
کارگر
ABD-İran Mücadelesinin Geçmişi ve Geleceği
Allah’ın Adıyla
İran-ABD ilişkileri aslında çok da karmaşık değildir. Bir tarafta küresel bir güç ve karşısında bu küresel gücün sultasını kabul etmeyen, buna karşı direnen ve kısmen de olsa bölgesel planlarını etkisiz hale getiren bir batı Asya ülkesi.
ABD dünya üzerinde tarih boyunca ilk defa bu çapta ve derinlikte sulta kurabilmiş tek ülkedir denebilir. Gelmiş geçmiş hiçbir imparatorluk ülkeler üzerinde bu çapta ve derinlikte etkili olamamıştır. Önceki imparatorluklar genellikle işgal ettikleri ülkelerin ordularını yenmek ve katliamlar yapmak suretiyle veya dini inançları istismar ederek ülkeler işgal etmiş olsalar da hep yabancı bir unsur olarak görülmüşlerdir ve sonunda işgal ettikleri ülkelerden çekilmek zorunda kalmışlardır.
ABD’NİN AVANTAJI
ABD önceki imparatorlukların tüm olumsuz özelliklerini taşımakla birlikte askeri, siyasal, bilimsel, teknolojik, ekonomik ve medya üstünlüğü/dezenformasyon gücü avantajlarını da kullanarak bu sultasını daha kolay bir şekilde sürdürmektedir. Çoğu ülke ABD’nin sultasını isteyerek ve buna kendisini mecbur hissederek kabullenmekte ve halklar bazında ise “Amerikan Yaşam Tarzı” gönüllü olarak benimsenmektedir. ABD bu avantajını sonuna kadar kullanarak bazen çok az bir bedel ödeyerek sultasını daha da güçlendirmektedir. ABD nüfuz ve sultasını önceki imparatorluklar gibi ülkeler işgal ederek değil kaba güce ilaveten psikolojik gücünü de kullanarak zihinleri de işgal etmektedir.
İRAN’IN BAŞKALDIRIŞI ve ABD BASKILARININ BAŞLAMASI
Ve işte böyle bir müstekbir(kendini her açıdan başkalarına üstün gören) imparatorluğun sultasından 38 yıl önce bir halk devrimiyle kurtulmuş olan İran bağımsızlığını korumaya çalışırken başkalarına da örneklik teşkil etmekte, bağımsızlık peşinde olan halklara ve ülkelere ilham kaynağı olmaktadır. Daha da ileri giderek şimdilerde en azından Batı Asya bölgesinde müstekbir ABD ve bölgesel işbirlikçilerine karşı direniş cephesi oluşturmakta, direnişçi devlet ve gruplara gücü nispetinde askeri danışmanlığa ilaveten lojistik vs.yardımı yapmakta, direnişçiler lehine diplomasi alanındaki yeteneğini/kapasitesini kullanmakta, direnişçiler arasında koordinasyon/işbirliği ortamı sağlamaktadır.
ABD kırk yıla yakın bir süreden beri İran’ı bu devrimci duruşundan vazgeçirmek, devrimi yenilgiye uğratmak için yapmadığı eylem, başvurmadığı söylem kalmamıştır. Askeri darbe girişimi, doğrudan müdahale ile gemi batırma, iç savaş çıkarma, yolcu uçağı düşürme, Saddam aracılığıyla sekiz yıl süren savaşa sürükleme, çok yönlü ekonomik yaptırımlar uygulama, komşu ülkelere askeri üsler kurarak kuşatma altına alma, tehdit etme, ülke içindeki iktidar düşkünü ve devrim düşmanlarını organize ederek halk arasında fitne çıkarma ve akla gelebilecek her türlü yola başvurmuş, ama bir türlü amacına ulaşamamıştır.
İran’ın ABD’nin bu saldırı ve komplo planlarını etkisiz hale getirerek ayakta kalması ve son yıllarda eskisine göre daha güçlü bir şekilde direnmesi ABD tarafından görmezden gelinecek, kabul edilecek bir durum değildir kuşkusuz. Kendisi okyanus ötesinden gelip bölgeye açıkca müdahale ederken İran’ın kendi komşularının, dindaşlarının davetiyle onların dertleriyle dertlenmesini başka ülkelere müdahale olarak nitelemekte, İran’ın anayasal bir güvenlik gücü olan Devrim Muhafızları Ordusunu terörist ilan etmekte, kendisi her türlü konvansiyonel ve nükleer füzeye sahipken İran’ın iki-üç bin kilometre menzilli füzelerini dünya barışına tehdit olarak tanıtmaktadır.
ABD TEK STRATEJİ FARKLI TAKTİKLER UYGULAMIŞTIR
İran konusunda Amerika’da işbaşına gelmiş geçmiş hükümetler arasında hiçbir fark yoktur. Donald Trump hükümetinin son sıralarda İran’a karşı çılgınlığın dozunu artırması ona mahsus bir tavır olmayıp ABD’nin bölge üzerinde sulta kurmak için son 15-20 yılda kendi ifadeleriyle 6 Trilyon Dolar harcamasına ve binlerce askerini kaybetmesine rağmen başarılı olamamasının verdiği acının bir tür dışa vuruşudur.
ABD son yıllarda İran’ı savaş ve baskıyla yenilgiye uğratmak stratejisi yerine, görüşme masasına çekere tedrici bir şekilde sulta sistemine entegre etmek vb girişimlerle frenlemeyi, kontrol etmeyi planlamaktadır. Nükleer görüşmeler bu doğrultuda atılmış adımlardan biri olup maalesef İran içinde de bu komplo planına tav olanlar çıkmıştır. Bu yüzden de ABD ile yapılan doğrudan nükleer görüşmeler ve sonuç vermeyen anlaşma İran’a ve İslam Devrimine pahalıya mal olmuştur.
Amerikalılar açısından nükleer anlaşmanın içeriğinden çok İran’ın ABD ile masaya oturması öncelikli tercih ve daha önemlidir. Çünkü ABD herkesten daha iyi biliyor ki, İran’ın nükleer programı askeri amaçlı olmayıp sivil nükleer teknolojiden ibarettir , NPT anlaşmasına bağlıdır ve UAEK’nun sıkı bir kontrolü altındadır. İran’ın nükleer programından sapma olmasından da asla korkmamaktadır. Asıl korktuğu İran’ın uzlaşmasız tavrı ve uluslar arası toplum denilen sulta sistemine entegre olmamasıdır.
