کارگر

کارگر

Çarşamba, 28 Haziran 2017 02:06

Tebriz’e Seyahat

 Seyyahların, yolcuların, kervanların durağı bir şehir. İlkelerin, şairlerin, sanatçıların şehri…

İran’da dillerde dolaşan Tebrizli ve İsfahanlıların arasındaki tatlı bir o kadar da hırçın rekabetin meşhur sözü…

İsfahan nisfi cihan eğer Tebriz ne başed.

İsfahan dünyanın yarısı eğer Tebriz olmazsa.

Tebriz; tarih kokan sokakları, pazarı, mimari yapılarıyla, edebiyatıyla, sanatıyla, bir iktisat şehri olmasıyla gerçekten bu sözü hak ediyor.

Tebriz’i anlatırken insan şaşıp kalıyor nasıl anlatayım Şems’in, Şehriyar’ın şehrini, Şah İsmail’in devletinin payitahtını, Settar Han’ın, Bağır Han’ın meşrutiyet mücadelesinin, İslam İnkılabının başladığı şehri, ilklerin şehri…

Tebriz’in merkezinde yer alan ve dünyanın en büyük kapalı pazarı Tebriz pazarındayız. Coğrafi olarak tarihi İpek ve Baharat yolunun önemli bir durağı olan şehrin tarihi kapalı pazarı, bu günde İran’ın en önemli ticaret merkezi sayılmaktadır. Tebriz pazarı müzesi açılışı yapılıyor. Pazar, zaten canlı bir tarih olmasıyla insanı alıp geçişe götürürken üstüne bir de pazarın geçmişini anlatan müzeyi görmek, dönemin dükkanlarını, ürünlerini görmek başka bir şey. 

Müzenin içinde pazarın kuruluşundan itibaren halka hizmet veren; ticarethane, daruhane (eczane), sahaf, aktar, demirci, mobilyacı, ip boyama dükkanı, halıcı, terzi, Devlet Telgraf İdaresi, fotoğrafçı gibi dükkanlar dönemin ürünleri ile sergilenmekte.

Bakınca insanı farklı diyarlara götüren müzedeki bu dükkânlarda ne mi var? Daruhanede; dönemin ilaç kapları, büyük ve küçük kavanozlardaki ilaçlar ve ilaçların yazıldığı defter yer alırken, demircinin çekici, örsü; terzinin makası, ipleri ve çok çalışmaktan yorulan gözlerine ışık veren gözlüğü ve kim bilir hangi genç kızın erkeğin hayalini süsleyen elbiseler; doğal renklerle elde edilen boyaların iplere hayat verdiği ip boyama dükkanı; Fotoğrafçının deklanşörüyle anı durduran, siyah beyaz fotoğrafların olduğu, herkesin büyük bir heyecan ve en güzel giysileriyle karşısında poz verdiği fotoğraf makineleri, ticarethanedeki tacirlerin abaküs hesap makineleri; sahafçıda ciltlenen kitaplar;  telgraf idaresindeki uzakları yakın eden telgraf makinesi; evlerin içini duvarlarını süsleyen renk cümbüşü halılar… 

Müzeden sonra pazara girelim diyoruz. Büyük bir heyecanla adımlıyoruz yolları ve kısa bir süre sonra pazarın girişindeyiz. Uzunca koridorlar ve bu koridorlara bağlı başka koridorların yer aldığı labirent gibi bir Pazar. Tebrizli arkadaşımızın deyimiyle içine girdiğinde kaybolacağın, her defasında nereden çıktığını bilmediğin bir yer.

Pazarın içinde; halı, ayakkabı, altın, baharat satılan çarşıları var. Neredeyse aradığın her şeyi bulabileceğin bir pazar. Yine namaz kılmak, kuran okumak, oturup sohbet etmek, uzanıp biraz dinlenmek için camiler, soluklanmak için duracağın, içinde havuzların olduğu bahçeler. Pazarda sıradan bir dükkanlar topluluğu değil canlı bir hayatın merkezi, burası dünyanın yarısı…

Vitrinlerindeki, kapı önlerindeki ürünlerle gözlerimize bayram yaşatırken, pazarın sesi insanı alıp götürüyor. Dükkan sahipleri buyur ediyor, çay ikram ediyorlar hele ki Türkiyeli olduğumuzu söylediğimizde ayrı bir ilgi gösteriyorlar dükkanlarına, evlerine davet ediyorlar. Sohbet ederken arada farsça kelimeler kullanmalarına rağmen aynı dili konuşuyoruz. Aynı kültürün, aynı coğrafyanın, aynı inancın insanlarıyız diyor dükkan sahibi tüm içtenliği ve samimiyetiyle. 

Pazar içinde ilerledikçe ayrı bir hikaye, ayrı bir tarih çıkıyor insanın karşısına. Dar geçişlerde dükkanlara gelen mallar, yeni bir şey almanın mutluğunu müşterilerin ve satıcıların davetleri sürüp gidiyor. Kalabalığın arasında hayatın ve yılların yükü yetmezmiş gibi birde hamallık yaparak geçimini sağlamaya çalışan yaşlı amcayı görüyorum, görünüşünden belli olan ağır halıyı omuzlamış insanlara çarpmamak için özür dileyerek hızlı bir şekilde gidiyordu, yardım teklifinde bulundum. Gideceğin yere kadar ben götüreyim dedim hızını kesmeden yüzüme gülümsedi ve bu yükler hafif diye teklifimi kabul etmedi. Hızlıca geçip giderken bir fotoğrafını çektim… 

Pazarın bahçelerinden birindeyiz, biraz dinlenelim dedik, esnaf ve halkın sohbetleri, pazarın mistik kokusu tarif edilemez…

