafında koşturup duracaksınız? Her kim bu işi düşünür ve bir değerlendirmesini yapacak olursa bunu hikmet sahibi olmayan düşüncesiz birinin ortaya koyduğunu anlayacaktır. Şüphesiz sen bu işin başı ve zirvesisin. Baban da bu işi tesis eden ve düzenleyen kimsedir. O halde bana cevap ver.”

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurdu: “Şüphesiz Allah her kimi saptırırsa ve kalp gözünü kör ederse hakkı tatsız bulur ve hakkın tatlı tadını asla alamaz. Şeytan dostu olur, onu helaket kaynağına götürür ve artık, asla geri döndürmez. Bu ev Allah’ın kullarını orada hazır bulunmakla, itaatlerini denemek için o ev vasıtası ile ibadete yönlendirdiği bir evdir. Bu yüzden onları onu ululamaya ve ziyaret etmeye teşvik etmiş; Peygamberlerin yeri ve namaz kılanların kıblesi karar kılmıştır. Bu ev Allah’ın rızasından bir dal ve mağfiretine uzanan bir yoldur. Kemal üzere dikilmiş ve azamet merkezi haline gelmiştir.” [9]

İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “Haccın hedefi Allah-u Teala’nın huzuruna varmak, bir çok sevap elde etmek, tüm günahlardan temizlenmek ve geçmişine tövbe ederek gelecek ile ilgili hayata yeniden başlamaktır. Hakeza mal harcamak, bedeni zorlayarak istek ve lezzetlerden sakındırmaktır... Alemin doğu ve batısında, denizde ve karada, hac eden veya etmeyen, tacir, mal getiren, satan, alan, sanatkar ve fakir olan insanlara bir fayda vermektir. Etrafta ve insanların toplandığı yerlerde bir araya gelen insanların ihtiyacını karşılamak ve kendilerinin olan menfaatlerini elde etmelerini sağlamaktır.” [10]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Münezzeh olan Allah nezdinde hiçbir yer Mes’a’dan (sa’y edilen yerden) daha sevimli değildir. Zira şüphesiz her kibirli zorba orada zelil duruma düşer.” [11]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın Adem’in (a.s) zamanından buyana ilk ve son bütün insanları ne zararı ve ne de faydası olan, görmeyen ve duymayan taşlarla denediğini görmüyor musunuz? O taşları kendine saygın bir ev ve evini de insanlar için kıyam yerikıldı. Sonra onu, yeryüzünün taşı en çok, ot bitmez, dar bir vadide, sarp dağlar arasında, savrulan kumlar içinde, suyu az pınarların ve birbirinden kopuk köylerin bulunduğu bir bölgede kurdu. Orada ne deve, ne at, ne inek ve ne de koyun barınırdı.

Sonra, Adem ve evladına oraya yönelmelerini emretti. Böylece orası seyahatlerin konağı, kervanların durağı oldu. Gönüllerin seyri orayadır. İnsanlar, çölleri aşarak, yükseklerden inerek, geniş yolları, yurtlarını, adalarını bırakarak oraya gelirler. Omuzlarını oynatarak, eziklikle hoşnutluğunu isteyerek lailahe illallah diyerek yürürüler, koşuşurlar. Saçları darmadağın, toz toprak içinde kalırlar, elbiselerini çıkarıp arkalarına atarlar, yaratılışlarındaki güzelliklerden olan saçlarını kestirirler. Bunlar büyük bir deneme, çetin bir imtihan, apaçık bir seçim, güzel bir arıtmadır. Allah, onu rahmetine vasıta, cennetine ulaşmaya sebep kılmıştır.