ABD nükleer anlaşma ile İran’ın nükleer faaliyetlerini büyük çapta durdurmuş, tesislerden bir çoğunu etkisiz hale getirmiş ve hepsinden önemlisi İran’ı masaya oturtarak uzlaşmaz duruşundan ödün verdirmiş olmasına rağmen kendi taahhütlerinin hiç birine uymamıştır. Dahası önümüzdeki haftalarda İran’a daha ağır yaptırımlar uygulamaya hazırlanmaktadır. Sebebi ise İran’ı bölgesel meseleler (Suriye, Irak, Yemen, Lübnan) ve İran’ın füze sistemi konusunda yeni görüşmeler yapmaya zorlamaktır. Çünkü İran’ı ancak masa başında, görüşmeler aracılığıyla yola getireceğine inanıyor.
Suudi Arabistan gibi bağımlı rejimleri İran aleyhinde silahlandırmaları ve yeni tahrikler başlatmaları da savaş başlatacakları için değil İran içindeki bazı kesimler aracılığıyla baskı uygulamak suretiyle İran’ı yeniden masa başına çekmek amaçlıdır.
İMAM HAMANEİ AMERİKAN PLANININ FARKINDADIR
İslami Devrim Lideri İmam Hamanei 18 Ekim’de bir grup seçkin öğrenciye yaptığı konuşmada bu hususa dikkat çekerek şöyle diyordu:
“Nükleer görüşmeler sırasında anlaşma sağlanırsa düşmanlıkların( Amerikan düşmanlığının) ortadan kalkacağı telkin ediliyordu, ne oldu? Anlaşma yaptık, ama düşmanlıklar daha da arttı. Bugün yeniden sakın mesela falanca hususta anlaşmadığımız için şöyle oldu böyle oldu gibi sözler ileri sürülmeye kalkışılmasın. Bunlar düşmanların planladığı telkinlerdir, bu gibi telkinlere önem vermemeliyiz, kendi maslahatımızı kendimiz belirlemeli ve anlamalıyız, düşmanların sözüne kanmamalıyız, onların etkisinde kalarak konuşmamalıyız”.
Nükleer görüşmeler 5+1 ülkeleriyle her ne kadar 2003 yılından beri yapılmaktaydıysa da ilk defa 2013 yılında Hasan Ruhani hükümeti “küresel köyün muhtarı” olarak nitelediği ABD ile doğrudan görüşmeler başlatma isteğini ortaya koyduğunda İmam Hamanei açık bir şekilde ABD ile görüşmelerden bir sonuç alınacağına inanmadığını ifade etmiş ve ABD’ye güvenilemiyeceğini vurgulamıştı. Hasan Ruhani ve Dışişleri Bakanı Zarif, İmam Hamanei’nin bu tavsiyesini kulak ardı ederek bu görüşmelerle düşmanlıkları gidereceklerini öne sürmüşlerdi.
Ancak görüldüğü üzere görüşmeler yoluyla ABD’nin İran’a düşmanlığı giderilmediği gibi üç yıl öncesine göre kat kat artmıştır. Şimdi de bölgesel konularda ABD ile görüşmelere oturmazsak ABD İran’a karşı savaş başlatacak telkinleri aynı çevrelerce yayılmaktadır. İmam Hamanei 18 Ekim konuşmasında bu iddialara da dikkat çekerek şöyle diyordu:
“Herkes kesin olarak bilsin ve inansın ki, ABD bu defa da İran’ın devrimci halkı karşısında yenilecektir. ABD’nin hile ve oyunları hususunda gaflet etmemeliyiz. Askeri bir savaş çıkmıyacaktır, ancak tehlikesi savaştan daha az olmayan meseleler gündemdedir, bunu tahmin etmeli ve meydanda hazırlıklı olmalıyız”
İran içindeki bazı Batıcı ve devrim düşmanı çevreler ABD’nin Devrim Muhafızları Ordusu’nu terörist güç olarak ilan etmesini tehlikeli sonuçlar doğuracak bir tehdit olarak değerlendirmektedir. Her ne kadar böylece başka amaçlar gütmekte ve düşmanın telkinlerini yaymaktalar. İmam Hamanei bu hususta ise şöyle diyordu:
“ABD İran’daki güç unsurlarına düşmandır. Düşmanın tehditlerinin aksine bu unsurlar daha da güçlendirilmelidir. Füze gücü düşmanın inadına her geçen gün biraz daha artırılmalıdır”
İmam Hamanei 18 Ekim konuşmasında dış düşmanlardan çok içteki gafilleri muhatap almakta ve kesin bir ifadeyle ABD ile bölgesel meseleler, Devrim Muhafızları Ordusu ve füze gücü konularında görüşme yapılmaması gerektiğini vurgulamaktadır.
Halbuki ABD nükleer görüşmeler ve anlaşma ile elde ettiği kazanımları yeni görüşmelerle sürdürmeyi planlamaktadır.
NÜKLEER ANLAŞMANIN GELECEĞİ
ABD’nin nükleer anlaşmadaki taahhütlerini yerine getirmemesiyle bu anlaşma zaten daha şimdiden bitmiş sayılır ve hiçbir itibarı kalmamıştır. AB ülkeleri, Rusya ve Çin’in bu anlaşmaya bağlı kalacaklarına dair açıklamalarının da bir anlamı kalmamıştır. Çünkü ABD istemedikten sonra bu ülkelerdeki hiçbir banka ve büyük şirket İran ile çalışmaya cüret edemez ve yaptırımları uygulayanlar da özel sektöre, çok uluslu şirketlere bağlı kurum ve kuruluşlardır.
Ekonomik-ticari kuruluşların özel sektörün kontrolündeki AB ülkeleri ister istemez kendi çıkarlarını korumak ve Amerikan hışmından korunmak ABD’ye uymak zorunda kalacaklardır. Rusya ve Çin gibi devletler zaten daha önce de İran ile ekonomik ilişkilerini sürdürmekteydiler ve bundan sonra da çıkarları gereği sürdüreceklerdir.