Tekrar pazarın içine dalıyoruz, halı çarşısının ayrı bir yeri var pazarda. Tebriz’in meşhur halıları rengarek bir destan gibi, bir taraftan ustalar halıları ilmik ilmik dokurken bir taraftan sıkı pazarlıklar yapılıyor.  Dükkanlar, hikayeler bitmek bilmiyor her dükkan her hikaye bir başka güzel… 

Tebriz’e gelmişken Şehriyar’a gitmemek olmazdı. Şairler Türbesindeyiz. Heyder Babanın, Ali Ey Humay-ı Rahmet, Yar Kasidi ve nice şiirlerin yazarı Şehriyar. İçerisinde Şehriyar’la birlikte 400’e yakın şairin mezarını barındıran türbede Şehriyar’ın kendi sesinden şiirler okunuyor. Türbenin içerisinde kitap satış bölümünde Şehriyar’a ait ürünler başta olmak üzere birçok kitap satılıyor. 

Bir diğer durağımız El Gölü Parkı ya da eski adıyla Şah Gölü parkı. Ne zaman kurulduğu belli olmayan, içinde 12 metre derinliğinde bir su havuzu ve bir saray bulunan park Kaçar Hanedanlığı devrinde bir yazlık saray olarak kullanılmış şimdi ise şehir halkının buluştuğu, dinlendiği, huzur bulduğu bir yer olarak kullanılmakta. Genci yaşlısı demeksizin herkes orada, oldukça kalabalık olmasına rağmen güzel bir mekan.

Bu kadarla bitmiyor Tebriz daha çok gezilecek yeri var. Müzeler, camiler, tarihi kalıntılar… bir güne anca bu kadarı sığdı.

Adem Namlı

İran İslam İnkılabı Rehberi Imam Hamanei, Tahran'daki İmam Humeyni Musallası'nda eda edilen Bayram namazının hutbelerinde konuştu.İran İslam İnkılabı Rehberi Imam Hamanei, Tahran'daki İmam Humeyni Musallası'nda eda edilen Bayram namazının hutbelerinde konuştu.

Imam Hamanei Bayram namazı hutbelerinde, “Düşmanın kültürel alana sızıp sorun teşkil etme yönündeki boşluklar gayet fazladır. Buna karşı hükümetin yanı sıra millet de sorumlu olmalıdır” diye konuştu.

Toplumda gönüllü olarak hareket etmenin anlamına değinen İnkılap Rehberi, sözlerine şunları ekledi: Gönüllü hareket etmenin anlamı bağımsız ve aynı zamanda tertemiz kültürel çalışmalar yapmaktır. Bunun anlamı yasadışı bir eylemde bulunarak İnkılap yolunda adım atanları utandırmak değil. Halbuki inkılapçı taraf, herkesten daha fazla ülkenin düzeniyle huzurunu koruyup yasaların doğru şekilde uygulanmasını gözetlemelidir.

Toplumsal hazinelerin korunması gerektiğine de işaret eden İslam İnkılabı Rehberi, “Bu hazinelerin korunması için milletimiz birliğini muhafaza altına alıp İnkılap’ın amaçları yönünde ilerlemelidir. Bu doğrultuda da en erken zamanda yeni hükümetin oluşmasıyla birlikte ülkenin geleceğine yönelik büyük işlerin yapılmasını temenni ediyorum” beyanatında bulundu.

Bahreyn ve Yemen krizlerini hatırlatan Imam Hamanei, “Bu sorunlar İslam’ın vücudu üzerinde büyük yaralar oluşturmuştur. Dolayısıyla İslam dünyası bu ülkelerdeki mazlum insanları destekleyerek Ramazan ayında bunlara zülm edenlerden kendisini ayırmalıdır. İran milleti bu büyük İslami hareketinin arkasında yer alabilir” ifadelerinde bulundu.

İslam İnkılabı Rehberi hutbelerin sonunda şu açıklamlarda bulundu: Büyük başarılara imza atan İran halkı kendisiyle onur duymalıdır. Zira mübarek Ramazan ayından kısa süre önce görkemli bir seçime katılıp büyük bir destan yazdı, bunun ardından ise Dünya Kudüs Günü gösterilerine kalabalık şekilde iştirak etti. Bunların yanında Devrim Muhafızları’nın düşmanlara karşı yaptığı füze operasyonu da büyük bir girişimdi.

 

IŞİD’e fırlatılan füzeler hakkında yeni bilgiler 
 İran Devrim Muhafızları Hava-Uzay Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Emir Ali Hacızade basın mensuplarının huzurunda yaptığı açıklamada şunları dile getirdi: “Düzenlenen bu operasyonda kullanılan füzeler hedefe ulaşmadan önce füzenin gövdesinden bir parçası ayrıldı ve füze başlığı hedefe isabet etti. Operasyon öyle bir şekilde tasarlanmıştı ki, gövdeden ayrılan parça Irak topraklarına düşecek ve füzenin savaş başlığı hedefi vuracaktı ki öyle de oldu.”
Tüm füzelerin başarıyla hedefini vurduğunu dile getiren Tuğgeneral Emir Ali Hacızade, İnsansız hava araçları ile kaydedilen görüntüleri yayınladıklarını belirtti.
Bilinmesi gereken dikkat çekici noktanın, Amerikan uçaklarının ilk füze atışının isabet etmesinden 4 dakika sonra bölgeye intikal etmesi olduğunu söyleyen Tuğgeneral Emir Ali Hacızade, Amerikalıların bu operasyonu Ruslar tarafından haber almış olacağı ihtimalini vurguladı.
Tuğgeneral Emir Ali Hacızade, bu füze saldırısının teröristlere ağır kayıplar yaşattığını ve kendilerinin yeni bilgilere ulaştığını belirtti.