Allah dileseydi, hürmetli evini büyük yerleşim yerlerine yakın, bahçeler ve nehirler arasında; düz, kolay ve istikrarlı bir yerde; ağacı çok, meyvesi bol, binaları sık, köylerin bitişik ve yakın olduğu bir yerde kurardı. Kızıla çalan buğdayların, yemyeşil çayırların yetiştiği, sulak bir yerde; taze bitkilerin, güzelim suların, bayındır yolların bulunduğu bir mevkide bina ederdi. Böyle yapsaydı imtihanların azlığına karşı mükafatın da az olması gerekirdi. Kabe eğer yeşil zümrüt, kırmızı yakutla süslü, nurlu ışıklar saçan, parıl parıl parıldayan bir bina olarak yapılsaydı, gönüllerdeki şüphe azalır, iblisin kalplerdeki savaşı biter, insanların arasında dalgalanıp duran vesveseler giderilmiş olurdu. Lakin kalplerindeki kibri çıkarsın, yerine ruhlarına huzu ve huzuru yerleştirsin, yüzlerine rahmet kapılarını açsın ve onlara bağışlama araçlarını kolayca versin diye Allah, kullarını çeşitli zorluklarla imtihan etmekte, sorunlarla ibadete davet etmekte ve çeşitli belalara düçar kılmaktadır.” [12]

İmam Sadık (a.s), Hişam b. Hakem’in Haccın ve Kabe’yi tavaf etmenin sebebini sorması üzerine şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Allah-u Teala yaratıklarını yarattı... ve onlara dinde itaat ve dünyada maslahat hususlarında (bir takım şeyler) emretti ve (bir takım şeyler de) yasakladı. Böylece bir şehirden diğer şehire mal götüren tüccarlar kar etsin, kiraya verenler ve deve sahipleri bir faydaya ulaşsın, Resulullah’ın (s.a.a) eserleri tanınsın, rivayetleri bilinsin, hatırlansın ve unutulmasın diye haccı dünyanın doğusundan ve batısından tüm insanların toplanmasına ve birbirleriyle tanışmasına neden kıldı.” [13]

Eğer her kavim kendi şehri ve memleketiyle yetinseydi yok olurdu ve şehirleri harabeye dönerdi. Gelirler ve faydalar düşer haberler örtülü kalır ve hiç kimse ondan haberdar olmazdı. İşte haccın sebepleri bunlardır.

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah insanlara kıble kıldığı Beyt’ül Haram'ını (Kabe’yi) ziyaret edip haccetmeyi farz kıldı. İnsanlar, (suya koşan susuz) hayvanlar gibi oraya koşuşurlar, güvercin kafilesi gibi oraya sığınırlar. Münezzeh olan Allah Beyt’ül Haram'ı kendi azameti karşısında insanların tevazu ve alçak gönüllülüğüne bir işaret ve izzetini (yüceliğini) kabul için bir gösterge kıldı.” [14]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Sürekli haccedin ve ziyaret edin. Şüphesiz sürekli haccı yerine getirmeniz sizden dünyanın tatsızlıklarını ve kıyamet gününün korkularını giderir.” [15]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hac kalpleri sakinleştirir.” [16]

İmam Zeyn’ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Haccedin ve Umre yapın ki cisimleriniz sağlıklı kalsın, rızıklarınız genişlesin, imanınız düzelsin. İnsanların ve kendi evinizin masraflarını temin edesiniz.” [17]

İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eğer, “Neden hac emredilmiş?”diye sorulacak olursa şöyle cevap verilir: Aziz ve celil olan Allah’ın huzuruna varmak ve artış dilemek için... Ayrıca hacda dini meselelerden haberdar olmak, imamların (a.s) rivayetlerini her tarafa ve her bölgeye ulaştırmak da vardır. Nitekim Allah-u Teala şöyle buyurmaktadır: “Her topluluktan bir taifenin dini iyi öğrenmek için göç etmesi gerekmez mi? Ta ki kendi menfaatlerine şahit olsunlar” [18]