Trump hükümetinin nükleer anlaşmada yeni düzenlemeler veya eklemeler yapılmasını ileri sürmesi kesinlikle kendi lehine olan bu anlaşmayı bozmak amaçlı olmayıp bir defa masaya oturttuğu İran’la başka konularda görüşmeler yapmaya, yeni tavizler koparmaya ve İran’ı kendi kontrolündeki sulta sistemine entegre etmeye yöneliktir.
İran ise bunun farkında olarak ya direnişe devam ederek nükleer anlaşma hatasını tekrarlamaktan kaçınacaktır ya da nükleer görüşme yanlılarının hatasını tekrarlıyarak yeniden masaya oturacak, böylece direnişin fatihasını okuyacak ve İslam devriminin ilkelerinden yeni ödünler verecektir.
Ziya TÜRKYILMAZ
İslam İnkılabı Rehberi: İran-Rusya, Suriye'de iyi bir işbirliği tecrübesini ortaya koymuşlardır
İslam İnkılabı Rehberi Imam Seyyid Alı Hamanei Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i kabulünde, İran ve Rusya'nın Suriye'de sergiledikleri iyi bir işbirliği tecrübesi sayesinde, ortak hedeflerin tahakkuk bulabileceğini gösterdiklerini söyledi.
İki ülkenin Suriye konusunda gayet iyi ve olumlu bir işbirliği tecrübesine sahip olduğuna işaret eden Imam Hamanei, “Bu işbirliği, Tahran ile Moskova'nın zor meydanlarda bile ortak amaçlarını hayata geçirebileceğini gösterdi. Teröre destek veren ABD ittifakının Suriye'de hezimete uğramasının inkar edilemeyen bir gerçek olduğuna rağmen onlar komplo tasarlamaya aralıksız devam ediyorlar, bu yüzden de Suriye krizinin tamamen çözülmesi, sağlam bir işbirliğinin devam ettirilmesine bağlıdır” dedi.
İran ve Rusya'nın Suriye'de bazı yabancı ülkelerce desteklenen tekfiri teröristlere karşı gösterdikleri ortak direnişin çok önemli sonuçları beraberinde getirdiğini belirten İslam İnkılabı Rehberi Imam Hamanei, Suriye'de teröristlerin fesat ve fitneleri karşısında Tahran ve Moskova'nın direniş ve işbirliğinin anlamlı olduğunu ve bu meselenin aynı zamanda Rusya'yı Batı Asya bölgesinde etkili bir ülke konumuna getirdiğini söyledi.
İran'la Rusya'nın Suriye'de gerek saha'da ve gerekse siyasi alanda yakın işbirliği aslında anlamlı bir işbirliği olup şimdiye kadar çok olumlu sonuçları beraberinde getirmiştir. 2015 yılında Rusya'nın askeri açıdan Suriye krizine müdahil olması ve aynı zamanda İran İslam Cumhuriye'nin bu ülkedeki etkili rolü, Suriye'de siyasi ve askeri denklemleri değiştirmeyi başardı, Tahran ve Moskova'nın ortak yapıcı işbirliği bugün Suriye'yi ideal bir konuma taşımıştır ve artık teröristler Suriye'nin doğusunda Deyr'uz Zur bölgesinde kıskaca alınmış vaziyetteler.
Bugün ABD liderliğindeki batılı ve bazı bölge rejimlerinin sözde terörizme karşı mücadele koalisyonu oluşturmalarına rağmen bu koalisyon şu ana kadar terörizme karşı gerçek ve ciddi bir mücadele vermedikleri gibi hatta sürekli olarak Suriye ve direniş güçlerinin teröristler aleyhindeki kahredici darbelerini engellemek için de ellerinden geleni ardına koymamaktalar. Buna karşılık İran ve Rusya'nın Suriye devleti ve bu ülkedeki direniş cephesi ile birlikte terörizme karşı açtıkları ortak cephe, terörizme karşı gerçek bir mücadele sürdürmekteler ve bu cephe şimdiye kadar Amerika, İsrail ve müttefiklerinin Suriye'deki komplolarını pratikte etkisiz hale getirmiş bulunuyorlar. İşgal rejiminin Suriye'deki saldırgan tutumu, Suriye devleti askeri merkezlerine yönelik sürekli bir hava ve füze saldırıları şeklinde devam etmekte ve bununla da Suriye yönetiminin teröristler karşısındaki direnci zayıflatılmak istenmektedir. Ancak İran, Rusya, Suriye ve Direniş cephesinin Suriye'deki yakın ortak girişimleri, Amerika, İsrail ve müttefiklerini ikinci plana itmiş ve artık saldırgan tutumlarını icra etmekte ciddi sorunlar yaşamaktalar. Bu grup pratikte artık Suriye denklemlerinin dışında bırakılmış ve gittikçe de etkilerini yitirmekteler. Bu arada İran ve Rusya arasında sağlanan yakın işbirliği ve dostluk ilişkileri özellikle de Suriye de bu iki gücü terörizme karşı çok etkili bir güç haline getirmiş bulunuyor. Bunun için de ABD ve müttefikleri Suriye'de İran ve Rusya'nın etkisini kırmak amacıyla halen komplo girişimlerini sürdürmekteler.
Suriye'nin parçalanmasına çalışmak, teröristlerin yerlerinin sürekli değiştirilmesi, saldırıların hedefi olmaktan kurtarılmak istenmeleri ve Beşar Esad yönetimini baskı altına almak amacıyla bizzat teröristler ve hamileri tarafından kullanıldığına artık kuşku kalmayan kimyasal saldırılardan siyasi amaçlar doğrultusunda yararlanmak teröristlerin hamisi Amerikancı cephenin halen devam etmekte olan başarısız planlarından bazılarını oluşturmakta.
Suriye meseleleri uzmanı Şuayip Behmen dün Çarşamba günü İran televizyonunda katıldığı bir programda, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Tahran ziyaretinin, İran ve Rusya'nın Suriye ve uluslararası düzeydeki işbirliğini sürdürecekleri mesajını verdiğini, bu işbirliğinin Suriye'de terörizme karşı mücadelenin yanı sıra Suriye'nin karşı karşıya bulunduğu meseleler ve sorunları da kapsadığını söyledi.