İran Meclis Başkanı Ali Laricani, Güney Kore'nin başkenti Seul'da düzenlenen Avrasya Parlamento Başkanları Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, ABD hükümetinin uluslararası hukuku ihlal ettiğini söyledi.İran Meclis Başkanı Ali Laricani, Avrasya Parlamento Başkanları Toplantısı’nda yaptığı konuşmada gündemdeki konuları değerlendirdi.

Bölgesel işbirliğinin arttırılması yönünde bölgedeki kapasitelere eskisinden daha fazla odaklanılması gerektiğini vurgulayan Laricani, “Bu doğrultuda enerji, sanayi, ticaret ve ekonomi alanında ortak işbirliği büyük önem taşımaktadır. Ayrıca bu toplantı sayesinde terörizm ile radikalizm gibi ortak tehditler başta olmak üzere küresel ve bölgesel serbest ticaret ilişkilerini etkileyen tek taraflı yaptırımlara karşı gerekli tedbirleri alabiliriz” ifadelerinde bulundu.

İran’ın kayda değer potansiyelleri ile bölgedeki jeopolitik konumuna değinen Laricani, Avrasya'da refah ile kalıcı güvenliğin sağlanması için Tahran yönetiminin tüm alanlarda yardımcı olabileceğini duyurdu.

“Ne yazık ki, yaşadığımız bugünlerde terör ve aşırıcılık nedeniyle küresel barış ve güvenlik büyük tehditlerle başbaşadır” diyen Laricani, şüphesiz terörizmle etkin mücadelede ilk önce terör destekçilerinin ideolojik kökenlerinin belirlenmesi gerektiğine dikkati çekti.

Laricani sözlerini şöyle sürdürdü: Uluslararası arenada özellikle de bölgede Vahhabi zihniyeti terör akımlarının teşvik edici unsurudur. ABD ve bazı bölge ülkeleri de yüksek sesle terörle mücadele sloganlarını atmalarına rağmen farklı yönetmelerle terörü destekliyorlar.

Meclis Başkanı, “İran, her zaman Suriye krizinin çözüm yolunun siyasi olduğunu vurgulamıştır. Bu bağlamda İran İslam Cumhuriyeti, Türkiye ve Rusya’yla birlikte Astana’da gerçekleştirilen Suriye konulu toplantı sayesinde bu ülkede ateşkes sürecinin sağlanması ve çatışmaların azalmasına yardımcı olmuştur. Bu sürecin uluslararası toplum tarafından desteklenmesi Suriye’ye barışın ve huzurun yeniden geri dönmesine sebep olabilecektir” açıklamalarında bulundu.

ABD Senatosu’nun İran ile Rusya’ya karşı aldığı son kararını eleştiren Laricani, bu kararın uluslararası hukuka aykırı olduğununu belirterek, bölge hükümetlerinin ABD’nin tek taraflı kararlarına karşı önleyici tedbirler almaları gerektiğini vurguladı.

CIA Başkanı, İran karşıtı yeni söylemlerde bulundu. İran’ın teröristlerin en büyük destekçisi olduğunu belirten Mike Pompeo, İran’ın bölgedeki gücünün 6-7 sene öncesine göre çok daha fazla olduğunu söyledi.


Mike Pompeo Amerika’nın Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) yeni başkanı cumartesi günü Amerikalı yetkilere yaptığı açıklamada; İran’ın dünyadaki terörizmin en büyük destekçisi olduğunu ve Tahran ile Pyongyang’in Amerika'nın ulusal güvenliğini tehdit ettiğini söyledi.

Mike Pompeo, MSNBC kanalına yaptığı konuşmada İran hakkında açıklamalarda bulundu. İran’ın gücünün çok fazla olduğunu ve bununda 6-7 yıl öncesine göre çok daha arttığını dile getirdi. Ve şunları söyledi: Bu sahip oldukları güç ister Bağdat Devletine karşı olsun, ister Hizbullah’ın Lübnan’da gücünde ki artışındaki etkisi olsun, ister el-Husi ile olan işbirliğinde olsun, diğer yandan Iraklı Şiilerin Suriye sınırında savaşması olsun ve Suriye’de savaşan Şiiler olsun, İran Ortadoğu’nun her yerindedir.

Mike Pompeo konuşmasının devamında Kuzey Kore’nin Amerika'nın ulusal güvenliği için çok tehlikeli olduğunu sözlerine ekleyerek, Amerikan başkanının sürekli kendisinden Washington’un Kuzey Kore tehdidine nasıl karşılık vereceği hususunda talepte bulunduğunu ve bu sorunun başkanın düşünceleri arasında en başta olduğunu söyledi.

CIA başkanı, Kuzey Kore’nin her zamankinden daha çok Amerika’yı tek bir nükleer silah ile tehlike altına sokmaya yaklaştığını ifade etti.

Amerika gizli politik bilgilerinin ifşa edilmesindeki artış

CIA Başkanı Mike Pompeo, Amerikan gizli bilgilerinin ifşasının arttığını düşünmesi üzerine şunları söyledi: Bazı konularda Amerikan gizli bilgilerinin ifşasının arttığını düşünüyorum. Sanırım Edward Snowden adlı şahıs ve bazı kişiler Amerikan belgelerini para veya belirli bir hedef için sızdırmaktadır ve bu olgu gittikçe büyümektedir. Bu yüzden CIA başkanı, Amerika’nın gizli politik bilgilerinin ifşa edilmesindeki artışı durdurması gerektiğini vurguladı.

Mike Pompeo,  hali hazırda Amerikan gizli belgelerini sadece ülkelerin değil örneğin bütçe olarak iyi bir şekilde finanse edilen Wikileaks gibi istihbarat servislerinin de çalma peşinde olduğunu ve Amerika ve demokrasiyi zayıflatarak Amerikan belgelerini çalmak istediklerini belirtti.