Hacc’ın Fakirliği Ortadan Kaldırması

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim iki defa hacca giderse ölünceye kadar hayır üzere kalır.” [19]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim üç defa hacca giderse ebedi olarak fakirliğe düşmez.” [20]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Hac fakirliği yok eder.” [21]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Çok çabuk zengin olmak ve fakirliği gidermek hususunda bu evi ziyaret etmek gibi bir şey görmedim.” [22]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Hac edin ki ihtiyaçsız olasınız.” [23]

İmam Sadık (a.s), “Ben her yıl hacca gitmeye veya kendi ailemden birini kendi paramla hacca göndermeye hazırladım”diyen İshak b. Ammar’a şöyle buyurmuştur: “Bu hususta kesin kararlı mısın?” O, “Evet” deyince de şöyle buyurdu: “Eğer böyle yaparsan servetin çoğalacağına yakin et ve (o zaman) sana zenginliği müjdeliyorum.” [24]

Haccın Günahları Temizlemesi

İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Haccın hakkı, bu vesileyle Rabbinin huzuruna varacağını, günahlarından O’na doğru kaçtığını, onunla tövbenin kabul olduğunu ve Allah’ın sana farz kıldığı farzını yerine getirdiğini bilmendir.” [25]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hac ve Umre yapmak fakirliği ortadan kaldırır, günahları siler ve cennete girmeye sebep olur.” [26]

Haccın Kamil Olmasına Sebep Olan Şey

Kur’an:

“(Başladığınız) hac ve umreyi Allah için tamamlayın.” [27]

İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hacc’ın tamamı İmamla görüşmektir.” [28]

İmam Sadık (a.s), Allah-u Teala’nın “ Sonra kirlerini giderip temizlensinler” ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Maksat imamı görmektir.” [29]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın evini ziyaret için çıktığınızda Haccınızı Resulullah (s.a.a) (ziyareti) ile tamamlayın. Zira bunu terk etmek cefadır ve buna emredilmişsiniz. Haccınızı aziz ve celil olan Allah’ın sizlere hakkını ve ziyaretini gerekli saydığı kabirleri ziyaret ederek tamamlayın ve bu kabirlerin (bereketi ile) rızık taleb edin.” [30]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Sizden birisi haccedince haccını bizi ziyaret etmek ile tamamlasın. Zira bu haccın tamamlanmasındandır.” [31]

İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz insanlar bu taşlara gelip onları tavaf etmekle, sonra bize gelip velayet ve dostluk izharında bulunmakla ve bize yardımlarını açıklamakla emrolunmuşlardır.” [32]

Haccı Terk etmenin Akıbeti

Kur’an:

“Oraya yol bulabilen insana Allah için Kabe'yi haccetmesi Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır.” [33]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ey Ali! Bu ümmetten on kişi yüce olan Allah’a küfretmiştir: ... Geniş imkanlar bulunduğu halde hac etmeden ölen kimse.” [34]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim ölünceye kadar sürekli Hacc’ı ertelerse Allah onu kıyamet günü Yahudi veya Nasrani (Yahudi) olarak haşreder.” [35]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim haccı dünya hacetlerinden bir hacet sebebiyle terk ederse hacıları görmediği müddetçe (hacılar hacdan dönmedikçe veya bizzat hacca gitmedikçe) ihtiyacı giderilmez.” [36]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim kendisini engelleyen şiddetli bir fakirlik, hacca tahammül edemeyeceği bir hastalık veya kendisini engelleyen bir sultan olmaksızın hacca gitmediği halde ölürse ister Yahudi veya isterse de Nasrani olarak ölsün.” [37]

 

İmam Sadık (a.s), Allah-u Teala’nın, “Her kim bu dünyada kör olursa ahirette de kör ve yol açısından daha da sapık olur”ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Bu kimse haccı erteleyen ve “Bu yıl hacca gideceğim, gelecek yıl gideceğim”diyerek kendisine ölüm gelip çatan kimsedir.” [38]

Haccı Tatil Etmek

Kur’an:

“ Allah, hürmetli ev Kabe'yi, insanların işlerinin düzene girmesi için sebep kıldı.” [39]

İmam Sadık (a.s), kendisine bu hikayecilerden bir grup, “Eğer birisi bir defa hacca giderse ve sonra (yeniden hacca gitmek yerine) sadaka verip sıla-i rahimde bulunursa daha iyi iş yapmıştır”demektedir diyen Abdurrahman’a şöyle buyurmuştur: “Yalan söylüyorlar, eğer halk bunu yapacak olursa bu ev tatil olur. Şüphesiz Allah-u Teala bu evi insanların işinin düzene girmesi için bir sebep kıldı.” [40]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eğer insanlar hacca gitmeyi tatil edecek olursa ister istesinler, ister istemesinler İmam onları hacca gitmeye zorlamalıdır. Zira bu ev hac ve ziyaret için bina edilmiştir.” [41]

Yetmiş Hacdan Üstün Olan Şey

İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz eğer Müslümanlardan bir aileye bakacak, açlığını gidererek, çıplak bedenlerini örtecek ve insanlar arasında yüzünün suyunu koruyacak olursam bu benim için yetmiş defa hacca gitmekten daha sevimlidir.” [42]

Gerçek Hacılar Azdır

Abdurrahman b. Kesir şöyle diyor: “İmam Sadık (a.s) ile hacca gittim. Bir yoldan geçerken İmam (a.s) dağın başına çıktı ve o yukarıdan insanlara bakarak şöyle buyurdu: “Bağırıp çağıranlar ne çok ve gerçek hacılar ne de azdır!” [43]

Ebu Basir şöyle diyor: “İmam Sadık (a.s) ile hacda birlikte idim. Tavaf esnasında ona şöyle dedim: “Fedan olayım ey İbn-i Resulillah! Allah bu insanları bağışlayacak mı?”İmam şöyle buyurdu: “Ey Ebu Basir! Gördüğün insanların çoğu domuz ve maymundurlar.”Ben, “onları bana göster”deyince İmam kendi kendine bir şeyler söyledi, elini gözlerime sürdü ve o an onları maymunlar ve domuzlar şeklinde gördüm! Çok korktum, İmam (a.s) yeniden ellerini gözüme sürdü ve ben yeniden onları ilk oldukları haliyle gördüm.” [44]Hacca Gidenin Edebi

Kur’an:

“ Hac bilinen aylardadır. O aylarda hac farizasını eda eden kimse bilmelidir ki, hacda kadına yaklaşmak, günah sayılan davranışlara yönelmek, kavga etmek yoktur” [45]

İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim bu evi ziyaret eder de onda şu üç haslet olmazsa hiç bir değeri yoktur: “Allah-u Teala’ya isyandan alı koyan bir ver’â, öfkesini dizginleyecek bir hilim ve kendisi ile arkadaşlık edene güzel arkadaşlık etmek.” [46]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “İhrama giyince Allah’ın takvasına bürün, Allah’ı çok zikret ve hayır dışında bir şey konuşma. Şüphesiz haccın ve umrenin kemali aziz ve celil olan Allah’ın da buyurduğu gibi insanın dilini sadece hayır üzere koruması ile mümkündür. Nitekim aziz ve celil olan Allah şöyle buyurmuştur: “O aylarda hac farizasını eda eden kimse bilmelidir ki, hacda kadına yaklaşmak yoktur...” [47]

Kendine Dikkat Edenlerin Adabı

Misbah’uş-Şeria’da yer aldığına göre İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hac etmek istersen kalbini Allah-u Teala’dan başka her meşguliyetten ve her engelden arındır. İşlerini tümüyle yaratıcına havale et. Tüm hareket ve sükunetlerinde Allah’a tevekkül et, kaza, hüküm ve kaderine teslim ol. Dünyayı rahatlığı ve insanları terket. Boynunda olan insanların haklarını öde. Azığına, bineğine, arkadaşlarına, gücüne, gençliğine ve malına dayanma. Zira bunun sana düşman ve vebal olmasından korkulur. Herkim Allah’ın rızasını iddia eder ve buna rağmen başka bir şeye güvenirse Allah o şeyi ona düşman ve vebal kılar ki kendisinin ve başkasının Allah’ın koruması ve tevfiki olmaksızın bir gücü ve çaresi olmadığını bilsin.