Suriye krizinin çözümlenmesi amacıyla İran ve Rusya arasındaki yakın işbirliği, ABD liderliğindeki koalisyonu Suriye olaylarının dışında bıraktığı gibi, bu kesimi Astana sürecinin de dışında bıraktığı ve Suriye siyasi meselelerinden uzaklaştırdığı artık inkar edilemez bir gerçektir.
Nitekim bu meseleyle ilgili olarak İslam İnkılabı Rehberi ile görüşmesinde Suriye toprak bütünlüğünün korunması, Suriye’nin yasal yönetim ve cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın desteklenmesinin Rusya’nın dış siyasetinin temel ilkelerinden olduğunu belirten Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Suriye de dahil her bir ülkede muhtemel değişimin bizzat ülke içinde şekillenmesi gerektiğine inandıklarını söyledi.
İran ve Azerbaycan'ın Yakınlaşmasına Muhalif Olanlara Karşı Durmalısınız
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, İslam İnkılabı Rehberi Imam Hamanei'yle görüştü.
Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev İslam İnkılabı Rehberi Imam Hamanei ile görüştü. İmam Hamanei, İran ile Azerbaycan Cumhuriyeti'nin yakın ve kardeşçe münasebetlerine karşı çıkanların olduğunu, ancak onların yıkıcı girişimleri ve vesveseleri karşısında durmak gerektiğini belirtti.
İslam İnkılabı Rehberi görüşmede; iki ülkenin derin bağlarına işaret edip, Bakü ile Tahran'ın işbirliğinin geliştirilmesine vurgu yaparak şöyle ifade etti: İran ve Azerbaycan Cumhuriyeti, artan irade ve kararlılıkla muhtelif alanlarda işbirliği ve münasebetlerini geliştirmeliler.
Imam Hamanei; Azerbaycan Cumhuriyeti'nin nüfuzunun ekseriyetinin İran ve Irak'taki gibi Ehl-i Beyt -as- mensuplarından oluştuğu önemli gerçeğine temasla, "Azerbaycan Cumhuriyeti bu faydalı fırsat ve Şiiler'in görkemli matem merasimlerinin kıymeti bilinmeli çünkü bu hususlar, Azerbaycan Cumhuriyeti devleti ve milletinin hüviyetini takviye ediyor." açıklamalarında bulundu.
İslam İnkılabı Rehberi ayrıca, Sovyetler Birliği'nin marksizmi yayma ve Azerbaycan Cumhuriyeti'nde dini unutturma çabalarını boşa çıkaran etkenin halkın sağlam imanı olduğunu hatırlatarak, bu yılki Muharrem ayında düzenlenen ihtişamlı merasimin Azerbaycan Cumhuriyeti halkının sağlam imanının bir örneği sayıldığını vurguladı.
Görüşmede Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de; İran'ı kendi evi gibi gördüğünü belirterek, iki ülkenin son yıllarda işbirliğinin önemli ölçüde geliştiğine dikkat çekti, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin İran ile ilişkilerini çok sağlam niteledi, kimseye iki ülkenin ilişkilerine karışmasına izin vermeyeceğini belirtti.
Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı; Tahran ve Bakü'nün kültür, ekonomi, yatırım, enerji ve ulaştırma sektörlerindeki işbirliğine ve yönetiminin Azerbaycan Cumhuriyeti'ndeki cami yapımındaki çabalarına işaretle, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin İran ile ekonomik ve kültürel münasebetlerini pekiştirmekte olduğunu kaydetti.
İran'da 'Üçlü Devlet Başkanları Zirvesi'
Rusya Devlet Başkanı Putin, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ve İran Cumhurbaşkanı Ruhani'nin katılımıyla Tahran'da yapılan zirve, ortak bir bildirinin imzalanmasıyla son buldu. Ruhani, İran'ın güneyindeki Bender Abbas Limanı'ını Helsinkiye bağlayacak kuzey-güney ulaşım koridoru projesinin, İran'daki Reşt-Astara ayağının yakın zamanda tamamlanacağını ifade etti.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Tahran'da bir araya geldi.
İran'ın resmi haber ajansı İRNA'nın haberine göre, başkent Tahran'da bu yıl ikincisi düzenlenen "Üçlü Liderler zirvesi", Rusya, Azerbaycan ve İran ülke liderleri tarafından imzalanan ortak bildiriyle sona erdi.
Zirvenin ev sahibi Ruhani, burada yaptığı konuşmada, Tahran bildirisinin, Bakü'de alınan ortak kararların tamamlayıcı ve hızlandırıcısı niteliğinde olduğunu belirtti.
İran, Rusya ve Azerbaycan'ın petrol ve gaz bakımından zengin üç ülke olduğuna dikkati çeken Ruhani, "Ortak çabamız, ülke ekonomilerimizin daha hızlı gelişmesine yol açacaktır." dedi.
Ruhani, İran, Rusya ve Azerbaycan arasında oluşturulacak ortak yatırım fonunun, ekonominin çeşitli alanlarında üç ülkenin güç ve işbirliği potansiyelini artıracağını söyledi.
Zirvede, bölgesel konuların yanı sıra, enerji, ulaşım ve inşaat gibi ortak ekonomik iş birliği alanlarına odaklanıldığını aktaran Ruhani, İran'ın güneyindeki Bender Abbas Limanı'ını Helsinkiye bağlayacak kuzey-güney ulaşım koridoru projesinin, İran'daki Reşt-Astara ayağının yakın zamanda tamamlanacağını ifade etti.
Ruhani, İran, Rusya ve Azerbaycan arasında petrol araştırma ve yatırımları konusunda görüşmelerin sürdüğünü kaydetti.
"Görüşmelerin ana gündemi ekonomik konular oldu"
Rusya Devlet Başkanı Putin, zirve sonrası yapılan ortak basın toplantısında yaptığı konuşmada, kuzey güney ulaşım koridorunun önemine işaret ederek, Rusya, İran ve Azerbaycan'ın söz konusu koridordan en iyi şekilde yararlanmak için ortak çabalarını artırma niyetinde olduklarını söyledi.