İmam Hamenei, İslam fıkhına göre, İslam topraklarını işgal edenlere karşı mücadele ve cihad etmenin bütün müslümanlar için şer’i bir görev olduğunu söyledi.
 

 Ramazan Bayramı dolayısıyla yetkililer, yabancı büyükelçiler ve halk ile bayramlaşmada bulunan İmam Hamenei, İslam dünyası düşmanlarının ihtilaf ateşlerini alevlendirmedeki rolüne değinerek, ‘’Birlik ve ayrışmadan kaçmak tüm İslam ülkelerinin yararınadır ve Filistin meselesi etrafında birlik olarak unutulmasının önüne geçilmesi gerekir’’ dedi.

 

   İslam dünyasının Ramazan Bayramını kutlayan İmam Hamenei, düşmanların etnik, mezhepsel ve coğrafi bahanelerle ihtilaf yaratma çabalarına değinerek, ‘’Bir Amerikan senatörünün Sünnileri Şiiler karşısında destekleme yönündeki beyanları, onların İslam ve İslam ülkelerine düşman oldukları göz önünde bulundurularak komplodan başka bir şey değildir ve bu kaygı vericidir fakat maalesef İslam devletleri yetkilileri bu düşmanlıklardan gaflet ediyorlar’’ dedi.

   Yemen, Suriye, Irak, Kuzey Afrika gibi İslam dünyası ülkelerindeki kanlı çatışmalara değinen İslam inkılabı rehberi İmam Hamenei,’’İhtilaf ve ayrışma İslam ve İslam ümmetinin zararınadır ve buna karşılık İslam ülkelerinin birlikteliği ve bir biri aleyhine güç kullanmaması ilahi hikmetine dayalı ve İslam ülkelerinin yararınadır’’ dedi.

   Kudüs Günü yürüyüşleri ve İran halkının tüm kentlerde Filistin milletini savunmak için yürüyüşlerine de değinen İmam Hamenei, ‘’Bu yürüyüşler İslami birliğin onur verici örnekleridir. İslami birliğin anlamı Şii ve oruçlu halkın bu azametle sokaklara dökülmesi ve Sünni olan Filistinlilerle birlik olduklarını göstermeleridir’’ dedi.

İmam Hamenei, ‘’Filistin, İslam dünyasının ilk meselesidir fakat bazı İslam ülkeleri Filistin meselesini görmezden gelmekte ve unutturmaya çalışmaktalar’’ dedi.

   Filistin ülkesinin topraklarının gasp edilmesi ve Filistinlilerin evleri ve yurtlarından kovulmasına işaret eden İmam Hamenei, ’İslami Fıkıha göre bir İslam ülkesine düşman musallat olduğu takdirde tüm Müslümanlar direnmeye ve cihada mükellefler ve bundan dolayı bugün Siyonist rejimle mücadele tüm İslam dünyasına vaciptir’’ dedi.

   Bazı İslam ülkelerin bu mücadeleye katılmamasını eleştiren İmam Hamenei, ‘’İran milleti bu görevi yapmak için uyanıklar. İslam dünyasının birlik ve beraberliğe ihtiyacı vardır. Müslüman milletler birlikteler ve İslam Devletleri görevlerini yerine getirmeliler’’ dedi.

Cumartesi, 24 Haziran 2017 19:13

"ABD Kürt devleti kurmakta kararlı"

Milli Gazete yazarı Mehmed Şevket Eygi, "ABD Kürt devleti kurmakta kararlı. Neoconlar ve holigan Evangelistler, Anadolu’yu tekrar Hıristiyan ülkesi yapmak istiyor." diye yazdı.


 "Önümüzdeki aylarda, yıllarda dünya ve tarih çapında büyük kopmalar ve kırılmalar olabilir." diye yazan Mehmed Şevket Eygi, "Üçüncü dünya savaşı patlarsa her şey tepe taklak, allak bullak olacaktır" ifadelerine yer verdi.

Mehmed Şevket Eygi'nin bugünkü "Köprülerin Altından Çok Sular Akacak" başlıklı yazısından ilgili bölüm

Köprülerin Altından Çok Sular Akacak
Önümüzdeki aylarda, yıllarda dünya ve tarih çapında büyük kopmalar ve kırılmalar olabilir. Üçüncü dünya savaşı patlarsa her şey tepe taklak, allak bullak olacaktır. 2023’te Cumhuriyet’in 100’üncü yıldönümü kutlamaları konusunda acele edilmemelidir. O tarihe kadar köprülerin altından çok sular akacaktır. Muhtemel (ihtimal dairesinde olan) büyük kopuklukları, kırılmaları düşünmek, hesaba almak gerekir. 
***
 
ABD Kürt devleti kurmakta kararlı. Neoconlar ve holigan Evangelistler, Anadolu’yu tekrar Hıristiyan ülkesi yapmak istiyor. Medyamızda, Evangelistlerin aşırı İslam ve Müslüman düşmanlığı konusunu çok ciddî ve objektif şekilde işleyen analizler yayınlanmaması bizim büyük eksikliğimiz. Üçüncü dünya savaşı Kürt meselesi, Kürdistan yüzünden çıkabilir.
 
***
 
Emperyalistler, sömürgeciler, global kapitalistler, Siyonistler, Haçlılar; Suriye’yi birkaç parçaya bölmek istiyor. BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) hayata uygulanıyor. Türkiye de bölünecek İslam ülkelerindendir.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımi, Mescid-i Haram’a yönelik yapılan başarısız terör saldırısını şiddetle kınadı.Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımi, Mescid-i Haram’a yönelik yapılan başarısız terör saldırısını şiddetle kınadı.