Dönüşü olmayan kimse gibi hazırlıklı bulun, iyi arkadaşlık et, Allah’ın farzlarının ve Resulünün (s.a.a) sünnetlerinin vakitlerine ve sana farz olan edep, sabır, şükür, şefkat, cömertlik ve azığından fedakarlık etmeye tüm vakitlerde riayet et. Sonra günahlarını halis tövbe suyuyla yıka; doğruluk, sefa, huzur ve huşu elbisesini giyin. Seni Allah’ın zikrinden ve itaatinden alı koyan her şeyden kaçın. Allah’ın çağırdığında halis, temiz ve saf bir şekilde aziz ve celil olan Allah’a Lebbeyk de ve O’nun sağlam kulpuna sarıl.

Müslümanlarla Allah’ın evini tavaf ettiğin gibi meleklerle arşın etrafında kalbinle tavaf et. Hervele ederken nefsinin isteklerinden kaçın, tüm güç ve kudretinden el çek. Mina’ya doğru çıkarken gafletten ve sürçmelerinden uzaklaş, sana helal olmayan ve yakışmayan şeyleri temenni etme. Arafat’ta hatalarını itiraf et. Allah ile vahdaniyeti üzere yeniden sözleş. Müzdelife’de güvenle [48] Allah’a yaklaş. Meş’êr dağından yukarı çıkınca ruhunu da yüce aleme gönder. Kurban keserken istek ve ihtirasının boğazını kes. Şeytanı taşlar iken isteklerini, düşüklüğünü, alçaklığını ve kınanmış işlerini taşla. Başını tıraş ederken zahiri ve batıni ayıplarını tıraş et. Hareme girince isteklerine uymak yerine Allah’ın emanına, sığınağına, örtüsüne ve himayetine gir. Ev sahibinin azametine yakin ederek ve onun kudret, azamet ve saltanatını tanıyarak evini ziyaret et. Hacer’ül-Esved’e Allah’ın kısmetine razı olarak ve izzetine boyun eğerek el sür. Veda tavafını yaparken de O’ndan başka her şeye veda et. Sefa’da vakfe durunca ruhunu ve içini Allah ile görüşeceğin gün için temiz kıl. Merve’de mürüvvet sahibi ol, vasıflarını yok bilerek ilahi takvaya bürün. Bu haccında şart koştuğun, Rabbin ile sözleştiğin ve kıyamete kadar kendine farz kıldığın şeyler hususunda mukavemet göster.” [49]

İhram Giymenin Adabı

Malik b. Enes şöyle diyor: “İmam Sadık (a.s) ile bir yıl hacca gittim. Bineği ihram yerinde durunca her ne kadar telbiye (lebbeyk) söylemek istediyse de sesi boğazında kesildi ve neredeyse bineğinden yere düşecek oldu.”Ben şöyle dedim: “Ey İbn-i Resulillah! Lebbeyk demek gerekir.”İmam Sadık (a.s) şöyle buyurdu: “Ey İbn-i Ebi Amir! Nasıl cesaret edip de lebbeyk Allahumme lebbeyk”diyeyim? Zira aziz ve celil olan Allah’ın bana cevap olarak lebbeyk değil, sa’deyk değil!” demesinden (davetimi reddetmesinden) korkuyorum.” [50]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim helal olmayan bir mal kazanır da hacca gider ve lebbeyk derse kendisine “lebbeyk değil, sa’deyk değil”denir. Ama helal olan bir mal ile hacca gider ve lebbeyk derse o zaman da kendisine “lebbeyk ve sa’deyk”denir.” [51]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim haram bir mal ile hacca gider ve “lebbeyk Allahumme lebbeyk”derse Allah da ona şöyle der: “Lebbeyk değil, sa’deyk değil. Haccın reddedilmiştir.” [52]

İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz insanlar Allah’ın haremine ve güvenlik bölgesine girmeden önce kalpleri huşu içine girsin, dünya işleri, süsleri ve lezzetlerine gönül vermesin, içinde bulundukları halde ciddi ve gayretli olsun, O’na yönelsin, tüm varlıklarıyla ona teveccüh etsinler diye ihrama girmekle emrolunmuşlardır.” [53]

Hac Çeşitleri

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hac iki çeşittir: Allah için hac ve insanlar için hac. Her kim Allah için hac ederse Allah katındaki sevabı cennettir. Her kim de insanlar için hac ederse kıyamet günü sevabı insanlara kalmıştır.” [54]

İmam Sadık (a.s), Mehdi’nin (a.s) zuhur alametleri hakkında şöyle buyurmuştur: “Allah’tan başkası için hac ve cihadı taleb etmeyi gördün... O halde sakın ve aziz ve celil olan Allah’tan kurtuluş taleb et.” [55]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim aziz ve celil olan Allah’ı ister, riya ve meşhur olma kastı olmaksızın haccederse Allah şüphesiz onu bağışlar.” [56]

Hac Yolunda Ölen Kimsenin Sevabı

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim giderken veya gelirken Mekke yolunda ölürse kıyamet günü büyük korkudan güvende olur.” [57]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim ihramda iken ölürse Allah onu Lebbeyk diyen bir halde diriltir.” [58]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim iki haremden birinde (Mekke veya Medine’de) ölürse Allah onu azabından güvende olan kimseler ile birlikte haşreder. Her kim de iki harem arasında ölürse onun için divan kurulmaz. (hesaba çekilmez)” [59]

Haremin Hürmeti

Kur’an:

“ Kim oraya girerse, güvenlik içinde olur;” [60]

İmam Sadık (a.s), Allah-u Teala’nın “Kim oraya girerse, güvenlik içinde olur” Ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “İnsanlardan her kim Allah’a sığınarak hareme girerse Allah’ın gazabından güvende olur. Oraya giren hayvan ve kuşları da haremden çıkıncaya kadar ürkütmemek ve eziyet etmemek gerekir.” [61]

Hakeza İmam Sadık (a.s) ayetin tefsirinde şöyle buyurmuştur: “Eğer bir hırsız Mekke dışında bir yerde hırsızlık veya bir suç işler de Mekke’ye kaçarsa Harem’de olduğu müddetçe tutuklanmamalıdır. Ama pazara gitmesi engellenmeli ve haremden çıkıncaya kadar kendisi ile alış veriş edilmemeli, arkadaşlık yapılmamalıdır. Haremden çıkınca tutuklanmalıdır. Ama o işi haremde yapmışsa onu tutuklamak gerekir.” [62]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Sizden hiç birine Mekke’de silah taşıması helal değildir.” [63]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Mekke’yi saygın kılan şüphesiz insanlar değildir, orayı Allah saygın kılmıştır. Bu yüzden de saygınlığı kıyamete kadar sürecektir. İnsanlardan Allah’a en çok isyan eden kimse haremde bir insanı öldüren, canına kastetmeyen birini öldüren veya cahiliyye kini üzere birine saldıran kimsedir.” [64]

Ebu Hureyre şöyle diyor: “Allah Mekke’yi Peygamberine fethedince ayağa kalkarak Allah’a hamd-u senada bulundu ve şöyle buyurdu: “Allah Fil ashabına Mekke’ye saldırma hususunda engel oldu; Peygamberini ve müminleri onlara hakim kıldı. Bu şehir günün belli bir vakti bana helal kılındı ve sonra kıyamete kadar haram (saygın) kılındı. Ağaçlarını kesmemek gerekir ve avını ürkütmemek icab eder.” [65]