Zirvede, bölgesel güvenlik ve terörle mücadele konularının da görüşüldüğünü belirten Putin, "Ancak görüşmelerimizin ana gündemini ekonomik konular oluşturdu." ifadesini kullandı.
Putin, Rusya, İran ve Azerbaycan'ın bölgenin hidrokarbon bakımından zengin ülkeleri olduğunu vurgulayarak, "Bizler, birbirimizle rekabet değil, bu alanda birlikte ortak iş birliği için çalışıyoruz." diye konuştu.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev de, ortak iş birliğinin, Azerbaycan, Rusya ve İran'a ekonomik alanda yapacağı katkının yanı sıra, bölgenin güvenlik ve istikrarı için de önemli olduğunu dile getirdi.
Zirve sonrasında Putin, Aliyev ve Ruhani ortak bildiriye imza attı.
İlki geçen yıl ağustos ayında Azerbaycan'ın ev sahipliğinde Bakü'de yapılan Üçlü Devlet Başkanları Zirvesi'nde liderler, terörle mücadele, Hazar Denizi'nin hukuki statüsü, enerji ve ulaştırma koridorlarının geliştirilmesi gibi konuları içeren bir bildiriye imza atmıştı.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ve Rusya Devlet Başkanı Putin, zirve kapsamında gittikleri Tahran'da, İran lideri Ali Hamaney ve Cumhurbaşkanı Ruhani ile ayrı görüşmeler gerçekleştirmişti.
İmam Hamanei: ABD Direniş Gösteren Millete Karşı Düşmanlık Ediyor
İran İslam İnkılabı Rehberi Imam Hamanei, ABD'nin İran'ın ana düşmanı olduğunu belirterek, "Nükleer anlaşmayı zedeleme Amerika'nın düşmanlığının bir kanıtıdır" dedi.
İran İslam İnkılabı Rehberi Imam Hamanei, “Küresel Emperyalisma Karşı Milli Mücadele Günü” münasebetiyle binlerce üniversite ve okul öğrencisini kabul etti.
İnkılap Rehberi öğrencilere hitap ederek, “Sizler düşmanların hilelerini boşa çıkartarak ülkeyi İslam İnkılabının idealleri doğrultusunda istenen noktaya ulaştırabilirsiniz. Tabii ki bu yolun koşulları da vardır. Bunlardan birisi düşmanları iyi tanıyıp onlara aldanmamaktır. Düşmanlara vurgu yapmamın sebebi ise tecrübelerimden kaynaklanıyor. Onlar sadece ben veya İslam Cumhuriyeti’yle düşman değil. Aslında direniş gösteren milletimizle düşmandır” ifadelerinde bulundu.
İnkılap Rehberi sözlerine şöyle devam etti: Bakınız ABD Başkanı İran halkının terörist olduğunu öne sürüyor. Ne kadar aptalca sözler bu. Onlar sadece İnkılap Rehberi ve devletiyle düşman değil ABD’ye karşı dimdik duran milletle düşmanlık yapıyor.
Geçenlerde ABD’li bir yetkilinin “İran halkının kökünü ortadan kaldırmalıyız” şeklindeki iddiasına atıfta bulunan İnkılap Rehberi, “Onlar çok eskilere dayanan zengin bir kültür ve tarihe sahip olan milletin yokedilmesinin münkün olmadığını anlayamıyorlar” ifadesini kullandı.
İslam İnkılabı Rehberi, ABD’nin süregelen düşmanlıklarına işaret ederek, “Şu anda da bu ülke nükleer anlaşmanın sonuçlarını zedeleyebilmek için elinden gelen kötülükleri yapıyor” değerlendirmesini yaptı.
İslam İnkılabı Rehberi Imam Hamanei ilaveten, ABD’ye taviz verme onlara daha fazla cesaret vermek demektir, dolayısıyla onların karşısında durup direnmeliyiz” şeklinde konuştu.
Öğrencilere hitap eden İnkılap Rehberi, “ABD’nin ana düşman olduğunu unutmamalısınız, zira bu ülkenin müreffeh eleceğinin devamı için temel bir şarttır” tavsiyelerinde bulundu.
İmam Hamanei'den İbadi'ye : Amerika'ya Güvenmeyin
İmam Hamanei, Irak Başbakanı Haydar el-İbadi'ye hitap ederek, "Amerikalılara dikkat edin ve onlara asla güvenmeyin" dedi.
İnkılap Rehberi, Irak’ta teröristlere karşı mücadelde elde edilen son zaferlerin parolasının bu ülkedeki farklı etnik grupların birliği ile cesur Iraklı gençlerden oluşan askeri güçlerin olduğuna dikkati çekti.
Irak’ın Arap dünyasında kilit bir ülke olduğunu ifade eden İnkılap Rehberi, Bağdat merkezi hükümetin ülkenin toprak bütünlüğü ile ulusal egemenliğini sağlama konusunda yürüttüğü girşimlerini olumlu karşıladı.
İnkılap Rehberi, Irak hükümetinin komşu ülkeler ve bölgedeki devletlerle ilişkilerini geliştirme çabalarını destekleyerek, “Aynı anda ABD’nin hilelerine dikkat ederek onlara asla güvenmeyin” tavsiyelerinde bulundu.
İslam İnkılabı Rehberi, sözlerini şöyle sürdürdü: Amerikalılar terör örgütü IŞİD'i kendileri oluşturdular, fakat teröristler Irak hükümeti ve halkı tarafından başarısızlığa uğratılmasıyla birlikte bu önemli gelişmelerde kendilerini ön plana çıkarmak istiyorlar. Şüphesiz ki Amerikanlar fırsat bulduğu zaman Irak'a tekrar darbe vuracaktır.
Bunlara ilave olarak İnkılap Rehberi, tüm alanlarda Tahran-Bağdat ilişkilerinin derinleştirilmesini olumlu karşıladığını kaydetti.
İbadi'de bu görüşmede, İran’ın teröre karşı mücadelede Irak’a verdiği tam destekten dolayı şükranlarını dile getirdi.
Haydar el-İbadi İranda
İran temasları kapsamında Tahran’da bulunan Irak Başbakanı Haydar el-İbadi, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile bir araya geldi.