Kasımi bu olaya ilşkin, “Birkaç teröristin kutsal Kabe’ye yönelik başarısız terör saldırsında bulunması bölge, dünya ve özellikle de Müslümanları hedef alan hiçbir sınıra tabi olmayan terörizmin din, mezhep, coğrafya, etnik ve milliyetlere aldırmadan bir kez daha kara planlarına ulaşmak için en kutsal mekanlara saldırmaya bile odaklanabileceğini gösterdi” ifadelerinde bulundu.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü sözlerini şöyle sürdürdü: İran, bölge ülkeleri başta olmak üzere tüm devletlere bu konuda uyarıda bulunarak, tüm milletleri uyanık olup böylesi kin, nefret, saldırı ve şiddet içerikli girişimlerle mücadele etmeye çağırıyor.

Kasımi son olarak, “İran, her yerde, her şekilde ve herhangi amaçla yapılan terör saldırılarını kınayarak, teröre karşı mücadele alanında diğer ülkelerle işbirliği yapmaya her zamanki gibi hazırdır” şeklinde konuştu.

 İslam İnkılabı Lideri İmam Humeyni, bütün Müslümanların dikkatini İşgalci Siyonist İsrail’in zulmüne maruz kalan Filistin’e çekmek için Ramazan ayının son cuma gününü “Dünya Kudüs Günü” ilan etmiştir. 


İslam İnkılabı Lideri İmam Humeyni, İslam İnkılabı zaferinden birkaç saat sonra İsrail elçiliğinin ele geçirilmesinin emrini verdi. Bu emir üzerine devrimci Müslümanlar bir kaç saat içerisinde İsrail'in elçiliğini 11 Şubat 1979’a ele geçirildi.

“İsrail Elçilik binası Filistin halkına hediye edildi”

İslam devrimcileri tarafından duvarlara pankart asıldı. Pankartın üzerinde şöyle yazıyordu: ''Bu bina İran halkının Filistin halkına hediyesidir'' Devrimciler, gasıp Siyonist İsrail elçiliğinin tabelasını, ''Filistin Elçiliği'' olarak değiştirdi. İslam İnkılabı ilk günden beri gasıp Siyonist rejimi ile olan düşmanlığını ve mazlum Filistin halkının yanında olduğunu ilan etti.

Daha sonra İran İslam Cumhuriyeti'nin kurucusu İmam Humeyni, bir süre sonra Ramazan ayının son cumasını Dünya Kudüs Günü ilan etti.

“Dünya Müslümanları gasıp devletin ağzının payını vermek amacıyla birleşmeliler”

İmam Humeyni 7 Ağustos 1979’da Dünya Müslümanlarına şu hitapta bulunmuştu: ''Ben uzun yıllar boyunca gasıp İsrail tehlikesini Müslümanlara hatırlatıp durdum; bugünlerde Filistinli bacı ve kardeşlerimize karşı saldırılarını artırmış durumda. Bilhassa Güney Lübnan'da; Filistinli savaşçıları ortadan kaldırabilmek için evleri teker teker bombalıyorlar. Ben bütün Müslüman devletler ve dünya Müslümanlarından bu gasıp ve destekleyicilerinin ağzının payını verme amacıyla birleşmelerini istiyorum. Keza bütün dünya Müslümanlarına; Filistin halkı için kader belirleyici olabilecek olan ve Kadir günlerinden de sayılan mübarek Ramazan ayının son Cuma gününü ‘Kudüs Günü’ olarak seçip bu günü Müslüman Filistin halkının kanuni haklarını destekleme konusunda dünya Müslümanlarının milletlerarası dayanışma günü olarak belli program ve merasimlerle geçirmeyi öneriyorum. Allah Teâlâ'dan Müslümanları küfür ehline galip kılmasını dilerim.''

Böylece Ramazan ayının son cuması Uluslararası Dünya Kudüs Günü olarak duyarlı Müslümanlar tarafından, vazifelerini eda etmek için sokaklarda ve meydanlarda Filistin halkının yanında olduklarını göstermek amacıyla ve onların kanuni haklarını savunmak adına yürüyüşler yapılmaya başlandı.

İmam Humeyni'nin bu önemli ve tarihi çıkışı, evvela Filistin meselesini yaşatmak ve Müslümanların ve İslam ülkelerinin dikkatini Siyonizm tehlikesine çekmek ve ikinci olarak da bazı Arap rejimlerin uzlaşmacı ihanetlerine karşı İslami onur ve basireti yansıtmak açısından önemliydi. Gerçekte İmam Humeyni’nin Dünya Kudüs Günü'nü ilan etmesi ve bu ilanın diğer birçok İslam ülkesi tarafından benimsenmesi, Filistin'i bir anda İslam dünyasının en önemli meselesi haline getirdi.

 Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyuruyor: Beş şey kalbi öldürür ve imanı zayıflatır: Aşırı yiyip içmek, çok gülmek, çok uyumak, çok konuşmak, çok kederlenmek ve haram yemek.


İnsanın kalbi, Allah’ın muhatabı olarak hakikatleri kabullenmelidir. Eğer insan bu sorumluluğa olumlu yönde cevap vermezse, kalbi ölecek ve kemale doğru ilerleyeceğine aksi yönde ilerleme kat edecektir.

İnsanın kalbi, işlemiş olduğu günahlar sayesinde mühürlenmeye sebep olacaktır ve böylelikle insan İlahi nimetlerden mahrum olacaktır.

Terim olarak ele alacak olursak, Kur’an kültüründe insanın hakikatini, kalbi oluşturmaktadır. Yani insanın hakikati, kalbidir.

Kalpten maksat; insan bedeninde bulunan ve kan pompalamaya yarayan et parçası değildir. Aksine kalpten maksat; insanın ruhu ve nefsidir.