Dipnotlar__________________________________________________________________________________________________________

[1] Al-i İmran suresi, 97. ayet

[2] Hac suresi, 27. ayet

[3] Nehc’ul-Belağa, 47. Mektup

[4] el-Hisal, 620/10

[5] a.g.e. s. 628/10

[6] a.g.e. 635/10

[7] el-Bihar, 99/9/25

[8] Vesail’uş-Şia, 8/4/4

[9] Emali es-Seduk, 493/4; et-Tevhid, 253/4

[10] Uyun-u Ahbar’ir-Rıza, 2/90/1

[11] el-Bihar, 99/45/34

[12] Nehc’ul-Belağa, 192. Hutbe

[13] İlel’uş-Şerayi’, 405/6

[14] Nehc’ul-Belağa, 1. Hutbe

[15] Emali et-Tusi, 668/1398

[16] a.g.e. 296/582

[17] Sevab’ul-A’mal, 70/3

[18] Uyun-u Ahbar’ir-Rıza, 2/119/1

[19] el-Hisal, 60/81

[20] a.g.e. 117/101

[21] Tuhef’ul-Ukul, 7

[22] Emali et-Tusi, 694/1478

[23] Mehasin, 2/79/1203

[24] Sevab’ul-A’mal, 70/4

[25] el-Hisal, 566/1

[26] Tuhef’ul-Ukul, 149

[27] Bakara suresi, 196. ayet

[28] Uyun-u Ahbar’ir-Rıza, 2/262/29

[29] Nur’us-Sakaleyn, 3/492/97

[30] el-Hisal, 616/10

[31] Uyun-u Ahbar’ir-Rıza, 2/262/28

[32] a.g.e. h. 30

[33] Al-i İmran suresi, 97. ayet

[34] el-Hisal, 451/56

[35] el-Bihar, 77/58/3

[36] Sevab’ul-A’mal, 281/1

[37] a.g.e. 282/2

[38] Tefsir-ul Ayyaşi, 2/305/127

[39] Maide suresi, 97.ayet

[40] İlel’uş-Şerayi’, 452/1

[41] a.g.e.396/1

[42] Sevab’ul-A’mal, 170/13

[43] el-Bihar, 27/181/30 ve 47/79/58, el-Heraic ve'l-Ceraih, 2/827/40, az bir lafız farklılığıyla

[44] a.g.e.

[45] Bakara suresi, 197. ayet

[46] el-Hisal, 148/180

[47] el-Kafi, 4/338/3

[48] el-Bihar, 99/125; Mustedrek’ul-Vesail ve Meheccet’ul-Beyza ve diğer bazı nüshalarda “za zika” yerine “vasika” vardır.

[49] Misbah’uş-Şeria’, 142

[50] el-Hisal, 167/219; İlel’uş-Şerayi’, 235/4

[51] Vesail’uş-Şia, 12/60/3

[52] Durr’ul-Mensur, 2/63

[53] Vesail’uş-Şia, 9/3/4

[54] Sevab’ul-Amal, 74/16

[55] el-Kafi, 8/40/7[56] Sevab’ul-Amal, 74/17

[57] el-Kafi, 4/263/45

[58] el-Bihar, 7/302/56

[59] a.g.e. h. 57

[60] Al-i İmran suresi, 97. ayet

[61] el-Kafi, 4/226/1 ve s. 227/3 ve Vesail’uş-Şia, 9/336; 14. Bölüm

[62] a.g.e.

[63] Sahih-i Muslim, 1356[64] Durr’ul-Mensur, 1/298

[65] a.g.e.

[66] Kemal’ud-Din, 346/33

Read 3477 times