Ruhani görüşmede, Irak merkezi yönetiminin gerilim yaşanmadan ve bu bölge halkının haklarını dikkat alarak, Kürt bölgesi meselesinin çözümündeki tedbirini önemli olarak niteledi. Terörizm ve Irak'ın toprak bütünlüğü ve ulusal birliğine zarar veren bölücü yaklaşımlarla mücadeleye devam edilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Ruhani, Irak'ta halkın aralıksız gayret ve fedakarlıkları, yetkililerin yönetimi ve merciliğin hakimane görüşlerinin sorunların çözümündeki önemine vurgu yaptı.
Görüşmede Ruhani, “İran bölgede egemenlik kurma niyetinde olmadığı gibi, bölgedeki güvenliğin en büyük destekçisi ve terörle mücadelenin ön safında yer almaktadır. Bugün, bölge ülkeleri arasında anlaşmazlık ve gerginliğin sürmesi için hiç bir neden görmüyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Ruhani: “İran'ın; terörizmle mücadele, Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması ve birlik ve beraberliğinin pekişmesi yolunda, Irak halkı ve hükümetinin yanında durmaya devam edeceğini kaydetti.”
Cumhurbaşkanı Ruhani ayrıca; Tahran ve Bağdat'ın ekonomi, ticaret, yatırım, bilim ve teknoloji alanlarında işbirliğini geliştirebileceğini vurguladı.
Görüşmede Irak Başbakanı İbadi de, Irak ve İran İslam Cumhuriyeti'nin münasebetlerini sağlam ve dostane niteledi, ikili ilişkilerin daha da gelişmesine vurgu yaptı.
Türkiye İran ile Birlikte Irak'ın Yanında Olmalı
İran Cumhurbaşkanı 1. Yardımcısı İshak Cihangiri, Irak Başbakanı ile yaptığı görüşmede; İran'ın baştan beri terörizmle mücadelede Irak hükümeti ve halkının yanında olduğunu ve yapılandırma döneminde de aynen Irak halkı ve hükümetine yardım edeceğini belirtti.
İran-Irak üst düzey heyetler toplantısında açıklama yapan Cihangiri; Irak halkı ve hükümetinin terörist gruplarla mücadeledeki zaferlerini kutlayarak, dini merciliğin rolü, Irak hükümetinin yönetimi ve Iraklı güçlerin mücadelesi sonucu, Irak'ın tekfirci terörizme karşı tarihi bir zaferin eşiğinde olduğunu vurguladı.
Cihangiri; gayrimeşru ayrılık referandumu, büyük bir fitne olarak niteledi ve bu fitnenin dirayetle çözümlenmiş olduğunu kaydetti.
Kürtler'in Irak vatandaşları olduğunu ve tüm yasal haklara sahip olması gerektiğini ifade eden Cihangiri, referandum konusunda İran'ın Irak merkezi yönetiminin yanında olduğunu ve Türk yetkililerine de Irak merkezi yönetimine eşlik etmelerini bildirdiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı 1. Yardımcısı sözlerinin devamında; Bağdat ile Tahran'ın siyaset, güvenlik ve savunma alanlarındaki münasebetlerini mükemmel olarak niteledi, İran ve Irak ilişkilerinin örnek olduğunu, ekonomik münasebetlerinin de daha da gelişmesi gerektiğinin altını çizdi.
Irak Başbakanı Haydar İbadi de görüşmede; bölge sorunlarına temasla, terörist gruplarla mücadele için tüm bölge ülkelerinin işbirliğin zaruret olduğunu ifade etti.
Başbakan İbadi ayrıca; Irak'ın kuzeyindeki yasa dışı referandum konusuna işaretle, Irak'ın bütünlüğünün korunmasına vurgu yaptı, "bölücülere uluslararası destek gelmedi, sadece İsrail referandumu destekledi" ifadesini kullandı.
Irak Başbakanı İbadi ayrıca, Irak halkının IŞİD ile mücadelesinin Irak'ta birlik ve bütünlüğün zeminini sağladığının altını çizdi.
ultacı Güçler İran'ın Bölgedeki Gücünden Rahatsızlar
İslam İnkılabı Rehberi, İmam Ali (a.s) Askeri Üniversitesi’nde bu gün gerçekleşen askeri mezuniyet törenine katıldı.
İmam Hamanei, silahlı kuvvetlerin en önemli vazifesinin ülkenin güvenliğini temin etmek olduğunu belirterek bilim, sanayi ve ekonomi alanlarındaki kalkınmanın güvenlik konusuna bağlı olduğunu vurgulayıp şöyle dedi: Güvenlik meselesi, tüm iktidar unsurlarıyla gelişmenin büyümesini sağlayan bir sahadır, zira güvensiz bir ortamda tüm büyük ve parlak hedefler zihinlerden silinir.
Halihazırda ülkenin en önemli meselesinin ekonomiyle, halkın geçinme konusu olduğunu açıklayan İslam İnkılabı Rehberi; "İran'ın ekonomik temelleri de güvenliğe dayanmalıdır. Ekonomimizin petrole bağlı olması, İslam İnkılabı öncesinden kalan tarihi bir sorundur ve farklı dönemlerde petrolün satışıyla elde edilen çıkarları konusunda endişe duymamıza neden olmuştur" şeklinde konuştu.
İslam İnkılabı Rehberi, Sultacı güçlerin İran’ın bölgedeki gücü karşısında asabani ve rahatsız olmaları hakkında: “İslam nizamının düşmanları; ulusal otoritenin unsurlarını rahatsız edici bir faktör ve karşılarında bir güç olarak görüyorlar yine İslam Cumhuriyeti’nin halklar arasında, bölgede ve bölgenin ötesindeki artan gücüne karşıdırlar.
İmam Hamanei, Sultacı güçlerin İran’ın savunma gücüne karşı olan muhalefetlerine karşı: “Bu itirazlarla baş etmenin yolu, onların isteklerine karşı milli unsurlarla karşılarında durmaktır.” dedi.
İmam Hamanei; önceden de defalarca söylediğim gibi yine belirtiyorum ki İran’ın savunma gücü ve imkanları hakkında konuşmayacağız ve savunma gücümüz kesinlikle müzakere edilemez. Ülke savunma araçları ile ilgili ve ulusal otoriteyi sağlayan veya destekleyen hiçbir şey hakkında düşmanla pazarlık yapmayacağız açıklamasında bulundu.