İşte bundan dolayı Kur’an-i öğretilerde kalbin zinde olması, hastalıklardan arınmış olması ve kalbin ölmesi gibi konular üzerinde tekit edilerek durulmuştur.

Aşağıda okuyacağınız makalede, yazar kalbin ne olduğu, taş kalpli olmanın nedenleri ve kalbin ölmesi gibi konuları açıklamaya çalışmaktadır.

Kalp Nedir

Arapça ’da ‘‘kalp’’ Farsça ’da ise ‘‘del’’ kelimesi birkaç farklı manada kullanılmaktadır.

Burada bizim üzerinde durduğumuz kalp kelimesinden maksat; insanın hakikatini oluşturan kalptir.

Filozoflar kalpten maksadın ‘‘Nefs-i Natık-e’’ olduğunu kabul etmektedirler. Kur’an öğretilerinde ise kalpten maksat; insanın ruhu ve nefsidir.

İşte insan bu kalbi sayesinde hayır ve şerri ayırt edebiliyor, iyiyi ve kötüyü teşhis edebiliyor, Kur’an’ın bahsettiği kalpten maksatta budur. Bkz: Keşfi ıstılahatı el-funun ve el-ulum, c2, s 1334-1335, (el-Kalp); Lügat name, c 11, s 15585-15586, (Kalp) ve manendi anha.

İnsan kalbinin özellikleri

Daha öncede söylediğimiz gibi insan kalbinden maksat; yani insanın hakikatidir; zira Allah Teâlâ insan bedenine ruh üflemiştir.

(Hicr ayet 29; Sad ayet 72; Secde ayet 9) ruh, Şems suresinde ki 7. ayet-i kerimeden 10 ayet-i kerimeye kadar, nefs olarak tanıtılmaktadır. Zira ruh mücerret bir varlıktır.

İşte sırf bundan dolayı Kur’an-i öğretilerde kalp yerine bazen akıl, bazen nefs ve bazen de sadr kelimesi kullanılmaktadır.

Kalbin Ölmesi

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi kalpten maksat; insanın hakikatidir. Allah Teâlâ dışında tüm varlıklar, bir şekilde ölümü tadacaktır. Allah Teâlâ her daim hay ve kayyumdur zira hayat Allah’ın zati sıfatlarındandır yani Allah’ın sıfatları aynı zamanda Allah’ın zatıdır.

Bu arada insan da ölümü tecrübe edecektir ve bu tecrübe farklı şekillerde gerçekleşecektir. Elbette her şeyin ölümü o şeye has bir şekilde olacaktır. Zira insanın ölümü yani; insanın içinde bulunduğu bir haletten, başka bir halete intikal etmesidir.

Bu intikal kemal ve nakıs cihetinde gerçekleşmektedir. Yani biz ölümden bahsettiğimizde; bir şey üzerinde hal ve durumların değişmesi demektir, yani ya kemal noktasında veyahut ta nakıs noktasında.  

Ölüm hayat karşısında yer aldığından dolayı, ölümü mutlak manada hayır olarak düşünemeyiz; zira mutlak manada ki hayır, hayattır. Ölüm Allah’ın yaratmış olduğu bir varlıktır (Mülk / 2) akrep kendisi için mutlak manada hayırdır, ama diğer varlıklar için mutlak manada şer olabilir.

Elbette bu hayır ve şer diğer varlıklara nispetle mutlak manada hayır ve şer değildir zira bazıları ölüm sayesinde yok olduğu gibi bazıları da ölüm sayesinde kemale ulaşmaktadır. Gerçekte her ölüm aynı bir yılanın deri değiştirmesi gibidir. Bu bağlamda bazı deri değiştirmeler nakıs olmaya yöneliktir fakat bazı deri değiştirmeler ise kemali elde etmektedir. İnsan ve Cin’de ise bu şekilde değildir zira ölüm, insanın nefsinin sahip olmuş olduğu şartlar dahilinde hayra da şerre de yönelik olabilir.

Her hâlükârda Kur’an’a göre «کل نفس ذائقه الموت؛ tüm canlılar ölümü tadacaktır. (Enbiya / 35 ve Enkebut / 57) gerçekte insan ölümü tadıyor, ölüm insanı değil. İnsan ölüme doğru gitmektedir aynı balı ve zehri tattığı gibi, ölümü de tadacaktır.

İnsanın nasıl yaşantı seçip ve nasıl bir şekilde ölümü tecrübe edeceği, insanın kendisine bağlıdır. Eğer bir insan hayatı boyunca yaşantısını bala çevirirse, ölüm onun için baldan daha tatlı olacaktır ama hayatını acı bibere çevirmişse, ölüm de onun için acı biber kadar acı ve yakıcı olacaktır.

İnsan kendi yapmış olduğu ameller, söylemiş olduğu sözler ve davranışlar sayesinde, kendi kalbine ölümü yâda hayatı tattırır. Allah Teâla, Kur’an’da insanın Allah’a olan inancı, imanı ve İslami öğretilere olan bağlılığı sayesinde kendi kalbini öldürebileceğini de zinde edebileceğini de belirtmiştir.

Kalbin Kararmasının Nedenleri

Kur’an ayetlerinde birçok kez insanın dünyada imtihan ve belalara duçar edilerek, sınandığı ve bu sayede batınını ve hakikatini güçlendirdiği belirtilmektedir. (Enkebut / 2 ve 3)

İnsan kendi hakikatini belli etmesi için kalbide her daim imtihan ve sınava tabi tutulmaktadır. (Hucurat / 4; Ali İmran / 154) zira daha öncede söylediğimiz gibi insan hakikatinin bir diğer adı da kalptir.

İnsanın kalbi, Allah’ın muhatabı olarak hakikatleri kabullenmelidir. Eğer insan bu sorumluluğa olumlu yönde cevap vermezse, kalbi ölecek ve kemale doğru ilerleyeceğine aksi yönde ilerleme kat edecektir.

İnsan eğer günah işlerse, kalbine bir mühür ve bir kilit vurulur, netice itibariyle insan ilahi nimetlerden mahrum bırakılır. (Bakara / 88)

Aşağıda sayacağımız faktörler insanın kalbinin kararmasına neden olmaktadır:

1-Alay etmek: İnanan mümin kimselerin akait, düşünce ve amelleriyle alay etmek, kalbin kararmasına neden olmaktadır. ( Bakara / 10-14; Müddesir / 30 ve 31)

2-İftira atmak: Mümin ve inanmış insanlara iftira atmak, kalbin ölmesine neden olmaktadır. (Bakara / 8-13; Enfal / 49)

3-Aşırı yiyip içmek: Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur:

: یا علی، من اکل شبعا علی شبع مات قلبه، و فسد لحمه، و یخاف علیه المرض؛

Ey Ali, her kim tok olduğu halde yiyip içmeye devam ederse kalbi ölür, eti fasit olur ve hastalığa duçar oluverir.

Allah Resulü (s.a.a) aynı şekilde yine şöyle buyuruyor: Ey Ali, Beş şey kalbi nurlandırır: Tevhit suresini (İhlas suresi) çok okumak, az yiyip içmek, Alimlerle oturup kalkmak, çöl tohumları ve taneleri yemek ve gece namazı kılmak.

4-Beş amelde ifrat etmek (Haddi aşmak): Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyuruyor: Beş şey kalbi öldürür ve imanı zayıflatır: Aşırı yiyip içmek, çok gülmek, çok uyumak, çok konuşmak, çok kederlenmek ve haram yemek. (Şeyh Saduk, Men La Yahduruhu’l-Fakih, tashih Ali Ekber Gaffari, c 4, s 352.

Elbette İslam dini Müslümanların her daim güler yüzlü olmalarını tavsiye etmiştir. Zira Kur’an’ı Kerim, Hz. Süleyman (a.s) hakkında şöyle buyuruyor:

فتبسم ضاحکا من قولها؛

Süleyman, onun sözünü duyunca hafifçe güldü. (Neml suresi / 19)

Allame Tabatabai konu hakkında şöyle yazıyor: Gülmenin en az miktarı tebessümdür, eğer cümle içinde her iki kelime de kullanılırsa, mecazi manada kullanılmış demektir, yani tebessüm edenin tebessümü gülmeye yakın bir hadde demektir. (El-Mizan, Neml suresi 19. Ayet-i kerimenin tefsiri)

Elbette Kur’an’ı Kerim’de Hz. İbrahim’in (a.s) eşi Sare’nin güldüğü işlenmiştir, buda gülmenin caiz olduğunu göstermektedir. وامراته قائمه فضحکت:Karısı, ayakta durup sevincinden gülmedeydi ki (Hud suresi / 71)

Her hâlükârda gülmenin hiçbir sakıncası yoktur, sakıncası olan gülme çeşidi hadislerde de açıklandığı üzere çok aşırı gülmektir. Zira çok aşırı gülmek kalbin ölmesine sebep olmaktadır.

5-Haram yemek: Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyuruyor: Her kim şüpheli şeyler yerse, dini onun için şüpheli olur ve dininde şek ve şüpheye düşer, kalbi kararır ve her kim de haram lokma yerse, kalbi ölür dini eskilir ve yakini zayıflar.

Allah Resulü (s.a.a) aynı şekilde başka bir yerde şöyle buyuruyor: Her kim helal lokma yerse, dini sefa bulur, kalbi yumuşar ve gözleri ilahi alçakgönüllüğe erişir ve duasının kabul olması için herhangi bir engel bulunmaz ve duası kabul olur.

Allah Resulü (s.a.a) yine bu konu hakkında şöyle buyuruyor: Zalimin nişanelerden biri de şudur ki; yediği lokmanın helal mi yoksa haram mı olduğuna dikkat etmez. ولا یبالی من این یاکل.(Şeyh Saduk, Men La Yahduruhu’l-Fakih, tashih Ali Ekber Gaffari, c 4, s 352.

Türkiye cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump’ın “İran Ortadoğu’yu dengesizleştiriyor” söyleminden dolayı "Ben de varım" dercesine ve Trump ile Vahhabi hunhar Suudi krallık rejimine şirin gözükmek için, İran İslam cumhuriyetini "Pers yayılmacılığı"yla suçlayıp iftira atıyor.


Erdoğan burada ikili oynamaktadır.


Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA - Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Porteki̇z RTP kanalına verdiği mülakatta, Amerika'nın Rakka operasyonunu PYD/PKK ile gerçekleştirme kararını ve ısrarını, Türkiye ile AB ilişkilerini, Suriye krizini, Irak sorununu, Katar ve Suudi krallık rejimi arasındaki çekişmeyi, NATO'ya bağlılığı, sözde DAEŞ ile mücadele sürecini, Fetullah Gülen Terör örgünün askeri darbesi iddiasını değerlendirdi. 