İslam İnkılabı Rehberi gençlere hitaben: Bu ülke size aittir, dün gençlik görevini yerine getirdiği gibi bu gün sizler de İslam'ın ışığında ve İslam İnkılabının idealleri çerçevesinde görevinizi yerine getirerek ülkeyi onurlandırmalısınız.
Velayet Ekseninde Ayetler
Kur'ân tarafından kazandırılan kapsam ve bütünlüğü- ile velayet ilkesi ekseninde dönen birçok konular vardır ve bunların her biri, İslâmî yönelişleri tanıma alanında bir ilke sayılabilir niteliktedir. Bunların bazıları, aşağıdaki ayetler üzerinde düşünmekle elde edilebilir:
1- İslâm toplumunun "veli"si -fikrî ve amelî faaliyet ve etkinliklerin tümüne önderlik eden ve yöneten güç- Allah'tır ve Allah'ın isim veya özellik belirleyerek velayetle görevlendirdiği kimsedir.
Sizin veliniz, ancak Allah'tır ve O'nun Resulü'dür ve namaz kılan ve rükû ederken zekât verenler inananlardır.1
Şüphe yok ki Allah, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Gerçekten de Allah, size ne de güzel öğüt vermede. Şüphe yok ki Allah, her şeyi duyar, görür.
Ey inananlar, Allah'a itaat edin, peygambere ve içinizden (Allah tarafından olan ve O'nun belirlediği) emir sahiplerine itaat edin. Allah'a ve ahret gününe inanıyorsanız bir şeyde ihtilâfa düştünüz mü o hususta Allah'a ve Peygamber'e müracaat edin; bu hareket, hem hayırlıdır, hem de sonu pek güzeldir.2
Peygamber'e itaat eden, gerçekten de Allah'a itaat etmiştir, (Peygamber'e itaatten) yüz çevirene gelince; zâten biz seni onları korumak için göndermedik ki.3
Görmez misin sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inandıklarını sananlar, tağut tarafından yargılanmalarını dilerler, halbuki onu inkâr etmeleri emredilmişti onlara ve Şeytan, onları tamamıyla sapıtmak, doğru yoldan pek uzak bırakmak ister.4
2- Allah'ın velayeti ve bu velayetin müminler tarafından kabul edilmesi, İslâm dünya görüşünde öngörülen fikrî bir felsefe ve temelden kaynaklanır. Buna göre bu, doğal bir olaydır. Geceleyin ve gündüzün yaşayıp barınan ne varsa hepsi, O'nundur ve O'dur duyan, bilen. De ki: "Gökleri ve yeryüzünü yoktan var eden Allah'tan başkasını mı dost edineyim ve O, yedirip doyurur, yiyip doymaya ihtiyacı yoktur." De ki: "Bana, Müslüman olanların ilki olmam ve müşriklerden olmamam emredildi."5
3- Allah'ın ve halifelerinin velayeti dışındaki her velayet şeytanın ve tağutun velayetidir. Şeytanın velayetini kabullenmek, insanın yaratılışına işlenmiş bütün yapıcı ve yaratıcı güçlerin şeytan egemenliğine geçmesi ve şeytanın, onları kendi heva ve hevesleri mecrasında harekete geçirmesi demektir. Tağut, kendi çıkarlarından başka hiçbir şeye değer vermediğinden, şahsî çıkarları gözüyle toplumun çıkarlarına baktığından ve de esasen insanî gereksinimlere ve insanın doğadaki imkânlarına vakıf olmadığından dolayı insanî topluma önderlik etmesi, birçok zarar ve ziyanlara ve hatta insanın değerli nice enerjilerinin zayi olmasına neden olacaktır. Toplumda ve dünyada tağut velayetinden doğan bilgisizlikler ve ilgisizlikler sonucunda insanlar, marifet ve insaniyet nurundan ve Allah dininin hayat bahşeden nurundan yoksun kalmışlardır; bilgisizlik, heva ve heves, şehvet, gurur ve azgınlık karanlıklarında tutsak olmuşlardır. Kur'ân okuyacağın vakit Allah'a sığın taşlanmış Şeytan'dan.6
O'nun kudreti, ancak ona dost olup itaat edenlere yeter ve onlar da Tanrıya şirk koşanlardır (Allah'ın velayetinin bir bölümünü ona verenlerdir).7
Kendisince doğru yol apaçık belli olduktan sonra Peygamber'e aykırı hareket eden ve inananların yolundan başka bir yola giden kişiyi döndüğü yolda bırakırız ve cehenneme atarız; orası, ne de kötü yerdir. Şüphe yok ki Allah, (velayet ve sultasında) kendisine eş tanıyanı bağışlamaz, bundan başka dilediği kişinin bütün suçlarını örter, bağışlar ve kim Allah'a eş tanırsa öylesine sapıtmıştır ki tuttuğu yol, doğru yoldan pek uzaktır. Onlar, Allah'ı bırakırlar da dişi saydıkları putlara taparlar, böylece de ancak inatçı Şeytan'a tapmış olurlar (onun velayetini kabullenirler). Allah'sa ona lânet etmişti, o da demişti ki: "Andolsun ki kullarından bir kısmını, ayartacağım da." "Onları doğru yoldan saptıracağım, olmaz isteklere sürükleyeceğim, putlara hayvanlar adatacağım da onların kulaklarını yarmalarını (bu, ilâhî olmayan cahilî zan ve yasaların bir örneğidir), Allah'ın yarattığını bozmalarını (insanları öz yaratılış mecrasından çıkarmalarını) emredeceğim." Allah'ı bırakıp Şeytan'ı dost edinen, apaçık bir zarara düşmüş, ziyana uğramıştır. Şeytan, onlara vaatlerde bulunur, onları olmayacak isteklere sürükler, kuruntular verir; fakat Şeytan'ın vaatleri, ancak aldatıştan ibarettir.8
Allah, velisidir inananların. Onları karanlıklardan ışığa çıkarır. İnanmayanlarınsa velileri Şeytan'dır, onları ışıktan karanlıklara götürür. Onlardır ateş ehli, onlardır orada ebedî kalanlar.9
Hicret
4- Cahilî ve tağutî düzende tağut ve şeytanın velayeti, imanlı insanı binlerce bağ ve bağlantı ile tağutun gücüne bağlar; cahilî düzenin görünmeyen ağı her yandan onu kuşatır; özgürlüğünü alır; bu düzeni bekleyen sonuca doğru onu da sürükler; Allah yolunda, İslâm dini uğrunda ve İslâmî çizgide gücünü kullanmasına bu düzen engel olur. Şüphe götürmeyen bu gerçek, "hicret" konusunu gündeme getirir. Hicret, cahilî düzenin kayıt ve bentlerinden kaçış ve İslâmî özgürlük çevresine giriştir. Orada bütün etken ve gayeler insanı Allah'ın razı olduğu hedefe yakınlaştırır; orada toplumun doğal seyri fikrî, ruhî ve maddî yücelik ve tekamül yönündedir; orada iyilik yolları açık ve kötülük kapıları kapalıdır...
Yani orası İslâm toplumudur. "Velayet" ilkesi uyarınca hicret, mümin için acil ve zaruri bir sorumluluktur. Bu, cahilî toplumdan çıkıp İslâmî topluma göçme ve Allah'ın velayet alanına adım atma sorumluluğudur.
Kur'ân'daki "hicret" ayetleri üzerinde dikkatle durulduğunda ve düşünüldüğünde, bu alandaki farklı konular da ortaya çıkacaktır. Aşağıdaki esin kaynağı ayetlere dikkat ediniz:
Onlar, sizin de kendileri gibi kâfir olmanızı ve böylece de hepinizin bir olmanızı (küfür cephesinde bulunmanızı) isterler, onun için Allah yolunda yurtlarından göçmedikçe (tağut ve şirke yardımdan ve onlarla işbirliğinden çıkmadıkça) onların hiçbirini dost edinmeyin. Bunu kabul etmez de yüz çevirirlerse (düşmanlıklarında ve küfürlerinde kalırlarsa) tutun onları ve öldürün onları bulduğunuz yerde ve onlardan ne dost edinin, ne yardımcı.10
İnanıp yurtlarından göçenler, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda savaşanlar, bunları yer-yurt sahibi edip barındıranlar ve yardımda bulunanlarsa işte bunlar, birbirlerinin velileridir (dostluk ve dayanışma bağına sahiptirler). İnandıkları hâlde yurtlarından göçmeyenlere gelince, göçünceye dek onlarla velayetiniz yoktur. Dine ait bir hususta sizden yardım isterlerse, aranızda bir ahit bulunan topluluğa karşı olmamak şartıyla onlara yardım etmeniz gerektir ve Allah, ne yaparsanız hepsini de görür. Kâfir olanlarsa birbirlerinin dostudur, yardımcısıdır. Birbirinize yardım etmezseniz (sizin gibi hicret ve iman edenlerle velayet bağı kurmaz ve başkalarına katılırsanız) yeryüzünde bir fitne belirir, büyük bir bozgun meydana gelir. İnananlar ve yurtlarından göçenler, Allah yolunda savaşanlar ve bir de bunları yer-yurt sahibi edenler ve yardımda bulunanlarsa onlardır gerçekten inanmış olanlar. Onların hakkıdır bağışlanmak ve sayısız, tükenmez rızk.11
Melekler, nefislerine zulmedenlerin (ölüm vakitleri geldiğinde) canlarını alırken ne hâldeydiniz derler. Onlar da, yeryüzünde derler, âciz kişilerdik biz. Melekler, Allah'ın yeri geniş değil miydi derler, siz de hicret edeydiniz. İşte onlardır (zillete boyun eğen, ancak hareket ve hicret etmeye yanaşmayanlardır) yurtları cehennem olanlar ve orası, ne de kötü bir yurttur. Ancak yurtlarından göçmek için bir düzen, bir yol bulamayan gerçekten de âciz erkeklerle kadınlar ve çocuklar bu hükümden dışarı. Onlardır Allah'ın bağışlayacağı umulanlar ve Allah bağışlayıcıdır, suçları örtücüdür.
Allah yolunda yurdundan göçen, yeryüzünde barınacak birçok yerler bulur, ferahlığa erer ve kim, Allah ve Peygamber'i uğrunda evinden çıkıp hicret eder de sonra ona ölüm gelip çatarsa onun ecri Allah'a aittir ve Allah suçları örter rahimdir.12
ehlader
-
1- Mâide, 55
2- Nisâ, 58-59
3- Nisâ, 80
4- Nisâ, 60
5- En'am, 13-14
6- Nahl, 98
7- Nahl, 100
8- Nisâ, 115-120
9- Bakara, 257
10- Nisâ, 89
11- Enfâl, 72-74
12- Nisâ, 97-100
İran, Irak, Türkiye ve Suriye'yi Kapsayan Yeni Bir Birlik Kurulacak
İslami Mezhepleri Yakınlaştırma Kurumu Genel Sekreteri Ayetullah Muhsin Eraki ,Tahran'da düzenlenen uluslararası bir toplantıda muhabirlere yaptığı açıklamada, toplantının gündem maddelerinden birinin de, 'bölge ülkeleri tarafından oluşturulması tasarlanan yeni bir birliğin inşası' olduğunu belirtti. Eraki, söz konusu birliğin ilk etapta 'İran,Türkiye, Irak ve Suriye'den oluşabileceğini söyledi.
'LÜBNAN, KATAR VE PAKİSTAN'DA KATILABİLİR...'
Lübnan, Katar, Pakistan ve diğer bazı ülkelerin de daha sonra bu bölgesel birliğe katılabileceklerini belirten Eraki, birliğin daha fazla ülkeyi kapsayarak genişleyebileceğini ifade etti.
PARÇALANMAYA KARŞI BİRLİK
Bölge ülkelerindeki parçalanma tehlikesine dikkat çekerek, birlik vurgusu yapan Eraki, ''Bugün Irak'ın, yarın belki de Suriye, Yemen, Suudi Arabistan ve Mısır gibi ülkelerin parçalanmaları gündemde. Eğer bu süreç devam ederse, bölge ciddi bir tehlike ve tehditle karşı karşıya kalacak" dedi.