Erdoğan ayrıca İran İslam cumhuriyetine karşı mantık dışı ve kardeşlik ve komşuluk ilkeleriyle çelişen bir şekilde suçlamasını ve iftiralarını sürdürdü. Erdoğan liderliğindeki AKP hükümeti, BOP uzantısı olarak İslam ve Arap ülkelerine karşı yıkıcı ve saldırgan politikalarını sürdürmektedir. Irak'ta DAEŞ'i mücahit ve Şii hükümetin zulmüne karşı Sünni öfkesi olarak nitelendiren ve destekleyen Terörist Tarık Haşimi ile DAEŞ müttefiki olan ve Şiileri Kuzey Irak'ta katliamdan geçirme suçu işleyen Esil Nucefi ve Nuceyfi Kardeşlere kucak açan ve onlara kordiplomatik haklar tanıyan, Irak ve Suriye'yi yıkıma ve terörizmle katliama kurban eden Erdoğan'ın tescilli müdahaleleri ve yardım ve yataklığıdır.
Erdoğan sürekli Amerika'yı Irak ve Suriye'ye müdahale etmeye ve TSK'yi bu ülkelere karşı kullanmaya çağırdı. Ancak Barack Obama, bu çağrılara itibar etmeyince Amerika hükümetini hafif dozlarda eleştirmeye başladı. Erdoğan ve yandaşları, Amerika'nın İran ile nükleer anlaşma imzaladığı ve Irak ile Suriye'de İran ile anlaştığını ileri sürerek, İran'ın etkisiyle mücadele edilmesi gerektiğini belirtip, Vahhabi Suudi krallık yönetimi ve Siyonist İsrail rejimiyle derin ve karanlık ittifaklar kurdu. Türkiye'nin İsrail'e ve İsrail'in de Türkiye'ye ihtiyacı olduğunu vurguladı. Zira, Suriye ve Irak'ta selefi Vahhabi tekfirci teröristler, DAEŞ ve Nusra Cephesi ve İslam ordusu, fetih ordusu gibi en vahşi ve hunhar terör örgütleri imha edilirse, İran, Irak, Suriye, Lübnan ve Hizbullah ile Filistin'den oluşan anti Siyonist ve antiemperyalist cephe ve eksen, BOP karanlık plan ve fitnesini etkisiz hale getirecek ve Filistin topraklarıyla Suriye'nin Golan tepeleri ve Teberya gölü de terörist İsrail rejiminin işgalinden kurtarılabilecek. Bu nedenle Erdoğan hükümetinin BOP eşbaşkanlığı ve Siyonist rejimin gayri meşru varlığı, tehdit edilecek. Erdoğan işte bu yüzden ırkçı İsrail rejimi ile karşılıklı olarak bir birlerine ihtiyaç duyduklarını vurgulamaktadır.
Erdoğan aşırıcı sağcı, ırkçı ve İslam'ın azılı düşman'ı Trump iktidarına umut bağladı ve Trump'un Suriye'de güvenli bölge kurma teklifinden dolayı büyük bir sevinç duymaya, bu konuda Türkiye'nin Amerika'nın emir kulu olacağını ve birlikte Suriye girebileceklerini, bu konuda Amerika ile müzakerelerini sürdürdüklerini söyledi. Nitekim Erdoğan Portekiz kanalına da verdiği demecinde, " Amerika gibi güçlü bir devlete PYD/PKK gibi bir terör örgütüyle beraber hareket etmek yakışır mı? Bunu kendilerine söyledik. Amerika’nın PYD’ye ve YPG’ye yaklaşım tarzı şık değil". Dedi. Erdoğan görünüşte Amerika'yı terörizme destek vermekle suçluyor. Ancak Türkiye'nin bütün askeri üslerini Amerika'nın hizmetine açmıştır.
Türkiye cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump’ın “İran Ortadoğu’yu dengesizleştiriyor” söyleminden dolayı "Ben de varım" dercesine ve Trump ile Vahhabi hunhar Suudi krallık rejimine şirin gözükmek için, İran İslam cumhuriyetini "Pers yayılmacılığı"yla suçlayıp iftira atıyor.
Erdoğan burada ikili oynamaktadır. Haleb'in tekfirci teröristlerden temizlenmesi ve bütün komploların etkisiz hale getirilmesi ardından Erdoğan'ın duyduğu öfke ve hıncı henüz yatışmamıştır. Erdoğan Haleb'in kurtarılmasından dolayı Astana barış sürecine katılma zorunda kaldı; ancak İran ile Rusya ve Suriye'nin birleşik cephesini dengelemek için Amerika ve Suudi krallık rejimiyle Katarı da Astana Sürecine katmaya çalışmaktadır. Nitekim, "Amerika da burada yerini alsın. Suudi Arabistan da burada yerini alsın. Beraber bu çalışmaları sürdürelim." Diyor.
Erdoğan Hükümeti İran ile yapıcı bir rekabet geliştirmek ve hayır işlerde yarışmak yerine, İran'a iftira atıp, rant sağlamaya çalışıyor. Ancak günümüze kadar, bu sarsıcı politikalarında büyük bir hezimete uğramaya rağmen hala ders almamışa benziyor. Nitekim şöyle diyor: Türkiye’nin bölgede İran’la ayrı düştüğü konuların yanı sıra, ortaklıkları da vardır. Bölgede İran’sız bir Irak ve Suriye meselesini çözemezsiniz. Nitekim Suriye'deki rejim İran’la çalışıyor. İran’ın mezhebi noktadaki yayılmacılığında İran ve Suriye bir alandır. Ama ben bu yayılmacılığı mezhebi yayılmacılıktan öte bir Pers yayılmacılığı olarak görüyorum. Bu Pers yayılmacılığını da tabii doğru bulmuyorum .
Erdoğan bu iftiralarla Arap dünyasını milliyetçi duygularla İran'a karşı kışkırtabilir ve Suudi krallık rejiminin ekmeğine yağ sürebilir. Ancak İran "Fars Milliyetçisi" olmadığı gibi Türk, Fars ve Arap milliyetçiliğini, insanlık ile İslam dışı gericilik olarak tanımlıyor. Avrupa medyasına da, Fars milliyetçiliği yayılmacılığı silahını kullanması da yanlış adrese verilen bir söylemdir ve Avrupa bu konuda kışkırtılamaz, üstelik bir anlam da ifade etmez. /
Seyid Ali Gaemmagami